Arşiv Anasayfa Kitaplar Hakkında Bilgi ve Özetler
Sayfalar: 12
Ynt: Alaska'nın Peşinde - John Green By: masalsu Date: July 08, 2014, 05:34:02 AM
Teşekkürler
Ynt: Alaska'nın Peşinde - John Green By: Mrvnrbs Date: July 27, 2014, 03:43:18 AM
Teşekkürler
Ynt: Alaska'nın Peşinde - John Green By: pearl Date: December 08, 2014, 11:07:21 PM
Tesekkurler
Ynt: Alaska'nın Peşinde - John Green By: rosey Date: December 12, 2014, 07:30:15 PM
Teşekkürlerrr
Ynt: Alaska'nın Peşinde - John Green By: Bendis Date: February 08, 2015, 05:50:08 PM
Kitabın kapağı çok dikkatimi çekmişti, 320 sayfayı bitirene kadar ne çektim bi ben biliyorum Gülmek :) Alaska'yı çok merak ettim, ama öyle gizemli tipler hep yok mudur zaten hayatımızda? konunun içine girene kadar yazar baya bi cebelleşmiş. Hayatın, öbür hayatı, şimdiyi, gelmişi, geçmişi anlatmaya çalışmış ama bence başaramamış. Labirent çok bunaltıcı bir kelime bence, ben hayatı tanımlayacak olsam "Uzun ince bir yol" derdim. Oldukça sıkıcı geldi bana. Aşk var mıydı bilemedim, Tıknazın hissettiği aşk değildi bence..
Ynt: Alaska'nın Peşinde - John Green By: asii_ciceq Date: April 11, 2015, 10:39:29 PM
Tesekkurler
Ynt: Alaska'nın Peşinde - John Green By: Sanem. Date: October 31, 2015, 04:46:51 PM


Alaska'nın Peşinde - John Green
Puanım:7/10!


Artık anlıyorum ki ne kadar sevmesem de John Green kitaplarını okuyacağım.Hem de hepsini.İstemsizce.Zira bir baktım elimde Alaska'nın Peşinde ve ben kitabı yarılamışım.Ki bilirsiniz,Kağıttan Kentler faciası diye bir şey geçirmiştim.Bu durumdayken bu kitabı okumaya başlamam oldukça ilginç ve ironik oldu.
Kitabı genel olarak özetlemek istersek;Miles Halter (ki her okuduğumda istemsizce ad benzerliğinden dolayı Miles Archer'ı hatırladığım ve hüzünlendiğim) adında,insanların son sözlerini okumayı seven,asosyal ve "Büyük Belki"sini aramak için Culver Creek adında yatılı bir okula kayıt olan birinin yeni arkadaşlarını,hayata sordukları soruları  ve en sonunda hayattan çıkardıkları sonuçları okuyoruz.Alaska,Takumi ve Chip nam-ı diğer Albay'dan olışan bu grubun hayat ile mücadelesine,yaptıkları eşek şakalarına ve hayat hikayelerine tanık oluyoruz.Onları yakından tanıyoruz.
Sevmedim.Nefret de etmedim.Benim için orta halliydi.Ne Aynı Yıldızın Altında kadar hoşuma gitti ne de Kağıttan Kentler kadar  sevmedim.Orta halli bir John Green kitabıydı.Bazı yerlerde Kağıttan Kentler'i anınsatmadı değil.Ama yine de bir tık daha iyiydi.
Kitaba başlamadan epey bir önce "o gün" üzerine spoiler yemiştim.O malum spoiler'ı.Ve okuma şevkim kırılmıştı açıkçası.Ama bir baktım ki alıp okumaya başlamışım bile.Demekki spoilerlar kitap hakkında insanı heyecanlandırabiliyorlarmış (bayağı uzun geldi şu kelime sanki yanlıl yazmışım gibi...).Tabi bunu itiraf ettim diye de inadına spoiler da yedirmeyin canım.Aman ha!😂
Karakterleri,evet,sevdim diyebiliriz.Albay başta olmak üzere genel olarak sevdim.Yine bir karşılaştırma yapacağım ama Kağıttan Kentler'deki karakterle gibi değildi.O kitaptakileri sevmemiştim.Ama bu kitap,dediğim gibi iyiydi.
Vermeye çalıştığı hayat derslerini gayet sevdim.Örneklemeleri ve konunun gidişatı,bu kitabı John'un kaleminden çıktığını apaçık gösteriyor.Ama ne yazık ki bazı yerlerde çok kasmış gibi hissettim.Her neyse...
Sonuç olarak,normal bir John kitabıydı.John'u sevenler bu kitaba aşık olacaklar gibi hissediyorum. Ama benim gibi kalemini sevip de Kağıttan Kentler gibi çok sevilen bir kitabını sevmeyenler, bu kitabı da sevemeyecekler gibi hissediyorum. Evet,bugün çok hissediyorum 😂

***
"Bazen seni anlamıyorum," dedim.Bana bakmadı bile.Yalnızca televizyona doğru gülümsedi ve "Beni hiç anlamazsın.Olay da bu,"dedi.
***
"Yetişkinler yüzlerinde o alaycı, aptal gülümsemeleriyle "Gençler yenilmez olduklarını sanıyorlar" derken, ne kadar haklı olduklarını bilmiyorlar. Umutsuz olmamıza gerek yok çünkü hiçbir zaman tamir edilemeyecek kadar bozulmayız. Yenilmez olduğumuzu düşünüyoruz çünkü öyleyiz."
***
"İnsanlar yağmur olsaydı, ben serpinti olurdum, o ise kasırga."
***
"Flamingolu kravatı takabileceğimi sanmıyorum," dedi siyah çoraplarını giyerken.
"Durum göz önüne alınırsa,biraz neşeli kaçar," diye yanıtladım.
"Operaya takamıyorum," dedi Albay, neredeyse gülümseyerek. "Cenazeye takamıyorum. Kendimi asmak için kullanamıyorum. Kravatlar göz önüne alınırsa, biraz işlevsiz." Ona bir kravat verdim.

***
"Hepiniz keyif almak için sigara içiyorsunuz. Bense ölmek için içiyorum."
***
"Şöyle düşündüm: Korku bu: Önemli bir şeyimi kaybetmiştim, bulamıyordum ve ona ihtiyacım vardı. Birinin gözlüğünü kaybetmesi, gözlükçüye gitmesi ve ona dünyada hiç gözlük kalmadığının, gözlüksüz idare etmek zorunda olduğunun söylenmesi gibi bir korkuydu."
***
"Ve 'ani' ölüm nedir ki zaten? Bir an ne kadar sürer? Bir saniye mi? On mu? Kalbi patlayıp ciğerleri çökerken, beynine hava ve kan gitmezken, yalnızca saf panik halindeyken o saniyelerin acısı korkunç olmalıydı. Ani nedir ki? Hiçbir şey ani değildir. Anında hazır olan pilav, beş dakikada olur; anında hazır olan puding, bir saatte. Gözleri kör olan ızdırabın bir anının, tam olarak anlık hissedildiğinden emin değilim."
***
"Bütün hayatını labirentte mahsur kalıp bir gün oradan nasıl çıkacağını, bunun ne kadar müthiş olacağını düşünerek geçirirsin ve geleceği hayal etmek devam etmeni ama bunu hiç yapmamanı sağlar. Geleceği yalnızca o andan kaçmak için kullanırsın."



SiteMap - İmode - Wap2