0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Truva Efsanesi (çanakkale) - 2  (Okunma Sayısı: 787 Kere Okundu.)
« : Temmuz 12, 2008, 12:20:37 ÖÖ »
Avatar Yok

seyyah
*
Üye No : 3239
Yaş : 33
Nerden : İzmir
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 2500
Mesaj Sayısı : 9 187
Karizma = 9172


Acı haber Akhilles'e ulaştı. O da en iyi arkadaşının ölümünü Hektor'a hayatı ile ödeteceğini dair yemin etti. Hektor'un ölümünden sonra kendisinin ölümü de kaderine yazılı idi. Bunu bile bile kaderine razı oldu. Annesi Thedis, onu durdurmak için hiçbir çaba göstermedi. Ona Hephaistos'un yaptığı yeni silahlar ve zırh getirdi. Zırhı giyip askerlerinin başına geçti. Kahramanca savaşıyor ve her yerde Hektor'u arıyordu. Hektor ise, Troyalıların başına geçmiş surların yanında kahramanca şehrini korumaya çalışıyordu. Olympos'lu tanrılar yine aşağıya inmiş, Troya ovasında ölümlüler gibi hararetle savaşıyorlardı. Skamander nehri sularını geçmek isteyen Akhilleus'u boğmaya çalıştı. Ama Akhilleus'u durdurmaya imkanı yoktu. Her şey tanrılarca kararlaştırılmıştı. Apollon bile artık Hektor için savaşmanın faydasızlığına inanmıştı. Troyalılar geri püskürtüldü. Şehir kapıları açılıp savaşçılar şehrin içine alındalar. Sadece Hektor dışarıda kaldı. Dimdik duruyordu surların önünde. Babası Priamos, annesi Hekabe surların içine gelip hayatını kurtarması için ona yalvardılar. Ama o bunları dinlemedi. Troyalıların gerilemesi onun suçu idi çünkü Troyalıları, o kumanda ediyordu.

Hektor böyle düşünürken Akhilles hışımla surlara yaklaştı. Yanında ise ölümsüzlerden Athena duruyordu. Hektor ise yanlızdı. Apollon, onu kaderine terk etmişti. Akilleus gidgide yaklaşıyordu. Etrafa pırıltılar saçan tunç zırhı içinde yaklaşan Akilleus'u görünce Hektor'u bir titreme aldı. Kaçmaya başladı. Akhilleus da peşine takıldı. Hektor önde Akhilleus arkada şehir surlarını üç defa döndüler. Sonra Athena, Hektor'un kardeşi Deiphobus kılığına girerek ona Akhilleus'la karşılaşma cesaretini verdi. "Gel birlikte karşı koyalım, püskürtelim onu" dedi. Soylu Troyalıların lideri, parlak tolgalı Hektor da ona inandı. Akhilleus'un karşısına dikilerek şöyle haykırdı:

"Artık kaçmam senden Peleus oğlu deminki gibi. Tanrısal Priamos'un şehrini dolandım üç kere, durup saldırışını beklemeye yüreğim varmadı, ama şimdi buyuruyor sana karşı koymayı ya sen benim elime geçersin, ya geçerim ben senin eline. Haydi Tanrıları tanık tutalım anlaşmalarımıza. Olamaz onlardan iyi tanık, iyi bekçi. Zeus bana zaferi verir de alırsam canını, dile gelmez saygısızlık göstermem sana. Ünlü silahlarını soyar, ölünü geri veririm Akhalara. Sen de Akhilleus yap benim gibi."

Ayağı tez Akhilleus yan yan baktı. Dedi ki:

Hektor, düşmanım, antlaşmadan söz açma bana, böyle şey olamaz insanla arslan arasında. Nasıl uyuşmazsa kurtla kuzunun gönlü, durmadan kin beslerler birbirlerine, bizim de dostluk yapmamız akla sığmaz." (İlyada XXll 250-265)

Böyle söyleyip mızrağını fırlattı, mızrak hedefini şaştı. Athena mızrağı tekrar geri getirdi. Sonra Hektor isabetli bir atış yaparak Akhilleus'un kalkanını tam ortadan vurdu. Mızrak kalkanı delemedi. Hemen arkasını dönüp kardeşini aradı., onun mızrağını almak için. Kardeşini orada göremeyince Athena'nın kendisini kandırdığını anladı. Kaçacak bir yer yoktu. Kılıcını çekip Akhilleus'a saldırdı. Daha ona yaklaşamadan Akhilleus onu mızrağıyla boynundan vurdu. Yere yuvarlanan Hektor son nefesinde, vücudunu ailesine geri vermesi için Akhilleus'a yalvardı. Demir yürekli Akhilleus'un öfkesi pek dineceğe benzemiyordu. Ona yan yan bakarak şöyle dedi:

"Dizlerime sarılma köpek, yalvarma bana anan baban adına. Gönlüm yüreğim kışkırtıyor beni, diyor şunun etini parçala, çiğ çiğ ye, senin bana bu yaptıklarından sonra, kimse uzaklaştıramaz başından köpekleri. Getirseler bana kurtulmalığın on katını, tartsalar şurada daha çok veririz deseler, Dardanos'un oğlu altın kosa teraziye senin ağırlığınca, döşeğine yatırıp ağlayamayacak seni doğuran, köpekler kuşlar yiyecek bütün bedenini." (İlyada XXll 345-355)

Böyle söyleyip zırhı ölüden soydu. Akhalar da teker teker ölünün yanından geçip boyuna posuna güzelliğine hayran kaldılar. Ama bir tekme vurmadan da gitmiyorlardı ölüye. Akhilleus ise, daha kötü şeyler yapmayı planlıyordu. İki ayağını topukla bilek arasından deldi. Kayışlar geçirdi deliklerden. Bağladı arabaya, başı bıraktı yerde sürüklensin diye. Sonra atladı arabaya ünlü silahlarıyla. Kamçıladı atları .

Ölüyü surların önünde defalarca sürükledi, azgın öfkesi dinene kadar. Sonra, aldı, götürdü gemilerin yanına.

Patroklos'un intikamı alınmış ama ölüsü hala yakılmamıştı. Hemen odunlar kesilip büyük bir yığın yapıldı. Yığınların üstüne de Patroklos'un ölüsü yerleştirildi. Kurbanlar kesilip ölünün etrafına dizildi. Birçok Akhalarla birlikte Akhilleus da saçından bir tutam kesip ölünün üzerine attı. Son olarak Akhilleus, 12 Troyalı çocuğu kargısıyla öldürüp yığına kattı. Öldürmeye bir türlü doymuyordu. Sonra yığını ateşe vererek ağlaya ağlaya ağıta başladı.

"Verdiğim bütün sözleri getireceğim şimdi yerine. Ulucanlı Troyalıların oniki soylu oğlunu, yutacak alevler seninle birlikte, Primaos oğlu Hektor'a gelince, ateşe yedirmem onu, yedireceğim köpeklere." (İlyada XXlll 18-184)

Ama köpekler sokulamıyordu Hektor'un cesedine. Aphrodit ölünün başında nöbet tutuyordu.

Hektor'un ölüsüne yapılan bu saygısızlıklar Hera, Athena ve Poseiden hariç bütün ölümsüzleri tiksindirmişti. Özellikle baba tanrı Zeus bu saygısızlığa çok kızmıştı. Zeus, Priamos'u cesaretlendirerek onun Akhilleus'un kampına gitmesini sağladı. Zengin kurtulmalıklarla kampa gelen Priamos, oğlunun cesedini vermesi için Akhilleus'a yalvardı. Akhilleus karşısında yalvaran yaşlı adamı görünce kendi babasını hatırlayıp insafa geldi ve hediyeleri kabul ederek, ölüyü babasına verdi. Ayrıca, ölü yakma merasimi için de 9 gün boyunca Akhaları savaştan uzak tutacağına dair söz verdi.

Troyalılar, 9 gün boyunca, Hektor'un ölüsü etrafında yas tutup, ağıtlar yaktılar. Onuncu gün şafak vakti, ölü odun yığınlarının üzerine konulup yakıldı. Daha sonra, kemikler ve küller altın bir kupaya gömülüp, üzeri kocaman işlenmiş taşlarla örüldü. Mezarın üstü toprakla örtülerek büyük bir tümülüs oluşturuldu.

Hektor'un cenazesi için kararlaştırılan süre dolduktan sonra, savaş tekrar başladı. Etiyopya Prensi Memnon, büyük bir orduyla gelip Troyalılara yardım etti. Bu yeni taze güçle saldıran Troyalılar, Akhaları çok güç durumda bıraktılar. Birçok Akhalı savaşçı öldü. Sonunda Akhilleus, Memnon'u öldürdü. Durum tekrar Troyalıların aleyhine dönmüştü. Akhilleus yine coşmuştu. Ama onun belki de son kükreyişi olacaktı. Bütün Troyalıları önüne katmış surlara doğru kovalıyordu. Surlara yaklaştığı bir sırada, orada, çalıların arasına gizlenmiş duran Paris'in attığı zehirli bir okla topuğundan vurularak öldü.

Topuğu onun en zayıf yeri idi. Annesi deniz perisi Thetis, onu "yaralanmaz" yapmak için topuğundan tutup Styx Irmağının sularına batırmıştı. Ancak topuğun elle tutulan kısmı kutsal suyla ıslanmadığı için zayıf kalmış ve Paris, onu bu en zayıf noktasından vurmuştu.

Ajax, Akhilleus'un ölüsünü savaş meydanından taşıdı. Ölü yakma töreninden sonra külleri Patroklos'un küllerinin konulduğu kaba konularak beraberce gömüldü.

Akhilleus'un ölümünden sonra, onun Hephaistos usta tarafından yapılmış olan muhteşem zırhı kumandanlar arasında yeni bir huzursuzluğa yol açtı. Zırh acaba Akhilleus'un ölüsünü savaş alanı dışına taşıyan Ajax'ın mı olmalıydı?Yoksa Odysseus'a mı verilmeliydi? Kumandanlar arasında yapılan gizli bir oylama sonunda zırha sahip olma hakkı Odysseus'a verildi. Ajax da , kendini aşağılanmış görüp, kılıcının üstüne atlayarak intihar etti.

Bu iki kahramanın kısa zamanda arka arkaya ölmeleri Akhaların cesaretlerini kırdı. Zafer, çok uzak görünüyordu, ama vazgeçmeye de hiç niyetleri yoktu. Akhilleus'un genç oğlu Neoptolemus, Paris'i öldürdü. Ama onun ölümü Troyalılar için pek de büyük bir kayıp değildi. Zaten bütün bu belaları Troyalıların başına hep o açmamış mıydı? Bir keresinde ağabeyi Hektor onu şöyle azarlamıştı:

''Seni alçak, seni parlak oğlan, seni çapkın

seni ırz düşmanı seni.

Hiç doğmaz olaydın keşke,

Ya da kalaydın ölümüne dek evlenmeden.

Çok isterdim bunun böyle olmasını

Hem çok da iyi olurdu hani

Ne baş belası kesilirdin o zaman

Ne de yüz karası olurdun başkalarına

Nasıl kaçırdın ta uzak ülkelerden

Kargı salan erlerin gelini, güzel yüzlü kadını

Baş belası yaptın onu babana, halkımıza, ilimize''

İlyada III.39_50



Paris'in ölümünden sonra da Troyalılar güçlerini korudular. Şehir surları dokunulmamış bir şekilde ayaktaydılar. Savaş genellikle surlardan uzakta ovada cereyan ettiği için ciddi bir tehditle karşılaşmamışlardı. Bu, sonu olmayan savaşa bir son verebilmek için orduyu şehrin içine alıp, Troyalıları bir baskınla yok etmekten başka çare yoktu. Bunu nasıl yapacaklardı?

Akhaların en akıllısı kurnaz Odysseus, bir tahta at yapma fikriyle ortaya çıktı. Büyük ve içi boş bir at olacak ve içine belirli sayıda asker alabilecekti. Odysseus ve diğer bazı seçkin komutanlar atın içine gizlenirken, diğerleri denize açılıp Tenedos (Bozcaada)'nın arkasına, Troyalıların onları göremeyecekleri bir şekilde gizleneceklerdi. Eğer işleri ters giderse, Yunanistan'a geri dönecekler. Tabi bu arada atın içindekiler ölümüne terk edilecekti. Ama her şey Odysseus'un planladığı gibi giderse, Troya'ya geri dönüp, şehrin içine girmek için verilecek işareti bekleyeceklerdi. Planın yürümesi için geride bir Akhalı asker bırakacaklardı. Bu askerin görevi ; tahta atın şehrin içine alınmasını sağlamak için, Troyalıların ikna edilmesiydi. Herşey Odysseus'un planladığı gibi gitti. Bir sabah, Troyalılar büyük bir şaşkınlıkla uyandılar. Her yer çok sakindi. Gürültülü Akha kampı, tamamen boştu ve gemilerde gitmişlerdi. Batı kapısı önünde de daha önce hiç görülmemiş büyüklükte ve biçimde tahtadan bir at duruyordu. Öyle görünüyordu ki, Akhalar bu işten vazgeçmişler, mağlubiyeti kabul edip Yunanistan'a geri dönmüşlerdi. Ancak bu kocaman tahta at da neyin nesiydi? Troyalılar, bu soruları kendi kendilerine sorarken, Akhaların geride bıraktıkları Sinon isimli asker ortaya çıktı. Troyalılar Sinon'u yakalayıp kral Priamos'a götürdüler. İyi bir aktör olan Sinon, ağlıyor, sızlıyor ve Yunanlılardan nefret ettiğini söylüyordu. Bunun sebebini ise şöyle açıklıyordu:

''Akhalar, Troya'ya yelken açmalarını engelleyen kuzey rüzgarını durdurmak için kral Agamemnon'un kızı Iphiginia'yı kurban ettiler. Geriye dönüşleri için ise ben talihsiz kurban olarak seçildim. Tam yola çıkarlarken beni kurban edeceklerdi. Her şey hazırdı. Ama gece olunca karanlıktan yararlanarak bir bataklığa saklandım ve gemilerin uzaklaşmalarını seyrettim.''

Simon'un anlattığı bu hikayeye herkes inandı. Çünkü o rolünü çok iyi oynuyordu. Hikayesinin ikinci ve asıl can alıcı kısmına şöyle devam etti.:

''Tahta at Tanrıça Athena'ya kutsal bir sunak olarak yapılmıştır. Böyle büyük yapılmasının sebebi Troyalıların onu dar şehir kapılarından şehrin içine almalarını engellemek içindir. Akhalırın beklentisi Troyalıların bu atı yakıp yıkmalarıdır. Böylece tanrıça Athena'nın öfkesini Troya üzerine çekmiş olacaklardır. Ama Troyalılar atı şehrin içine alıp onu korurlarsa tanrıçanın lutfu Troyalılara yönelecektir.''.

Akıllıca düzenlenmiş bu hikayeye Troyalı rahip Laokoon ve Hektor'un kız kardeşi Kassandra dışında herkes inandı. Rahip Laokoon, ''hediye veren Yunanlılardan sakının'' diyerek Troyalıları uyardı. Atın hemen yakılmasını söyledi. Hiç kimse ona inanmadı. Laokoon'un Troyalıları ikna etmesinden korkan Poseidon denizden iki tane korkunç yılan göndererek, Laokoon ile iki oğlunun öldürttü.

Bir bilici olan Kassandra da, bunun bir hile olduğunu söylediyse de ona kimse inanmadı. Apollon, Kassandra'ya aşık olmuş bu yüzden ona geleceği görme yeteneği vermişti. Kassandra Apollon'un aşkını kabul etmemiş, o da Kassandra'ya verdiği bu yeteneğin yarısı geri almıştı. Yani Kassandra geleceği görmeye devam edecek ama ona kimse inanmayacaktı.

Troyalalır, hiç tereddüt etmeden, atı şehrin içine sürüklediler. On yıl süren korkunç savaş bitmiş, nihayet özlenen barış gerçekleşmişti. Troyalılar, bunu eğlenceler düzenleyip şölenlerle kutladılar. Gece yarısı herkesin derin uykuda olduğu bir sırada Odysseus ve arkadaşları teker teker nöbetçileri öldürdüler ve kapıları ardına kadar açtılar. Zaten Akha ordusu, şehrin surlarına çok yaklaşmıştı. Açık kapılardan sessizce şehrin içine sızarak her tarafta yangılar çıkarttılar.

Yangınları söndürmek için dışarıya çıkan Troyalılar ne olduğunu anlayamadan kılıçtan geçirildiler. Bu yapılan savaş değil kasaplıktı. Şehrin bazı bölümlerinde Troyalılar küçük gruplar oluşturup düşmana karşı koydular. Tek amaçları ölmeden önce mümkün olduğu kadar çok Akhalı öldürmekti. Bazıları öldürdükleri Akhalıların giysilerini giyip düşmana yaklaşıyorlardı. Bu yolla birçok Akhalı asker öldü. Başlangıçta çok fazla Troyalı uykuda katledildiği için bu savaş adil değildi. Artık sona yaklaşılmıştı. Akhilleus'un oğlu Neoptolemus, yaşlı Priamos'u karısı ve kızlarının gözü önünde öldürdü. Daha sabah olmadan Aeneas hariç, bütün Troyalı liderler öldürülmüştü. Annesi Aphrodit'in de yardımıyla Aeneas, Babası Ankhises ve oğlu Ascanius'u da alıp Troya'dan kaçmayı başardı. Uzun maceralardan sonra İtalya'ya ulaştı.

Orada güçlü bir Etrüsk kralının kızı ile evlenerek yeni bir şehir kurdu. Roma'nın gerçek kurucuları olan Romus ve Romulus kardeşler bu şehirden ve Aeneas'ın soyundan geldikleri için, Aeneas her zaman Roma'nın gerçek kurucusu olarak kabul edilmiştir. Troya'nın baştan başa yakıldığı o korkunç gece, Aphrodit, güzel Helen'e de yardım etti. Paris'in ölümünden sonra töreye göre Paris'in kardeşi Deiphobos'la evlenmiş olan Helen Aphrodit'in de yardımıyla eski kocası Menelaos'a gitti. Menelaos, onu memnuniyetle kabul etti. Ertesi gün, hep beraber Yunanistan'a geri döndüler. Onlar, Yunanistan'a yelken açarken, Asya'nın en mağrur kentinden geriye bıraktıkları şey, sadece için için yanmakta olan bir harabe idi.


WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Truva Efsanesi (çanakkale) - 2
« Posted on: Nisan 24, 2024, 08:58:49 ÖS »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Truva Efsanesi (çanakkale) - 2 e-book, Truva Efsanesi (çanakkale) - 2 programı, Truva Efsanesi (çanakkale) - 2 oyunları, Truva Efsanesi (çanakkale) - 2 e-kitap, Truva Efsanesi (çanakkale) - 2 download, Truva Efsanesi (çanakkale) - 2 hikayeleri, Truva Efsanesi (çanakkale) - 2 resimleri, Truva Efsanesi (çanakkale) - 2 haberleri, Truva Efsanesi (çanakkale) - 2 yükle, Truva Efsanesi (çanakkale) - 2 videosu, Truva Efsanesi (çanakkale) - 2 şarkı sözleri, Truva Efsanesi (çanakkale) - 2 msn, Truva Efsanesi (çanakkale) - 2 hileleri, Truva Efsanesi (çanakkale) - 2 scripti, Truva Efsanesi (çanakkale) - 2 filmi, Truva Efsanesi (çanakkale) - 2 ödevleri, Truva Efsanesi (çanakkale) - 2 yemek tarifleri, Truva Efsanesi (çanakkale) - 2 driverları, Truva Efsanesi (çanakkale) - 2 smf, Truva Efsanesi (çanakkale) - 2 gsm
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Laomedon Truva Kralı
Mitoloji
Asortik Hatun 0 722 Son Mesaj Aralık 01, 2012, 11:13:01 ÖÖ
Gönderen : Asortik Hatun
Truva Atı
Mitoloji
Asortik Hatun 0 783 Son Mesaj Aralık 05, 2012, 01:39:02 ÖS
Gönderen : Asortik Hatun


Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular