0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Zihinsel Engelli Çocuğu Olan Aile  (Okunma Sayısı: 26286 Kere Okundu.)
« : Mart 07, 2012, 02:03:16 ÖS »
Avatar Yok

-o_o-GökhaNur-o_o-
*
Üye No : 17147
Nerden : İzmir
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 2158
Mesaj Sayısı : 4 756
Karizma = 12093



1. zihinsel engelli çocuk bir çok faktör nedeniyle dünyaya gelebilir; normal hamilelik gibi gözükse de anne bedenindeki kimyasal değişimler, sorunlu hamilelik, akraba evlilikleri, kan uyuşmaması gibi nedenlerin yanına bir dolufarklı şeyde eklenebilir...
nihayetinde bebek doğar, down sendromlu olarak dünyaya geldiyse yüzünün şeklinden anlaşılır birkaç ay içinde, spastik bebekler daha çabuk farkedilir, en zor ve dikkat isteyeni ise otistik ya da asperger sendromuyla doğan bebeklerdir...
bunca yıl onlarla çalışan biri olarak asıl canımı yakan şey bu çocukların aileleri oldu özellikle de babaları; cinsiyet ayrımcılığı yapmamak adına başlığı zihinsel engelli çocuğu olan baba olarak açmadım...
ama bu süreç içinde çocuğu zihinsel engelli diye eşinden boşananları, kaçıp gidenleri, karısına hiç yardımcı olmadığı gibi çocuğa ve eşine şiddet gösterenleri de bizzat şahit oldum...
normalde de çocuk büyütülürken babanın yardımı ve görevleri ataerkil toplumlarda sınırlıdır ancak bebek sorunluysa özel eğitim bakım ve çalışmalar ek olarak yaşama katılır...
annenin tek başına bebeğine bakması yetmez, ayrıca onu sosyalleştirmesi için özel eğitime götürmesi gerekir, fizyoterapistlerin, pedagogların, konuşma terapistlerinin kapısını çalmak zorundadır; maddi güçlüklerin yanı sıra bir de asıl ona yardımcı olması gereken eşiyle kocasıyla çocuğunun babasıyla uğraşır anne...
baba dirençlidir, o erkektir, ona göre zihinsel engel demek onun erkekliğine gücüne yapılmış bir hakarettir, kadın sorumludur bu hakaretten, kadın yapmıştır bu çocuğu böyle...
bazen inanmaz erkek, anneyi suçlar benim oğlum ya da kızım iyi der, size ne oluyor, benden sakat çocuk çıkmaz der...
her halukarda kadın tek başına savaşır erkekse kaçar gider; bazen içkiye sığınır, bazen başka aileler kurmak üzere kadının terk eder gider, bazen de sadece para verir ilgisini eksik eder...
zihinsel engelli çocuğu olan anneler mi?
bu annelerin çok büyük bir çoğunluğu psikiyatrik yardım almaktadır hayata ilaçlarla tutunmaya çalışmaktadır...




2. hiçbir soru bu aileleri " benden sonra, ben öldükten sonra ne olacak?" sorusu kadar kahredemez sanırım. herşeye alışılıp kabullenilir, birlikte yaşamın bir yolu bulunur, ancak o ana baba bilir ki; özürlü bir çocuğa kendileri dışında kimse bakmaz, bakamaz... üstelik bakılmaktan başka hiçbir seçeneği olmayan bir çocuktur bu. çok desteğe ihtiyacı olan ailedir.




3. tum fertlerinin su veya bu sekilde, kendi yasam haklarindan feragat etmek zorunda oldugu ailedir. yogun ilgi ve bakima muhtac engelli cocugun ebeveynler uzerindeki sorumlulugu sadece onlarin ruhsal dengelerine etki etmez, diger cocuklarini da etki altinda birakir. bu durum dolayi bazen bir nurolog anneye, diger cocuklarin ruhsal durumlarini goz onunde bulundurmasi icin bir takim nasihatler verdiginde, anneyi icinden cikilmaz imkansiz acilarin icine iter ve fakat icgudusel yasam gucune ayak uydurmak zorunda olmak onu mucizevi bir sekilde ayakta tutar, bu bazen kendi kendine telkin, bazen de ilaclar yardimiyladir. gunden gune gelisip kuvvetlenen zihinsel engelli cocugun bakimi zorlasirken, yaslanmakta olan ebeveynler icin hayat gitgide daha zorlasmakta, birbiri ardina gecen gunlerde, dis yardimlarin yoklugu ve yetersizligi nedeni ile aile fertleri anlatilmasi guc, karanlik bir dunyanin derinliklerine itmektedir. sosyal iliskiler kisitlidir. aile, ozellikle anne kendisine cizilmis daire icine kapanir, baba bir sekilde eve bakmakla yukumlu oldugu icin evden bir nebze de olsa uzaktir. bu uzaklik bazen onu, zaten kabullenilmesi guc durumu daha da guc bir duruma sokarak, evden uzaklastirir, tabii ki, engelli cocugunu gozune inanmayan, cocugun gelisimi icin kendini gucunun son noktasina kadar zorlayan babalar da var. ve ayni zamanda cocuga ve yuke tahammulunu yitirip evini terk eden anneleri de goz onune almak gerekir. engelli cocugun ic acitan karanlik gelecegi ve cok agir sartlar altindaki yogun bakimi hakkindaki dusuncelerimiz, disaridan bakildiginda, tahminler otesi yuzeysel bir derinlikte kalir, bu yuzden, cocuguna tahammul durumunu tuketmis insanlari yarginin kefesine koymadan once, buyuk bir titizlik ve aciklik icinde durum goz onune alinmalidir. aile gercekten zor bir hayat yasamaktadir, ve bu hayat bir iki gunluk degil butun bir omru kiskaclarinda mengeneye almis bir yasantidir. bu yuzden, sayin siyasi simalarin, bu konu uzerine onemle egilmeleri gerekir. turkiye nufusunda buyuk bir nufusu icine alan engelli vardir. ve fakat cogu zaman, cogunu disarda gormek mumkun olmadigi icin ( bir nevi sosyal baski ) medyada surekli mevzusu gecmedigi ve durum gozardi edildigi icin, cogumuz durumun ne kadar vahim sinirlara eristiginin farkinda degiliz. gonul istiyor ki, toplumda sivrilmis simalar, bir sekilde yardima gercekten muhtac insanlara dogru egilsin, yetersizlikleri her daim goz onune sersin ki, bir gun bir sekilde bazi gelismeler tek tek olusmaya baslasin. israrla lutfen (bkz: turkiye sakatlar dernegi) (bkz: zihinsel ozurlunun toplumdaki yeri)




4. zihinsel engelli ya da daha genel anlamiyla engelli cocuklari olan ailelerin durumu hangi ülkede yasadiklari, hatta ayni ülkenin hangi sehirlerinde yasadiklariyla yakinen ilgilidir.
genel olarak bu ailelerin "saglikli", engelsiz cogunlugun "normal" sayildigi, engellillerin norm- disi azinlik olarak kabul edildigi toplumlarda hayatlari oldukca zordur. zihin engelli cocuk dogduktan sonra yasanan aile ici hayal kirikligi, dünyanin sonu gelmis hissi yine ailenin daha önce engellillere nasil baktigi, kendi cinsiyet rollerini nasil algiladiklari, genel olarak yasam hakki ile ilgili neler düsündükleri ile vb.. daha bir dolu konuyla ilgilidir.
engellilerin de toplumun en az "engelsiz" sagliklilar kadar esit derecede parcasi oldugunu, hatta handicaplari nedeniyle toplumun sorumluluklari oldugunu ön görmek ve tüm gündelik hayati kolaylastirici önlemlerin alinmasi bu sorumluluklar arasindadir. daha cok kücük yaslarda engelli ve engelsiz cocuklarin bir arada olabilecegi ana okullari, okullarda özel personelle destekli ortak siniflar ön yargilari erken yaslarda , zaman icinde yok edecek önemli adimlardir ve iki taraf aileleri icin cok degerli tecrübelerdir.




5. hayatları boyunca çok farklı, acılı ve özverili uzunca bir deneyime seçilmiş ailedir...
bu çocuklar o kadar farklı ve kendi içlerinde her biri birbirinden öylesine değişiktir ki, onca öğrenci ve gözleme rağmen hala şaşırabiliyorum onları izlerken...
üstlerde de yazılmış türkiye'de önemli bir engelli gerçeği var, ister zihinsel ister bedensel engelli olsun; aslında asıl büyük sorun türkiye de yaşayan duygusal engelliler; yani bu çocuklara ve ailelerine hala uzaylı gibi bakıp hala parmağıyla gösterip hala ucubeymiş gibi davrananlar...
bunun nedeni de eğitimsizlik, yine yukarda işaret edilmiş- ilk entiriyi duygusallık ve üzüntüyle yazarken bir çok şeyi açıkta bıraktığımı sonradan yazılanları okurken farkediyorum- ülkemizde aktif eğitim yok, aktif eğitim demek zihinsel engelli,bedensel engelli ve normal sayılan çocukların bir arada eğitim gördükleri sistem; böylelikle çocuk zalimliği de ortadan kaldırılmış oluyor...
duymayan, görmeyen, ya da mental retarde dediğimiz sınır zeka seviyesinde çocuklar bir arada eğitim görüyor yurt dışında ve diğer çocuklarla kaynaşıp normal yaşam sürdürebiliyorlar, en azından onlara fırsat veriliyor...
türkiye'de bu eğitimi sağlayan tek okul enka; enkanın da yıllık eğitim ücreti 20 bin ytl üzerinde bir rakam...
türkiye de zihinsel engelli ailelerin ekserisi anadolu da yaşıyor; büyük şehirlerdekiler bir şekilde çareler arayabiliyorlar ama anadolu da yaşayanlar kaybolup, kaybedilip hayatlarını ya bi yere bağlı ya da annesiyle yaşlanarak sürdürüyor...
bir proje kapsamında çalışırken düzcede giresunlu bir aileyle görüşmüştüm, ailenin biri bedensel diğeri zihinsel engelli olan iki erkek çocuğu vardı, onları alıp istanbul'a götürmek istediğimizden, özel eğitimle tuvalet, yemek ve giyinmek gibi hayati ihtiyaçlarını tek başlarını yapabilmelerini sağlayacak hale getirebileceğimizden bahsetmiştim, aile düşüneceğini söyledi ertesi gün gittiğimde ise aile apar topar giresun'a göç etmişti, çocuklarını alacağımızdan korkmuşlar...
bu çocuklar tanrının gazabı laneti ya da adı her neyse o değil, bu çocuklar hemen hepimizin yaşayabileceği diğer çocuklardan hiç farklı olmayan bireyler...
aileler eğitimsiz, babalar bunu annenin kusuru olarak görüyor anneler ise boyunlarının borcu olduğunu, ölene kadar bakmak görevini yerine getireceğini söylüyorlar...
devlet ssklılara 330 ytl yani 8 seanslık özel eğitim ücretini ödüyor, gerisi ise aileye kalmış; bazı belediyeler duyarlı kendi bünyelerinde özel eğitim olanakları sağlıyorlar...
ancak gerçek şu ki türkiye'nin sınıfta kaldığı alanlardan biri de burası...

gelelim sözlüğe, açıkcası küçük türkiye olan ekşi sözlük de bu çocuklara tepkili, zeka özürlü çocuklarla yapılan diyaloglara her yazdığım entriden sonra ayar üstüne ayar alıyorum; asıl yapmak istediğim bu çocukların diğer çocuklardan farklı olmadığını bir kez daha göstermek...
zihinsel engelli çocuklar, normal sayılan çocuklardan farklı değil, onlar da çocuk, onlara fırsat vermemiz gerekiyor hepimizin, destekleyici olmak gerekiyor, yapıcı olmak, çünkü bu bir bulaşıcı hastalık değil bir süreçin sonucu bir hamilelik neticesinde hemen herkesin başına gelebilir....








6. çocukları bir şekilde "normal" olarak addedilen ailelerden; bir çok değişik durum ve yaşantı nedeniyle ayrılan ailedir.

her şey; yaşanılacak şeyler; -nasıl bir kültüre yahut aile yapısına sahip olunursa olunsun- aslında hepimizinkiyle aynı başlar.. görücü usulüyle; yahut çok uzun yıllar flört ettikten sonra bayıla bayıla evlenmiş olmak... hiç önemli değil.. hepimizin hayattan beklentileriyle aşağı yukarı aynı beklentilere sahip olan bireyler, hamilelikte; yahut sonrasında aniden bambaşka bir dünyada bulurlar kendilerini...

doğumla başlayan bu süreç; en kötüsü, oldukça belirsizdir.
kimi zaman tamamen "piyango", kimi zaman gebelikte kullanılan ilaç yahut keyif verici maddelerin kullanımı; kimi zaman doğumda gerçekleşen beklenmedik vakalar... bazen geç, bazen erken doğum... onların da çocukları kucaklarına verildiğinde büyük bir sevgiyle basıyorlar kucaklarına; belki de hiç bilemeden "bundan sonra ne olacak?" diye.. çocuk doktorlarının ve nörologların, -nedendir bilinmez- uzun uzadıya hastalığın ne olduğunu; neden olduğunu anlatmaması; her şeyi daha da bilinmezliğe sevkediyor ne yazık ki... (her çocuk doktoru yahut nörolog için söylemiyorum ancak gelen vakaların çoğu, çocuğunun hastalığının ne olduğunu, nasıl olduğunu ve ne olacağını bilmeden geliyor.. açıklama yapmak ve aileyi aydınlatmak "öncelikli" olarak doktorun görevidir.)

"zihinsel engel" dediğimiz şey; öyle karmaşık ve derinlikli bir konu ki; kimi zaman bilinen ve tanısı konmuş vakaların bile ne olduğu tam olarak çözülememiş oluyor ne yazık ki.. zihinsel engelli olarak addedilen çocuk hastalık ve sendromlarının -bildiğim ve şahit olduğum; hatta aslında sadece hatırladığım diyelim- kadarı bir kaç örneği ile şöyledir;

- joubert syndrome
- asperger sendromu
- dandy walker sendromu
- propionik asidemi
- hidrosefali
- mikrosefali
- makrosefali
- rett sendromu
- serebral paralizi
- asperger sendromu
- down sendromu
- otizm
- dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu
- frajil x sendromu
- williams sendromu
- west sendromu
- angelman sendromu
- klinefelter sendromu *

(hatırladıkça ve öğrendikçe ekleyeceğim)

*****bu sendrom ve hastalıkların bazılarında zihinsel gerilik olmayabilmektedir*****

ancak; çocuğun tüm gelişimleri birbiriyle paralel ilerlediğinden; birinin eksik yahut geç kalması durumunda diğerleri de gecikebilmektedir.)

aile; öncelikli olarak çocuğunun hastalığıyla ilgili olarak etraflı biçimde aydınlatılmalı; sorularına özenle cevap verilmelidir. eğer neyin ne olduğunu; ne olacağını bilirlerse; bu süreç içinde evlatlarına yardımcı olmak konusunda hem daha başarılı olabilir; hem de çocuğunun aldığı özel eğitim ve fiziktedavi-rehabilitasyon sürecinde uzmanlarla işbirliği içinde çalışmakta zorlanmayacaktır.

aileler aydınlatılmadığı zaman; oldukça ağır mental gerilik tanısı olsa bile çocuğu için hayaller kuran; bunlar olamayınca hem kendini, hem ailesini, hem çocuğunu yıpratırlar; özel eğitim ve fizik tedavi sürecinde uzmandan olamayacak şeyler beklentisinde olurlar haklı olarak.. çünkü gerçekleri bilmezler. yahut çocuğunun zihinsel gerilik düzeyi fazla olmayan bir aile; yok yere kendini üzer; endişe eder ve neticesinde çocuğa bu olumsuz duygularını ister istemez yansıtarak iyiye giden durumu kötüleştirebilir.

durumun ne olduğunu enine boyuna bilip; birbirine destek olarak bunu kabullenmiş ve yapabileceğinin en iyisini yapmaya çalışan aile; çocuğuna da maksimum düzeyde katkıda bulunacaktır.

tüm bu bilgiler ışığında; ilgili doktorların ve uzmanların iyi bir aile eğitimi ve psikolojik destek programı ile aileye destek olması gerekmektedir.




7. ışıkları kim kapattı?

"sahi, en son ne zaman aydınlık bir çay bahçesinde gazoz içtik? dert denen ummanı arkada bırakıp tüm benliğimle ne zaman kollarımın arasına aldım seni? lisedeyken sana papatya toplamıştım emekli albay arif'in kendine has bahçesinden. onca yediğim küfrün hatrına eline tutuşturduğumda bir demet emeğimi, gözlerinin içi gülmüştü...

sahi, en son ne zaman gözlerimizle gülüştük? sıcak bir yaz akşamında avuç terinden gelen ferahlığı duymayalı çok oldu. sesini duyduğumda uzaklardan, telefon kablolarından, ankara'nın karlı yollarına düşüp otostop çekmeyeli çok oldu. ve sarho olduğumuzda en sevdiğimiz şarkıyı söylerdik birbirimize. onun da miyadı dolalı çok oldu. halbuki sen ve ben güneşli güzel günler görecektik edip akbayram'ın berrak sesinden akan türküler eşliğinde...

sahi, en son ne zaman seninle kadehleri tokuşturup kırmızı burunlarımızı birbirine tokuşturup alkol kokulu akşamlarda gaydırıguppak türkülere eşlik ettik? halbuki sen gülmeyi ne çok severdin. benim senin o minik dudaklarını gülümsetmememi ne çok severdin. sevmeyi ne çok severdin be güzelim...

sahi, en son ne zaman bana seni seviyorum dedin?

yıllar geçti. evlendik, mutlu olduk. aşkımızı düğün akşamında arka plakaya yazılan yazılara bırakmadık. dağ gibi büyüttük yüreklerimizi birbirimizin kora kor yanan şefkatinde. ilk gecemizin meyvesiydi çağdaş... daha babasında vitamin iken koyduk onun ismini hatırlıyor musun? üniversite son sınıfta yürürken tunalı hilmi'de usulca girmiştin kolumun altına:

-çağdaş olsun ismi
-kimin?
-çağdaş bir dünyada olsun. yüzüne baktıkça aydınlanalım...
-bizim çocuğumuz mu?
-kimin olacak şapşal erkeğim. tabii ki de bizim...
-olsun anasını satayım. kız olursa da çağla olsun...
-aa yeşil erik satıyorlar..alsana bana!

şimdi üstünden on sene geçti bu hatıranın. içeride mışıl mışıl uyuyan bir çocuğumuz var. çağdaş var içeride. sabah uyanacak. ikimizin mahmur aşkının biriktirdiği yorgan altı sıcaklığının orta yerine atlayıp hınzır gülümsemesiyle bizi mutlu edemeyecek. sağ gözünü ufalayıp bir yandan pijamasının üstüne çıkan don lastiğini çekiştire çekiştire yanıbaşına gelip altına işediğini sana itiraf edemeyecek. ilkokulda kırmızı kurdela taktığı akşamı alev alev parlayan gözlerine bakıp kutlayamayacağız. mezuniyet töreninde cüppesinin uzun gelen tarafını içten katlayamayacaksın. ilk aşkını ve hüsranını bana anlatamayacak. huysuz bir ihtiyar olduğumda saçma sapan bir sebeple kalbini kırdığımda deli fişekliğiyle ceketini kapıp gecenin bir yarısı evden çıkıp gidemeyecek. evlendiği gün sevdiği kadının duvağını kaldırıp alnının orta yerinden öperken resmini çekemeyeceğiz...

beş gecedir hastanedeyiz. çağdaş kendi başına beslenemiyor, yürüyemiyor. sağ gözü doğuştan kör. üç yaşındaki bi çocuk zekasına sahip. iki kelimeden fazla cümleler kuramıyor. ama biliyor musun, çok güzel gülümsüyor... o kadar saf bakıyor ki gözlerimin içine, dağlar yıkılıyor, denizler taşıyor dünya başımda bir devran döndükçe dönüyor... şimdi o gülümseme kaybolmak üzere... destek yaşam ünitesine bağlı mücadele veriyor. soluk borusuna kaçan küçük bir yemek parçası ve beslenme yeteneğinin gelişmemiş olması bizi buraya getirdi. ellerim karımın ellerinde. karımın gözyaşları ceketimin eteğinde. bir umut doğsun diye sabah güneşinin gelmesini dört gözle bekliyoruz..."

sevgili sözlük yazarları,
lütfena artık birileri ışıkları kapatmasın. doğması beklenen güneşler kararmasın. türkiye'de milyonlarca bakıma muhtaç zihinsel özürlü çocuk yaşam mücadelesi veriyor. sosyal toplum olabilmenin asli sorumlulukları vardır. sosyal bir birliktelik için lütfen, günde bir paket sigaraya verdiğiniz para gibi cüzi bir miktarı zihinsel engelli çocukların daha rahat daha geliştirilebilir şartlarda yaşamaları için mücadele veren derneklere bağışlayın. iki kuruş versem ne olur deyip geçmeyin, hayatın kendisi zaten kaç kuruş?

beş kuruş etmez şu hayatta onların ışıklarını söndürmeyin...




8. isin maddi yonu acisindan ciddi bir sosyal guvenceye ihtiyaci olan ailedir bu. paraniz varsa eger, egitimin de, imkanlarin da en iyisini alabilirsiniz. paraniz yoksa cidden zordur. manevi acidan ise, derneklere ve paylasima ihtiyaclari vardir. etrafinda benzer bir ornek yoksa eger, basina kotu birsey geldiginde insan bunun sadece kendi basina geldigini dusunmeye yatkindir. neyi nasil yapacagini bilemez. her seyi el yordamiyla ogrenmeye kalkmak da epeyce sinir harbi yasatir insana ve zaman kaybettiricidir. bu yuzden ailelerin birbiriyle tanisabilecekleri, dertlerini paylasabilecekleri, bildiklerini degis tokus edebilecekleri bir ortamda bulusabilmeleri cok onemlidir. bu iki yon dusunuldugunde turkiye'de desteksiz ve yalniz birakilmis ailelerdir genelde bunlar...




9. kendi sağlıklarına da çok dikkat etmesi gereken bireylerden oluşan ailedir,çünkü kendilerinden sonra çocuklarının geleceğinin ne olacağını da düşünmek zorundadırlar.




10. ailenin, zihinsel engelli bir çocuğa sahip olduğunu öğrendikten sonra geçirdiği bazı evreler vardır:

ilki şok evresi: her kim olursa olsun, engelli bir çocuğa sahip olduğunda yaşayacağı travmatik durumdur. bu evreyi atlatamayan ebeveynlerin bir kısmında intihar vakaları bile yaşandığı görülmüştür. elbette destek çok önemlidir. özellikle anneye, verilecek manevi destekle ayakta durması sağlanacağından dikkat edilmesi gerekir.

ikincisi: reddetme evresi: şoktan çıkan aile fertlerinde yaşanan ikinci durum. "hayır bu çocuk benim olamaz" ya da "ben böyle bir çocuk dünyaya getirmiş olamam" gibi yorumlarla bu çocuğu reddetme başlar. işte kimi zaman özellikle de babalarda bu çocuğu ve dünyaya getiren anneyi terk etme durumu oluşur. kaçar, gider. anneyi suçlar ve asla istemez.

üçüncüsü: kabul etme evresi: en önemli evredir. artık şoktan kurtulmuş ailenin, engelli bir çocukla nasıl yaşaması gerektiğini öğrenmek zorunda olduğu ve bu çocuğa hayatlarının sonuna kadar bakmakla, onun ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlü olduklarını anladıkları andır. ve bunun için eğitime başlarlar. çocukla ilgilenecek her aile ferdi belli bir eğitimden geçer. yani profesyonel yardım alırlar.

engelli bir çocuğun eğitimi, ne kadar küçük yaşta başlarsa o kadar etkili olur. hayatını idame ettirebilecek kadar çok şeyi öğrenmesi engelli çocuk için önemlidr. engelli çocuk, ailesinin yardımı, sevgisi, ilgisi ile ayakta durur. engelli olan çocuğuna bu özveriyi gösteren aile, dünyadaki en kutsal insanlara sahip ailedir.




11. ailemden ayrı yaşadığım kısacık üç ay içerisinde alt komşumuzun dahil olduğu aile türüydü. geceleri ağlayan, sürekli anlamsız haykırışlarını duyduğumuz 6 yaşındaki ufaklığın farklı olduğunu evlerine oturmaya gitmeden evvel farketmiştik.

ilkokul 3 e giden ablası geldi bir gün kapımıza," matematik sınavım var, yardım eder misiniz" dedi. ben ders anlatırken, ev arkadaşlarım ağzını aramak istediler ufaklığın:
- kardeşinle aranız iyi galiba, hep sesinizi duyuyoruz.
- evet, oyun oynuyoruz biz.
- yaramazlık yapıyor mu hiç, üzüyor mu seni?
- yok, hiç üzmez.

bir kaç gün sonra evlerine misafir oldum. güleç yüzlü genç anne hevesle sorular soruyordu üniversite hakkında. yan gözle küçüğü izliyordum. geçen dakikalara rağmen tek kelime konuşmamıştı. çocukları çok severim, sevmek istedim onu; kendine yaklaştırmadı. gözlüklerimi almak istedi sonra, annesi uyardı beni: "dikkat et, kırabilir". sonra elimdeki anahtarı alıp saklamaya götürdü. bakışlarımı gören anne sakin bir ses tonuyla:
- kızım otistik...
dedi. o ana kadar adı konmamış bu "farklı"lık beni çok da rahatsız etmemişti. kardeşinin farklı oldugunu hissetmeyecek bir biçimde yetiştirilmiş ablası kardeşinin farklılığını bilmiyormuş, görmüyormuş gibi davranıyordu. en çok da bu hoşuma gitmişti işte, ablasının arkadaşlarım onu sorguladığında "o hasta" dememesi hoşuma gitmişti.
ufaklığın sakladığı anahtarı vermesini isteyince elimden tutup odasına götürdü beni. barbieli nevresim takımları olan iki küçük yataklı şirin bir odaydı burası. yattı sonra yatağına. ben gitmek isteyince izin vermedi, o uyuyana kadar başında bekliyormuş annesi.
evlerinden ayrılırken o annenin boynuna sarılmak istedim.




12. böyle bir ailenin ferdi olarak cok defa gelen misafirlerin soruları, bakışları, saçmalamaları karşısında aklımı yitirmediğime ve katil olmadığıma şükrediyorum... sakin olun! bu zamana kadar insan yediğini gören olmadı zihinsel engel siz insancıklar...




13. kardesin, zihinsel engelli kardesi icin, kendi gelecegine ait planlari gozardi edip, engelli kardesini korumaya ve onun bakimini ustlenmeye yonelik bir hayata adapte olmaya hazirlanmaya basladigi ailedir. zira bir insanin en dogal hakki, gozlerini kapatarak olmeyi dilemektir, zihinsel engellinin ebevynlerinden bu hak alinmistir cunku gelecegi karanlik kendine bakma gucu olmayan cocugunun ortalikta kalacagi, basina gelebiliceklerin korkunc korkulari anneye babaya huzur icinde olebilme hakkini tanimaz. o yuzden engellinin kardesi veya kardesleri gogsunu gerer bu da anne ve babaya tahammulu zor acilar yasatir. iste bu yuzdendir ki, zihinsel engellinin, gelecege yonelik hayatini garantiye alicak grup evlerinin tasarimi yasadigimiz caga orantili olarak artik baslamalidir!!!!!!!!! evet devlete pahaliya patlayan bir plandir ve fakat insancil sartlar altinda hayati idame ettirmek de zihinsel engellinin hakkidir. her zihinsel engellinin kardesi vardir, ona omru boyunca bakabilicek yakinlari vardir diye de bir kaide yoktur. anne ve babayi kaybeden ve kendi bakimini idame ettirebilicek bir gucu olmayan insanin gelecekteki yasam sansi ciddiyetle dusunulmesi gereken bir konudur.




14. hep ya ben ölürsem bu çocuğa kim bakacak düşüncesi zihinlerine asılı ailelerdir...
'-benim çocuğum biraz farklı diğer çocuklardan o hep çocuk kalacak, ondaki bu çocuksu yan bana da geçiyor bazen ama çoğu zaman ya bana bir şey olur da ortada kalırsa diye korkuyorum'
bu alıntıladığım bir annenin down sendromlu oğluna yönelik sözleri...
anlatacak çok şeyleri vardır hep; mesleki bir kaygıyla sanırım iş dışında yolda, parkta ya da herhangi bir yerde rastladığım zihinsel engelli çocukları olan ailelerin yanına gidiyorum, ilkin rahatsız oluyorlar sonra ilgimin acıma değil de yardım ve destek amaçlı olduğunu farkedince hemen anlatıyorlar...
diğer ailelerden farkı yok bu ailenin, sadece hiç büyümeyecek olan hepimizin ortak dileği olan hiç büyümemeyi gerçekleştirmiş çocukları var...
bu aileler hepimizden destek bekliyorlar...




15. çaresizliğin baş şehri. koridorda bekliyolar. ali girdi az önce: "abla çocuğun ellerini bağlamışlar arkadan" dedi. "nasıl?" dedim. kendine zarar veriyomuş, dedi. çıktım. dokuz yaşında henüz, klinik tip engelli çocuk, elleri arkadan bağlı ve süregen bağırmakta. acı idi hissettiğim. kırılıveriyor birden hayat; "herşeyiniz yerinde işte, elleriniz de kontrolünüzde..." "napıyosunuz, olur mu böyle?" dedim. çocuk kafasını duvara vurmaya başladı. kilitlendim. yıllar geçti hala "profesyonel" değilim. "dokuz yıldır böyle" dedi anne. gözlerine yaş inmişti, yorgundu ve yenik devam ediyordu hayat onun için. gözlerim doldu. susup odama geçtim. epeydir düşünüyorum. suratımda çocuk ceseti görmüş bir ifade; kırılmış hayata, tanrıya... "elin ayağın gibi senin" diyor ya şair, şiir bile yenik şimdi, dün iyi gelen dize, şimdi sızlatıyor içi...




16. zihinsel engelli olan çocuğa karşı sadece biraz daha ilgi ve özen göstermesi gereken ailedir.*

ayrica belirteyim;

- pazar sabahlari herkes geç uyanir, güzel bir kahvalti yapar
- zihinsel engelli cocuk kardeşiniz ise kardeş payı kelimesi anlamını kazanır. önce kardeş payı yapilir, sonra size düşen pay bir daha kardeş payı yapılır.
- aynı masada, hepberaber yemek yer
- zihinsel engelli cocuğun hastalanmasi, düşmesi, veya bir sebepten canının acıması durumunda, sizin canınız daha çok acır.
- bütün aile bireylerinin doğum günleri kutlanir, yilbaşinda hediyeler alinir, bayramda eller öpülür, harçlıklar alınır.
- aile kavramını biraz daha benimseyerek, birlikte yaşamaktan mutlu olurlar.
- zihinsel engelli çocuğun hayata katılma çabası, yaşama çabası ailenin diğer fertlerini motive eder.

sadece biraz daha ilgili ve dikkatli ailedir...

bunun dışında ufak* şeylerde aileyi çok mutlu edebilir.

zihinsel engelinden ötürü konuşamayan kardeşim 4 yaşında abi der ve 6 yaşındaki abisi* dahil olmak üzere bütün aile fertlerini ağlatır. uzunca bir süre her yeni kelimesinde dünyalar o ailenin olur.

annemin kelimeleriyle ilk konuşmasının etkisi :

"simdi de konusmaya agirlik vererek elimizden geleni yapacaktik.egitimcisi ayna karsisinda çalismamiz için bir program hazirladi. ayni uygulamaya o da günlük çalismalarinda baslamisti. bizim uygulamalarimiz pekistirmeye yönelik olacakti. evde, büyük bir aynanin karsisina yan yana oturuyor, önce agzimizi açip-kapatiyor, çenemizi her iki yana oynatip, agiz ve çene egzersizleriyle basliyorduk. çok hosuna gidiyordu. ayna karsisinda zevkle çalisiyorduk. ellerimize birer lolipop alip ayna karsisinda yaliyor, ardindan dilimizle dudaklarimizi yalayip dil döndürüyorduk. sikilmamasi için de çalismayi kisa sürdürüp, günde iki kez uyguluyorduk. bu dil hareketlerini yaz boyunca dondurma ile pekistirdik. daha sonra söylenmesi kolay sesli harfleri çalismaya basladik. bu çalismalarimizida egitimcimizin çalismalarina paralel olarak sürdürüyorduk. keçeli kalemle ünlü harfleri aynaya teker teker yazip çalismalarimiza devam ettik. çok güzel ögreniyordu. aynadaki harfleri gösterip agzimi isaret ediyordum. arkadan oglumun da bu hareketimi tekrarlamasini istiyordum. o da tekrarlayip gülüyordu. artik aynaya bütün sesli harfleri yazip gösteriyor, onun da söylemesini istiyordum. bu çalismadan bikmamasi için bir süre ara verdik. bu arada egitimcisi ile basit tek heceli kelimelere geçmislerdi. at, ot, ev, top, el, kek gibi. biz de evde hemen bunu uygulamaya geçtik. esim, kartonlara ev, top gibi nesnelerin büyük boy resimlerini yapip altlarina isimlerini yazdi. bunlarla çalisip söylemesi için zorluyorduk. bazi sesler çikariyordu, net degildi ama simdilik söylemek için çaba sarf etmesi yeterliydi. ilk kelimesini egitimcisine, hastanedeki çalisma odalarinda " el" olarak söylemisti. egitimcisi bana anlattiginda sevinçten ne yapacagimi sasirmistim. bu çalismalara esim aksamlari daha çok agirlik vermeye basladi. artik kelimeler agzindan dökülmeye baslamisti.

ev, top, atta, mam.. ben ne zaman; "anne" kelimesini söyleyecek diye sabirsizlikla bekliyordum. daha önce egitimcisine bir tek anne desin yeter demistim ve iste simdi "anne" diye mükemmel söylüyordu. dünyalar benim olmustu. bu sevincimin farkina varan oğlumda çok sık anne diyordu. ben sevindikçe oyun haline getirip gülüsüyorduk.

dudaklarindan çikan her kelime evimizde günün konusu oluyor, mutlulugumuzu kat kat artiyordu. "

not: bunu buraya yazmamin sebebi, zihinsel engelli cocuğu olan aile'nin teorik olarak, zihinsel engelli cocuğu olmayan aileden pek bir farkı yoktur.




17. bir alışveriş merkezine otistik olan çocuğuyla gittiğinde;

çocuğu civardaki kadınlardan birinin yanına gidip onunla iletişim kurmaya çalıştı ve ne yazık ki konuşamadığından anlamsız sesler çıkardı diye; kadının

"hanııııım hanım! çocuğuna sahip çıksana! deli midir nedir!!?"

demesine;

"evet deli ne var? allah allah, deli işte ne yapayım? al götür."

cevabını verebilen insanlardır. canlarına tak etmiş olabilir.. haksız da değillerdir. ne yapsın kadın? çocuğu otistik diye çıkmasın mı sokağa hiç? ha ben bunları buraya neden yazdım? mutlaka denk geliyoruz dışarda böyle özel çocuklara; "deli" değil onlar, sizi sinir etsinler diye de öyle davranmıyorlar.. biraz itina, biraz incelik, ne olur..




18. canımı acıtan toplum baskısına maruz kalan...
doğruluğun sınırlarını aradığımız şu günlerde beni düşünce girdaplarında dolaştıran davranışlar içinde çevre.
sokak insanın kendi toplumunu tanıyabildiği nadir yerlerden biri.sokaktayım yine her zamanki halimle kızgın yada sinirli değilim ama beni delirtecek va hatta cinayet bil işletecek denli acımasız insanlar bizim insanlarımız ve yollarda.çocuğuna dokunan down sendromlu bir meleği çığlıkları ile korkutan kadın hemen önümde.meleğin babası hınçla meleği oradan uzaklaştırıyor.kadını o zaman öldürsem hiç canım yanmayacak,üzülmeyeceğim. kendi çocuğu ile aynı kreşe gitmesini istemeyen üstün ırk yaratmış iddiası ile ortalıkta salınan ebeveyn müsvettelerine ne demeli. asıl onlar engelli, hayır engelli değil özürlü değil mi??
oğluma hamileyken çeşitli testler sonucu down sendromu riski çıktı ortaya hemen kendimi suçlamak ve ne yapacağım sorularına boğulmak arasında geçirmiştim amniyosentez sonucunu beklemeyi.oğlum sağlıklı ama o bekleme aşaması bile bana büyük yaralar açmayı başardı.
evladının nasıl yaşayacağını gören bilen ve bununla yaşayarak hergün ölen anna babaya bizim yaptığımız da gözümüzden uzak olamalarını istemek .biz sağlıklı ve dolu bağırsaklarımızla etrafta gerine gerine dolaşırken onlar geride kalmalı sokağa çıkmamalılar.bir bastırma bir yadsıma içindeyiz.bize olmasın ama bizden uzak dursunlar.onun için kaldırımlarımızda rampalar yok.evlerinde yaşasın engelliler.bizim alanımıza girmesinler.ya peki biz yada çocuklarımız öyle olsaydı.
cevap yok değil mi ?? düşüncesine bile tahamülümüz yok...
insanlar doğuştan yada sonradan engelli olabilir ama asıl onları beyin engellerimizle parçalarsak onları kaybederiz.asıl olayın başı ve sonu bu...




19. zihinsel engelli cocuklarin tumune bile ozel egitim saglanamiyor turkiye´de o yuzden bu istegim hayal ama, ozel egitim almasi gereken aileler. ilkokulda vardi zihinsel engelli bir sinif arkadasim. tabi ki sadece birinci sinifa geldi, bir sonraki sene kizin durumunu kabullenmisti sanirim ailesi,okulda gormedim, sokakta ailesiyle goruyordum bazen. yurume, konusma gibi sorunlari yoktu ama 7 yasindayken 2,5 -3 yasinda gibi konusuyordu. cok ilgilenmiyorduk. senenin sonlarina dogru okuma gunu gibi birsey duzenlendi. sinifta okuma yazma bilmeyen tek kisi oydu tabi ki. herkes ailelerin onunde birseyler okudu o kiz disinda. diger gun kiz okula geldiginde bir gozu mosmordu. muhtemelen babasi zihinsel ozru kabullenemedigi icin cocugun tembellikten okuma yazma ogrenmedigine inandirmisti kendisini. cocuklar da acimasiz oluyor, bir grup kizin cevresinde toplanip "e.... dayak yemis" diyerek sarki soylediler, turkan soray filmlerindeki zengin cocuklar gibi. kizin ne oldugunu anladigini bile sanmiyorum. gulumseyerek oylece oturdu aralarinda.







21. aile kendini sorgular neyi yanlis yaptim acaba diye. baba ictigim sigarami acaba der kendi kendine, anne acaba gec yaptigim dogummu buna neden oldu der. neden ararlar arastirirlar. hreseyden önce süphelenirlerdaha sonrasinda ignore ederler gercegii, ögrenirler , kabul ederler. bununla yasamayi kabul etmek bunun caresi olmadigini kabul etmek kadar zordur.




22. bazen insanlığın tamamen öldüğünü düşünen, düşünmekte haklı olan ailedir. örneğin; 2006 yılının son ayları. şu anda 11 yaşında west sendromu olan kız kardeşim o zamanlar 9 yaşında. kardeşim maalesef hastalığının geç teşhisi sebebiyle oturamıyor, yürüyemiyor, bizimle iletişime geçmeye çalışırken çıkardığı anlamsız sesler dışında konuşamıyor. bu anlamsız seslerin desibeli bazı zamanlarda yükselir ve bizim yapacak hiçbir şeyimiz olmaz. anne ve babamız o zamanlar yeni boşanmışlardı bende okulumun daha yakın olması sebebiyle bostancıya annemin yanına taşınmıştım. öss senem olması işin bonus kısmıydı.

bir gün saat 21 sularında kapı çaldı. kapıyı ben açtım karşımda 45 yaşlarında olması muhtemel bir adam vardı. bana anneanemle görüşmek istediğini söyledi. çağırdım. evin kapısıyla odamın kapısı hemen hemen bitişik olduğundan konuşmaya kulak misafiri oldum. adam alt komşumuzdu. kardeşimin seslerinden kızının rahatsız olduğunu "öss" için çalışamadığını söyledi. bunun üstüne 74 yaşındaki anneannem durumu anlattı hatta benimde öss için çalıştığımı ekledi. ancak adam onu ilgilendirmediğini ve avukat olduğunu gerekirse mahkemeye verip bizi evden attıracağını söyleyerek diyalogu bitirdi. bu konuşmaları duyan ben haliyle bütün gece sinir krizi geçirdim. daha sonra bu diyalog annemle birlikte bir kaç kez daha tekrarlandı. bu diyalogun tekrarlanışını her duyduğumda adamı öldürmek üzere evin kapısına yöneldim her seferinde ortamda bulunan herkes üzerime atladı.

en sonunda ben babamın evine taşındım annemde kardeşimin odasını değiştirerek durumu idare etti. bugün o eve her gittiğimde 9.katı geçerken orda inip o adamı öldürmek istiyorum. bir başka düşüncem ise kardeşimi nasıl daha iyi koşullarda yaşatabilirim...









24. aile için çook ama çooook zor bir durumdur.
maddi, iş yükü manasında degil manevi anlamda çok zordur.
yaşıtı çocuklar dışarıda eglenirken, evlenirken, çoluk çocuk sahibi olurken sizin evladınızın hala evde oturup 5 yaşındaki bir çocuk gibi davranması sizi kahreder çok üzer.
bütün bunların yanında düşünülmeyen ve tahmin bile edilemeyecek olan çocugun çektikleridir.
belki kendisi herşeyin farkındadır.
belki o da yaşıtlarından farklı oldugunu biliyordur.
asıl onun yaşadıklarına ne demeli.
eger yukarıda allah varsa umarım hepsine yardımcı olur, hepsine en iyisi ne ise onu yaşatır.
ben elim kolum bacagım kaşım gözüm saglam ve ailesinde herkes saglam birisi olarak "daha zengin, daha lüks" içinde yaşamak için allahtan yardım diliyorsam allah benim belamı versin.




25. sene 2002 yüzme eğitmeniyim
tıbben sağlıklı çocuğa sahip aile :
-hocahanım bizim ki niye takıma giremiyor , dersteyken bakıyorum ora buraya bakıyor kafası başka yerde geçen gün azarladım ,bak dedim sen niye dalga geçiyorsun orada ...
>beyefendi daha 7 yaşında ve yüzücü olmak veya bunu sevmek zorunda değil sadece yüzme öğreniyor eğer uygunsa biz yönlendiririz. ayrıca tabii ki eğlenecek, başka şeyler de öğreniyor düzenli yemek yemesi gerektiğini, çantasını düzenlemeyi , düzgünce yıkanmayı kendi kendine yetebilmeyi öğreniyorlar niye mutlu olmuyorsunuz yarış atı değil ki elinizdeki çocuk !!!!! bunlarla gelmeyin bana lütfen

tıbben zihinsel özürlü çocuğa sahip aile :
çocukları 16 yaşında oldukça iri, kurstaki diğer çocuklardan daha büyük olduğunun farkında benim bedenen ondan daha ufak olduğumun farkında. sağlıklı çocuklar 2 hafta içerisinde yüzmeyi öğrenip diğer stillere geçerken o 2,5 aydır burada , havuzun taşından elini çekemeyecek kadar çok korkuyor havuzun kenarında oturur halden havuzun içine girip kenarda durur halde getirmek iki haftamızı aldı .
belki de hiç öğrenemeyecek belki de boşuna çabalıyoruz belkide bir yıl sonra öğrenecek.
çok kuvvetlisin sen diyorum su seni niye korkutsun ki bak vurduğunda ikiye ayrılıyor sana nasıl birşey yapabilir. ben hemen yanındayım ama zaten bana ihtiyacın yok sen çok kuvvetlisin ..
birden benim için bir mucize gerçekleşiyor bir anda karar veriyor ve sadece beş metre yüzüyor.
tribünden izleyen annesinin sesin duyuyorum bağırıyor, bir yandan ağlıyor , allah razı olsun sizden hocahanım, allah ne muradın varsa versin , ne istiyorsan gönlüne göre versin.
yeter diyorum içimden ne olur sus , boğazıma birşeyler düğümleniyor. ne olur sus diyorum içimden çocuk gözlerimin dolduğunu görmesin , öyle davranmalıyım ki bu yapabildiği çok normal birşeymiş ve hep yapabilirmiş gibi.. öyle yapmalıyım ki daha çok cesaretlensin.

bağırmayı kesiyor ama bir ara tribüne baktığımda hala hıçkıra hıçkıra ağladığını görüyorum.

sedar'ın down sendromu var. 9 yaşında bir buçuk aydır kulacı nasıl atacağını gösteriyorum hiç suratıma bakmıyor. sadece köpüğü tutup ayak vurmasını seviyor , terliklerini sürekli ters giyiyor , sürekli babası giydiriyor. bir kızın daha down sendromu var yüzme köpüklerini yiyiyor durduramıyoruz elinden alıyoruz ağlıyor veriyoruz yiyiyor .
bak diyorum serdara senin köpükleri bu hatun sürekli ağzına sokup ısırıyor sen ısırılmış köpükle yüzücem diye uğraşıyorsun. eveeet işe yarıyor sinirlenilip köpük atılıyor. inanılmaz ne anlattıysam aynısını yapıyor hiç suratıma bakmadığı halde. iki haftadır terliklerini düz giyiyor son üç derstir kendisinin giyindiğini babası ağzı kulaklarına vararak anlatıyor .
köpükleri yiyen hanım kustu ama kusarakta olsa köpük yememesi gerektiğini öğrendiği için annesi çok mutlu bu kız 11 yaşındaydı..

onlar çocuklarının yapabildiklerinden mutluluk duyan ve övgüyle söz eden aileler çünkü onların çocuklarının yapa-bil-diği her şey mucize.

bir de etraftaki vicdansal engelli insanlar var ki onlar bu ailelere yaşamı zehir ediyorlar. onların allah cezasını versin demek istiyorum .

WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Zihinsel Engelli Çocuğu Olan Aile
« Posted on: Mart 29, 2024, 10:59:45 ÖÖ »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Zihinsel Engelli Çocuğu Olan Aile e-book, Zihinsel Engelli Çocuğu Olan Aile programı, Zihinsel Engelli Çocuğu Olan Aile oyunları, Zihinsel Engelli Çocuğu Olan Aile e-kitap, Zihinsel Engelli Çocuğu Olan Aile download, Zihinsel Engelli Çocuğu Olan Aile hikayeleri, Zihinsel Engelli Çocuğu Olan Aile resimleri, Zihinsel Engelli Çocuğu Olan Aile haberleri, Zihinsel Engelli Çocuğu Olan Aile yükle, Zihinsel Engelli Çocuğu Olan Aile videosu, Zihinsel Engelli Çocuğu Olan Aile şarkı sözleri, Zihinsel Engelli Çocuğu Olan Aile msn, Zihinsel Engelli Çocuğu Olan Aile hileleri, Zihinsel Engelli Çocuğu Olan Aile scripti, Zihinsel Engelli Çocuğu Olan Aile filmi, Zihinsel Engelli Çocuğu Olan Aile ödevleri, Zihinsel Engelli Çocuğu Olan Aile yemek tarifleri, Zihinsel Engelli Çocuğu Olan Aile driverları, Zihinsel Engelli Çocuğu Olan Aile smf, Zihinsel Engelli Çocuğu Olan Aile gsm
Yanıtla #1
« : Mart 03, 2015, 03:12:41 ÖÖ »
Avatar Yok

leitastani
*
Üye No : 162329
Yaş : Yok
Nerden : Ankara
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 4
Mesaj Sayısı : 297
Karizma = 8


Bence herkes, yazının hepsini okumalı.

teşekkürler.

.. "Viva La Fiesta" ..
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Zihinsel Engelli Kıza 5 Kişi Tecavüz Etti
Güncel Haberler
Salvatore 1 1057 Son Mesaj Eylül 21, 2009, 05:47:13 ÖS
Gönderen : KumraLım
Zihinsel Engelli Bireylere Dair
Engelliler Forumu
-o_o-GökhaNur-o_o- 0 854 Son Mesaj Mart 07, 2012, 12:44:26 ÖÖ
Gönderen : -o_o-GökhaNur-o_o-
Zihinsel Engelli Hastalara Müzikli Tedavi
Engelliler Forumu
-o_o-GökhaNur-o_o- 0 814 Son Mesaj Mart 07, 2012, 02:20:18 ÖS
Gönderen : -o_o-GökhaNur-o_o-
Zihinsel Engelli Çocuk Ve Ailesi
Engelliler Forumu
-o_o-GökhaNur-o_o- 0 776 Son Mesaj Mart 07, 2012, 02:29:05 ÖS
Gönderen : -o_o-GökhaNur-o_o-
Zihinsel Engelli Çocuğu/kişi Olan Ailelere Öneriler
Engelliler Forumu
-o_o-GökhaNur-o_o- 0 817 Son Mesaj Mart 08, 2012, 02:00:17 ÖS
Gönderen : -o_o-GökhaNur-o_o-


Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular