0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Sümerler Hakkında Bir Çok Şey  (Okunma Sayısı: 876 Kere Okundu.)
« : Ocak 26, 2010, 01:37:17 ÖS »
Avatar Yok

.By.pisLick.*
*
Üye No : 28021
Nerden : Tekirdağ
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 1669
Mesaj Sayısı : 4 572
Karizma = 23665


Sümerler M.Ö. 3500 - M.Ö. 2000 yılları arasında Mezopotamya'da yaşamış halk.

Mezopotamya'da ortaya çıkan sayısız medeniyetin temelini Sümerler atmıştır. Ayrıca yazı ve astronomi de ilk kez Mezopotamya'da Sümerlerde ortaya çıkmıştır. Bazı araştırmacılar Sümerlerin Türklerle akraba olduğunu öne sürmüştür. Genel kanı Sümerlerin çağdaşı olan halklarla yakın etkileşimi sonucu benzerliklerin olduğu yönündedir. Yani belirli bir halk ile bilimsel bir akrabalık henüz kanıtlanamamıştır.

Birbirinden bağımsız site denilen şehir devletleri halinde yaşadılar. En önemli şehirleri; Ur UrukKişLagaş ve Nippur'dur. Bu şehir devletleri Ensi veya Patesi denilen rahip-krallar tarafından yönetiliyordu.Bütün mezopotamya ülkesine hakim olan krala ise "Lugal-kalma" denir.Krallar başkomutanbaşyargıç ve başrahip yetkilerine sahiptirler. Çok tanrılı inanca sahip Sümerlerin tapınaklarına Ziggurat denirdi. Zigguratlar yedi katlı olup toplam üç ana bölümden oluşur. İlk katlar erzak deposuorta katlar okul ve tapınakson katlar ise rasathane olarak kullanılmıştır. Yazının icadı serüveni bu tapınaklara dayanır. Mezopotamya'da evler ve tapınaklar taş az olduğundan ker*** ve tuğladan yapılmıştır. Hem bu özelliğinden hem de sık sık istilalara uğradığından bu yapılar günümüze kadar ulaşmamıştır. Günümüz Uygarlığının temeli olan yazıyı (Çivi yazısı) ilk kez Sümerler bulmuştur.(M.Ö. 3500) Tarihte İlk yazılı hukuk kuralları Sümerler tarafından oluşturulmuştur. Bu özellikleri ile Sümerlere dünyadaki ilk Hukuk devleti diyebiliriz. Otoritenin korunmak istenmesi hukuk kurallarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Lagaş Kralı Urukagine tarafından oluşturulan ilk yazılı kanunlar "fidye ve bedel" sistemine dayanıyordu. Sümerlerin en önemli edebiyat eserleri; Gılgamış Destanı Yaradılış Destanı ve Tufan Hikayesi'dir. Sümerler Matematik ve Geometrinin temellerini atmışlardır. (Dört işlemi bulmuşlar dairenin alanını hesaplamışlar çarpma ve bölme cetvelleri hazırlamışlardır.) Sümerler astronomide de gelişmişlerdir. (Burçları bulmuşlar bir ayı 30 bir yılı 360 gün olarak hesaplamışlardır.Ayrıca güneş saatini icat etmişlerdir. Dünyada ilk kez ay yılı hesabına dayanan takvimi Sümerler bulmuşlardır. Akadlar tarafından egemenliklerine son verilmiştir.

kökenleri

Mezopotamya'nın yerli halklarından değildi sümerologların okuduğu tabletlere göre halkın bir bölümünün Orta Asya'dan diğer bir bölümünün ise Doğu'dan Dilmun denilen bir ülkeden geldiği söyleniyor. Yine de kökenleri tam bilinmemekte. Bilinen bir gerçek Sami kökenli olmadıkları. Nitekim Sümerce Hint-Avrupa ve Sami kökenli dillerle akraba değildir gerçi bazı özellikleri Ural-Altay dillerini hatırlatsa da herhangi bir akrabalık veya köken kanıtlanamamıştır. Atatürk'ün Türk Tarih Tezi'ne göre de Sümerler M.Ö. 3500 yıllarında Orta Asya'dan göç etmiştirler. Yine de bunu destekleyecek arkeolojik veya tarihi bulgular yoktur. Yine de örneğin Eski Önasya Tarihi uzmanı Hemmel Sümerler’i tamamiyle Türk kavmi olarak kabul etmektedir. Orta Asya’dan MÖ 4500-MÖ 5000 yıllarında gelen Türkler'in Sümerler'i oluşturduğunu ileri sürer. Sümerce’deki 350 kelimenin Türkçe olduğu savunur.

Rus arkeolosijinin atası arkeolog Nikolsky şunları söyler: "Sümerlerin ana vatanı Aşkabad kentinin yakınındadır. Bu ülkenin kurganlarından arkeologlar taş gümüş ve kilden yapılmış eşyaları bulmuşlardır ki bunlar Mezopotamya'nın güneyindeki Sümer kurganlarındakilere çok benzerler. Bütün bunlar şu düşünceye getirir ki Sümerler büyük bir ihtimalle bu günkü Türkmenistan'dan Mezopotamya'ya varmışlardır. Bu iki uygarlığın son analizi onların arasındaki birçok ortaklıkları göstermektedir. Sümerlerin baş Tanrıları olan En-Lil'in yerleştiği yer Mezopotamya'nın güneyindeki düzlükte değil dağlarda olmuştur. Belki de Köpet Dağı'nın etekleri onların ana vatanı olmuştur


Şu an Sümerce kendi başına ayrı bir dil olarak kabul edilmektedir. Sümerce ve Sümerler ile bazı topluluk kültür ve dillerin yakınlığı genellikle tarih boyunca sürmüş olan etkileşimlerle açıklanmaktadır.


tarihleri

Mezopotamya'da yaşayan birçok farklı kavimden ilk öne çıkan ve daha sonraki medeni oluşumların temelini atan Sümerlerdir. Gerek yazı dil tıp astronomi matematik gerekse din fal büyü ve mitoloji gibi alanlarda ilk öne çıkan ve bilinen toplum Sümerlerdir. "Yaratılış" ve "Tufan"a ilk kez Sümerlerde rastlanır. Sümer döneminde 18'i büyük olan yaklaşık 35 büyük şehir ve kasaba vardı. Bunlara örnek vermek gerekirse Kiş Nippur Zabalam Umma Lagaş Eridu Uruk ve Ur zikredilebilir.

Bu dönemde her kent genellikle surlarla çevriliydi. Her kentte en az bir tapınak bulunurdu. Sümerlerde tarihin belki de ilk kral listeleri ile karşılaşılır. Fakat bu listeler genellikle tarihsel gerçeklerin ötesinde mitolojik unsurlara da sahiptirler. Örneğin kral listesine göre Tufan'dan önce Sümerlerin yaşadığı bölgede efsanevi sekiz yönetici (ve dolayısıyla kent) mevcuttu. Kral listesine göre Tufan'dan sonraki ilk Sümer hanedanları Kiş Uruk ve Ur'dur. Ünlü Gılgamış destanının kahramanı Gılgamış kral listesine göre Uruk Hanedanı'nın krallarındandır.

Lagaş'ta iktidara gelen Ur-Nanşe yaptırdığı inşaatlarla öne çıkmıştır. Urukagina da ilk yazılı reformları sayesinde tanınmıştır. Erken dönemlerde Sümerlerin ana tanrısı An'dır fakat daha sonraki dönemlerde bu tanrı yerine Enlil Sümerlerin baş tanrısı konumuna yükselir. Enlil'in Nippur'da Ekur adında bir tapınağı vardır. Bu nedenle Nippur Sümerlerin dini başkenti sayılırdı ve burada tapınak yaptırmak veya bu tip inşaatlarda çalışmak hizmetli olmak önemli sayılırdı.

MÖ 2400-2350 yıllarında Sümerler düşüşe geçerken Akkadlar yükselişe geçmiştir. Sümerlerdoğudan gelen Elâmlılar tarafından M.Ö 2000 yılında yıkılmıştır.

bilim

Yerleştiklerinde çanak-çömlek yapmayı ve madenleri işlemeyi biliyorlardı. Aşağı Mezopotamya'da Dicle ve Fırat nehirleri kıyısında Uruk Lagaş Eridu Ur Kiş gibi kent devletleri kurdular. Gelişmiş bir yapı tekniği kullanıyorlardı. Yerleştikleri kesimlerde muazzam bir sulama sistemi kurup kanallar barajlar ve bentlerle hem seli önleyip bataklıkları kuruttular hem de düzenli sulamaya dayalı bir tarım geliştirdiler. Tekerleği de icad eden bu toplum tarlaları ****lerin çektiği sabanlarla sürüyorlardı.

60 rakamına dayanan seksajismal sayı sistemini kullanan Sümerler'in "sos" dedikleri bu 60'lık birim bütün zaman ve mekan hesaplarında kullanılmaktaydı ve onları bir uyum içersinde birbirine bağlıyordu. Ayı 30 yılı 360 gün olarak hesapladılar. Gece ve gündüzü 12'şer saate böldüler. Bir yılı 12 ay olarak hesapladılar. Ay ve Güneş tutulmasını hesapladılar. Aritmetik ve geometrinin temellerini attılar. Çarpma ve bölme cetvellerini buldular. Daireyi 360 dereceye böldüler.

dilleri yazıları

İlk yazıyı M.Ö. 3200 yıllarında Sümerler buldular. İlk yazıları şekiller üzerine kurulu yani her varlık ve olay için bir şekil kullandılar. Çivi yazısı işaretleri geçmişteki bir resim yazısına dayanır. Bir kavramı ifade eden işaretlere ideogram adı verilir.

Sümerce'nin Hint-Avrupa ve Sami kökenli dillerle akraba olmadığı bilinmektedir. Dilin bazı özellikleri Ural-Altay grubu dilleriyle benzerlik gösterse de dil bu gruba dahil edilemez. Her ne kadar Sümer halkı iktidarı daha sonraları başka halklara bıraksa da her zaman en yaygın konuşulan dillerden olmuştur. Özellikle dini kayıtlarda büyük bir öneme sahip olmuştur.

Sümerce'de Türkçe'ye Benzeyen Kelimeler Sümerce Türkçe
adda- ata
alım- alımlı
bab- baba (Farsçadan geçmiş olabilir)
Nişanyan
bal (Akad dilinde paltu) Nişanyan balta
bar parlamak
bu bulak (kaynak pınar halk ağzında)
bugin (göl) büğet (gölet halk ağzında)
bur bardak
buy bun boyun
dagal (geniş olmak) dağılmak
de demek
dim (dik duran) dimdik
dingir tengri (tanrı Eski Türkçe)
duru durmak
e ev eb (eski Türkçe)
egı ece (kraliçe)
es esmek
gig yig (hasta Eski Türkçe) [kaynak belirtilmeli]
gim? kim? kim?
gisku şişko
güles (gülen adam) güleç
ılu ulumak
ib ip
ir (erkek) er
kıya kıyı
ku (gümüş) kuyumcu (değerli metallerden ve taşlardar süs eşyası yapan kişi) TDK TDK
kup (gitmek) kopmak (koşup gitmek)
kusu koşmak
tam tan (güneş doğmadan önceki alaca karanlık)
ud (gün zaman) ıd öd (zaman Eski Türkçe) [kaynak belirtilmeli]
udun (ateş) od ot (ateş Eski Türkçe) odun
ug uku (halk) ugus (kavim Eski Türkçe) [kaynak belirtilmeli]
ulu ulu (muhteşem yüce)
us us (akıl Eski Türkçe)
--------------------
toplum yapısı

Devlet kentlerden oluşmuştu ve her kent surlarla çevrili idi. Kent içinde yüksek bir tepeye yapılan tapınak bulunurdu ki bu sosyal yaşamın merkezini oluşturmaktaydı.

Başlangıçta Anaerkil bir toplum yapısına sahiptiler. İşbölümü derinleşmişti;1. sınıfı din adamları ve askerler 2. sınıfı halk 3. sınıfı ise kölelerin oluşturduğu bir toplumsal hiyerarşi vardı. Sürekli savaşlar sonucunda halktan her insan kolayca köle edinebiliyordu. M.Ö. 3000-2500 yıllarında yüksek ruhbanlardan oluşan egemen sınıflar dinsel yapıya sahip kent devletlerinin yöneticileri olarak ortaya çıktılar. Bu kral-rahipler dinsel ve siyasal işleri yürütürlerdi. Bir kentin baş rahibi aynı zamanda o kentin başkanıydı.

Hissedilen her nesnenin bir Tanrısı vardı ve insan görünümündeydiler fakat insanüstü güçleri olan ölümsüz varlıklardı.Tanrılar insanlara ne istediklerini bildirmez. Ancak insanlar onlara kendilerinden istenileni sorarak öğrenebilirdi.

Sümer mitolojisinin en önemlilerinden biri Gılgamış Destanı'nda da adları geçen tanrılardan başlıcaları şunlardır:

Anu veya An: Gök tanrısı önceleri baş tanrıyken sonra yerini hava tanrısı Enlil almıştır.

Enlil: Hava tanrısı tanrıların babası tapınağı Ekur Nippur kentindeydi.

Enki: Bilgelik tanrısı

Nimmah (Ninhursag): Ulu hanım ana-tanrıça

Nanna (Sin): Ay tanrısı

Utu (Şamaş): Güneş tanrısı ay tanrısı Nanna'nın oğlu.

İnanna (İştar): Aşk ve Bereket Tanrıçası

İlk defa Akadlar tarafından içten çökertildi ve bundan sonra bir daha eski haline gelemedi; M.Ö. 2000'li yıllardan sonra uygarlıkları bağımsız kimlikleriyle yaşayamadı. Ardından gelen Akad ve Babil uygarlıkları çoğunlukla Sümerler'in izlerini taşıdılar. Kendilerine özgü dilleri ve çivi yazıları uzun süre yaşadı. Sümer inanışları ve mitolojisi de Fenike - Yunan - Roma bağlantısıyla günümüze dek ulaştı. Şu an Dünyamızda kullanılan İncil Tevrat ve Kur'an da da Sümer inanış ve felsefesinin izlerine rastlandığını iddia edenler vardır


icatları

Sümerliler çivi yazısınımatematiği(4 işlem dairenin alanı çarpma bölme)tekerlekli araçlar astronomi(güneş saatiburçlar)tekneleryün dokumaların boyaması ve ilk takvimi icat etmişlerdir.
--------------------
çivi yazısı

a) İçerikteki Gelişim: [değiştir]İfade edilmek istenen kavramlarda var olan kayıt sisteminin yetersiz kalması yazının gelişmesinde çok önemli bir adım atılmasına neden oldu. Bu kullanılan dilin ilk olarak aktif bir biçimde yazıya geçirilmesi olayıdır. Bu aşamada Sümer dilinin çoğunlukla tek heceli kelimelerden oluşmasının da büyük payı vardır. Böylece çizilen her işarette tasvir edilen nesne değil bu kelimenin ses değeri ön plana çıkarılmıştır. Daha iyi anlaşılabilmesi için bunu somut olarak örnekleyelim. Örneğin Sümerce dağ kelimesi KUR su A ağız ise KA olarak okunurdu. Şimdi KUR.A.KA diye özel bir isim yazılmak istendiğini varsayalım. Bunun için katip önce bu ismi oluşturan resimleri yan yana çizdi.

Sonra bunu gören kişilerin resimsel özelliklerine aldanıp "Dağın suyu içilir" gibi yanlış şekilde algılamalarını önlemek için de kelimenin başına bunların ses değerleri ile okunması gerektiğini gösteren bir uyarı işareti koydu. Determinatif (belirtici) adını verdiğimiz bu işaretler daha sonra çivi yazısının ilerleyen evrelerinde kadın erkek nehir ülke şehir vb. özel isimlerinin başına bazen de sonuna konarak yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandı îşte bu gelişmeye yani kelimelerin içerdikleri ses değerleri ile okunmaya başlanmasına "fonetizasyon aşaması" veya "ses-leşme evresi" diyoruz. Bu aşama Uruk III b evresine yani yaklaşık M.Ö. 3. binin başlarına rastlar.

ilk zamanlarda belki de kaçınılmaz bir zorunluluk sonucunda ortaya çıkan resimlerin içerdikleri ses değerlerinin kullanılmaya başlanması ile çok daha kesin mesajlar verilebileceği çabuk kavranmıştır. Bu dönemde ortaya çıkan önemli bir özellik te anlamı göz önünde bulundurulmaksızın kelimelerin sadece ses değerlerindeki benzerlik veya eşitlik nedeniyle başka kelimelerin yazımında da kullanılmaya başlanmasıdır. Örneğin Sümerce "ok" anlamına gelen Tl işareti aynı ses değerine sahip olduğu için "hayat" kelimesine de aynı işaretle yazım olanağı sağlamıştır. Elbette Sümerce okumayı bilen biri bu iki kelime arasındaki "eş değerli-lik"ten haberdar olduğu için "ok" işareti ile gösterilmiş bir logogramın metnin içeriğine göre "hayat" olarak okunması gerektiğini fark edecektir. Bunu Türkçe'de birden fazla anlamı olan kelimeler "at" "yüz" "alay" ile karşılaştırabiliriz.

Kelimelerin fonetik olarak ifade edilebilmeleri geç dönemlerde çok daha fazla işlerlik kazanan hecelerin kullanılabilmesini olanaklı kıldı. Böylece ayak resmiyle gösterilen mastar halindeki "gitmek" fiilinden öte "gidiyorum" gibi çekimli formlar da yazılabildi. Bu yenilik gittikçe kuvvet ka zanmasına rağmen eski logogramları yani tek işaretli kelimeleri tamamen ortadan kaldıramadı. Kullanışlılığından dolayı bu logografik yazı silindir mühürler heykeller ve steller üzerinde çivi yazısının gelişiminin sonuna kadar korundu. Fakat özellikle fiillerin ifadesinde yeni fonetik hece yazısı eski yöntemin yerini aldı. Bazı kelimelerin aynı işaretle yazılabilmelerine karşın yine anlamı aynı olan kelimeler için değişik işaretler de yaratıldı. Örneğin Sümerce'de GU hem "boyun" hem de "****"anlamına gelen bir kelimedir. Böylece GU iki farklı işaretle yazılabildi. Bu "çok işaretlilik" (polysemie) ile daha geç dönemlerdeki kullanımlarla da birlikte GU tam 14 farklı işaretle yazım olanağı buldu. Bundan başka işaretler "çok seslilik" (polyphonie) kazandılar. Örneğin tek başına kullanıldığında "gün" anlamına gelen aynı yazımla BABBAR okunup "beyaz" rengini ifade eden UD işareti kelime içindeki yazılımlara göre ud pir tam par lah lih hece değerlerini de kazanmıştır.

Şimdi belki bu uygulamayla bir metnin okunuşunun son derece zorlaşabileceği sorusu akla gelebilir. Bu konuda en büyük yardımcı belirli dönemlerde ve belirli metin gruplarında kısıtlı sayıda işaret kullanılmış olmasıdır. Ayrıca çoğu zaman metnin içeriği ve her işareti izleyen bir diğeri nasıl doğru okunması gerektiğini kendi gösterir.

Böylece M.Ö. 3. binde kullanılan kelime yazısı yerini daha gelişmiş bir kelime -hece yazısı sistemine bıraktı. O zamana kadar hiç bir işareti olmayan kelime ve isimler de bu şekilde yazılabildi. Daha önemlisi aynı yolla gramere ait özellikler de yaşam buldu.

Çivi yazısı hece sistemine dayanan bir yazı sistemi olduğu için sesli harflerin (vokaller) birer işaretle gösterilebilmelerine karşın sessiz olanlar (konsonantlar) bu şekilde yazılamaz; bunlar mutlaka bir sesli ile birlikte belirtilmek zorundadırlar. Bu hece işaretleri de 3 grup altında toplanır.

1) Sesli+sessiz = iğ ud at vb.

2) Sessiz+sesli = ta gu bi vb.

3) Sessiz+sesli+sessiz = tal pir kum vb.


b) Biçimsel Gelişim: [değiştir]îlk zamanlar yazı Çince'de olduğu gibi yüzleri sağa dönük işaretlerle sağ üst köşeden başlayarak aşağıya doğru yazılırdı. Buna inanmamızı sağlayan neden ise piktografik dönemde doğadan alınmış işaretlerin olasılıkla doğal görünümleri yönünde yazılmış olmaları gerektiğinden kaynaklanmaktadır. Bu tablet bölümlerinin sağdan sola sıralanması bölümler içindeki işaretlerin ise yukardan aşağıya yazılması anlamına gelir. Sonra tam olarak bilemediğimiz ancak olasılıkla tabletin tutuluş şekli gibi pratik bir nedenle işaretler öyle bir pozisyonda yazıldılar ve belki de okundular- ki daha önceki işaret yönlerinden 90° sola döndüler. Böylece sağdan başlayarak yukarıdan aşağıya doğru yazılan sütunlar soldan sağa doğru ve alt alta yazılan satırlar haline geldi. Ancak bu değişimin ne zaman meydana geldiği kesin olarak saptanamamaktadır. Bir süre sonra ne olduğunu bilemediğimiz ancak olasılıkla doğada çabuk tahrip olabilen ilk yazı malzemesinin yerini kil alınca bu madde üzerine resimlerin çizilerek değil baskı yolu ile daha kolay yapıldığı fark edildi. Böylelikle resim karakterleri için ucu üçgenleştirilmiş bir kamış olan stylus kullanılmaya başlandı. Kilin topaklanması nedeniyle yapılması zor olan yuvarlak hatlar ise düz çizgilerle gösterildi îlk zamanlarda kâtipler bu çizgileri türlü şekillerde biraraya getirerek eski resim formlarını korumaya çalıştılar. Ancak işaretlerin çok karışmasına ve yazının zorlaşmasına neden olan bu uygulamadan kısa sürede vazgeçildi. Sonuçta kalemin kil üzerine bastırılıp hafifçe geri çekilmesiyle çivi görünümünü andıran işaretler resim yazısının tahtına oturdu îlk önce her yöne basılan bu işaretlerin zamanla yine pratik nedenlerden dolayı çivi başı sağa dönük olanlar terkedildi. Böylece yaygın olarak kullanılan yatay dikey ve eğik çivilere köşe çengeli denilen bir çeşidin de eklenmesiyle elde edilen işaretler istenildiği gibi kullanılmaya başlandı. Bu işaretler zamanla mümkün olduğunca basite indirgendi ve ilk dönemlerde 1000 kadar olan sayıları giderek 500-600'e kadar azaldı.Çivi yazısı yaklaşık M.Ö. 2700 yıllarında gerek biçimsel ve gerekse içerik gelişimini geniş ölçüde tamamladıktan sonra ilk olarak hece işaretleri determinatifler ve logogramlarla yazılan tam ve gerçek anlamda bir yazı sistemi oluştu.

Diğer Erken Dönem Buluntu Merkezleri
Yazının başlangıcına dair ilk belgelerin Uruk IV ve bunu izleyen Uruk III yapı katlarından geldiğinden daha önce bahsetmiştik. Kuzeyde bir yerleşme merkezi olan Cemdet Nasr ve Susa'da bulunmuş Proto-Elam tabletleri ise Uruk III tab-letleriyle çağdaş diğer yazılı belge gruplarını oluştururlar. Uruk IV-III katları yaklaşık M.Ö. 3300-2900 yılları arasına tarihlenir. Aralarında hem benzerlikler hem de farklılıklar bulunan bu üçlü tablet grubundan Uruk ve Cemdet Nasr tabletlerinin Sümerce yazıldığı kabul edilirken Susa tabletleri hakkında halen çok az şey bilinen Elam dilinin ilk örnekleri olarak görülmektedir.

Uruk Cemdet Nasr ve Ur şehirlerinden gelen tabletler herhangi bir tarihi belge içermezler. Tarihi belgelere ilk örnek Erhanedan Dönemi IHII'e yani yaklaşık M.Ö. 2600'lere tarihlenir. Bu dönemle aşağı yukarı çağdaş olan belgeler ise Şuruppak'tan (Fara) gelmektedir. Şuruppak ve onu takip eden Abu Salabih ve Ebla tabletleri Sümer yazısının gelişimini hem işaretlerdeki form hem de kullanımdaki esneklikte göstermeleri açısından ilginç örnekler oluştururlar.

Sümerler M.Ö. 3500 - M.Ö. 2000 yılları arasında Mezopotamya'da yaşamış halk.

Mezopotamya'da ortaya çıkan sayısız medeniyetin temelini Sümerler atmıştır. Ayrıca yazı ve astronomi de ilk kez Mezopotamya'da Sümerlerde ortaya çıkmıştır. Bazı araştırmacılar Sümerlerin Türklerle akraba olduğunu öne sürmüştür. Genel kanı Sümerlerin çağdaşı olan halklarla yakın etkileşimi sonucu benzerliklerin olduğu yönündedir. Yani belirli bir halk ile bilimsel bir akrabalık henüz kanıtlanamamıştır.

Birbirinden bağımsız site denilen şehir devletleri halinde yaşadılar. En önemli şehirleri; Ur UrukKişLagaş ve Nippur'dur. Bu şehir devletleri Ensi veya Patesi denilen rahip-krallar tarafından yönetiliyordu.Bütün mezopotamya ülkesine hakim olan krala ise "Lugal-kalma" denir.Krallar başkomutanbaşyargıç ve başrahip yetkilerine sahiptirler. Çok tanrılı inanca sahip Sümerlerin tapınaklarına Ziggurat denirdi. Zigguratlar yedi katlı olup toplam üç ana bölümden oluşur. İlk katlar erzak deposuorta katlar okul ve tapınakson katlar ise rasathane olarak kullanılmıştır. Yazının icadı serüveni bu tapınaklara dayanır. Mezopotamya'da evler ve tapınaklar taş az olduğundan ker*** ve tuğladan yapılmıştır. Hem bu özelliğinden hem de sık sık istilalara uğradığından bu yapılar günümüze kadar ulaşmamıştır. Günümüz Uygarlığının temeli olan yazıyı (Çivi yazısı) ilk kez Sümerler bulmuştur.(M.Ö. 3500) Tarihte İlk yazılı hukuk kuralları Sümerler tarafından oluşturulmuştur. Bu özellikleri ile Sümerlere dünyadaki ilk Hukuk devleti diyebiliriz. Otoritenin korunmak istenmesi hukuk kurallarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Lagaş Kralı Urukagine tarafından oluşturulan ilk yazılı kanunlar "fidye ve bedel" sistemine dayanıyordu. Sümerlerin en önemli edebiyat eserleri; Gılgamış Destanı Yaradılış Destanı ve Tufan Hikayesi'dir. Sümerler Matematik ve Geometrinin temellerini atmışlardır. (Dört işlemi bulmuşlar dairenin alanını hesaplamışlar çarpma ve bölme cetvelleri hazırlamışlardır.) Sümerler astronomide de gelişmişlerdir. (Burçları bulmuşlar bir ayı 30 bir yılı 360 gün olarak hesaplamışlardır.Ayrıca güneş saatini icat etmişlerdir. Dünyada ilk kez ay yılı hesabına dayanan takvimi Sümerler bulmuşlardır. Akadlar tarafından egemenliklerine son verilmiştir.

kökenleri

Mezopotamya'nın yerli halklarından değildi sümerologların okuduğu tabletlere göre halkın bir bölümünün Orta Asya'dan diğer bir bölümünün ise Doğu'dan Dilmun denilen bir ülkeden geldiği söyleniyor. Yine de kökenleri tam bilinmemekte. Bilinen bir gerçek Sami kökenli olmadıkları. Nitekim Sümerce Hint-Avrupa ve Sami kökenli dillerle akraba değildir gerçi bazı özellikleri Ural-Altay dillerini hatırlatsa da herhangi bir akrabalık veya köken kanıtlanamamıştır. Atatürk'ün Türk Tarih Tezi'ne göre de Sümerler M.Ö. 3500 yıllarında Orta Asya'dan göç etmiştirler. Yine de bunu destekleyecek arkeolojik veya tarihi bulgular yoktur. Yine de örneğin Eski Önasya Tarihi uzmanı Hemmel Sümerler’i tamamiyle Türk kavmi olarak kabul etmektedir. Orta Asya’dan MÖ 4500-MÖ 5000 yıllarında gelen Türkler'in Sümerler'i oluşturduğunu ileri sürer. Sümerce’deki 350 kelimenin Türkçe olduğu savunur.

Rus arkeolosijinin atası arkeolog Nikolsky şunları söyler: "Sümerlerin ana vatanı Aşkabad kentinin yakınındadır. Bu ülkenin kurganlarından arkeologlar taş gümüş ve kilden yapılmış eşyaları bulmuşlardır ki bunlar Mezopotamya'nın güneyindeki Sümer kurganlarındakilere çok benzerler. Bütün bunlar şu düşünceye getirir ki Sümerler büyük bir ihtimalle bu günkü Türkmenistan'dan Mezopotamya'ya varmışlardır. Bu iki uygarlığın son analizi onların arasındaki birçok ortaklıkları göstermektedir. Sümerlerin baş Tanrıları olan En-Lil'in yerleştiği yer Mezopotamya'nın güneyindeki düzlükte değil dağlarda olmuştur. Belki de Köpet Dağı'nın etekleri onların ana vatanı olmuştur


Şu an Sümerce kendi başına ayrı bir dil olarak kabul edilmektedir. Sümerce ve Sümerler ile bazı topluluk kültür ve dillerin yakınlığı genellikle tarih boyunca sürmüş olan etkileşimlerle açıklanmaktadır.


tarihleri

Mezopotamya'da yaşayan birçok farklı kavimden ilk öne çıkan ve daha sonraki medeni oluşumların temelini atan Sümerlerdir. Gerek yazı dil tıp astronomi matematik gerekse din fal büyü ve mitoloji gibi alanlarda ilk öne çıkan ve bilinen toplum Sümerlerdir. "Yaratılış" ve "Tufan"a ilk kez Sümerlerde rastlanır. Sümer döneminde 18'i büyük olan yaklaşık 35 büyük şehir ve kasaba vardı. Bunlara örnek vermek gerekirse Kiş Nippur Zabalam Umma Lagaş Eridu Uruk ve Ur zikredilebilir.

Bu dönemde her kent genellikle surlarla çevriliydi. Her kentte en az bir tapınak bulunurdu. Sümerlerde tarihin belki de ilk kral listeleri ile karşılaşılır. Fakat bu listeler genellikle tarihsel gerçeklerin ötesinde mitolojik unsurlara da sahiptirler. Örneğin kral listesine göre Tufan'dan önce Sümerlerin yaşadığı bölgede efsanevi sekiz yönetici (ve dolayısıyla kent) mevcuttu. Kral listesine göre Tufan'dan sonraki ilk Sümer hanedanları Kiş Uruk ve Ur'dur. Ünlü Gılgamış destanının kahramanı Gılgamış kral listesine göre Uruk Hanedanı'nın krallarındandır.

Lagaş'ta iktidara gelen Ur-Nanşe yaptırdığı inşaatlarla öne çıkmıştır. Urukagina da ilk yazılı reformları sayesinde tanınmıştır. Erken dönemlerde Sümerlerin ana tanrısı An'dır fakat daha sonraki dönemlerde bu tanrı yerine Enlil Sümerlerin baş tanrısı konumuna yükselir. Enlil'in Nippur'da Ekur adında bir tapınağı vardır. Bu nedenle Nippur Sümerlerin dini başkenti sayılırdı ve burada tapınak yaptırmak veya bu tip inşaatlarda çalışmak hizmetli olmak önemli sayılırdı.

MÖ 2400-2350 yıllarında Sümerler düşüşe geçerken Akkadlar yükselişe geçmiştir. Sümerlerdoğudan gelen Elâmlılar tarafından M.Ö 2000 yılında yıkılmıştır.

bilim

Yerleştiklerinde çanak-çömlek yapmayı ve madenleri işlemeyi biliyorlardı. Aşağı Mezopotamya'da Dicle ve Fırat nehirleri kıyısında Uruk Lagaş Eridu Ur Kiş gibi kent devletleri kurdular. Gelişmiş bir yapı tekniği kullanıyorlardı. Yerleştikleri kesimlerde muazzam bir sulama sistemi kurup kanallar barajlar ve bentlerle hem seli önleyip bataklıkları kuruttular hem de düzenli sulamaya dayalı bir tarım geliştirdiler. Tekerleği de icad eden bu toplum tarlaları ****lerin çektiği sabanlarla sürüyorlardı.

60 rakamına dayanan seksajismal sayı sistemini kullanan Sümerler'in "sos" dedikleri bu 60'lık birim bütün zaman ve mekan hesaplarında kullanılmaktaydı ve onları bir uyum içersinde birbirine bağlıyordu. Ayı 30 yılı 360 gün olarak hesapladılar. Gece ve gündüzü 12'şer saate böldüler. Bir yılı 12 ay olarak hesapladılar. Ay ve Güneş tutulmasını hesapladılar. Aritmetik ve geometrinin temellerini attılar. Çarpma ve bölme cetvellerini buldular. Daireyi 360 dereceye böldüler.

dilleri yazıları

İlk yazıyı M.Ö. 3200 yıllarında Sümerler buldular. İlk yazıları şekiller üzerine kurulu yani her varlık ve olay için bir şekil kullandılar. Çivi yazısı işaretleri geçmişteki bir resim yazısına dayanır. Bir kavramı ifade eden işaretlere ideogram adı verilir.

Sümerce'nin Hint-Avrupa ve Sami kökenli dillerle akraba olmadığı bilinmektedir. Dilin bazı özellikleri Ural-Altay grubu dilleriyle benzerlik gösterse de dil bu gruba dahil edilemez. Her ne kadar Sümer halkı iktidarı daha sonraları başka halklara bıraksa da her zaman en yaygın konuşulan dillerden olmuştur. Özellikle dini kayıtlarda büyük bir öneme sahip olmuştur.

Sümerce'de Türkçe'ye Benzeyen Kelimeler Sümerce Türkçe
adda- ata
alım- alımlı
bab- baba (Farsçadan geçmiş olabilir)
Nişanyan
bal (Akad dilinde paltu) Nişanyan balta
bar parlamak
bu bulak (kaynak pınar halk ağzında)
bugin (göl) büğet (gölet halk ağzında)
bur bardak
buy bun boyun
dagal (geniş olmak) dağılmak
de demek
dim (dik duran) dimdik
dingir tengri (tanrı Eski Türkçe)
duru durmak
e ev eb (eski Türkçe)
egı ece (kraliçe)
es esmek
gig yig (hasta Eski Türkçe) [kaynak belirtilmeli]
gim? kim? kim?
gisku şişko
güles (gülen adam) güleç
ılu ulumak
ib ip
ir (erkek) er
kıya kıyı
ku (gümüş) kuyumcu (değerli metallerden ve taşlardar süs eşyası yapan kişi) TDK TDK
kup (gitmek) kopmak (koşup gitmek)
kusu koşmak
tam tan (güneş doğmadan önceki alaca karanlık)
ud (gün zaman) ıd öd (zaman Eski Türkçe) [kaynak belirtilmeli]
udun (ateş) od ot (ateş Eski Türkçe) odun
ug uku (halk) ugus (kavim Eski Türkçe) [kaynak belirtilmeli]
ulu ulu (muhteşem yüce)
us us (akıl Eski Türkçe)
--------------------
toplum yapısı

Devlet kentlerden oluşmuştu ve her kent surlarla çevrili idi. Kent içinde yüksek bir tepeye yapılan tapınak bulunurdu ki bu sosyal yaşamın merkezini oluşturmaktaydı.

Başlangıçta Anaerkil bir toplum yapısına sahiptiler. İşbölümü derinleşmişti;1. sınıfı din adamları ve askerler 2. sınıfı halk 3. sınıfı ise kölelerin oluşturduğu bir toplumsal hiyerarşi vardı. Sürekli savaşlar sonucunda halktan her insan kolayca köle edinebiliyordu. M.Ö. 3000-2500 yıllarında yüksek ruhbanlardan oluşan egemen sınıflar dinsel yapıya sahip kent devletlerinin yöneticileri olarak ortaya çıktılar. Bu kral-rahipler dinsel ve siyasal işleri yürütürlerdi. Bir kentin baş rahibi aynı zamanda o kentin başkanıydı.

Hissedilen her nesnenin bir Tanrısı vardı ve insan görünümündeydiler fakat insanüstü güçleri olan ölümsüz varlıklardı.Tanrılar insanlara ne istediklerini bildirmez. Ancak insanlar onlara kendilerinden istenileni sorarak öğrenebilirdi.

Sümer mitolojisinin en önemlilerinden biri Gılgamış Destanı'nda da adları geçen tanrılardan başlıcaları şunlardır:

Anu veya An: Gök tanrısı önceleri baş tanrıyken sonra yerini hava tanrısı Enlil almıştır.

Enlil: Hava tanrısı tanrıların babası tapınağı Ekur Nippur kentindeydi.

Enki: Bilgelik tanrısı

Nimmah (Ninhursag): Ulu hanım ana-tanrıça

Nanna (Sin): Ay tanrısı

Utu (Şamaş): Güneş tanrısı ay tanrısı Nanna'nın oğlu.

İnanna (İştar): Aşk ve Bereket Tanrıçası

İlk defa Akadlar tarafından içten çökertildi ve bundan sonra bir daha eski haline gelemedi; M.Ö. 2000'li yıllardan sonra uygarlıkları bağımsız kimlikleriyle yaşayamadı. Ardından gelen Akad ve Babil uygarlıkları çoğunlukla Sümerler'in izlerini taşıdılar. Kendilerine özgü dilleri ve çivi yazıları uzun süre yaşadı. Sümer inanışları ve mitolojisi de Fenike - Yunan - Roma bağlantısıyla günümüze dek ulaştı. Şu an Dünyamızda kullanılan İncil Tevrat ve Kur'an da da Sümer inanış ve felsefesinin izlerine rastlandığını iddia edenler vardır


icatları

Sümerliler çivi yazısınımatematiği(4 işlem dairenin alanı çarpma bölme)tekerlekli araçlar astronomi(güneş saatiburçlar)tekneleryün dokumaların boyaması ve ilk takvimi icat etmişlerdir.
--------------------
çivi yazısı

a) İçerikteki Gelişim: [değiştir]İfade edilmek istenen kavramlarda var olan kayıt sisteminin yetersiz kalması yazının gelişmesinde çok önemli bir adım atılmasına neden oldu. Bu kullanılan dilin ilk olarak aktif bir biçimde yazıya geçirilmesi olayıdır. Bu aşamada Sümer dilinin çoğunlukla tek heceli kelimelerden oluşmasının da büyük payı vardır. Böylece çizilen her işarette tasvir edilen nesne değil bu kelimenin ses değeri ön plana çıkarılmıştır. Daha iyi anlaşılabilmesi için bunu somut olarak örnekleyelim. Örneğin Sümerce dağ kelimesi KUR su A ağız ise KA olarak okunurdu. Şimdi KUR.A.KA diye özel bir isim yazılmak istendiğini varsayalım. Bunun için katip önce bu ismi oluşturan resimleri yan yana çizdi.

Sonra bunu gören kişilerin resimsel özelliklerine aldanıp "Dağın suyu içilir" gibi yanlış şekilde algılamalarını önlemek için de kelimenin başına bunların ses değerleri ile okunması gerektiğini gösteren bir uyarı işareti koydu. Determinatif (belirtici) adını verdiğimiz bu işaretler daha sonra çivi yazısının ilerleyen evrelerinde kadın erkek nehir ülke şehir vb. özel isimlerinin başına bazen de sonuna konarak yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandı îşte bu gelişmeye yani kelimelerin içerdikleri ses değerleri ile okunmaya başlanmasına "fonetizasyon aşaması" veya "ses-leşme evresi" diyoruz. Bu aşama Uruk III b evresine yani yaklaşık M.Ö. 3. binin başlarına rastlar.

ilk zamanlarda belki de kaçınılmaz bir zorunluluk sonucunda ortaya çıkan resimlerin içerdikleri ses değerlerinin kullanılmaya başlanması ile çok daha kesin mesajlar verilebileceği çabuk kavranmıştır. Bu dönemde ortaya çıkan önemli bir özellik te anlamı göz önünde bulundurulmaksızın kelimelerin sadece ses değerlerindeki benzerlik veya eşitlik nedeniyle başka kelimelerin yazımında da kullanılmaya başlanmasıdır. Örneğin Sümerce "ok" anlamına gelen Tl işareti aynı ses değerine sahip olduğu için "hayat" kelimesine de aynı işaretle yazım olanağı sağlamıştır. Elbette Sümerce okumayı bilen biri bu iki kelime arasındaki "eş değerli-lik"ten haberdar olduğu için "ok" işareti ile gösterilmiş bir logogramın metnin içeriğine göre "hayat" olarak okunması gerektiğini fark edecektir. Bunu Türkçe'de birden fazla anlamı olan kelimeler "at" "yüz" "alay" ile karşılaştırabiliriz.

Kelimelerin fonetik olarak ifade edilebilmeleri geç dönemlerde çok daha fazla işlerlik kazanan hecelerin kullanılabilmesini olanaklı kıldı. Böylece ayak resmiyle gösterilen mastar halindeki "gitmek" fiilinden öte "gidiyorum" gibi çekimli formlar da yazılabildi. Bu yenilik gittikçe kuvvet ka zanmasına rağmen eski logogramları yani tek işaretli kelimeleri tamamen ortadan kaldıramadı. Kullanışlılığından dolayı bu logografik yazı silindir mühürler heykeller ve steller üzerinde çivi yazısının gelişiminin sonuna kadar korundu. Fakat özellikle fiillerin ifadesinde yeni fonetik hece yazısı eski yöntemin yerini aldı. Bazı kelimelerin aynı işaretle yazılabilmelerine karşın yine anlamı aynı olan kelimeler için değişik işaretler de yaratıldı. Örneğin Sümerce'de GU hem "boyun" hem de "****"anlamına gelen bir kelimedir. Böylece GU iki farklı işaretle yazılabildi. Bu "çok işaretlilik" (polysemie) ile daha geç dönemlerdeki kullanımlarla da birlikte GU tam 14 farklı işaretle yazım olanağı buldu. Bundan başka işaretler "çok seslilik" (polyphonie) kazandılar. Örneğin tek başına kullanıldığında "gün" anlamına gelen aynı yazımla BABBAR okunup "beyaz" rengini ifade eden UD işareti kelime içindeki yazılımlara göre ud pir tam par lah lih hece değerlerini de kazanmıştır.

Şimdi belki bu uygulamayla bir metnin okunuşunun son derece zorlaşabileceği sorusu akla gelebilir. Bu konuda en büyük yardımcı belirli dönemlerde ve belirli metin gruplarında kısıtlı sayıda işaret kullanılmış olmasıdır. Ayrıca çoğu zaman metnin içeriği ve her işareti izleyen bir diğeri nasıl doğru okunması gerektiğini kendi gösterir.

Böylece M.Ö. 3. binde kullanılan kelime yazısı yerini daha gelişmiş bir kelime -hece yazısı sistemine bıraktı. O zamana kadar hiç bir işareti olmayan kelime ve isimler de bu şekilde yazılabildi. Daha önemlisi aynı yolla gramere ait özellikler de yaşam buldu.

Çivi yazısı hece sistemine dayanan bir yazı sistemi olduğu için sesli harflerin (vokaller) birer işaretle gösterilebilmelerine karşın sessiz olanlar (konsonantlar) bu şekilde yazılamaz; bunlar mutlaka bir sesli ile birlikte belirtilmek zorundadırlar. Bu hece işaretleri de 3 grup altında toplanır.

1) Sesli+sessiz = iğ ud at vb.

2) Sessiz+sesli = ta gu bi vb.

3) Sessiz+sesli+sessiz = tal pir kum vb.


b) Biçimsel Gelişim: [değiştir]îlk zamanlar yazı Çince'de olduğu gibi yüzleri sağa dönük işaretlerle sağ üst köşeden başlayarak aşağıya doğru yazılırdı. Buna inanmamızı sağlayan neden ise piktografik dönemde doğadan alınmış işaretlerin olasılıkla doğal görünümleri yönünde yazılmış olmaları gerektiğinden kaynaklanmaktadır. Bu tablet bölümlerinin sağdan sola sıralanması bölümler içindeki işaretlerin ise yukardan aşağıya yazılması anlamına gelir. Sonra tam olarak bilemediğimiz ancak olasılıkla tabletin tutuluş şekli gibi pratik bir nedenle işaretler öyle bir pozisyonda yazıldılar ve belki de okundular- ki daha önceki işaret yönlerinden 90° sola döndüler. Böylece sağdan başlayarak yukarıdan aşağıya doğru yazılan sütunlar soldan sağa doğru ve alt alta yazılan satırlar haline geldi. Ancak bu değişimin ne zaman meydana geldiği kesin olarak saptanamamaktadır. Bir süre sonra ne olduğunu bilemediğimiz ancak olasılıkla doğada çabuk tahrip olabilen ilk yazı malzemesinin yerini kil alınca bu madde üzerine resimlerin çizilerek değil baskı yolu ile daha kolay yapıldığı fark edildi. Böylelikle resim karakterleri için ucu üçgenleştirilmiş bir kamış olan stylus kullanılmaya başlandı. Kilin topaklanması nedeniyle yapılması zor olan yuvarlak hatlar ise düz çizgilerle gösterildi îlk zamanlarda kâtipler bu çizgileri türlü şekillerde biraraya getirerek eski resim formlarını korumaya çalıştılar. Ancak işaretlerin çok karışmasına ve yazının zorlaşmasına neden olan bu uygulamadan kısa sürede vazgeçildi. Sonuçta kalemin kil üzerine bastırılıp hafifçe geri çekilmesiyle çivi görünümünü andıran işaretler resim yazısının tahtına oturdu îlk önce her yöne basılan bu işaretlerin zamanla yine pratik nedenlerden dolayı çivi başı sağa dönük olanlar terkedildi. Böylece yaygın olarak kullanılan yatay dikey ve eğik çivilere köşe çengeli denilen bir çeşidin de eklenmesiyle elde edilen işaretler istenildiği gibi kullanılmaya başlandı. Bu işaretler zamanla mümkün olduğunca basite indirgendi ve ilk dönemlerde 1000 kadar olan sayıları giderek 500-600'e kadar azaldı.Çivi yazısı yaklaşık M.Ö. 2700 yıllarında gerek biçimsel ve gerekse içerik gelişimini geniş ölçüde tamamladıktan sonra ilk olarak hece işaretleri determinatifler ve logogramlarla yazılan tam ve gerçek anlamda bir yazı sistemi oluştu.

Diğer Erken Dönem Buluntu Merkezleri
Yazının başlangıcına dair ilk belgelerin Uruk IV ve bunu izleyen Uruk III yapı katlarından geldiğinden daha önce bahsetmiştik. Kuzeyde bir yerleşme merkezi olan Cemdet Nasr ve Susa'da bulunmuş Proto-Elam tabletleri ise Uruk III tab-letleriyle çağdaş diğer yazılı belge gruplarını oluştururlar. Uruk IV-III katları yaklaşık M.Ö. 3300-2900 yılları arasına tarihlenir. Aralarında hem benzerlikler hem de farklılıklar bulunan bu üçlü tablet grubundan Uruk ve Cemdet Nasr tabletlerinin Sümerce yazıldığı kabul edilirken Susa tabletleri hakkında halen çok az şey bilinen Elam dilinin ilk örnekleri olarak görülmektedir.

Uruk Cemdet Nasr ve Ur şehirlerinden gelen tabletler herhangi bir tarihi belge içermezler. Tarihi belgelere ilk örnek Erhanedan Dönemi IHII'e yani yaklaşık M.Ö. 2600'lere tarihlenir. Bu dönemle aşağı yukarı çağdaş olan belgeler ise Şuruppak'tan (Fara) gelmektedir. Şuruppak ve onu takip eden Abu Salabih ve Ebla tabletleri Sümer yazısının gelişimini hem işaretlerdeki form hem de kullanımdaki esneklikte göstermeleri açısından ilginç örnekler oluştururlar.

YALAN !  
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Sümerler Hakkında Bir Çok Şey
« Posted on: Nisan 25, 2024, 10:30:18 ÖS »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Sümerler Hakkında Bir Çok Şey e-book, Sümerler Hakkında Bir Çok Şey programı, Sümerler Hakkında Bir Çok Şey oyunları, Sümerler Hakkında Bir Çok Şey e-kitap, Sümerler Hakkında Bir Çok Şey download, Sümerler Hakkında Bir Çok Şey hikayeleri, Sümerler Hakkında Bir Çok Şey resimleri, Sümerler Hakkında Bir Çok Şey haberleri, Sümerler Hakkında Bir Çok Şey yükle, Sümerler Hakkında Bir Çok Şey videosu, Sümerler Hakkında Bir Çok Şey şarkı sözleri, Sümerler Hakkında Bir Çok Şey msn, Sümerler Hakkında Bir Çok Şey hileleri, Sümerler Hakkında Bir Çok Şey scripti, Sümerler Hakkında Bir Çok Şey filmi, Sümerler Hakkında Bir Çok Şey ödevleri, Sümerler Hakkında Bir Çok Şey yemek tarifleri, Sümerler Hakkında Bir Çok Şey driverları, Sümerler Hakkında Bir Çok Şey smf, Sümerler Hakkında Bir Çok Şey gsm
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  



Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular