Önceki gece yayınlanan ‘Disko Kralı’, program sırasında yapılan ankete 32 binden fazla izleyicinin katılımıyla kendi tarihinde bir rekora imza attı.

Okan Bayülgen Tv8′e geçerek risk mi aldı? ‘Yok bu sefer yapamaz’, ‘Zamanı geldi, bırakıp gitsin’, ‘Kanal D’deki büyüsünü devam ettiremez’, ‘Bu adam deli mi kendini ateşe attı?’ gibi çok fazla önyargılı yaklaşım duydum Bayülgen’in Tv8′e geçişi sonrası… İşte bu hafta Kraliyet Ailesi’nin tüm programlarıyla ‘yapamaz edemez’ diyenlere en güzel cevabı verdi. Cumartesi gecesi yayınlanan ‘Disko Kralı’yla tahmin ediyorum ki Tv8, tarihi boyunca elde ettiği en yüksek reytingi aldı. Üç saatlik canlı yayın süresince, program sırasında yayınlanan ankete 32 binden fazla katılımcı olması ‘Disko Kralı’ tarihinin de rekoruydu. Program sonrası Okan Bayülgen twitter’dan yazdığı mesajla izleyenlere minnettar olduğunu belirtti zaten… Kraliyet Ailesi programlarını daha ilk haftadan ‘eskisi gibi değil’ diye eleştirenler oluyor. Bu da toplum olarak ne kadar sabırsız olduğumuzun bir göstergesi… Tabii benim de birçok eleştireceğim nokta var ancak genel anlamda Kraliyet Ailesi’nin tüm programları ‘objektif’ bir izleyici gözüyle benden sınıfı geçti.

Öncelikle stüdyonun dekorundan söz etmek istiyorum. Çok samimi… Stüdyo küçüldükçe sıcaklık artmış. Kanal D’deki o ihtişamlı büyük stüdyoyu tek kelimeyle ‘soğuk’ olarak nitelendiriyordum. Şimdi masa, seyirciler ve orkestra birbirine yaklaşınca tam bir ev ortamı oluşmuş. Hatta geçtiğimiz hafta yazdığım ‘Muhallebi Kralı’ yazımda da belirttiğim gibi stüdyonun dekoru bana ‘Makina’ döneminin samimiyetini hatırlattı. Tek kelimeyle mükemmel…

Zagaband’in geri dönüşü muhteşem oldu. Ancak ilk izlenimlerime göre, kamera Zagaband’i çok fazla görüntülemiyor program boyunca. Ayrıca Okan’ın onlara ‘Ayılaaaar’ diye takılmasını da özledik.

Işıklandırma sistemine gelecek olursak, twitter’dan takip ettiğim kadarıyla ışıkların çok aydınlık ve rahatsız edici olduğunu söyleyen izleyicilere cevap olarak Okan Bayülgen ‘LED ışık düzeninin kurulduğu stüdyolarla, bakkallarda satılan ampüllerle yarışıyorum’ diyecek kadar ‘zararsız’ aydınlatma kullandığını belirtiyor. Hakikaten de Okan’ın bu konudaki hassasiyeti ayrı bir tartışma konusudur…

Gelelim programda olana bitene…

‘Disko Kralı’ her şeyden önce bir eğlence programı. Elle tutulur bir sohbet ortamı olmasını kimse beklemesin. Kraliyet Ailesi’nin diğer dört programı gereğinden fazla sohbet içerikli zaten… Cumartesi geceleri dışarı çıkamayanları, evde oturmak isteyenleri, uykusu kaçıp derdi sıkıntısı olanları yanlız bırakmayacak ideal bir ‘kafa dağıtma’ programı. Geçtiğimiz sene çok kötü birkaç ay geçirdiğimde, ‘Disko Kralı’nın bana verdiği özel morali burada yazmaya kalksam ayrı bir yazı konusu çıkar. Tecrübeyle yaşayıp gördüm ki; insanın kafasına birşey takılıyken, ‘Disko Kralı’nın o şamatalı ortamı beş dakika bile olsa başka bir dünyaya götürmeye yeterli oluyor.

Eğlence programı konseptine en uygun konuklar olan Saba Tümer, Bay J, Sibel Meriç, Fatih Ürek ve Mustafa Üstündağ vardı Cumartesi gecesi. Burada tek eleştirmek istediğim nokta, ‘Disko Kralı’nda biraz aynı konuklar üzerinden gidildiği… Programı izlerken diğer yandan sosyal medyayı takip ettiğimde ‘Okan programa Sibel Meriç’i konuk ederek mi risk aldı?’ gibi söylemler okudum. İzleyici ‘Kraliyet Ailesi’nin tüm programlarını bütünüyle değerlendirmeden, ‘Disko Kralı’ndaki hani ‘fazla eğlenceli’ konukları görünce; ‘Okan bunun için mi Tv8′e geçti?’, ‘Kanal D’deki hoplayan zıplayan adam olmaktan bıktım sözünün arkasında durmuyor, Tv8′de aynı şeye devam ediyor’  eleştirileri yapılıyor. Bu sebeple ‘Disko Kralı’nın eğlenceli formatına rağmen her hafta birkaç ağır oturaklı sanatçının da konuk edilmesi gerektiğine inanıyorum. Zaten öyle oluyor da… Bu sadece sezonun ilk programının kutlamasıydı diyelim ve gözümüzü önümüzdeki haftalara çevirelim.

Ekibin önemli editörlerinden Zeki Enes Akkan ve Aziz Kedi’nin kendi yollarına gitmelerinin ardından, ‘Disko Kralı’ndaki skeç ve ‘malumatfuruş’ sorularının nasıl olacağını merak ediyordum. Hemen söylemek istediğim, yeni editörlere biraz daha şans vermemiz gerekiyor alışmak için. İyi bir iş çıkardıkları belli. Arkasında büyük emek var… Bunu görüyorum. Fakat yıllardır Aziz’le Enes’e alışan gözler, her skeçte onlardan bir iz arar oluyor. Nitekim uzun saçlı editörlerin ki onlardan birinin adı da tesadüfen ‘Enes’; fazlasıyla Aziz’le Enes’i andırdığını düşünüyorum. Özellikle Aziz ve Enes’in üzerinden birer karakter mi oluşturuldu yoksa ses tonları ve diksiyonlarıyla sahiden mi Aziz’le Enes’e benziyolar bilemiyorum…  Fakat ciddi gibi görünüp altında ironik espri bulunan hareketleri bile Aziz’le Enes’in aynısı…

‘Malumatfuruş’a gelecek olursak, bu hafta ekrandan izleyen bir izleyici olarak soru-cevapların yazıldığı yazıların biraz küçük olduğunu gözlemledim. Hani neredeyse o yazıları okumak göz doktorunun yaptığı ‘uzak gözlüğü’ muayenesine eş değer. Ayrıca yazılar çok hızlı akıyor, izleyici tam göremeden sıradaki soruya geçiliyor. Soruların içeriği ise ilk haftadan beni Aziz ve Enes’in yazdıkları kadar güldüremedi… Dediğim gibi şans vermemiz gerek yeni editörlere.

‘Disko Kralı’nın ‘şakadan şarkıcısı’ Ali Biçim’in Michael Jackson araklaması parçasına ilk başta ısınamasam da dinledikçe sevmeye başladım. Fakat yine de Özgür’ün ‘Kafanı Kırarım Köpek’ veya Nahide Ekengil’in ‘Alamazsın Sen Beni’ parçaları kadar sıcak bir şarkı değil…

Oldukça uzattım galiba yazıyı… Sıkılanlar olduysa tamam son paragrafa geldim. ‘Disko Kralı’ her zamanki gibi yüksek temposu, şamata sohbeti ve eğlenceli şarkılarıyla tam bir ‘Disko’ işte… Olması gerektiği gibi…