0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Kitle Hareketlerinin Aktörleri - Makale 1  (Okunma Sayısı: 602 Kere Okundu.)
« : Aralık 06, 2014, 10:51:11 ÖS »

imge34
*
Üye No : 117785
Nerden : İstanbul
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 6024
Mesaj Sayısı : 10 493
Karizma = 36677


Mevcut düzen gözden düşürülmeden önce genellikle kitle hareketleri ortaya çıkmaz. Gözden düşürme işi, iktidardakilerin yanlış tutumlarının veya suiistimallerinin doğal sonucunda değil, içlerinde şikayet duygusu barındıran söz ustalarının kasten yaptıkları bir iştir. Söz ustalarının bulunmadığı veya yazıların ve sözlerin şikayet taşımadığı yerlerde, yönetim ne kadar beceriksiz ve kötü olursa olsun, kendi kendine çöküp gidinceye kadar iktidarda kalır. Diğer yandan, erdem ve çabalan şüphe götürmeyen bir yönetim, söz ustası azınlığının taraftarlığını kazanmakta başarı sağlayamazsa iktidardan düşebilir.*

Madde 83 ve 86’da işaret edildiği gibi, bir kitle hareketinin gerçekleşmesi ve devam ettirilmesi güce dayanmaktadır. Patlak vermek üzere olgunlaşmış bir kitle hareketi insaf tanımayan bir olaydır ve hareketin yönetimi, baskı yoluyla kazanılmış yandaşları sanki kendi kendilerine ortaya çıkmışlar gibi tanıtmak isteyen insafsız fanatiklerin elindedir. Fakat bu fanatiklerin ortaya çıkması ve görev kabul etmesi ancak mevcut düzen gözden düşürülüp halkın desteğini kaybetmesinden sonra olur. Mevcut kurum ve kuruluşların

küçük düşürülmesi, kitlelere düzen değişikliği fikrinin aşılanması, yeni bir inanca alışkanlık yaratılması gibi hazırlık işleri, mutlaka halk tarafından tanınmış yazar ve konuşmacılara (söz ustalarına) yaptırılır. Mevcut düzen aşağı yukarı düzenli bir şekilde işlediği sürece halk genellikle muhafazakar bir tavır alır ve yenilikler düşünse bile toptan bir yenilik düşünmez. Fanatik düşüncede olan kişi, bu muhafazakar halka çatarak onların tehlikeli, ihanet yolunda, beceriksiz hatta anormal olduğunu iddia eder. Hoşgörülü olan yetkililer bile tutucunun bu aktif hareket taktiklerine karşı sert tepki gösterirler ve fanatiğin aktif hareket taktiği, iktidara yeni bir canlılık kazandırır.

Tipik bir söz ustasına gelince durum değişiktir. Kitleler onu dinler, çünkü bilirler ki onun sözleri ne kadar kritik olursa olsun hemen bir sonuç veremez. Yetkililer onun yazdıklarını ya duymamazlıktan gelir ya da onu susturmak için yumuşak yöntemler kullanırlar. Böylece söz ustaları, fazla belli etmeden mevcut kurum ve kuruluşları küçültür, iktidardakileri gözden düşürür ve inançları zayıflatarak bir kitle hareketinin başlaması için sahneyi hazırlar.

İlerdeki maddelerde tarifi yapılan “söz ustalarının, fanatiklerin ve eylemcilerin” sınıflandırılması, bunların kesin ölçüler içinde kaldığı anlamına taşımaz. Gandi ve Troçki gibi adamlar nispeten pasif birer yazar ve konuşmacı olarak başlamışlar, fakat sonradan lider veya komutan olarak eşsiz başarı göstermişlerdir. Muhammed başlangıçta bir konuşmacı olarak ortaya çıkmış ve sonunda olağanüstü bir eylem adamı olduğunu ortaya koymuştur. Lenin gibi bir fanatik, hem olağanüstü bir konuşmacı hem de eşsiz bir eylem adamıdır. Sınıflandırmanın ortaya koymaya çalıştığı gerçek şudur ki, bir kitle hareketinin temelini hazırlayanlar, güzel yazma ve güzel konuşma yeteneğinde olanlardır; kitle hareketini fiilen açığa vuranlarsa, bir fanatiğin heyecan ve yeteneğinde olanlardır ve kitle hareketinin son toparlamasını yapanlar da, uygulayıcı eylem adamı yeteneğinde olanlardır.

Bir yerde daha önce bulunmayan bir yazar-konuşmacı azınlığının ortaya çıkması, devrime doğru atılan bir adımdır. Bati ülkeleri yabancıya karşı düşmanlık duygularına neden olmakla değil, aynı zamanda insan değerine sıkça yer veren kültürel faaliyetleriyle de bilmeyerek de olsa Asya’daki kitle hareketlerini tahrik etmişlerdir. Hindistan’daki, Çin’deki,

Endonezya’daki devrimci liderlerin çoğu öğrenimlerini muhafazakar Batı okullarında yapmışlardır. Dindar ve muhafazakar Amerikalılar tarafından yönetilen ve finanse edilen Beyrut’taki Amerikan koleji, cahil Arap dünyası için devrimciler yetiştirmektedir. Çin’deki misyonerlik okulu öğretmenleri de bilmeyerek, Çin devrimi için ortam hazırlayanlar arasında bulunuyordu.

Söz ustaları çeşitli mesleklerdendir. Bunlar, din adamı, peygamber, yazar, sanatçı, profesör, öğrenci ve genel olarak aydınlardan olabilir. Çin ülkesi gibi okuma-yazmanın güç bit sanat olduğu yerlerde sadece okuyup yazma bilmek bile bir kişiye söz ustası olma niteliğini kazandırabilir. Buna benzer bir durum, hiyeroglif sanatının bir azınlığın elinde olduğu eski Mısır’da da mevcuttu.

Söz ustalarının meslekleri ne olursa olsun, neredeyse bunların hepsinin mevcut düzene yönelik davranışlarına şekil veren güçlü arzuları vardır. Bu şiddetli arzular, değerlerinin kabul edildiğini görmek için bekleyişten ve çoğunluğun üzerinde bir değer taşıdığını açıkça ispat etme özleminden gelirler. Napolyon şöyle söylemişti: “Devrimi yapan kendini beğenmişlikti, özgürlük sadece bir bahaneydi. Yaratıcı olsun veya olmasın her aydının kalbinde, bir kendine güvensizlik duygusu olduğu anlaşılmaktadır. En yetenekli aydının bile kendi değerini her gün yeniden ispat etmeye zorunlu bir hayat yaşadığı görülmektedir. Remustafm Thiers hakkında söylediklerinin bütün söz ustaları için de doğru olduğu kabul edilebilir: “Onda ihtirastan çok kendini beğenmişlik var. O sizin yaptığınız işlerden çok, onun fikirlerine gösterdiğiniz saygıya önem verir. Ona önce fikir danışın, sonradan canınız ne isterse yapsanız da fark etmez.

Neredeyse her tenkitçi ve protestocu söz ustasının hayatında, güç sahibi kişilerin kendisi hakkındaki saygılı ve gönül alıcı bir jesti karşısında güçlünün tarafına geçeceği bir dönem vardır. Belirli bir aşamada söz ustalarının çoğu dalkavuk ve zamanın adamı olmayı kabul edecek bir eğilim taşırlar. Zamanın Yahudi iktidarını temsil eden Ferisiler eğer Hz. İsa’yı aralarına alıp ona saygı gösterselerdi ve onu Haham olarak tanısalardı belki de İsa yeni bir İncil ortaya koymayacaktı. Eğer bir piskopos tam zamanında Luther’e tartışma imkanı tanısaydı, onun içindeki Reformasyon ateşini söndürmüş olabilirdi. Prusyalılar, genç Kari Marx’a bir unvan tanıyıp önemli bir devlet görevi verselerdi, belki de onu kandırıp kendi taraflarına geçirebilirlerdi. Şu gerçeği de akılda tutmak gerekir ki, söz ustası bir defa kendine bir felsefe ve program kurduktan sonra büyük olasılıkla onlardan ayrılmayacaktır ve ayartmalar veya gönül almalar onun üzerinde etki yapmayacaktır.

Her ne kadar protestocu söz ustası kendini ezilmişlerin ve haksızlığa uğramışların savunucusu olarak görürse de onun şikayetleri, birkaç istisna hariç, özel ve kişiseldir. Onun acıması genellikle iktidardakilere duyduğu nefretin bir ifadesidir. “Hayatı pahasına da olsa, kitlelerin ıstırabına, tahammül edemeyecek kadar insanlık sevgisi taşıyan müstesna adam çok nadiren görülebilir” Thoreau bu gerçeği öfkeli bir şekilde şöyle ifade etmiştir: “İnanıyorum ki bir reformisti bu kadar çok üzen şey onun ıstırap çeken arkadaşları için duyduğu üzüntü değil, kendi kişisel sıkıntılarıdır.

Eğer bu sıkıntısı düzeltilirse o arkadaşlarını bir özür bile dilemeden unutacaktır” Üstün yetenekleri iktidardakiler tarafından uygun bir şekilde tanındığı zaman, söz ustası zayıfa karşı güçlünün tarafını tutmasının bin bir tane yüce mazeretini bulacaktır. “Zavallı, basit, avam halk” hakkında duygu dolu konuşmalar yapan Luther, sonradan Alman prensliğiyle anlaşma yapınca “Tanrı, ne kadar haklı olurlarsa olsunlar halk yığınının ayaklanmasına izin vermektense, ne kadar haksız olursa olsun hükümetin tarafını tutmayı tercih edecektir” diye konuşmuştur. Nazi Almanyası’nın ve Bolşevik Rusya’nın şımartılmış ve iltifata boğulmuş söz ustaları, acımasız liderlere ve gizli polise karşı zulüm ve işkence çekenlerin tarafını tutmak için hiçbir zorunluluk hissetmemektedirler.

Bir yönetim, ehliyetinin sınırlarını aştığı halde iktidarda kalabilmişse, o yerde ya aydın sınıfı yoktur ya da iktidardakilerle söz ustaları arasında sıkı bir anlaşma vardır. Okumuş adamların tümünün rahip sınıfından olduğu bir yerde kilise saldırılardan muaftır.

Okumuş adamların hepsinin hükümet memuru olduğu veya tahsili olan kişiler için üstün bir durumun kabul edildiği yerlerde, mevcut düzen, büyük olasılıkla protesto hareketleriyle karşılaşmaz.

Katolik kilisesi 10. yüzyılda, Papa XII. John zamanında kendi tarihinin en düşük seviyesinde bulunuyordu. Katolik kilisesinin bu dönemi, kiliseye karşı dini devrimin (Reformasyon) başladığı 15. yüzyıldaki duruma kıyasla çok daha bozuk ve faydasızdı. Fakat şu var ki, 10. yüzyılda bütün okumuş insanların rahip sınıfından olmasına karşılık, 15. yüzyılda matbaa ve kağıdın keşfedilmiş olması nedeniyle, okuma imkanı kilisenin tekelinden çıkmış bulunuyordu. Reformasyonuu öncülüğünü yapanlar, rahip sınıfından olmayan hümanist aydınlardı. Kilise ile sıkı ilişkisi olan aydınlar veya İtalya’da olduğu gibi, Papa’nın himayesinden yararlananlar “mevcut kuruluşlara ve din sömürüsüne karşı hoşgörülü davrandılar ve genellikle kendilerine yarar sağlayan batıl inançların karanlığı içinde halk sürüsünün daha ne kadar kalacağı konusuna pek aldırış etmediler.

Gerek eski Mısır’daki gerekse Çin İmparatorluğumdaki. politik denge, hükümetle aydınlar arasındaki sıkı bir anlaşmadan ötürüdür. İlgi çekici bir durumdur ki Çin İmparatorluğu henüz ayakta iken tek Çin kitle hareketini oluşturan Taiping ayaklanmasını hazırlayan insan, devlet yüksek mülki amir sınavında tekrar tekrar başarısızlığa uğrayan bir aydın idi.

Roma İmparatorluğu’nun uzun süre yaşayabilmesi, bir dereceye kadar Romalı yöneticilerle Yunan aydınları arasındaki yakın arkadaşlıktan ileri geliyordu. İşgal altındaki Yunanlılar, Romalı efendilerine hukuk ve uygarlık öğrettikleri inanandaydılar. Sakat ve çökmüş olan Neronun MS 67’de Yunanlıları ziyareti sırasında, nasıl aşırı bir sevgi gösterisiyle karşılandığını okumak hayret vericidir. Yunanlılar, Helen ırkına karşı aşırı bir beğenme duygusu taşıyan Neron’u kardeş bir aydın ve sanatçı olarak görüyorlardı. “Kendisini memnun etmek için bütün festivaller bir araya getiriliyor, bütün şehirlerden hoşnutluk ifadesi hediyeler yağdırılıyordu.” Buna karşılık Neron da kendilerine imtiyazlar dağıttı ve nihayet Yunanlılara özgürlük verdiğini ilan etti.

A Study of History isimli eserinde A. J. Toynbee, Sezar’ın Mısır’a ayak basmasından beş yüz yıl sonra İskenderiyeli Ciaudian’ın Roma İmparatorluğu’nu öven Latince bir dizesinden bahsetmekte ve üzüntüyle şunları eklemektedir: “İngiliz yönetiminin Hindistan için, Roma yönetiminin Mısır için olduğundan daha iyi ve hayırlı olduğunu ispat etmek güç değildir, fakat Hindistan’ın herhangi bir İskenderiye’sinde bir Claudian bulmak güçtür.”* Buna göre İngilizler, Hindistan’da Nizamlar, Mihraceler, Nevablar vs. besleyeceği yerde Hintli aydını kazanmak için çaba harcasaydı, ona eşit muamele yapsaydı, onu işinde destekleseydi ve onu ülkenin nimetlerine ortak etseydi, belki de Hindistan’da İngiliz yönetimini sonsuza dek devam ettirebilirdi diye düşünmek herhalde pek yanlış olmaz.

Hindistan’ı yöneten İngilizler, herhangi bir ülkenin aydınlarıyla iyi geçinebilecek yetenekten tamamen yoksun kişilerdi, nerede kaldı ki iyi aydınlarla geçineceklerdi. Onlar, İngilizlerin doğuştan üstün olduğu inancı içinde yoğrulmuş eylem adamlarıydı. Onlar çoğunlukla, Hintli aydını hem bir söz ustası hem de bir Hintli olarak aşağı görüyorlardı. Hindistan’daki İngilizler, iş alanının yalnız kendi ellerinde kalmasını istiyorlardı. Gerçek anlamda hiçbir zaman Hintlileri, mühendis, ziraat mühendisi veya teknisyen olmaya teşvik etmediler. Kurdukları öğretim kurumlan “kuramcı” teorisyenler yetiştirmişti ve kaderin bir cilvesidir ki bu sistem, İngiliz yönetimini koruyacak yerde, aksine onun yıkılmasını çabuklaştırmıştı.

İngilizlerin Filistin’deki başarısızlıkları da, tipik İngiliz sömürge yöneticileriyle söz ustaları arasındaki dostça ilişkilerin yokluğundan ileri gelmişti. Yahudiler, İngilizlerin gözünde erkeklikten uzak, nankör korkaklar ve İngiliz savunma kuvvetleri çekilir çekilmez, savaşçı Araplara kolayca yem olacak insanlar olarak görünmenin acısıyla yaşamaktaydılar.

imgenin şiddetiyle çoğalır anlam
parçalana parçalana

geçtiğimiz yollardan

onca yaprak düşer
birkaç şiir kalır yalnızca
o derin ağaçlardan

kendi sesimize uyandığımız rüyalarda "Murathan Mungan"
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Kitle Hareketlerinin Aktörleri - Makale 1
« Posted on: Nisan 26, 2024, 10:37:48 ÖÖ »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Kitle Hareketlerinin Aktörleri - Makale 1 e-book, Kitle Hareketlerinin Aktörleri - Makale 1 programı, Kitle Hareketlerinin Aktörleri - Makale 1 oyunları, Kitle Hareketlerinin Aktörleri - Makale 1 e-kitap, Kitle Hareketlerinin Aktörleri - Makale 1 download, Kitle Hareketlerinin Aktörleri - Makale 1 hikayeleri, Kitle Hareketlerinin Aktörleri - Makale 1 resimleri, Kitle Hareketlerinin Aktörleri - Makale 1 haberleri, Kitle Hareketlerinin Aktörleri - Makale 1 yükle, Kitle Hareketlerinin Aktörleri - Makale 1 videosu, Kitle Hareketlerinin Aktörleri - Makale 1 şarkı sözleri, Kitle Hareketlerinin Aktörleri - Makale 1 msn, Kitle Hareketlerinin Aktörleri - Makale 1 hileleri, Kitle Hareketlerinin Aktörleri - Makale 1 scripti, Kitle Hareketlerinin Aktörleri - Makale 1 filmi, Kitle Hareketlerinin Aktörleri - Makale 1 ödevleri, Kitle Hareketlerinin Aktörleri - Makale 1 yemek tarifleri, Kitle Hareketlerinin Aktörleri - Makale 1 driverları, Kitle Hareketlerinin Aktörleri - Makale 1 smf, Kitle Hareketlerinin Aktörleri - Makale 1 gsm
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Makale
Edebiyat
Sahin07 6 2946 Son Mesaj Nisan 18, 2010, 10:54:14 ÖS
Gönderen : Hephaestus
Pit10 - Kitle Ruh
Hip-Hop Sözleri
By.TuRuT 1 1032 Son Mesaj Ağustos 04, 2009, 01:16:53 ÖÖ
Gönderen : x[BLack RoSe]x
Levha Hareketlerinin Etkileri
Coğrafya
Hephaestus 3 1300 Son Mesaj Temmuz 11, 2012, 04:52:24 ÖS
Gönderen : Liza
Rönesans Hareketlerinin Nedenleri Sonuçları
Dünya Tarihi
Asortik Hatun 0 640 Son Mesaj Mayıs 23, 2013, 09:45:25 ÖS
Gönderen : Asortik Hatun
Kitle Hareketlerinin Aktörleri - Makale 2
Edebiyat
imge34 0 610 Son Mesaj Aralık 06, 2014, 10:52:13 ÖS
Gönderen : imge34


Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular