Manda Yuva Yapmış Söğüt Dalına Türküsü'nün Hikayesi Hakkında değişik rivayetler vardır. Birisinde bir sohbet esnasında iki aşık asında yarışma seklinde sözler meydana çıkmıştır, ikinci rivayet ise şudur: "Eskiden Tosya halkı ticaret maksadı ile sürekli olarak saz dağını aşarak Çankırı tarafında "Öteyüz" denilen yöreye giderlermiş. Ekonomik ilişkilerinin yanında bu bölge ile sosyal ilişkilerde de gelişme görülür. Bu yüzden oyunda Karadeniz Bölgesinden ziyade İç Anadolu Bölgesi'nin etkisi görülür." Rivayetimiz şöyle: "Aşığın biri Öteyüz'e giderken Fazlı isminde bir çobanla karşılaşır. Çoban orada sığır otlatmaktadır. Aşığı elinde saz ile görmüştür. Kendisi de yalnızlıktan canı sıkılmıştır. Aşığı yanına çağırır, kedisine bir şeyler çalmasını ister. Aşık pekala der, fakat aklına çalacak bir şey gelmez. Tam o esnada aşık vatandaşın birisinin öküzleri ile beraber çift sürmeye gittiğini görür."
Bundan esinlenerek:
Sabahleyin erken çifte giderken,
Öküzüm torbadan düşmüş gördün mü?
Amanın Fazlım.
Daha sonra sığırların içerisindeki mandaya gözü takılır.
Manda yuva yapmış söğüt dalına,
Yavrusunu sinek kapmış gördün mü?
Amanın Fazlım.
Dönüşte bir sohbet esnasında bu durumu dile getirir. Halk arasında hikaye şeklinde söylenir. Musiki Cemiyetinin kurulmasından sonra Hakkı Berber bu sözleri toplayarak bir araya getirir İsmail Okur (Nayıpoğlu)’da tiridine bandım nakaratını ekleyerek bestesini yapar. Mustafa Başefe (Akçak) ve arkadaşları da bunu oyuna dönüştürerek folklorumuza kazandırırlar. O günden bu güne çalınır, söylenir, oynanır.