Bu seride eksik bir şeyler vardı. Hepsinde bunu hissettim. Üç yakışıklı arkadaşın hikayesini anlatıyor. Yakışıklı zengin garip zevkleri olan adamlar.
İlk iki kitaptan sonra Ash'ı merak etmiştim. Diğerlerine göre farklı, ilgi çekiciydi. Ama okuduktan sonra fikrimi değiştirdim. İlgi çekiciliğin yanından bile geçmiyor. Yazarın anlatımından, çeviri sırasında oluşan hatalardan sıkıldım. Ve Durağandı. Bunun dışında yanına birde sıradanlığı ekleyin Tadından yenmez. Kitabı hareketlendirmek için aslında bir sürü fırsat vardı. Ash'ın acayip hasta ailesini kullanabilirdi yazar. Veya Josie'ye olanları. Ama hepsini kısa keserek resmen sıradanlığa davetiye çıkarmış. Josie demişken silik ve her şeye evet diyen bir karakterdi. Sözde bu Ash'ın o baskın kişiliğinden kaynaklanıyor ama alakası yok. Bu tip karakterler benim için unutulup gidecekler arasında.
Maya Banks'ın iki tane tarihi aşk romanını okudum ve onları çok beğenmiştim. Yazar belli ki "Farklı bir alana daha kayayım Ceo ve ona benzeyen tipleri ile farklı zevkleri olan şu zenginleri birde ben yazayım." demiş. Ama olmamış. Dediğim gibi kitap baştan aşağı sıradandı. Tekrar eden cümleler zaten tepemi attırdı. Bu sefer ki çeviri harikalığının sahibi epsilon!
Bence okumayın bir şey kaybetmezsiniz...

 Ian ile Sileas çocukluklarından beri birbirlerini tanımaktadırlar. Sileas 13 yaşındayken üvey babası tarafından zorla evlendirilmek üzere iken gizlice kaçar ve soluğu Ian'ın yanında alır. Ertesi sabah uyandıklarında Ian'ın babası Sileas ile onları aynı yatakta görünce (bir şey olmadı, fesatlaşmayın lütfen ) çareyi onları evlendirmekte bulur. Ama asıl amaç; Knock Kalesini ele geçirmektir. Ian bu evliliğe başta karşı çıkmıştır. Hatta 5 yıl gibi bir ara ile Sileas ve ailesinden uzak durmuştur. 5 yıl sonra geri döndüğünde Sileas bıraktığı gibi değildir. O 13 yaşındaki küçük kız gitmiş, yerine arzulanabilir bir genç kız gelmiştir. Ian, ister istemez onun çekimine kapılır ve kocalık haklarını ister. Sileas başta onu süründürse de Ian'a daha fazla karşı koyamaz.

Dört İskoç Savaşçısı; Ian, Alex, Duncan, Connor.  Serinin diğer kitaplarından bu üç karakter anlatılacak sanırım. Yazar Niall(Ian'ın kardeşi) 'a bir kitap yazdığımı bilmiyorum ama umarım yazmıştır. Alex karakterini sevdim. Biraz serseri bir tip olsa da aşka inanmıyorum diye gezse de ilerde büyük bir taşa toslayacak gibi.. Kitabın bazı yerlerine gerildiğim, "yok hayır olmasın" dediğim yerler oldu. Okuyunca neden böyle söylediğimi de anlayacaksınız.

Sileas'ın yardım sever halleri sevimliydi. Özellikle tecrübesizliği ve masumluğu ile Ian'ın gönlünde yerini aldı. Ian ve Sileas ikilisinin sahneleri güzeldi. Alex'in serseri tavırlarını da sevdim. Sileas'ın üvey babasını ise hiç mi hiç sevmedim. En sonunda Ian ona dersini verdi de kızcağız kurtuldu. Neler çekmiş yavrucak haberiniz var mı? Kitabın bir bölümünde Sileas'ın eski yaşadığı yerde bir hayaletten söz ediliyor.

O hayalet midir ruh mudur nedir..Yazar historical'in içine mistik bir şeyler katmak istemiş sanırım. Olmasa da olurmuş aslında ama öyle çok göze batan bir detay değil bu. Her neyse.. Çeviri ve redaksiyon biraz sıkıntılıydı ama ben yine de sevdim kitabı. Umarım ikinci kitapta daha dikkat ederler bu duruma ve ikinci kitap bir an önce gelir