0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Yahudilerin Arap Topraklarından Toplu Göçü  (Okunma Sayısı: 786 Kere Okundu.)
« : Mayıs 17, 2013, 12:01:57 ÖÖ »
Avatar Yok

Asortik Hatun
*
Üye No : 3762
Nerden : İzmir
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 13388
Mesaj Sayısı : 22 841
Karizma = 58066


Yahudilerin Arap topraklarından toplu göçü

Yahudilerin Arap topraklarından toplu göçü 20. yüzyılda, başta Sefarad ve Mizrahiler olmak üzere, Yahudilerin Arap ve Müslüman ülkelerden kovulması veya toplu olarak ayrılmasına atıfta bulunmaktadır. Göç, 19. yüzyılın sonlarında başlamışsa da özellikle 1948 Arap-İsrail Savaşı'nın ardından ivme kazanmıştır.

1948 yılından 1970'lerin başına kadar, 800.000 ila 1 milyon Yahudi Arap ülkelerini terk etmeye zorlanmış ya da kaçmış; 1948-1951 yılları arasında 160.000, 1972'ye kadar da 600.000 Yahudi bu ülkelerden İsrail'e gelmiştir.[1][2][3] Mısır ve Libya Yahudileri ülkeden kovulurken, Irak, Yemen, Suriye, Lübnan ve Kuzey Afrika'dakiler Arap hükümetlerinin Yahudiler için fiziki ve siyasi bir güvensizlik ortamı yaratmaya yönelik eşgüdümlü çabaları sonucunda kendiliğinden ülkeyi terk etmiştir.[4] Bunların çoğunluğu, mal varlığını da geride bırakmaya zorlanmıştır.[2] 2002 yılı itibariyle, bu Yahudiler ile soylarından gelenler, İsrail nüfusunun yüzde 40'ını oluşturmaktadır.[3] Bu grubu temsil eden ana oluşumlardan biri olan Dünya Arap Ülkeleri Kökenli Yahudiler Örgütü'nün (WOJAC) tahminlerine göre, Arap ülkelerinden giden Yahudilerin varlıklarının toplam değeri bugün 300 milyar doların üzerinde iken,[5][6] Yahudilerin Arap ülkelerinde bıraktığı gayrımenkulün toplam büyüklüğü ise 100.000 kilometrekare ile İsrail Devleti'nin dört katına tekabül etmektedir.[1][6] Örgüt, Yahudilerin toplu göçünün Arap Birliği tarafından bilinçli olarak alınmış kasıtlı bir politika kararının sonucu olduğunu öne sürmektedir.[7]

Toplu göçün nedenleri



Cezayir'deki tüm Yahudilerin etnik temizliğe uğratılmasının ardından el konulan ve camiye çevirilen Büyük Oran Sinagogu.



Aden'den İsrail'e giden Yemen Yahudileri.



Mısır'ın İskenderiye şehrindeki Eliyahu Hanavi Sinagogu.

Arap dünyası, Arapça'nın ana dil olarak konuşulduğu 25 ülkeden oluşmaktadır. Sahra Çölü'nün kuzeyinde kalan ülkelerdeki Yahudi varlığının tarihi, M.Ö. 6. yüzyıldaki Babil Sürgününe kadar gitmekte, Arabistan dışında, Araplardan bin yıl kadar daha eskiye dayanmaktadır. Kimileri bu Yahudilerin de aslında Arap olduklarını düşünmektedir: bkz. Arap Yahudileri.

Bu grup içinde kalan Yahudilerin maruz kaldıkları baskı yüzünden göçü, 20. yüzyıldan önce başlamış, örneğin Yemen Yahudilerinin yüzde 10'u 1881 ve 1914 yılları arasında bugünkü İsrail topraklarına göç etmiştir. Öte yandan, 20. yüzyılda toplu göçün ölçeği ve bu cemaatlerin yitip gitmesi gerek Yahudi gerekse Ortadoğu tarihinde önemli bir değişime işaret eden bir kilometre taşıdır.

Yahudilerin toplu göçünü çevreleyen kesin koşullar, gerek Arap bölgeleri ve devletlerine gerekse zamana göre değişiklik gösterebilmektedirse de, Yahudiler genellikle birbirini tamamlayan iki kuvvetin arasında yakalanmıştır: Bunlardan biri Arap ülkelerinde bir azınlık olmanın getirdiği uzun süredir var olan ve giderek büyüyen zorluk ve güvensizlik; diğeri ise Siyonizm'in ve İsrail veya Batı dünyasında daha iyi bir yaşamın cazibesidir. Güvensizlik hissi, Arapların bağımsızlık mücadelesi ve Filistin'deki çatışma sürecinde daha da şiddetlenmiş, bu kimi durumlarda fiziki güç kullanılarak kovulmaya ve mal varlıklarına el koymaya kadar gitmiştir.

İkinci Dünya Savaşı sırasında, Fas, Cezayir, Tunus ve Libya'daki Yahudiler Nazi Almanyası ve Vichy Fransası'nın işgali altına girmişler ve çeşitli baskılara maruz kalmışlardır. Diğer bölgelerde ise Nazi propagandası Britanya veya Fransız yönetimi altındaki Arap nüfusunu etkilemeyi hedeflemiştir.[8] Nasyonal sosyalist propaganda, ırkçı antisemitizmin Arap dünyasına da ihraç edilmesine katkıda bulunmuş ve Yahudi cemaatlerini muhtemelen tedirgin etmiştir.[9]

1941 Haziran'ında, Irak'ta bir askeri darbe meydana gelmiştir. Yeni rejimin çökmesinin ardından, meydana gelen Yahudileri hedef alan pogromlarda 180 Yahudi hayatını kaybetmiştir. Ölümlerle sonuçlanan Yahudi karşıtı ayaklanmalar, 1945 yılında Libya'da, 1947'de Yemen ve Mısır'da, 1948'de de Fas ve Irak'ta meydana gelmiştir. Aynı zamanda, bağımsız Arap ülkeleri de Yahudilerin İsrail'e göçünü teşvik etmeye başlamıştır.[10][11][12] Yahudilere karşı Arapların düzenlediği pogromlar tüm Arap dünyasına yayılırken, özellikle Yemen ve Suriye'de yoğun ayaklanmalar yaşanmıştır. Libya'da, Yahudilerin vatandaşlık hakları ellerinden alınmış, Irak'ta mal varlıklarına el konmuştur. Ülkeden göç etmeye zorlanan Yahudilerin ise mal varlıklarını yanlarına almasına izin verilmemiştir. Son yıllarda, Yahudi savunma grubu JJAC, Yahudi nüfusun kovulması veya gitmeye zorlanması yönünde Arap Birliği üyelerinin kasıtlı bir politika benimsediği suçlamasını yapmıştır.[13]

1948-1949 yılları arasında, İsrail hükümeti 50.000 Yahudiyi Yemen'den gizlice, 1950-1952 yılları arasında da 130.000 Yahudiyi Irak'tan uçaklarla ülkeye getirmiştir. 1949-1951 yılları arasında ise 30.000 Yahudi Libya'dan İsrail'e kaçmıştır. Bu örneklerde, Yahudi nüfusun %90'ı, mal varlıklarını geride bırakmak zorunda olduklarını bilmelerine rağmen ayrılmayı seçmiştir.[14]

Gerek Yahudilerin Siyonizm'in etkisi yüzünden göç ettikleri gerekse de Arap ülkelerinde maruz kaldıkları baskılar yüzünden kaçtıkları yönünde iddialar ortaya atılmış olsa da,[15] o dönemde herhangi bir araştırma yapılmamıştır. Bu iddialar birbirleri ile çelişmediğinden de, bu iki nedeni etkin şekilde birbirinden ayırmak da mümkün değildir.

İsrailli yetkililerin İsrail'e göçü kamçılama teşebbüslerinde başvurduğu yöntemlere dair tartışmalı iddialar da ortaya atılmıştır. Tarihçi Moşe Gat, Irak'taki en ünlü örnekte, bombalamaların Siyonistler tarafından yapıldığı iddiasının eldeki kanıtlarla çeliştiğini ve her halükarda Irak Yahudilerinin toplu göçünü hızlandıranın bombalamalar değil, vatandaşlıktan çıkarma yasasının her an yürürlüğe girmesi tehdidi olduğunu savunmaktadır.[16] Norman Stillman ise, "Ne var ki, her iki taraf[ın] da gerçekten ikna edici bir kanıt sunama[dığını] ve bağımsız gözlemciler için konu[nun] halen tartışmalı" olduğunu savunmaktadır.[17]

1967 yılındaki Altı Gün Savaşı'nı takip eden birkaç yıl içinde, birçok Arap ülkesindeki Yahudi cemaatlerinden geriye çok az şey kalmıştı. 1948 yılında 800.000'in üzerinde olan Arap ülkelerindeki toplam Yahudi nüfus, 1991 yılında 16.000'e kadar inmişti.[18] Arap ülkelerindeki Yahudilerin büyük bir çoğunluğu günümüzdeki İsrail Devleti'ne göç etmiş,[18] 2003 yılı itibariyle, torunlarıyla birlikte (diğer Yahudi gruplarıyla karışık evliliklerden doğanlar da dahil olmak üzere) 3.136.436 kişi ile, İsrail'in Yahudi nüfusunun %61'ini oluşturmuştur.[19]

Yahudi göçmenlerin topluma entegre edilmesi

Toplam sayısı 900.000'e yaklaşan Yahudi mültecilerin 680.000'e yakını İsrail tarafından alınmış, geriye kalanlar ise başta Fransa olmak üzere Avrupa'ya ve Amerika kıtasına gitmiştir.[20][21]

İsrail'e gelen yüz binlerce Yahudi mülteci, İbranice'de ma'abarot (transit kampları) adı verilen çok sayıdaki çadır kente geçici olarak yerleştirilmiştir. Bu transit kampları, 1963 yılına kadar varlığını korumuştur. Bu nüfusun zaman içinde, Birleşmiş Milletler'e bağlı çeşitli mülteci örgütlerinden hiçbir yardım alınmaksızın İsrail toplumunun içine alınması ve entegre edilmesi kayda değer bir lojistik başarıdır.

Bununla birlikte, söz konusu göçmenlerin toplumun içine alınması sırasında sorunlar da yaşanmıştır. Mültecilerin çoğu yeni baskın kültüre ve yaşam tarzlarındaki değişime uyum sağlamakta zorluk çekmiş, mültecilere karşı ayrımcılık yapıldığına dair de birçok iddia ortaya atılmıştır. Bu hissiyat, 1971 yılında İsrailli Kara Panter hareketinin başını çektiği protestoların patlak vermesine yol açmıştır.
Yahudi mültecilerin haklarını savunan gruplar

Arap ülkeleri kökenli Yahudi mülteciler adına hareket eden bazı savunma grupları da bulunmaktadır.

Arap Ülkelerinden Gelen Yahudiler için Adalet (Justice for Jews from Arab Countries) adlı kuruluş, 1948 yılındaki Arap-İsrail Savaşı yüzünden zarar gören Arap ülkesi kökenli Yahudilerin haklarının güvence altına alınmasını ve zararlarının tazmin edilmesini sağlamayı amaçlamaktadır.[22]

Ortadoğu ve Kuzey Afrika Kökenli Yahudiler (Jews Indigenous to the Middle East and North Africa, JIMENA) örgütü, evlerini ve mal varlıklarını terk etmek zorunda bırakılan, vatandaşlık hakları ellerinden alınan Ortadoğu ve Kuzey Afrika asıllı 900.000 Yahudinin tarihi ve kötü durumu ile ilgili kamuoyunda bilinç yaratmaktadır.[23]

Tarihi Mısır Yahudileri Cemiyeti (Historical Society of the Jews from Egypt)[24] ve Uluslararası Avrupa Yahudileri Birliği (International Association of Jews from Egypt).[25]

Babil Yahudiliği Mirası Merkezi (Babylonian Jewry Heritage Center)[26]

2008 Mart'ında, "tarihte ilk defa, ... Arap ülkesi kökenli bir Yahudi mülteci" Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi'ne çıkmıştır. Libya kökenli bir Yahudi mülteci ve aynı zamanda JIMENA'nın da kurucusu olan Regina Bublil-Waldman, "BM İnsan Hakları Konseyi'ne büyükannesinin Libya'da giydiği gelinlik içinde çıkmıştır."[27] Arap Ülkelerinden Gelen Yahudiler için Adalet kuruluşu da, BM İnsan Hakları Konseyi'ne Yahudilerin Arap ülkelerinde karşı karşıya kaldığı ve bu kişileri kurtuluşu başka yerlerde aramaya zorlayan yoğun baskılar ile ilgili bir rapor sunmuştur.

2008 Temmuz'unda, Birleşik Krallık'ta İşçi Partisi Milletvekili John Mann ve Swansea'dan Lord Anderson tarafından, Arap Ülkelerinden Gelen Yahudiler için Adalet (JJAC) teşkilatı ve Britanyalı Yahudilerin Temsilcileri Kurulu işbirliği ile gerçekleştirilen Avam Kamarası ve Lordlar Kamarası'nın ortak oturumunda, Kanadalı Milletvekili Irwin Cotler, "Arap ülkeleri ve Arap Birliği 1948 yılında, İsrail'e karşı saldırgan bir savaş başlatmakta ve toprakları üzerindeki Yahudi vatandaşlarına yönelik insan hakları ihlallerinin gerçekleştirilmesindeki rollerini kabul etmelidirler," demiştir. Cotler, Jewish Refugees from Arab Countries: The Case for Rights and Redress (Arap Ülkelerinden Gelen Yahudi Mülteciler: Bir Haklar ve Tazmin Vakası) başlıklı bir rapordaki kanıtlara gönderme yapmıştır. Rapor, ilk defa, Arap ülkelerinde Yahudi nüfuslarını hedef alan devlet güdümlü —Nürnberg benzeri yasaları da içeren— bir baskı ve zulüm şablonunun varlığını belgelemiştir.[28]

Arap ülkelerinden göç eden Yahudilerin haklarını savunan bir diğer kayda değer isim de, kendisini bir Mısırlı mülteci olarak gören ve bunun bakış açısını şekillendiren bir deneyim olduğunu dile getiren tarihçi Bat Ye'or'dur.

Tazminat konusu

İsrail devletinin resmi pozisyonu, Arap topraklarından gelen Yahudilerin mülteci statüsünde oldukları şeklindedir. İsrail'e göre, bu kişilerin geldikleri ülkelerde bıraktıkları mülkleri üzerindeki hakları halen geçerlidir.[29]

Bununla birlikte, Arap topraklarından gelen Yahudi göçmenlerin mülteci olarak kabul edilmesi gerektiği iddiası, çeşitli kesimlerden farklı tepkiler almıştır.

İsrail Parlamentosu Knesset'in eski üyelerinden, Irak doğumlu Ran Cohen şöyle konuşmuştur: "Şunu söylemem gerekiyor: Ben mülteci değilim. Ben buraya Siyonizm'in emri üzerine, bu toprakların beni çekmesinden, kefaret fikrinden ötürü geldim. Kimse beni mülteci olarak tanımlayamaz." İşçi Partisi'nden eski Knesset başkanı Yemen doğumlu Yisrael Yeşayahu ise şöyle diyordu: "Bizler mülteci değiliz. [Kimilerimiz] bu ülkeye devlet doğmadan önce geldi. Son derece idealist emellere sahiptik." Yine İşçi Partisi'nden eski bir Knesset Başkanı, Irak doğumlu Şlomo Hillel de şunu iddia ediyordu: "Yahudilerin Arap topraklarını terk edişini mülteci durumuna düşmek olarak görmüyorum. Onlar, Siyonistler olarak gelmek istedikleri için buraya geldiler."[30]

Ortodoks Sefarad Partisi Şas son olarak Yahudi mülteciler için Arap devletlerinden tazminat istemeye yönelik niyetini açıklamıştır.[31]

Yahudilerin Arap topraklarından toplu göçü ile Filistinlilerin toplu göçü arasındaki bağlantının türü ve derecesi de tartışma kaynağıdır. Savunma grupları her iki süreç arasında güçlü bağlantılar olduğunu öne sürmüş, hatta bunlardan bazıları iki meselenin birbirinden ayrılmasının adil olmadığını iddia etmiştir.[32][33][34][35]

1947 yılından bu yana Arap ülkelerinden kaçan Yahudilerin uğradığı zararı, 2007 değerleri ile, 6 milyar dolar olarak hesap eden Holokost tazminat uzmanı Sidney Zabludoff'a göre Filistinli Arap mültecilerin kaybı ise 3,9 milyar dolar düzeyinde kalmaktadır.[36]
Yahudi Nakba'sı

Filistinlilerin Nakba (Felaket) söylemine tepki olarak, İsrail Devleti'nin kurulmasını izleyen yıl ve onyıllarda Arap ülkelerinde baskı gören ve buralardan kovulan Yahudilere atfen de "Yahudi Nakba'sı" tabiri giderek artan şekilde kullanılmaktadır.

Kendisi bir Mizrahi Yahudisi olan İsrailli köşe yazarı Ben Dror Yemini şöyle yazıyordu:[37]

Bununla birlikte, bir Nakba daha var: Yahudi Nakba'sı. Aynı yıllarda [1940'lar], Müslüman ülkelerdeki Yahudiler yaygın katliamlara, pogromlara maruz kalmış, mülklerine el konulmuş ve yaşadıkları topraklardan kavulmuşlardır. Tarihin bu sayfası karanlıkta bırakılmıştır. Yahudi Nakbası Filistin Nakba'sından daha kötüydü. Aradaki tek fark ise, Yahudilerin bu Nakba'yı kuruluşlarına temel aldıkları bir etosa dönüştürmemiş, hatta bunun tam aksini yapmış olmalarıdır.

Mısır Yahudileri Dünya Kongresi'nin başkanı Profesör Ada Aharoni de, "Peki ya Yahudi Nakba'sı ne olacak?" başlıklı makalesinde, "Yahudilerin Arap devletlerinden kovulması hakkındaki gerçeği sunmalıyız," diyor. Bunun yapılması, Filistinlilerin "acı çeken kurbanların sadece kendileri olmadığının farkına varmasını [ve] kurban olma hislerinin ve reddiyeciliklerinin azalmasını sağlayacağından" gerçek bir barış sürecinin başlamasını da kolaylaştıracaktır.[38]

Ayrıca, Kanadalı milletvekili ve uluslararası insan hakları hukukçusu Irwin Cotler da "çifte Nakba"dan bahsetmiştir. Cotler, Arap devletlerinin Yahudi devletini reddetmesini, yeni kurulan ulusu ortadan kaldırmak için kalkıştıkları istilayı ve kendi Yahudi nüfuslarına verdikleri cezayı eleştirmektedir:[39]

Dolayısıyla, sonuçta da bir çifte Nakba yaşanmıştır: sadece Filistinli Arapların çektikleri acılar ve bir Filistinli mülteci sorununun yaratılması değil, aynı zamanda İsrail'e ve Arap ülkelerindeki Yahudilere karşı gerçekleştirilen saldırılar ile, çok daha az bilinen, ikinci bir grup mültecinin, yani Arap ülkelerinden gelen Yahudi mültecilerin de yaratılması.

1948 ve 2008 yıllarında Arap ülkelerindeki Yahudi nüfus
Ayrıca bakınız: İslam hakimiyeti altında yaşayan Yahudilerin tarihi


1945 yılında, Arap dünyasının dört bir yanındaki cemaatlerde yaşayan 758.000 ila 866.000 Yahudi (bkz. aşağıdaki tablo) bulunuyordu. Bugün, bu sayı 8.600'ün altındadır. Libya gibi, nüfusunun yaklaşık yüzde 3'ü Yahudi olan kimi Arap devletlerinde, artık bir Yahudi cemaati bulunmamaktadır; diğer Arap ülkelerinde kalan Yahudilerin sayısı ise ancak yüzlerle ifade edilebilmektedir.
Arap Ülkelerindeki Yahudi Nüfusu: 1948 ve 2001/2008 Ülke veya bölge 1948'deki Yahudi
nüfus Yahudilerin toplam
nüfusa oranı, 1948 Tahmini Yahudi
nüfus, 2001[40] Tahmini Yahudi
nüfus, 2008
Aden 8.000[41] ~0
Bahreyn 550-600[42] %0,5 36 yaklaşık 30 kişi kalmıştır.[43]
Cezayir 140.000[41][44] %1,6 ~0
Fas 250.000[44]-265.000[41] %2,8 5.230 7.000'den az.[45]
Irak 135.000[41]-140.000[44] %2,6 ~200 Bağdat'ta 7-8, toplamda ise 100 kişiden az kalmıştır.[46]
Katar ? ? ? Birkaç Yahudinin olduğu bildirilmiştir.[47]
Libya 35.000[44]-38.000[41] %3,6 0
Lübnan 5.000[41]-20.000[48] %0,4-2 < 100 Beyrut'ta 40 kişi civarında.[49]
Mısır 75.000[41]-80.000[44] %0,4 ~100 100 kişiden az kalmıştır.[50]
Suriye 15.000[44]-30.000[41] %0,4-0,9 ~100 30 kişiden az kalmıştır.[51]
Tunus 50.000[44]-105.000[41] %1,4-3,0 ~1.000 2004 tahminlerine göre, 1.500 kişi kalmıştır.[52]
Yemen 45.000[44]-55.000[41] %1,0 ~200 birkaç yüz kişi kalmıştır.[53]
Toplam 758.000 – 881.000 <6.500 <8.600
Arap olmayan Müslüman ülkelerdeki Yahudi Nüfusları: 1948 ve 2001 Ülke veya bölge 1948'deki Yahudi
nüfus Yahudilerin toplam
nüfusa oranı, 1948 Tahmini Yahudi
nüfus, 2001 Tahmini Yahudi
nüfus, 2008
Afganistan 5.000 1[54]
İran 70.000-120000,[55] 100.000, 140.000–150.000 11.000-40.000 40.000 kişiden az kalmıştır.[56]
Pakistan 2.000 N/A
Türkiye 80.000[57] 18.000-30.000[58]

Bahreyn

Ana madde: Bahreyn'deki Yahudilerin tarihi

Önemli bir bölümünü, 20. yüzyılın başlarında Irak'tan ülkeye gelen göçmenlerin torunlarının oluşturduğu Bahreyn'deki küçük Yahudi cemaatinin 1948 yılındaki nüfusu 600 kişiydi.

29 Kasım 1947 tarihinde, Filistin'in Taksimi ile ilgili BM'de yapılan oylamanın hemen ardından, Arap dünyasında 2-5 Aralık tarihlerinde oylamaya karşı gösteriler düzenlenmesi çağrıları yapılmıştı. Bahreyn'deki gösterilerin ilk iki günündeki taşkınlıklar Yahudilere taş atılması ile sınırlı kalırken, asıl fırtına 5 Aralık'ta kopmuş, başkent Manama'daki güruhlar, Yahudilerin ev ve işyerlerini yağmalamış, sinagogu tahrip etmiş, karşılaştıkları Yahudileri dövmüş ve yaşlı bir kadını öldürmüşlerdir.[59]

Sonraki birkaç on yıl boyunca da, Yahudilerin büyük kısmı ülkeyi terk ederek diğer ülkelere, özellikle de İngiltere'ye göç etmiştir. 2006 itibariyle, ülkede sadece 36 Yahudi kalmıştır.[60]

Bugün Bahreyn'deki Yahudiler ile Müslümanlar arasındaki ilişkiler genellikle iyi olarak nitelendirilmektedir. Bahreyn, Arap Yarımadası'nda belirli bir Yahudi cemaatine ev sahipliği yapan, Körfez bölgesinde ise bir sinagoga sahip tek ülkedir. Şehir merkezindeki mağazasında elektronik ve elektrikli cihazlar satan cemaat üyesi Rouben Rouben, "Müşterilerimin yüzde 95'i Bahreynli ve devlet en büyük kurumsal müşterimiz. Hiçbir şekilde ayrımcılığa uğradığımı düşünmedim," diyor.[60]

Cemaat üyeleri, sivil toplumda başat bir rol oynamaktadırlar: Ebrahim Nono 2002 yılında Bahreyn parlamentosunun üst kamarası olan Danışma Konseyi'ne atanırken, Bahreyn İnsan Hakları Gözetleme Cemiyeti adlı insan hakları grubunun başında da bir Yahudi kadın bulunmaktadır. Yahudi Telgraf Ajansı'na göre, ülkedeki aktif Yahudi cemaati "Bahreynli yetkililer için bir gurur kaynağı"dır.[60]

Bahreyn'deki 2006 genel seçimlerinde, bazı adaylar Yahudilerin oyunu almak için özel bir çaba göstermiştir; Solcu Ulusal Demokratik Eylem partisinin Başkan Yardımcısı Munira Fakhro, İsa şehrinde yerel basına şunları söylüyordu: "Benim seçim bölgemde yaşayan 20 ila 30 Yahudi'nin de yararına çalışarak onların yaşam standartlarını yükselteceğim."[61]

Cezayir

Ana madde: Cezayir'deki Yahudilerin tarihi



Cezayirli bir Yahudi, 19. yüzyıl sonu.

Cezayir'deki Yahudi cemaatinin neredeyse tamamı ülkenin 1962 yılında bağımsızlığını kazanmasının ardından ayrılmıştır. Cezayir'deki 140.000 Yahudi, 1870 yılından beri Fransız vatandaşıydı (1940 yılında kısa süreliğine Vichy Hükümeti tarafından bu hakları alınmıştır) ve büyük bölümü Fransa'ya göç ederken, bir kısmı da İsrail'e gitmiştir.[62]

1990'lardaki kanlı Cezayir İç Savaşı'nın—özellikle de isyancı Silahlı İslami Grup'un (GIA) 1994 yılında ülkedeki tüm gayrımüslimlere karşı savaş ilan etmesinin— ardından, ağırlıklı olarak başkent Cezayir'de, daha az sayılarda da Blida, Konstantin ve Oran şehirlerinde yaşayan bin civarındaki Yahudinin büyük bölümü de ülkeden göç etmiştir. Cezayir şehrindeki sinagog 1994 yılından sonra terk edilmiştir. Bu Yahudiler, 1962 yılında, ülkede kalmayı tercih eden sadece 10.000 Yahudiden geriye kalanları temsil ediyordu.

Kuzey Afrika'dan Fransa'ya gerçekleşen Yahudi göçü, nüfusunun %25'ini Holokost sırasında kaybeden Fransız Yahudi cemaatinin de yeniden dirilerek bugün itibariyle dünyadaki en büyük üçüncü cemaat haline gelmesini sağlamıştır. [63]

Son yıllarda, Fransa'dan İsrail'e kayda değer bir Yahudi göçü yaşanmaktadır.[64]

Fas

Ana madde: Fas'taki Yahudilerin tarihi



Fas'ta Yahudi Düğünü. Eugène Delacroix, Louvre, Paris.

İkinci Dünya Savaşı sırasında, Fas'taki Vichy rejimi ülkedeki Yahudilere karşı ayrımcı yasalar geçirmiştir. Buna göre, örneğin Yahudilerin hiçbir şekilde kredi kullanmasına izin verilmemiş, Avrupalıların yaşadığı mahallelerde ev veya işyeri sahibi olan Yahudiler buralardan çıkartılmış, hukuk veya tıp gibi meslekleri icra etmesine izin verilen Yahudilerin oranı yüzde 2 ile sınırlandıran kotalar getirilmiştir.[65] Kral V. Muhammed, bu yasalardan duyduğu kişisel rahatsızlığı ifade etmiş ve Faslı Yahudi liderleri "ne kendilerine ne de mal varlıklarına" asla el sürmeyeceğine dair temin etmiştir. Her ne kadar gerçekte Fas Yahudilerini savunmak için herhangi bir eyleme giriştiğine dair somut bir kanıt yoksa da, onlar için perde arkasından çalışmış olabileceği öne sürülmüştür.[66]

Haziran 1948'de, İsrail kurulduktan kısa bir süre sonra ve ilk Arap-İsrail savaşının ortasında, Ucda ve Cerada'da Yahudileri hedef alan ayaklanmalar patlak vermiş ve 44 Yahudi öldürülmüştür. 1948-49 yıllarında, 18.000 Yahudi ülkeyi terk ederek İsrail'e göç etmiştir. Bunun ardından, (İsrail'e ve diğer ülkelere) Yahudi göçü devam etmişse de, yavaşlayarak yılda birkaç bine inmiştir. 1950'lerin başlarında, Siyonist örgütler Yahudi Devleti'ne değerli katkılarda bulunacağına inandıkları Faslı Yahudilerin, özellikle de ülkenin daha yoksul güneyindekilerin İsrail'e göçünü teşvik etmiştir:
« ...Bu Yahudiler, İsrail'in entegrasyon merkezlerinde yerleşim için en iyi ve en uygun insan unsurunu oluşturmaktadır. Onlarda bulduğum birçok olumlu yön vardı: herşeyden önce, hepsi de (tarımsal) işlerde ehildiler ve İsrail'deki tarımsal işlere transferleri fiziki ve ruhsal zorluklar da getirmiyordu. Çok aza tamah ediyorlardı, ki bu da başlangıçtaki ekonomik sorunlarla başa çıkmalarına yardımcı olacaktı. »

(Yehuda Grinker, The Emigration of Atlas Jews to Israel[67])



Fez Yahudileri. 1900 civarı.

1956 yılında, Fas bağımsızlığına kavuşmuştur. Yahudiler, parlamentoda üç sandalyenin yanı sıra, kabinede de Posta ve Telegraf Bakanlığı gibi birçok siyasi pozisyonu işgal ediyordu. Ne var ki, bakanlık görevini yürüten Leon Benzaquen de ilk kabine değişikliğinde yerini koruyamamış, ondan sonra da hiçbir Yahudi bir bakanlık mevkiine getirilmemiştir.[68] Her ne kadar Yahudi cemaatinin hükümetin en üst mevkileri ile ilişkileri son derece samimi idiyse de, bu tavırlar, geleneksel hakir görmeden açık saldırganlığa kadar geniş bir yelpazede tavırlar sergileyen daha alt resmi kademeler tarafından paylaşılmıyordu.[69] Fas'ın kendini Arap dünyasının geneli ile gitgide daha fazla özdeşleştirmesi ve Yahudi eğitim kurumlarına Araplaşmaları ve kültürel olarak çoğunluğa boyun eğmeleri yönünde yapılan baskılar da Faslı Yahudilerin korkularını artırmıştır.[69] 1954 yılında 8.171 kişi olan İsrail'e göç rakamı 1955'te 24.994'e fırlamış, 1956'da daha da artmıştır. 1956'dan itibaren, İsrail'e göç 1961'e kadar yasaklanmışsa da, bu dönemde gizli göç devam etmiş, 18.000 Yahudi daha Fas'ı terk etmiştir. 10 Ocak 1961'de, ülkeden kaçmaya çalışan Yahudileri taşıyan bir geminin ülkenin kuzey kıyısı açıklarında batması üzerine, bu olayın uluslararası kamuoyunda yarattığı olumsuz etki Kral V. Muhammed'i yeniden göçe izin vermeye sevk etmiş, bunu izleyen üç yıl içinde de, 70.000 Fas Yahudisi ülkeyi terk etmiştir. 1967 yılına gelindiğinde, ülkede 50.000 Yahudi kalmıştı.[70] By 1967, only 50,000 Jews remained.[71]

1967 yılındaki Altı Gün Savaşı dünyanın her yerinde olduğu gibi, Fas'ta da Araplar ile Yahudiler arasındaki gerginliği artırmış, Yahudi göçü de devam etmiştir. 1970'lerin başına gelindiğinde, Yahudi nüfus 25.000'e kadar gerilemişti; ancak bu göç dalgasının büyük bölümü İsrail'den ziyade Fransa, Belçika, İspanya ve Kanada'ya gitmiştir.[71]

Günümüzde az sayıda kalmış olmalarına rağmen, Yahudiler Fas'ta önemli bir rol oynamayı sürdürmektedir; Fas Yahudisi André Azoulay, kralın kıdemli danışmanı olarak görev yaparken, Yahudi okulları ve sinagogları da devletten mali destek almaktadır. Öte yandan, zaman zaman Yahudileri hedef alan saldırılar gerçekleştirilmekte (özellikle, Kazablanka'daki bir Yahudi cemaat merkezine yapılan bombalı saldırı, bkz. Kazablanka Saldırıları) ve radikal İslamcı gruplar tarafından dönem dönem anti-Semitik söylem kullanılmaktadır. Merhum Kral II. Hasan'ın Yahudilere yönelik geri dönme davetine göçmenlerden icabet eden olmamıştır; 1948 yılında, Fas'ta 250.000 ila 265.000 Yahudi yaşamaktaydı. 2001 yılı itibariyle sadece 5.230 Yahudi kaldığı tahmin edilmektedir.[44]-265,000[41] Jews lived in Morocco. By 2001 an estimated 5,230 remained.[40]

Esther Benbassa'ya göre, Yahudilerin Magrib ülkelerinden göçünü tetikleyen geleceğe dair belirsizlik olmuştur.[72]

Irak

Ana madde: Irak'taki Yahudilerin tarihi



Kifel'deki Hezekyel'in Kabri'nde çekilen 1932 tarihli bir fotoğraf. Bölgede, fotoğrafta da görülen Iraklı Yahudiler yaşıyordu.

1948 yılında, Irak'ta yaklaşık 150.000 Yahudi yaşıyordu. Cemaat, Bağdat ve Basra etrafında yoğunlaşmıştı. 2003 yılında gelindiğinde ise, bu bir zamanların müreffeh cemaatinden geriye yaklaşık 100 kişi kalmıştı.

1941 yılında, Reşid Ali'nin Mihver devletleri yanlısı hükümet darbesinin ardından, Bağdat'ta patlak veren ve Farhud olarak bilinen ayaklanmalarda yaklaşık 180 Yahudi öldürülmüş, 240'ı yaralanmış, Yahudilere ait 586 işyeri yağmalanmış ve 99 ev tahrip edilmiştir.[73]

Arap Birliği üyesi birçok ülke gibi, Irak da başlangıçta İsrail'e gitmelerine izin verilmesinin bu ülkeyi güçlendireceği gerekçesiyle Yahudilerin 1948 Savaşı sonrasında ülkeden göç etmesini yasaklamıştı. Ne var ki, 1949 yılına gelindiğinde, Irak'tan kaçan Yahudilerin sayısı ayda 1.000 kişiye ulaşmıştı (Simon, Reguer ve Laskier, s. 365).

Varlıkların ülkeden çıkarılmasına ket kurmak umuduyla, Mart 1950'de, Irak vatandaşlıklarını terk etmeleri kaydı ile Yahudilerin ülkeden göç etmesine izin veren bir yıl süreli bir yasa geçirilmiştir. Ian Black'e göre, bunun altında yatan nedenler "ekonomikti ve bunların başında da ülkeyi terk eden Yahudilerin neredeyse tüm mal varlığının devlet hazinesi aktarılması geliyor," ayrıca "Huzursuz ve potansiyel olarak sorunlu bir azınlık olarak görülen Yahudilerden kurtulmanın ülkenin yararına" olduğu düşünülüyordu. İsrail başlangıçta tüm Yahudileri kabul etmeye gönülsüz olsa da, sonunda buna yanaşarak mümkün olduğunca fazla Irak Yahudisini ülkeye getirmek için "Ezra ve Nehemya" adlı operasyonu başlatmıştır.

İlk başlarda, Siyonist hareket, yasal statüleri ile ilgili bazı meseleler açıklığa kavuşuncaya kadar göç etmek üzere kayıt olan kişilerin sayısını düzenlemeye çalışmıştır. Daha sonraları ise, bu pozisyonundan vazgeçerek herkesin kaydedilmesine izin vermiştir. Yasa yürürlüğe girdikten iki hafta sonra, Irak İçişleri Bakanı, Ceza İşleri Soruşturma Dairesi'nden Yahudilerin neden kaydolmadıklarına dair bir soruşturma başlatılmasını istemiştir. Hareket kayıt olmaya izin verdikten sadece birkaç saat sonra, Bağdat'ın Ebu-Navas caddesindeki bir kafeye yapılan bombalı saldırıda dört Yahudi yaralandı.

21 Ağustos 1950 tarihinde, Irak İçişleri Bakanı Yahudileri taşıyan havayolu şirketini, günlük 500 Yahudi taşıma kotasını doldurmadığı takdirde ruhsatını iptal etmekle tehdit etmiştir. Daha sonraları, 18 Eylül 1950 tarihinde ise, Nuri Es-said, Yahudi cemaatinden bir temsilciyi makamına çağırarak Yahudilerin ülkeden ayrılmasındaki gecikmenin ardında İsrail'in olduğunu bildiğini söylemiş, onları "sınıra kadar götürmekle" tehdit etmiştir. 12 Ekim 1950 tarihinde de, Nuri es-said havayolu şirketinin üst düzey bir yetkilisini makamına çağırarak benzer bir tehdidi de ona yapmış, Yahudilerin ülkeden çıkartılmasını Filistinlilerin topraklarından çıkartılmasına benzetmiştir.

Kanunun yürürlükten kalkmasına iki ay kala, 85.000 Yahudi ülkeden göç etmek üzere kayıt yaptırmıştı. Masuda Şemtov Sinagogu'nda patlayan bir bomba 3 ila 5 kişinin ölümüne, birçoğunun da yaralanmasına neden olmuştur. Kanun Mart 1951'de yürürlükten kalkmışsa da, ülkeden ayrılmakta olan Yahudilerin (halihazırda ülkeyi terk edenler de dahil) mal varlıkları Irak hükümeti tarafından dondurulup ardından da bunlara el konulduktan sonra yeniden uzatılmıştır. 1951 yılında, Irak hükümeti Siyonizm ile ilişki içinde bulunmayı suç kapsamına alarak, "Siyonizm karşıtı bir ifadeyi imzalamayı reddeden Yahudilerin kovulması"nı emretmiştir.[74] Bunu izleyen aylar içinde, geride kalan Yahudilerin birkaç bini hariç tümü göç etmek üzere kayıt yaptırmıştır. Yahudilere kayıt yaptırmaları için verilen sürenin dolmasından sonra da dört bombalı saldırı daha gerçekleştirilmiştir. Toplam olarak 120.000 Yahudi Irak'ı terk etmiştir.

Mayıs ve Haziran 1961'de, Irak'taki Siyonist yeraltı hareketinin 1941 yılındaki Farhud ayaklanmalarından itibaren Filistin/İsrail'den tedarik edilen gizli silah depoları keşfedilmiştir. Birçok Yahudi tutuklanırken, Yusuf Basri ve İbrahim Salih adlı iki Siyonist eylemci yargılanmış ve tümü de yasanın yürürlükten kalkmasının ardından gerçekleşen bombalama eylemlerinden üçünün sorumlusu bulunarak idam edilmiştir. 1960 yılında İsrail tarafından yürütülen gizli bir soruşturmada, tanıkların çoğunun bombalamalardan Yahudilerin sorumlu olduğuna inandığı belirtilmiş, ancak bunların İsrail'in emri ile gerçekleştirildiğine dair hiçbir kanıt bulunamamıştır.[75] Mesele bugün itibariyle tam olarak aydınlığa kavuşturulamamıştır: İsrail'deki kimi Iraklı eylemciler halen sürekli olarak İsrail'in toplu göçü başlatmak amacıyla şiddet kullandığı suçlamasını tekrarlarken, dönemin İsrailli yetkilileri ise bunu şiddetle reddetmektedir. Tarihçi Moşe Gatt'a göre, İsrail'in gerçekten bombalama eylemlerinin ardında olduğuna çok az tarihçi inanmaktadır. Bu görüşü ise, göç başvurularının bu kadar yüksek bir oranda yapılmasının İsrail tarafından istemediğini gösteren kayıtlara ve Yahudilere ait hedeflerin bombalanmasının 1950'den önce de yaygın bir uygulama olmasına dayandırmakta, dolayısıyla da İstiklal Partisi'nin veya Ceza İşleri Soruşturma Dairesi'nin Yahudi yeraltı hareketinden daha muhtemel zanlılar olduğunu savunmaktadırlar. Her halükarda, Irak'ın Yahudi nüfusundan geriye kalanlar da sonraki onyıllar içinde ülkeyi terk etmeye devam etmiş, bunların çoğunluğu da 1970 yılı itibariyle ülkeden ayrılmıştır. 1969 yılında, 9'u 27 Ocak tarihinde Bağdat ve Basra'daki halka açık meydanlarda olmak üzere, toplam 11 Yahudi asılarak idam edilmiştir. O dönemde halen ülkede olan 2.500 Yahudinin neredeyse tamamı da kısa bir süre sonra ülkeden kaçmıştır.[kaynak belirtilmeli]

Libya

Ana madde: Libya'daki Yahudilerin tarihi

1948 yılında, Libya'da yaşayan Yahudilerin sayısı yaklaşık 38.000'di. Kasım 1945'te başlayan bir dizi pogromda birkaç günlük bir süre içinde, 36'sı çocuk olmak üzere 130 Yahudi öldürülmüş, yüzlercesi yaralanmış, 4.000'i evsiz bırakılmış ve 2.400'ü tüm mal varlığını kaybetmiştir. Trablus'ta 5, diğer şehirlerde ise 4 sinagog tahrip edilmiş ve sadece Trablus'ta Yahudilere ait 1.000'den fazla ev ve ticari bina yağmalanmıştır.[76] Pogromlar Haziran 1948'de de devam etmiş, 15 kişi öldürülürken Yahudilere ait 280 ev de tahrip edilmiştir.[77]

İsrail Devleti'nin kurulduğu 1948 yılı ile Libya'nın bağımsızlığını kazandığı Aralık 1951 tarihi arasında geçen sürede, 30.000 Libyalı Yahudi İsrail'den göç etmiştir. 1967 yılındaki Altı Gün Savaşı sırasında, 4.000 kişilik Yahudi nüfus yeniden pogromlara maruz kalmış, bunlar sırasında 18 kişi öldürülürken birçoğu da yaralanmıştır. Libya hükümeti "Yahudileri ülkeyi geçici olarak terk etmeye çağırmış" ve her birinin beraberinde tek bir bavul ve 50 dolar muadili parayı ülke dışına çıkarmasına izin vermiştir. Haziran ve Temmuz aylarında İtalya'ya giden 4.000'den fazla Yahudiye burada Yahudi Ajansı tarafından yardım edilmiştir. Bu kişilerden 1.300'ü İsrail'e giderken 2.200'ü İtalya'da kalmış, geriye kalanların büyük kısmı da Amerika Birleşik Devletleri'ne göç etmiştir. Libya'da kalanların sayısı ise onlarla ifade edilmektedir.[78][79]

1970 yılında, Libya hükümeti, Libya Yahudilerinin tüm mal varlığına el konulup bunların yerine 15 yıllık tahvil çıkartılmasını öngören yeni yasalar geçirmiştir. Ne var ki, tahvillerin vadesi geldiğinde hiçbir ödeme yapılmamıştır. Libya lideri Muammer el-Kaddafi, bu kararı "Yahudilerin Arap uluslarının düşmanı İsrail yanında saf tutarak tazminat alma haklarından da feragat ettikleri" gerekçesiyle savunmuştur.[80]

Her ne kadar Trablus'taki ana sinagog 1999 yılında restore edilmişse de, ibadete açılmamıştır. Libya'daki son Yahudi olan Esmeralda Meghnagi de Şubat 2002'de vefat etmiştir. İsrail halen kendilerine has geleneklerini koruyan 40.000 Libya asıllı Yahudiye ev sahipliği yapmaktadır.[3] [4]

Lübnan

Ana madde: Lübnan'daki Yahudilerin tarihi



Lübnan'ın başkenti Beyrut'taki Maghen Abraham Sinagogu.

Bugün Lübnan olarak bilinen bölge, tarihi en az M.Ö. 300 yılına kadar uzanan dünyadaki en eski Yahudi cemaatlerinden birine ev sahipliği yapmıştır. 1948 yılında, Beyrut'taki cemaatlerde ve Lübnan Dağı, Deir el Kamar, Barouk ve Hasbeya yakınlarındaki köylerde yaklaşık 24.000 Yahudi yaşıyordu.[81] Her ne kadar Fransız mandası altında Yahudilerin durumunda genel bir iyileşme görülmüşse de, Yahudiler Vichy rejimi tarafından belirli kısıtlamalara da tabi tutulmuşlardır. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından, Lübnan'ın bağımsızlığına aktif olarak destek veren Yahudi cemaati Siyonizm'e karşı da karışık bir tavır sergilemiştir.

Diğer Arap ülkelerinden farklı olarak, Lübnan'daki Yahudi cemaati 1948 Arap-İsrail Savaşı sırasında büyük bir tehlike ile karşı karşıya kalmamış, hükümetin yetkili mercileri tarafından da makul ölçüde korunmuştur. Lübnan, aynı zamanda öncelikle Suriye ve Irak'tan akın eden Yahudi mültecilerden ötürü 1948 sonrasında Yahudi nüfusunda artış yaşayan tek Arap ülkesi olmuştur.

Ne var ki, 1948'den sonra yükselişe geçen Yahudilere yönelik olumsuz tutum yüzünden birçok Lübnan Yahudisi 1967 yılına kadar Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Fransa ve İsrail'e göç etmiştir. Geriye kalan Yahudi cemaati ise, Lübnan'daki iç savaş yüzünden büyük darbe almıştır. 1971 yılında, Lübnan'daki Yahudi cemaatinin Genel Sekreteri, 69 yaşındaki Albert Elia Beyrut'ta Suriye ajanları tarafından kaçırılarak ülkeden kaçmaya teşebbüs eden Suriye Yahudileri ile birlikte Şam'da hapis tutularak işkenceye maruz bırakılmıştır. BM Mülteciler Yüksek Komiseri Prens Sadruddin Ağa Han'ın dönemin Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad'a yaptığı kişisel rica da Elia'nın serbest bırakılmasını sağlayamamıştır. 1980'lerde, birçok Lübnanlı Yahudi İşadamı Hizbullah tarafından kaçırılmıştır. 2004 seçimlerinde, sadece bir Yahudi belediye seçimlerinde oy kullanmıştır. Bugün Lübnan'da 100'den az Yahudi kalmıştır.[82]

Mısır

Ana madde: Mısır'daki Yahudilerin tarihi



Mısır'ın başkenti Kahire'deki Ben Ezra Sinagogu.

1948 yılında, Mısır'da yaklaşık 75.000 Yahudi yaşamaktaydı. Bugün ise, çoğu Kahire'de olmak üzere 100 kişi kalmıştır. Haziran 1948'de, Kahire'deki Karayim mahallesinde patlayan bir bomba, 22 Yahudiyi öldürmüştür.[1] Temmuz 1948'de ise, Yahudi dükkânları ve Kahire Sinagogu'na düzenlenen saldırılarda 19 Yahudi öldürülmüştür. Yüzlerce Yahudi tutuklanmış ve mal varlıklarına el konmuştur. 1954 yılındaki Lavon Olayı, Mısırlı Yahudilere yapılan baskıların daha da artırılmasına zemin hazırlamıştır. Ekim 1956'da, Süveyş Krizi'nin patlak vermesi ile, 1.000 Yahudi tutuklanmış ve Yahudilere ait 500 işyerine devlet tarafından el konmuştur. Kahire ve İskenderiye'deki camilerde Yahudileri "devlet düşmanları" olarak nitelendiren hutbeler okunmuş, Yahudilere ait banka hesaplarına el konmuş, birçok Yahudi de işten çıkarılmıştır. Avukatların, mühendislerin, doktorların ve öğretmenlerin mesleklerini icra etmesine izin verilmemiştir. 1967 yılında, Yahudiler göz altına alınarak işkenceden geçirilmiş ve Yahudilere ait evlere el konmuştur.[1]

1951 yılında, Siyonlu Liderlerin Protokolleri'nin Arapça'ya çevrilerek gerçek bir tarihi belge olarak tanıtılması ile Mısır'daki Antisemitik duygular daha da körüklenmiştir.[83] Siyonlu Liderlerin Protokolleri, 1960 yılında Kahire'nin askeri valisi Salah Saduki tarafından kaleme alınan ve ülkenin resmi kültür dergisi el-Majallaada yayımlanan bir makaleye de konu olmuştur.[84] 1965 yılında, Mısır hükümeti, Israel, the Enemy of Africa (Afrika'nın Düşmanı İsrail) başlıklı İngilizce bir kitapçık yayımlayarak Afrika'daki tüm İngilizce konuşan ülkelere dağıtmıştır. Siyonlu Liderlerin Protokolleri ve Beynelmilel Yahudi'yi kaynak olarak alan kitapçıkta Yahudilerin sahtekar, hırsız ve katil oldukları sonucuna varılıyordu.[85]
Suriye

Ana madde: Suriye'deki Yahudilerin tarihi



Suriye'nin Halep şehrinde Yahudi düğünü, 1914.

1947'de Halep'te ayaklanan güruh, şehirdeki Yahudi mahallesini yakarak 75 kişiyi öldürmüştür.[86] 1948 yılında, Suriye'de yaklaşık 30.000 Yahudi yaşamaktaydı. Suriye hükümeti, Yahudi cemaatine göç de dahil birçok konuda katı kısıtlamalar getirmiştir. Sonraki onyıllarda da, birçok Yahudi ülkeden kaçmayı başarmış, başta Judy Feld Carr olmak üzere,[87] destekçilerin Yahudileri kaçak olarak Suriye'den dışarıya çıkararak içinde bulundukları kötü duruma dünyanın dikkatini çekmesi, durumları konusunda bilincin doğmasını sağlamıştır. 1991 Madrid Konferansı'nın ardından, Amerika Birleşik Devletleri, Suriye hükümetine Yahudilere uyguladığı kısıtlamaları hafifletmesi için baskı uygulamış, 1992 yılındaki Pesah'ta (Hamursuz Bayramı), Suriye hükümeti Yahudilere İsrail'e göç etmemeleri koşuluyla çıkış vizeleri vermeye başlamıştır. O dönemde, ülkede birkaç bin Yahudi varken bugün bu sayı yüzün altına inmiştir. Yahudi cemaatinin geriye kalanı, büyük ölçüde Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail'e göç etmiştir. New York'un Güney Brooklyn bölgesinde büyük ve hareketli bir Suriyeli Yahudi cemaati bulunmaktadır. 2004 yılında, Suriye hükümeti göçmenler ile ilişkileri iyileştirmek üzere teşebbüste bulunmuş ve bir düzine Suriye asıllı Yahudi aynı yılın ilkbaharında ülkeyi ziyaret etmiştir.[88]

Tunus

Ana madde: Tunus'taki Yahudilerin tarihi



Tunus Yahudileri. 1900 civarı. Yahudi Ansiklopedisi'nden.

1948 yılında, Tunus'ta yaklaşık 105.000 Yahudi yaşıyordu. Bugün ise çoğunluğu Cerbe, Tunus (şehir) ve Zarzis'te olmak üzere, 1500 kişi geriye kalmıştır. Tunus'un 1956 yılında Fransa'dan ayrılarak bağımsızlığını kazanmasının ardından hayata geçirilen bir dizi Yahudi karşıtı politika yüzünden başlayan göçlerin yarısının son durağı İsrail olurken, diğer yarı ise Fransa'ya gitmiştir. 1967 yılındaki saldırıların ardından, gerek İsrail gerekse de Fransa'ya göç hız kazanmıştır. 1982 ve 1985 yıllarında da saldırılar olmuş, son olarak da Cerbe'deki yerel bir sinagog yakınlarında El Kaide'nin üstlendiği bir terör saldırısında patlayan bomba çoğunluğu Alman turistler olmak üzere, 21 kişinin ölümüne yol açmıştır.

Yemen

Ana madde: Yemen Yahudileri



Geleneksel Yemen Yahudi gelin kıyafeti içindeki bir gelin.

Aden de dahil edildiğinde, 1948 yılında Yemen'de yaklaşık 63.000 Yahudi yaşıyordu. Günümüzde ise geriye yaklaşık 200 kişi kalmıştır. 1947 yılında çıkan ayaklanmalarda güney Yemen'deki İngiliz sömürgesi Aden'de en az 80 Yahudi öldürülmüştür. 1948 yılında, yeni Zeydi İmam Ahmed bin Yahya'nın beklenmedik şekilde Yahudi tebaasının Yemen'i terk etmesine izin vermesi ile on binlerce kişi Aden'e akın etmiştir. İsrail hükümetinin başlattığı Sihirli Halı Operasyonu ile, 1949 ve 1950 yılları arasında 44.000 Yahudi Yemen'den tahliye edilerek İsrail'e getirilmiştir.[89] Göç, Yemen'de iç savaşın patlak verdiği 1962 yılına kadar devam etmiştir. Küçük bir cemaat 1976 yılına kadar bilinmeden kalmışsa da, bugün tüm altyapı ortadan kalkmış görünmektedir.

WeBCaNaVaRi'na Üye Olmadan Link'leri ve Kod'ları Göremezsiniz.
Link'leri Görebilmek İçin. Üye Ol. veya Giriş Yap.
Üyelerimizden Destek Bekliyoruz.
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Yahudilerin Arap Topraklarından Toplu Göçü
« Posted on: Mart 28, 2024, 09:45:15 ÖS »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Yahudilerin Arap Topraklarından Toplu Göçü e-book, Yahudilerin Arap Topraklarından Toplu Göçü programı, Yahudilerin Arap Topraklarından Toplu Göçü oyunları, Yahudilerin Arap Topraklarından Toplu Göçü e-kitap, Yahudilerin Arap Topraklarından Toplu Göçü download, Yahudilerin Arap Topraklarından Toplu Göçü hikayeleri, Yahudilerin Arap Topraklarından Toplu Göçü resimleri, Yahudilerin Arap Topraklarından Toplu Göçü haberleri, Yahudilerin Arap Topraklarından Toplu Göçü yükle, Yahudilerin Arap Topraklarından Toplu Göçü videosu, Yahudilerin Arap Topraklarından Toplu Göçü şarkı sözleri, Yahudilerin Arap Topraklarından Toplu Göçü msn, Yahudilerin Arap Topraklarından Toplu Göçü hileleri, Yahudilerin Arap Topraklarından Toplu Göçü scripti, Yahudilerin Arap Topraklarından Toplu Göçü filmi, Yahudilerin Arap Topraklarından Toplu Göçü ödevleri, Yahudilerin Arap Topraklarından Toplu Göçü yemek tarifleri, Yahudilerin Arap Topraklarından Toplu Göçü driverları, Yahudilerin Arap Topraklarından Toplu Göçü smf, Yahudilerin Arap Topraklarından Toplu Göçü gsm
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Kavimler Göçü
Tarih
xxRuzqaRxx 4 1823 Son Mesaj Nisan 21, 2008, 09:24:40 ÖS
Gönderen : BbuSHhHeE
Kavimler Göçü
İlköğretim
ebru_cq 5 2419 Son Mesaj Mayıs 25, 2008, 01:19:55 ÖÖ
Gönderen : Ebru$h
Aztlân Ve Aztek Göçü Efsanesi
Tarih
seyyah 2 1680 Son Mesaj Ağustos 07, 2012, 01:58:57 ÖÖ
Gönderen : Liza
Aztek Göçü Efsanesi Ve Aztlân
Edebiyat
FeMoX 0 826 Son Mesaj Temmuz 22, 2008, 05:30:59 ÖS
Gönderen : FeMoX
Tek Başına Düşmanı Topraklarından Kovan Nine
Masal ve Hikayeler
VelazquezSanchez 0 738 Son Mesaj Mart 16, 2012, 04:52:58 ÖÖ
Gönderen : VelazquezSanchez


Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular