0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Anne Ve Çocuk Sağlığı 2  (Okunma Sayısı: 1739 Kere Okundu.)
« : Ocak 31, 2012, 12:38:22 ÖS »
Avatar Yok

-o_o-GökhaNur-o_o-
*
Üye No : 17147
Nerden : İzmir
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 2158
Mesaj Sayısı : 4 756
Karizma = 12093


DOĞUM ÖNCESİ, DOĞUM, DOĞUM
SONRASI
1.1. Doğum Öncesi
İnsan hayatı annenin yumurtasının babadan gelen sperm hücresi ile birleşmesi
sonucunda başlar. Bu olaya döllenme (fertilizasyon) denir. Doğum öncesi gelişim ise
döllenmeden bebeğin doğumuna kadar geçen süredeki gelişimi ifade eder.
Spermin yumurtayı döllediği an yaklaşık olarak 280 gün sürecek olan bu dönemde
bebeğin gelişim aşamalarını, annenin sağlığına etkilerini bilmek hem anne sağlığı hem de bebek sağlığı açısından çok önemlidir. Çocuğun büyüme ve gelişmesinin temeli doğumöncesi dönemde atılır. Bu dönemdeki ayrıntılı takip, gözlemler ve gerekli durumlarda yapılacak tahlil ve incelemelerle anne ve bebek için risk oluşturulabilecek nedenlerin zamanında fark edilmesi ve gereken önlemlerin alınması mümkün olabilecektir.
1.1.1. Doğum Öncesi Gelişim Dönemleri
Doğum öncesi gelişim üç dönemde incelenebilir.
Ø Zigot Dönemi ( Hücre-Dölüt)
Ø Embriyo Dönemi
Ø Fetüs Dönemi
1.1.1.1. Zigot Dönemi ( Hücre-Dölüt)
Döllenmeden başlayıp ikinci haftanın sonuna kadar olan döneme zigot dönemi denir.
Sperm tarafından döllenen yumurta hücresi hızla bölünerek çoğalmaya başlar.Bu olay, hücrelerin değişerek vücut dokularını ve organlarını oluşturmasındaki ilk
aşamadır. Döllenmiş ve bölünmeye başlamış yumurta, fallop tüpünün de yardımıyla rahime kadar gelir ve rahim duvarına tutunur.
Büyüklüğü ancak bir toplu iğne başı kadar olan zigot, hayatının hiçbir döneminde
ulaşamayacağı bir hızla büyüme ve gelişme gösterir.
Zigot üç tabakadan oluşur ve doğacak bebeğin çeşitli organları işte bu tabakalardan
gelişir.
Dış tabaka (Endoderm); sinir sistemi, deri, tırnaklar, diş mineleri ve saçları
oluşturacak tabakadır.
Orta tabaka (Mezoderm); Kaslar, kemikler, dolaşım sistemi ve böbreklerin oluştuğu
tabakadır.
İç tabaka (Ektoderm); Sindirim ve solunum sistemleriyle salgı bezlerini oluşturur.
1.1.1.2. Embriyo Dönemi
Döllenmeden sonraki 3. haftanın başından, 8. haftanın sonuna kadar olan dönemi
kapsar. Büyüklüğü bir yer fıstığı kadardır ve canlı yavaş yavaş şeklini almaya başlamıştır.
Embriyo, amnios kesesi adı verilen ve onu dış etkilerden koruyan sıvı dolu bir
torbacıkta yaşar. Embriyo henüz çok küçüktür ve etrafındaki amnios kesesi içindeki sıvı
oldukça fazladır. Embriyo bu dönemde bacaklarını sallayarak amnios kesesi içinde yüzer. Bu nedenle anne embriyonun hareketlerini henüz duymaz.
Başta kalp, beyin, sinir sistemi olmak üzere insan vücudunu oluşturacak organlar
şekillenmeye bu dönemde başlar. Bu sebeple embriyo döneminde anne sağlığının bozulması
embriyoyu olumsuz yönde etkiler.
8. haftada bebeğin kalbinin atmaya başladığı düşünülmektedir ve bu canlanma zamanı
olarak kabul edilir. Yasalara göre bu sınır, kürtajı aile planlaması için seçenlere çocuğu
kürtaj ettirebilmesi için yasal sınır olarak belirlenmiştir.
1.1.1.3. Fetüs Dönemi
Gebeliğin 9. haftasından başlayarak doğuma kadar geçen süreye fetüs dönemi, bu
dönemde anne karnındaki bebeğe de fetüs denir. Geçici organlar adı verilen plasenta ve
göbek kordonu 3. ayda gelişimini tamamlar. Cinsiyetin belirlenmesi döllenme esnasında
gerçekleşmiş olsa da, dış üreme organlarının ayırt edilmesi ile dişi veya erkek cinsiyet 4.ayda görülebilmektedir. 4. aydan sonra anne fetüsün hareketlerini hisseder. İşitme duyusu 4–5. aylarda gelişmeye başlar. 5. aydan itibaren başparmağını emmeye başlar.
6 aylık olduğunda tat alma hücreleri olgunlaşır ve tatları ayırt edebilecek duruma gelir.
6.ayda gözler biçimini almıştır ve her yöne bakabilecek özelliği kazanmıştır. 7. ayda fetüs
anne rahminin dışında yaşayabilecek yeteneğe sahiptir.
Ancak bu durum erken doğumdur ve bebek için risk söz konusudur. 37- 40. haftalarda
artık bütün ana sistemleri gelişmiş durumdadır.
Tamamen olgunlaşmış bebeğin hareket edebilecek yeri azalmıştır. Son haftalarda
fetüsün hareketlerinin az hissedilmesinin bir sebebi de budur. 40. haftada canlı doğum
gerçekleşir.
1.1.2. Doğum Öncesi Gelişimle İlgili Geçici Organlar
1.1.2.1. Plasenta ( Eş)
Döllenmiş yumurtanın yerleşip gelişebilmesi için uterus duvarları ve kılcal damarları
farklılaşır. Vücut tarafından uterusun bu bölümünden oluşturulan plasenta süngerimsi bir
yapıdadır. Plasentanın bir bölümü endometrium adı verilen uterusun iç tabakasına yerleşmiş, diğer ucu ise göbek kordonuna bağlanmıştır. Rengi koyu kırmızı, morumsu olan plasentanın iki yüzü ve lopları vardır. Fetüsün büyümesiyle birlikte uterus ve plasenta genişler. Yarı geçirgen özelliğe sahip olan plasenta anneden gelen maddeleri bebeğe iletirken adeta süzer ve zararlı maddelerin geçişini engeller. Ancak ayırt edemediği bazı zararlı maddeler de olabilmektedir. Bu nedenle anne adayı beslenmesinde dikkatli olmalı, sigara, alkol gibi maddeleri kullanmamalı ve doktor kontrolü olmadan hiçbir ilacı almamalıdır.
Göbek Kordonu
Bebeği plasentaya bağlayan göbek kordonu embriyonun göbek sapından gelişir.
Plasentayla bebek arasında bağlantıyı sağlayan göbek kordonunda üç adet damar vardır. Bu damarlardan kalın olanı plasentadan gelen ve oksijenden zengin kanı fetüse taşırken, diğer iki atardamar bebekte oluşan artık maddeleri plasenta yoluyla anneye gönderir. Bu
damarların etrafı elektrik kablolarında olduğu gibi sağlam bir kılıfla sarılıdır.

Doğum gerçekleştiğinde göbek kordonu kesilir ve bebeğin plasentaya bağımlılığı
biter.
1.1.2.3. Amnios Kesesi ve Koryon Zarı
Döllenen yumurtanın uterus iç duvarına gömülmesi ile bu kese oluşmaya başlar.
Amnios kesesi, embriyonun kıvrılmasıyla onu tamamen içine alır ve sıvı salgılamaya başlar. Bu sıvıya amnios sıvısı adı verilir. Koryon zarı ise amnios kesesi içindeki fetüsü çevreleyen ikinci bir zardır.
Amnios sıvısı bebeği sarsıntıdan, dışarıdan gelen darbelerden korur, bebeğin vücut
ısısını korur ve bebeğin rahat hareket etmesini sağlar. Doğum anında ise kayganlık
sağlayarak doğumu kolaylaştırır. Amnios sıvısının gereğinden az ya da çok olması bebek
için risk oluşturur.
1.1.3. Doğum Öncesi Gelişimi Etkileyen Faktörler
Bebeğin anne karındaki gelişimini etkileyen birçok faktör vardır. Bunları kalıtımsal
faktörler ve çevresel faktörler olarak iki grupta inceleyebiliriz.
1.1.3.1. Kalıtımsal Faktörler
Fenilketonüri, Ailevi Akdeniz Ateşi, Akdeniz Anemisi, Kistik Fibrozis gibi tek gen
bozukluğu hastalıkları, Down Sendromu, Trizomi 18, Trizomi 13 gibi gen yapılarında
bozukluğa neden olan hastalıklar, Kalıtsal Şeker, Hemofili, Kalıtsal Kalp hastalığı gibi
genler yoluyla anne ya da babadan bebeğe geçen hastalıklar doğum öncesi gelişimi etkileyen kalıtsal faktörlerdendir.

Doğum Hazırlıkları
Anne adayı doğum için hastaneye giderken yanına alacaklarını en geç gebeliğin 7.
ayında tamamlamış olmalıdır. Bunlar bebek ve anne için gerekli olabilecek eşyalardır.
Anne için;
Önden düğmeli gecelik (2 adet), sabahlık (2 adet), pijama ( 2 takım), iç çamaşırı ( çok
sayıda), emzirme sütyeni (2 adet), hırka yada şal, çorap ( 3 çift), hijyenik ped ( 2–3 paket),
altı kaymayan terlik, şampuan, sabun, diş fırçası ve macunu, vücut losyonu, el havlusu,
banyo havlusu, peçete, kolonya, tarak, küçük el aynası, göğüs pedi, göğüs kalkanı, göğüs
pompası, küçük yastık bulunmaktadır.
Bebek için;
En küçük boy çocuk bezi ( 1 paket), zıbın ( 3 adet), uzun kollu tulum veya pijama
takımı ( 3 adet), çorap (2 çift), başlık ( 2 adet), bebek eldiveni ( 2 çift), mevsime uygun yelek
veya hırka (1-2 adet), bebek battaniyesi, bebek mendili ( bol miktarda), mama önlüğü ( 2
adet), kirli çamaşır torbası, bebe şampuanı, yumuşak havlu, göbek bağı, burun temizleme
aspiratörü, biberon, emzik ( gerekmedikçe kullanılmamalıdır) ve bebe yağı bulunmalıdır.
Ayrıca gebelik süresince yapılan tetkiklerin sonuçlarını, doktorun ve hastanenin
telefon numaralarını, sağlık güvencesi olan anne adaylarının sağlık karnesini yanına almaları faydalı olacaktır.

Doğumla İlgili Anormal Durumlar
1.2.5.1. Fetal Geliş Bozuklukları
Hamileliğin ilk aylarında bebek henüz çok küçüktür, amnios sıvısı içinde sürekli
hareket eder. Doğum yaklaştıkça hareket sıklığı azalır. Bebek baş aşağı ve bebeğin başının arka kısmı pubise dönükse baş gelişi olarak adlandırılan normal doğum gerçekleşir ( vertex geliş ). Fakat bazen fetüs çeşitli nedenlerle dönüşü tamamlayamaz ve başla geliş gerçekleşmez. Bu durum fetal geliş bozukluğu olarak
Makat Gelişi
Makat gelişinde bebeğin önce kalçaları kuyruk sokumu ve ayakları doğar. Makatla
geliş oldukça zor ve riskli doğumdur. Amnios sıvısının fazla oluşu, annenin yaşının 18’ den
küçük veya 35’ den büyük olması, erken doğum, bebeğin başının büyük olması, plasentanın
önde gelmesi gibi sebepler makat gelişe neden olabilmektedir. Bebek ve anne sağlığını
koruyabilmek için makat gelişinde sezaryenle doğum önerilmektedir.
Makat gelişler bebeğin bacaklarının ve dizlerinin şekline bağlı olarak 3 değişik türde
olabilir.
· Saf makat gelişi: Bebeğin bacakları vücuduna çekilmişken dizleri tam
açılmıştır ve ayakları başının yanındadır. Bebeğin popo kısmı önde gelir.
Bu durum saf makat geliş olarak adlandırılır.

· Tam olmayan makat gelişi: Bebeğin önce ayaklarının, daha sonra
kalçasının doğumudur.
Tam makat gelişi: Bağdaş kurmuş şekilde, bacaklar ve diz kıvrılmış
durumdadır. Oldukça riskli ve zor bir pozisyondur
Yan geliş ( transvers geliş)
Genelde önde gelen kısmın omuz olduğu geliş pozisyonudur. Bebek rahim ağzına yan
pozisyonda yerleşir ve bazen kol veya el önce çıkar. Böyle bir durumda çıkan organları
vajinaya geri iteklemek yanlış olur. Normal yoldan doğum şansı mümkün değildir.
Yüz gelişi
Bebeğin başı iyice geriye doğru gitmiştir ve bebeğin ilk olarak yüzü çıkar. Genellikle
forseps ya da sezaryenle doğum gerçekleştirilir. Çok ender görülen bir geliş şeklidir. Dahaçok annenin leğen kemiğindeki çarpıklık ya da darlık, bebeğinin baş şeklindeki
anormallikler, kordon kısalığı, plasentanın önden gelmesi gibi durumlarda görülebilir.
Normal doğum sırasında karşılaşılabilecek sorunların çoğu sezaryende görülmez.
Ayrıca uterus ve yumurtalıklarda mevcut olan miyom ve kistler de sezaryen sırasında
rahatlıkla temizlenebilmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki, her şeye rağmen sezaryen
cerrahi bir operasyondur.
· Her zaman karın içi iltihaplanma riski vardır,
· Dikişlerde kanama ve iltihaplanma oluşabilmektedir,
· Sezaryende kan kaybı normal doğuma göre daha fazladır,
· İdrar kesesi ve idrar yollarının zedelenme ihtimali de bulunmaktadır,
· Genel anesteziyle yapılan sezaryenlerde de anesteziye bağlı olarak anne
ölümü gibi sorunlar görülebilmektedir.
Ø Deriden elektriksel sinir uyarısı uygulama (tens)
Tens, cilde düşük miktarda elektrik akımı uygulanarak ağrıların algılanmasının
azaltılmasıdır. Elektrik akımı, bir çeşit engel oluşturarak ağrı sinyallerinin beyne ulaşmasını
engeller. Bu işlem vücudun daha fazla endorfin hormonu ( doğal ağrı kesici ) üretmesini
sağlar. Elektrot bantlar sırt bölgesine veya kemer düğmesinin hemen altı olan bölgeye
tutturulur. Bu elektrotlar, elektrik uyarılarını annenin kontrol edebilmesini sağlayan küçük
bir kutuya bağlıdır. Elektrotlara bu kutudan iletilen düşük miktardaki elektrik, anne
tarafından ciltte uyuşukluk hissi veren ağrısız bir titreşim olarak hissedilir.
Ø Gaz ve oksijen uygulaması
Oksijen ve azot protoksit ( gülme gazı ) karışımının yüze takılan bir maske yardımıyla
anne tarafından solunması yöntemidir. Bu uygulama ağrıyı tamamen geçirmez, sadece
hafiflemesini sağlar. Anneye ya da bebeğe zararı yoktur. Ancak annede hafif baş dönmesi,
bulantı ve uyku hali görülmesine neden olabilir.
Ø Suda doğum Günümüzde ülkemizde de birçok hastanede uygulanan bu yöntemde doğum, özel hazırlanmış doğum havuzlarında gerçekleşmektedir. Doğum için hazırlanan bu özel havuzda su, vücut ısısında sabit tutulmalıdır. Annenin suda doğum yapabilmesi için, geliş bozukluğu, pelvisde darlık ya da müdahaleli doğum durumlarından herhangi birinin olmaması gerekmektedir.
Ilık su kasların gevşemesi ve ağrıların azalmasında etkili olabilmektedir. Suda doğum
gerçekleştiğinde bebeğin yavaşça suyun yüzüne çıkmasına yardım edilmelidir. Bu uygulama doktor nezaretinde ve hastanede gerçekleştirilmelidir.
Erken Doğum ( Prematüre )
37. hafta tamamlamadan doğum olayının gerçekleşmesine erken doğum ( prematüre
doğum ) denir. Anne karnında geçirilecek her gün bebeğin yaşama şansını artırmaktadır.
Doğum ne kadar erken gerçekleşirse bebeğin yaşama şansı o kadar düşük olmaktadır.
Erken doğum;
Ø Anne yaşının çok büyük ya da çok küçük olması,
Ø Annenin gebelikte yetersiz ve dengesiz beslenmesi,
Ø Annenin sigara, alkol gibi maddeler kullanması,
Ø Annenin ağır böbrek, kalp gibi kronik hastalığının olması
Ø Uterus anomalilerinin olması,
Ø Gebelikte yaşanan stres,
Ø Anne adayının enfeksiyona maruz kalması,
Ø Çoğul gebelik
Ø Rh uyuşmazlığı,
Ø Anne adayının çarpma vurma gibi bir olaya maruz kalması,
Ø Amnios sıvısının fazla olması gibi durumlarda daha sık görülmektedir.

Erken doğan bebeklerde doğum ağırlığı 2500 g’ın altındadır. Bebek ihtiyar
görünümlüdür, ağlaması zayıftır, hareketler hafiftir, emme güçlüğü vardır, başta akciğerler
olmak üzere iç organlarının gelişiminde noksanlık bulunmaktadır.
Prematüre bebeklerin bakımının ve sterilizasyonunun çok iyi yapılması
gerekmektedir. Bu bebekler doğar doğmaz kuvöze alınmalıdır. Enfeksiyon kapma riskini,
ortam ısı ve ışığının bebeğe olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak ve oksijen alımını
kolaylaştırmak için bebeğin kuvözde tutulması gereklidir.
1.2.5.4. Geç Doğum( Sürmatüre/ Postmatüre)
40 haftayı geçen gebeliklere (Sürmatüre) Postmatüre gebelik denir. Doğum
gecikmiştir. Postmatürelikte plasenta yetmezliği söz konusu olmaktadır. Buna bağlı olarak
bebeğin ölü doğması ya da doğumdan sonraki 1 hafta içinde ölüm görülebilmektedir.
Geç doğan bebeklerin;
Ø Cildi kırışık, soluk, kuru ve çatlaktır.
Ø Tırnaklar parmak uçlarını aşar.
Ø Saçlar uzundur.
Ø Göbek kordonu yeşil sarı renktedir.
Ø El ve ayak tırnakları sarımsı bir renktedir.
1.2.5.5. Düşük (Abortus)
Fetüsün uterus dışında yaşama yeteneğini kazanmadan gebeliğin sonlanmasıdır.
Fetüsün uterus dışında yaşayabilmesi için 28 haftayı doldurmuş olması veya ağırlığının en az
1000 g olması gerekmektedir.
20 haftadan önce ve 500 g’ dan daha az ağırlıkta gebeliğin sonlanması spontane
abortus ( kendiliğinden olan düşük) olarak değerlendirilir. Bu durumun peş peşe 3 gebelikte
görülmesine ise habituel abortus ( alışkanlık haline gelmiş düşük) adı verilir.
Annenin 30, babanın ise 50 yaşından büyük olması riski artırır. Annenin yeterli
beslenmemesi, gebelikte kullandığı ilaç ve zararlı maddeler, uterus problemleri, plasenta
anormallikleri ve gebelikte yaşanan fiziksel ve psikolojik travmalar düşüğe neden olan
faktörlerden bazılarıdır.
1.2.5.6. Suyun Erken Gelmesi
Gerçek doğum ağrılarının başlamasından en az 2 saat önce suyun gelmesi olayıdır.
Suyun erken gelmesi durumunda doğum zorlaşacağından bebek oksijensiz kalabilir, bebekte
ve annede enfeksiyon gelişebilir. Anne adayı hemen doktor kontrolüne alınmalıdır.

Doğum Sonrası, Yeni Doğan Bebek
Doğumdan itibaren 1. ayın sonuna kadar olan dönemde bebek “yeni doğan” olarak
adlandırılmaktadır.
280 günlük sürenin sonunda dünyaya gelen bebek bu yeni ortama uyum sağlamaya
çalışır. Doğumun gerçekleşmesiyle ağlayan bebek ilk tepkisini vermiştir. Bu ilk ağlama ile
bebeğin ciğerlerine oksijen dolar ve akciğer solunumu başlar. Artık anneye bağımlılığı
bitmiştir.
Doğumun II. evresi tamamlanır tamamlanmaz bebeğin ağız ve boğazındakiler doktor
tarafından temizlenir, enfeksiyona karşı koruma sağlamak için gözlerine özel bir solüsyon
damlatılır. Bazı değerlendirmelerden geçirilen bebeğin genel sağlık durumu doktor
tarafından kontrol edilir.
Yeni doğan dönemi, insan hayatı için oldukça önemli ve riskli bir dönemdir.
Döllenmeden itibaren ortalama 280 gün süresince büyüyüp geliştiği anne rahminden çıkmış
ve tamamen farklı bir ortama ayak uydurma çalışmaktadır. Fiziksel ve duygusal bazı
ihtiyaçları vardır. Bu dönemde sevgi ve ilgiden uzak kalma, oksijeni yetersiz ve hijyenik
olmayan bir ortamda bulunma, enfeksiyona maruz kalma ve yeterli beslenememe, gibi
durumlar bebeğin ilerdeki hayatın olumsuz etkiler. Unutulmamalıdır ki bebek ölümlerinin
çoğu bu tür ihmaller nedeniyle yeni doğan döneminde görülmektedir.
Yeni doğanda dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da sarılıktır. Yeni doğanların
büyük çoğunluğunda rastlanan sarılık, kan ve dokularda aşırı miktarda bilirubin maddesinin birikmesinden kaynaklanır. Doğumdan sonraki ilk 1 haftada görülen geçici bilirubin yükselmesi fizyolojik sarılık olarak adlandırılır. 1 hafta sonunda çoğunlukla bir etki
bırakmadan geçer. Fakat beyin ve sinirlerde harabiyet bırakabileceği riski de göz önünde
tutularak, doğduğunda bebeğin bilirubin değerlerinin kontrol edilmesi ve gerekirse gözlem altında bulundurulması faydalı olacaktır.

Doğum Sonrası Yeni Doğan Bebeğe Uygulanan Testler
APGAR Skoru
Bebek doğduktan 1 dakika sonra ve 5 dakika sonra özel bir puanlama sistemiyle
değerlendirilir. Bu değerlendirme sistemine Apgar skoru denir.
Ø Appearance ( Genel görünüm cilt)
Ø Pulse ( Nabız, kalp atım sayısı)
Ø Grimace (Refleks, uyarılara cevap)
Ø Aktivite (Kas tonusu)
Ø Respiration ( Solunum)
Bebeğin apgar skoru, aşağıdaki tablodaki bulgulara göre puanlama yapılarak
belirlenir.
Bulgu 0 Puan 1 Puan 2 Puan
Cilt Rengi
Tümüyle
mavi-mor
Kollar ve bacaklar
mor, diğer bölgeler
pembe
Tüm vücut
pembe
Nabız ( Kalp atım sayısı) Kalp atımı Dakikada 100 ün
altında
Dakikada 100 ve
üzeri
Refleks
( Uyaranlara cevap)
Yok Yüz buruşturma
( zayıf cevap)
Hapşırma,
öksürme, uyaranı
elle itme
Kas Tonusu ( Aktivite) Gevşek Kollar ve bacaklar
bükülü
Aktif hareketli
Solunum Yok Yavaş ve düzensiz Düzenli, ağlıyor
Apgar skoru 7–10 arası olan bebek normaldir. 4–6 arası puan alan bebeklerde hayati
fonksiyonların normale dönmesini sağlamak için bazı tedaviler uygulanması gerekmektedir.
3 ve altında puan alan bebeklere ise acilen müdahale edilip tedavi altına alınmalıdır.
1.3.1.2. Kordon Kan Gazları
Apgar skorundan daha hassas bir inceleme yöntemidir. Kordon kanından alınan örnek,
özel cihazlarla değerlendirmeye tabi tutulur. Kan değerlerinin normal olup olmadığı
araştırılır.
Topuk Kanı Taraması
Doğumdan sonraki ilk 3 gün içinde, mümkün olmadığı zamanlarda ise en geç ilk üç ay
içinde bebeğin topuğundan alınan kanın incelenmesidir. Fenilketanüri ve hipotroid
hastalıklarının erken tanısının yapılması açısından önem taşımaktadır.
1.3.2. Yeni Doğan Bebeğin Özellikleri
1.3.2.1. Yeni Doğan Bebeğin Fiziksel Özellikleri
Ø Yeni doğanın başı
Doğumu takip eden ilk aylarda en hızlı büyüyen vücut bölümü baştır. Doğumda 35 cm
olan baş çevresi, 5–6 yaşlarında yetişkin insanınkine yakındır.
Yeni doğan bebeklerde baş kemikleri arasında boşluklar vardır. Bu boşluklara
bıngıldak ( fontanel ) adı verilir. Doğumda 6 tane olan bu boşluklar yumuşak bir yapıdadır.
Bunlardan en büyük ve en önemli olanı başın tepe kısmındadır. Yanda ve arkada olan
bıngıldaklar doğumdan kısa bir süre sonra kapanırken en tepedeki büyük bıngıldak genellikle
12–15 aylarda kapanır.
Bıngıldaklar doğumda bebeğin başının kanaldan geçişini kolaylaştırır ve beyin
gelişimine olanak tanır.
Bıngıldakların içeri çökük ya da dışa çıkık olmaması gereklidir. Ayrıca zamanından
önce ya da sonra kapanmaları da sakıncalıdır. Böyle bir durum bebeğin beyin gelişimini
olumsuz etkiler.
Boy ve kilo özellikleri
Yeni doğmuş normal bir bebeğin boyu 48–52 cm dir. Fakat cinsiyete göre farklılık
gösterebilir. Erkek bebekler genellikle 50–52 cm doğarken, kız çocuklar 48–50 cm
doğmaktadır.
Fotoğaf 1.17
280 günü tamamlayarak doğan normal bir bebeğin kilosu 2800–3500 gr civarındadır.
Fakat normal zamanını tamamladığı halde 2500 gr altında da doğan bebekler vardır. Bu
bebeklere düşük doğum ağırlıklı bebek denir. Yeni doğan bebekler ilk 2–3 günde kilo
kaybına uğrarlar. Bunun sebebi ter, dışkı ve idrar yoluyla su kaybına uğramasıdır. Anne sütü verilmesine özen gösterilirse kısa sürede normal kilosuna ulaşır.
Ø Deri ve vücut özellikleri
Bebeğin derisi pembe renkte, yumuşak ve çok hassastır. Cilt yağlı bir madde ile
kaplıdır. Bu maddeye verniks kazeoza adı verilir ve 48 sat içinde deri tarafından emilir.
Yeni doğanın göğüs çevresi baş çevresinden 1,5–2 cm kadar küçüktür. Bir yaşına
geldiğinde ise başla göğüs çevresi eşitlenir. Karın çevresi ise bebeğin aç yada tok oluşuna
göre farklılık gösterir. Genel olarak 1 yaşın altındaki bebeklerde karın çevresi le göğüs
çevresi eşittir. Yeni doğanın kemikleri henüz kıkırdak halindedir. Kemikleşme zaman içerisinde gerçekleşir.
Ø Göz, kulak, burun, ağız özellikleri
Yeni doğanın gözleri ilk hafta genel olarak kapalı durumdadır. Kuvvetli ışığı ve
karanlığı ayırabilir. Gözlerin birbirine uyumu ( eşgüdümlü bakış) birkaç ay sonra gerçekleşir.
Bu nedenle ilk zamanlar hafif bir şaşılık vardır.
Yeni doğanda dış kulak çok iyi gelişmiş durumdadır. Kulak zarı kulak yoluna
yakındır. İç kulak ve beyindeki işitme merkezi görevlerini tam olarak yapabilecek
durumdadır. Etraftan gelen seslere sesin şiddetine göre tepkiler verir.
Burun basık, dar ve küçüktür. Başlangıçta kokuyu ayırt etme özelliği zayıftır. 4. ayda
keskin kokulara karşı tepkisini başını çevirerek verir.
Yeni doğmuş bir bebeğin henüz dişleri yoktur. Fakat süt dişleri diş etinin altında
oluşmuş durumdadır. Dili çeşitli tatları ayırabilir. Tatlılardan hoşlanırken, acı, ekşi ve
tuzluya karşı olumsuz tepkiler verir.
1.3.2.2. Yeni Doğan Bebeğin Fizyolojik ve Nörolojik Özellikleri
Ø Göbek kordonu
Bebek doğar doğmaz göbek kordonu doktor tarafından kesilir. Göbek kordonunun bir
kısmı bebekte kalır. Bebekte kalan kısım yaklaşık 1–2 hafta içinde kurur ve düşer. Bu sürede
göbeğe düzenli olarak pansuman yapılır ve göbek gazlı bezle sarılır. Göbekte kanama, şişlik,
iltihaplanma ya da kızarıklık görülürse hemen doktora başvurulmalıdır.
Göğüslerin şişmesi ve genital organ akıntısı
Yeni doğan bebeğin göğüslerinde şişlik görülebilmektedir. Bunun nedeni anneden
bebeğe plasenta aracılığıyla geçen hormonlardır. Bu şişlikler kesinlikle sıkılmamalı, masaj
ve ovma uygulanmamalıdır.
Doğumdan sonraki ilk günlerde erkek çocuklarda testislerde şişlik, kız çocuklarda ise
kanlı vajinal akıntı görülebilir. Bebek temiz tutulduğu ve düzenli beslendiği takdirde kısa
sürede kendiliğinden düzelir.
Ø Mekonyum
Yeni doğan bebekte 24–36 saat içinde görülen ilk gaitaya mekonyum denir. Yapışkan
bir yapısı olan mekonyumun rengi koyu yeşil-siyahtır. Bebek anne sütü almaya başladıktan
sonra rengi değişir.
Ø Refleksler
Yeni doğan bebeklerde merkezi sinir sisteminin olgunlaşması henüz
tamamlanmamıştır. Bu nedenle refleksler bebekler için doğal korunma mekanizmasıdır.
· Emme refleksi
Bebeğin dudak çevresine bir objeyle hafifçe dokunulduğunda ağzına alma ve emme
hareketi oluşur. Uyanıkken 4. aya kadar, uyurken 7. aya kadar gözlenir. Daha sonra bu
refleks kaybolur.
· İzleme refleksi
Bebeğin yanağına parmakla hafifçe dokunulduğunda başını o yöne çevirerek izler.
Emme refleksiyle sıkı ilişkilidir.

Bebek banyo yapacağında;
· Banyo için kullanılacak malzemeler ve bebeğin temiz giysileri önceden
hazırlanmalıdır.
· Banyo yapılacak ortam, hava akımının olmadığı ve 22–23 0C ısıda
olmalıdır. Suyun sıcaklığı ise 35–37 0C olmalıdır.
· Banyonun yaptırılacağı bebek küvetinin içine havlu ya da küvet filesi
konmalı bebeğin sert zeminle temas etmesi engellenmelidir. Küvete 10
cm yüksekliğe kadar ılık su konmalıdır.
· Bebeği yıkayan kişi önce yüzü üste gelecek şekilde bebeği koluna
yatırmalı, kolunu bebeğin başının arkasından sol kolunun altına doğru
uzatarak tutmalıdır. Diğer eliyle poposundan tutarak suya önce ayaklarını
sokmalıdır. Bebeği yıkayan kişi bir eliyle onu sıkıca kavrayıp diğer eliyle
sabunlamalıdır.
· Bebeğin göğüs kısmını yıkadıktan sonra bebeği çevirerek sırt kısmını
yıkamalıdır.
· En son başını yıkayıp duruladıktan sonra yumuşak bir havluya sararak
kurulamalıdır.
Ayrıca bebeklerin her gün el, yüz, burun, kulak, göz, ayak, bacak ve üreme
organlarının temizlikleri yapılmalıdır. Bezi 3–4 saatte bir değiştirilmeli ve sık sık kontrol
edilmelidir. Zamanında bez değişimi yapılmaması tahrişe ve pişiğe neden olur.
Her değiştirmede bebeğin altı su ve pamuklu bir bez yardımıyla temizlenmeli ve iyice
kurulanmalıdır. Özellikle kız çocuklarının alt temizliği özenle önden arkaya doğru
yapılmalıdır.
Ø Beslenme ve gaz çıkarma
Bebek için en iyi besin anne sütüdür. Fiziksel bir sorun ( bebekte ağız anomalileri,
annede meme başı hastalığı vb)olmadığı takdirde mutlaka anne bebeğini emzirmelidir.
Emzirmenin gerçekleşemediği durumlarda ise sütünü sağıp bebeğe öyle vermelidir.

Emzirme esnasında bebeğin yuttuğu havanın çıkarılması gereklidir. Bebeğin gazını
çıkarmak için anne bebeği omzuna yaslayıp ya da kucağına yatırıp usulca sırtını
sıvazlamalıdır.
Ø Yeni doğanın odası ve uyku
Yeni doğan bebek için mümkünse sessiz ve fazla aydınlık olmayan bir oda
seçilmelidir. Odanın temizliğine özen gösterilmeli, nem oranını iyi denetlemek koşuluyla
ısısı 19–20 0C olmalıdır. Oda her fırsatta havalandırılmalıdır. Dış dünyayı yeni gören bebek için gözü fazla yoracak çok canlı ve koyu renklerden uzak durulmalıdır.

Günün 22–24 saatini uykuda geçiren yeni doğan, bu sürenin tamamında uyku halinde
değildir. Gece ya da gündüz aralıksız uyku süresi 2–3 saati geçmez.

Zamanla bebeğin uyanık kaldığı süre artar. Anne, emzirmek için bile bebeği uykudan
uyandırmamalıdır. Zaten sık aralıklarla uyandığı için, bebeğin uyanık olduğu saatlerde
emzirmelidir.
1–2 aylık bebekler günün 16–20 saati uyurlar. Onu gece ve gündüz farkına ve uyku
düzenine alıştırabilmek için bazı önlemler alınmalıdır. Gündüzleri bol ışıklı, hareketli
ortamlarda tutulmalı, emzirirken veya altını değiştirirken onunla konuşmalıdır. Uyuması
gereken sürelerde ise odadaki ışığın şiddeti düşürülmeli, uyku saatlerinde çamaşır makinesi, elektrik süpürgesi gibi aletler çalıştırmamalı, bebeğin ilgisini çekecek hareketlerde bulunmamalıdır.

Yeni doğan bebek yan yatırılmalıdır. Böylece yüzükoyun yatırmaya bağlı ani bebek
ölümleri, sırt üstü yatırmaya bağlı kusmuk ve tükürükle boğulma durumları engellenebilir.
Anne, bebeğini uyuduktan sonra sık sık kontrol etmelidir. Eğer bebek vaktinden önce
uyanırsa kesinlikle yatağından almamalı, hafifçe sırtına vurarak ve sıvazlayarak tekrar
uyumasını sağlamalıdır. Şiddetli bir ağlama görülürse, yatakta rahatsız eden bir şey olup
olmadığı, bebeğin yatış pozisyonunun rahat ve güvenilirliği, altının kuru olup olmadığı
kontrol edilmelidir.

Yeni doğanın giyimi
Yeni doğan bebek henüz dış ortama uyum sağlayamadığı için daha fazla üşüyebilir.
Özellikle eller ve ayaklar patik ve eldivenle sıcak tutulmaya çalışılmalıdır. Başın üşümemesi
için de penye şapka giydirilebilir. Ancak sürekli şapka takmak bebeğin saçlı derisinde konak
denilen oluşumlara neden olabilir.
Fotoğraf 1.29
Bebeğin iç giyimi her mevsimde saf pamuklu kumaştan olmalıdır. Dikişlerin
batmayacak şekilde olması önemlidir. Dış giyiminde ise yine saf penyeden ve alttan çıt çıtlı komple tulumlar tercih edilmelidir. Bluz ve üst pijamalar ise yaka kısmı yandan düğmeli ya da çıtçıtlı olmalıdır. Mevsime göre penye ya da yün yelekler, hırkalar tercih edilmelidir. Fazla tüylü kumaşlar bebeği rahatsız edeceğinden uygun değildir.

Lohusalığın Tanımı ve Önemi
Doğumun son evresinde plasentanın atılışından başlayarak, gebelik nedeniyle değişen
üreme organlarının normale dönmesine kadar geçen 6 haftalık süreye lohusalık dönemi
denir.
Doğumdan sonraki dönem birçok kadın için hoş bir rüya gibidir. Ancak bu dönem
mutluluk verici olduğu kadar stresli ve tehlikeli bir dönemdir. Doğum ve lohusalık
döneminde ortaya çıkan fiziksel ve duygusal hastalıklar kadının hayatını tehdit eder. Bu
nedenle lohusalık döneminde annenin bakımına özen gösterilmelidir.
Lohusalık döneminde önem taşıyan 3 temel değişiklik vardır
Ø Laktasyon
Ø Loşi
Ø İnvalüsyon
2.1.1. Laktasyon ( Süt Salgılanması)
Meme dokusu içinde bulunan ve süt bezi adı verilen bölümlerde anne sütü
salgılanmasına laktasyon denir.
Doğum yapmış olan kadındaki en önemli değişiklik olan laktasyon, bebek annenin
memesini emmeye başladığında meme ucunun uyarılmasıyla başlar. Meme ucunun
uyarılması ile beyindeki merkez bu uyarıyı alır. Beyindeki bu merkezden salgılanan
hormonlar aracılığı ile süt bezleri uyarılır ve süt salgılanmaya başlar. Salgılanan ilk süte
kolostrum denir ve bebek için son derece yararlıdır.
İlk doğumunu yapan kadınlarda süt salgılanması daha geç gerçekleşir. Süt
salgılanmasının hemen başlayabilmesi, bebeğin anneye ve anne sütüne alışabilmesi
açısından doğumdan hemen sonra bebeği emzirmek faydalıdır.
Loşi
Doğumdan sonra uterustan vajina yoluyla gelen kan ve seruma loşi denir. İlk 3 gün
gelen loşi kırmızı renktedir ve içinde doku parçacıkları olduğu için daha yoğun yapıdadır. 4–
5 gün içinde rengi açılarak pembeye döner ve seröz loşi adını alır. 1 haftadan sonra ise rengi
açık kahverengine ve sonra da beyaza döner. Buna ise loşi alba denir.
Loşi içeriği açısından enfeksiyona çok müsait bir ortamdır. Bu nedenle hijyene çok
dikkat edilmelidir. Sık sık ped değiştirilmeli, kaynatılmış soğutulmuş suyla ve antiseptik
maddelerle perine bölgesi ( vajina girişiyle anüs arasında kalan bölge) temizlenmelidir.
2.1.3. İnvalüsyon
Doğum yapan kadının üreme organlarının gebelikten önceki haline dönmesidir.
Gebelik boyunca rahim yaklaşık olarak 20 kat büyür. Doğumdan hemen sonra göbek
hizasında olan uterus hızla küçülmeye başlar.
Doğumu izleyen 1. haftanın sonunda 12. gebelik haftasındaki büyüklüğüne ulaşan
uterus 6. haftanın sonunda gebelik öncesi büyüklüğüne döner. Dönmediği durumda tıbbi
müdahale gerekebilir.
Doğumdan sonra uterusun kasılmaları oldukça güçlüdür. Buna “Takip Eden Ağrılar”
denir. Bu ağrılar 2–3 gün devam edebilir. Bu kasılmalar uterusun eski haline dönmesine
yardımcı olur.

Loğusalıkta Görülen Şikâyetler
2.2.1. Memelerin Aşırı Dolgunlaşıp Şişmesi
Süt salgısı ile birlikte memelerde aşırı dolgunluk, sertleşme ve ağrı görülebilir. Eğer
şişlik ve ağrı çok yoğun değilse bebek birkaç dakika emzirilir. Sonra kalan süt göğüs
pompası adı da verilen süt çekerle boşaltılmalıdır. Aksi takdirde memelerde apseleşme
gözlenebilir.
Eğer durum ağır ve ağrı çok yoğunsa;
Ø Bebek 24 saat emzirilmez.
Ø Meme boşaltılmadan önce üzerine ısıtılmış havlu ile sıcak kompres yapılır ve
süt pompası ile boşaltılır.
Ø Gerginlik arttığında iki emzirme arasında memelere soğuk tatbik edilir.
Ø Uygun bir sutyen takılarak göğüsler kaldırılır.
Ø Anneye doktor kontrolünde ağrı kesici ilaç verilebilir.
2.2.2. Meme Başında Çatlama
Doğum öncesinde hormonlarında etkisiyle büyüyen memelere hamilelik ve lohusalık
dönemlerinde bakım yapılmadığı takdirde emzirme meme başlarında çatlama görülür.
Gebelik döneminde ve lohusalıkta temizliğe dikkat edilirse ve doktor kontrolünde
yumuşatıcı merhemler sürülürse olası çatlaklar önceden önlenmiş olacaktır. Ayrıca emzirme
esnasında bebeğin sadece meme ucunu değil, meme başı ve çevresini de almasının
sağlanması meme başı çatlakları için alınabilecek diğer bir önlemdir.
Alınan önlemlere rağmen meme başında çatlama oluşursa, o meme bebeğe
verilmemeli ve temizlenip yumuşatıcı krem sürülmeli bakım yapılıp dinlendirilmelidir. O
memedeki süt, süt pompasıyla çekilmelidir.
2.2.3. Tıkanmış Meme
Memenin sütle dolu olmasının yanı sıra kanlanmanın artışı ve ödem nedeniyle süt
akımı engellenmektedir. Meme gergin, parlak kırmızı, ağrılı ve ucu düzleşmiştir. Bebeğin sık emzirilmesi ve gerektiğinde de elle sağılması ya da süt çekerle ( süt pompası) memenin boşaltılması yararlı olacaktır.
Ilık bir duş, annenin omuz ve sırtına masaj yapılması ve memeye sıcak havlu tatbik
edilmesi süt akımını kolaylaştıracaktır.
Kanama
Lohusalık döneminin en önemli problemi kanamadır. Bu nedenle lohusa en az 24 saat
gözlem altında tutulmalıdır.
Normal doğumdan sonra 500 mililitreden fazla kanama olması anormal kabul edilir.
En önemli nedeni atonidir. Atoni, doğumdan sonra uterusun kasılmaması ve bu nedenle
açıkta olan damarların kapanamamasıdır. Aşırı kanama durumunda mutlaka doktor
müdahalesi gereklidir.
Lohusalık Humması
Doğumun III. evresinden sonra uterus içi mikroorganizmaların yerleşebilmesi ve
üreyebilmesi için oldukça uygun bir ortamdır.
Doğum sonrasında doğum kanalında iltihaplanma olması ve bunun genellenmesi
durumuna lohusalık humması adı verilir. Annenin ateşi 38 derece ya da üzerine çıkar ve
ateşlenme en az 2 saat bu seviyede sürer.
Doğum öncesinde ve sonrasında iyi bir bakım ve hijyen kurallarına uyarak annenin
genel sağlık düzeyi yüksek tutulduğunda böyle bir problemle karşılaşma ihtimali azaltılmış
olur.
2.2.6. Post Partum Psikozu
Bazen annenin doğum sonrasında aşırı korku ve endişeye kapılıp ruhsal dengesi
bozulabilir. Buna post partum psikozu denir. Uyku problemi, ağlama krizleri, halsizlik,
sinirlilik ve iştahsızlık gibi problemlerle belirginleşir. Bazen daha ileri durumlarda anne
intihara yönelebilir.
Çoğu zaman geçici olan bu durum annenin yakınları ve babanın desteği ile birkaç
günde normale döner. Durumda düzelme gözlenmediği takdirde psikolojik destek sağlamak
yararlı olacaktır.
2.3. Lohusalık Döneminde Bakım
Doğum sonrası eve dönen kadın, doğum şekli ne olursa olsun mümkün olduğu kadar
dinlenmelidir. Fakat bu dinlenme sürekli yatarak olmamalıdır.
Loğusa kadının dikkat etmesi gereken en önemli husus ise temizliktir. Hem
vücudunun temizliğine hem de bulunduğu ortamın temizliğine dikkat etmelidir. Göğüslerin
ve perinenin temizliğinde kullanılan pamuk ya da gazlı bez hiçbir zaman suya batırılmamalı,
su temiz kaptan beze dökülmelidir.
Epizyotomi ya da sezaryenle doğum yapan kadın dikişlerin olduğu bölgeye dikkat
etmeli, temizliğe ve pansumanlara özen göstermelidir. Dikişlerin üzerine baskı
uygulamamalıdır.
Giyiminde pamuklu kumaşları tercih etmesi gereken lohusa kadın, vücudunu
sıkmayan, giyip çıkarması kolay ve önden düğmeli kıyafetleri tercih
Lohusalık Döneminde Uygulanabilecek Egzersizler
Doğum sonrasında vücudun eski haline gelebilmesi için doktorun önerisiyle bazı
egzersizler yapılabilir. Ancak bu hareketlere en erken 2 gün sonra başlanmalıdır. Eğer
doğum sezaryen ya da epizyotomi uygulamasıyla gerçekleşmişse daha geç başlamak faydalı olacaktır.
Lohusalık döneminde yapılabilecek egzersizlerden bazıları şunlardır
Ø Lohusa kadın sırt üstü yere uzanıp tabanları yere değecek şekilde dizlerini
büker. Kollar kalçalara doğru uzatılır. Bel sabit olacak şekilde kasıklar yukarı
doğru sıkıştırılır. 8-10 saniye kadar bu pozisyonda kalmalıdır.
Sırt üstü yere uzanıp tabanlar yere değecek şekilde dizler bükülür. Kollar
kalçalara doğru uzatılır. Dizler göğse doğru yaklaştırımaya çalışılır. Bu
pozisyonda nefes tutulur 8-10 saniye kadar beklenir.

Ø Bir önceki egzersizdeki gibi dizler göğse yaklaştırılırken aynı anda baş öne
doğru kaldırılır. Bu şekilde göğüs kaslarının da çalışması sağlamış olur.

Ø Bacaklar hafifçe aralanır ve kollar aşağı doğru sarkıtılarak ayakta dik durulur.
Bel esnetilir kollar önden yukarı doğru uzatılır. Bedenin üst kısmı kollarla
birlikte aşağı doğru sarkıtılır, ellerle ayak parmak uçlarına dokunmaya çalışılır.
Eller ensede bağdaş kurarak oturulur. Kollar, avuçlar dışarı bakacak şekilde
yukarı kaldırılır ve bacaklar iki yana açılır. Vücudun üst kısmı öne doğru
esnetilmeye çalışılır. Bu pozisyonda nefes tutulur 8-10 saniye kadar beklenir.

Ø Sırt üstü pozisyonunda avuç içleri yere bakacak şekilde kollar iki yana açılır.
Bacaklar, vücuda dik açı sağlayacak şekilde yukarı uzatılır, iki yana hafifçe
sallanır.

EMZİKLİLİK DÖNEMİ
3.1. Emziklilik Döneminin Tanımı ve Önemi
Doğum sonrasında annenin bebeğini sütüyle beslediği dönem emziklilik dönemidir.
Tıbben gerekli görülmedikçe, yeni doğan için ilk 6 ay anne sütü ile beslenme en uygun
beslenme şeklidir.
Bebek doğar doğmaz anne memesi verilmeli ve en az 6 aylık olana kadar devam
edilmelidir. Bebeğin emmeye en istekli olduğu ilk 1 saat geçirilirse bebek uzun bir süre
isteksizlik duyar ve ilk emme çok gecikebilir. Sık emzirme, anne memesinin süt ile dolarakşişmesini, ağrımasını ve memelerin iltihaplanmasını engeller.
Emziklilik dönemi boyunca anne ve bebek hep bir aradadır. Bu, anne ile bebeği
arasındaki ilk bağların kurulmasını ve bebekte güven duygusunun oluşmasını sağlar.

Annenin emziklilik döneminde yaşayacağı yoğun stres ve üzüntü, beslenme şekli,
aldığı ilaçlar, kullandığı alkol ve sigara gibi maddeler süt salgısını etkiler. Hem annenin hem de bebeğin sağlığının korunabilmesi için annenin emziklilik döneminde çok dikkatli olması gerekir.

Normal kiloda bir bebek her bir göğüsten 10–25 dakika emmekle 3,5–4 saatlik
ihtiyacını karşılar. Çabuk yorulan çocuklar ise bu emzirme süresi içinde uyuyabilir ya da
dinlenebilirler. Fakat bu uykular 6–7 dakikayı geçmemelidir.

Bebeklerin beslenme aralıkları bebeğin kilosuna, emiş gücüne, bebeğin ihtiyacına ve
mide kapasitesine bağlıdır. Düşük kilodaki bebekler 2,5–3 saatte bir emzirilir. Normal
kilodaki bebekler ise 3,5–4 saatte bir emzirilir.

3.2. Emzirirken Dikkat Edilecek Hususlar
Ø Anne sütü ile beslenmenin başlanması ve devam etmesinin sağlanabilmesi için
hamilelik döneminde meme başının uygun masajlarla hazırlanması faydalı
olacaktır.

Ø Doğumdan sonraki ilk günler emzirmenin öğrenildiği günlerdir. Bu süre içinde
annenin yatarak ya da rahat bir sandalyede oturarak emzirmesi kolaylık sağlar.
Ø Koltuk altına ya da sırtına yastık desteği yapabilir. Bebeğe destek olacak şekilde
kucağına yastık da alabilir. Emzirme için hazırlanmış özel yastıklar
kullanılabilir.
Ø Her emzirmede bir meme verilmesi, ikinci emzirmede meme değiştirerek
devam edilmesi memelerde dolgunluk olmasını engeller. Fakat sütün az olduğu
hallerde bir emzirmede her iki göğüs de verilmelidir.
Ø Memenin sadece ucu değil, çevresi de (aerola) bebeğin ağzına verilmelidir.
Meme, burun deliklerini kapatacak olursa anne meme üzerindeki parmağını
hafifçe memesine bastırarak bebeğin rahat nefes almasını sağlayabilir. Bebek
hangi pozisyonda tutulursa tutulsun, bebeğin yüzü ve gövdesi anneye dönük
şekilde olmalıdır. Sadece başı anneye dönük olan bebek memeyi kavrayamaz.
Ø Her emzirmeden önce ve sonra memelerin temizlenmesine ya da yıkanmasına
gerek yoktur. Temizlemenin sık yapılması memenin tahriş olmasına neden
olabilir. Meme başının kenarında bulunan (aerola) kahverengi kısımdaki
tüberküllerden salgılanan yağlı, antibakteriyel madde memeyi doğal olarak
korur. Önemli olan ellerin yıkanmasıdır.
Zorunlu olmadığı sürece anne ve bebek aynı odada tutulmalıdır ki bebek her
istediğinde annenin bebeği emzirmesi sağlanabilmelidir.
Ø Bebek emzirilirken ilaç kullanılması halinde ilacın anne sütü ile bebeğe geçmesi
durumu söz konusu olacaktır. Bu nedenle doktor kontrolü olmadan ilaç almak
bebek için sakıncalı olacaktır.
Ø Oturarak emziren anne, oturuş pozisyonuna dikkat etmelidir. Gövdesini bebeğe
yaklaştırıp eğilmek yerine bebeği kendine yaklaştırarak dik oturmaya özen
göstermelidir.

Emzirme Teknikleri
Klasik Beşik Tutuşu
En yaygın olan emzirme pozisyonudur
Bu pozisyonda sırtı destekleyen rahat bir koltuğa oturulur. Meme elle C şeklinde
tutarak desteklenir. Bebeğin yüzü, karnı ve dizleri anneye dönük biçimde, annenin midesine dayanır. Bebeğin başı dirseğin çukur kısmında bulunmalıdır. Anne kolun yorulmaması için gerekirse yastıkla desteklemelidir.

Koltuk Altı Tutuşu ( Futbol Tutuşu )
Bebeğin bacakları annenin kolunun altından sarkıtılır. Bebeğin başını eliyle destekler,
gerekirse elinin altına bir yastık koyabilir. Bu tutuş memenin kontrolü ve bebeğin emişi
açısından kolaydır. İkiz bebeği olan, sezaryen doğum yapan veya göğüsleri büyük olan
anneler için idealdir.
Çapraz Beşik Tutuşu
Bebek, emzirilecek memenin aksi tarafındaki kolun içine yatırılır. Bebeğin vücudu
anneye dönük ve meme hizasında olmalıdır. Bu şekilde bebeğin başı daha rahat kontrol
edilebilir. Memeyi yakalama problemi olan, küçük veya erken doğan bebek anneleri için
idealdir.
Yatarak Emzirme
Anne hafif yan yatar, sırtını ve omzunu bir yastıkla destekler. Kolunu bebeğin başının
arkasından geçirerek onun vücudunu, diğer eliyle de memesini destekler. Bebeğin sırtına bir
yastık koyup, ağzı meme ucuna gelecek şekilde yanına yatırır. Sezaryen doğum yapan ve
geceleri emziren anneler için idealdir.
3.4. Emzirmenin Faydaları
Ø Emzirme annede oluşabilecek meme ve yumurtalık kanseri riskini azaltır.
Ø Emzirme mensturasyonun gecikmesini sağlayacağı için üst üste hamile kalma
riskini azaltır.
Ø Emzirme bebekte kemik gelişimini sağladığı gibi annenin de kemik yapısını
güçlendirerek osteoporoz riskini azaltır.
Ø Emziren annenin doğum sonrası kanamaları daha az olur.
Ø Emzirme annenin memesinde iltihaplanma olmasını engeller.
Ø Emzirme anne ve bebek arasındaki bağı güçlendirir.
Ø Emzirilen bebek daha iyi beslenir ve emzirilmeyen bebeklere göre daha iyi
gelişim gösterir.
Ø Emzirilen bebek daha az hastalanır, kabız, gaz sancısı ve pişik daha az görülür

Emzirmenin Başarılı Olup Olmadığı Nasıl Anlaşılır?
Ø Beslenme sıklığı 1 gün içinde 8-12 kezdir.
Ø Bebeğin emme sesi ritmik bir şekilde duyulmaktadır.
Ø İlk 3. ve 4. günde, bir gün içinde en az 3-4 kez dışkılama olmalıdır.
Ø Doğumdan sonraki 3. günden sonra dışkılama yumuşak ve sarı olmalıdır.
Ø Dışkı miktarı bir yemek kaşığı ya da biraz daha fazlasıdır.
Ø Doğumdan sonraki 3. günden sonra günde 4-6 adet bez ıslatmış olmalıdır

WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Anne Ve Çocuk Sağlığı 2
« Posted on: Nisan 27, 2024, 12:41:53 ÖÖ »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Anne Ve Çocuk Sağlığı 2 e-book, Anne Ve Çocuk Sağlığı 2 programı, Anne Ve Çocuk Sağlığı 2 oyunları, Anne Ve Çocuk Sağlığı 2 e-kitap, Anne Ve Çocuk Sağlığı 2 download, Anne Ve Çocuk Sağlığı 2 hikayeleri, Anne Ve Çocuk Sağlığı 2 resimleri, Anne Ve Çocuk Sağlığı 2 haberleri, Anne Ve Çocuk Sağlığı 2 yükle, Anne Ve Çocuk Sağlığı 2 videosu, Anne Ve Çocuk Sağlığı 2 şarkı sözleri, Anne Ve Çocuk Sağlığı 2 msn, Anne Ve Çocuk Sağlığı 2 hileleri, Anne Ve Çocuk Sağlığı 2 scripti, Anne Ve Çocuk Sağlığı 2 filmi, Anne Ve Çocuk Sağlığı 2 ödevleri, Anne Ve Çocuk Sağlığı 2 yemek tarifleri, Anne Ve Çocuk Sağlığı 2 driverları, Anne Ve Çocuk Sağlığı 2 smf, Anne Ve Çocuk Sağlığı 2 gsm
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Ana Çocuk Sağlığı
Kadın Hastalıkları
iBRaHiMiNe 3 1498 Son Mesaj Mayıs 31, 2011, 03:10:46 ÖÖ
Gönderen : abra
Çocuk Ağız Ve Diş Sağlığı
Çocuk Gelişimi
FeMoX 0 965 Son Mesaj Temmuz 10, 2008, 06:02:43 ÖS
Gönderen : FeMoX
Anne Ve Çocuk Sağlığı 1
Çocuk Gelişimi
-o_o-GökhaNur-o_o- 0 2066 Son Mesaj Ocak 31, 2012, 12:34:43 ÖS
Gönderen : -o_o-GökhaNur-o_o-
Çocuk Göz Sağlığı.
Göz Sağlığı
Honey_Face 0 755 Son Mesaj Ocak 06, 2013, 05:45:56 ÖS
Gönderen : Honey_Face
Anne Çocuk Sağlığı Ve Beslenmesi Ders Notları
AÖF 1. Sınıf Ders Notları
Mavi_Kiyamet 0 3184 Son Mesaj Ağustos 07, 2013, 08:52:09 ÖS
Gönderen : Mavi_Kiyamet


Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular