| 
								|  |  |  | 
 
 Medeniyet
 
 
 Biz her görüş açısından medenî insan olmalıyız. Çok acılar
 gördük. Bunun sebebi dünyanın vaziyetinin anlamayışımızdır.
 Fikrimiz, düşüncemiz, tepeden tırnağa kadar medenî olacaktır.
 Şunun bunun sözüne ehemmiyet vermeyeceğiz. Bütün Türk ve
 İslâm âlemine bakın; düşüncelerini, fikirlerini medeniyetin
 emrettiği değişiklik ve yükselmeye uydurmadıklarından ne
 büyük felâket ve ıstırap içindedirler. Bizim de şimdiye
 kadar geri kalmamız, en nihayet son felâket çamuruna batışımız
 bundandır. 5-6 sene içinde kendimizi kurtarmışsak zihniyetlerimizdeki
 değişmedendir. Artık duramayız. Mutlaka ileri gideceğiz;
 çünkü mecburuz. Millet açıkça bilmelidir, medeniyet öyle
 kuvvetli bir ateştir ki, ona kayıtsız olanları yakar, mahveder.
 İçinde bulunduğumuz medeniyet ailesinde lâyık olduğumuz
 yeri bulacak ve onu koruyacak ve yükselteceğiz. Refah, mutluluk
 ve insanlık bundadır.
 
 1925
 
 
 İnkılâbın temellerini her gün derinleştirmek, desteklemek
 lâzımdır. Birbirimizi aldatmayalım. Medenî dünya çok ilerdedir.
 Buna yetişmek, o medeniyet dairesine dahil olmak mecburiyetindeyiz.
 Bütün boş ve temelsiz sözleri ortadan kaldırmak lâzımdır.
 Şapka giyelim mi, giymeyelim mi gibi sözler mânasızdır.
 Şapka da giyeceğiz, Batının her türlü medenî eserlerini
 de alacağız. Medenî olmayan insanlar, medenî olanların ayakları
 altında kalmağa maruzdurlar.
 
 1925
 
 
 Ben, şimdiye kadar millet ve memleket iyiliğine ne gibi
 hamleler, inkılâplar yapmış isem hep böyle halkımızla temas
 ederek, onların ilgi ve sevgilerinden gösterdikleri samimiyetten
 kuvvet ve ilham alarak yaptım. Hedefimiz, gayemiz hep millet
 ve memleketimizin kurtuluşu, mutluluğu ve gelişmesidir.
 
 1925
 
 
 Şimdiye kadar yaptığımız işlerde ve aldığımız kararlarda
 bizi aldatan ve millet aleyhine neticelenen hiçbir şeyimiz
 yoktur ve gösterilemez. Milletimizi en kısa yoldan medeniyetin
 nimetlerine kavuşturmaya, mesut ve refahlı kılmaya çalışacağız
 ve bunu yapmağa mecburuz.
 
 
 1925
 
 
 Şu bilinsin ki, biz yabancılara karşı herhangi hasmane bir
 his beslemediğimiz gibi, onlarla samimâne münasebetlerde
 bulunmak arzusundayız. Türkler bütün medenî milletlerin
 dostlarıdır. Yabancılar memleketimize gelsinler; bize zarar
 vermemek, hürriyetlerimize güçlükler çıkarmaya çalışmamak
 şartiyle burada daima iyi kabul göreceklerdir. Maksadımız
 yeniden yakınlık meydana getirmek, bizi başka milletlere
 bağlıyan ilgileri arttırmaktır. Memleketler muhteliftir,
 fakat medeniyet birdir ve bir milletin gelişmesi için de
 bu yegâne medeniyete iştirak etmesi lâzımdır. Osmanlı İmparatorluğunu
 çöküşü, Batıya karşı elde ettiği zaferlerden çok mağrur
 olarak, kendisini Avrupa milletlerine bağlayan ilişkileri
 kestiği gün başlamıştır. Bu bir hatâ idi, bunu tekrar etmeyeceğiz.
 
 1923
 
 
 Biz, Batı medeniyetini bir taklitçilik yapalım diye almıyoruz.
 Onda iyi olarak gördüklerimizi, kendi bünyemize uygun bulduğumuz
 için, dünya medeniyet seviyesi içinde benimsiyoruz.
 
 
 Medeniyetin ne olduğunu başka başka tarif edenler vardır.
 Bence medeniyeti harstan ayırmak güçtür ve lüzumsuzdur.
 Bu noktai nazarımı izah için hars ne demektir tarif edeyim:
 
 Bir
 insan cemiyetinin a- Devlet hayatında; b- Fikir hayatında
 yani ilimde, içtimaiyatta ve güzel sanatlarda; c- İktisadî
 hayatta yani ziraatte, sanatta, ticarette, kara, deniz ve
 hava'ya ait ulaştırma işlerinde yapabildiği şeylerin sonucudur.
 
 1930
 
 
 Bir milletin medeniyeti denildiği zaman hars namı altında
 saydığımız üç nevi faaliyet sonucundan hariç ve başka bir
 şey olamıyacağını zannederim. Şüphesiz her insan cemiyetinin
 harsı, yani medeniyet derecesi bir olamaz. Bu farklar, devlet,
 fikir, iktisadî hayatların her birinde ayrı ayrı göze çarptığı
 gibi bu fark üçünün sonucu üzerinde de görünür. Mühim olan
 sonuçlar üzerindeki farktır. Yüksek bir hars, onun sahibi
 olan millette kalmaz, diğer milletlerde de tesirini gösterir,
 büyük kıt'alara şamil olur. Belki bu itibarla olacak, bazı
 milletler yüksek ve şamil harsa medeniyet diyorlar. Avrupa
 medeniyeti, şimdiki çağ medeniyeti gibi.
 
 1930
 
 
 Zulüm medeniyetle uyuşamaz. İstidatsızlık taaffa lâyık bir
 şey olamaz. Çünkü milletler işgal ettikleri arazinin hakikî
 sahibi olmakla beraber beşeriyetin vekilleri olarak ta o
 arazide bulunurlar. O arazinin servet kaynaklarından hem
 kendileri istifade eder ve dolayısiyle bütün beşeriyeti
 istifade ettirmekle görevlidirler. Bu prensibe göre bundan
 âciz olan milletler yaşama ve bağımsızlık hakkında lâyık
 olamamak lâzım gelir.
 
 
 1920
 
 
 Medeniyetin coşkun seli karşısında mukavemet boşunadır ve
 o, gafil ve itaatsizler hakkında çok amansızdır. Dağları
 delen, göklerde uçan, göze görünmeyen zerrelerden yıldızlara
 kadar herşeyi gören, aydınlatan, tetkik eden medeniyetin
 kudret ve yüksekliği karşısında ortaçağa ait zihniyetle,
 iptidaî uydurma hikâyelerle yürümeye çalışan milletler mahvolmağa
 veya hiç olmazsa esir ve aşağı olmağa mahkûmdurlar. Halbuki
 Türkiye Cumhuriyeti halkı, yenileşen ve olgun bir kütle
 olarak ilelebet yaşamağa karar vermiş, esaret zincirlerini
 ise tarihte görülmemiş kahramanlıklarla parça parça etmiştir.
 
 1925
 
 
 Benim kanaatim o idi ki, ve daima o oldu ki dünyada insan
 diye yaşamak istiyenler, insan olmak vasıflarını ve kudretini
 kendilerinde görmelidirler... Bu uğurda her türlü fedakârlığa
 razı olmalıdırlar. Yoksa hiçbir medenî millet, onları kendi
 sırasında ve safında görmek istemez.
 
 1926
 
 
 Bilirsiniz ki dünyada her kavmin, varlığı kıymeti, hürriyet
 ve bağımsızlık hakkı, sahip olduğu ve yapacağı medenî eserlerle
 orantılıdır. Medenî eser vücuda getirmek kabiliyetinden
 mahrum olan kavimler hürriyet ve bağımsızlıklarından soyunmaya
 mahkûmdurlar. Medeniyet yolunda yürümek ve muvaffak olmak
 hayatın şartıdır. Bu yol üzerinde ileri değil, geriye bakmak
 bilgisizliği ve ihtiyatsızlığı gösterenler, umumî medeniyetin
 coşkun seli altında boğulmağa mahkûmdurlar.
 
 1924
 
 
 Medeniyet yolunda muvaffakiyet yenileşmeğe bağlıdır. Sosyal
 hayatta, iktisadî hayatta, ilim ve fen sahasında muvaffak
 olmak için yegâne olgunlaşma ve ilerleme yolu budur. Hayat
 ve yaşayışa hâkim olan hükümlerin zaman ile değişme, gelişme
 ve yenileşmesi zaruridir. Medeniyetin ihtirasları, fennin
 harikaları, cihanı değişiklikten değişikliğe sürüklediği
 bir devirde asırlık köhne zihniyetlerle, maziye düşkünlükle
 mevcudiyetin muhafazası mümkün değildir. Medeniyetten bahsederken
 şunu da kesinlikle söylemeliyim ki medeniyetin esası, ilerleme
 ve kuvvetin temeli aile hayatındadır. Bu hayatta fenalık,
 muhakkak sosyal, iktisadî siyasî acze sebep olur. Aileyi
 teşkil eden kadın ve erkek unsurlarının tabiî haklarına
 malik olmaları, aile vazifelerini idareye yetenekli bulunmaları
 lâzımdır.
 
 1924
 
 
 Bağımsızlığını ve değerini dünyaya tanıtmak özellikleri,
 liyakatı ve kudreti taşıyan milletleri, medeniyet yolunda
 da hızlı ve başarılı adımlarla ilerlemek istidatları, kabul
 olunmak lâzımdır. Gerçi bir toplumun zamanla kökleşmiş örf
 ve âdetleri, hisleri ve inanışları mühimdir. Bu itibarla,
 toplumlar, önayak olacak fertler üzerinde, âdeta âmir ve
 hâkim bir tesir gösterirler. Fakat, yaradılıştaki istidat
 ve liyakati, gelişme ve yükselmeğe erişmiş milletler; medeniyetin
 bugünkü gelişmelerinden feyiz ve ilham almış aydın evlâtlarının
 sevk ve rehberliğiyle, mazide kaçırdıkları fırsatların doğurduğu
 gecikmeleri, telâfi çaresini bulmakta gecikmezler.
 
 
 1928
 
 
 Bugünkü Türk milleti, mâzinin en derin medeniyetlerinde
 kuruculuk iddia eden bu Türk kavminin bugünkü çocukları
 açık ve sağlam yolu bulmuşlardır.
 
 1930
 
 
 Memleket mutlaka asrî, medenî ve yepyeni olacaktır. Bizim
 için bu, hayat dâvasıdır. Bütün fedakârlığımızın faydalı
 bir sonuç vermesi buna bağlıdır. Türkiye, ya yeni fikirle
 donatılmış, namuslu bir idare olacaktır, veyahut olamıyacaktır.
 Halk ile çok temasım vardır. O saf kitle, bilmezsiniz, ne
 kadar yenilik taraftarıdır.
 
 1923
 
 
 Memleketimizi asrileştirmek istiyoruz. Bütün mesaimiz Türkiye'de
 asrî, binaenaleyh batılı bir hükûmet vücude getirmektir.
 Medeniyete girmek arzu edip de, batıya yönelmemiş, millet
 hangisidir? Bir istikamette yürümek azminde olan ve hareketinin
 ayağında bağlı zincirlerle güçleştirildiğini gören insan
 ne yapar? Zincirleri kırar, yürür.
 
 1923
 
 |