0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Deleuze, Nietzsche Ve " Hınç ", " Hırs ", " Unutmak "  (Okunma Sayısı: 4520 Kere Okundu.)
« : Şubat 02, 2012, 05:54:03 ÖS »
Avatar Yok

-o_o-GökhaNur-o_o-
*
Üye No : 17147
Nerden : İzmir
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 2158
Mesaj Sayısı : 4 756
Karizma = 12093


Deleuze özellikle Nietzsche ve Spinoza’yla ilgili kitaplarında ahlakla etik arasında bir fark hatta bir karşıtlık olduğunu gösteriyor. Bu yoruma göre ahlak aşkın bir yasaya dayanarak tüm koşullardan bağımsız şekilde İyiliğin ve Kötülüğün ne olduğunu söylüyor etik ise içkinlik düzleminde kalarak ve belirleyici koşulları da gözeterek tek tek insanlar için neyin iyi neyin kötü olduğunu gösteriyor. Etiğin biri olumsuz (ya da eleştirel) diğeri olumlu (olumlayıcı kurucu) iki özelliği var:

1) Etik ahlakı ifşa ediyor yani ahlakın aşkın İyilik aşkın Kötülük olarak sunduğu şeylerin aslında bu ahlakı savunanların çıkarına olduğunu onların “iktidarını” temellendirdiğini açığa çıkarıyor. Ahlakın koşulsuz değerler olarak sunduğu şeyleri iktidar ve güç ilişkileri çerçevesinde “yeniden değerlendiriyor”. Bunu yapabilmek için de “İyilik nedir?” sorusunun yerine “İyiliği kim istiyor İyilik kimin işine yarıyor?” sorularını geçiriyor. Bu ifşa etmenin sonucunda ortaya çıkan şey şu: İyiliği isteyenler aslında sadece kendi çıkarlarının peşindeler; kendi konumlarını sağlamlaştırmak için mutlak değerler üzerinden egemenlik altında tuttukları insanlarda olumsuz tepkisel duygular en başta da hınç duygusu uyandırıyorlar.

2) Etik ahlakın tersine İyiliği ve Kötülüğü (Bien Mal) değil tek tek insanlar için iyi ve kötü (bon mauvais) olan şeyleri araştırıyor. Ahlakın kışkırttığı tepkisel kuvvetlerin üzüntü verici tutkuların yerine etkin kuvvetleri sevinci nasıl geçirebileceğimizi araştırıyor. Yaşama karşı hınç ve nefret duymaktan nasıl kurtulabileceğimizi araştırıyor. Etiğin önerdiği iyi ve kötünün kabaca yararlı ve zararlı şeylerden ibaret olduğunu söyleyebiliriz (Deleuze Ethica’nın temel kavramlarını ele aldığı küçük sözlükte yararlı-zararlı için iyi-kötüye bakmamızı söylüyor Spinoza Philosophie pratique Minuit 1981 s. 14

. Yaşam denen şey farklı farklı karşılaşmalardan ibaret iyi/yararlı karşılaşmalar sevinci etkinliği arttırırken kötü/zararlı karşılaşmalar üzüntü veriyor etkinlikleri boğuyor. Etik de iyi karşılaşmaları çoğaltıp kötü karşılaşmaları azaltmanın yollarının araştırılması.

Ahlakın yasakçı ağırlığının karşısında etiğin özgürlükçü ve hafif olduğunu söylemek mümkün. Ama ahlakın yasa-koyuculuğunun basit bir yasakçılığa indirgenemeyeceğini söyleyip en azından belli bir anlamıyla ahlakı savunmak da mümkün. Deleuze ahlakçılara örnek olarak iktidar peşindeki din adamlarından politikacılardan… söz ediyor kısacası kolay hedefler gösteriyor. Ahlak yasasının hiçbir mercide hiçbir kurumda tam olarak somutlaşamayacağını düşünen Kant gibi bir filozofu tartışmıyor örneğin.

Deleuzecü bir perspektiften bakıldığında intikam hınca yenik düşmek demek. Hıncın Fransızcası ressentiment: tekrar-duygu yani aynı duyguyu tekrar tekrar yaşamaya mahkum olmak. Hınç duyan kişi kendisine yapılan kötülüğü unutmayı beceremediği için kötülüğe maruz kaldığı andaki duyguya saplanıp kalıyor yediği darbeyi tekrar tekrar anımsadıkça yenilmişlik duygusunu tekrarlayıp durdukça çareyi intikam planları yapmakta buluyor. Ayrıca Deleuze şunu da gösteriyor: pişmanlık vicdan azabı gibi duygularla başkasından nefret etme intikam arzusu gibi duygular aynı kaynaktan besleniyor aslında. İki durumda da tekrar-duygular var. Vicdan azabı çeken kişi başkasına yapmış olduğu şeyin ağırlığından kurtulamıyor intikamcı ise kendisine yapılan şeyin ağırlığından. Bu ağırlıklardan kurtulmanın yolu unutma hafifletici bir unutkanlık. Olumlayıcı unutma yani yeniye yer açma geçmişten kurtulup başka şeyler yapabilme gücü olarak unutma Deleuze’ün Nietzsche okumasında merkezi bir yere sahip. Oysa intikam anının saklanmasından maruz kalınan kötülüğü unutmamaktan besleniyor (bkz. Nietzsche et la philosophie PUF 1962 IV. bölüm hınçtan vicdan azabına geçişi inceliyor; hınçla bellek arasındaki ilişki geçmişin izlerine dayalı tepkisel bir bellekle söze dayalı etkin bir bellek ayrımı ve unutmanın olumlu rolü üzerine s. 128-133; hınçla intikam arasındaki ilişki üzerine s. 132-134).

Kötülüğün dışarıdan gelmesi fikrinde de aynı iki-yanlılık var. Bir yandan Deleuze de kötülüğün dışarıdan geldiğini söylüyor insanın içinde zaten bir kötülük olduğunu savunan (bunu yaparken de kısmen ilk günah düşüncesinden beslenen) ahlakçı söyleme karşı kötülüğün dışarıdan gelmesini bir hafiflik öğesi olarak kullanıyor. Diğer yandan Deleuze için kötülüğün dışarıdan gelmesi onun bir şekilde unutulabileceği geride bırakılabileceği anlamına geliyor. Tekrar-duygu olarak hınç ve ondan beslenen intikam duyguları işte bu geride bırakmanın başarılamadığının göstergesi. Başka bir deyişle hınç dışarıdan gelen kötülüğün içselleştirilmesi demek. Bu yüzden Deleuze intikam duygusunun maruz kalınan şiddetin büyüklüğüyle açıklanamayacağını düşünüyor. İntikamcılığa yol açan şey dışarıdan gelen şiddet değil “öznenin kendisindeki belli bir ilişki onu oluşturan farklı doğadaki kuvvetler arasındaki belli bir ilişki: tip adı verilebilecek şey” (Nietzsche et la philosophie s. 132). Kısacası intikam arzusu dışarıdan gelen şiddete değil ona maruz kalan öznenin ne “tip” bir özne olduğuna dayanıyor. İntikamcı bir tip zaten hınçla besleniyor intikamla besleniyor dolayısıyla maruz kaldığı şiddetle besleniyor. Hınçla intikam arasındaki bu ilişkinin apaçık ortaya çıktığı metinlerden biri de Deleuze’ün Spinoza ya da Nietzsche üzerine değil Leibniz üzerine yazdığı kitapta bulunuyor. Bu metin Deleuze’le Uyurkulak arasındaki farkı daha açık anlamayı sağlayabilir belki. Burada Deleuze Leibniz’deki lanetlilerin Tanrı’dan nefret ettikleri için lanetlenmediklerini bu nefrete saplanıp kaldıkları için lanetlendiklerini söylüyor. Bu düşünceyi de şöyle geliştiriyor:

Leibniz’in dediği gibi lanetlenmiş kişi ebediyen lanetlenmiş değildir; o yalnızca “her zaman lanetlenebilir”dir ve her an yeniden lanetlenir. Lanetliler de kutsanmışlar kadar özgürdürler şimdide özgürdürler. Onları lanetleyen şimdiki ruh darlıklarıdır genişlikten yoksunluklarıdır. Bunlar Nietzsche’nin daha sonra betimleyeceği gibi intikam ya da hınç insanlarıdır; geçmişlerinin etkilerine maruz kaldıkları için değil şu anda şimdi geçmişlerinin izinden kurtulamayıp her gün her an bu izi derinleştirdikleri için. (Kıvrım Leibniz ve Barok çev. H. Yücefer Bağlam 2006 s. 108-109 italikler benim.)

Bu zengin pasajın bize gösterdiği birçok şey var. İlk olarak Deleuze’ün etik düşüncesi deyince akla gelen filozoflar hep Spinoza ve Nietzsche olsa da Deleuze başka filozoflardan yola çıkarak başka etikler de geliştiriyor. Deleuze’ün etik düşüncelerinde yaşamı olumlamaya dayalı Spinoza-Nietzsche hattı tartışmasız biçimde belirleyici olsa bile Deleuze’de bir başka hattan kısmiliğin aşılmasına dayalı Hume-Leibniz hattından da söz etmek mümkün (görebildiğim kadarıyla bunlar Deleuze etiğinin iki ana hattı ama bu Stoacılar’dan Lukretius’tan edebiyattan… gelen daha gizli başka hatların olmadığı anlamına gelmiyor). İkinci olarak Deleuze’ün Leibniz’den söz ederken bile Nietzsche’ye gönderme yapmasının da gösterdiği gibi bu farklı etikler arasında bir kopukluk iletişimsizlik yok. İki durumda da etik ahlakla karşıtlık içinde ele alınıyor. Yaşamı olumlamak ancak kısmiliğin ve ondan kaynaklanan bencilliğin “ruh darlığı”nın aşılmasıyla mümkün. Kısmiliğin aşılması için de olumlama zorunlu. Yine de Deleuze’de tek bir etik olmadığını söylemek mümkün. Deleuze ahlaka karşı etikler öneriyor ve temel noktalarda anlaştıktan sonra bunlar arasından size uygun olan birini ya da birkaçını seçebilirsiniz. Üçüncü olarak esas tartışmaya dönersek Deleuze intikamla hıncı özdeşleştiriyor: lanetliler “intikam ya da hınç insanları”. Bu özdeşliğin arkasında da nefret duygusu var. Nefret duygusu durmadan “her gün her an” tekrarlandığında hınca dönüşüyor hınç da intikam arzusunu üretiyor. Deleuze az önce sözünü ettiğimiz unutma temasını da bunlara bağlıyor. İntikam ya da hınç insanları şimdilerini geçmişten kurtaramıyorlar durmadan geçmişin izini daha da derinleştiriyorlar. Dördüncü olarak Deleuze’ün bu pasajda intikamla hıncı özdeşleştirirken düşündüğü nefret başka insanların uyandırdığı bir nefret değil Tanrıya duyulan nefret. Tanrı nefreti belli birine belli bir olaya belli bir ana göreli olmadığı için zihinde kendisinden başka bir şeye yer bırakmayan “ruh darlığı”nı sonuna dek götüren mutlak bir nefret. Nefretin bir türlü unutulamaması onu daha da mutlaklaştırıyor. Lanetlilerde hıncı intikam arzusuyla birleştiren şey nefretlerinin bu mutlaklığı.

Çok zorlanırsa her yöne çekilebilecek cümleler var Deleuze’de. Örnek: bir yandan Deleuze Spinoza etiğini anlatırken nefretin de tiksinme alaycılık korku umutsuzluk acıma utanç vb. gibi üzüntülü tutkulardan biri olduğunu söylüyor hatta “yaşamı zehirleyen şey nefrettir kendine yönelik nefret suçluluk da buna dahil” diyor (Spinoza Philosophie pratique s. 39). Diğer yandan Diyaloglar’da sevgi gibi nefretin de bir karışım olduğunu nefretin “ancak nefret ettiği şeyle karıştığında iyi olan” bir beden olduğunu söylüyor. Hatta biraz ilerde Guattari’yle birlikte “delilikte saklı olan yaşamı açığa çıkarmaya çalıştıklarını ama durmadan o yaşamı öldüren delilerden nefret ettiklerini” söylüyor (Dialogues Flammarion 1996 s. 66-67). Bunun gibi başka pasajlar da bulunabilir.

Nefret iki yanlı bir duygu mu? Deleuze bazı durumlarda nefretin işe yarayabileceğini mi düşünüyor? Yaşama saldıranlara ölümden yana olanlara yönelik bir nefret olumsuz duygunun değil baskının ve şiddetin tekrar etmesinden kaynaklanan bir nefret üzüntülü bir tutkunun ötesinde sağlık göstergesi olabilir mi? Tutkunun Fransızcası passion sadece tutku değil edilginlik ve çile de demek. O zaman soru şu: nefretin tutku-edilginlik-çile olmadığı sağlığa etkinliğe özgürleşmeye hizmet ettiği durumlar var mı? Böyle durumlar varsa bile Deleuze en azından etikle ilgili metinlerinde bu durumları incelemiyor nefreti hep bir tutku olarak görüyor. Ama Deleuze’ün Uyurkulak’a yaklaştığı bir yer de var. Nietzsche ve Felsefe’de Deleuze tepkisel olumsuz hınç duygusunun karşısında olumlu bir saldırganlığın olduğunu söylüyor. Tepkisel köle “sen kötüsün demek ki ben iyiyim” diyor. Köle kendini olumlayabilmek için başkasını olumsuzlamaya yadsımaya muhtaç. Oysa efendi “ben iyiyim demek ki sen kötüsün” diyor. Onun kendini olumlayışı başkasının yadsınmasından geçmiyor. Yadsıma ikincil bir şeyden ibaret kendini olumlamanın sevincinin saldırganlık olarak ortaya çıktığı yerden ibaret (Nietzsche et la philosophie s. 138-139). Hınçla saldırganlık arasında doğa farkı var ve bu fark olumlamanın mı olumsuzlamanın mı önce geldiğine bağlı olarak belirleniyor. Ama hıncı saldırganlıktan ayırmak her zaman da çok kolay değil. Tek tek her bir durumda kölenin hıncı efendinin saldırganlığından nasıl ayırt edilebilir bu konuda Deleuze yeterince açık değil gibi.
Sonuçta saldırganlığın olumlu bir anlam taşıdığı bu pasaj bir yana bırakılırsa Deleuze’de öne çıkan şey geçmişin izine takılıp kalma yerine unutma; intikam ve hınç yerine olumlama. Oysa Uyurkulak’ta öne çıkan şey unutma ve olumlama yerine intikam. Ya da hem intikam hem olumlama. Hırslı bir olumlama. Unutmanın koşulu olarak intikam. Ama ilk bakışta bile buradakinin örneğin Lars von Trier’in Dogville’indekine benzer bireysel ya da bireyci bir intikamcılık olmadığı belli. Çünkü aslında güçsüz olanlar tek tek bireyler değil “azınlıkta” olanlar. Romanlarda buna karşılık gelen birçok grup var: Kürtler (Xırbolar) solcular deliler eşcinseller fahişeler asker kaçakları sahte peygamberler bulut kılığına girip insanları izleyen benler… Azınlıkta olanlar sayıca az oldukları için azınlıkta değiller. Kendi yaşam tarzları konuşma tarzları olduğu için azınlıktalar. İki romanda da karşımıza çıkan bol küfürlü uzun diyaloglar işte bu tarzların ortaya çıkması.

Azınlıkta olma ya da minörlük de Deleuze’ün Guattari’yle birlikte sıkça kullandığı bir kavram. Yine iki-yanlılık var. Bir yandan Deleuze ve Guattari özellikle Kafka’dan yola çıkarak minör edebiyatı anadilini yabancı dil gibi kullanan dili kendi sınırlarına taşıyan bir edebiyat olarak görüyorlar.


« Son Düzenleme: Nisan 19, 2012, 07:11:10 ÖS Gönderen : SmBRN »

WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Deleuze, Nietzsche Ve " Hınç ", " Hırs ", " Unutmak "
« Posted on: Nisan 26, 2024, 04:33:22 ÖS »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Deleuze, Nietzsche Ve " Hınç ", " Hırs ", " Unutmak " e-book, Deleuze, Nietzsche Ve " Hınç ", " Hırs ", " Unutmak " programı, Deleuze, Nietzsche Ve " Hınç ", " Hırs ", " Unutmak " oyunları, Deleuze, Nietzsche Ve " Hınç ", " Hırs ", " Unutmak " e-kitap, Deleuze, Nietzsche Ve " Hınç ", " Hırs ", " Unutmak " download, Deleuze, Nietzsche Ve " Hınç ", " Hırs ", " Unutmak " hikayeleri, Deleuze, Nietzsche Ve " Hınç ", " Hırs ", " Unutmak " resimleri, Deleuze, Nietzsche Ve " Hınç ", " Hırs ", " Unutmak " haberleri, Deleuze, Nietzsche Ve " Hınç ", " Hırs ", " Unutmak " yükle, Deleuze, Nietzsche Ve " Hınç ", " Hırs ", " Unutmak " videosu, Deleuze, Nietzsche Ve " Hınç ", " Hırs ", " Unutmak " şarkı sözleri, Deleuze, Nietzsche Ve " Hınç ", " Hırs ", " Unutmak " msn, Deleuze, Nietzsche Ve " Hınç ", " Hırs ", " Unutmak " hileleri, Deleuze, Nietzsche Ve " Hınç ", " Hırs ", " Unutmak " scripti, Deleuze, Nietzsche Ve " Hınç ", " Hırs ", " Unutmak " filmi, Deleuze, Nietzsche Ve " Hınç ", " Hırs ", " Unutmak " ödevleri, Deleuze, Nietzsche Ve " Hınç ", " Hırs ", " Unutmak " yemek tarifleri, Deleuze, Nietzsche Ve " Hınç ", " Hırs ", " Unutmak " driverları, Deleuze, Nietzsche Ve " Hınç ", " Hırs ", " Unutmak " smf, Deleuze, Nietzsche Ve " Hınç ", " Hırs ", " Unutmak " gsm
Yanıtla #1
« : Mayıs 08, 2012, 07:56:12 ÖS »
Avatar Yok

dursunsir
*
Üye No : 100692
Nerden : Uşak
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 0
Mesaj Sayısı : 8
Karizma = 0


teşekkürler
Yanıtla #2
« : Ağustos 21, 2013, 12:14:38 ÖÖ »
Avatar Yok

halill07
*
Üye No : 144667
Nerden : Yurt Dışı
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 0
Mesaj Sayısı : 12
Karizma = 0


Bazı tanımlar göreceli ve su götürür.
Yanıtla #3
« : Eylül 22, 2013, 09:38:48 ÖS »
Avatar Yok

yoko
*
Üye No : 119296
Nerden : İstanbul
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 0
Mesaj Sayısı : 7
Karizma = 0


yani kendi yorumları diyebilirim.katıldığımda var katılmadığımda
Yanıtla #4
« : Eylül 27, 2013, 12:25:22 ÖS »
Avatar Yok

a.arbitrary
*
Üye No : 148461
Nerden : Yurt Dışı
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 0
Mesaj Sayısı : 9
Karizma = 0


teşekkürler
Yanıtla #5
« : Şubat 03, 2014, 10:49:22 ÖS »
Avatar Yok

anewkindoflove63
*
Üye No : 165810
Nerden : Yurt Dışı
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 0
Mesaj Sayısı : 7
Karizma = 0


teşekkürler ödevimde çok işime yaradı Gülmek :)
Yanıtla #6
« : Nisan 15, 2014, 11:51:38 ÖS »
Avatar Yok

ybieltmualz
*
Üye No : 158663
Nerden : İstanbul
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 0
Mesaj Sayısı : 6
Karizma = 0


Çok güzel
Yanıtla #7
« : Mayıs 12, 2014, 10:46:17 ÖS »

eche06
*
Üye No : 160549
Nerden : Bolu
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 3
Mesaj Sayısı : 743
Karizma = 8


teşekkürler paylaşım için . Kafam karıştı sanki biraz Gülmek :)
Yanıtla #8
« : Mayıs 22, 2014, 11:09:09 ÖÖ »
Avatar Yok

ankara9999
*
Üye No : 181554
Nerden : Yurt Dışı
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 0
Mesaj Sayısı : 6
Karizma = 0


hınç ve hırsın ne kadar tehlikeli olduğunu gözardı etmemek lazım
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  




Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular