0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Türk Ve Dünya Tekstili (ışık Tarakçıoğlu'nun Yazısı)  (Okunma Sayısı: 1947 Kere Okundu.)
« : Ocak 25, 2010, 11:10:43 ÖS »
Avatar Yok

.By.pisLick.*
*
Üye No : 28021
Nerden : Tekirdağ
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 1669
Mesaj Sayısı : 4 572
Karizma = 23665


Türk ve Dünya Tekstili

İzin verirseniz bugün size, "Dünya'da ve Türkiye'de tekstil sanayii bugünlere nasıl geldi ve buradan nereye gidiyor?" yani tarih ve gelecek hakkında bazı bilgi ve düşüncelerimi arz etmek istiyorum. İnsanların, beslenme ve barınma yanında üçüncü temel ihtiyacı olan örtünmede, hayvan postlarının yerine tekstil yüzeylerini kullanmaya başlamasının tarihi Milattan birkaçbin yıl öncesine kadar uzanmaktadır. Bu uzun yolculukta tekstil ürünlerinde meydana gelen ve gelebilecek olan en önemli değişiklikler :
- Başlangıçta sadece örtünmek için kullanılan giysilerde, zamanla süslenme fonksiyonu ön plana çıkmıştır.
- Başlangıçta sadece insanları örtmede ve süslemede kullanılan tekstil ürünlerinin, sonraları evlerimizi ve evlerimizde kullandığımız eşyalan örtmede ve süslemede de kullanımı artmaya başlamış ve "ev tekstilleri" dediğimiz büyük bir alt sektör ortaya çıkmıştır.
- Zamanla, başlangıçta urgan, halat, çuval, yelkenbezi, keçe gibi kısıdlı miktar ve kullanım yerine sahip olan teknik tekstillerin kullanım yerleri, ziraatten-inşaata, her türlü taşıt ve taşıma aracından savunma sanayiine, sağlık sektörüne kadar geniş bir alana yayılmış ve şu anda bile Dünya'da kullanılan elyafın % 25'i teknik tekstiller sektöründe kullanılır hale gelmiştir.
- Önümüzdeki 15-20 yıl için beklenen ise teknik tekstillerin miktarının ve öneminin çok daha fazla artmasıdır. Bu arada, tekstil elyaf ve malzemelerini diğer polimer ve/veya malzemelerle karıştırarak, bir araya getirerek oluşturulan komposit malzemelerin önemi büyük ölçüde artacaktır.
- Gelecekte giyenlere, kullananlara örtme ve süslemenin yanında, başta sağlık, güvenlik ve enformasyon alanlarında olmak üzere, başka hizmetler de sunabilen çok fonksiyonlu akıllı (interaktif) tekstil ürünlerinin üretimi ve kullanımı artacaktır.
Elyaf üretiminde ve tüketiminde meydana gelen ve gelebilecek olan en önemli değişikliklere gelince:
- Daha XVIII. Yüzyıl başlarında Dünya'da tüketilen liflerin % 90'ından fazlasını yün ve keten oluştururken, soğuk Orta ve Kuzey Avrupa ülkelerinin ılıman iklim kuşağındaki ülkelere ulaşımının kolaylaşması ve bu ülkeler üzerindeki hakimiyetlerinin artması ve ABD'nin Güney Eyaletlerinde pamuk plantasyonunun yaygınlaşması ile XIX. Yüzyıldan itibaren yün ve ketenin yerini pamuk almaya başlamış ve bu gelişme XX. Yüzyılın yansına kadar devam etmiştir.

- Daha 1950 yılında Dünyada tüketilen liflerin % 70'inden fazlasını tek başına pamuk oluştururken, 2. Dünya Savaşı sonrası sentetik elyaf ve iplik üretiminin artmaya başlamasıyla bu oran 1970'li yıllarda % 50'nin biraz altına düştükten ve 1980'li yıllann ikinci yansında hafif bir artış gösterdikten sonra, 1990'lı yıllarda % 40'ın da çok altına inmiştir. Bu yıl sonunda veya engeç 2003 yılında ise dünyada en fazla üretilen ve tüketilen lif olma pozisyonunu pamuktan poliesterin devralması beklenmektedir.
- Başta poliester olmak üzere sentetik elyaf ve iplik üretimindeki bu hızlı artış önümüzdeki yıllarda da devam ederek 2050 yılında 150 milyon ton'u aşması beklenen dünya elyaf üretiminin % 80'nini sentetik elyaf oluşturacaktır. Bu arada önümüzdeki dönemde de son yularda olduğu gibi, filament iplik üretimi ve tüketimi, kesikli elyaf üretim ve tüketimine göre çok daha fazla artacağından, 2050 yılında Dünyada tüketilecek tüm ipliklerin % 50'sinden fazlasını filament iplikler oluşturacaktır.
-Başlangıçta B.Avrupa ülkeleri, ABD ve Japonya'nın tekelinde bulunan sentetik elyaf üretiminin şu anda bile % 60'ına yakın bir kısmını başta Çin, Tayvan, G.Kore ve Hindistan olmak üzere Güney ve Güneydoğu Asya ülkeleri gerçekleştirmektedir. Bu trend önümüzdeki yıllarda da devam edecek ve 2050 yılında 120 Milyon ton'u bulması beklenen sentetik elyaf ve iplik üretiminin % 80'nini Güney ve Güneydoğu Asya ülkeleri gerçekleştireceklerdir.
-2050 yılında AB, ABD ve Japonya'nın Dünya sentetik elyaf üretimindeki payı miktar olarak % 10 civarına düşerken, değer olarak bununla mukayese edilmeyecek kadar yüksek bir oranda olacaktır. Zira bu ülkeler ucuz Standard poliester, polipropilen gibi elyaf ve ipliklerin üretimini büyük ölçüde terk ederek, tamamen 3-4 nesil yüksek performanslı özel elyaf ve iplik üretimine yöneleceklerdir.

Tekstil ürünleri üretiminde meydana gelen ve gelebilecek olan en önemli değişikliklere gelince:
-Yüzyıllar boyunca kirmanda iplik eğirme, el dokuma tezgahında dokuma, şişle örme veya dinkleyerek keçe oluşturma seklindeki tekstil üretim teknolojisi XVIII. ve XIX. Yüzyılda buhar ve daha sonra da elektrik motorlarının gelişmesiyle makineli üretime geçmiş ve böylece ev ve atelye üretimi de yerini fabrika üretimine bırakmıştır.
Dolayısıyla, önceleri tekstil sanayii de, makine sanayii ile birlikte sanayi devrimini başlatmış olan İngiltere, Almanya, Fransa, ABD ... gibi ülkelerde gelişmiştir. Daha sonra da sanayi devrimini gerçekleştiren diğer ülkelere ve son olarak da "kalkınmakta olan", "sanayileşmekte olan" veya "geri kalmış" diye nitelendirilen ülkelere yayılmaya başlamıştır.
Ancak daha 1960 yılında Dünya tekstil üretiminin 2/3'ünün eski Doğu Bloku ülkeleri dahil sanayileşmiş ülkelerde üretildiği hatırlanırsa, bu yayılmanın başlangıçta ne kadar yavaş olduğu daha iyi anlaşılmaktadır. 1960'lı yılların ikinci yansından itibaren ise, önce G.Kore, Tayvan ve Hong-Kong'da, sonralan da Türkiye, İspanya, Portekiz, Yunanistan ... gibi Akdeniz ülkelerinde ihracata yönelik tekstil sanayilerinin kurulmaya başlaması ile durum değişmeye başlamıştır.
Bu değişimde rol oynayan önemli bir husus da, başta Almanya olmak üzere özellikle tekstil teknolojisi geliştirip üreten ülkelerin 1970'li yılların başından itibaren ileri sürdükleri "Sanayileşmiş ülkelerin uluslararası bir işbölümü ve işbirliği çerçevesinde tekstil sanayiini kalkınmakta olan ülkelere bırakacaktan" tezidir. Ben buna hiçbir zaman inanmadım ve beni tanıyanların çok iyi bildikleri gibi, 1980'li yılların başından beri her fırsatta "Bu tezin inanılmaması gereken bir masal, bir aldatmaca olduğunu" anlatmaya çalıştım.

19601ı yılların sonlarından itibaren sanayileşmiş ülkeler tekstil sanayicilerinin el emeğinin ucuz olduğu ülkelerden gelmeye başlayan ucuz tekstil ürünleriyle rekabette zorlanmaya başladıklara bir gerçektir. Dünyanın önde gelen tekstil üreticilerinden ve ihracatçılarından biri olan Almanya'nın, hep fazlalık gösteren tekstil (iplik ve kumaş) dış ticaretindeki bu fazlalığın, azalarak 1980 yılında 0,6 milyon DM açığa dönüştüğü de gerçektir. Ancak bunlar kısa süreli bir geçiş döneminin gerçekleridir. Zira tekstil sanayiini sanayileşmekte olan ülkelere gerçek anlamda terketmeyi hiçbir zaman düşünmemiş olan sanayileşmiş ülkeler, daha 1970'li yıllarda önlemlerini almaya başlamışlardır. 1980'li yıllann ilk yansında sunduğum bir tebliğimde alınan bu önlemleri şöyle sınıflandırmıştım:
SANAYİLEŞMİŞ ÜLKELER TEKSTİL SANAYİLERİNİN REKABET GÜÇLERİNİ KAYBETMEMELERİ İÇİN ALINAN ÖNLEMLER
1. DEVLET MÜDAHALELERİ
1.a. İthalat Sınırlamalan (MFA, Kota uygulamaları) 1.2.Sübvansiyonlar
1.b. Yerli Malı Kullanımı Teşvik Kampanyalan, Menşe Etiketi Zorunluluğu
2. YAPISAL DEĞİŞİKLİKLER
2.a. Tekstil Sanayiinin Sermaye-Yoğun Bir Sanayi Dalı Haline Dönüştürülmesi
2.b. İşletme Büyüklüklerinin Değişimi (Belirli ürünler konusunda en yüksek teknolojik düzeyde ihtisaslaşan, fleksibiiitesi yüksek, küçük ve orta büyüklükte işletmelerin önem kazanması)
2.c. Üretim Paletinin Değişimi (Modaya çok bağımlı, üretimi özel know-how gerektiren ve yüksek derecede kalite isteyen mamuller ile, teknik tekstil ürünleri üretimlerine ağırlık verilmesi)
2.d. Dışarıda İşleme Tabi Tutma (OPT) Uygulamasının Yaygınlaştırılması.
Bu önlemlerden en fazla bilinen ve tartışılanı muhakkak ki Kota uygulamalan ile MFA (Çok Elyaflılar Anlaşması) ve onu izleyen ATC (Tekstil ve Giysiler AnlaşmasO'dır. Sanayileşmiş ülkeler, ülkelerindeki tekstil sanayiinde çalışanların ve firma sayısının hızla azaldığını ve bunun sebebinin de üçüncü ülkelerden yapılan ucuz tekstil ürünleri ithalatındaki artış olduğunu ileri sürerek, bu ithalata, uluslararası veya ikili anlaşmalarla, uygulamalarla ciddi kısıtlamalar getirmeyi başarmışlardır.
Sanayileşmiş ülkelerin bu iddiasında bir doğru, bir de büyük aldatmaca vardır. Evet sanayileşmiş ülkeler tekstil sanayilerinde çalışanların sayısı 1970'li ve 80'li yıllarda gerçekten büyük oranda azalmıştır. Örneğin, F.Almanya'da 1964 yılında 555.575 olan tekstil işçisi sayısı, 1988 yılında 218.000'e düşmüştür. Ama işçi sayısındaki bu azalmanın sadece % 10-15'i üçüncü ülkelerden yapılan ucuz tekstil ithalatı nedeniyle meydana gelirken, % 85-90'ı tekstil teknolojisinde gerçekleştirilen gelişmeler nedeniyle meydana gelmiştir.
Klasik tekstil teknolojisinin nispeten emek-yoğun bir teknoloji olması nedeniyle, bu teknolojiyle üretim yapıldığında el emeğinin ucuz olduğu ülkelerle rekabette zorlanacağını anlayan sanayileşmiş ülkeler, tekstil teknolojisini geliştirip üreten ülkeler olma avantajlarını en iyi şekilde değerlendirerek, tekstil teknolojisini 15-20 yıl gibi kısa bir süre içerisinde Dünyanın 4.sermaye-yoğun teknolojisine dönüştürmeyi başarmışlardır.

