|
|
|
ALLAH;
Bir zaman; gayet akıllı,zengin ve mahir bir ressam,sadece takdir edilmek amacıyla bir resim sergisi açmış. Fakat sahnenin gerisinde durmuş, kendisini konuklara göstermemiş.Konuklara her türlü ikramı yapmış. Sergiyi gezen misafirler, harika resimlere bakmışlar,ne kadar güzel resimler diyerek aralarında konuşurlarken, birisi, ressamı göremediği için; “acaba bu harika resimleri kim yapmıştır?” diye bir soru ortaya atmış.
Bir kısım insanlar;bu resimler “kendi kendine” olmuştur demişler.
Bir kısım insanlar; resimleri “tabiat kanunlarının” yaptığını iddia etmişler.
Bir kısım insanlar ise; resmi meydana getiren,” boya,fırça,kağıt;kafa kafaya verip bu resimleri meydana getirmiştir” demişler.
Bir kısım insanlar ise;harika resimlerin ve ikramların; “ancak akıllı,mahir, zengin bir ressam tarafından” yapılabileceğini, söyleyip; kendilerine ikramda bulunan,O ressamı içeriden, alkışlar ile çağırıp, kendisiyle tanışmış ve teşekkür etmişler.
İşte biz,bu canlı kainatın ressamına; O, Musavvir”e; Allah diyoruz.
Ressamdan farkı, gerçek ve canlı resimler yaratmasıdır. Resim,ressamın bir parçası olmadığı gibi; ressam da, resmin bir parçası değildir.Yani mahlukat, Allah”ın bir parçası değil, eseridir. Resim ile ressam arasında da fırça vardır. Yani vahdet-ül vücudu doğru anlamak gerektir.Gökyüzündeki bulutlara dikkatli baktığınız zaman, tabloyu bir anda nasıl değiştirdiğini hayret ve ibret ile gözleyebilirsiniz.
Bir esere bakıldığı zaman; eser sahibi unutulmamalı.Mana-i harfi ile bakılmalı. Yani;Ne güzel bir ayna diyerek, dikkatli ve kem bakıp nazar ile aynanın kendisini ve aynanın ustasının kalbini kırmamalı. “Maşaallah, bu aynanın ustası gerçekten harika ve mahir birisi” diyerek, sanatkarını da sena ve takdir etmeli.
*Soru:Allah”ı kim yaratmıştır?
Cevap:Allah’ı kimse yaratamaz. Yaratılan bir şey zaten Allah olamaz.
Allah;Rahman,Rahim,Ferd,Hayy,Kayyum,Hakem,Adil,Kuddus,Baki,Evvel, Ahir olmalı. Eşi,benzeri,rakibi, ortağı ve hiçbirşeye muhtaç; olmamalıdır.
Bir varlık; nasıl olur da;başka bir varlık tarafından yaratılmamış, her şeyin tek yaratıcısı, kendisinden evvel hiçbir şeyin olmadığı,kıyametten sonra da bir vakit kendisinden sonra hiçbir varlığın olmayacağı; doğmamış, doğrulmamış, zamandan ve mekandan münezzeh, ölmeyen, öldürülemeyen,kusursuz, varlığı hiç değişmeyen, çok sabırlı, çok merhametli; bir varlık olur?Bu Uluhiyyet sırrı; bizim için, kapalı bir kapı olsun.
Farzedelim ki; bir sarayın açık doksan dokuz kapısı olsun.Ama bir kapısı kapalı olsun ve sarayın sahibi ancak o kapıyı açabilsin ve anahtarda sadece O”nda olsun. Dışarıdan saraya girmeye çalışan biri,açık kapıların herhangi birinden içeri girebilir.Ama inat edip, açık kapılardan saraya girmemek ve kapalı kapının önünde durmak; o kapalı kapıyı açamadığı için, bu saraya girilemez demek, saray sahibini;inkar etmek, kabul etmemek, red etmek;hiç akıl karı değildir.
Bu sefer biz ;o dessas şeytana; aksi ile kanıt yöntemi ile;şu soruyu soralım.
*Peki,Allah yoksa; bu kainatı kim yaratmıştır? Yani yukarıdaki harika resimleri kim yapmıştır?
Ey şeytan susuyorsun.Kibrinden,enaniyetinden,inadından ve kandırdığın dostlarına mahcup olmamak için, Allah”tır diyemiyorsun!Kurnaz olduğun için;kendi kendine, tesadüfen olmuştur,tabiat kanunları yapmıştır veya bu akılsız ve şuursuz,aciz maddeler; bu harika resimleri meydana getirmişlerdir de diyemiyorsun! Çünkü; böyle desen;saf ,tertemiz ve günahsız çocukların bile sana güleceklerini ve ”çocuk mu kandırıyorsun!Cansız bir resmin bile ressamı var iken;canlısının evleviyetle vardır.Sen git de akıllıyım diye geçinen akılsızları kandır” diyeceklerini çok iyi biliyorsun!
Hz.Ali”ye bir gün Allah”a ve Ahiret gününe inanmayan birisi gelir ve “insanlar ölünce yok olur;Hem Allah ve Ahiret yoktur”der.Hz.Ali;o kişiye; ”Ya; varsa” diye cevap verir.O kişi;bu ihtimali hiç düşünmemiştim der ve iman eder..Evet evet; inanan kişi,inancından dolayı bir şey kaybetmez ama; inanmayan kişi; işini şansa bırakmış olur ki;bu da akıl karı değildir.
*Soru:Allah”ın bir şekli ve sureti varmıdır?
Cevap:Allah”ın bizim anladığımız tasavvur ettiğimiz bir şekilde, bir sureti yoktur. Çünkü; Suret ve şekil sınırlı şeyler için söz konusu olabilir.Yani başlangıcı ve sonu olan şeylerin sureti ve şekli olur. Allah ise; Ezeli ve Ebedi”dir, yani; ne bir başlangıcı ve nede bir sonu vardır.
Mesela;belirli iki nokta arasına çizilen bir çizgiden, bir doğru oluşur.Üç doğrunun başlangıç ve bitim noktalarının, açı yaparak birleşmesinden de üçgen oluşur.Eğer üçgenin kenarını meydana getiren doğruların başlangıç ve bitim noktaları yok ise yani sınırsız ise;baştan bir doğruyu çizemezsiniz. Dolayısıyla da bir üçgeni çizemezsiniz. Çizemediğiniz içinde o şeye şekil ,biçim ve suret veremezsiniz.
Sadece;Miraç hadisesinde Hz.Muhammed peygamber; Allah”ı; bizzat gözleri ile Nur olarak görmüş;ama sureti şöyledir dememiştir.
*Soru:Madem,her şey bir kader defterinde yazılı ve her şey ona göre oluyor;o halde insanlardan niçin hesap soruluyor ve niçin cehenneme gidiyor?
Cevap:Evet her şey bir kader defterinde yazılı ve her şey ona göre oluyor;ama, kader defterinde yazılı olduğu için o şey olmuyor.
Mesela; Bir insan ne kadar yükseğe çıkarsa hem görüş alanı genişler hem de geleceği de bir manada görebilir.Bir meteoroloji uzmanı da uydudan gelen fotoğraflara bakarak bir manada geleceği görebilir. Meteoroloji uzmanı, uydudan gelen fotoğraflara ve bilgilere bakarak, görüyor ki, Ülke”nin batısından yağmur bulutları geliyor. Bulutların hızını ve yönünü hesaplayarak,hemen defterine şunları yazıyor ”yarın Ülke bulutlu ve yağışlı olacak”.
Bulutların gelmesine daha bir gün var.Bir gün sonra, Ülke bulutlu ve yağışlı olsa;
Soru: Acaba meteoroloji uzmanı bir gün önceden defterine,bu olayı yazdığı için mi olaylar oluyor?
