0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Anne Ve Çocuk Sağlığı 1  (Okunma Sayısı: 2065 Kere Okundu.)
« : Ocak 31, 2012, 12:34:43 ÖS »
Avatar Yok

-o_o-GökhaNur-o_o-
*
Üye No : 17147
Nerden : İzmir
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 2158
Mesaj Sayısı : 4 756
Karizma = 12093


1. ANNE VE ÇOCUK SAĞLIĞI
1.1. Sağlık
1.1.1. Sağlığın Önemi
İnsanın ruhen, bedenen, zihinsel ve sosyal yönden tam bir iyilik içinde olması haline
sağlık denir. Sağlıklı bireyler sağlıklı toplumlardan oluşur. Toplumu oluşturan bireylerin
sağlığı, toplumun güvencesi ve geleceği açısından büyük önem taşımaktadır. Birey olarak
düşünürsek; ruhsal ve bedensel açıdan sağlıklı olmayan kişiler, ne insan olarak görevlerini
yapabilirler ne de kendilerine ve çevrelerine yararlı olabilirler. Sağlıksız olmak onları mutsuz
eder. Ayrıca aile ve toplum bütçesine ekonomik olarak büyük bir yük oluştururlar.
Toplumu oluşturan insanların sağlık düzeyi, ülkelerin gelişmişlik düzeyini belirleyen
en önemli göstergelerdendir. İnsan sağlığına önem veren ülkeler; sağlık konusunda değişik
programlar hazırlayıp mevcut kaynaklarını en iyi şekilde kullanarak bu programlarını
uygulamaya çalışmaktadırlar. Ülkemizde de sağlık hizmetlerinden herkesin yeterince
yararlanabilmesi için koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinde çeşitli çalışmalar
yapılmakta ve sağlık sorunlarımızı en aza indirmek için programlar uygulanmaktadır. Bu
programlar aşılama, ishal ve solunum yolu hastalıklarının önlenmesi emzirmenin teşvik
edilmesi, büyümenin izlenmesi, beslenme, üreme sağlığı, doğum öncesi ve doğum sonrası
bakım ve güvenli annelik gibi programlardır.
Etkinlik1:Toplumda kadına verilen değeri anlatan bir afiş hazırlayınız. Afişinizi
renkli fon kartonlarına hazırlayıp çerçeveleyerek hazırlayabilirsiniz. Daha sonra okul
koridorunda sergileyiniz.

1.1.2. Toplumumuzda Anne Çocuk Sağlığına Verilen Önem

Anne ve çocuk sağlığı toplum için vazgeçilmez bir unsurdur. Ülkemiz, nüfusu hızla
artan ülkeler arasındadır. Genç nüfus yapısına sahip olan ülkemizde nüfusun % 60’ını anne
ve çocuk grubu oluşturmaktadır. En fazla sağlık sorunu da bu grupta yaşanmaktadır. Bebek
ve 5-6 yaş ölüm hızı ile anne ölüm hızının yüksek oranda olması bunu göstermektedir. Anneçocuk
ölümlerinin bu kadar yüksek olmasının başlıca nedenleri sık ve çok erken yaşta
doğumlar, enfeksiyon hastalıkları, yetersiz beslenme ve yetersiz eğitimdir.
Ülkemizde anne ve çocuk sağlığı alanında hizmet veren öncü kurumlar, Sağlık
ocakları, sağlık evleri, anne çocuk sağlığı ve aile planlaması merkezleri ve hastanelerin ilgili
bölümleridir. Bu merkezlerde düzenli aralıklarla gebelerin sağlık kontrolleri yapılmakta,
gebelikten korunma yöntemleri konusunda danışmanlık ve uygulama gibi hizmetler
sunulmaktadır. Doğumdan itibaren çocukların gelişimi takip edilmekte ve aşıları
yapılmaktadır. Üreme sağlığı hizmetleri de anne-çocuk sağlığı ve aile planlaması
merkezlerinde yürütülmektedir. Üreme hizmetleri sağlığı hizmetleri, üreme sağlığı
sorunlarını önleyerek ve çözerek üreme sağlığına ve iyi olma durumuna katkıda bulunan
yöntem, teknik ve hizmetler dizisi olarak tanımlanmaktadır.
1.2. Genital Sistem ve Döllenme
Döllenmeden itibaren insan vücudu sürekli bir gelişim, değişim ve büyüme
geçirmektedir. Ergenlik döneminde özellikle bireyler üreme yeteneğine sahip olurlar. Üreme
olayının gerçekleşmesini sağlayan organlara genital organlar (üreme organları) denir.
Kadında ve erkekte genital organları, ayrı yapılara ve işlevlere sahiptir.
1.2.1. Kadın Genital Sistemi
Kadın üreme organları karnın alt kısmında yer alır ve pelvis (leğen kemiği) denilen
kemikli bir kafes tarafından korunur. Yapısı ve işlevleri nedeniyle iki bölüme ayrılır.

uygulamaya çalışmaktadırlar. Ülkemizde de sağlık hizmetlerinden herkesin yeterince
yararlanabilmesi için koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinde çeşitli çalışmalar
yapılmakta ve sağlık sorunlarımızı en aza indirmek için programlar uygulanmaktadır. Bu
programlar aşılama, ishal ve solunum yolu hastalıklarının önlenmesi emzirmenin teşvik
edilmesi, büyümenin izlenmesi, beslenme, üreme sağlığı, doğum öncesi ve doğum sonrası
bakım ve güvenli annelik gibi programlardır.
Etkinlik1:Toplumda kadına verilen değeri anlatan bir afiş hazırlayınız. Afişinizi
renkli fon kartonlarına hazırlayıp çerçeveleyerek hazırlayabilirsiniz. Daha sonra okul
koridorunda sergileyiniz.
Resim 1.1: Anne ve çocuk
1.1.2. Toplumumuzda Anne Çocuk Sağlığına Verilen Önem
Anne ve çocuk sağlığı toplum için vazgeçilmez bir unsurdur. Ülkemiz, nüfusu hızla
artan ülkeler arasındadır. Genç nüfus yapısına sahip olan ülkemizde nüfusun % 60’ını anne
ve çocuk grubu oluşturmaktadır. En fazla sağlık sorunu da bu grupta yaşanmaktadır. Bebek
ve 5-6 yaş ölüm hızı ile anne ölüm hızının yüksek oranda olması bunu göstermektedir. Anneçocuk
ölümlerinin bu kadar yüksek olmasının başlıca nedenleri sık ve çok erken yaşta
doğumlar, enfeksiyon hastalıkları, yetersiz beslenme ve yetersiz eğitimdir.
Ülkemizde anne ve çocuk sağlığı alanında hizmet veren öncü kurumlar, Sağlık
ocakları, sağlık evleri, anne çocuk sağlığı ve aile planlaması merkezleri ve hastanelerin ilgili
bölümleridir. Bu merkezlerde düzenli aralıklarla gebelerin sağlık kontrolleri yapılmakta,
gebelikten korunma yöntemleri konusunda danışmanlık ve uygulama gibi hizmetler
sunulmaktadır. Doğumdan itibaren çocukların gelişimi takip edilmekte ve aşıları
yapılmaktadır. Üreme sağlığı hizmetleri de anne-çocuk sağlığı ve aile planlaması
merkezlerinde yürütülmektedir. Üreme hizmetleri sağlığı hizmetleri, üreme sağlığı
sorunlarını önleyerek ve çözerek üreme sağlığına ve iyi olma durumuna katkıda bulunan
yöntem, teknik ve hizmetler dizisi olarak tanımlanmaktadır.
1.2. Genital Sistem ve Döllenme
Döllenmeden itibaren insan vücudu sürekli bir gelişim, değişim ve büyüme
geçirmektedir. Ergenlik döneminde özellikle bireyler üreme yeteneğine sahip olurlar. Üreme
olayının gerçekleşmesini sağlayan organlara genital organlar (üreme organları) denir.
Kadında ve erkekte genital organları, ayrı yapılara ve işlevlere sahiptir.
1.2.1. Kadın Genital Sistemi
Kadın üreme organları karnın alt kısmında yer alır ve pelvis (leğen kemiği) denilen
kemikli bir kafes tarafından korunur. Yapısı ve işlevleri nedeniyle iki bölüme ayrılır.
kemiklerinin birbiriyle orta hatta birleştiği bölgenin oluşturduğu kabarıklık olan pubis
tepesi, altta anüs ve yanlarda büyük dudaklar adı verilen yapılarca sınırlanan bölgedir.
Vulvanın en alt kısmına perine denir. Dış dudakların arkada birleştiği yerle anüs arasında
kalan bölgedir. Pubis tepesi, cilt ve altında yağ dokusu içerir. Üzeri kıllarla kaplıdır.
Vulvayı oluşturan yapılar şunlardır:
 Büyük dudaklar
 Küçük dudaklar
 Klitoris (Bızır)
 Vesitibul
 Kızlık zarı (Hymen)
 Bartholin bezleri
 İdrar deliği (Üretra ağzı)
Büyük dudaklar (Dış):Büyük dudaklar önde pubis tepesinde, arkada ise anüsün
hemen üstünde birleşirler. Döl yolu girişini sağlı sollu örten cilt kıvrımlarının dışta yer
alanlarıdır. Üzeri kıllarla kaplıdır ve cilt altında yağ dokusu içerir.
Küçük (İç) dudaklar: Büyük dudakların iç tarafında bulunur. Klitorisin üst kısmında
vagina girişinin altına uzanan kılsız, kıvrımlı yapılardır. İdrar deliği ve vajina girişinin
etrafını sararlar. Yağ dokusu içermez.
Klitoris: Erkekteki penis başının kadındaki karşılığıdır. Klitoris, pubis tepesi altında
yer alır. Üstte ve yanlarda iç dudaklarla çevrilidir. Klitorisin hemen altında idrar deliği ve
onun altında vagina girişi bulunur. Kadında cinsel uyarının başladığı organdır.
Uyarıldığında, kan hücumu sonucu erkeğin penisi gibi sertleşebilme özelliğine sahiptir.
Resim 1.3: Klitoris
Vestibul: Küçük dudakların arasındaki açıklığa denir. Üretra deliği ve vajina girişi bu
bölgededir.
Kızlık zarı (hymen) : Vajina ağzında 0,5-1 cm içerde ince zar şeklinde bir organdır.
İnce olmasına karşın esnektir. Biçimi ve esnekliği kişiden kişiye farklılıklar gösterir, kan
damarları bakımından zengindir. Genellikle ilk cinsel ilişki esnasında hafif bir kanamayla
yırtılır. Adet kanamasının dışarı atılması için açıklıkları (delikleri) vardır.
Bartholin bezleri: Diş genital bölgenin kurumasını önleyerek cinsel ilişkide gerekli
kayganlaşmayı sağlar. Vajina girişinin yakınında sağlı sollu yer alır.
İdrar deliği (üretra ağzı):
1.2.1.2. İç Üreme Organları:
Vagina ( dölyolu ) hazne :
 Uterus ( rahim , döl yatağı )
 Fallop tüpleri (yumurta kanalı)
 Overler ( yumurtalık )
Vajina: Dış üreme organlarından başlar, uterusun serviks bölümüne kadar uzanır. 8-
10 cm uzunluğunda, 4 cm eninde esnek kaslardan yapılmış bir kanaldır. Vajinanın iç yüzeyi,
epitel hücreleri ile kaplıdır. Asidik bir ortamı vardır. Asidik sıvının mikrop öldürücü etkisi
vardır.. 3 önemli görevi vardır:
1-Cinsel birleşmeye yardım eder.
2-Uterustan gelen regl kanının dışarı atılmasını sağlar.
3-Doğumda, bebeğin dışarı atıldığı doğum kanalının son kısmıdır.
Uterus (rahim, dölyatağı):Karın boşluğunun alt orta kısmında mesanenin arkasında,
rektumun önünde , 7-8 cm uzunluğunda, 5 cm eninde , 2-2,5 cm kalınlığında, kaslardan
yapılmış esnek bir organdır. Ağırlığı yaklaşık 60 gr dır. Ters çevrilip bakıldığında içi boş
armut şeklindedir. Uterusun alt bölümündeki dar kısma serviks (rahim ağzı) , tepe kısmına fundus, gövde boşluğuna korpus denir. Uterusun sağ ve sol üst kısmında fallop tüpleri dediğimiz iki kanal bulunur. Bu kanallar yumurtalıklara kadar uzanır.
Uterusun üçgen biçiminde olan iç boşluğunu, endometrium adı verilen ince bir zar
tabakayı örter. Gebelik olmadığı zaman her ay endometrium kazınarak dışarı atılır. Buna
menstrüasyon ( adet kanaması ) denir. Gebelik oluştuğu zaman zigot , tüplerden gelip buraya yerleşir. Yaklaşık 40 hafta burada yerleşimini sürdürür.
Uterusun asıl işlevi bebeğe anne karnında yaşam ortamı sağlamaktır. Gebelik boyunca
bebeğin gelişimine paralel olarak büyüyen uterus , gebeliğin sonlarında hemen hemen bütün karın boşluğunu doldurur. Yaklaşık 3-3,5 kg bebeği taşıyabilecek şekilde büyür.
Doğuma
yakın ağırlığı bir kg’a ulaşır. Doğumdan 10 gün sonra eski halini alır.
Fallop tüpleri:Uterusun sağ , sol köşelerinden yumurtalıklara kadar uzanan 11-12 cm
uzunluğunda kastan yapılmış, iki adet çok ince borulardır. İç yüzleri salgı yapan ve bir kısmı tüylü olan hücrelerle kaplıdır. Bu tüplerin yumurtalıklara bakan uçları serbest olup ,
yumurtalığın üst kısmını saran saçak biçiminde uzantılar (fimbrialar) şeklindedir. Bu saçaksı uçlar overlerden her ay çıkan yumurtayı (ovum) parmaksı hareketlerle alır ve tüpe atar. Tüplerin içindeki salgı ve tüyler yumurtayı uterusa taşır. Bu sırada cinsel birleşme olmuşsa yumurta ve sperm tüplerde karşılaşır ve döllenme burada gerçekleşir. Döllenen yumurta, tüplerin kasılma hareketleri sonucu uterus boşluğuna gelir.
Overler (yumurtalık):Karın boşluğunda, uterusun her iki yanında tüplerin saçaksı
uçlarına yakındır. 3-5 cm uzunluğunda 2-3 cm genişliğinde 0,5-1,5 cm kalınlığında, ortalama ağırlığı 4-6 gramdır. Beyaz sedef görünümünde, badem şeklindedir.
Her kız çocuğu yumurtalıklarında binlerce yumurta hücresi ile doğar. Ergenlik dönemi
ile beraber yumurtalıklarda her ay bir yumurta (ovum) hücresi gelişir, olgunlaşır ve kanallara atılır. Bu olaya ovülasyon denir.

Yumurtalıkların iki önemli görevi vardır:
 Ovulasyon (yumurtlama)
 Kadın hormonlarını salgılamak (ostrojen-progesteron)
Bu hormonlar, adet düzeninin ve kadınlık özelliklerinin ortaya çıkmasını sağlar.
1.2.2. Erkek Genital Sistemi
Erkek üreme organları spermin üretildiği ve onun taşınmasını sağlayan meninin
salgılandığı organlardır. Bunlar;

Penis (kamış)
 Testisler (erbezleri-hayalar)
 Testis kapsülleri
 Üretra
 Prostat bezi
Penis ve testisler vücudun dışında, diğerleri ise içerdedir
Penis: Erkek cinsel organıdır. Penis erişkin bir erkekte 5-9 cm uzunluğunda, 3-5 cm
çapında silindir şeklinde bir organdır. Cinsel uyarılara bağlı olarak sertleştiğinde boyu
yaklaşık iki kat uzar ve çapı artar. Boyutlarındaki artışın sebebi, iç yapısında bulunan boşluk
ve gözeneklerin içinin kan ile dolmasıdır. Uyaran bittiğinde penis kısa sürede eski
boyutlarına geri döner.
Resim 1.6: Erkek üreme organları
Penisin görevleri:
 Spermi taşıyan meni sıvısı, penis içindeki kanaldan geçerek dışarı atılır.
 İdrar torbasında (mesane) başlayan ve idrarın, dışarı atılmasını sağlayan kanal
(üretra) penisten geçer.
 Cinsel birleşme anında kadın üreme organı olan vajinaya girerek meniyi rahim
ağzına boşaltır.
Testisler Her erkekte iki adet olan testisler erkeğin üreme fonksiyonunu yapan salgı
bezleridir. Penisin altında yer alan ve skrotum adı verilen bir torba içindedir. Sıkma, basınç
ve vurmaya karşı çok hassastır. Testisler kan damarları ile karına bağlıdır. Böylece
beslenmeleri gerçekleşir.
Testislerin iki önemli işlevi vardır:
 Sperm (erkek üreme hücresi) yapmak
 Erkeklik hormonu (testesteron) yapmak
Resim 1.7: Sperm
Testis kapsülleri (epididim):
Testislerde sürekli olarak oluşan spermler testislerin üst kapsül kısmında toplanırlar.
Spermler bu kapsül içinde hareket etme ve döllenme yeteneklerini kazanırlar.Testis
kapsüllerinde depo edilen spermler boyu 40 cm olan sperm kanalı ile sperm keseciklerine
gelir ve burada birikir. Sperm kesecikleri karın boşluğunda, mesanenin arka ve alt kısmında
bulunan iki adet bezdir. Bu keseler spermleri besleyen , hareket etmelerini sağlayan bir sıvı
salgılar ve biriktirir.Keseciklerde biriken spermler idrar borusuna gider.İdrar borusu
mesaneden penisin ucuna kadar uzanır.Bu boru hem idrarın hem meninin dışarı akmasını
sağlar.Sperm keseciklerinin iki önemli görevi vardır:
 Oraya gelen spermleri depo etmek
 Özel bir sıvı salgılayarak spermlerin olgunlaşmasını sağlamak.
Prostat bezi:Mesanenin hemen altında idrar borusunu sarmış durumda olan salgı
bezidir.Kestaneye benzer.Bu bezden salgılanan salgı, spermlerin içinde yüzdüğü sıvıdır.
Sperm ve prostat sıvısı karışımına meni denir. Meni beyaz renklidir ve kendine özgü bir
kokusu vardır.Meni, spermlerin serbest hareket etmesini sağlar.
Üretra:Mesaneden penisin ucuna kadar uzanan kanaldır.Ortalama 15-20 cm’dir.Bu
kanal hem idrarın hem de ereksiyon durumundayken meninin dışarı atılmasını
sağlar.Spermler testislerde oluşur. Olgunlaşıp, hareket etme ve döllenme görevlerini
yapabilmeleri ise testis kapsülleri, sperm kanalları aracılığıyla sperm kesecikleri ve prostat
bezi salgıları sayesinde sağlanır.
1.2.3. Döllenme ve Suni Döllenmede Yenilikler
Döllenme:Dişi üreme hücresi yumurta ile erkek üreme hücresinin spermin
birleşmesine döllenme denir.
Resim 1.8: Yumurtanın çevresini saran spermler vedöllenmeden sonra yumurtanın gelişimi
Döllenmenin gerçekleşmesi için kızlarda ovülasyon, erkeklerde ise meni üretiminin
başlaması gerekir. Bu da ergenlik döneminde gerçekleşir.
Ergenlik dönemi kızlarda 11-16, erkeklerde 12-18 yaşlarda olur. Bu dönemde her iki
cinste de cinsel organlar gelişir ve üreme fonksiyonlarını kazanır. Yani kızlarda ovülasyonla
birlikte adet kanaması, erkeklerde sperm üretimi ile meni boşalımı gerçekleşir. Cinsel ilişki
sonrası yumurtaya çok sayıda sperm ulaşsa da ancak bir tanesi döllenmeyi gerçekleştirir.
Menstrüasyon (Adet Kanaması-Regl):Adet kanaması bir çok hormonların ve
kimyasal öğelerin etkileşmesi sonucu oluşan
kompleks bir olaydır.
Beyinde bulunan hipofiz ve hipotalamus, yumurtalıkların ve uterusun hormonların karşılıklı
etkileşmesi sonucu yumurtalıkların birinde bir yumurta olgunlaşır ve tüplere atılır. Bu olaya ovulasyon denir.
Ovulasyon sonucu yumurta, bir sperm ile karşılaşırsa döllenme olur ve gebelik başlar.
Eğer döllenme gerçekleşmediyse, hormonların etkisiyle endometrium kalınlaşır, gebeliğe uygun hale gelir.Bir gebelik oluşmadığı zaman ,kalınlaşmış ve içersi kanla dolarak embriyoyu besleyecek duruma gelmiş olan endometrium tabakası ve yumurta hücresi parçalanarak belirli sürelerde vaginal kanama şeklinde dışarı atılır.Bu olaya enstrüasyon denir.

Bu durum ortalama 28 günde bir olur. Ancak bu süre 21- 35 gün arasında değişebilir. Her ay birkaç günlük değişiklikler yaşanabilir. Menstrüasyon yaklaşık 4-6 gün sürer. Bireysel
özellikler, sosyo-psikolojik faktörler, beslenme, iklim gibi faktörler adet süresini ve miktarını etkiler. Yumurtlama adetin başlamasından iki hafta sonra yani ortalama adetin 14.günü gerçekleşir. Menstrüasyon kızlarda 11-14 yaşlarında başlar , menapoza kadar devam eder. İlk kez adet görmeye menarş denir.

Suni Döllenme:Çocuk istemelerine ve bir yıllık düzenli cinsel yaşama ve gebeliği
önleyen herhangi bir yöntem kullanmamalarına rağmen gebe kalmama durumuna kısırlık
(infertilite ) denir. Normal yolla bebek sahibi olmayan ve kısırlık durumu tespit edilen evli
çiftlerin bebek sahibi olmak için başvurdukları yöntemlere suni döllenme denir. Kadın ve
erkeğin tam bir tıbbi muayeneden geçtikten sonra kısırlık sebepleri

Kısırlık Nedenleri:
 Erkeğe ait kısırlık nedenleri
 Spermlerin dörtte birinden fazlasının yapısının bozulması
 Peniste yapısal bozukluk varsa
 Sperm sayısı az ve hareketleri yetersizse
 İnmemiş testin sorunu varsa
 Erkek boşalmasında sorun varsa
 Testislerde yapısal ve fonksiyonel bozukluk varsa
 Psikolojik nedenler sebebiyle olabilir.
 Kadına ait kısırlık nedenleri
 İç üreme organlarında anatomik ve fizyolojik bozukluk
 Vajinaya ait hastalıklar
 Uterusta şekil bozukluklukları
 Ovulasyonun olmayışı
 Fallop tüplerinin tıkalı veya dar olması
 Hormanal faktörler
 Rahim ağzı salgı bozuklukları
 Psikolojik faktörler
Normal yolla döllenmenin gerçekleşmediği kısırlık durumlarında ailelerin çocuk
sahibi olabilmesi için başvurulan yöntemler farklıdır. Doktorların önerisine göre aşağıdaki
yöntemlerden birisi uygulanır:
Süzme yöntemi:Kısırlık tedavisinde en çok uygulanan bir yöntemdir. Erkeklerde
sperm yetmezliği durumunda bu yönteme başvurulur. Erkekteki spermler incelenir, sağlıklı
ve hareketli olanlar diğerlerinden ayrılır. Steril bir biçimde kadının vajinasına şırınga edilir.
Hatta daha emin olmak için uterusa konulabilir. Yani spermler vajinanın asit ortamına
girmeden direkt olarak uterusa bırakılır.
Mikro enjeksiyon:İleri derecede erkek kısırlığında bu yönteme baş vurulur. Genelde
spermlerde döllenme yeteneği yoktur. Hem sayısı hem hareketliliği azdır. Bu yöntemde,
döllenmeyi gerçekleştirecek olgunluğa erişmiş yumurta toplanır. Sonra mikroskop altında
sperm bir pipete alınarak yumurtanın kabuğu delinip onun sitoplazmasına doğrudan enjekte edilir. Döllenme laboratuarda izlenir.

Bundan sonra oluşan embriyolardan 3-4 tanesi kadının rahmine yerleştirilir. Uzun,
zahmetli ve pahalı bir tekniktir.
Resim 1.13: Mikro Enjeksiyon
Kadın yumurtasını dondurma yöntemi: Kadının ovülasyon döneminden önce henüz
olgunlaşmamış olan yumurta hücresi ilaç kullanmadan, doğal bir yöntemle alınıp
laboratuarda olgunlaşması beklenir. Laboratuvarda olgunlaşan yumurta insan vücudu
dışında, yine laboratuvarda sperm ile döllendirilerek uteruse yerleştirilir.
Bir başka uygulama da, doğurganlık döneminde gebe kalıp doğum yapmaya ve bir
çocuk yetiştirmeye vakti olmayacağını düşünen kadınlar, emekli olduktan sonra
(doğurganlığın sona erdiği menapoz döneminde) annelik görevini en iyi şekilde
yapabileceklerine karar veriyorlar. Bu şekilde düşünen kadınlardan, gelecekte kullanılmak
üzere doğurganlık döneminde yumurta hücresi alınıyor. Laboratuarda olgunlaştıktan sonra
aşılanan ve embriyo dediğimiz gebelik ürünü dondurularak saklanıyor. Gelecekteki kısırlık
döneminde gebelik oluşumunu sağlayabiliyor.
Tüp Bebek:Bu yöntemde özel uygulamalarla (hormon ilaçları vb.) yumurtalıklar
içinde yumurtalar olgunlaştırılır ve toplanır. Bu yumurtalar ayrı ayrı özel ortamlara konulur.
Her birinin yanına erkekten alınan ve özel işlemlerden geçirilerek iyileri seçilen spermlerden
konulur. Laboratuarda bu yumurtaların döllenip döllenmediği takip edilir. Döllenen
yumurtalar belli bir olgunluğa ulaştığında 3-4 tanesi uterusa yerleştirilir 12 gün sonra gebelik
testi yapılır. Test pozitif çıkarsa gebelik takip edilir.

GEBELİK
Gebelik, yumurtanın spermle döllenmesi sonucu başlar. Bu olaya gebe kalma denir.
Doğum eylemi ile son bulur. Normal gebelik süresi 40 haftadır (280 gün).
Döllenme fallop tüplerinde gerçekleşir. Döllenmiş yumurta yavaş yavaş tüpten uterus
boşluğuna doğru bölünerek ilerlemeye başlar. Bu ilerleme 3-5 gün sürer. Östrojen ve
progesteron hormonlarının etkisiyle uterus iç tabakası olan endometriumda bazı değişiklikler
olur. Bu ince tabaka kalınlaşır, damarlanması artar ve döllenmiş yumurtanın yerleşmesine
uygun bir duruma gelir. Döllenmiş yumurta (zigot) burada küçük kökler oluşturarak
gelişmeye başlar. Bu köklerin işlevi, embriyonun gelişmesi için anneden besin elde etmektir.
Daha ileri aşamada burada oluşan kökler plasentaya dönüşür. Plasenta kromozomları oluşturan genlerden alır. Kadından ve erkekten gelen genler değişik şekillerde
birleşirler. Cinsiyet de genetik faktörlerle belirlenir. Her sperm ve yumurta değişik DNA
taşıdıkları için döllenme ile anne ve babanın çeşitli özellikleri yumurtaya taşınmış olur.
Döllenen yumurtada anne ve babadan aktarılan 23’er kromozom ikişerli sıralar
oluşturur. 23 çift kromozomdan bir çifti çocuğun cinsiyetini belirler. ( 44+XX ya da 44+XY
)Cinsiyet kromozomları X (kız) ve Y (erkek) olmak üzere iki türdedir. Yumurtada sadece
XX kromozomları bulunurken spermler XY kromozomları taşır. Eğer yumurtayı X
kromozomu taşıyan sperm döllerse, XX kromozom çifti oluşarak doğacak çocuğun kız
olması sağlanır. Eğer sperm, Y kromozomu taşıyorsa XY kromozom çifti oluşacağından
doğacak çocuk erkek olur. Yani cinsiyeti tek belirleyici erkekten gelen spermin cinsidir.
Gebelik Belirtileri
Gebelik belirtileri kişiden kişiye farklılıklar gösterir. Ancak bazıları olası-belirtilerdir
ki bunlar olduğunda gebelik kesin olmayabilir. Bazıları ise kesin belirtilerdir. İlk aylarda
görülen belirtiler genellikle olası belirtilerdir, yanılma olabilir.
2.1.1. Gebeliğin Olası –Belirtileri
 Beklenen adetin gecikmesi
 Bulantı, kusma
 Aşerme
 Vücutta görülen değişmeler
 Kilo değişimi
 Beklenen adetin gecikmesi: Gebeliğin en önemli bulgusu adet gecikmesidir.
Ancak her adet gecikmesi gebelik anlamına gelmez. Yaşam tarzında herhangibir değişiklik, çeşitli rahatsızlıklar, psikolojik durum değişiklikleri, stres,
beslenme ve mevsim değişiklikleri, kullanılan ilaçlar gibi pek çok faktör adet
gecikmesine neden olabilir.
 Bulantı-Kusma: Gebeliğin ilk aylarında mide yanması, bulantı ve kusma
olabilir. Bunun nedeni psikolojik olabileceği gibi midenin yukarı itilmesi ve
mide salgılarında farklılaşma olabilir. Bazı gebelerde bulantı ve kusma rahatsız
edici şekildedir. Böyle durumlarda az ve sık yenmesi, sabahları yataktan
kalkmadan önce bir iki tuzlu bisküvi, ekmek, leblebi gibi kuru şeyler yenmesi
iyi gelir. Fazla su içilmemesi, sindirimi güç yağlı yemeklerin tercih edilmemesi
uygun olur. Bulantı kesici ilaçlar doktora danışılmadan kesinlikle
alınmamalıdır. Bu tedbirlere rağmen şikayetler artıyorsa doktora gidilmelidir.
 Aşerme: Gebelikte hormon değişikliklerine bağlı olarak iştahta değişmeler olur.
Aşeren kadın bazı yiyeceklerden tiksinirken bazılarına da aşırı istek duyar.
Özellikle ekşili tatlı şeyleri yemek isteyebilir. Bazen de kil, kömür, toprak gibi
zararlı şeyleri yemek isteyebilir. Akla gelmedik şeyleri yemek ister. Bu olağan
dışı duruma pika denir. Bunlar sindirim sistemi problemlerine yol açabilir.
Kil,parazit içerebilir.Yiyecek olmayan bir maddeye aşeren gebe kadın bunu
doktora bildirmelidir.
Vücutta görülen değişiklikler şu şekilde gruplandırılabilir:
 Üreme organlarında değişmeler: Vajina; gebelik sırasında büyümüş ve
ödemlidir. Renginde koyulaşma vardır. Vajinal akıntı çoğalır. Vulva ve perine;
koyu esmer bir renk alır. Vulvadaki bezlerin salgısı artar. Uterus büyüyüp
genişlemiş ve ağırlaşmıştır.
 Memelerdeki değişmeler: Gebeliğin ilk haftasında dolgun, hassas ve ağrılıdır.
Büyümeye başlamıştır. Meme uçları büyür. Sıkıldığında süt akar. Meme başı
çevresi (areola) koyu renk alır. Üzerinde kabarıklıklar vardır.
 Üriner sistemde değişmeler Uterusun mesaneye (idrar torbası) baskı yapması
ve mesane damarlarının genişlemesi nedeniyle gebe sık sık idrara çıkar.
 Ciltte meydana gelen değişmeler: Gebeliğin ilerleyen aylarında bazı
kadınların yüzünde kahverengi lekeler görülür. Bu lekelere gebelik lekeleri
denir, doğumdan sonra geçer. Uterus büyümesi sonucu, karın derisi gerilir ve
incelir. Karında, kalçada bazen de memelerde deride beyaz çatlaklar olabilir.
Yumuşatıcı kremler önerilebilir. Oluşan bu çatlaklar doğumdan sonra da kalır,
geçmez.
 Gebelikte kilo değişimi: Tüm gebelik süresince 9-12 kilo almak normaldir.
Gebe kadın ilk üç ayda 1 kg, daha sonraki aylarda ayda 1,5-2 kg almalıdır.
Beslenirken mümkün olduğunca sebze meyve ağırlıklı beslenmeli, kabız
olmamaya dikkat etmelidir. Ödem varsa, tuzu azaltmalıdır. Alınan fazla kilolar
gebe kadının vücudunda kalır.
Gebeliğin Kesin Belirtileri:
 Gebelik testinin pozitif çıkması
 Ultrasonla bebeğin tespiti
 Bebeğin hareketlerinin anne tarafından hissedilmesi
 Bebek kalp seslerinin duyulması
 Muayenede bebek eklerinin elle hissedilmesi
2.2. Gebelikte Görülen Hastalıklar
 Mide rahatsızlıkları
 Baş dönmesi,bulantı-kusma
 Kabızlık
 Hemoroid (basur)
 Bacaklarda kamplar
 Varis
 Sık idrar yapma
 Diş çürümeleri
2.2.1. Mide Rahatsızlıkları
Gebelikte midede ekşime, yanma olayları sık görülür. Bunlar gebeliğin ilk başında
meydana gelirse de bazı gebelerde doğuma kadar sürebilir. Midenin ağzını kapatan kasların
esnekliğini yitirmesi sonucu salgılanan salgıların yemek borusuna doğru çıkması midede
yanma ve ekşimelere neden olur. Yağlı, baharatlı gıdalardan ve kızartma türü yiyeceklerden
kaçınılmalıdır. Özellikle gebeliğin ilk aylarında mide bulantısı ile beraber görülür.
2.2.2. Baş Dönmesi, Bulantı -Kusma
Baş dönmesi, bulantı ve kusmalar bazı gebelerde şiddetli olabilir. Böyle durumlarda
gebe iyi beslenemez. Düzenli olarak tartılmalıdır. Kilo kaybı olursa mutlaka doktora
danışılmalıdır.
Kabızlık
Gebelikte en sık görülen ve rahatsızlık verici olan durumlardan biridir. Kabızlığın
nedeni sindirim sisteminin genel olarak yavaşlaması ve büyüyen uterusun bağırsaklara
yaptığı baskıdır. Bu problemle baş etmenin en önemli yolu, diyeti düzenlemektir. Liften
zengin yiyecekler ve fazla sıvı alma kabızlığı önler veya hafifletir. Her türlü çiğ sebze
meyve, yeşil salata, kepek ekmek vb. yenmelidir. Meyve ve sebzeler gebenin ihtiyacı olan
lifi almasını sağlar. Kuru kayısı, kuru erik ve incir kompostoları da kabızlığa iyi gelir. Sabah
kahvaltısından önce bir bardak ılık su içmek her gün sabahları aynı saatte tuvalete gitmeyi
alışkanlık haline getirmek, günlük yürüyüşler yapmak alınacak diğer önlemlerdendir.
2.2.4. Hemoroit( Basur)
Anüs girişinde yer alan toplardamarların genişlemesidir. Uterusun yaptığı basınç
sonucu o bölgedeki damarların yukarı doğru akışı bozulur. Hemoroit sonucu görülen en
önemli belirtiler; kanama, kaşıntı ve ağrıdır. Kabızlık hemoroidin oluşmasına sebep olur.
Genellikle gebeliğin sonlarında gelişir ve doğumdan sonraki ilk günlerde çok rahatsız eder.
Gerekli önlemler alınırsa doğumu takip eden ilk üç ayda tamamen kaybolur. Meyve sebze
gibi bol lifli gıdalar yemek ve bol miktarda sıvı alarak kabızlıktan korunmak gerekir.Ilık
banyo yapmak,,buz paketli kompresler uygulamak , yumuşak tuvalet kağıtları kullanmak ve
sert sandalyelerde uzun süre oturmamak hemoroit, sıkıntılarını rahatlatır.
2.2.5. Bacaklarda Kramplar:
Özellikle gebeliğin son aylarında görülür. Bebeğin başının doğum kanalına yerleşmesi
ile sinirlere basınç sonucu meydana gelir. Kalsiyum ve vitamin eksikliğindende olabilir. İyi
beslenmesi gerekir. Özellikle B ve D vitaminleri alınmalıdır.
Sık krampları olan gebeler düzenli yürüyüş yapmalı, dinlenmelidir. Kramp anında
bacağını hafifçe kaldırıp karnına doğru çekmesi yararlıdır.
2.2.6. Varis
Varis, bacaklarda toplardamarların genişleyip kabarmasıdır. Uterusun giderek
büyümesi, kanın bacak toplardamarlarından geriye dönüşünü engeller. Bu durum bazı
gebelerde varislere yol açar. Bacakları yukarı kaldırarak dinlenmek, yürüyüşler yapmak uzun
süre ayakta durmamak bu durumu önleyebilir. Sıkı lastikli çorap giyilmemelidir.
2.2.7. Sık İdrar Yapma:
Gebeler ilk ve son aylarda sık idrara çıkarlar. Uterusun büyüyerek mesane ve
böbreklere baskı yapması sık idrar yapmaya sebep olur. Eğer idrarda yanma hissedilirse,
idrar yollarında iltihaplanma olabileceği için mutlaka doktora başvurulmalıdır. Ayrıca vulva
temizliğine de dikkat edilmelidir.
2.2.8. Diş Çürümeleri:
Gebelik sırasında tükürük, diş minelerini etkileyebilen maddelerle daha fazla yüklü
olduğundan, dişler tehlikeyle karşı karşıyadır. İyi beslenmeme durumlarında kalsiyum ve
flor yetersizliğine de bağlı olarak dişler çürümeye meyillidir. Çürümeyi önlemek için dişler
düzenli olarak fırçalanmalı, süt ve süt ürünlerinden yeteri kadar tüketilmelidir.Ayrıca ilk
aylarda meydana gelen kusmalar sebebiyle ağızda asit kalabilir.Bu da diş çürümesine sebep olur.Kusmalardan sonra ağız yeterince çalkalanmalıdır.

Gebeliği Etkileyen Hastalıklar
 Anemi
 Kızamıkçık
 Diyabet
 Sarılık
 Kalp Hastalıkları
 Gebelik Zehirlenmesi
2.3.1. Anemi
Gebelikte anemi sık rastlanan bir bulgudur. Bebeğin gebelik sırasında artan ihtiyaçları
gebenin demir ihtiyacını fazlalaştırır. Demir, alyuvarların yapımında rol oynayan çok önemli
bir elementtir. Gebelik öncesinde günlük demir ihtiyacı 15 mg iken gebelikte bunun iki
katına ihtiyaç vardır. Gebelik sırasında bu kadar fazla demiri temin edecek demir deposu
yoktur. Artan demir ihtiyacı besinlerle ve doktorun önereceği demir ilaçlarıyla karşılanır. En
iyi demir kaynakları; karaciğer, dalak, etler, pekmez, yumurta sarısı, kurutulmuş meyveler,
fındık vb.dir. Vücutta yeterince demir yoksa demir eksikliğine bağlı anemi gelişir. Gebe
kadınlarda anemi yorgunluk ve strese yol açar, hastalıklara daha çabuk yakalanmasına neden
olur. Nefesten kesilme, solukluk, çarpıntı, sersemlik ve baş dönmesi aneminin diğer
belirtileridir.
2.3.2. Kızamıkçık
Gebeliğin ilk üç ayında yeni organ oluşumu döneminde gebenin kızamıkçık
hastalığına yakalanması bebeğe çok ağır zararlar verir. Zeka geriliği, organ eksikliği ya da
organlarda işlev bozukluğuna neden olur. Bu durum tespit edilirse gebeliğin sonlandırılması
daha iyi olacaktır.
Gebe kadın kızamıkçık hastalarıyla aynı ortamda bulunmamalıdır. Anne ve bebeği bu
hastalıktan korumak için gebenin bulunduğu ortamda hastalık görülür görülmez anne hemen
tedavi altına alınmalıdır. Ayrıca koruyucu aşının gebelikten önce her kadına yapılması
gerekir.

Diyabet(Şeker Hastalığı)
Diyabet insülin yetersizliği sonucu oluşan metabolik bir hastalıktır. Gebelikte anne ve
bebeğin hayatını olumsuz yönde etkiler. Eğer gebe kadın daha önce 4 kg ve üzerinde iri
bebek doğurmuşsa, ailesinde şeker hastalığı varsa, fazla su içiyor, fazla yemek yiyor ve fazla
idrara çıkıyorsa, diyabet olabileceğinden şüphe edilmeli ve gebenin kesin bir doktor
kontrolünden geçmesi sağlanmalıdır.
Diyabetli gebelerde ölü gebelik oranı artar, gebelik zehirlenmesi daha sık görülür.
Bebek normalin üstünde kiloludur ve doğum zor olur. Düşük ve amniyon sıvısında fazlalık
olasılığı artar. Gebe uzmanlar tarafından izlenmeli, doğum mutlaka bir sağlık kuruluşunda
gerçekleştirilmelidir. Gebe kadının fazla kilo almaması çok önemlidir.
2.3.4. Sarılık
Sarılık, bulaşıcı ve virüsle meydana gelen, karaciğerin iltihabi bir hastalığıdır. Kanda
safra ( biluribin )yükselir ve idrarla atıldığı için idrarda bol miktarda bulunur. Başlangıçta
ateş, halsizlik bulantı, kusma, iştahsızlık şikâyetleri ile başlar. Daha sonra hastanın göz akı
sararır, idrarın rengi koyulaşır.
Gebelikte çok ağır seyreden bir hastalıktır. Sarılık anneden bebeğine de plasenta
yoluyla geçer. Fetüsün organlarında çeşitli hasarlara ve sakatlıklara, düşüğe ve erken
doğuma sebep olabilir. Gebeliğin ilk aylarında geçirilen sarılık nedeniyle gerektiğinde
gebelik sonlandırılır. Gebelik ilerlemişse doğuma kadar geçen sürede kesinlikle hastanede
tedavi gereklidir. Gebelik esnasında sarılığa karşı korunmalı, gebe kadın sarılık hastasının
bulunduğu ortamlardan uzak durmalıdır. Tuvalet temizliğine dikkat etmelidir.
2.3.5. Kalp Hastalıkları
Eğer gebe kadında nefes darlığı, çarpıntı, kolay yorulma varsa ve günlük işlerini bile
yaparken bu durumu daha da artıyorsa kalp hastalığı olabileceği düşünülüp kesin tanı için
doktora başvurulmalıdır. Gebelikte kan hacminin artması, damar sisteminin genişlemesi
sonucunda kalbin yükü 24.haftadan itibaren artar. Normal bir kalp, artan bu yükü rahatça
karşılamasına karşın, hasta bir kalp için büyük bir tehlike vardır. Kalp hastası bir kadında
gebelik, hastalığın gidişini kötüleştirir. Bu gebelerin gebeliklerinin devamı sakıncalıdır.
Doğum annenin ölümüne neden olabilir. Gebede, gebelik öncesi bir kalp sorunu varsa
gebelik erken dönemde(8-10 hafta) anne sağlığı açısından sonlandırılmalıdır. Geç kalınmış
ve kürtaj dönemi geçmişse kalp hastası gebe, gebelik süresince hastanede kalmalı, kalbin
yükü artmadan 28-32. haftalarda doğum gerçekleştirilmelidir.
2.3.6. Gebelik Zehirlenmesi(Toksemi)
Gebeliğin son 3 ayında yüksek kan basıncı (Hipertansiyon),idrarda protein ve ödem
görülmesi gebelik zehirlenmesinin belirtileridir. Küçük tansiyon 8,5,büyük tansiyon 16–18
olanlarda yüz, göz, el, ayak, parmak ve karında şişme, vulvada şişme olan gebelerde toksemi
başlamış demektir. Hemen hastanede kontrol altına alınmalıdır.
Vücudunda fazla şişlikler görülen, tansiyonu yüksek bulunan ve idrarında albümin
cinsi protein bulunan gebelere pre eklemsi teşhisi konulur. Pre eklemsi krizi sonucu anne ve bebek ölümleri olabilir. Hastanede gerekli tıbbi tedavi uygulanır. Gebelik zehirlenmesinden
korunmak için gebelere tuzsuz yemeleri istirahat etmeleri ve bol sıvı almaları önerilir.
Doktor kontrolünde tansiyon düşürücü ilaçlar almalıdırlar.
2.4. Gebelikte Tehlikeli Durumlar
 RH uyuşmazlığı
 Röntgen
 İlaç kullanımı
 Sigara ve alkol kullanımı
 Annenin yaşı ve doğum sayısı
 Gebelik süresinin uzaması (sürmatürasyon)
 Erken doğum
 Gebelikte kanama
2.4.1. RH Uyuşmazlığı
Rh faktörü, kanda alyuvarlarda bulunan bir maddedir. İnsanların %85’nin kanında
bulunur. Bu duruma Rh (+), bulunmamasına Rh (-) denir. Her iki durum da normaldir.
Annenin kanı Rh (-), babanın kanı Rh (+) olduğu durumlarda, fetüsün Rh (+) olması
sonucunda uyuşmazlık ortaya çıkar. Fetüsün kanının annenin kanı ile temas etmesi sonucu,
annenin kanındaki antikorlar fetüsün alyuvarlarını parçalar. Bebekte alyuvarlar parçalanması
nedeniyle doğumdan sonraki ilk 24 saat içinde (Patolojik) sarılık ortaya çıkar. Uyuşmazlık
sonucu gerekli tedbirler alınmazsa fetüs doğumdan önce yada doğumdan sonra ilk yedi gün
içinde ölebilir yada sakat kalabilir. Böyle durumlarda bebeğin kanı hemen değiştirilmelidir.
Rh (-) kadın ve Rh (+) erkek olan eşler için rutin olarak gebeliğin ilk aylarından
itibaren gebenin kanı incelenmeli, kanında antikor olup olmadığı saptanmalıdır. Annenin
kanında antikorların oluşması için çocuğun kanının annenin kanına karışmış olması gerekir.
Bu bakımdan çok defa ilk gebeliklerde bir kan uyuşmazlığı tehlikesinin mevcut olmadığı
bilinir. Günümüzde Rh uyuşmazlığı olan eşlerde, kadını gebeliğinden önce anti D
gamaglobin yapılarak uyuşmazlık ortaya çıkması önlenmektedir. Gebelik sırasında Rh
uyuşmazlığı tesbit edilirse anneye doğumdan hemen sonra yapılan iğne ile (Anti D immune
globilin) gelecek gebeliklerde problemle karşılaşılmaz.
2.4.2. Röntgen
Gebelik süresi içerisinde gebe kadının vücuduna uygulanan röntgen (X) ışınları
bebekte çok önemli problemlere neden olur. Özellikle gebeliğin ilk üç ayında (organ
oluşumu döneminde) röntgen ışınlarına maruz kalma, bebekte şekil bozukluğu, sakatlık zeka
geriliği gibi olumsuz durumlar, ortaya çıkarabilir.Bu nedenle, gebe olanlar ve gebelik
şüphesi olanların röntgen çektirmemesi, röntgen çekilen ortamlara girmemesi doğacak
bebeğin sağlığı açısından çok önemlidir.
2.4.3. İlaç Kullanımı
Gebelik esnasında annenin aldığı ilaçlar plasenta aracılığıyla fetüse geçer. Onu değişik
şekilde etkiler. Özellikle ilk üç ay içinde kesinlikle doktora danışmadan hiçbir ilaç
alınmaması gerekir. Organ oluşumu döneminde alınan ilaçlar bebekte sakatlıklara neden
olur.
2.4.4. Sigara ve Alkol Kullanımı
Gebelikte sigara içme bebeği olumsuz etkiler. Hatta sigara içilen ortamlarda bulunma
(pasif içicilik) da aynı etkiyi açar. Sigara içindeki nikotin denilen zararlı madde plasenta
yoluyla bebeğe geçer. Erken doğuma, düşük ağırlıklı doğuma neden olur. Alkol de aşırı
miktarda alındığında dolaşım yoluyla bebeğe geçerek zararlı etkiler yapar.
Resim 2.4: Gebelikte sigara içme bebeği olumsuz etkiler.
Sigara ve alkol kullanan kadınların gebelik süresinde bu alışkanlıklarını bırakmaları
bebeğin sağlığı açısından önemlidir.
2.4.5. Annenin Yaşı ve Doğum Sayısı
Bir kadının, hem bebeğin hem kendi sağlığı açısından güvenli, sağlıklı doğum
yapacağı yaşlar 18-35 yaşları arasıdır. 18 yaşından önce kendi fizyolojik gelişmesini
tamamlama durumundadır. 18 yaşından küçük ve 35 yaşından büyük gebeler doktor
tarafından düzenli olarak izlenmeli ve doğum mutlaka hastanede yapılmalıdır. İleri yaşlarda
ise gebelikle ilgili bir takım olumsuzluklar yaşanma olasılığı yüksektir. (Güç doğum, gebelik
zehirlenmesi vb.)
Kadının bir gebelik sonrası fizyolojik ve psikolojik olarak vücudu yıpranır. Bu
yıpranmanın normale dönmesi en az 2 yıl alır. Sık doğumlar annede kansızlık, beslenme
bozuklukları, bebekte geliş bozukluğu, annede tansiyon yükselmesi, erken ve düşük ağırlıklı
doğuma bazen de ölü doğuma sebep olabilir. Bu bakımdan iki doğum arasında en az 2-3 yıl
olması anne sağlığı kadar bebek sağlığı açısından da önemlidir.
2.4.6. Gebelik Süresinin Uzaması (Sürmatürasyon)
Gebeliğin normal süresi 40 haftadır. Bu süreyi bir hafta veya daha fazla geçirerek
doğan bebeklere postmatüre bebek denir. Postmatüre bebeklerin görünümü 1-3 haftalık
bebeklere benzer. Nedenleri arasında, annenin şeker hastası olması, fazla doğum yapması,plasentanın yetersiz çalışması bebeğin anne karnında duruş şekli sayılabilir. Beklenen doğum
tarihi 7 gün ya da daha fazla aşan durumlarda plasenta yetmezliğine bağlı uterus içi bebek
ölümleri yada doğumdan sonraki ilk 7 günde bebek ölümleri fazladır.Beklenen doğum tarihi
5 gün aşan gebenin doğum sancıları suni olarak başlatılmalı ya da bebek sezaryenle
alınmalıdır.
2.4.7. Erken Doğum
Gebeliğin 28-38. haftaları arasında doğum eylemenin başlamasıdır. Ağırlığı genellikle
2500 gramın altında olanlar prematüre bebek diye adlandırılır. Nedenleri; uterusun şekil
bozukluğu, çoğul gebelikler, annenin beslenme bozukluğu, anemi, doğum öncesi kanamalar,
aşırı yorgunluk, sigara içme, annenin karnına dıştan travma olmasıdır. Erken doğan bebekler
enfeksiyonlara karşı korunmak için kuvöze alınır.
2.4.8. Gebelikte Kanama
Normalde gebelik süresince hiç kanama olmaz. Kanama olması anormal bir durumdur
ve tehlikelidir. Gebeliğin ilk yarısında görülen kanamaların nedenleri düşük, dış gebelik ya
da serviks ya da vajinadaki yaralardır. Gebeliğin son aylarında görülen kanamalar
plasentayla ilgili bozuklardan kaynaklanır bazılarının da sebebi bilinmez. Gebelikte kanama
olduğu durumlarda hemen doktora başvurulmalıdır.
2.5. Gebelikte Bakım Ve Kontrol
Gebelik süresince sağlık kurallarına uymak, iyi beslenmek, gebelik muayenelerini
zamanında yaptırmak gebeliğin, doğum ve lohusalık döneminin iyi, sağlıklı ve huzurlu
olması açısından çok önemlidir.
2.6. Gebelikte Beslenme
Gebelik, insan yaşamında beslenmenin önemli olduğu dönemlerden biridir. Annenin
sağlığı ve beslenme durumu kendi sağlığı yanında, doğacak bebeğin sağlığı, büyümesi
gelişmesi yönünden önem taşımaktadır. Anne iyi ve doğru beslenmez ise ölü doğum, erken
doğum, bedensel ve zihinsel özürlü doğumlar gibi tehlikelerle karşılaşılabilir. Annenin
gebelik öncesi fiziksel gelişimini tamamlamış olması, besin depolarının yeterli olması hem
bebeğin hem de annenin sağlığını koruyacak en önemli etkenlerdir. Çünkü bebek annenin
besin depolarından ve gebelik boyunca tükettiklerinden kendisi için gerekeni seçip alarak
büyür, beslenir.

Gebelikte Temizlik
Banyo: Kadının vücudu gebelik sırasında diğer zamanlardan daha çok bakıma ihtiyaç
gösterir. Gebelikte hormonların etkisiyle terleme fazla olur. Bu nedenle sık sık banyo
yapılması gerekir. Banyo suyunun sıcaklığı 37 dereceyi aşmamalı, banyo süresi 10-15 dakika
olmalıdır. Banyoda kayıp düşmemek için gerekli önlemler alınmalıdır. Son aylarda ayakta
banyo yapmak tercih edilmelidir. Banyodan sonra hafif bir uyku gebeyi dinlendirecektir
Ağız ve diş temizliği: Gebelikte artan kalsiyum ihtiyacı nedeniyle dişler daha çabuk
çürür. Her yemekten sonra özellikle hamur işleri ve tatlılar yendikten sonra dişler
fırçalanmalıdır. diş çürükleri tedavi ettirilmelidir. Gebelik süresi içinde diş tedavisi ve çekimi
yapılabilir. Yalnızca diş röntgeni çekilmemelidir.
Meme bakımı: Gebeliğin başlamasıyla beraber memelerde dolgunluk ve ağrı hissi ile
beraber büyüme başlar. Bu büyüme nedeniyle memeleri alttan destekleyici ve sıkmayantemiz tutulmalı, ılık suyla ıslatılmış yumuşak bir bezle yıkanmalı ve kurulanmalıdır. Meme
uçlarının tahriş edilmemesi önemlidir. Pişik ve çatlakların olmaması için memeler yıkanıp
kurulandıktan sonra badem yağıyla veya kremle ovulması yaralıdır.
2.5.2. Gebelikte Giyim
Gebelikte ilk üç ay her zaman kullanılan giysiler giyilebilir. 4. aydan itibaren bol ve
rahat giysiler bebeğin kendini daha rahat hissetmesini sağlar. İç çamaşırları sıkı olmamalı ve
pamuklu kumaştan yapılanlar tercih edilmelidir. Bacaklardaki kan dolaşımının
engellenmemesi için lastikli, sıkı çoraplar yerine külotlu çoraplar kullanılmalıdır. Mevsim
koşullarına uygun, terletmeyen hafif kıyafetler gebeler için uygundur.
Gebelikte alçak topuklu ayakkabılar tercih edilmelidir. Topuksuz ve yüksek topuklu
ayakkabılar doğal denge merkezini değiştirerek bel ağrısına neden olur. Ayakkabı ayağı
sıkmamalı topuğu kaymamalıdır.
Resim 2.7: Gebelikte Giyim
2.5.3. Gebelikte Uyku ve Dinlenme:
Gebelik süresince anne vücudu her zamankinden daha fazla ve çabuk yorulur.
Gebenin dinlenebilmesi için en az 8 saat uyuması gerekir. Gündüzleri de kısa aralıklarla
ayaklarını uzatarak dinlenmelidir. Sürekli ayakta kalmamalı, ağır yük kaldırmamalı, ani ve
sert hareketlerden kaçınmalıdır. Fırsat buldukça kendini yormayacak şekilde günlük
yürüyüşler yapmalıdır. Pamuklu ve bol bir gecelik tercih etmeli, yatağı yumuşak ya da sert
olmamalıdır
2.5.4. Gebelikte Beden Hareketleri ve Açık Hava
Annenin gebeliği boyunca uygun beden hareketleri yapması doğumu kolaylaştırıcı
etkenlerden biridir. Gebelikte açık havada yapılan yürüyüşler ve hafif beden hareketleri karın kaslarının kuvvetlenmesini sağlar. Ayrıca gebenin solunum kapasitesini arttırır. Vücudu fazla yoran spor hareketlerinden kaçınılmalıdır. Oturarak, ayakta basit jimnastik hareketleri yapılabilir. Doğuma hazırlanmak için özel hareketlerin uygulanması gerekir. Bu hareketler, doğum sırasında uygun nefes alıp verilmesini, gebelik sırasında hatalı duruşun düzeltilmesini kapsamaktadır.

Gebelikte Yolculuk
Gebelik dönemi tatil ya da başka bir nedenle yolculuk yapılmasının kısıtlanması
gereken bir dönem değildir. Ancak bazı noktalara dikkat edilmelidir. Yolculuk esnasında
uzun süre oturmak durumunda kalmak kan dolaşımını yavaşlatır. Bu da, özellikle son
aylarda kramplara, yorgunluğa ve bel ağrısına neden olur. Bu nedenle uzun süreli
yolculuklarda 2-3 saatlik aralıklarla ayağa kalkıp en az 5 dakika dolaşmaya özen
gösterilmelidir. Gebeliğin son aylarında uzun süren yolculuklardan kaçınılmalıdır. Doğum
eyleminin başlama olasılığının yüksek olduğu son haftalarda zorunlu olarak yapılacak
yolculuklarda her türlü ihtimale karşı yol üzerindeki sağlık merkezlerinin telefonlarını ve
adreslerini almalıdır.
2.5.8. Gebelikte Cinsellik
Sağlıklı seyreden bir gebelikte cinselliği kısıtlamak için bir neden yoktur. Özellikle
gebeliğin ilk üç ayında ve son aylarında yorucu bir cinsel temastan kaçınılmalıdır. İlk
aylarda düşük olabileceğinden, son aylarda da enfeksiyon meydana gelebileceğinden dikkatli
davranmalıdır.
2.5.9. Gebelik Pikolojisi
Gebelikte vücutta olan değişmelerin yanında psikolojik değişikliklerde yaşanır. Gebe
kadın her zamankinden daha duygusal, daha hassastır. Ani heyecan, üzüntü, korku gibi
durumlar hormonları etkileyerek ilk aylarda düşüğe ve ilerleyen aylarda erken doğuma neden
olabilir. Bebeğin istenip istenmemesi, cinsiyeti, sağlık durumu ve aile içi ilişkiler, sosyoekonomik
durumla ilgili endişeler gebenin psikolojik durumunu etkiler. Doğum korkusu,
bebeğin bakımı ile ilgili kaygılar gebeyi tedirgin edebilir.
Eşler arasında sevgi; saygı ve güven duygusu bu dönemin sağlıklı geçirilmesine çok
önemlidir. Eşler birbirine destek olmalıdır. Koca, gebeliğin kadında yaratacağı fiziksel ve
psikolojik sıkıntılara hazırlıklı olmalı, anneye mümkün olduğu kadar anlayışlı davranmalıdır.
2.6. Normal Olmayan Gebelikler
2.6.1. Dış Gebelik
Dış gebelik, sperm ile yumurtanın birleşmesi sonucu oluşan gebelik ürününü (zigot)
normal yerleşim yeri olan uterus içi yerine, karın boşluğunda başka bir yerde (sıklıkla fallop tüpünde) yerleşmesi ile, oluşan normal dışı gebelik durumudur. Döllenmiş yumurtanın uterusa ulaşmasını engelleyen etkenlerin başında tüplerdeki yapışıklıklar gelir. Bu nedenle döllenmiş yumurta tüpe yerleşebilir.
Tüpün içinde gelişmeye devam eden embriyo etrafındaki dokuyu adeta eritir. Belli bir
süre sonra o bölgede yırtılma sonucu kanama başlar. Dış gebeliğin en büyük hayati tehlikesi bu kanamadan kaynaklanır. Bu kanamayı durdurmak için ameliyat gerekebilir.

2.6.2. Yalancı Gebelik
Biyolojik olarak gebe kalınmamış olmasına rağmen, tüm gebelik bulgularının
görülmesi durumuna denir. Yalancı gebelik, çok istediği halde çocuk sahibi olmayan,
genellikle psikolojik rahatsızlığı olan kadınlarda görülür. Yapılan gebelik testleri (-)
çıkmasına rağmen, kadında adet kesilmesi, memelerde büyüme ve hassasiyet, karında
büyüme, bulantı, kusma ve aşerme gibi belirtiler vardır. Bunları yaşamanın sebebi; aşırı
bebek sahibi olma arzusu ve heyecanlarının yumurtalıklarını etkilemesi, östrojen ve
progesteron hormonlarındaki değişikliklerdir.
2.6.3. İkiz ve Çoğul Gebelikler
Çoğul gebelik birden çok bebeğe hamile olan gebeleri tanımlamaktadır. Çoğul
gebelikte en sık olarak ikiz gebelikler görülmektedir. İkiz gebelikler, her 85 gebelikte bir
gerçekleşmektedir.
İkizler tek yumurta ikizleri (monozigotik) ve çift yumurta ikizleri (dizigotik) olarak
ikiye ayrılır.
Tek yumurta ikizleri: Döllenmiş yumurtanın ikiye ayrılması ile oluşurlar. Genetik
olarak birbirinin aynıdır. Cinsiyetleri de aynı olur.
Gebelikle İlgili Yanlış İnanışlar
Ülkemizde sosyo-ekonomik ve kültürel gerilikler, eğitim düzeyinin düşüklüğü,
cahillik ve cehalet, bazen de gelenek ve göreneklerin etkisiyle ilgili bir takım yanlış inanış ve uygulamalar görülmekte ve maalesef uygulanmaktadır. Bu yanlış bilgi ve inançların bilimsel hiçbir dayanağı yoktur.

Bunlardan bazıları aşağıda belirtilmiştir.

 Gebelikte eğer bebek kız ise anne çirkinleşir, erkek ise güzelleşir.
 Gebe kadının karnı sivri ise bebeği erkek, karnı yayvan ise bebeği kız olur.
 Eğer bebek kız ise gebelik zor, erkek ise gebelik kolay geçer.
 Gebelik kadınlarda bazı hastalıkları (rahim ağzı yaraları, düzensiz kanamalar)
giderir.
 Kürtaj olan kadınlar bir daha hamile kalamaz.
 Bir kez düşük yapan kadın hep düşük yapar.
 Gebenin midesi ekşidiğinde bebeğin saçları çok olur.
 Mide ekşimesi, gebelikte bebeğin saçlarının çıkma zamanında çok olur.
 Gebelikte cinsel ilişkide bulunmak doğru değildir.
 Gebelikte cinsel birleşme çocuğa zarar verir.
46
 Kızlık zarına dokunulmadığı takdirde gebelik oluşmaz.
 Gebelik oluşması için kadın ve erkeğin birlikte orgazm olmaları gerekir.
 Gebelikte kadınların cinsel isteği azalır.
 Gebeliğin oluşması, için bir takım otlar kaynatılıp içilmekte, doktora
danışılmadan vajinaya bir takım ilaçlar konulmaktadır.
 Çocuğu olmayan kadınlar hocalardan muskalar alarak toprak vb. şeylerin
suyunu içerek gebe kalmaya çalışmaktadırlar.
 Gebe bir kadın kelle, muşmula yerse çocuğu çirkin olur, güzele bakarsa çocuğu
güzel olur.
 Gebe kadın, cenaze geçerken cenazeye bakmamalıdır çünkü doğacak çocuğun
ömrü kısa olur.
 Gebe kadın gül koklarsa bebeği güller gibi kokar.
 Gebelikte ayva ve erik yer ise bebeğin yüzünde gamzeler olur.



WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Anne Ve Çocuk Sağlığı 1
« Posted on: Nisan 26, 2024, 03:03:47 ÖS »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Anne Ve Çocuk Sağlığı 1 e-book, Anne Ve Çocuk Sağlığı 1 programı, Anne Ve Çocuk Sağlığı 1 oyunları, Anne Ve Çocuk Sağlığı 1 e-kitap, Anne Ve Çocuk Sağlığı 1 download, Anne Ve Çocuk Sağlığı 1 hikayeleri, Anne Ve Çocuk Sağlığı 1 resimleri, Anne Ve Çocuk Sağlığı 1 haberleri, Anne Ve Çocuk Sağlığı 1 yükle, Anne Ve Çocuk Sağlığı 1 videosu, Anne Ve Çocuk Sağlığı 1 şarkı sözleri, Anne Ve Çocuk Sağlığı 1 msn, Anne Ve Çocuk Sağlığı 1 hileleri, Anne Ve Çocuk Sağlığı 1 scripti, Anne Ve Çocuk Sağlığı 1 filmi, Anne Ve Çocuk Sağlığı 1 ödevleri, Anne Ve Çocuk Sağlığı 1 yemek tarifleri, Anne Ve Çocuk Sağlığı 1 driverları, Anne Ve Çocuk Sağlığı 1 smf, Anne Ve Çocuk Sağlığı 1 gsm
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Ana Çocuk Sağlığı
Kadın Hastalıkları
iBRaHiMiNe 3 1498 Son Mesaj Mayıs 31, 2011, 03:10:46 ÖÖ
Gönderen : abra
Çocuk Ağız Ve Diş Sağlığı
Çocuk Gelişimi
FeMoX 0 965 Son Mesaj Temmuz 10, 2008, 06:02:43 ÖS
Gönderen : FeMoX
Anne Ve Çocuk Sağlığı 2
Çocuk Gelişimi
-o_o-GökhaNur-o_o- 0 1738 Son Mesaj Ocak 31, 2012, 12:38:22 ÖS
Gönderen : -o_o-GökhaNur-o_o-
Çocuk Göz Sağlığı.
Göz Sağlığı
Honey_Face 0 755 Son Mesaj Ocak 06, 2013, 05:45:56 ÖS
Gönderen : Honey_Face
Anne Çocuk Sağlığı Ve Beslenmesi Ders Notları
AÖF 1. Sınıf Ders Notları
Mavi_Kiyamet 0 3184 Son Mesaj Ağustos 07, 2013, 08:52:09 ÖS
Gönderen : Mavi_Kiyamet


Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular