|
|
|
Sanki aramızda bir çekim, manyetik bir alan var, sanki ruhumu senden kurtaramıyorum. Fakat kurtulmam gerekiyor, bunu başaracağıma inanıyorum ve bunu ancak başka bir aşkla gerçekleştirebilirim... Bunlar senin için sorun olmayabilir fakat dediğim gibi seni başka bir aşkla öldürmem gerekiyor, seni değil tabii ki, benim sana duyduğum sendeki aşkı!..
Artık farklı bakıyorum senin sevgine de dostluk anlayışına da... Az kaldı, aklımı ele geçirdim ama duygularımın bir kısmı sende kaldı hâlâ!.. Varlığın beni kendimden geçiriyordu, çakırkeyif halimi durduramıyordum, kalbimi kaptırmıştım bir kere, fakat geri alacağım merak etme, zaten senin hiç umurunda olmadım ki ben!.. İşte bu yüzden çok acı çekiyorum. “Sevgim Acıyor”...
Senin suçun yok bunda, beni sen düşürmedin ki bu boşluğa, ben kendim istedim sendeki uçurum olanı!.. Merak etme çabuk sıyrılıcam, az kaldı!.. İçimdeki kuş cıvıltılarını, içimdeki o yaşlanmayan taze yaz duygusunu, ruhumun tatlı bir arzuyla mırıldanışını senden geri almalıyım!.. Belki bir başkasının buna ihtiyacı vardır, belki bir başkası beni bu kadar çok acıtmaz!.. Kimbilir belki de aradığımın ‘sen’ olduğunu sandım!.. Aslında böylesi benim için çok daha iyi olacak çünkü senin bana bakışını iyi biliyorum ben!.. Ah keşke âşık olduğum kadınlarla arkadaş kalabilseydim. Hem herkesin ‘şah’ kesildiği, boyası dökülmüş, ahşabı çürümüş bu tuhaf dünyada “mat” olmayı tercih ederim... Evet mat oldum ve ben bu aşka yenildim!.. Sevgi; sevmesini bilmekle derinleştiriyor anlamını, aklımıza geleni söylemekle değil!.. Sevgi, gerçek bir varoluşu paylaşmaktan başka bir şey değil!.. Hata yapmayacak kadar akıllı olamayabilirim belki, fakat hatalarımdan dönecek kadar akıllı olmak istiyorum... Hesapsız konuşmanın güzelliğini ve iyiliğini yaşadım hep!..
Sevgili Bayan Mavi... Buraya kadarmış... Aşk, görgü ve kültürel uyum, galiba biraz da yanmakmış!.. Ben iflah olmaz acemi bir rüzgârım artık, artık ne yapsam yumuşamaz demirden bir kalp, benim dünya dediğim oyuncağım ağlar da senin için bile titremez, biliyor musun görkemli bir kamaşmaydın benim için eskiden, bir ağaç kadar gülümserdin bana eskiden, gövdendeki ıslaklığın gövdeme kadar değerdi, şimdi bir taşı bile daha çok anlıyorum, şimdi vapur düdükleri akıyor ağzımdan, şimdi ağzımdaki neşeli ıslık bile öldü, anılar galerisiydi ruhum, şimdi sadece biten bir aşka kapalı bütün çarşılarım, şimdi ölü bir kelebeksin benim için, pas tutmuş bir kelime, sadece bir kuytu, sadece bir gurbet olanın cesedi, aşk mı yemin ederim bir daha geri dönmüyor lanet olsun!.. Artık kimin yağmuruna sığınırım, kimin yazlarına taşınırım, kimin yerine üşürüm bilmiyorum?.. Saf olana, çıplak ruhlara şarkılı bir övgüydü şu benim ince ruhum, ruhum kanat çırparken bir hiçlik tadı bırakmıyordu sende!.. Seni sevmekle o kadar meşguldüm ki; göğe yükselen ağaçların yapraklarına bile ‘amin’ demekten kendimi alamıyordum, sendeki tılsımlı bir imgenin peşindeydim, pervaneydim, yönsüzdüm, ay çocuğundum senin, hangi galaksi, hangi yıldızdan artakalmıştım bilmiyordum, narlı bir kaseden renkli zamanlar şarabını içiyor, yanında olmak ve yanında uyuyabilmek için zümrütten bir taç takıyordum alnına, saflığımı yitirmeden, ağzında yeni bir acı daha çiğneyen bir şair tavrıyla yoluma devam ediyorum şimdi!.. Sendeki sonsuz olanın varlığına kaptırmıştım ruhumu, seni her gün gönlüme taşıyordum!.. Uzaklığım bile sende kalmasın Sevgili Bayan Mavi, ben ve öteki, usulca ruhunuzdan çekiliyoruz!.. Ve çok üzgünüm beni yeni bir aşkın kollarına gönderdiğin için!..
alıntı
|