0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Yavuz Sultan Selim: Suriye - Mısır Seferi.  (Okunma Sayısı: 854 Kere Okundu.)
« : Aralık 06, 2012, 05:08:20 ÖS »
Avatar Yok

Honey_Face
*
Üye No : 1734
Nerden : Rize
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 7695
Mesaj Sayısı : 13 155
Karizma = 86623



   

Mustafa Armağan - Yavuz Sultan Selim, Ebrehe’ye karşı!


Yavuz Sultan Selim neden Sünni bir devlet olan Memlüklerin üzerine savaş açıp Müslüman kanı dökülmesine sebep oldu? Bu soru o kadar sık sorulur ki, cevabı sorunun şiddetinden gizlenmiş gibidir. Haklı mı haklı.

Ancak bu soru, gerçekte Osmanlı’nın boş yere Müslüman kanı döktüğünden bahisle ne kadar İslamî bir devlet olduğunu sorgulamaya yönelik bir tuzaktır. Dikkatli olunması gerekir.

İlk olarak 2005 Ocak’ında gündeme getirdiğim Portekiz tarihine ait bir bilginin bu soruya en kesin cevabı oluşturduğu kanaatindeyim. Bazı noktaları tekrarlamak pahasına ama yeni bilgileri de ekleyerek bu çarpıcı projeyi, içinde bulunduğumuz aziz mübarek günlerde yeniden hatırlamanın çok önemli olduğuna inanıyorum.

Gerçekten de Yavuz’un 1516′da Suriye-Mısır seferine çıkmasının arkasında ne yatıyordu?

Düz bakarsanız tarih size sırlarını açmakta cimri davranır. Onun mahremiyetine agâh olabilmek için mutlaka biraz girintili çıkıntılı bakışlara ihtiyacımız vardır. Bu yazıda bir yandan Memlüklere neden sefer açıldığını anlamaya çalışırken, öbür yandan geçmişteki olayların en az bugünküler kadar karmaşık olduğunu göstermeye çalışacağım.

Peki 1516 yılında “Ortadoğu”da neler olup bitiyordu?

Neler olmuyordu ki? Yeni bir aktör girmişti denkleme. Portekiz, Avrupa’nın yeni ileri karakolu olarak Hint Okyanusu’ndadır ve Kızıldeniz’e de usul usul sokulmaktadır.

Devrin kaynakları, 1507 yılının Arap tarihinin en karanlık yılı olduğunda birleşmektedirler. Portekiz gemileri, Kızıldeniz’e selamsız sabahsız girebilmekte, Basra Körfezi’nin ağzında bulunan Hürmüz Adası’nı işgal etmekte ve Yemen’i fethetmek için girişimlerde bulunmaktadır. Memlükler direnmektedir ama ne çare ki, deniz kuvvetleri yetersizdir. Sonunda Osmanlılardan yardım isterler. 1510′da II. Bayezid, 30 gemiye yetecek kadar kereste, demir, silah ve malzeme yollar Kahire’ye. Ancak bu malzemeler daha yoldayken Rodos Şövalyeleri’nin eline geçer. İslam dünyasının kalbine yönelmiş olan Portekiz mızrağını püskürtebilmek için bir yıl sonra daha büyük bir yardım paketinin üzerinde “Gönderen: Osmanlı” yazmaktadır.

Tehlike gerçekten de korkunçtur. Portekiz’in Hint Okyanusu’ndaki kuvvetlerinin başı Albuquerque’in gözü dönmüş, Goa, Malakka gibi kaleleri ele geçirdikten sonra Kızıldeniz’e çevirmiştir gemilerinin burnunu. Hedefi, “Rumî”lerin kökünü kazımaktır. Tabii ancak Rumî’nin Osmanlı levendi anlamına geldiğini biliyorsak bu komutanı neyin korkuttuğunu anlayabiliriz. Anadolu’dan, Kayseri’den, Karaman’dan vs. gönüllü olarak buralara gelen Osmanlı askerleri, Cidde ve Yemen’de Portekiz kuvvetlerine karşı direnişi örgütlüyor, yeni savaş teknik ve taktiklerini yöre halkına öğretiyor, Akdeniz’de kazandıkları tecrübeyi dindaşlarıyla paylaşıyordu. Demek ki, Portekizlilerin Rumilerimizden ödleri kopuyormuş.

Yukarıdaki düşüncelerini ifade ederken “Kızıldeniz’e gidip de bu halkı Rumî denilen yaratıkların var olmadığına inandırmadıkça” der ve devam eder: “Majestelerinin tebası için bu bölgelerde ne güven, ne de barış olabileceğini saygıyla bildiririm.”