Yoksa uzman olayları uydudan önceden gördü de mi yazdı?
Cevap;Uzman olayları uydudan önceden gördü de yazdı.
Yani;meteoroloji uzmanı; defterine yazdığı için o olaylar olmamakta;fakat olayın öyle olacağını önceden uydudan,görüp, öyle yazmıştır.
Mesela;Aklı başında bir adam, bir taksiye binse;taksiciye;”beni çabuk, şu dar, tali yoldan; şu diyara götür dese.
Taksici ise;nazik bir biçimde ona;“daha güvenli,doğru ve tehlikesiz, ana bir yoldan,seni daha rahat ve çabuk götürebilirim;hem dediğin yol tehlikeli,dar ve virajlıdır, o yolda başımıza bir kaza gelebilir” diye cevap verse.
Ve fakat o adam; taksiciyi zorlasa; ve o tehlikeli,dar, virajlı yolda,bir kaza olsa.
Soru:O adam;taksiciye; ”bak senin yüzünden başıma bu kaza geldi” diyebilir mi?
Cevap: Diyemez:Çünkü;kendisi tehlikeli yolu istemiştir.Ne zorla arabaya bindirilmiş, nede istemediği bir yoldan götürülmüştür.Hem taksiciyi, kendisi zorlamıştır.Hem taksici,gerekli uyarıyı da baştan yapmıştır.Hem taksici işi gereği; görevini yerine getirmiştir.Suç; götüren taksici de değil,tehlikeli yoldan ısrar ile gitmek isteyen; o adamdadır.
Hem;küçükler akıl baliğ olunca;yani farık ve mümeyyiz olunca,yani iyiyi kötüden fark etmeye başladıklarında; sorumlulukları başlar, amel defterleri açılır. Aklı olmayan deli ve mecnunlardan hesap sorulmaz. Zorla, cebren imzalatılan senet; hukuken geçerli de değildir.Kasten yani bilerek ve isteyerek; kundaktaki bir masum çocuğa kurşun sıkıp; vahşice öldüren katilin, Hakime; “ben kader kurbanıyım,Allah benim kaderimi böyle yazmış ben ne yapayım” diyerek ;tahliyesini talep etmesi; nafiledir.
Güç ve kuvvet yalnız Allah”tandır.Bunu; felçli hastalar, ayağı uyuşan , eline ayağına aniden kramp giren veya rüyada üzerine karabasan çöken kişiler daha iyi bilirler.
Ey Aziz insan; “yürüyor musun?yoksa;yürütülüyor musun?yiyor musun;yoksa yediriliyor musun” dikkat et. Götüren Allah”tır, fakat tehlikeli yolda gitmek isteyen, cüz-i ihtiyar sahibi olan o kişi ;suçludur.
*Soru:Dua ve tevekkül nedir?Şartları nedir?Niçin her duamız kabul olmuyor?
Cevap:Dua;mahlukatın;Allah”a muhtaç olduğunu anlaması, hissetmesi ve ihtiyacını Allah”a fiili ve kavli arz etmesidir. Hem duanın şartları vardır.Hem her duada mutlaka kabul edilir diye de bir şey yoktur.Fakat her duaya bir cevap vardır.Ya dua aynen kabul edilir veya sizin için hayırlı olmadığından kabul edilmez veya ahirete talik edilir,yani ahirette karşılığı verilir.
Bir çiftçi, ürün almak için,evvela; toprağını nadasa koyacak, gübreleyecek, toprağını sürecek, tohumu dikecek,sulayacak,hasat edecek; yani; cüz-i iradesini kullanarak, fiili dua edecek.
Sonra; küll-i irade sahibi olan, Allah”a;ürün vermesi için kavli,sözlü dua edecek. Çünkü bir afet gelir ürünü alıp götürebilir.Mesela;Çekirge,kuraklık ve sel afeti gibi. Fiili ve kavli dualardan;yani şartlardan birinin eksik olması neticeye engeldir.Hem kavli dua da halisane olmalı;istiğfar,şükür, Peygambere Salat ve Selam ile duaya başlanmalı,mümkün ise;Allah”ın tüm isimleri zikredilmelidir.
Önce devemizi sağlam bir kazığa,sağlam bir ip ile bağlamalı, sonra; benim devem kaçmaz veya kaçamaz veya kaçırılamaz dememeli,kavli, sözlü duamızı da hiçbir zaman unutmamalı.Devenin dizgini her zaman elinizde olmalı, gerektiğinde o dizgini gevşetmeli, gerektiğinde çekmeli; ama hiçbir zaman dizgini elden bırakılmamalı. Her zaman sürünün başında bir çoban olmalı, tedbiri hiçbir zaman elden bırakmamalı; bundan sonra da; “görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler” diyip sabır ile beklemeli; bu kainatın da bir Sultanı ve sahibinin olduğu” bilmeli ve Allah”a Tevekkül edip,güvenmeli.
Ey Aziz yolcu, elindeki torbayı, bindiğin geminin üzerine bırak, çünkü ayrıca elde taşıman ve kendine yük etmen hiç akıl karı değildir.
Gerekli iş,görev,vazife ve tedbirlerinizi aldıktan sonra da; benim gemimi hiçbir güç batırılamaz veya benim gemim, batmaz,batamaz diyerek, gururlanıp, Gayretullaha toslamamalı. Mesela;bir vakit Tıtanıc isminde, cesim, büyük, bir gemi yapılmış “bu gemiyi Allah bile batıramaz” diye iddia edilmiş.O gemi; daha ilk seferinde Allah”ın bir aysbergine toslamış ve batmıştır.
Ey Aziz insan;sen bu kainatın Halifesi ve Sultanısın. Siz yaprak değilsiniz ki, rüzgar nereye savurursa oraya gidesiniz.O halde bir köle gibi değil, bir reis-i cumhur gibi emir ve sorumluluk sahibi ol.Dikkat et; sana emanet olarak verilen mülkü ve tebanı ve aileni ve mevcudatı koru.Emanete hıyanetlik etme ve bil ki onların her birinden,bir gün mutlaka; bir bir hesaba çekileceksin.
Ayrıca; insanın cüz-i iradesinden başka kendisine ait günahları ve borçları vardır. Sevaptaki hissesi ise pek azdır.Kötülükte ise tamamen kusur ve günah kendisine ve sebep olan iştirakçilerine aittir.
Ey Aziz insan;sen, kafa feneri hükmünde olan cüz-i aklın ile ancak dar, kısıtlı ve sınırlı bir alanı aydınlatabilirsin.Kendini bir güneş, zan ederek; her şeyi aydınlatamazsın.Hem güneş bile sadece dünyanın belli bir yüzünü ancak aydınlatabilmektedir.
Her şeye muhtaç olan birisinin, hiçbir şeye muhtaç olmayan ve Samed olan Allah”ın kapısını çalması doğru şeydir. Yanlış olan; kişinin hiçbirşeye muhtaç olmadığını zannetmesi ve dua etmemesidir.
Evet evet;oruç;hem insanı terbiye eder,hem Allah”a muhtaç olduğunu hatırlatır. Misafirin; babanın çocuğuna ve mazlumun duası da asla geri çevrilmez.
*Soru :Din nedir?Zaten bu din değilmi afyon gibi bizi uyuttu?İlerlememize ve yükselmemize mani oldu!Zaten bütün savaşlarda din yüzünden çıkmadı mı?
Cevab:Din;Hayatın,hayatıdır.Din; Medeniyetin ve insanlığın maddeten ve manen yükselmesini, daha iyiye ve ileri gitmesini savunur. Hem;İslam dini;bir lokma bir hırka felsefesine,kölelik ve kast sistemine karşıdır.Hem savaş esiri de;köle değildir. Yarın ölecekmiş gibi, ahirete; hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya teşvik eder. İki günü aynı olan ziyandadır, Komşusu aç iken, tok yatan bizden değildir.
Haksız yere bir insanı kasten öldüren, tüm insanlığı öldürmüş gibidir. Mesela; öldürülen o kişi ihtimal dahilindedir ki, insanlığı kurtaracak önemli bir buluşa imza atabilir veya bir kişinin katli, öldürülmesi; bir dünya savaşına da sebep olabilir. Mesela; birinci dünya savaşında olduğu gibi.
Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız.Müjdeleyiniz,nefret ettirmeyiniz.Yıkıcı değil, yapıcı olunuz. Alan el değil, veren el olunuz.Cüz-i bir şer için,küll-i bir Hayrı terk etmeyiniz. Mesela;kangren olmuş bir kolu kaybetmemek için kolu kesmez iseniz, o Aziz insanı da kaybedebilirsiniz.Mesela;küll-i bir hayır olan ve sayısız mahlukatın susuzluk ihtiyacını gideren yağmurun yağması ile;üzeri ıslanan birisi” yağmur şerdir” diyemez ve o kişi için de yağmur terk edilemez.
Hayırda yarışınız.Anne ve babaya;sizleri kötülüğe zorlamadıkları sürece itaat ediniz. Yakınları,kimsesizleri, yaşlıları, yolcuları, hastaları, komşuları,dul ve yetimleri, küçükleri, , talebeleri, bekarları, masumları,mecnunları,savaş esirlerini, zorda ve çaresiz durumdaki borçluları koruyunuz ve gözetiniz.
Evet evet;alacağınızı,geçmiş ve birikmiş sadaka ve zekatlara saymak ve büyüklük göstermek gerektir.
Tek İlah vardır. O, İlahın adı Allah”dır. Zerrece Allah”a imanı olan herkes;çetin bir hesaptan sonra cennete girecektir.
İslam dininin; Peygamberi, Hz.Muhammed”tir,Kitabı Kuran-ı Kerim”dir. Bir Müslüman; hem İncile, hem Hz.İsa peygambere; hem,Tevrata,hem Hz.Musa peygambere; hem Zebur”a, hem Hz.Davud peygambere; yani tüm orjinal semavi kitap ve peygamberlere inandığı için;din değiştirmesine gerek olmadığı gibi; hiçmi hiç akıl karı da değildir.
Evet evet;çoğu savaş ve kavgaların asıl sebebi din değil;menfaat çatışmasıdır. Asıl savaş ise; imanı kazanmak veya kaybetmek savaşıdır.
Hey Ehl-i Kitap; kendi içinizdeki kötü ve kötülükleri ve hainleri temizlediniz ve nefsinizi terbiye ettiniz de mi; birbiriniz ile savaşmaya kalkıyorsunuz. Heyhat yanılıyorsunuz;şeytan sizin müspet kuvvetlerinizi, birbirinize sinsice ve gizlice kırdırtmak ile; kendi şeytani kuvvetini ve düzenini güçlendirmektedir.
Evet evet;” yurtta sulh,cihanda sulh” olmalı.Ama;zulme de rıza göstermemeli.
*Soru:Tenasüh; fikrine ne diyorsun?
Cevap:İslamiyet; Tenasüh fikrini kabul etmez.Yani ölen bir kişi, başka bir şeyin suretine girerek hayatını devam ettirmez. Ölen kişinin ruhu berzah elemine gider. Mesela; insanlık tarihi yedi bin yıl olduğunu ve ortalama bir ömründe yüz sene olduğunu farz etsek, yetmiş defa bu dünyaya gelip gitmemiz gerekirken; değil yetmişini, birini bile hatırlayamamamız bizim çok unutkan veya akılsız olduğumuzun değil, tenasüh fikrinin doğru olmadığını gösterir
Delil ise; Miraç hadisesi ile ahireti,cenneti,cehennemi ve Allah”ı gören ve Ululazm bir peygamber olan; Hz.Muhammed Mustafa peygamberin beyanı ve Allah”ın kitabı olan;Kuran-ı Kerim”in yazılı ve aşikar olan ayetleridir. *Soru:Miraç hadisesinde kısaca ne olmuştur?
Cevab:Miraç hadisesinde, bizzat Hz.Muhammed peygamber; çok kısa bir zaman zarfında; refref”e binip, sidret-ül münteha makamına yükselip; geçmişi, geleceği, cenneti, cehennemi ve kainatın yaratıcısını görmüş; Allah”ı; gidip de gören mi var? veya Ahirete gidipte dönen mi var? Sorularını da cevapsız bırakmamıştır.
Soru: Bu kadar kısa zamanda bu kadar çok iş nasıl yapılır,bu kadar hız nasıl olur?Benim aklım almıyor!
Cevap:Mesela;bir elektronik saat düşünelim.Bir saat zarfında;saati gösteren rakam bir defa atarsa, dakikayı gösteren rakam 60 defa atar,saniyeyi gösteren 3600 defa atar.Bir mekanik saatte ise; bir saat zarfında yelkovanın aldığı mesafe; akrebin aldığı mesafenin 12 katıdır. Hız arttıkça;aynı zaman biriminde, daha çok hareket yapılmaktadır. Bunu kronometrede daha bariz bir şekilde görebiliriz. Hafıza hızı ile sizin bir ömürde ancak çözebileceğiniz bir problemi, bir başkası kısa bir sürede çözebilir.
Mesela; koca bir kütlesi olan dünyamızı,vasıtasız ve saniyede otuz kilometre gibi çok süratli bir hızla, hem kendi ekseninde hemde güneşin çevresinde hiçbir şeye dayanmadan, direksiz, bir topaç ve Mevlevi gibi döndüren Allah; sevgili bir peygamberini Miraç hadisesinde;elbette ve evleviyetle daha hızlı ve kısa bir sürede götürmeye ve geri getirmeye Muktedirdir.
Mesela;bazen 10 dakikalık bir rüyada; bir günde yapamayacağınız çok işleri kısa bir sürede; rüyada yapmanız gibi.
*Soru:Allah bize çok yakın,ama biz ona çok uzağız,diyorlar;bu nasıl birşeydir?
Cevap:Mesela;Güneş bize ışık ve ısısı ile çok yakındır,biz ise güneşe zatı; bakımından, çok uzağız. Ayna,teleskop,büyüteç vasıtasıyla,güneşin özelliklerini burada bir manada anlayabiliriz.Veya; bir uzay; aracı ile de; Allah”ın Nur isminin; bir manada aynası ve mazharı olan,muallakta direksiz durdurulan; Mevlevi gibi döndürülen,yaşlı dünyamızın lambası ve sobası olan güneşe; biraz olsun yaklaşarak; Azametli gerçek mahiyetini ve sıcaklığını anlayabiliriz.
*Soru:Allah; bir iken nasıl aynı anda birçok yerde hazır olabilir?
Cevap: Mesela;birçok aynayı,birçok farklı yerlere koyup yüzlerini tek bir güneşe çevirdiğimiz zaman, her bir aynada güneşin aynı timsalini görebiliriz. Güneş bir iken birçok yerde ayna vasıtası ile ve timsali,ışık ve ısısı ile;heryerde hazır ve nazırdır. Fakat aslı,yani zatı; o yerde değildir.Allah ise; kudreti ile heryerde hazır ve nazırdır;her şeye tasarruf etmektedir ama gerçek zatı itibarıyle o yerde değildir; hem zaman ve mekan ilede kayıtlı değildir.Hem mahlukat; değil zatına, zatının tek bir şuasına ve tecellisine bile dayanamaz.
Mesela;Hz.Musa peygamberin Tur dağında, Allah”ın zatını görmek istemesi ve fakat Tur dağının tek bir tecellisine bile dayanamadan paramparça olması ve Ululazm bir peygamberin bu tecellinin mahafetinden dayanamayıp korkup bayılması gibi. Ey aziz insan;Allah”tan kork ve titre.Mercimek büyüklüğündeki hafızana ve Azrail”i gördüğünde patlayan ödüne, fazla güvenme.
Mesela;herbir televizyondan,aynı anda,birçok farklı yerlerden aynı görüntünün ve sesin herkes tarafından izlenip,dinlenebilmesi gibi.Hz.Süleyman peygamber zamanındaki bir tahtın, ilim sahibi birisi tarafından, çok uzak bir diyardan, bir anda, hazır edilmesi gibi. Nuraniyet kezbeden bazı evliya ve abdalın aynı anda farklı yerlerde görülmesi gibi.
*Soru:Bir konuda ihtilaf var ise nasıl çözülür?
Cevap:Evvela; Allah”ın orijinal kitabı olan Kuran-ı Kerim”e müracaat ediniz; yoksa peygambere ve sünnetlerine müracaat ediniz; yoksa bilginlere ve yazdıkları eserlere ve içtihatlarına müracaat ediniz; yoksa kendi aklınıza müracaat ediniz. Sıralamaya da dikkat ediniz. Kesinlikle, şeytana ve nefsinize müracaat etmeyiniz.
Kuran-ı Kerimin dışındaki hiçbir şeyi kabul etmeyiz deyip;Peygamberin sünnetini inkar etmek de yanlıştır. Hz.Peygamber; Allah”ın emir ve yasaklarının, toplumsal hayatta nasıl icra ve tatbik edileceğini, fiili ve kavli göstermiştir.
İlim adamlarının,alimlerin fikirlerine ve eserlerine ihtiyaç yoktur demek de yanlış olur. Kendi aklınızı kullanmamak da hiç akıl karı değildir. İş ehline verilmelidir. Hasta olduğunuz zaman, hastaneye; okuma yazma öğrenmek için, okula; Hakkınızı aramak için, Adliyeye;savaş sanatını öğrenmek için askere gitmek gerektir.
Elbette ki;Allah”ın kitabı;bir tıp veya cebir kitabı değildir.Fakat hiç tıptan ve cebirden bahsetmiyor da değildir.Peygamber;tıp doktoru değildir,ama tedavi ettiği hastalarda olmamış değildir.Hiçbir peygamber; ben her şeyi bilirim demez. Allah bildirmedikçe hiç kimse bir şey bilemez.
Fakat bir peygamber herhangi bir kişide değildir.Sen bir zerre isen;o bir güneştir.Sakın,sakın;çoban veya marangoz olması seni asla yanıltmasın.
Mesela;Ululazm bir peygamber olan Hz.İsa”nın;ölüleri diriltmesi,doğuştan görmeyenlerin gözlerini açması mucizesine; daha tıp ilmi yetişememiştir.Sakın yanlış anlama; yetişemez demiyoruz, haydi sizde Ululazm peygamberlerin mucizelerine yetişebilirseniz,yetişin diyoruz, yeni bilgilere, keşiflere koşun, daima maddeten ve manen; ilerleyiniz ve yükselin diyoruz.
*Soru:Yerine ve zamanına ve makamına göre akıllıca hareket etmek nasıl olur? Mütevazı olmak ne demektir? Sıhhat nedir? Gerçek zenginlik nedir? İslamiyet nedir? İman nedir? Müflis ve yiğit kime derler?
Cevap:Mesela;ileriden bir aslan geldiğini gördüğünüzde hemen tedbirinizi alınız.Aslan bana bir şey yapamaz, oda Allah”ın bir mahluku, her şey Allah”ın tasarrufunda, Allah istemese hiçbirşey olmaz diyip okşamaya kalkmayınız. Çünkü sizde olan bu imanı; aklı ve temyiz kudreti olmayan Aslan”dan da beklemek; hiç akıl karı değildir.
Mesela; bir asker görevde ve savaşta; Azametli, heybetli, cesur,atik, güçlü, silahlı, korkusuz ve Celal sahibi olmalı. Ama evine geldiğinde ise; Cemal sahibi olmalı, çocuğuna karşı şefkatli, ve eşine karşıda nazik ve hürmetli olmalıdır.
Kendinizi; karşınızdaki sahsın yerine koyup, ”acaba aynı hareket bana yapılsaydı, ben ne yapardım”diye düşünmeli. Güçlüden değil;Hak”tan, haklıdan, doğrudan ve hakikattan yana olmalıdır.
Her dediğiniz doğru olmalı ama her doğruyu söylemekte doğru değildir. Karı kocanın arasını düzeltmek için,bir can kurtarmak için veya savaş halinde her doğruyu söylemek doğru değildir. Yalana da hiçbir cevaz yoktur.Bunun gibi özel hallerde;susmak en doğru bir iş olsa gerektir.
Bindiğiniz dalı kesmeyiniz, bindiğiniz gemiyi batırmaya çalışmayınız, ekmeğini yediğiniz yere hainlik etmeyiniz.Yoksa;pirinci kurtarayım derken,evdeki bulgurdan da olabilirsiniz.
Ve ummadığın ve ihtimal bile vermediğin bir taşın;başını yarması ve seni kahretmesi de imkan dahilindedir.
Mesela; İlahlık iddiasında bulunan ve Hz.İbrahim peygamberi bir rivayette Urfa şehrinde ateşe atan, Nemrudu; kahreden şey; kör ve topal ve hasta bir sivrisinek tarafından öldürüleceğini kahinlerinden öğrenmesi idi.
O sivrisinek,Allah”a;”Allah”ım beni niçin yarattın” diye sitem etmiş ve o çilekeş sineğine; cevaben, Allah; ”nemrud”u öldürmen için yarattım “diye ilham edip, taltif edip, memnun etmiş ve gönlünü almıştır. Nemrud; sarayının tüm pencere ve kapılarını kapattırmış ama İlahlık iddiasında ki Nemrut; anahtar ve burun deliğini kapamayı unutmuştur.
Mütevazı olmak;dilencilik yapmak veya kendini hakir göstermek veya işini bırakıp daha kötü bir duruma düşmek değildir.Her zaman daha iyi nasıl olur diye düşünmeli ve çalışmalı ve yükselmeli; namertlere fırsat vermemelidir.
Kalem sahibi bilginlere,kılıç sahibi askerlere ve ululemre; Haktan ve hakikattan ve adaletten ayrılmadıkları sürece hürmet ve itaat etmek gerektir.
İşinizi ehil kişilere yaptırınız.Yöneticilerinizi ehil kişilerden seçiniz. İşinizi tam ve eksiksiz yapınız. Mesela;arabanızı iyi bir ustaya yaptırınız.Yani ustanın maharetine bakınız; yoksa ustanın gözünün ve teninin rengine, cinsiyetine vb. bakmayınız.
İnsanların; aslında Hz.Adem ve Hz.Havva”dan geldiğini düşünerek, uzaktan da olsa akraba ve kardeş olduğunuzu unutmayınız.
Sofradan istekli kalkınız.Yani doymadan kalkınız.Haddinden fazla yemek, hem sıhhati bozar hemde yattığınızda karabasana davetiye çıkarırsınız. Tıbbın piri, İbn-i Sina “sıhhat az yemektir” demiştir.
Evet,evet;bu dünyada gerçek zenginlik;bedenin, sıhhatli ve ruhun, huzurlu olmasıdır.Huzur ise imandadır ve helalinden; çalışmak,kazanmak,paylaşmak insana huzur verir. Tersi ise insana tedirginlik verir. İslamiyet hakka tarafgirlik ve teslim ve inkıyaddır;iman ise,Hak”kı kabul ve tasdiktir.Hem İslam;güzel ahlaktır.İman; tahkiki ise daha güzeldir.
Evet evet; ahirette gerçek müflis;hesap günü günahları altında ezilen kişidir. Gerçek zengin ise; hesap gününden selametle çıkan kişidir.
Hey genç arkadaş huzur paradadır diyorsan.Git zenginlere huzurlu olup olmadıklarını sor.Sakın yanlış anlama;biz fakir ol,zengin olma demiyoruz. Mesela; Hz.Süleyman peygamber gibi;mal mülk sahibi olmak bunu Hak yolda kullanmak; Hz.Davud peygamber gibi hem yol gösterici, hem de Kral olmak gerek diyoruz.
Ey fakir kardeş;bilirmisin ki,belki de Allah seni sevdiği ve koruduğu için sana vermemektedir.Hem bilirmisin ki;çoğu insanlar zengin olduktan sonra Allah”ı unutmaktadır. Hem her şeyin en hayırlısını talep etmek gerektir. Belki de; senin hakkını zalimler gasp etmektedir!İsyanını Allah”a değil;o zalimlere yapmalısın. Hem üzülme;” sevgilimi en zengin kaptı” diye.Sen de zengin olsa idin; o güzeli bir başkasına kesinlikle kaptırmaz idin.
Hem, Karun; “ben ilmim ile zengin oldum “ demişti ve kendini bir şey zannetmiş ve şımarmış idi. Sonra toprak onu yuttu.
Hey hep dört ayak üzerine düşen kardeş;dikkat et; Fravun da hep dört ayak üzerine düşer idi. Hem hiç de hasta olmamıştı.Sonra kendini bir şey zannetmiş ve haddi aşmış idi.Sonra deniz onu yuttu.
Nemrut da; Allah ile savaşmak için kendisine yüksek bir kule yaptırmış idi.Güya Allah”a ok atıp onu vurmak istemiş idi. Sonra bir sivrisineğe yenildi.
Ebrehe de; Allah”ın Beytullahını yıkmak istedi. Cesim filleri ile geldi. Sonra Ebabil kuşlarına yenildi.
Gerçek yiğit; hasmını yenebilecek durumda iken;öfkesine sahib olan ,zayıf ve küçükleri; garip ve kimsesizleri kollayan ve koruyan;zulme ve haksızlığa da razı olmayan kişidir.
Hey fare;haddini bil ve ejderhaya meydan okuma.Hey fil;cüssene fazla güvenme ve bastığın yerdeki karıncalara dikkat et; öldüğün vakit karıncaların eline düşeceğini de unutma. *Soru:Biz gençlere ne tavsiye edersin?Bataklığa düşmüş insanları; kim, ne zaman, nasıl kurtaracak?
Cevap:Ey gençler;kendinize uygun,münasip bir iş ve eş bulmak için çalışınız. Yoksa oruç tutunuz.Oruç ve evlilik nefsi dizginlediği gibi, şehveti söndürür. Batakhanelerin kapısına kepenk vurur. Zina hoş görülemez. Hiçbir ehl-i namus hatta en serseri bir kişide eşinin zina yapmasına razı olmaz olamaz. Bataklıkları ve batakhaneleri kurutmak gerektir.Çünkü mikrop ve hastalık yayarlar. Mesela; sıtma ve aıds gibi.
Ey şeytanın ve deccalin bataklığa düşmüş ve düşürülmüş Aziz insan, elbet birgün senin feryadını işiten bir civanmert yiğit, çıkacak; seni ve tüm insanlığı, şeytanın ve deccalin o pis bataklığından kurtaracaktır.
O yiğit neden sen olmayasın, Nemrudu öldüren; kör,topal,hasta bir sivrisinekten veya Hz.İbrahim peygamber için yakılan ateşi söndürmek için ağzında küçücük bir su damlacığı ile gelen karıncadan daha mı acizsin! Yoksa bir kurtarıcı mı bekliyorsun!Yoksa iş işten geçtikten sonra mı aklın başına gelecek!
Ey aziz insan;Hz.Adem peygamber soyundan geldiğini hiçbir zaman unutma. Hem sen hiç hafife alınacak bir şey de değilsin.Sen bu kainatın halifesi ve sultanısın.Niçin o kurtarıcı sen olmayasın.
Haydi işverenler;sizlere çok iş düşmektedir.Bir kişiye iş vermek;o kişiyi bataklıktan çıkarmak veya bataklığa düşmeye engel olmak demektir.Ey zenginler; malınızın kırkta birini bile yatırıma yönlendirseniz;dünyada işsiz kalmayacaktır.Hem verdiğiniz sadaka ömrünüzü uzatacak; zekat ise toplumda sosyal;dayanışmayı ve yardımlaşmayı sağlayıp, malınızın kirini giderecektir.
Haydi görevliler,yetkililer,ahlak zabıtaları vs.; insanlar size güvenmekte ırz ve namuslarını, can ve mal güvenliklerini size emanet etmektedirler. Görevinizi eksiksiz yapınız. Aldığınız maaşı Hak edip; sonrada afiyetle yiyiniz.
Mesela; bir kişi boğuluyor,sende yüzme biliyor isen,hemen o kişiyi kurtar. Sonrada devletinizin yetkili mercilerine haber ver diyoruz.”Yok benim görevim ve işim bu kişiyi kurtarmak değildir” deme diyoruz.Bu çilekeş ve vefalı dünyamıza; bir küçücük bir fidan, bir ağaçta sen dik diyoruz.
Mesela;İslam peygamberi,Hz.Muhammed ;şeytan ve şeytanın dünyadaki vekilleri ile savaşmış;şeytanın dünya saltanatlığına son vermiş;aileleri tarafından diri diri mezara gömülen kız çocuklarını gömülmekten ve bir mal gibi alınıp satılan kadınları ve gençleri, batakhanelerden; faiz yüzünden perişan olan borçlularıda, faiz bataklığından kurtarmış, faizi de kaldırmıştır.
Mesela;bugün bile kredi faizi yüzünden çok aileler, toplumlar hatta devletler perişan olmakta, yuvalar yıkılmaktadır.Hem kredi kartım var;Allah”a ihtiyacım kalmadı diye sevinen; sonrada faiz batağına düşünce “Aman Ya Rabbi” diyen sen değilmisin! Evet,evet;zaruri ihtiyaçlar için harcama yapmak, iktisat etmek, ısraf etmemek,çok çalışmak,alacaklı ile anlaşmak, helalleşmek, bir daha faize; tövbe etmek gerektir.
Ey sarhoş arkadaş; gözünü kapayarak ve aklını iptal ederek;gerçeklerden kaçamazsın.Niçin çoluk çocuğunun nafakasını ve sağlığını heba edersin! Artık ayılmanın zamanı gelmedi mi?
Ey kumarbaz kardeş;zengin olmak için mevcut son sermayeni niçin tehlikeye atarsın.Hem bilmez misin ki;kumar seni;yenmek için kurulan bir tezgahtır;sakın o zar; cıvalı, o kağıt; işaretli,o torba; çift bölümlü olmasın!
Hem bir şey yapmıyorsunuz;hem bir şeyler yapmaya çalışanlara, Mani oluyor ve “dünyayı kurtarmak sana mı düştü ” diye alay ve tenkit ediyorsunuz. Dünyada; Tesadüf diye bir şeyin olamayacağını,kendi kendine hiçbir şeyin olmadığını,her şeyin bir sebebe ve kaidelere bağlı olduğunu bilmiyor musunuz!
Hem kulağınızı tıkayarak veya pembe gözlük takarak gerçeklerden kaçamazsınız ve kendinizi ve başkalarını da aldatamazsınız.Hem niçin her şeyi; Allah”a havale ediyorsunuz.Neden korkuyorsunuz,neyi bekliyorsunuz! Hem; elbet bir gün ölmeyecek misiniz!İlla bir yılanın sizi ısırmasını,bir taşın başınızı yarmasını mı bekliyorsunuz. Niçin o yılanın sokmasına göz yumuyorsunuz! Niçin yoldaki taşı hemen kaldırıp bir kenara koymuyorsunuz!Niçin yapılan zulümlere ses çıkarmıyor ve razı oluyorsun!Bir gün seninde kapını çalabileceklerini düşünmüyor musunuz!
*Soru:Bütün ihtilal ve devrimlerin sebebi nedir?Ne yapmalı?
Cevap:Şeytanın ve deccalin;dünyayı fesada veren ve çoğu ihtilallerin ve devrimlerin sebebi olan ve insanlar için dünyayı cehenneme çeviren,”sen çalış ben yiyeyim ve ben tok olayım başkası açlıktan ölsün bana ne” düşüncesini, ortadan kaldırmak ve sosyal; refah ve eşitlik ve adalet ve huzur için çalışmak, insanlığa yapılacak en büyük hayırlardan biri olsa gerektir.
Emek ve sermaye; aralarına uzlaştırıcı, aklı da alarak, sulh içinde ve refah içinde yaşamalı, taraflarda suiniyet ve angarya olmamalıdır.
Mesela, bina yapacak sermayesi olmayan fakir bir kişinin barakasını, zengin müteahhide verip onunla Hakkaniyet ile anlaşıp refaha ve zenginliğe kavuşması gibi. Mesela; yarıcılık,kooperatifçilik, imece ile; zor işleri başarmak,dayanışma ve işbirliği yapmak;akıllıca bir işdir.Emek,sermaye ve akıl birleşmeli, çatışmamalı ve çatıştırılmamalı;yıkıcı değil,yapıcı olmak gerektir.
Zenginliğe ve zenginlere değil;zenginliğin topluma yansıtılmamasına, sömürüye,gelir adaletsizliğine, bencilliğe,suiniyete, haksızlıklara, zulme şeytanın üstünlük taslayan kibrine ve kendisini efendi, başkasını köle kabul eden batıl ve yanlış fikre karşı olmak gerektir.
Ey, sermaye sahipleri;dünyanın ve kendi ulusunuzun ve vatanınızın istikbalini gözeterek, daima yatırıma ve üretime ve istihdama çalışınız. Parayı haps etmeyiniz. Gelir dağılımına dikkat ediniz. İşçileri bir köle gibi,kullanmaya kalkmayınız. İşçide; işverenin, iyiniyetini suistimal etmemelidir.
Aziz insanlar size iş veren;işvereninize hürmet ediniz.Çünkü;çalışma karşılığında aldığınız ücret ile; imanınızı ve namusunuzu muhafaza ettiğinizi unutmayınız.Hem aşırı fakirliğin insanı Allah”a isyana götürdüğünü;mal canın yongası olduğunu,ahirzamanda imanınızı ;mal ile koruyabileceğinizi hiçbir zaman unutmayınız. İşveren de; çalıştırdığı kişileri bir aile reisi gibi;kollamalı ve korumalı;suiniyetli kişilere hiçbir zaman fırsat vermemeli ve gereğini yapmalıdır.
Medeniyetin tekamülü ile; kölelik devri kapanmış.Hürriyet,eşitlik ve malikiyet devrine girilmiştir. Kast sistemi de fıtrata aykırıdır.
Hem;devrim;akıllarda ve gönüllerde olmalı;zülüm,kargaşa ve anarşiye sebep olmamalı; bilakis daha iyiye,daha güzele,daha doğruya vesile olmalı,fakirler ve toplum bundan zarar görmemelidir.
Hem ilericilik ve devrimcilik; yakıp yıkma değildir.Hem yapmak; yıkmaktan daha zordur. Mesela; bir ev ancak,bir ayda yapılabilse bile; bir günde yıkılabilir. Fakat; ömrünü doldurmuş, yıkılma tehlikesi olan ve tamiri mümkün olmayan binaları da usulüne uygun ve insanlara ve topluma zarar vermeyecek bir şekilde yıkmak;yerine daha; güzel ve sağlam ve kullanışlı bir bina yapmak gerektir.
Kendinden aşağı gördüğün ve küçümsediğin başka milletleri ve ırkları asıp kesmek ve medeniyeti yıkmak, masumları öldürmek ile kendi milletine hizmet ettiğini mi zannediyorsun.Hem kendi ırkının ve milletinin; diğer milletlerden üstün olduğunu nereden çıkarıyorsun.
Ey;saf arkadaş;sen Hak din ile dini taassubu;Hak ile batılı;doğru ile yanlışı; birbirine karıştırmışsın.Hurafeleri ise din zannediyorsun.Bak Fatih Sultan Mehmet ne yapmış. Beş dil öğrenmiş; zamanının en ileri toplarını döktürmüş. Karadan gemileri aşırmış. 19 yaşında çağ açıp,çağ kapamış. Sen ise aklını; başkalarının eline vermişsin. Saflığından faydalanıyorlar ve kullanıyorlar farkında değilsin.Sakın yanlış anlama bizim hakiki ve uyanık dindarlara sözümüz yoktur.
Ey kardeş; bir zamanlar Ataların;aydınlık ve çağdaş medeniyetler seviyesinin zirvesinde iken başkaları ortaçağ karanlıklarında idi.Niçin o zirveye bir daha çıkamayasın.Niçin sen başkalarından aşağı olasın.Hem o ataların;zirvede iken dinlerini ve dünyalarını da terk etmediler.
Ey;Aziz arkadaş,nehrin bir bölümünde dik ve tehlikeli ve yüksek çağlayan ve şelale var ise;sen kurtulmak için;suyun ters istikametine yüz hem kayalıklara da dikkat et;şayet yüzme bilmiyor isen kolluk veya can yeleği tak,başkalarının sana gülmesine ve seni kınamasına da kulak asma.Her zaman tedbirli ol.Herkes kendisini damdan atıyor diye kendini sakın sakın damdan atmaya kalkma.Hem işini; ihmal etme ve şansa da bırakma.
Herkese;fırsat eşitliği sağlanarak,terakkinin ve yükselmenin önü açılmalı. Görev; Hak edene ve ehil kişilere verilmeli, iltimas ve kayırma olmamalıdır. Fakirlik ve kölelik bir kader olmaktan çıkartılmalı,helalinden; çalışmalı, üretmeli, kazanmalı,zengin olmalı,yemeli,dağıtmalı maddeten ve manen daha; yükselmeli ve ileri gitmeli.
*Soru:”Dünya;öküz ile balık üzerindedir”; ne demektir?
Cevap:Dünyada geçim kaynaklarından en önemlileri; balıkçılık, tarım ve hayvancılık olduğu veya bu söz söylendiğinde; dünyamızın balık veya boğa burcunda olduğu anlatılmak istenmiştir.Yoksa dünyamız elbetteki;bildiğimiz öküz ve balık üzerinde değildir.Mesela;”ayağını yorganına göre uzat” deyimi ile gelirinden fazla harcama yapma demek istenmiştir.Yoksa;ayak ve yorgandan bahsedilmemektedir.
*Soru:Hakikatlere ve Hak”ka ulaşmak için; Veya sevgiliye ve arzularınıza ulaşamadığınız için; dünyaya küsmek veya dünyayı terk etmek mi gerekir!
Cevap:Kendinize yapılmasını arzu etmediğiniz bir şeyi ,birbaşkası içinde arzu etmeyiniz.Çok arzu ettiğiniz bir şeyi elde edemediğiniz için de dünyaya ve sevgiliye küsmeyiniz. Sizin;iyi ve güzel diye bildiğiniz;aslında kendiniz için şer;şer olarak bildiğiniz de kendiniz için; iyi ve güzel olabilir.Çünkü siz;kalbleri ve gönülleri ve gaybı bilemezsiniz.Mesela;şeker iyidir,güzeldir;ama şeker hastaları için öyle değildir.Hem; iyi ve kötü;doğru ve yanlış;helal ve haram;güzel ve çirkin;zamana,mekana,kişilere ve değerlere göre değişkendir.Ölçü ise; daima Allah”ın emir ve yasakları olmalıdır.Bunlar ise;Kuran-ı Kerim de ve sünnet-i seniyyede mevcuttur.
Bir vakit; beğendiğiniz ve hoşlandığınız birisi;sizden hoşlanmayabilir veya sizden hoşlanan birisinden de siz;hoşlanmayabilirsiniz.Hem eş seçiminde ve evlilikte; eşin akıllı ve inançlı olmasına, eşlerin birbirine denk olmasına, birbirlerinden hoşnut olmasına, zorluk ve mani çıkarılmamasına,tarafların rızalarının olmasına,eşlerin güzel ahlaklı olmasına ve akid yapılmasına dikkat edilmelidir. Ebeveynlerin ve büyüklerin; duaları ve gönülleri ve rızalarının alınması da güzel bir şeydir.Hem evlilikte de keramet vardır.Hem kaçırmak olmaz.Hem eşe; cebir ve şiddet de olmaz.Hem güzelliği, zenginliği ve aklı zaman içinde gitmekle; bu nedenle boşamak ve atmakta olmaz.Hem emanete de; hıyanetlik olmaz.
Hey aşık; sevgilinin suretine doyasıya bakmak hoş ise; Cennette Ruyetullah daha da hoştur. Hem üzülme sevgilim çirkinleşti diye; çünkü cennette daha güzel olarak sana gelecektir.Hem üzülme dünyada veya cennette sevgilim beni seçmedi diye; sevgilinin suretinde çok gılman ve huri olacaktır.
Dünyayı bütün bütün terk etmeyiniz.Yani dünyayı kesben değil;kalben terk ediniz. Yani;hiç ölmiyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi ahirete; çalışınız.Bazen inzivaya ,itikafa çekilmek gerekse bile bunu devamlı hale getirmeyiniz. Mesela; Hz.İdris peygamber;terzi, Hz.İsa peygamber; marangoz, Hz.Davut peygamber; kral,Hz. Muhammed peygamber; çoban,Hz.Musa peygamber işçi vs. idiler. Dünyayı ve dini; terk etmediler. Peygamberlik vazifelerini ücret almadan yaptılar, hayatlarını idame ettirmek içinde çalıştılar. Çoban oldukları için gocunmadılar,kral oldukları içinde; böbürlenmediler.
Evet tek koltukta iki karpuz gitmez ama iki koltukta iki karpuz gider.Kuş gibi uçabilmek için,çift kanatlı olunuz yani,hem maddi hemde manevi hayatınız için çalışınız.Her ikisinide birlikte orantılı şekilde götürünüz.İfrat ve tefritten kaçınınız.
*Soru:Allah”ın benim namazıma ne ihtiyacı var? “La İlaheillallah” ne demektir? Her şey nasıl Allah”ı zikredebilir? Askerlik ve savaş ile ilgili bilgi verirmisin!
Cevap:Bir kişinin, Allah”ın benim namazıma ihtiyacı yoktur, demesi; hasta birisinin, doktora“ey doktor senin ilaca ne ihtiyacın var demesine benzer ki, Allah”ın bizim beş vakit namazımıza ve zikrimize elbetteki ihtiyacı yoktur,bizim namaza ve zikre evleviyetle ihtiyacımız vardır.Hem namaz dinin direği,müminin miracıdır.Hem namazı dosdoğru ihlaslı ve usulüne göre kılmak gerektir.Hem; Allah emrettiği için namaz kılınır. Hem gösteriş olsun veya bir menfaat elde etmek içinde kılınmaz.Hem; birinin şerrinden korkup namaz kılmamakta olmaz. Hem namazı; namertlere kızıp, terk etmek de olmaz.
Bedenin havaya,suya,gıdaya ve ısıya ihtiyacı olduğu gibi, ruhunda manevi gıdaya ihtiyacı vardır ki o gıdalardan en önemlisi ve bir tanesi;namaz ve zikirlerin en güzeli olan, “Allah”tan başka İlah yoktur” demek olan ve muhabbetullaha vesile olan,kelime-i Tevhidtir.Yani “La İlaheillallah” kelimesidir.
Her zaman az;yemek,konuşmak,uyumak;yani,her zaman;helal lokma yemek, hikmetli konuşmak,fazla uyumamak ve daima “La ilaheillallah” diyerek,zikr ederek;Latife-i Rabbaniyeyi çalıştırıp,ruhu ala-i illiyyine uçurmak,kainata meydan okuyacak cesareti benliğinizde hissetmek,Allah”tan korkmak ,her şeyin Allah”ın tasarrufunda olduğunu, ilmel yakin bilmek,aynel yakin görmek ve hakkal yakin yaşamak, muhabbetullahın verdiği; o manevi zevk ile huzur bulup, mutmain olmak ve mutluluktan uçmak; bir ayna olduğunu ve Allah”a muhtaç olduğunu da unutmamak gerektir.
Ey esrarkeş kardeş; sıhhatine ve cebine hiç zararı olmayan ve seni mutluluğun zirvesine uçuracak;selametli, “Muhabbetullah” gibi bir iksir var iken; niçin kendine zulmeder ve altın vuruş yapıp aileni ve sevdiklerini üzersin!
Ayrıca;Allah”ın Kitabı olan Kuran”ı çok okumak ve özellikle kendi asrınıza hitap eden, lafzı ve özellikle manevi tefsirleri iyi tetkik etmek, doğru anlamak ve ihlas ile amel etmek ve huşu içinde namaz kılıp, huzur ve emniyet bulmak,ruhen bir manada miraca çıkmak, dünyanın ağır yükünü her beş vakitte yere koyup, güzel bir nefes almaktır.Hem Kuran-ı Kerim”i sadece okumak,dinlemek; manasını anlamasanız bile insana huzur verir, aynen; ilacın terkibini ve formülünü bilmeseniz bile şifaya vesile olduğu gibi. Ama; gerçek, doğru ve hakiki manasını bilmek, yasaklara tam uymak ve emirleri ise; ihlas ile uygulamak gerektir.
İnsanlar her nefes verişte bilmeden,gayri ihtiyari “Hu” derler.Hu ,Allah demektir.
Aslında her şey kendi lisanı ile Allah”ı anmaktadır. İnsanın bu dünyaya gelmesinin ve gönderilmesinin sebebi ve hikmeti; Allah”ı tanımak, O”na dua,sena ve ibadet etmek; kendi nefsine ve mahlukata ise;daima şefkat ve yardım etmektir.
Sadece Allah”a secde etmek;ama mahlukata ise hiçbir zaman secde etmemek ve başı daima dik tutmaktır ki;buna İzzet denir. Allah”a diklenmeye ise enaniyet denir ki;bu kibirdir ;her şeyi bildiğini ve her şeyden üstün olduğunu zanneden şeytan; ise bu yüzden huzur-u Hak divanından; Haklı ve geçerli bir neden ile kovulmuştur. Mesela;bir askerin; komutanına diklenmesi gibi.Komutanın emirlerine; hiçbir zaman diklenmemek ve olumsuz karşılık vermemek gerektir. Komutan; ”hiçbir zaman gayri ahlaki emirler vermez, askerini küçük düşürmez, rencide etmez veya suiniyetli olarak askerinin hayatını tehlikeye atmaz”;bilakis, emre itaat edip etmediğini öğrenmek ister. Hem iyi bir komutan; ordusunu ve askerini; ezmez ve ezdirmez ve daima onu korur. Hem seni savaş düzenine göre eğitir. Mesela;sürünmeyi usulüne göre iyi öğrenmek; savaşta hayatını kurtaracaktır. Hem askerlikte küskünlük ve düşmanlık olmaz. Hem savaşta; komutanın bütün emirlerini dinlemek ve mutlak itaat etmek gerektir. Mesela;Uhud savaşında Hz.Muhammed peygamber emir verdiği ve sıkı sıkıya tenbihlediği halde; askerler bulundukları mevzileri terk etmişler, savaş kazanmış iken; birden savaş aleyhe dönmüştür.
Sakın yanlış anlama;gayri ahlaki emir veren,kasten ve suiniyetli olarak;askerini küçük düşüren,rencide eden ve hayatını tehlikeye atan, ekmeğini yediği; ocağa, milletine, vatanına,mukaddesata hainlik eden kişi değil komutan;insan bile olamaz.Bu haini; kanunlar dairesinde; hemen cezasını infaz etmek gerektir. Hey asker; Aziz milletini koruyarak ve kollayarak ona hizmet et.Herzaman;o Aziz milletini kendinden üstün bil. Sakın sakın;o silahını Aziz milletine çevirme. Nöbette iken uyuma. Hem dahili ve harici,düşmana da acıma;ama haddi de aşma.
Hem asker ocağı,Peygamber ocağıdır. Hem o ocakta enaniyet olmaz ve olamaz. Hem askerin postallarının bile uygun adımda; Allah”ı “Rab,Rab,Rab” diye zikrettiğine de dikkat et.Hem Allah”ın; şehitlerden, meleklerden vs.oluşan gizli bir ordusu olduğunu da unutma.
Evet evet; şeytana, Hz.Adem peygambere secde emri; ubudiyet secdesi değil, Uluhiyet secdesidir.Yani şeytanın emre itaat edip etmiyeceğinin tespitidir. Yoksa elbetteki Allah”tan başkasına secde edilmez.
Evet evet; en büyük savaşın;evvelemirde,nefsiniz ve şeytanınız ile olan; imanı kazanmak veya kaybetmek, savaşı olduğunu da unutmayınız.
Şayet size saldırı olursa da;meşru mudafa hakkınız kullanarak kendinizi savunun ve onlarla savaşın. Bunun içinde hazırlıklı,tedarikli ve tedbirli olun. Kendinize ait,caydırıcı ve etkili silahınızı; cesur ve techizatlı ordunuzu; dolu bir hazinenizi ve akıllı yöneticilerinizi bilen düşman;size saldırmak için kara kara düşünecektir.
Hem;savaşa mani olmak;savaşmaktan daha akıllıca bir iş olsa gerektir.
Evet evet;hem askerlikten kaçıyor,sağlam iken çürük rapor alıyorsun,babam zengin nasıl olsa bir çaresini bulur, diyorsun.Harp çıktığında ise; “ düşman ailemi niçin,neden dağa kaldırdı”diye dövünüp duruyor ve “bu nasıl kader” diye; Allah”a, isyan ediyorsun. Heyhat yanılıyorsun;hem kaderi de yanlış anlıyorsun.Hz. Peygamberin;niçin ve kimler ile niye savaştığını bilmiyormusun! Yoksa Kuran-ı Kerimi;tam okumuyormusun, yoksa yanlışmı anlıyorsun,yoksa işine gelmediği ayetleri görmemezlikten mi geliyorsun! Hey hain;yoksa bu dini bozmaya mı çalışıyorsun! Evet evet;bu din, Hz.Ebubekir gibi zengin ve sıddık;Hz.Ömer gibi sert ve Adil; Hz.Osman gibi Halim ve Nurani;Hz.Ali gibi Alim ve civanmert bir dindir.Hem bütün peygamberlerin Rabbi”de Allah”tır.Hem bütün peygamberler aynı davayı savunmuşlardır.
Evet evet;ey insanlar ve cinler siz de ;aynı davayı savunmak için ittifak ediniz. Ortak düşmanınız olan İblis”e karşı birlik olunuz.Şeytana savaş açınız. Sürü ve ordu misali olunuz;sürüden de ayrılmayınız. Ama koyun sürüsü gibi de olmayınız; kurt sürüsü gibi; o hain şeytanı gördüğünüz yerde parçalayınız ve ona hiç acımayınız.
Hey saf arkadaş;tahta ve komik silahlar ile;devlet kurmaya, yıkmaya ve savaşmaya veya fıtrata, Adetullaha,akla ters; beşeri ve şeytani fikirler ve hülyalar peşinde de koşma.Anne,babanın hayat tecrübelerinden faydalan. Onların velev ki ümmi olması seni yanıltmasın. Hem hayat tecrübesi; sadece okuyarak değil; yaşanarak da kazanılır.Hem Hz.Peygamberin de ümmi çoban olduğunu da unutma.Hem ilim; kesbi yani okuyarak olduğu gibi;Vehbi yani Allah vergisi ile de olur.Hem büyüklerin nasihatlerini dinlemek;seni onların genç iken düştükleri hatalara düşmemene ve daima yükselmene vesile olur. Sakın sakın; böyle gelmiş böyle gidecek diye karamsar da olma. Savaş sanatını da; peygamber ocağında iyi öğren,Savaş Haklı bir nedene dayanmalı ve son çare olmalıdır.
Biz;Hz.İsa peygamber gibi;bir yanağımıza vurana;öbür yanağımızı göstertmeyiz. Belki iyiniyetimizden bir defa aldatılabiliriz ama ikincisine de asla müsaade etmeyiz.
Hem; harbin hile olduğunu da unutma.Mesela; tarihte zeki bir komutan;az bir ordusu var iken;atlarının arkasına ağaç kütüğü bağlatarak, büyük bir toz bulutu oluşturmuş.Düşman ise;uzaktan çok büyük bir ordunun gelmekte olduğunu zan edip, korkup kaçmıştır.
İlm-i nücum sahibi Hz.İdris peygamber ile Sahabilerden Hz.Halid bin Velid”in niçin savaşlarda hiç yenilmediklerini de tarih kitaplarından öğren.
Evet evet;”ya İstiklal;ya ölüm”.Yani şeytanın kölelik ve zalim düzenine savaş açmak ve şeytana ölüm demektir; yoksa siz ölün;şeytan yaşasın demek değildir.
Hainlerin her dediğini yapmak ve bunun karşılığında; yaşama hakkını elde etmek bağımsızlık değil;bilakis köleliktir. Tam bağımsız ve hür olmak gerektir. Yani;nefis ve şeytana kul köle olmamak gerektir.Sakın yanlış anlama; özgürlük herhaltı işlemek de değildir. Üretmek,keşf etmek,yeniliklere koşmak,daha yiyiye,daha güzele,daha doğruya gitmek;kazanmak, dağıtmak gerektir.Miskin miskin oturup;borçlanmak, tüketmek,dilenmek değil. İyiliklere evet; kötülüklere hayır demek.Maddeten ve manen zirveye uçmak gerektir.
Evet evet;basamaklara tek tek basarak çıkmak gerektir.Hem;onbaşılıktan, mareşalliğe kadar çok meratip ve rütbe vardır.Bu manevi makamlar içinde geçerlidir. Tarih göstermiştir ki; kendisini başkomutan ve kendi milletini ve ırkını diğer milletlerden üstün zanneden bir onbaşı; hem dünyayı yakmış, hem de en sonunda kendisini yaktırmıştır.
Hey, tırtıl; niçin hep sürünüyorum diye üzülme; hem hayat yolu zigzaglıdır. Sabırlı ol; onbeş gün sonra kral kelebek olup uçacaksın.
Evet evet;çift kanatlı olmalı;yani hem maddi hem de manevi makam sahibi olmalı. Mesela; aynı zamanda hem bir Mareşal; hem bir Kutb-u Azam olmalı. Yani Peygamberler gibi insanlığa örnek olmalı.
|