|
|
|
Elele olmak aynı aşkla...
Elele tutuşup iki küme olurduk çocuk oyunumuzda. Karşı kümeden birini seçerdik oy çokluğu ile…
O seçilen, elele tutuşanları şöyle bi süzerdi iyice, sonra elleri kimin daha zayıfsa, kim elini sımsıkı tutmuyorsa yanındakinin ona yönelir, olanca hızı, olanca gücüyle yüklenirdi, ellere…
Ayırabilirse elleri, birini alıp giderdi kendi kümesine… sayısı azalan küme kaybederdi oyunu… Şimdilerde elele veren görüldüğü yerde koparılıp, ayrılması gerektir, korkaklarca, korkudan…
Bir elin nesi var iki elin sesi vardır çünkü… Elele olunca karşı durmak, ayakta kalmak olasıdır. elele olunca korkmaz insan, üşümez,
***
Ben bir ağaç gibi dallarımın kırılıp toprağa batırıldığını görmek isterim dallarımın yepyeni ağaçlar olmasını tek yüceliğim, tek kutsallığım benim bir başıma ne işe yararım Dostum, Sevgilim, Kardeşim, Bacım neye yarar bir insan Tek Başına?
(Afşar Timuçin)
***
El tutunca eli, bilir ki değildir tek başına. Bilir ki yüreği gümbür gümbür çarpacak, kanı daha hızlı akacak. Duvar olacak çamurlu sulara… Yıkılmayacak, çamurun temizi kirletmesine izin vermeyecek. Bilir ki sımsıkı tutmazsa eller elleri çamura bulanacak dört bi yan…
Umudun yeşili solacak, sarının sıcağı sönecek. ak kara bağlayacak…. Ey, insan,ey yüreğini duyabilen, ey sevdalılar.. tutun artık ellerinizi birbirinizin. Korkmayın, kaçmayın. tutuşun ki tutuşsun karalar, aydınlıklara varalım elele… Aynı sevdalarla, aynı aşkla… Yoksa!
Aysel Çetinkaya, 10.02.2009, AydınElele Olmak
|