HaberTürk Gazetesinden Füsun Saka, Kadir İnanır ile Kürt açılımından yeni projelerine, kadınlara bakış açısından sert tavırlarına kadar her şeyi konuştu.. İşte Saka'nın röportajı:

Bir süredir televizyonda ve sinemada rastlamıyoruz ona. Sebebi bu aralar hiçbir şeyyapmaması değil, çünkü harıl harıl çalışıyor. Eh, kolay değil sinemada 40 yıl. Hayatını konu alan bir belgesel ve kitabın hazırlığı yapıyor. Günün çoğunu arşivde eski filmlerin, gazete ve dergi sayfalarının arasında geçiriyor. O belgeseli seyretmek, kitabı okumak için sabırsızlanan tek kişi
olmadığıma eminim. Bu röportajı okuyanlar duygularıma katılacaktır. Fazla söze gerek yok aslında; o Kadir İnanır.

Niye bu kadar sertsiniz, sanki kabuğunuz kırılmıyor. Nereden çıkartıyorsunuz sert olduğumu, kabuğumun kırılmadığını? Buraya gelene kadar neler gördüm, izledim, hissettim biliyor musunuz?
Okuduğum gazeteler, izlediğim ajanslar, yolda gördüğüm insan yüzleri, ülkenin ekonomik sorunları vebunların getirdiği sosyal bozukluklar... Bunları birebir yaşayan ve boğuşan bir insan olarak yumuşak görünemiyorum. Ne var ki, beni yumuşak gösterecek? Var mı öyle bir şey? Duyarlı bir sanatçıdan başka bir tavır nasıl beklersiniz?

Sizi pek ortalarda görmüyoruz bu aralar...
Hayatım ve filmlerimden oluşan 40 yıllık bir arşiv var. Onları düzene sokmak zor iş.Yarısına gelebildim daha.Çalışıyorum yani. Hayatımı konu alan bir belgesel ve kitap hazırlıyorum.

Yeni film projeleri var mı?
Bir sürü senaryo geliyor. Mesela Irak’ta geçen bir film çekecektik ama mevsimini kaçırdık; çekim yapacağımız bölgelerde hava sertleşti. Bu yıl üç film projesi geldi amakabul etmedim, çünkü benim yıllardır koruduğum genel sinema değerleri içine girmiyordu hikayeler.

“Ölmeden önce mutlaka yapmak isterdim” değiniz şeyler neler?
Çok şey var. Herkesin mutlu olduğu bir ortamda yaşamak isterdim. Bir ülkede nüfusun yüzde 10’u açlıklaboğuşuyorsa, böyle bir yerde yaşıyorsanız; başa dönüyorum, suratınız hep asık olur.

Sizin bu beklentiyle mutlu olmanız imkansız görünüyor...
Bireysel mutluluk kimseye bir fayda getirmez. Ben tek başıma mutlu olsam bile birileri mutlu değilse ne anlamı kalır?

Metropoller içinde yaşayanları yumuşatan ya da sertleştiren köşelerle dolu. Siz o köşelerde bulundunuz mu?
Küçük bir Anadolu kasabasından, İstanbul gibi büyük bir şehre gelip dünyanın en zor mesleğine soyunurken ve tek başınayken, karşılaşacağınız zorlukları hayal bile edemezsiniz.

Tüm dünyada olduğu gibi, ne kadar kaypak olduğunu bildiğimiz bir ilişkiler ağı içinde 40 yıldır tek başıma verdiğim kavga var. Bu yaşamda tutunmak için mücadele ederken, olaylara şüpheyle ve gardımı almış bir biçimde yaklaştım. İşte o aşamada kırıp döktüğüm bir sürü şey olmuştur. Kişiliğin gelişirken, bulunduğun şehri tanırken, kariyer sorunlarını çözerken, bilgi birikimini arttırırken, dünyayı tanırken, düşüncelerinde bir bilgelik olmaması mümkün değil. O zaman karşılaşacağın sürprizler azalıyor.

Kırıp dökmek derken neyi kast ettiniz?
Karadeniz insanı, kendi değerlerini bulamayınca tavırları sertleşiyor. Hâlâ görüşmediğim insanlar var. Kinci olmadığım için “Ben bununla niye darılmıştım” diyorum. Gönlümde de dünyaya bakışımda da kin ve nefret yok. Artık daha kolay affedebiliyorum, yapılan yanlış çok dramatik olmazsa olgun davranabiliyorum.

En sevmediğiniz huyunuz nedir?
Bir şeyleri idare etmeyi beceremiyorum. İdareci değilim.

Kürt açılımı ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bizim gibi toplumların çok hassas dengeleri var. Dünyada bu kadar etnik grubun birarada yaşadığı bir ülke yok. Bu açılım gecikmiştir temelinde de ekonomi yatıyor zaten.

HANELER’İN YAPIMCISI VE SENARİSTİNİN YAPTIĞI AHLAKA UYMUYOR

Haneler’deki ‘Yaban’ tiplemesine ilişkin neler söyleyeceksiniz? Telif hakkı davası açacağınızı duyduk...
O tipleme o kadar abartılı ki, benim oynadığım Yaban karakterini küçültüyor. Adeta alay ediyor. Oyuncularla bir sorunum yok ama yapımcı ve senarist bana gelmeliydi. Hayır kurumu için iş yapmıyorlar ki, sonuç olarak. Burada bir telif hakkı söz konusu ve yapılan, hiçbir ahlaka uymuyor. Türkiye’de telif hakları yasası işlemiyor. Aksi halde bunu yapamazlardı.

JÜLİDE İLE AYRILSAK BİLE DOSTLUĞUMUZ SÜRER

Unutamadığınız bir kadın var mı?
Unutamadığım kadın olmadı. Zaten bütün ilişkilerimi ortada yaşadım, hiçbiri gizli değil.

Hayata bakışını, size yaklaşımını unutamamış olabilirsiniz.
Ben o dediğin anlamda derin bir aşk yaşamadım.

Sokakta yürürken biri çıkıp size aşık olduğunu söylese, ne hissedersiniz?
Asla cinsel bir boyut taşımıyor onlar. Ben bu ülkede her eve giriyorum, onlardan biri gibiyim.

Sizi nasıl kadınlar etkiler?
Bence önemli olan kadının beyni. Fiziksel yanı da fena olmasın tabii. Oturup konuşabileceğim, yer yer kavga edebilecek biri olmalı birlikte olacağım kadın. Jülide Hanım onlardan biri.Bugün bunları bağıra bağıra tartışabildiğim biri Jülide. Aynı zamanda can yoldaşım, dostum, güvenebildiğim bir insan. Biz ayrılsak bile dostluğumuz ömür boyu sürer.

Bir kadında katlanamadığınız şey nedir?
Konuşamıyorsam, buna katlanamam.

Gerçekten Sevdiğin 1'ini Kolay Kolay Unutamazsın,O Zaman Gerçekten Sevmemiştir

aynen katiLiyorum sevmiyor olabilirsin suan önceden sevdigin kisiyi ama gercekten sevdiysen unutamazsin.