Raine Miller - Aç Gözlerini

Serinin ilk 2 kitabını okuyup beğenmiştim ama bu kitapta sıkıldım. Nedenlerine gelirsem; ilk 2 kitap kısaydı, hemen okunup
bitiyordu dolayısıyla sıkılma durumum olmamıştı. Ama bu kitap daha uzundu, normalde uzun kitapları okumayı tercih ederim ama
içinde okunmaya değer şeyler varsa!  Önceki kitaplarda ne varsa temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp önümüze konmuş. Hep aynı
şeyleri okumaktan sıkıldım yani. Yazar sürpriz olarak da birşeyler planmamış ama hiçbiri sürpriz olmadı. Yazar kitaptaki
sürpriz olayların altyapısını hazırlarken o kadar belli ediyor ki anında anlıyorsunuz ve olayı bilerek kitabı okumaya devam etmek
zorunda kalıyorsunuz.

Kitaptaki bir başka sorun bazı konuların gereksiz uzatılması ama daha fazla işlenmesi gereken konuların kısa kesilmesiydi.
Mesela kitapta bir olay oluyor ve Brynne 2 gün üzülüyor, 3. gün normale dönüyor. Daha detaylı anlatılması gereken Brynne'in
o hali maalesef kısa kesilmişti.

Son olarak sözüm Ethan'a. Üç kitap boyunca ne kadar iyi bir güvenlikçi olduğundan, kraliyet ailesini ve diğer önemli insanları
koruduğundan bahseden adam tam bir beceriksiz. En küçük şeyi bile ortaya çıkaramıyor ama sorsan çok iyi güvenlikçi   
Kraliyet ailesi şimdiye kadar nasıl hayatta kalmış anlamadım valla      

Sonuç olarak benim için hiçbir yeniliğin olmadığı tekdüze bir kitaptı. Puanım 5/10.

Ehhh işte diyebileceğim bir kitaptı.Kitabın başlarında o kadar çok isim ve olay var ki kafam karıştı.Kral Edward'ın kanlı savaşlarını,o dönemdeki

entrikaları ve tabiki Robert Bruce'u detaylıca anlatıyor.Lynx,kralın en iyi savaşçılarından ve Robert'ın da yakın arkadaşı.Hayattaki en büyük isteği bir varisinin

olması.Bu yüzden işgal ettiği kalenin kahyasının bir sürü çocuğu ve torunu olduğunu görünce,ailenin çok bereketli olduğuna karar verip,kahyaya bekar bir kızı

olup olmadığını soruyor.     Kızımızda kalenin şifacısı,asla evlenmeyi düşünmeyen sevimli biri.    Diğer tarihi aşk romanlarından farklı olarak,ilk görüşte

aşk ya da tuhaf bir çekim yok ortada.Kitabın ortalarında ancak biraz yakınlık kuruluyor.Ortalarından sonra kitap biraz daha hareketli ve anlaşılır bir şekilde

ilerliyor.Kitapta bir karakter var ki ben en çok onun olduğu bölümlerde keyif aldım.Lynx'in kardeşi Marjory.Erkekleri alt etmenin yolları diye bir kitap

yazar,öyle bir kadın.Onun hatırına okunabilir bir kitaptı bence. 

Serinin en çok merak ettiğim ve en iyi kitabıydı.Diğer kitaplarda Stone'u hep sert,kaba ve mutsuz bir adam olarak görüyorduk.O yüzden de bu

adamın aşık olması çok tatlı olur diye düşünüyordum.Gerçekten de öyle oldu.Stone yıllar önce karısını bir kazada kaybetmiş,o günden sonra da yüzü bir daha

gülmemiş bir adam.Yabancılara güvenmiyor ve onlardan hoşlanmıyor.Lark,babasının son isteğini yerine getirmek için Son Şansa bir kaç günlüğüne gelen bir

savaş fotoğrafçısı.Kasabaya gelir gelmez Stone ile tanışıyor.Ve kitap ilerledikçe aralarında bir yakınlık başlıyor.Stone'un iki kızı var.Bu kitap da onlardan da

bolca bahsediliyor.Diğer kitapları okuyanlar Kederli Melek'i tanıyorlardır.Nihayet onu da sırrı çözülüyor.Oldukça hareketli ve bir çırpıda okunan güzel bir kitaptı.

Bugüne kadar okuduğum tarihi aşk romanlarının arasında en eğlencelilerinden biriydi.Daha ilk bölümde sizi gülümsetip,kitabın nasıl ilerleyeceğine

dair bir fikir veriyor.Susanna ; Spindle Koyu'nda,sorunlu genç kızlara yardımcı olup,onlara hem arkadaşlık,hem de kendine güvenlerini kazandırabileceği bir

ortam sunan,cesur ve asi bir kadın.Bram; savaşta dizinden yaralandıktan sonra,tekrar cepheye dönememiş,üstlerini ikna edebilmesi için son şansı olan

adamı ikna etmek için Spindle Koyu'na gelmiş,gergin otoriter olmaya çalışan yakışıklı bir asker.Susanna'nın babası,bir şekilde Bram'in koyda kalmasını

sağlıyor.Bram'in görevi 1 aylığına orada kalıp,koyda yaşayan erkeklerden bir tabur oluşturmak.Ama işin kötü tarafı koyda yaşayan pek erkek yok.Ve

olanlarda Susanna'nın sözünden çıkmıyor.Kitabın başından sonuna,bu iki inatçı kişilik hem birbirleriyle didişiyor,hem de aralarında bir yakınlık

oluşuyor.İkilinin arasında geçen diyaloglar çok komik.Özellikle de Bram'in,başından yaralandıktan sonra bayılması ve ayılırken aralarında geçen konuşma

benim favorilerimden birisi oldu.    Kesinlikle keyifli vakit geçirmek için okunabilecek güzel bir kitap   

Kitabı çok beğendim   İlk okumaya başladığımda sıkıldım.Bırakmayı düşündüm.Sonra okumaya devam ettim.Devam etmekle çok iyi yapmışım.Son sayfalarda

bile şaşırtmayı başardı.Sürükleyici bir kitap.Sadece bir karakter anlatmıyor yaşananları.Bu bile kitabın akıcılığını bozmuyor.Devam kitabı varsa çıkmasını dört gözle

bekliyorum.Okuyun pişman olmazsınız  

Puanım: 5/5

2012 de çıkmış bir kitapla 3 yıl geç tanışmış olduğum için ciddi bir üzüntü içindeyim. Ama geç olması hiç olmamasından iyidir diyorum. Kesinlikle favori kitaplarım arasında ve bence seri böyle giderse favori serilerime girecek.

Gerçekten çok güzeldi. Kusur bulmaya çalışıyorum ama yok… arıyorum yok… klişelikten uzakta harika bir hikaye.

İlk gördüğünde bir “anlamsız çekim” olayı olmuyor. Yelena “anam Valek ne yakışıklı etrafında eriyorum yollarına serileyim” moduna hiç girmedi ki bu durum kendisini favori karakterlerimden yaptı. Her önüne çıkan çocuk yada adam Yelena’ya aşık olmadı. Evet etrafında sevenleri oldu. Ama kız hak ediyor o sevgiyi sonuna kadar. Saf, salak bir karakter değil. Zeki, mantıklı, becerikli ve çalışkan. Kendisini beğenmiyor evet o bir klişe gibi gelebilir ama yaşadığı şartlar düşünülürse “güzel olduğumu biliyorum” şeklinde düşünmesi abes olurdu.

Valek de sürekli kızın etrafında pervane olmadı. Kitabın ortalarına kadar Yelena’yı sevdiğine dair bir işaret vermedi. Tabii işaret verdiğinde de Yelena üzerine alınmadı ama yazar bunu öyle bir yaptı ki; “kızım bu kadar bariz bir şeyi nasıl göremiyorsun” diyemedim. Çünkü Valek yaptıklarına gerçekten güzel ve mantıklı kılıflar uydurdu.

Saçma sevgi sözleri vıcık vıcık bir ilişki yoktu. Valek’in sözleri değil davranışları hissettirdi Yelena’ya ne kadar değer verdiğini ve benim için kitabın 5 puan olmasının en önemli nedeni bu. Sözlerle değil davranışlarla gösterilen bir aşk vardı.

Yani kitabı çok beğendim ki zaten 5 puan verdim. Tavsiye ederim okuyun diyeceğim ama Goodreads’de gördüğüme göre sona kalan okumayan bir ben varmışım. Neyse okumayan arkadaşlar varsa onlara diyorum; Okuyun!!! Bir dakika beklemeyin ve okuyun

----Alıntılar---

Valek için iyi hisler beslemem son derece tehlikeli olabilirdi. Becerilerine hayranlık duyabilir, bir mücadele benim tarafımda yer alması yüreğime su serpebilirdi. Fakat sıçanın kediden hoşlanması? Bu senaryonun tek sonu olabilirdi: sıçanın ölümü.


Valek’in gerçekte neler hissettiğini anlamak yabancı bir dili keşfetmek gibiydi.


“Beni ara sıra sınayacağını söylediğinde yemeğime zehir katacağını kastettiğini sanmıştım. Fakat belli ki bir insanın kalbini zehirlemenin birden çok yolu varmış, hem yiyecek içecek kullanmaya da gerek yok.”

Soğuk duvara yaslanıp yüzümü sert zemine dayadım. Belki orada uzun süre kalsam yüreğim taşa dönerdi. O zaman ihanetlerin, sadakat sınavlarının ve zehirlerin üzerimde hiçbir etkisi olmazdı.

“Ya senden ne kazandım Valek? Sadakat? Saygı? Güven?”
“İlgimi. Bana istediğimi verirsen geri kalan her şeyi kazanacaksın.”


Ve kitabın son cümlesi;

"Daha önce bir idam bizi ayıramamıştı. Bunun üstesinden gelmemiz mümkün. Birlikte olacağız.”
“Bu bir emir mi?”
“Bir yemin.”