Albuquerque’in niyeti gerçekten de kötüydü. Müslümanları kutsal topraklardan atmak için sinsice bir plan hazırlamış ve 1 Nisan 1512′de krala yazdığı mektupta niyetini açıkça ilan etmişti. Kızıldeniz ve Basra Körfezi’nde giriş çıkışları kontrol altına almak, Yemen’de Aden’i ele geçirmek, Nil Nehri’nin yanında bir kanal açarak Mısır’ın kuraklıktan kırılmasını sağlamak ve ve en önemlisi de Mekke’yi düşürüp Kâbe’yi yerle bir etmek, dahası, Medine’deki “Hz. Muhammed’in mezarını Hıristiyan topraklarına kaçırmak.”

Lakin korktuğu çok geçmeden başına gelecek, Albuquerque’in “yaratık” dediği Rumîler onun hevesini kursağında bırakacaklardır. 1513 yılında büyük ümitlerle ve korkunç planını uygulamak üzere çıktığı seferden eli boş dönecek, geri çekilecektir. Başarmış olsaydı, Allah korusun, Mekke ve Medine dahil İslam’ın kalbi Hıristiyan çizmelerine teslim olmuş olacaktı. Zaten savaş sırasında Cidde dahil harap olmamış liman kalmamış gibiydi Kızıldeniz’de.

Ancak öyle çabuk pes edecek adamlardan değildir komutanımız. 20 Ekim 1514 tarihinde Kral Don Manuel’e yazdığı başka bir mektupta Yemen’deki Aden’in işgalini, 4-5 bin askere ihtiyacı olduğunu söylemekte, bölge hakkında bilgi vermekte ve Cidde’ye yakın Fersah Adası gibi birkaç üsleri bulunduğundan bahisle zamanında hareket edilirse Cidde, Mekke ve Süveyş’in ele geçirilmesinin iyi olacağını savunmaktadır.

Portekizli komutan mektubunda şunları da söyleyecektir:
“400 Portekizli süvarinin Cidde yakınlarına inmek üzere birkaç tafari’ye (tekneye) binmeleri, Cidde’yi ele geçirmeleri, sonra Mekke’ye ilerleyip şehri ve Mukaddes Emanetleri soyup soğana çevirmeleri, nihayet Medine’de Peygamber Muhammed’in mezarının Avrupa’ya kaçırılması ve Kudüs’te Makam-ı Mukaddese’ye karşı rehin olarak Avrupa topraklarında tutulması kolay bir iştir.”
Bu korkunç plan bir bakıma Ebrehe’nin Kâbe’yi yıkma projesini andırmaktadır. Ebrehe ticaretin Yemen’e akması için Kâbe’nin yıkılmasını öngörüyordu, Albuquerque ise Mekke’nin yerle bir edilmesinden sonra Efendimiz’in (sas) naaşına dikmiştir gözünü. Onu Müslümanlara karşı bir rehine gibi kullanacaktır.
Kararlıydı Albuquerque. Şah İsmail dahil bölgenin bey ve şahlarıyla bir ittifak kurmaya çalıştı. Memlüklerin elindeki kutsal toprakların ele geçirilmesi en büyük hedefiydi.

Ancak bu çağdaş Ebrehe’nin karşısına bu kez Yavuz çıkacak ve Memlüklerin bölgeyi koruyamayacakları açık hale gelince kuvvetlerini buraya yoğunlaştıracaktı. Albuquerque 16 Aralık 1515′te projesini gerçekleştiremeden öldü.
İşte Yavuz, Memlükler üzerine yapacağı sefere, Mekke-Medine yıkımlarının havalarda uçuştuğu bir ortamda karar verdi. İslam’ın kalbini korumak için sefere çıktı. Nitekim bu seferin niye açıldığını Hasan Can’ın gördüğü bir rüya açıklar bize.
Hangi rüya mı? Yavuz’un rüyasında Hasan Can’ın rüya gördüğünü gördüğü rüya! Ve günaydın!
Osmanlı tarihi bir dünya tarihidir ve sadece iç kaynaklarla açıklanamaz.
Osmanlı tarihi bir maneviyat tarihidir ve sadece maddi sebeplerle de açıklanamaz.



Prof. Dr. Feridun Emecen - Yavuz Sultan Selim


Yavuz Sultan Selim'in Memlükler üzerine sefer düzenleyerek Türk ve Müslüman bir devletle savaşması yıllardır çeşitli kitaplarda eleştirilir. Padişah Müslüman kanı dökmekle, sırf toprak kazanma hırsı yüzünden cana kıymakla suçlanır.

Prof. Dr. Feridun Emecen'in kaleme aldığı Yitik Hazine Yayınları tarafından piyasaya sunulan Yavuz Sultan Selim kitabında bu söylem bir anlamda bozuluyor. Emecen, Osmanlı Memlük ilişkilerini Fatih Sultan Mehmed devrine kadar dayandırarak ilişkinin gelişim sürecini şu şekilde özetliyor: "Fatih devrinde baş gösteren gerilimin ardından II. Bayezid döneminde Ramazanoğulları ile Dulkadıroğulları beylikleri yüzünden, iki devlet karşı karşıya geldi, yapılan antlaşmaya rağmen çekişme bitmedi. Bununla beraber İslâm'ın mukaddes yerlerine (Haremeyn) yönelik Portekiz tehdidi karşısında Memlüklerin yardım talepleri, aradaki bütün çekişmeleri bir tarafa bırakan II. Bayezid tarafından dinî bir heyecanla kabul edildi".

PORTEKİZ TEHDİDİNE KARŞI YAVUZ KURTARICI OLMAYA MECBURDU

Mısır Seferi'nin temel sebebi olarak Yavuz'un "toprak açgözlülüğü", "halife olmak istemesi" gibi konuların gösterilmesinin tarihî gerçeklerle bağdaşmayacağını belirten Feridun Emecen, şunları söyledi: "Mısır, hiç şüphesiz belki de Fâtih Sultan Mehmed'den bu yana Osmanlı padişahlarının dikkatini çeken bir yerdi. Bilhassa her üç semavi dinin kutsal yerlerinin bulunduğu coğrafyaya hâkim olan Memlükler, kendilerini Haremeyn'in koruyucusu ve hizmetkârı olarak bütün İslam dünyasına kabul ettirmişti. Ancak o dönemde Afrika'nın güneyinden dolaşarak Hindistan'a ulaşan ve Kızıldeniz, Arap yarımadası ve Basra körfezinde etkili askeri harekatlara girişen Portekizliler, İslam'ın mukaddes mekânlarını da tarihte hiç olmadığı kadar büyük bir Hıristiyan tehdidine maruz bıraktı. Portekizliler, Kızıldeniz ve Basra Körfezini kapatıp Baharat Yolu'nun güzergâhına hâkim olarak bir yandan da Mısır'ı ekonomik olarak zayıflattı. Memlükler, bu Portekiz tehdidi karşısında çok zorlanmaktaydı. Bütün bu durum Osmanlıları ve Yavuz'u mecburi bir kurtarıcı olarak öne çıkarmıştır, çünkü Suriye, Mekke-Medine ve Mısır'ın ileri gelen uleması Osmanlılardan medet umar hale gelmişti."

OSMANLILAR PORTEKİZ TEHLİKESİNİ BİTİRDİ

Feridun Emecen, Mısır Seferi'nin başarıya ulaşmasının ardından Mekke üzerindeki Portekiz tehlikesinin tamamen bittiğini, Mekke şerifinin bile dağlara kaçtığı bir zamanda Nisan 1517'de bölgeye ulaşan Selman Reis'in Portekiz tehdidini sona erdirdiğini anlatıyor. Emecen, "Selman Reis'in padişaha gönderdiği mektubu, Portekiz gemilerinin Cidde dolayındaki faaliyetlerini rapor ederken, aynı zamanda Mekke Şerifi Berekat'ın yaptığı yardımlardan da övgüyle söz ediyordu. Yavuz Sultan Selim bundan çok hoşnut oldu." diyor.

YAVUZ MISIR'DA NEDEN SEKİZ AY KALDI

Yavuz Sultan Selim kitabıyla Yavuz hakkında yapılan pek çok hatalı bilgiyi düzeltirken biryandan da yeni bilgiler veren Feridun Emecen; padişahın sanılanın aksine savaş yapar yapmaz İstanbul'a geri dönmediğini anlatırken sözlerini şöyle sürdürdü: "Sultan Selim, Kahire'de sekiz aya yakın bir süre ikamet etti. Hiç şüphe yok ki bu kadar uzun süre bölgede kalması memlekette kalıcı bir idare sağlamak isteğindendi. Özellikle güvenliğe çok önem veren bir padişahtı. Portekizlilerin Kızıldeniz'e ve mukaddes topraklar üzerine yönelik tehditleri, padişahı yeni askerî tedbirler almaya teşvik etti. Bu gibi mühim işlerin yapılması ise ancak padişahın buradaki varlığıyla sağlanabilirdi."

Feridun Emecen, Yavuz Sultan Selim'in devlet idare anlayışının bir türkünün doğmasını sağladığını da şöyle anlatıyor: "Yavuz Sultan Selim, devlet idaresinde son derece titiz bir hükümdardı. Her işi kendi eliyle planlamak, yapılanları bizzat görmek, böylece kazandığı zaferin emin ellerde taçlanmasına şahit olmak ve sonra da gönül rahatlığıyla payitahtına dönmek arzusundaydı. Neredeyse her devlet meselesini kendi kontrolü altında yürüten padişah, Kahire'de kalmaya devam ediyor, ancak asker artık geri dönmek istiyordu. Padişahın hiddeti de meşhur olduğu için bu konuyu kimse huzuruna çıkıp da anlatamamıştı. Padişahın çok saygı gösterdiği Kazasker ve daha sonra şeyhülislamlık makamına yükselecek olan Tarihçi Kemalpaşazâde bu isteği yerine getirirse Yavuz'un kabul edeceği düşünülmüş, vaziyet kendisine anlatılmış. Kemalpaşazâde de padişahın uygun bir anında huzura çıkarak askerin türkü yakacak kadar sıla hasreti çektiğinden dem vurmuştur. Aslında bizzat Kemalpaşazade'ye ait olan bu türkünün sözleri 'Nemiz kaldı bizim mülk-i Arab'ta/ Nice bir dururuz Şam u Halep'te/ Cihan halkı kamu iyş ü tarebde/ Gel gel ahi gidelim Rum illerine' şeklindedir. Padişah ile Kemalpaşazade arasında bir espri konusu da olan bu türkünün, askerin hislerine tercüman olduğu açıktır. Bu gibi çabaların dönüşü hızlandırdığı kaynaklarda belirtilir".


Murat Bardakçı - Hazreti Muhammed’in Naaşını Çalacaklardı!


Mekke ve Medine 16. yüzyılda büyük bir tehlike atlatmış ve Portekizli bir amiral, Medine’ye girerek Hazreti Muhammed’in mübarek mezarını Avrupa’ya kaçırmaya kalkışmıştı. Osmanlı Beyliği’nin yeni kurulmuş olduğu 14. asrın ilk yıllarında, İslâm’ın kutsal topraklarına merkezi Kahire olan ve Haçlılar’ı Ortadoğu’dan atan güçlü Memlük devleti hâkimdi. Memlükler kuvvetli bir kara ordusuna sahip olmalarına rağmen, denizcilikte zayıf kalmışlardı. Doğu’ya uzanan ticaret yollarını ellerine geçirmek isteyen Portekizliler, Memlükler’in denizcilikteki bu zaafından istifade ederek Arabistan Yarımadası’nda stratejik mevkiler elde etmeyi başardılar. Portekizli komutan Alfonso d’Albuquerque ise, 1513’te daha da ileri giderek, Hazreti Muhammed’in Medine’deki mezarını Hristiyan topraklarına kaçırmak gibi hain ve sinsi bir plan kurdu. d’Albuquerque’in gerekçesi, Memlükler’in Kudüs’teki kutsal yerleri ziyaret eden Hristiyanlar’dan vergi almalarıydı. Ama, Osmanlılar’ın Memlükler’i tarih sahnesinden silerek Ortadoğu’ya ve kutsal topraklara hâkim olmaları bu planı bozdu.

İSLÂM’I SÜRME NİYETİ
Portekizliler 15. yüzyılın sonlarında Ümit Burnu’nu dolaşarak Hint Okyanusu’na ulaşmış ve gözlerini Arabistan’a dikmişlerdi. Memlük Devleti, Cidde’ye çıkan ve hattâ Mekke ile Medine’yi bile tehdit eden Portekizliler’in ilerleyişini durduramıyordu. Hint Okyanusu’ndaki Portekiz donanmasının kumandanı olan Alfonso d’Albuquerque, korkunç planını işte bu sırada hazırladı. Niyeti sadece peygamberin mezarını çalmak değil, Müslümanlar’ı İslam’ın kutsal topraklarından da sürmekti. d’Albuquerque’in planı, Muhammed Yakub Mughul’un “Kanuni Devri Osmanlılar’ın Hint Okyanusu Politikası ve Osmanlı-Hint Müslümanları Münasebetleri” isimli eserinde şöyle anlatılır:

OSMANLI KONTROLÜ
“Hindistan’daki Portekiz sömürgelerini muhafaza etmek ve kuvvetlendirmek için başka bölgeler de işgal edilecek, denizlere hâkim olmak maksadıyla Hürmüz Boğazı elde tutulacak, Kızıldeniz’de hâkimiyet kurmak amacıyla Aden’e girilecekti. Nil Nehri’ne yeni kanallar açılarak suyun yolu değiştirilecek, böylelikle Mısır’a büyük zararlar verilecek ama çok daha önemlisi, Hazreti Muhammed’in Medine’deki mezarı kaçırılıp bir Hristiyan memlekete götürülecekti. Portekizli komutan, planını tatbik için 1513’te harekete geçti, birçok Müslüman toprağını işgal etti ve amacına ulaşmasına Osmanlılar engel oldular. Yavuz Sultan Selim’in başında bulunduğu Osmanlı ordusuyla Memlükler arasında 1516’nın 2 Ağustos günü Halep yakınlarındaki Mercidabık bölgesinde yaşanan savaş Osmanlı tarafının galibiyetiyle bitince Mısır ve Suriye Yavuz’un eline geçti. İslâm’ın kutsal toprakları da kısa bir zaman sonra yine Osmanlılar’ın kontrolü altına girdi.

PLAN HAYAL OLDU
Bu gelişmeler, Hindistan’a uzanan ticaret yollarının önemli bir bölümünün Osmanlılar tarafından hâkimiyet altına alınması demekti. Arabistan Yarımadası’ndaki Portekiz ilerlemesi de böylelikle durduruldu, Hindistan’dan Avrupa’ya yapılan mal akışı, Türkiye üzerinden sürdürülür oldu ve Alfonso d’Albuquerque’in korkunç planı da bir hayal olarak kaldı.”
« Son Düzenleme: Aralık 06, 2012, 05:08:48 ÖS Gönderen : Honey_Face »

Zamanının Fenomeni.
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Yavuz Sultan Selim: Suriye - Mısır Seferi.
« Posted on: Mart 29, 2024, 02:41:41 ÖÖ »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Yavuz Sultan Selim: Suriye - Mısır Seferi. e-book, Yavuz Sultan Selim: Suriye - Mısır Seferi. programı, Yavuz Sultan Selim: Suriye - Mısır Seferi. oyunları, Yavuz Sultan Selim: Suriye - Mısır Seferi. e-kitap, Yavuz Sultan Selim: Suriye - Mısır Seferi. download, Yavuz Sultan Selim: Suriye - Mısır Seferi. hikayeleri, Yavuz Sultan Selim: Suriye - Mısır Seferi. resimleri, Yavuz Sultan Selim: Suriye - Mısır Seferi. haberleri, Yavuz Sultan Selim: Suriye - Mısır Seferi. yükle, Yavuz Sultan Selim: Suriye - Mısır Seferi. videosu, Yavuz Sultan Selim: Suriye - Mısır Seferi. şarkı sözleri, Yavuz Sultan Selim: Suriye - Mısır Seferi. msn, Yavuz Sultan Selim: Suriye - Mısır Seferi. hileleri, Yavuz Sultan Selim: Suriye - Mısır Seferi. scripti, Yavuz Sultan Selim: Suriye - Mısır Seferi. filmi, Yavuz Sultan Selim: Suriye - Mısır Seferi. ödevleri, Yavuz Sultan Selim: Suriye - Mısır Seferi. yemek tarifleri, Yavuz Sultan Selim: Suriye - Mısır Seferi. driverları, Yavuz Sultan Selim: Suriye - Mısır Seferi. smf, Yavuz Sultan Selim: Suriye - Mısır Seferi. gsm
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Yavuz Sultan Selim « 1 2 »
Tarih
mEkansIz_qEnc 16 4298 Son Mesaj Ocak 28, 2012, 11:28:23 ÖS
Gönderen : emreisiz
Yavuz Sultan Selim Han Hz.leri
İlahi Sözler
YalnızHayat53 1 1032 Son Mesaj Eylül 18, 2010, 01:57:10 ÖS
Gönderen : Anqel*
Yavuz Sultan Selim'in Cevabı
Tarih
FeMoX 3 1562 Son Mesaj Ağustos 19, 2013, 05:15:59 ÖS
Gönderen : ERGUVANTURKUAZ
Yavuz Sultan Selim Han
Kim, Kimdir ?
Asortik Hatun 1 958 Son Mesaj Kasım 12, 2008, 06:44:54 ÖS
Gönderen : By.CeZa
Yavuz Sultan Selim'in Bir Olayı
Tarih
[-By*FoR1cİn-] 1 1114 Son Mesaj Ağustos 10, 2013, 09:58:23 ÖS
Gönderen : dnz9188


Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular