Selvi Atıcı Facebook sayfasında yeni yazacağı hikayeden alıntıları okudum vee yine bizi müthiş bir kitap bekliyor.

Yarasa da favorilerime girecek gibi

İşte o alıntılardan biri...
“Of, Mercedes, of!” Başparmağı çenesinin üzerinde hafifçe dolandı. “Öyle böyle bir yangın değil bu! Seni de alırsam bu yangının içine, dünyayı tutuşturacağız!” Parmakları genç kızın başını sabit tutarken burunlarını birbirine sürttü. “Seni gördüğümde aklıma ilk ne gelmişti, biliyor musun?”
Genç kızın bakışlarına meraklı bir ifade yerleşirken kaşları havaya kalktı. “Ne?” Sesi çatladığı için utanarak hafifçe öksürdü. Kulakları o yumuşak, hisli sözcükleri duyabilmek için resmen sızlıyordu. Kalbi son şiddetle göğsünü dövüyordu.
“Tepişmek!”
Mavi, kelimenin anlamını bir an için kavrayamamıştı. Hisli sözler? Yumuşaklık? Hani kitaplarda okuduğu o ağdalı laflar? Tepişmek? Gözlerini kırpıştırırken suratının aldığı ifadeyi tahmin ediyordu. Adamın dudakları yanlarından kenarlara doğru kıvrılırken beyaz dişleri gümüş gibi parladı.
Mavi, artık nasıl yumruk atılacağını biliyordu. Üzerine öyle bir saldırdı ki! Adam geriye çekilip, dengesini kaybettiğinde bile durmadı. Sırtı hızla zemine çarpan adamın üzerine çıktı ve tüm hıncını almak ister gibi yüzünü hedef aldı. Fakat bilekleri sıkıca kavranmıştı.
Adam, gülmekten ölüyordu. İyi! En azından mutlu ölecekti! Fakat ifadesinde acı çekiyormuş gibi bir hal de vardı. Mavi, o anda onun yaralı olduğunu hatırlayıp çırpınmaktan vazgeçse de ona bir pisliğe bakar gibi bakmaktan vazgeçemedi. Onun kahkahaları durulduğunda genç kız kesik kesik soluklar alıyordu.
“Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış! Kötü bir şey demedim ki!” Tamamen sahte bir masumlukla gözleri irileşti.
“Tepişmek dedin!” Mavi’nin yüzü abartılı bir hülyalı ifadeye büründü. “Ne kadar da harika bir kelime seçimi!”
Adamın gözleri hızla evin içinde dolandı. Ardından dikkatle giriş kapısına yoğunlaştı. Tekrar genç kızın gözleriyle buluştuğunda o muzipliğin yanında bir de yoğun, başka bir duygu yer almıştı. Adam hafifçe kalçasını oynatırken kızın bileklerini çekerek, onu bedeninin üzerine yatırdı. Ve fısıldadı. “O kelime aklımdan geçenler için biçilmiş kaftan!” Kalçasını tekrar oynattığında genç kız resmen zıpladı. “Hem ben pratik adamım. Otuz kelimede değil, bir kelimede anlatırım!”
Mavi, onun yüzünün bir santim ötesindeyken haince fısıldadı. “Pislik!” Sonra sevimli sevimli gülümsedi. “Bak! Ben de tek kelimede anlatabiliyorum.”
Tabi tüm bu haylazlığı, adam burnunu genç kızın çenesinden şakağına kadar sürtüp derin bir nefes alırken yok olmuştu. Mavi, yutkundu. Beyni yine erimiş peynire döndü. Yarasa'nın sesi ise durumu daha beter yaptı. “Bu koku canıma okuyor! Tam bir buçuk aydır.”