1967 yılında 3,5 işçinin ürettiği miktarda iplik üretimi için 1988 yılında 1 işçinin çalışması yeterli olmaktadır.

1967 yılında 3 işçinin ürettiği bezi dokumak için 1988 yılında l işçinin çalışması yeterli olmaktadır.
Sanayileşmiş ülkelerde tekstil işçisi sayısının azalmasının, bu ülkelerde tekstil sanayiinin ölmekte olduğunun değil, tam tersine sanayinin sağlıklı bir yapı kazandığının göstergesi olduğunun en iyi belgesi, F. Almanya tekstil sanayiinde 1960-1990 döneminde meydana gelen gelişmelerdir. Bu dönemde işçi sayısı 600.000'den 209.000'e % 65 azalırken, sağlanan ciro ise bırakınız azalmayı, % 143 artmıştır. Dolayısıyla işçi başına ciro da 1960'takinin 7 katına çıkmıştır.
Esasında işçi başına cirodaki bu büyük artışı yalnız makine hız-lanndaki ve otomasyondaki artışla açıklayabilmek de mümkün değildir. Bir şey daha değişmiştir: Sanayileşmiş ülkeler daha kaliteli, katma değeri daha yüksek ürünlerin üretimine yönelmişlerdir. Bu hususun 19901ı yıllarda daha da belirginleşerek devam etmesi üzerine K. Uluslararası İzmir Tekstil ve Hazır Sempozyumu'nda geçen yıl sunduğum "Tekstil Sanayii Gelecekte Nerede Üretecek" başlıklı tebliğlerimin Vl.'sında:
"Önce benim yıllardır savunduğum "Sanayileşmiş ülkelerin, tekstil sanayiini uluslararası bir işbirliği ve işbölümü çerçevesinde sanayileşmekte olan ülkelere terk edeceği iddiası, inanılmaması gereken bir masaldır." tezimde bir revizyon gerekiyor" dedikten sonra aynen şöyle devam etmiştim."
"Bu iddiada yer alan işbölümünden kasıt, sanayileşmiş ülkelerin tekstil ve konfeksiyon makinalannı, sanayileşmekte olan ülkelerin de bu makinalan kullanarak tekstil ve konfeksiyon ürünlerini üretmeleriydi. Yaşı 50'nin üzerinde olan Alman dostlarımızın hatırlayacaklan gibi, Alman yetkililerinin 1970'li yıllarda verdikleri "Frau Müller Seylan (Sri Lanka'dan gelmiş bir gömlek satın alıyor. Bu, kocasının işini garantiliyor. Acaba Bay Müller Asya'da mı çalışıyor?" başlıklı ilanlarda, Bay Müller Asya'da değil, ama Asya için tekstil makinalan üreten bir Alman fabrikasında çalışıyordu.

Söz konusu işbölümünün birinci kısmında değişen bir şey yok. Teknolojiyi geliştirmek, makineleri üretmek, yine sanayileşmiş ülkelerin görevi (Bu arada unutmayın, G.Kore ve Tayvan da artık sanayileşmiş ülke oldular). İşbölümünün ikinci kısmında ise, tekstil ve konfeksiyon sanayiinin gerçekten bir kısmı sanayileşmekte olan ülkelere bırakılıyor. Sanayileşmekte olan ülkelere bırakılan: Basit, sıradan iplik ve kumaşların üretimi ve ucuz fiyatı nedeniyle rekabet gücüne sahip, basit konfeksiyon ürünleri. Yani yükte ağır, pahada hafif ürünler. Sanayileşmiş veya daha doğrusu bilgi toplumu ülkeler tekstil sanayileri ise: Teknik tekstiller dahil, yüksek katma değerli, yüksek kaliteli, yenilik-yoğun, know-how yoğun özel ürünlerin, yani yükte hafif, pahada ağır ürünlerin üretiminde söz sahibi olmaya devam edecekler."
Konuşmamın başında tekstil ürünlerinde meydana gelebilecek gelişmelerden bahsederken "Gelecekte, giyenlere, kullananlara örtme ve süslemenin yanında, başta sağlık, güvenlik ve enformasyon alanlarında olmak üzere çeşitli hizmetler sunabilen çok fonksiyonlu akıllı (interaktif) tekstil ürünlerinin üretimi ve kullanımı artacaktır." demiştim. Gerçekten de bana göre şu anda geleceğe yönelik yaşanan en önemli gelişme budur. AB, ABD ve Japonya üniversite ve araştırma merkezlerinde hani harıl bu konu üzerinde çalışılmaktadır.
Özel teknik tekstil ürünlerini bir tarafa bırakırsak, konfeksiyon ürünleri dahil tekstil ürünlerini 3 grupta incelemek mümkün olmaktadır:
l.Ucuz, sıradan, seri üretim tekstil ürünleri (commodity textiles). Halen hacım olarak pazarın % 65-70'ni bu gruptaki ürünler oluşmaktadırlar ve tekstil sektöründe mevcut kapasite fazlasının hemen hemen tamamı bu gruba aittir.
2,Modaya yönelik, parti üretimi yapılan ve sağladığı katma değer daha yüksek olan bu gruptaki ürünlerin pazar payı % 25-30 kadardır.
3.Moda-marka ürünleri. Her ne kadar bunların pazar payı % 5'i geçmese de, sağladıklan katma değerin yüksekliği nedeniyle şu arıda bütün tekstilcilerin rüyası olmaya devam etmektedirler.
Gelecekte ise bu 3 gruba bir 4.sü ilave olacaktır. Şu anda yoğun olarak araştırılmaya, geliştirilmeye başlanılmış bulunan çok fonksiyonlu akıllı (interaktif) tekstil ürünleri. Benim tahminim odur ki 15-20 yıl içerisinde pazarın yıldızı bu ürünler olacaklardır. Ciddi ArGe çalışmalan sonucu geliştirilecek bu ürünlerde know-how da önemli rol oynayacağından, bunların üretimi uzun yıllar güçlü Ar-Ge imkanlarına sahip bilgi toplumu ülkelerin tekelinde kalacak ve dolayısıyla sağladıklan katma değer de en yüksek olacaktır.
Konuşmamın sonunda bu konuya tekrar geri dönmek üzere: Türk tekstil sanayiinde meydana gelen ve gelebilecek gelişmelere bir göz atacak olursak, Ben tekstil sanayiinin Cumhuriyet dönemindeki gelişmesini 9 Döneme ayırarak incelemekte fayda görüyorum :
1. Kuruluş Dönemi (1923-1933)
Türkiye Cumhuriyeti kuruluşunda, Osmanlı İmparatorluğu'ndan 82.044 iğ ve 762 dokuma tezgahına sahip 8 pamuklu ve 4 yünlü tekstil fabrikası devralmıştır ve cumhuriyetin ilk 10 yılı içerisinde bu durumda önemli bir değişiklik de meydana gelmemiştir.
2. Sümerbank Dönemi (1933-1952):
Türkiye'de güçlü bir tekstil sanayiinin kurulması Sümerbank'ın öncülüğü ile başlamıştır. 1952 yılına gelindiğinde Türkiye'de mevcut 357.924 pamuklu iğinin 211.483'ü (yüzde 59'u) ve 6.519 dokuma ma-kinasının 4.019'i (yüzde 62.8'i) Sümerbank'a ait olmuştur.
3. Özel Sektör Dönemi(1953-1962)
1950 yılında Demokrat Parti'nin iktidara gelmesinden sonra Sümerbank'ın yatınmlan iyice yavaşlarken, özel sektör yatırımlarında büyük bir artış görülmüş ve 1962 yılına gelindiğinde 577,608 iğe çıkan pamuk ipliği ve 15.562'ye çıkan pamuklu dokuma makinası kapasitesi içerisinde özel sektörün payı sırasıyla yüzde 60 ve yüzde 63'e yükselmiştir.
4. T.İthalaü İkame Dönemi (1963-1972):
1. ve 2. Beş Yıllık Kalkınma Planı döneminde ithalatı tamamen yerli üretimle ikame ederek, Türkiye'yi tekstil sanayiinde kendi kendine yeterli bir ülke haline getirmek amaçlanmış ve yüzde 78,5'lik bir artışla 1.450.000 iğe çıkan pamuk ipliği ve yüzde 74,8'lik bir artışla 32.000 dokuma makinasına çıkan dokuma kapasiteleriyle bu amaç büyük ölçüde gerçekleştirilmiştir. 1972 yılında Türkiye'nin tekstil ürünleri ihracaü 51 milyon USD olmuştur.
5. İhracata Yönelik Tekstil Sanayiinin Kurulmaya Başlanması Dönemi (1973-1982):
1970'li yılların başından itibaren Türkiye'de başlangıçta pamuk iplikçiliği ağırlıklı olmak üzere, ihracata yönelik bir tekstil sanayii kurulup gelişmeye başlamıştır. Bu arada 1977 yılında pamuk ipliği iğ sayısı 3.000.000 iği ve üretimi de yılda 300.000 ton'u aşınca, bir süre yeni yatırımlar teşvik edilmemiştir. 1976 yılında Türkiye 78.500 ton pamuk ipliği ihraç ederek 160 milyon USD döviz sağlamıştır. Bu miktar o tarihlerde 6 ülkeden oluşan AET'nin pamuk ipliği ithalatının % 25'ini oluşturduğu için de, AB (AET, AT) Türkiye'ye karşı gönüllü (esasında zorlayarak) miktar kısıtlaması uygulamasını çok erken ve toplam tekstil ve konfeksiyon ihracatımız daha 250 Milyon USD'ı bile bulmazken başlatmıştır.
1970'li ydlann sonlarında dokuma üretimi ve ihracatı artmaya başlayarak 1982 yılında ihracat 90 milyon metre'yi bulmuştur. Aynı dönemde konfeksiyon sanayiinin emekleyerek de olsa kurulup büyümeye başlamasıyla, 1982 yılında Türkiye'nin tekstil ve konfeksiyon ihracatı ilk defa bir milyar USD sınırını aşmıştır.
6. Örme ve Konfeksiyon Sanayilerinde Üretim ve İhracat Patlaması Dönemi (1983-1988) : Türk Tekstil ve Konfeksiyon Sanayiinin altın çağı olarak da isimlendirilebilecek bu dönemde, konfeksiyon ürünleri ihracatı her yıl yüzde 34'ün üzerinde bir artış göstererek 1988 yılında 2.366 milyon USD'a çıkmıştır. Bu arada örme giyim eşyasmdaki artış hızı dokuma giyim eşyasındakinden de hızlı olmuştur. Tekstil sanayisinin ihracata da, konfeksiyon sanayisininkine nazaran çok daha mütevazı olsa da artarak 922 milyon USD'a ulaşmıştır.
7. Tekstil Üretim ve İhracatında Duraklama, konfeksiyon İhracat Artışında Yavaşlama Dönemi (1989-1993);
1988 yılında 107.400 tonluk pamuk ipliği ihracatı ile Türkiye uzun yıllar bir daha erişemediği bir rekor kırmıştır. Takip eden yıllarda pamuk ipliği ihracatı her yıl biraz daha azalarak, 1993 yılında 31.600 ton'a düşmüştür. 1988 yılında O (sıfır) olan ithalat da artarak 62.100 ton'a çıkmış ve böylece 20 yıllık bir aradan sonra 1993 yılında Türkiye pamuk ipliğinde tekrar net ithalatçı bir ülke durumuna geri dönmüştür. Kumaşta da ihracat iyice hız keserken, ithalat artmış ve sonuçta Türkiye'nin 1988 yılında 36.300 ton olan net pamuklu kumaş (dokuma+örme) ihracatı, 1993 yılında 14.600 tona düşmüştür.
1989-1993 döneminde konfeksiyon ürünleri ihracatı ise, miktar olarak 164.700 tondan 230.800 ton'a (yılda ortalama yüzde 9luk bir artışla), değer olarak da 2.366 milyon USD'dan 4.104 milyon USD'a (yılda ortalama yüzde 15'lik bir artışla) çıkmıştır. Bir önceki dönemdeki artış hızının yılda ortalama yüzde 34'ün üzerinde olduğu hatırlanırsa, bu dönemde konfeksiyon ihracatının da hız kestiği görülmektedir. Dönemin tek sevindirici hususu, Türkiye'nin konfeksiyon ürünleri ihracatında birim fiyatı (katma değeri) daha yüksek ürünlere yönelmeye başlamış olmasıdır.
8. Yanlış Yatırımların Patlama Dönemi (1993-1997)
1980'li yıllarda yapılan büyük tekstil yatırımları sonucu Dünya'da ciddi bir kapasite fazlalığı ortaya çıkınca, 1990'lı yıllarda yatıranlarda büyük bir azalma görülmüştür, ve işte tam bu dönemde Türkiye'deki yatırımlarda bir patlama yaşanmıştır.
Şekil 3. 1980'li yıtiarm sonundan itibaren 19901ı yılların ortasına kadar Dünya'nın diğer bölgelerindeki OE-iplik yatırımları azalırken Türkiye'deki yatırımların patlaması (Kaynak: ITMF 1996 Tekstil Makinaları Sevkiyatları)

Daha önceki dönemlerde yılda birkaç yüzmilyon USD'lık tekstil makinası ithalatı yapan Türkiye'nin tekstil makineleri ithalatı 1993 yılında tarihinde ilk defa birmilyar USD sınırını aşarak 1121 milyon USD olmuştur. Türk ekonomisinin büyük kriz yıllarından biri olan 1994 yılında 690 milyon USD'a düşen bu rakam, 1995'te 1544 milyon USD'a çıktıktan sonra 1996 yılında 2360 USD ile tarihi rekorunu kırmıştır. O muhteşem 1995 Milano ITMA'sını unutmak mümkün mü hiç.
İşin daha acı bir tarafı, Türkiye'deki bu zamansız tekstil yatırımı patlamasının başını, Türkiye için en az uygun olan pamuk iplikçiliğinin ve özellikle OE-ipiikçiliğin çekmiş olmasıdır.

RİNG ve ÖZELLİKLE OE-İPLİKÇİLİK

-Dünya'nın 4.sermaye-yoğun sanayi dalı haline gelen tekstil sanayii içerisinde de en sermaye-yoğun alt sektörler olduklarından;
-Dünya'da büyük bir kısa (pamuk ve benzeri) elyaf iplik üretim kapasitesi fazlalığı bulunduğundan;
-Sağladıklan katma değer en düşük olduğundan;
-Uluslararası tekstil ve konfeksiyon ticaretinde değer olarak en küçük pazara sahip olduklarından;
TÜRKİYE gibi paranın kıt ve pahalı fakat el emeğinin bol ve nispeten ucuz olduğu Sanayileşmekte olan ülkeler için ARTIK UYGUN BİR YATIRIM SEKTÖRÜ DEĞİLDİR
Bütün bu gerçeklere rağmen Türkiye ve Hindistan'ın 1993-1997 döneminde nasıl deliler gibi iplik yatınmlan yaptıklan ve Dünya'da zaten mevcut olan kapasite fazlalığının daha da artmasına neden ol-duklan Tablo 7'de açık bir şekilde görülmektedir.
Biraz önce de belirttiğim gibi, Dünya'nın 4.sermaye-yoğun sanayi dalı haline gelen tekstil sanayii içerisinde de en sermaye-yoğun alt sektör iplikçilik ve özellikle OE-iplikçiliktir. Dolayısıyla OE-iplik üretiminde el emeğinin ucuz veya pahalı olması maliyeden fazla etkilemezken, paranın pahalı veya ucuz olması (yani finansman giderlerinin yüksek veya düşük olması) maliyetleri en fazla etkileyen husustur. ITMF'in (Uluslararası Tekstil Sanayicileri Federasyonu'nun) iki yılda bir hazırladığı Uluslararası Maliyet Karşılaştırmalan Raporlarından 1997 yılında hazırlanan da: İtalya, ABD, G.Kore, Brezilya, Türkiye, Hindistan ve Endonezya için yapılan hesaplamalar, Dünya'da en ucuz OE-pamuk ipliği üretebilen ülkenin, işçi saat ücretlerinin 10 USD'ın üzerinde bulunduğu ABD, en pahalı OE-pamuk ipliği üreten ülkenin de, işçi saat ücretlerinin 2,5 USD'ın altında bulunduğu Türkiye olduğunu açık bir şekilde göstermiştir. K.K.O.'lan göz önüne alınmadan yapılan bu hesaplamalara göre, her ne kadar 1999 yılında OE-pamuk ipliği en pahalı üreten ülke, işçi saat ücretlerinin 0,24 USD olduğu Endonezya görünüyor ise de, bizim K.K.O.lannı da göz önüne alarak yaptığımız hesaplamalara göre, 1999 yılında da Dünya'da OE-ipliği en pahalı üreten ülke Türkiye olmuştur.
Bu yanlış ve aşın OE-iplik yatırımlarının ne kadar tehlikeli olduğunu en açık şekilde ifade eden, Türkiye'de en fazla OE-iplik yatırımının yapıldığı K.Maraş'ın Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Mehmet BALDUK olmuştur.
"Tamamen robotlarla çalıştığı için az sayıda işçi çalıştıran, ring ipliğe göre daha kalitesiz mal üreten, Avrupa pazarında pek yeri olmayan open-end iplikçiliğine çok aşın şekilde yatırım izni vermek, teşvik etmek, bir cinayettir. Yatırımcıyı yanlış yönlendirmektir ve korkuyorum iflasına sebebiyet vermektir."

Sayın BALDUK'un sözlerine tamamen katılan bu naçiz kulunuzun görüşüne göre de:
"Türk Tekstil Sanayii'nin gelişiminde yapılan en büyük yanlış, 1980'li yıllarda yaşanan ALTIN ÇAĞ'dan sonra, 1990'lı yıllarda bir taraftan mevcut tekstil ve konfeksiyon üretim tesislerinin MODERNİZASYONUNA ve YENİLENMESİNE, diğer taraftan da PAZARLAMAYA ve DAĞITIM KANALLARINA ağırlık verilmesi gerekirken, akıl almaz bir şekilde tüm kaynakların ve gücün tekrar TEKSTİL ve özellikle de PAMUK İPLİĞİ ÜRETİM KAPASİTESİNİN ARTIRILMASINA harcanması olmuştur."

9. Krizlerin Patlama Dönemi (1998-200?) :

1998 yılında, 1990'h yıllarda yapılan yanlış ve aşın yatırımlar sonucu tekstil sanayiinde arz fazlası (yani aşın kapasite) oluşması tam zirveye yaklaştığı bir anda, talepte de önemli bir daralma yaşanınca, Türk Tekstil Sanayii'nin hayatındaki en ciddi krizle karşı karşıya kalması kaçınılmaz olmuştur. Talepte yaşanan daralmada Uzakdoğu ve Rusya Krizlerinin rolü büyük olmuşsa da, Türk parasının yabancı paralar karşısında aşın değer kazanmasının rolü de bundan daha az olmamıştır. Zaten anormal yüksek finansman giderleri, pahalı enerji, pahalı pamuk nedeniyle fiyat tutturmakta zorlanan tekstil sanayii, bir de ihracat artmazken ithalat patlayınca iyice zor durumda kalmış, K.K.O.'lan % 60'lara, hatta altına düşmüştür.
Tablo 9'da açık bir şekilde görüldüğü gibi 1997-2000 döneminde Türkiye'nin tekstil+konfeksiyon ihracatı 10 Milyar USD'da takılmış kalmış iken, kayıtlı ithalatı 3,5 milyar USD'a ulaşmıştır. Kayıtdışı ithalat da göz önüne alındığında, bu rakamın 5 milyar USD'ı bulduğu, hatta aştığı tahmin edilmektedir. Bir tarafta, büyük kısmı başta Çin ve diğer Uzakdoğu ülkelerinden gelen dampingli mallar olmak üzere birmilyar metre kumaş ve 500.000 ton iplik ithalatı; diğer tarafta K.K.O.'lan % 60'lara ve hatta altına düşmüş Avrupa'nın en büyük tekstil sanayii. Bu çarpıklığın faturasırun küçük olması mümkün değildi ve gerçekten de çok ağır oldu ve hatta benim görüşüme göre, Kocaeli depremiyle birlikte 1999 yılında tüm Türk ekonomisinin krize girmesine neden oldu.

1999 yılındaki krizde Türkiye'nin GSMH'sı 204 Milyar USD'dan 187 Milyar USD'a yaklaşık 17 Milyar USD'lık bir azalma göstermiştir. Bu azalmanın 1/3'ü seçim belirsizliği, hükümet arayışı, Rusya krizi... gibi değişik olumsuzluklardan, 1/3'ü 17 Ağustos depreminden kaynaklanırken, 1/3'ü de (24,0-18,5=5,5 Milyar USD'lık kısmı da) tekstil sanayiindeki krizden ileri gelmiştir.
2000 yılında IMF ile yapılan stand-by anlaşması ve uygulanan program sayesinde GSMH % 6,3 artıp, tekrar 200 Milyar USD'ın üzerine çıkarken faizlerin hedeflenenden 10-15 puan daha az düşmesine rağmen döviz çıpasının revize edilmeden uygulanması sonucu TL aşın değer kazandığından, tekstil ve konfeksiyon ihracatında önemli bir artış sağlanamamış ve yasal veya yasal olmayan ithalat yine 5 Milyar USD'ın üzerinde kalmıştır. Sonuçta da, iç pazardaki ve bavul ticaretindeki hafif canlanmaya rağmen toplam ciroda sağlanan artış, yine de mütevazı olmuştur.
TL'nın aşın değer kazanması sonucu ödemeler dengesi açığının hızla büyümesi nedeniyle ciddi önlemler alınmadığı takdirde er veya geç gelmesi kaçınılmaz olan kriz, 2001 yılı başlarında Başbakanımızın yanm kalan bir Milli Güvenlik Toplantısı sonunda yaptığı açıklamalarla aniden ve en şiddetli bir şekilde ortaya çıkıp, TL birkaç gün içerisinde % 50 değer kaybedince, Tekstil İşveren dergisinin Şubat sayısında yayınlanan yazıma "Ekonomiyi krizden kurtaracak lokomotif: tekstil ve konfeksiyon sanayiidir" başlığını koydum. 1994 devalüasyon ve krizinde yapılan hatalardan ve benzer bir devalüasyon ve krizi başanyla atlatmış olan Brezilya'nın doğrularından ders alarak, bu yorgun lokomotifi tekrar canlandırmak için acilen neler yapılması konusundaki görüşlerimi arz ettim bu yazıda.
Devalüasyon sonucu fakirleşen halk bir de kriz nedeniyle işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalınca, iç tüketimin iyice frenleneceğini; üretimin daha da düşüp, krizin daha da derinleşmemesi için tek çarenin ihracat ve turizm gelirlerini artırmak olduğunu zaten herkes biliyordu Türkiye'de ihracat denilince, son 15-20 yılın ihracat şampiyonu tekstil sanayiinin önemini de kimse küçümsemiyordu. Ama sadece TL'nın değer kaybetmesinin ve döviz bazında ücretlerin % 40 kadar düşmüş olmasının, hayatının en büyük krizinden çıkıp çıkmadığı bile tam belli olmayan tekstil ve konfeksiyon sanayiini şahlandınp, ihracatını patlatacağı hayalciliğinden ve kolaycılığından kurtulamayan ilgililer ve yetkililer, ciddi hiçbir önlem de almıyorlardı.
Sonuçta da tekstil ve konfeksiyon sanayiine, 2001 yılındaki % 3'luk ihracat artışı ile yetinip, Türkiye'nin H.Dünya Savaşından sonra yaşadığı bu en büyük (GSMH'nın 201 Milyar USD'dan 146 Milyar USD'a, kişi basına gelirin 2986 USD'dan 2139 USD'a düştüğü) krizden en az olumsuz etkilenen sektör olarak çıkmakla teselli bulmaktan başka çare kalmıyordu. 2002 yılındaki, özellikle son aylardaki iki haneli ihracat arüşlan sevindiricidir, fakat kanımızca yeterli değildir. Bu konuşmanın hazırlandığı 2002 yılı Kasım ayı başındaki USD kurunun, arada yaşanmış %35'lik enflasyona rağmen, 2001 yılı Kasım ayı başına göre sadece % 3 daha yüksek olması, TL'nın yine olması gerekenin üzerinde değer kazandığını göstermektedir. Bu tehlikeli gidiş acilen bilinçli bir şekilde düzeltilmezse, sonuçta ihracat artışının yine yavaşlaması, ithalatın da patlaması kaçınılmaz olacaktır.
Türk Tekstil Sanayii'nin geleceği ile ilgili bazı görüşlerimi arz etmeden önce, mevcut durumla ilgili son bir bilgi vermek istiyorum. 1999 yılında krizle birlikte Türkiye'nin, OE-iplik yatırımları % 83 azalarak 4.000 rotora düştükten sonra, 2000 yılında yaşanan hafif iyileşme ile birlikte hemen % 763 artarak 34.600'e çıkmış ve Türkiye tekrar Çin dışında kalan Dünya'nın OE-iplik yatırım şampiyonu (!) olmuştur. 2001 yılında ise ithal edilen rotor sayısı birazcık azalarak 31.932 rotora düşmüş ise de, şampiyonluğumuzu korumayı başardığımızı müjdeleyerek geliyorum konuşmamın son kısmına.

Türk Tekstil Sanayii Gelecekte Ne Yapmalı ?

Konuşmamın Dünya'daki muhtemel gelişmeleri anlattığım ilk kısmında orta-uzun vadede teknik tekstiller dışında kalan tekstil ürünlerinin kalite ve değer bakımından ayrıldığı 3 sınıfa ki, bunlar: sıradan, modaya yönelik ve moda-marka ürünlerdir, 4. bir sınıfın, çok fonksiyonlu akıllı (interaktif) tekstil ürünlerinin ekleneceğini açıklamış ve yoğun Ar-Ge çalışırdan sonucu geliştirilecek bu ürünlerin, sağladıklan katma değer en yüksek olan ürünler grubunu oluşturacağını belirtmiştim. Yine belirttiğim bir husus da, ABD, AB, Japonya...gibi bilgi toplumu ülkelerin, daha şimdiden güçlü tekstil Ar-Ge imkanlarının nerdeyse tamamını çok fonksiyonlu akıllı (interaktif) tekstil ürünlerinin araştırılıp geliştirilmesine yönlendirmeye başladıklan ve bu özel ürünlerin, fikri mülkiyet haklarının korunması şemsiyesi ve üretimlerinin ciddi boyutlarda know-how gerektirecek olması sayesinde kolaylıkla taklit edilemeyecekleri ve dolayısıyla da bunların üretiminin uzun yıllar, bunlan geliştiren bilgi toplumu ülkelerin hakimiyetinde kalacağı görüşüydü.
Genellikle seri üretimle büyük miktarlarda üretilen sıradan ve ucuz tekstil ürünlerine (commodity tectiles) gelince, bunların şu andaki durumlarında 3 hususun ön plana çıktığı görülmektedir.
a) Dünya tekstil ürünleri pazarının miktar olarak % 65-70'ini bu gruptaki ürünler oluşturmaktadırlar.
b) Dünya tekstil pazarında mevcut olan arz fazlasının tam..... yakın bir kısmını bu gruptaki ürünler oluşturmaktadırlar.
c) Bu gruptaki ürünlerin zengin bilgi toplumu ülkeler tarafından terk edilmekte olan üretimi, hızla başta Güneydoğu ve Güney Asya ülkeleri olmak üzere sanayileşmekte olan ülkelere kaymaktadır.
Orta-uzun vadede bu gruptaki ürünlerle ilgili beklentilerde de 3 husus ön plana çıkmaktadır:
A) Bu gruptaki ürünler gelecekte de miktar olarak Dünya tekstil pazarının yansından fazlasını oluşturmaya devam edeceklerdir. Ancak bu gruptaki ürünler daha da ucuzlayacağından, bunların Dünya tekstil pazarındaki değer olarak paylan azalacaktır.
B) Yeni otomasyonu bol, üretim hızı yüksek, sermaye-yoğun tekstil teknolojilerinin, artık fakir sanayileşmekte olan ülkeler için sanayileşmeye başlamada sıçrama tahtası olarak uygun olmadığı gerçeğini kabul edemeyen yeni Afrika, Orta Doğu, Orta Asya ve Güney Amerika ülkelerinde de yapılacak tekstil yatınmlan sonucu, bu grup ürünlerin üretimindeki arz fazlalığı ve rekabet, bırakınız azalmayı, daha da artacaktır.
C) Bu gruptaki ürünlerin Standard poliester, polipropilen elyaf ve iplik üretiminden başlayıp konfeksiyonuna kadar olan üretimleri, aynı zamanda bu gruptaki ürünlerin en büyük tüketicisi de olacak olan sanayileşmekte olan veya yeni sanayileşmiş ülkelerde gerçekleştirilecektir.
Türkiye'nin durumuna bir göz atacak olursak: Başta kısa elyaf iplikçiliği olmak üzere, Avrupa'nın en büyük tekstil ve konfeksiyon üretim kapasitesine sahip olan Türk Tekstil ve Konfeksiyon Sanayii'nin, orta-üst seviyede sıradan ve modaya yönelik ürünler üreten bir pozisyona sahip olduğunu görmekteyiz.
Orta-uzun vadedeki gelişmelerle ilgili olarak yukanda arz edilen beklentilerin ışığı altında, Türk Tekstil ve Konfeksiyon Sanayiinin yol haritasını çizmeye çalışırsak, bana göre yine 3 husus ön plana çıkmaktadır:
1. Türkiye'nin, Dünya'da en büyük arz fazlalığının yaşandığı ve yaşanacağı sıradan, ucuz tekstil ürünlerinin üretimine ağırlık vermeye devam ederek, başta Çin ve Hindistan olmak üzere Asya, Afrika ve Güney Amerika ülkeleriyle rekabet etmeye çalışması, yapılabilecek en büyük hata olacaktır.
2. Türk Tekstil ve Konfeksiyon Sanayii'nin özgün tasarım, kalite, verimlilik, pazarlama ve dağıtım yeteneklerini daha da geliştirerek, üst sınıf modaya yönelik ürünler ve moda-marka ürünler grubuna yönelmesi şarttır. Basitleştirilmiş olarak söyleyecek olursak, Türkiye'nin İtalya'nın bugünki pozisyonuna benzer bir pozisyona gelmesi ve hatta İtalya'nın boşaltacağı yeri doldurmayı hedeflemesi gerekmektedir.
3. Uzun vadede en cazip Pazar, şu anda kuluçka safhasında bulunan "Çok fonksiyonlu akıllı (interaktif) tekstil ürünleri" pazan olacaktır. Bu pazarın kaymağını yiyenlerin, bu bilgi yoğun ürünleri araştınp geliştiren ülkeler olacağını da göz önüne alarak, Türkiye'nin hemen bu ürünlerin araştırılıp geliştirilmesine de başlaması şarttır.
Ancak utanarak itiraf etmek zorundayım ki, Türk Tekstil ve Konfeksiyon Sanayii'nin şu andaki eğitim-öğretim ve araştırma-geliştirme ihtiyaçlarına cevap vermekten uzak olan, çok acil ve ciddi önlemler alınmadığı takdirde Türk Tekstil ve Konfeksiyon Sanayii'nin üst sınıf modaya yönelik ürünler ve moda-marka ürünler grubuna yönelmesini sağlayacak eğitim-öğretim ve Ar-Ge hizmetlerini verebilmesi de çok şüpheli olan, başta üniversiteler olmak üzere Türkiye'deki mevcut tekstil eğitim-öğretim ve Ar-Ge kuruluşlarının, çok fonksiyonlu akıllı (interaktif) tekstil ürünlerinin araştırılıp geliştirilmesi ve üretilmesi konusunda başarılı olabilmesi kesinlikle mümkün değildir.
Bunun için, yeterli bütçe ve altyapıya sahip yeni Ar-Ge Merkezleri kurulmalı ve herşeyden önce hemen Dünya'nın önde gelen tekstil üniversite ve Ar-Ge merkezlerinde Ar-Ge uzmanları yetiştirtmeye başlanılmalıdır. Benim gibi dinozorlarla ve bizim yetiştirdiklerimizle bu iş olur zannediyorsanız, ne yazık ki yanılırsınız.
SON SÖZ: Sanayilerin geleceği için en emin ve ucuz sigorta, kaliteli eğitim-öğretim ile araştırma-geliştirmedir. Vaktinde sigorta yaptırmayanların, felaket geldiğinde ağlamaya da hakları yoktur.

YALAN !  
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Türk Ve Dünya Tekstili (ışık Tarakçıoğlu'nun Yazısı)
« Posted on: Nisan 24, 2024, 10:23:29 ÖS »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Türk Ve Dünya Tekstili (ışık Tarakçıoğlu'nun Yazısı) e-book, Türk Ve Dünya Tekstili (ışık Tarakçıoğlu'nun Yazısı) programı, Türk Ve Dünya Tekstili (ışık Tarakçıoğlu'nun Yazısı) oyunları, Türk Ve Dünya Tekstili (ışık Tarakçıoğlu'nun Yazısı) e-kitap, Türk Ve Dünya Tekstili (ışık Tarakçıoğlu'nun Yazısı) download, Türk Ve Dünya Tekstili (ışık Tarakçıoğlu'nun Yazısı) hikayeleri, Türk Ve Dünya Tekstili (ışık Tarakçıoğlu'nun Yazısı) resimleri, Türk Ve Dünya Tekstili (ışık Tarakçıoğlu'nun Yazısı) haberleri, Türk Ve Dünya Tekstili (ışık Tarakçıoğlu'nun Yazısı) yükle, Türk Ve Dünya Tekstili (ışık Tarakçıoğlu'nun Yazısı) videosu, Türk Ve Dünya Tekstili (ışık Tarakçıoğlu'nun Yazısı) şarkı sözleri, Türk Ve Dünya Tekstili (ışık Tarakçıoğlu'nun Yazısı) msn, Türk Ve Dünya Tekstili (ışık Tarakçıoğlu'nun Yazısı) hileleri, Türk Ve Dünya Tekstili (ışık Tarakçıoğlu'nun Yazısı) scripti, Türk Ve Dünya Tekstili (ışık Tarakçıoğlu'nun Yazısı) filmi, Türk Ve Dünya Tekstili (ışık Tarakçıoğlu'nun Yazısı) ödevleri, Türk Ve Dünya Tekstili (ışık Tarakçıoğlu'nun Yazısı) yemek tarifleri, Türk Ve Dünya Tekstili (ışık Tarakçıoğlu'nun Yazısı) driverları, Türk Ve Dünya Tekstili (ışık Tarakçıoğlu'nun Yazısı) smf, Türk Ve Dünya Tekstili (ışık Tarakçıoğlu'nun Yazısı) gsm
Yanıtla #1
« : Ağustos 06, 2011, 04:05:08 ÖS »

abra
*
Üye No : 76761
Nerden : Düzce
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 213
Mesaj Sayısı : 1 182
Karizma = 30


Teşekkürler.

Yanıtla #2
« : Ekim 19, 2013, 10:30:45 ÖS »
Avatar Yok

çiçekler
*
Üye No : 138464
Nerden : Adıyaman
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 1
Mesaj Sayısı : 322
Karizma = 1


paylasım ıcın teşekkürler
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  



Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular