0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Türkiye’nin Brad Pitt’i Engin Altan Düzyatan  (Okunma Sayısı: 854 Kere Okundu.)
« : Nisan 30, 2010, 11:31:51 ÖS »

-LoSS AnGeL-
*
Üye No : 12693
Nerden : Tekirdağ
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 5276
Mesaj Sayısı : 23 369
Karizma = 45516




Kısa sürede oyunculuk kariyerinde hızla ilerleyen yakışıklı oyuncu Engin Altan Düzyatan'la çok  özel  röportaj...

 'atv'nin sevilen dizisi Kapalıçarşı'ya sonradan dahil olan ancak büyük beğeni toplayan oyuncu Engin Altan Düzyatan hayat  yolculuğunu  Esquire dergisine anlattı:
 

Otomobille yol alırken yapıyoruz bu röportajı. Senin de kariyerin, İzmir'den İstanbul'a yaptığın bir yolculukla başladı. İzmir'i nasıl tükettin? İzmir, tüketilecek bir şehir değil; tüketmeyen insanların yaşadığı bir yer orası. Elindekiyle yaşayan, ona göre bir hayat planlayan insanların yaşadığı bir yer, İzmir. Orada, büyük beklenti içinde olunmaz; çünkü o şehirde olabilecekler, yapılabilecekler bellidir. Kordon'da oturursanız, işiniz Alsancak'tadır veya eviniz Karşıyaka'dadır. Aralarındaki ortalama mesafeyse, 20 dakikadır. Hemen evlenirsin, çocuğun olur, çocuğunu büyütürsün. Yazlığın Çeşme'dedir. Tekne alırsın. Aslında İzmir, birçok şehre göre daha az tüketir ve elindekiyle yetinmeyi ve değerini bilen bir şehirdir.
 

Sen, böyle bir hayat planlamadın mı? O hayat çok güzeldi ama imkanları açısından sınırlıydı. İzmir'de olmazdı; çünkü oyunculukla uğraşıyorsan, başka şeyler görmen lazım.

Oyunculukla ilgili gözlem yapmaktan, gördüklerinle beslenmekten mi bahsediyorsun? Tabii, sadece iş imkanı için söylemiyorum. İzmir'de görebileceklerin de daha sınırlıdır.

MUTLU DEĞİLSEN ÇEKİLMEZ
Esquire'a kapak oluyorsun, ekranlara çıkıyorsun... Nasıl oldu bütün bunlar? Kendin için gerçekten doğru işi yapıyorsan, bir şekilde birileri seni görüyor.
 

Kariyer basamaklarını hızlı tırmanmanda, yakışıklılığının rolü ne? Bu, çok ince bir çizgi. Bir oyuncu sadece yakışıklılığı üzerinden prim yapmaya çalışırsa, oyuncu olamaz. Oyunculuktan zevk alıyorum, poz kesmekten zevk almıyorum. Aslında bir tiyatro oyuncusu için, suratının daha hatlı, daha çirkin olması makbuldür. Boyunun, çok uzun olmaması gerekir. 190 cm'lik bir aktörle, 170 cm'lik bir aktör arasında fark vardır. Kısa olan adam, daha çok bedene girebilir. Yurtdışına da baktığında, çok yakışıklı olan aktörlerin, kendilerini kanıtlama derdi vardır. Çünkü herkes, onların, sadece yakışıklı olduğu için orada olduğunu düşünür.

TEK BAŞINALIK TERCİHTİR
İzmir'den ayrılmanın yaşadığın yerin tükenmesiyle ilgili olduğunu söyledin. Bunu biraz daha açabilir misin? Aslında, olduğun yerden mutlu olmayı öğrenmen gerekiyor. Bu da, yalnız başına mutlu olabilmekle, kendini tanımakla ilgili. Seni Karayipler'e de koysalar, sen kendinle mutlu değilsen, orası da çekilmez bir yer halini alır. İstanbul'da mutlu değilsen, Londra'da da mutlu olamazsın.
 

Kendinle yaşamayı öğrenmek, çok güzel bir şey. Ancak, bu kendi kendine yetme durumunun sonunda bir yalnızlık oluşmasından korkmuyor musun? Bu, bir sorun Türkiye'de. İnsanlar yalnızlıkla, tek başınalığı karıştırıyor. Tek başına olmakla, yalnız olmak birbirinden farklı şeylerdir. Ben, yalnız değilim; ama tek başıma olmayı seviyorum.
 

Yani, yalnızlık bir mecburiyet ama tek başınalık bir tercih mi? Evet, tam anlamıyla anlatmak istediğim bu. Yalnız olmayı kimse istemez. Hayat, o şekilde yaşanmaz. Yedi milyar insan var ve biri bile mi seninle olmak istemez? Bulursun abi, yalnız kalmazsın.
 

Yola çıkmak fikri, sende güzel şeyler çağrıştırıyor mu? Her zaman öyledir. Gitmek, her zaman iyidir. Yeni, özgür bir şeydir.
 

Plansız kaçışlar yapar mısın? Çok sık yaparım. En son, geçen yıl yaptım sanırım. Çok sıkılmıştım İstanbul'da ve "Ben gidiyorum" dedim. Bir hafta içinde vize, uçak bileti aldım ve otel ayarlamadan Barselona'ya gittim.
 

Kendi kararlarınızı kendiniz mi verirsiniz? Mutlaka öyle ama bir yandan da zor bir şey. Şu anki sistemde hiçbir şeye insanın karar veremiyor olması, benim ciddi bir derdim. Artık, hiçbir şeye biz karar vermiyoruz. Bizim yerimize, her şey için karar veren merciler var. Senin neye ihtiyacın olduğunu, reklam piyasası belirliyor. Senin nasıl bir eğitim alacağını, devlet belirliyor. Senin ne kadar eğitilmen gerektiğini, birileri belirliyor. Kontrol delisi değilimdir ama biraz bizim de bazı şeyleri belirleyebilmemiz gerekir. Doğadan bu kadar çok koparılmış olmamız, bilerek eğitilmememiz, bilerek bir düzeyde tutuluyor olmamız ya da olduğumuz yerle mutlu olmak zorunda bırakılmamız, daha fazlasını istemenin bile aklımızdan zorla çıkarılması... Sürekli, 'çok şükür' durumu var. Ne acayip bir şey bu! Sana diyorlar ki, "Elinde ne varsa onunla yetinmek zorundasın. Daha fazlasını ne düşün, ne de hayal et!"
 

Bir tarafta da, "Daha fazlasını iste" diyorlar... Genellikle, "Hiçbir şey isteme, yapma; biz sana, daha fazla istemen gerektiği zaman söyleyeceğiz. Sana bir tane tişört yetmiyor diyeceğiz, bir tişört daha alman gerektiğini söyleyeceğiz; istesen de istemesen de alacaksın. İstediğini zannedeceksin. Onu aldığın zaman da, mutlu olduğunu düşüneceksin. Zannedeceksin ki her şey harika" diyorlar...

 

Hayata dair en büyük derdin ne? Bende genel bir yetmeme hali vardır. Hiçbir şey yetmez bana. Hep bir taraflar boş kalır.

Senin derdin varmış. Peki bizden ne istiyorlar? İçimizdeki iki yanı dengelemek, oradaki insanı bulmak çok zor. İnsanlar buna ömürlerini adıyor, yine de başarılı olamayabiliyor. Bu noktada da, yaradılış olarak tek taraflıyız. Erkek hormonum ağır bastığından erkek görünümündeyim. Kadın değilim ama kadın tarafım var. İşte bunu, bir kadında arıyoruz ve bunu o kadınla birleştirip, kadın taraflarımızı ortaya çıkarabiliyoruz. Eş, bir insan için gerekli. Ama evlilik, gerekli değil. Evlilik, bir toplum dayatması. "Evlenmek zorundasın; çünkü yaşlanırsan, yalnız kalırsın" veya "Üremezsen sana kim bakacak?" gibilerinden dayatmalar var. Eğer bir yerde dayatma varsa, ben yokum. Ama eğer ben zaten eşimi bulduysam, o benim eşimdir. Toplum gerçekten inanmazsa, ben bir imza atarım ve "Bakın, bu benim eşim" derim.

Bu kadar; ünlü, aranan, yakışıklı bir adam olunca, karşındaki kadınlarda bir gerilme, heyecanlanma oluyor mu? Eh, tabii oluyor. Hissediyorum onu. Ama zaman zaman da tam tersi oluyor. Öyle özgüvenli kadınlarla karşılaşıyorum ki, ben eziliyorum; "Galiba saygı duymam gereken bir şey var" diyorum.

İstanbul da sana yetmediğinde, nereye doğru yol alacaksın; kaçış rotanı belirledin mi? Kaçış rotası olarak değil de, Londra'ya gitmek istiyorum. Bu bir kaçış rotası veya İstanbul'un tükenmesiyle alakalı değil ama Londra'yı, kültürünü beğenirim. Sanat akımlarının doğduğu yerdir Londra. Herkes ABD olduğunu düşünür ama bir yanılsamadır bu.

BİRKAÇ AY LONDRA
Ne yapacaksın orada? Londra'da yaşayan birçok büyük sanatçı var. Onların arasında vakit geçirmek istiyorum. Londra'da birkaç ay yaşayayım; insanların ne yaptığını, sanatçıların nasıl yaşadığını bir göreyim istiyorum. Birçok sanatçı var tabii; sadece oyunculardan bahsetmiyorum. Görsel sanatçılar, modern sanatçılar ki, onları sevmem.

SANATTA KLASİKÇİYİM
Neden sevmezsin? Çünkü anlamıyorum; yaptıklarının bir sanat olduğunu düşünmüyorum. Sanat, bu kadar ucuz bir şey değil. Bomboş, bembeyaz bir portreye, Fransa'daki dünyanın en büyük modern sanatlar müzesinde; 'bilmem ne bir', 'bilmem ne iki', 'bilmem ne üç' diye isim vermişler...
 

Birileri bizimle kafa mı buluyor? Galiba öyle. Bomboş tuvale, 'sanat' diyemezsin. O zaman ben, hamburgeri ısırır koyar; ona da 'sanat' derim. Modern sanatı anlamam, o yüzden. Sanat konusunda, daha klasikçi bir adamım.
Londra'ya da gidersin, New York'a da; ama "Burası benim topraklarım, buradaki insanlara dert anlatacağım." diye bir yaklaşımın var mı? Sanatçının derdi odur zaten. Derdi anlattığın kitle, önemli değildir. Bunu, Arjantinli'ye de, İspanyol'a da anlatabilirsin. Arjantin halkının derdiyle Türk halkının derdi, birbirine uzak değil. Ya da Brezilyalı bir adamla, Afrikalı'nın dertleri benzer. Ben Türk'üm, buralıyım. Burada doğdum. Elbette, derdimi önce kendi halkıma anlatmak isterim. Ancak sanatta, anlatmak istediğin şeyleri kısıtlayamazsın.
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Türkiye’nin Brad Pitt’i Engin Altan Düzyatan
« Posted on: Nisan 20, 2024, 06:53:17 ÖS »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Türkiye’nin Brad Pitt’i Engin Altan Düzyatan e-book, Türkiye’nin Brad Pitt’i Engin Altan Düzyatan programı, Türkiye’nin Brad Pitt’i Engin Altan Düzyatan oyunları, Türkiye’nin Brad Pitt’i Engin Altan Düzyatan e-kitap, Türkiye’nin Brad Pitt’i Engin Altan Düzyatan download, Türkiye’nin Brad Pitt’i Engin Altan Düzyatan hikayeleri, Türkiye’nin Brad Pitt’i Engin Altan Düzyatan resimleri, Türkiye’nin Brad Pitt’i Engin Altan Düzyatan haberleri, Türkiye’nin Brad Pitt’i Engin Altan Düzyatan yükle, Türkiye’nin Brad Pitt’i Engin Altan Düzyatan videosu, Türkiye’nin Brad Pitt’i Engin Altan Düzyatan şarkı sözleri, Türkiye’nin Brad Pitt’i Engin Altan Düzyatan msn, Türkiye’nin Brad Pitt’i Engin Altan Düzyatan hileleri, Türkiye’nin Brad Pitt’i Engin Altan Düzyatan scripti, Türkiye’nin Brad Pitt’i Engin Altan Düzyatan filmi, Türkiye’nin Brad Pitt’i Engin Altan Düzyatan ödevleri, Türkiye’nin Brad Pitt’i Engin Altan Düzyatan yemek tarifleri, Türkiye’nin Brad Pitt’i Engin Altan Düzyatan driverları, Türkiye’nin Brad Pitt’i Engin Altan Düzyatan smf, Türkiye’nin Brad Pitt’i Engin Altan Düzyatan gsm
Yanıtla #1
« : Mayıs 01, 2010, 12:02:51 ÖÖ »
Avatar Yok

Mavi_Kiyamet
*
Üye No : 26505
Nerden : Yurt Dışı
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 12251
Mesaj Sayısı : 47 783
Karizma = 55168


vay be Gülmek :) basariLi gerçekten Gülmek :)

Wmhocasi.com
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  



Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular