| 
								|  |  |  | 
 
 Bireyin görme engelinin olması, bireyde bir takım zorluklara ve sınırlılığa yolaçabilmektdir. Bu durum görme engelli bireyin gelişimini, eğitimden yararlanma yönlerini
 olumsuz olarak etkileyebilmektedir. Bu nedenle bireylerin özelliklerini belirleme dikkatli bir
 şekilde yapılmalıdır. Çünkü görme derecelerine göre uyum ve reaksiyonları çocuktan çocuğa
 farklılık göstermektedir. Görme bozukluğu olan çocukların pek çok özelliği gören çocuklara
 benzerken farklı özellikleride bulunmaktadır.
 Görme engelli bireylerin motor, dil, zihinsel, duygusal ve sosyal gelişimleri ve engel
 duyusu yönünden özellikleri aşağıdaki şekilde özetlenebilir.
 
 Motor Gelişim
 Görme bozukluğu olan çocukların motor gelişimi ve doğuştan sahip oldukları motor
 becerileri, gören çocuklardan farklılık göstermemektedir. Bununla birlikte engelin derecesine
 bağlı olarak, hareket etme ve diğer motor becerilerini normal çocuklara göre daha geç
 kazanabilirler.
 Bebekler yaklaşık sekiz aylık olduklarında başlarını ve gövdelerini dik tutarak
 oturmayı başarabilirler. Daha sonra emekleme, ayağa kalkma, tutunarak yürüme ve yalnız
 başına yürüme sırasını izler. Bebeklerin emeklemeleri çevrelerindeki nesnelere erişme
 çabasından kaynaklanır.
 Kör bebek ancak kulak– el koordinasyonu kurduktan sonra emeklemeye başlayacaktır.
 Kör çocuklarda bir ses kaynağına erişme becerisi, birinci yılın sonuna doğru gelişir. Bu
 nedenle kör bebeklere sesli oyuncak sunulması, bu oyuncaklara erişmesini destekler. Bu
 dönemde ses kaynağına yönelme ve erişme öğretilmezse emekleme ve yürümede gecikme
 olacaktır.
 
 Anne– babalar çocuklarının düşüp, zarar göreceğinden korkarak onlara yürüme fırsatı
 vermeyebilir. Aşırı koruyucu anne– baba tutumu çocuğun gelişimini olumsuz yönde
 etkileyecektir. Aile uygun ortam hazırladıktan sonra çocuğun hareket etmesini, çevresini
 tanımasını desteklemelidir. Çocuğun yaptığı hareketlerin anlatılması (eğilme, çömelme,
 uzanma, tutma, çiğneme vb.) giydirilirken, yemek yedirilirken yaptıklarının anlatılması
 başka insanlar yaparken dokunma yoluyla keşfetmesi psikomotor becerilerin gelişimi için
 yararlıdır.
 
 Zihin Gelişimi
 Görme bozukluğu olan çocukların zekası gören yaşıtlarından önemli bir farklılık
 göstermemektedir. Araştırmalara göre görme engeli düşük zekaya yol açmamaktadır. Ancak
 görme engelli çocukların kavramsal gelişiminde ya da bilişsel yeteneklerde görenlerin
 gerisinde olduğu gözlenmektedir. Özellikle soyut düşünmeyi gerektiren becerilerde daha
 başarısız olmaktadırlar. Körlerin bilişsel alanda yetersizlikleri kör olmaktan daha çok bu
 çocukalara sağlanan uygun öğrenme yaşantılarının sınırlı olmasından kaynaklanmaktadır.
 Uygun öğrenme yaşantıları verildiğinde bilişsel yeteneklerde ve kavramsal becerilerde
 gelişme gözlenmektedir.
 Alan kavramı görme engelli çocuklarda en fazla güçlüğe yol açan bir kavramdır. Fakat
 alanla ilgili kavramları diğer duyu organlarıyla öğrenebilmektedir. Dokunma duyusu ve
 işitme ile alana ilişkin bilgileri toplamaktadırlar. Ancak birçok güçlükle karşılaşmaktadırlar.
 İşitme duyusu ile nesnenin çıkardığı sesten nesnenin uzaklığı ve yönüne ait bilgi edinilir.
 Ancak nesnenin ne olduğuna dair bilgi toplanamaz. Dokunma duyusu nesneye doğrudan
 temas gerektirir. Dokunma imkânı olmayın varlıklara (dağ, bulut, vs.) ilişkin bilgiler bir
 takım akıl yürütmelerle ve doğrudan deneyimi olan kişilerin açıklamalarıyla öğrenilir.
 
 Diğer görme yetersizlikleri geç ortaya çıktığında çocukların başarısını olumsuz yönde
 etkiler. Ancak yetersizlikler ortadan kaldırıldığında (gözlük, ameliyat vb.) zihinsel
 etkinlikleri normal olmaktadır.
 
 Dil Gelişimi
 Görme engeli olan çocukların dil yetenekleri dilin gelişimine ve kazanılmış dile
 bakıldığında farklılık göstermemektedir. Çocuğun iletişimi için en önemli kanal işitmesi
 olduğundan dili kullanma isteği gören çocuklardan çok daha fazladır. Sözel anlatıma
 düşkündürler. Bazen uygun olmayan şekilde çok soru sormakta, o andaki olayla hiç ilgisi
 olmayan dayanıksız ifadeler kullanabilmektedirler.
 Görme engelli çocuklarla gören çocukların dil gelişimleri karşılaştırıldığında aşağıdaki
 farklılıklar gözlenmektedir:
 Görmeyenlerde ses değişikliği daha az görülmektedir. Monoton bir sesle
 konuşmaktadırlar.
 
 Görmeyenler, görenlere oranla daha yüksek sesle konuşurlar.
 Görmeyenlerin konuşma hızı daha düşük olur.
 Jest ve vücut hareketlerini anlatımda açık bir yetersizlik gösterirler.
 Görmeyenler ses üretiminde dudak hareketlerini daha az kullanırlar.
 
 Duygusal ve Sosyal Gelişim
 İnsanların birbirleriyle iletişim kurmalarında en önemli etmen göz kontağıdır. Gören
 insanlar arasında iletişim ve tepkiler yüzdeki ifadeler ile algılanabilmektedir. Örneğin;
 gülümseme, kaş çatma, esneme, kahkaha gibi.
 Görme engelli olanların dış dünya ile ilişkileri diğer duyu organlarına bağlı kalmıştır.
 Gözün işlevini yapmaması çocuğun içe dönük, etrafına karşı ilgisiz olmasına neden
 olabilmektedir.
 Görmeyenin yaşamak zorunda olduğu dünya, hareket özgürlüğünün yarattığı sorunlar
 da düşünülürse oldukça sınırlıdır. Ayrıca anne – babanın ve çevresindeki kişilerin çocuğa
 karşı gösterdikleri aşırı koruma, acıma, dışlama, ihmal gibi tavırlar bu çocuklarda iletişim
 bozukluklarına yol açarak sosyal çevreye uyumu zorlaştırmaktadır.
 
 Anne – babanın görmeyen çocuklarını, gören çocuklarla oynamaya teşvik etmemeleri,
 onları çekingenliğe ve çevresindeki insanlardan kaçmaya itmektedir. Çocuğun çevresini
 gereği gibi tanıyamaması ve çevresinde tehlikelerin olduğunun söylenmesi onda güvensizlik
 ve korku yaratmaktadır. Daha ileri yaşlarda başka korkular da geliştirebilir. Örneğin;
 gözetlenme, geç kalma, düşme, çarpma, sevilememek, istenmemek, bir işi yapmama gibi.
 Görme bozukluğu olan çocuklar genellikle 5 yaşından itibaren yatılı okullarda
 eğitilmektedir. Ailelerinden çok az ayrılmış çocuklar için bu durum travmatik problemlere
 neden olabilmektedir.
 Birçok gören çocuk büyüdüğünde neler yapacağından bahsederken görme bozukluğu
 olan çocukların bu konuda fikirleri yoktur, bazıları ise büyüdüklerinde görmeyi
 istemektedirler. Büyüyünce diğerleri gibi görebileceğini ve onların yapabildiği her şeyi
 yapabileceklerini düşünmektedirler.
 
 Görme bozukluğu olan çocuk erişkinliğe yaklaştıkça uyum problemleri
 artabilmektedir. Çocukluğu süresince bazı insanların erkek bazılarını bayan olduğunu
 anlamış olsa da bu ayırımın nereden kaynaklandığı konusunda fikirleri bulunmamaktadır.
 İnsanların vücuduna dokunma konusunda sınırlamalar olduğunu anlamakta bu durum onu
 kendi ve başkalarını vücudu ve duyguları konusunda karışık düşüncelere itmektedir.
 
 Bazı görme bozukluğu olan çocuklar diğerlerinden daha kolay ve başarılı bir şekilde
 durumlarına uyum sağlayabilmektedir. Bunda yakın çevre ve çocuğun görme özürünün
 başlama ve gelişme zamanı önemlidir. Ayrıca ailenin çocuğun görme özürünü kabul etmesi
 ailedeki uyumda önemlidir.
 Görme engelinin yanı sıra görme yetersizliği olan çocuğun duygusal ve sosyal
 yaşamdaki etkileride önemlidir.
 Görme problemlerinden oldukça yaygın görülenlerinden biri şaşılıktır. Bu bozukluğun
 kişisel davranışlar, duygusal durum ve sosyal ilişkilere etkisi vardır. Şaşılık görmeye dayalı
 işlerde çocuğun başarısız olmasına neden olabilir. Bu durum çocuk oyun çağına geldiğinde
 arkadaşları tarafından yüzüne vurulur. Onunla alay edilir ve oyunlarına almayabilirler. Bu
 durum çocukta değişik tepkilere yol açar. Çocuklar mahçup, çekingen, içe dönük ve sinirli
 olabilir. Bazı çocuklar kendi akran grubu yerine kendinden küçük yaş gruplarına lider olmayı
 tercih ederler. Gözlük takarak görme problemini çözmesi gereken çocuklarda da bazı
 problemler görülebilir.
 
 Gözlük takması çocuğu arkadaşlarından farklı yapacağı için veya alay edilme kaygısı
 ile çocuk bunu kabul etmeyebilir. Ayrıca çocuğun atlaması, zıplaması, koşması gibi
 durumlarda gözlüğün kırılabileceği sık tekrarlanırsa gözlük takmayı yaşantısında bir engel
 olarak görebilir. Çocuğa durumun onun kabul edebileceği bir yaklaşımla ele alındığında
 daha kolay kabul ettiği gözlenir.
 
 Engel Duyusu
 Görme engelliler hareket özgürlüğündeki becerilerden büyük bir bölümünü çevredeki
 fiziksel engelleri farkederek öğrenirler. Sokakta giden görme engelli kişi yolu üzerindeki
 nesneyi duyumlayabilir. Bu engel duyusu olarak bilinmektedir. Bu sadece görme engelli
 kişilerde gelişmiş ek bir duyum değildir. Görmeyenler yolu üzerinde bulunan ipuçlarını çok
 iyi değerlendirebilirler.
 Görme engelli kişiler, yaptıkları pek çok uygulamayla, bir nesneye doğru yürürken
 çıkan sesin perde değişmelerinin şiddetini ayırt edebilirler. Sesin şiddeti arttıkça sesin
 kaynağına yaklaşıldığı ilkesine göre çevrede dolaşma becerisini geliştirirler.
 Kişinin hareket özgürlüğünde, engel duyusunun kullanılması önemli bir araçtır. Engel
 duyusuna dayalı olarak dolaşabilenler için çevredeki trafik, rüzgarın sesi, konuşma gibi
 gürültüler durumu zorlaştırır. Yürümeye yavaşlatır.
 |