|
|
|
SOYA PROTEINI
Düşük yağlı ve soya bazlı beslenen Japonlarda kalp hastalıklarının çok az görülmesi, kalp hastalıkları ve soya ilişkisini gündeme getirdi. Soya çeşitlerinin kan lipit seviyeleri üzerindeki etkisi de araştırıldığında soyanın kolesterol seviyesinin düşüşünde önemli bir rol oynadığı ortaya çıktı. Menopoz konusunda yapılan araştırmalar da, soyanın kemiklerin güçlenmesinde etkili olabileceğini gösteriyor. Erkekler açısından da umut veren gelişmeler oldu; soyanın yapısında bulunan 'Genistein' adlı bileşenin, prostat tümör hücrelerinin büyümesini önlediği keşfedildi.
Soya protein granülünü sağlıklı ve kaliteli bir beslenmede ön plana çıkaran faktör, tüm esansiyel aminoasitleri içermesidir. Enzimler yönünden zengin olduğu kadar, proteinleri parçalayan enzimleri bloke etme (Tirozin Kinaz İnhibisyonu) özelliğine de sahip olan soyanın bu tipik özelliği, zararlı bazı materyalin doku içinde kendine yer açma yeteneğini de engelleyebilmektedir. Soya izoflavonları olan Genistein, Daidzein ve Glisitein gibi çok önemli maddelerin başlıca kaynağıdır. 17β- östradiol gibi östrojenik sterollere yapıca benzediklerinden fitoöstrojenler olarak adlandırılır. Steroidal yapıda olmayan bileşikler östrojenik, enzim faaliyetlerini durdurucu ve antioksidan etkiye sahiptir. İzoflavonların östrojenik aktiviteleri %1 gibi çok düşük olmakla birlikte, muhtelif hormon alıcılarını (reseptörlerini) bloke edip, hormon eksiklik belirtilerini azaltır. Bu özellik ani ateş basması gibi menopoz semptomlarının azaltılmasının yanı sıra, migren ve eklem ağrılarının giderilmesine de yardımcı olabilir. Aynı maddeler kan sulandırıcı ve kılcal damarlar dahil tüm damar çeperlerini koruyucu özellikte de olduklarından, bazı hastalıklarda söz konusu olan patolojik damarlanmaları azaltabilmektedir (antianjiyogenetik aktivite). Soya granülleri ayrıca çeşitli minerallerin (Kalsiyum, Magnezyum, Çinko, Demir, Krom ve Selenyum) organik tuzlarını ve yine sağlık açısından çok önemli olan B kompleks vitaminlerini de içermektedir. Değerli bir lif kaynağıdır. Oligosakkaritler, kısmen çözünen ve çözünmeyen bitkisel lifler içerir. Bu özellikleri sayesinde bazı hastalıkların tedavisinde önemli destektir. Kemik erimesi (osteoporoz) ve şeker hastalığı (özellikle yaşlılıkta oluşan Tip II) dahil, dejeneratif sorunlarda, gerekli protein yapı taşlarını sağlayıp, doğal beslenme yolu ile tahribatı azaltabilmektedir. Dokusal düzeyden başlamak üzere, her tür yeniden yapılanmayı gerektiren, yaşlanma, hastalıklardan korunma, ağır tedaviler ve iyileşme sürecini hızlandırma ve bağışıklık sisteminin güçlenmesi için gerekli etken maddeleri, soya protein granüllerinin yapısında bulundurmaktadır.
Atardamar daralmasını önleyici etki İnsan bünyesindeki yağ ve lipit metabolizmasını düzenleyen yağ asitlerini içerdiğinden, şeker hastalığı, damar sertliği ve Koroner kalp hastalığı olan kişilere soya ve soya yağı önerildiğini kaydeden Prof. Dr. Arıoğlu’nun araştırmalarına göre Soya yağı, özellikle atardamar daralmasını önleyici etkiyi sahiptir. Ayrıca, soya yağı kandaki kolesterol düzeyini düşürmektedir. Soyanın Kadınlar Üzerinde ki Etkisi: Soyanın, kadınlarda östrojen hormonunun kanserojen etkisini önlediğini ve zararlı hücrelerin gelişimini durdurur. Bu nedenlerden dolayı, kadınlarda göğüs kanserine yakalanma riskini azaltıyor. Araştırmalar, her gün soya ile beslenen Japon kadınlarında göğüs kanserine yakalanma riskinin, Avrupalı kadınlara göre dört kat daha düşük olduğunu gösteriyor.
”Menopoz ve soya ilişkisi: Menopozun, orta yaş üstü kadınların en önemli sorunlarının başında geliyor. İleri yaştaki kadınlarda ortaya çıkan menopozun etkisini giderebilmek için, vücuda doğal östrojen hormonu takviyesinin gerekli olduğu hekimler tarafından bildiriliyor. Menopoz döneminde kadınlara, diyet beslenmesinde, vazgeçilmez besin kaynağı olarak soyalı ürünler önerilmektedir. Özellikle menopoz döneminde soyalı ürünlerle beslenen kadınlarda, yüzde 40 daha az ateş basması şikayetlerinin olduğu saptanmıştır. Menopoza giren kadınlara öneriler: Menopoz dönemine giren kadınlarda, östrojen hormonunun azalması nedeniyle vücut dengesinin bozuluyor ve bu bozulmanın, soya proteinince giderilebiliyor. Kadınlarda menopoz belirtilerinin görülmeye başlaması ile birlikte günde 25 gram soya proteini tozunun alınması, menopozun tam etkisine girilmesihalinde ise bu miktarın 40 grama çıkarılmasının doktorlar tarafından öneriliyor. Ayrıca;
Günde 50g soya İtalya’da yapılan araştırmalar, menopoz dönemine giren kadınların sağlıklı olarak yaşamlarını sürdürebilmeleri için, günde 50 gram soya almalarının gerekli olduğunu ortaya koymuştur. Menopoz sonrası kadınlarda, her yıl ortalama yüzde 5 oranında kemik ağırlığı azalıyor. Bu hastalığa karşı da soyalı ürünler öneriliyor. Soya proteini sayesinde, vücuda alınan kalsiyumun dışarı atılması yüzde 50 oranında azalıyor.
Diğer Yaraları Soya, B vitamini deposu olarak bilinir. Bu nedenle soyalı besinlerin hazmı kolaylaştırdığı ve çocuklarda kemik gelişimini artırdığı, ayrıca çocuklarda ortaya çıkan kronik sindirim zorluğu ve kabızlığın soya sütü kullanımı ile büyük oranda atlatıldığı saptanmıştır. Soyada bulunan bol miktardaki E vitamininin, Parkinson ve Alzheimer hastalıklarının tedavisinde de oldukça etkili olduğu ve yaşlanmayı geciktirdiği biliniyor. Almanya’da eczanelerde reçetesiz satılan Glutamin adlı ilacın soyadan elde ediliyor ve bu da stres ve zihin yorgunluğuna karşı kullanılıyor. Soya unu, büyüme ve gelişmeyi teşvik eden ve hızlandıran çok değerli aminoasitleri içerdiği için bebek mamalarının yapımında önemli oranlarda katkı maddesi olarak kullanılıyor. Ayrıca, soya unu salam, sosis, bisküvi, kurabiye, makarna, şekerlemeler ve özel diyet besinleri başta olmak üzere değişik amaçlarla insan beslenmesinde yerini alıyor.” Soya besin değeri yüksek bir gıda maddesidir. Soya proteini Lif, demir, kalsiyum, fosfor, magnezyum gibi minerallerin ve B vitaminlerinden Thiamin, riboflavin, Niacin ve Folik asidin iyi bir kaynağıdır.
Soya Proteini Kanser Riskini Azaltabilir: Laboratuar çalışmaları soyanın kanser önleyici rolünü destekler, soya gıdaları yararlı etkiye sahip olduğu düşünülen fitokimyasallar olarak isimlendirilen bileşiklerden zengindir. Bunlardan izoflavenler çeşitli yollarla kanserle mücadele edebilir. Bunlar sadece soya gıdalarda önemli miktarda bulunur. Bilim adamları Soya Proteininden çeşitli potansiyel anti kanser unsurlar identifiye etti. Bunların hepsi anti kanser etki yapabilir ama izoflavenler özellikle önemlidir, izoflavenlerden olan genistein özellikle bilim adamlarının ilgisini çekmiştir. Genistein, laboratuar testi tiplerinde gelişen kanser hücrelerine ilave edildiği zaman hücre gelişimi durmuştur. Genistein çeşitli yollarda çoğu kansere karşı etki yaptığı düşünülür. Genistein, göğüs ve prostat kanserlerinde olduğu gibi hormona bağlı olan çoğu kanserlere etki edebilir. Bazı araştırmalar, genisteinin tümörlerin gelişimi için ihtiyaç duyduğu besin maddeleri ve oksijen alımı prosesini teşvik edebilir. Östrojen gibi görünen izoflavenler göğüs dokusundaki aynı bölgelere tutunabilir. Bu bölgeleri işgal ederek daha güçlü östrojenlerin kansere sebep olucu etkilerinden koruyabilir.
Soya Proteinin Osteoporozis Riskini Azaltır. Soya gıdaları yemek, güçlü kemik gelişimine yardım etmek ve osteoporozis riskini azaltmak için en kolay yollardan biridir. Osteoporozis kemiklerin incelmesi ve zayıflamasıdır ve bütün dünyada ciddi ve yaygın bir sorundur. Kemik sağlığını etkileyen 50 kadar faktör vardır. Fiziksel aktivite yaşanmayla meydana gelen kemik dokusu kaybını azaltabilir. Kalsiyum ve Vitamin D gibi besin unsurları kemik sağlığını iyileştirir. Soya filizinin günlük gıdalar içerisinde tüketilmesi osteoporozis riskini azaltmaya yardımcı olabilir, yaşamın sonraki yıllarında osteoporozise karşı en iyi önlem, yaşamın erken yıllarında güçlü yoğun kemiklere sahip olmaktır. Yeterli kalsiyum alımı bunun için elzemdir. Soya filizindeki kalsiyum vücut tarafından çok iyi absorbe edilir. Soya gıdalar izoflavenler olarak adlandırılan bir grup bileşiğin yegane kaynağıdır. Soya filizi bu kimyasalların önemli miktarda bulunduğu bir gıdadır. Daidzein adı verilen bir izoflaven tipi osteoporozisi tedavi etmek için Asya ve Avrupa’ da yaygın olarak kullanılan bir ilacın çok benzeridir. Bu ilaç kemiği yıkımlardan korur. İlaç vücutta metabolize olduğu zaman, soyada bulunan aynı bileşik olan daidzein üretir. Bu daidzeinin doğal kaynağı olan Soya Proteininin tüketilmesinin osteoporozis riskini azaltmaya yardım edebileceğini gösterir. Soya filizindeki bileşikler kemik sağlığını korur. Soya Proteini, Protein İhtiyacını Karşılamaya Yardım Eder Soya filizi yemek, protein ihtiyacını karşılamak için basit ve sağlıklı bir yoldur. Soya filizi yüksek kaliteliprotein zenginidir. Soya proteini kemik sağlığının korunmasına yardımcı olur. Soya proteini böbrek fonksiyonlarını korur. Soya proteini kolesterol seviyesinin düşmesine yardım eder.
Soya Proteini Demir (FE) ‘den Zengindir Demir yetersizliği dünyadaki en yaygın beslenme sorunudur. Düşük demir alımı anemi ile sonuçlanır. Bu şartlardaki bir insan bitkinlik, baş ağrısı ve artan enfeksiyon riskinden muzdariptir. Soya filizi demirden zengindir ve günlük demir gereksinimi yetişkinler için 10-15 mg.’ dır. Diyabetlerde Soya Proteinin Rolü Soya gıdalar kan dolaşımına glikoz emilimini yavaşlatır. Soya proteini arterlerde yağ maddelerinin birikmesi ve böbrek hastalıkları gibi diyabet komplikasyonlarının önlenmesine veya kontrolüne yardımcı olabilir. Soya filizi çözünür liften zengindir. Çözünür lifler besin unsurlarının kan dolaşımına emilimini geciktirir ve kan glikoz seviyesinin kontrolüne yardımcı olur. Laktoz içermedikleri için Soya Proteini laktoza karşı duyarlığı olan insanlar için ideal bir protein kaynağıdır.
GENEL OLARAK: Soya filizi ne kolesterole ne de laktoza sahiptirler. Protein ve mineraller bakımından çok zengindirler. Soya filizi fitokimyasalların çok farklı tiplerini içerir. İZOFLAVENLER: Doğal östrojene bileşenleridir. Hormona bağlı kanser oluşumunu önlemeye yardımcı olurlar. GENİSTEİN: Erken dönemlerde bazı kanser formlarının yayılmasını durdurabilen bir bileşiktir.
PROTEAZ İNHİBİTORLERİ: Bu bileşikler kanser oluşturan enzimlerin aksiyonunu bloke edebilirler.
FİTİK ASİT: Bu bileşiğin tümör gelişimini inhibe ettiği gösterilmiştir. FDA, koroner kalp hastalıkları riskini önemli ölçüde azaltmak için, her gün 25 gr. Soya proteini tüketilmesini öngörmektedir. Doymuş yağlardan ve kolesterolden düşük bir diyetin yanı sıra, günde, 25 gr. Soya protein tüketilmesinin, kalp hastalıkları riskini azaltacağı görüşü, 50 bağımsız araştırmanın sonucu olup Amerikan Gıda ve İlaç Dairesince (FDA) kabul edilmiştir. FDA, 20 Ekim 1999 tarihinde, soya proteini tüketimi ile azalan koroner kalp hastalıkları arasındaki ilişkinin, içeriğinde soya proteini bulunan gıdaların ambalajlarında ve etiketlerinde kullanılmasını onayladığını duyurmuştur. Günde 25 gram soya proteini almak için, içinde 18 gram granül soya proteini (soya kıyması) bulunan bir hamburger yemek ve yarım bardak soya sütü içmek yeterlidir. Bu sağlık önerisinin kabulü ile birlikte, Amerika'da gıda sanayi soya proteini içeren yeni ürünler üretmeye ağırlık vermeye başlamıştır. Yakın zamanda soya bünyeli gıda maddelerine duyulan ilginin bu derece artmasındaki nedeni, soyanın sadece kaliteli bir protein kaynağı olması, besin öğeleri içeriğinin iyi olması veya FDA tarafından onaylı bir sağlık önerisine sahip bulunması ile açıklamak yetmez. Soya Proteinleri. Önceki çalışmalar soya proteinlerinin LDL kolesterolü düşürdüğünü, diğer KDH risklerini azalttığını öne sürmüşse de, son beş yıl içinde yapılan çalışmalar bu bilgiyi doğrulamış değil. Hayvansal protein ya da süt ürünleri kaynaklı protein yerine aşırı miktarda soya proteini alınırsa, bunun kolesterolü yüksek kişilerde LDL kolesterolü düşürmekte yaralı olabileceği, ancak HDL kolesterol, trigliserit ve lipoprotein (a) (bunun yüksekliği de damar sertliği ve inme riskini artıran bir etkendir) düzeyini etkilemediği belirtilmektedir. Gene de, en azından, diyette hayvansal ürünler veya süt ürünleri nispeten azalacağından, bunların yerine soya proteinince zengin yiyeceklerin kullanılması daha az doymuş yağ ve kolesterol alınması anlamına geliyor Soyanın önemli ek besin (dietary supplement) gereksinimlerimizden İzoflavonlar'ı en zengin ve istenilen yapıda içeren tek kaynak olması sebebiyle pek çok kronik hastalık riskini azaltıcı yöndeki etkisi bu ilginin gelişmesindeki en büyük nedendir. Bilim adamları tarafından, 50 yıl öncesinden beri varlığı bilinen ve bir tür "phytochemicals" yani "bitki kimyasalları" olarak adlandırılan izoflavonlar hakkında ancak 90'lı yıllarda bilimsel yazılar kaleme alınmıştır. Pek çok pytochemicals gibi bitki bünyesinde üretilen izoflavonlar, diğer bitki kimyasallarına kıyasla, doğada, gıda olarak tüketebilen bitki türlerinin çok azında rastlanırlar. Soya, izoflovanların, diğer gıdalarda bulunan bitki kimyasallardan daha yüksek konsantrasyonda bulunduğu tek bitkisel gıdadır. İzoflavonlara duyulan ilgi pek çok araştırmanın başlamasına neden olmuştur; şüphesiz ki bunların en önemlisi 1990 senesinde Ulusal Kanser Enstitüsü'nün izoflovanların kanseri önleyici potansiyel etkilerini ortaya çıkarmak için başlattığı ve yaklaşık 3 milyon dolara mal olan çalışmalarıdır. Araştırmacılar sadece bu etkilerle yetinmeyip, izoflovanların osteoporozis, kalp hastalıkları ve yüksek tansiyon gibi diğer hastalıklara olan etkilerini de bulmaya yönelmişlerdir. Soyanın bünyesinde bulunan iki ana izoflavon çeşidi Genistein ve Daidzein olarak adlandırılırlar. Yapısı itibari ile "bitkisel östrojen" (phytoestrogens) olarak isimlendirilen izoflovanlar, aynı östrojen gibi davranırlar ve östrojen reseptörlerine bağlanarak östrojenik etkiyi uygularlar. Bununla beraber etkileri, normal östrojen aktivitesinin binde biri ile onbinde biri kadar olup, son derece düşüktür. Fakat soyalı gıdalar tüketen insanlarda kandaki izoflavon düzeyi, endojen östrojen düzeyinin 10,000 katından daha yüksek seviyelere ulaşabilir. İzoflavonların kandaki bu yüksek konsantrasyonu, başta belirtilen ve göreceli bir kavram olarak betimleyebileceğimiz zayıf aktivite durumunu ortadan kaldırır. İzoflavonların sahip olduğu bu eşsiz güç yani östrojenik aktiviteleri benzersiz ve tamamen doğal bu maddelerin, menopoz sonrası kadınlara tatbik edilen östrojen hormonu terapisine potansiyel bir alternatif olarak değerlendirilebileceği yorumunu doğurmuştur. Araştırmalar, ayrıca İzoflavonların, kalp hastalıkları ve osteoporozis (kemik erimesi) gibi rahatsızlıklarda, yaşla beraber oluşan riskleri azaltıcı yönde rol oynadıklarını ve menopoz sonrası ateş basması gibi semptomların giderilmesinde etkili olduklarını ortaya koymuştur. İzoflavonların bu hastalıklara karşı insan vücudunda ne tür bir mekanizma oluşturdukları ile ilgili araştırmalar devam etmektedir. Bunlarla birlikte, diğer bir durum da İzoflavonların endojen östrojen fazlalığına karşı uyguladıkları anti-östrojenik etkileridir. Böylece, isoflavonların göğüs ve endometriyal kanserler gibi hormonlarla ilişkili kanser risklerini azaltıcı yöndeki etkileri de açıklanmış olur. Burada önemle belirtmeliyiz ki, izoflavonların insan sağlığına faydaları sadece östrojenik veya antiöstrojenik etkileri ile sınırlı kalmaz. Yapılan yüzlerce çalışma, Genistein isimli izoflavonun, hormon ilişkili olsun olmasın pek çok tipteki kanserli hücrenin (örneğin deri, prostat, akciğer, ve kolon kanseri gibi) oluşmasını engellediğini ortaya koymuştur. Genistein anormal hücre oluşmasına neden olan enzimlerin aktivitesini ortadan kaldırarak bu etkiyi sağlar. Bu durumu basit bir örnekle netleştirmek gerekirse, 1998 yılında A.B.D.'de her 15 dakikada bir prostat kanserli bir erkeğin ölümünün aksine, soyalı gıdaların tüketimine dayanan diyet alışkanlığı olan Japonya'da bu oranın Amerika'dakinin beşte biri olmasıdır. Zengin bir Genistein kaynağı olan soyanın, bu derece düşük kanser oranı yakalamada etkisi açıktır. İzoflavonlar soyanın protein içeriği ile birleşir ve gıda sanayinde geniş kullanım imkanı bulan proteinlerinin faydalarını bir kat daha güçlendirirler. Diyetlerde et proteinin bir bölümünü soya proteini ile değiştirilmesi, özellikle yüksek kolesterol seviyesine sahip kişilerde (240 mg/dl) kandaki kolesterol oranını düşürürken, hem de birey başına günlük alınması gereken 50 mg'lık izoflavonun bir kısmının karşılanmasını sağlar.
******* NUTRITION EL KITABINDAN ALINMISTIR Gıda Müh. Sevda ÖZALBAYRAK
|