Münzevi yazar Senna Richards otuz üçüncü yaş gününün sabahına uyandığında her şey değişmiştir. Kendisini elektrikli tel örgülerin ardındaki bir kafese tıkılmış ve karların ortasındaki bir eve kilitlenmiş olarak bulan Senna'nın, neden kaçırıldığını öğrenmek için kendisine bırakılan ipuçlarını takip etmekten başka şansı yoktur. Özgürlüğünü geri istiyorsa, dönüp geçmişine bakmak zorundadır. Fakat geçmişi aslında hâlâ hayattadır... Ve onu kaçıran kişi de bulunacak gibi değildir. Kurtuluşu pamuk ipliğine bağlı olan Senna, kısa zaman içinde tüm bunların bir oyun olduğunun fark edecektir. Hem de çok tehlikeli bir oyun. Ve sadece gerçek onu serbest bırakabilir.
(Tanıtım Bülteninden)
Sayfa Sayısı: 344
Baskı Yılı: 2014
Puanım 4/5
Yani ben şimdi ne diyeyim hiç bilmiyorum. Öncelikle şunu söylemek istiyorum " Bir kitap öyle mi biterrrr?" Yaa bu kadının tüm karakterleri sorunlu. Senna ise Aman Allah'ım dedirtecek cinsten. Kız bildiğin psikopat. Kendini jiletleyen ana karakter mi olur? Psikopat, sonuna kadar da psikopat olarak kaldı.
Neyse kitabın anlatımına geleyim. O nasıl bir anlatım tarzıdır yaa. Bu kadar klasik bir konu ancak bu kadar güzel anlatılır. Kitap oradan oraya atlıyor resmen. Bir bakmışsın kaçırıldıkları evdeler (hayvanat bahçesi diyorlar oraya), sonra bir bakıyorsun Isaac'la tanıştıkları zamandalar, tam o olaya dalıyorsun hoopp hayvanat bahçesine geri dönmüşsün. Sonra birden bir Nick çıktı. Onun hikayesine daldık ve Tarryn dediki çok daldın geri dön. Bir kitap okurken üç kitap okumuş gibi hissettim. Isaac tam aşık olunacak karakter ama keşke onun yaşadıklarıyla ilgili geçmişiyle ilgili daha fazla şey öğrenebilseydik. Senna sağ olsun soru sormaktan nefret eden bir karakter olduğu için hiç birşey öğrenemedik. Ben çatlıyorum meraktan. Hadi geçmişi bırak sonradan, kızına noldu? Karısıyla devam ediyorlar mı? Onlar da yok.
Kitabın sonunu, daha doğrusu bakıcının kim olduğu bulunduktan sonra bunu neden yaptığını açıkladığı kısım bana çok yavan geldi. Daha güzel bir şekilde bağlayabilirdi. Tarryn Fisher sonuçta bu. İnsan daha ilginç bir şey bekliyor. Ama ona rağmen beğendim.
Nick'ten kitaba girdiği andan itibaren nefret ettim. Neden bilmiyordum, sonunda haklıymışım sana sinir olmakla dedim.
Kitapta çok fazla devrik cümle, bu cümlenin bu konuyla ne alakası var dediğim yerler vardı. Çeviri hatası mı yoksa yazar öyle mi yazmış anlamadım.
Uzun süredir okuduğum nadir güzel kitaplardandı. Bir yandan bitmesin istedim bir yandan hadi yaa bitsin neler olacak dedim. Ama hayvanat bahçesi bakıcısının kim olduğunu tahmin etmiştim.
Eğer mutlu son seviyorsanız kitabı okumayın derim. Hırsız gibi bitmiyor. Ama tam olarak klasik bir mutsuz son da yok.
Ben kitabı beğendim ve aşk romanından klasik hikayelerden sıkılanlara öneririm.
