0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Şiddetin Evi - Makale Örneği  (Okunma Sayısı: 1093 Kere Okundu.)
« : Mart 22, 2012, 02:05:05 ÖS »
Avatar Yok

-o_o-GökhaNur-o_o-
*
Üye No : 17147
Nerden : İzmir
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 2158
Mesaj Sayısı : 4 756
Karizma = 12093


İNSANA ÖZGÜ olan bir durumun, şiddet için de geçerli olduğu söylenebilir: Sevildiği yerde yaşamaktan hoşlanır. Tabii burada sevginin daha çok marazî bir biçiminden söz ediyoruz. Şiddet sevilebilir. Çünkü şiddet, üzerinde uygulanan kişi, grup ve toplum üzerinde yıkıcı bir etkiye yol açarken, onu uygulayan üzerinde “kurucu” bir işlev görür. Şöyle de denebilir: Özne, şiddet aracılığıyla kendini kurar, inşa eder. Ve bunu gerçekleştirirken, varoluşunu besleyen o marazî sevgiyi kendinde “kurumlaştırır”. O, şiddet aracılığıyla kendini görünür kılarken bir şey daha yapmaktadır: Kendini tarihe dayatıyordur. İster yerleşik düzene karşı yıkıcı bir güç olarak, ister yerleşik düzeni muhafaza etmek adına bir yöntem olarak kullanılsın, şiddet, tarih karşısında bir savunma anlamına gelir. Çünkü tarih, canlı yürüyüşünü, bir ağırlık olarak attığı, dışarıda bıraktıklarıyla sürdürür; ezilenlerin, mağlupların, yok edilenlerin “sessizliği” altında...
 
Biliyoruz ki egemen tarih hâlâ egemenlerin tarihidir ve bir miras gibi galipten galibe titizlikle devredilir. Bu basit bir tarih anlayışından ibaret değildir: Dünyanın görünümü ve işleyişidir. Kesintisiz bir mücadele olarak koyutlanan tarih, galip gelenin ödülüdür. Sadece yaşamayı hak etmemiştir, hükmederek yaşamayı hak etmiştir.
 
Walter Benjamin, “Tarih Kavramı Üzerine” adlı ünlü denemesinde, “Ezilenlerin geleneği gösteriyor ki, içinde yaşadığımız ‘olağanüstü hâl’ istisna değil kuraldır” der ve ekler: “Yirminci yüzyılda bu yaşadıklarımızın “hâlâ” nasıl mümkün olduğuna şaşmak, felsefî bir bakış değildir. Bu şaşkınlık bizi herhangi bir bilgiye de götürmez, tek bir bilgi hariç tabii: Kaynağındaki tarih anlayışının iler tutar tarafı olmadığı.”

Günümüzde yaşadıklarımız hiçbir şeyin değişmediğini ispatlıyor: Şiddet, onu ısrarla rasyonel kılan tarihin içinde kendini evinde hissetmektedir.
 

BİR İLETİŞİM BİÇİMİ OLARAK ŞİDDET
 
Şiddetin bir iletişim biçimi de olabileceği iddiasının yadırganacak bir yön taşıdığı söylenebilir. Çünkü şiddet, tam da iletişimin imkânsızlaştığına, kendini ifade etmenin, anlamanın ve anlaşmanın boş bir çabaya dönüştüğüne inanıldığı, sözün “düştüğü” anlarda ya da zaten böyle bir iletişim ortamının hiç de arzu edilmediği baskıcı alanlarda, otoriter rejimlerde yükselir ve emirler-yasaklar içeren tek yönlü bir iletinin sürekliliğinin şiddet aracılığıyla garanti altına alınacağı düşünülür. Şiddet ve baskı uygulayanlar, uygulamalara maruz bıraktıklarından bir “cevap” beklemiyor, olsa olsa itaat anlamında bir suskunluğu umuyor gibidirler. Ama eninde sonunda bir cevabın geleceğini de bilirler. Bu anlamda her şiddet aynı zamanda bir sorudur da: “Şimdi ne yapacaksın?” Egemenler için önemli olan, bu cevabın hangi formda ve düzeyde olacağının kendileri tarafından belirlenmesi ve böylece ortaya çıkacak yeni iletişim biçiminin yönetilmesidir. Zorba, baskıcı ve şiddet dolu yöntemlerle hazırlanan ve belirli bir topluma, ülkeye veya coğrafyaya dayatılan “sorular”, cevabın da aynı zarf içinde geri dönmesinin beklendiğini gösterir. Hükmedenler, hükmedilmeye razı olmayanlarla ilişki ve iletişimlerini şiddet dili aracılığıyla yöneteceklerdir.
 
Günümüzün önemli düşünürlerinden Slavoj Zizek, soru sorma eyleminin temelinde yatan müstehcenliğe işaret etmişti: “Soru, ötekindeki, muhatabındaki hangi kerteyi hedeflemektedir? Cevap vermenin mümkün olmadığı, sözlerin kifayet etmediği, öznenin iktidarsızlığı içinde teşhir edildiği noktayı... Bir soru, sadece verili bir duruma göndermede bulunsa bile, her zaman özneyi bu durumdan resmen sorumlu tutar, ama sadece olumsuz bir açıdan-yani bu olgu karşısındaki iktidarsızlığından sorumlu tutar.”

Soğuk Savaş döneminin, kapitalizmin tartışmasız zaferiyle kapanmasından sonra karşımıza çıkarılan Yeni Dünya Düzeni projesi, projenin plânlayıcısı ve yürütücüsü olan hegemonik güçlerin dünyaya ve özelde İslâm dünyasına yönelttikleri, tam da muhatabının ortaya sürülen olgu karşısındaki iktidarsızlığını teşhir eden türde ve bir anlamda başlarının belâda olduğunu açıkça hissettiren bir soruydu. Eşitlik temeline dayanan bir diyalog imkânını ve zeminini hazırlama anlamına gelmeyen, daha çok muhatabını mahk°m eden, Zizek’in teşhis ettiği biçimde müstehcenliğini gizlemeyen bir soru.
 
Yeni Dünya Düzeni projesinin entelektüel ayağını oluşturan, dünyanın halihazırdaki politik ve ekonomik haritası ve gelecekte bu haritanın nasıl şekilleneceği hakkındaki okumalara (Fukuyama’nın “Tarihin Sonu” ve Huntington’un “Medeniyetler Çatışması” tezleri) yönelik eleştirilerin ve karşı-okumaların yeterince etkili olamamaları önemli bir handikap olsa da zaten bu siyasî-ekonomik ve askerî projeyi yürütenlerin böylesi bir cevabı hiç de arzulamadıklarını biliyoruz; en azından şimdi... O halde şu yargı yanlış olmayacaktır: 11 Eylül, tam da Amerika’nın beklediği cevaptı.
 
O tarihte ABD Başkanı’nın, başlattığını ilan ettiği “teröre karşı savaş” sürecinin hangi akla hizmet ettiğini, bugün daha iyi görebiliyoruz. İşgal edilen ülkeler, bombalanan şehirler, katledilen, sakat bırakılan binlerce masum insan, dehşetle birlikte yaşamaya zorlanan halklar, el konulan zenginlikler... ABD ve müttefiklerinin uyguladıkları politikalar, terörü üreten, azmanlaştıran ve küresel çapta daha da yayan şartları çoğaltmaya devam ediyor: Afganistan’daki belirsizlik, işgal edilen Irak’ta halkın onurunu ayaklar altına alacak derecede yapılan uygulamalar (gece baskınlarıyla çocuk-kadın ayırt etmeden sürdürülen tutuklamalar, aşağılamalar ve silahların kesintisiz tehdidi), Filistinlilerin katlanmak zorunda oldukları şartların daha da ağırlaşmasına yol açan İsrail’in insanlığa ve uluslar arası hukuka aykırı eylemlerine göz yumulması, Suriye’ye ve İran’a açıkça yöneltilen tehditler... Teröre karşı açıldığı söylenen bir savaşın, insanlık adına üretilen bütün ortak değerleri nasıl budadığına şahit olduk ve oluyoruz. Bugün, Başkan Bush’un ağzından çıkan “barış” gibi bir kelimenin bile bize soğuk terler döktürmesi boşuna değil: Bundan, yeni bir dehşet dalgasının üzerimize gelmekte olduğunu çıkarabiliyoruz çünkü. Bütün bu feci görüntülerden şu sonuca varmamız mümkün: Amerika’nın savaşı teröre karşı değil, terörle birlikte yürütülen bir savaş. Amerika’nın, dünyanın gelecekteki şekillenişini belirleyecek başat güç olma yönündeki küstahça dayatmalarının terör eylemlerine davetiye çıkarmak anlamı taşıdığı o kadar çok ağızdan söylendi ve yazıldı ki, hâlâ bu politikalardan vazgeçilmemiş olması ve kısa dönemde de farklı bir yönelime dair olumlu mesajların verilmemesi, terörün, Beyaz Saray’daki şahinlerin plânlarında başından beri yer almadığını düşünmeyi zorlaştırıyor. Bu, bütün terör eylemlerinin arkasında Amerikan parmağı olduğu şeklinde bir komplo teorisi olarak anlaşılmamalı. Vurgulamak istediğimiz, terör eylemlerini sona erdirme noktasında gösterilen samimiyetsizliğin sebebinin, herkes için daha âdil, daha yaşanılır bir dünyanın tahayyül edilebilirliğini imkânsızlaştıran, egemenlerin o tarihi mirası olan “olağanüstü hâl”in sürekliliğinin önemi göz ardı edilerek anlaşılamayacağıdır.
 
Yeni Dünya Düzeni’nin yol açtığı veya daha da katmerleştirdiği sorunlar, bu olağanüstü hali süreklileştiren koşulları hızla üretiyor. Gelişmiş ülkelerin ortaklaşa aldıkları ekonomik kararlar, dünyanın geri kalanı için daha da yoksullaşma ve çağa tutunamama anlamına geliyor. Neo-liberalizmin yoğun saldırısı, “sosyal devlet”in ölümünü çoktan ilan etti bile. Şimdi sayıları katlanarak çoğalan işsizler ve evsizler toplumsal hayatın ve hatta bir vatandaşlık hakkı olan siyasî katılımın dışına itilmekteler. Göçmenleri bekleyen gelecek, Avrupa’daki ırkçı partilerin gittikçe yükselen oy oranlarına bakılarak tahmin edilebilir. Yalnızca bu örnekler bile geniş çaplı sosyal çalkantıların ve bir “tasfiye” sürecinin uğursuz habercileridir. Yeni Dünya Düzeni’nin mimarları, projelerinin dünyanın büyük bir kesimi için hoşnutsuzluk ve umutsuzluk doğurduğu gerçeğine gözlerini kapalı tutmaya devam ediyorlar. Terörizm bahanesiyle ve bu olağanüstü halin “meşrulaştırdığı” bir yöntem olarak dünyaya sundukları tek öneri, güvenlik üzerine kurulu otoriter bir siyasal yönetim, toplumsal yaşam modeli ve küresel çapta bir savaş.
 

WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Şiddetin Evi - Makale Örneği
« Posted on: Nisan 19, 2024, 05:52:12 ÖÖ »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Şiddetin Evi - Makale Örneği e-book, Şiddetin Evi - Makale Örneği programı, Şiddetin Evi - Makale Örneği oyunları, Şiddetin Evi - Makale Örneği e-kitap, Şiddetin Evi - Makale Örneği download, Şiddetin Evi - Makale Örneği hikayeleri, Şiddetin Evi - Makale Örneği resimleri, Şiddetin Evi - Makale Örneği haberleri, Şiddetin Evi - Makale Örneği yükle, Şiddetin Evi - Makale Örneği videosu, Şiddetin Evi - Makale Örneği şarkı sözleri, Şiddetin Evi - Makale Örneği msn, Şiddetin Evi - Makale Örneği hileleri, Şiddetin Evi - Makale Örneği scripti, Şiddetin Evi - Makale Örneği filmi, Şiddetin Evi - Makale Örneği ödevleri, Şiddetin Evi - Makale Örneği yemek tarifleri, Şiddetin Evi - Makale Örneği driverları, Şiddetin Evi - Makale Örneği smf, Şiddetin Evi - Makale Örneği gsm
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Şiddetin Genlerle Ilişkisi Olabilir
Sağlık
YalnızHayat53 0 779 Son Mesaj Ağustos 15, 2008, 02:52:58 ÖS
Gönderen : YalnızHayat53
Kişilik Problemi - Makale Örneği
Edebiyat
-o_o-GökhaNur-o_o- 2 1226 Son Mesaj Ekim 26, 2012, 11:19:46 ÖS
Gönderen : erdemkutay
Geleceğiniz Için Okumak - Makale Örneği
Edebiyat
-o_o-GökhaNur-o_o- 1 1183 Son Mesaj Ekim 26, 2012, 11:20:19 ÖS
Gönderen : erdemkutay
Annesinin Kızı Olarak - Makale Örneği
Edebiyat
-o_o-GökhaNur-o_o- 1 1276 Son Mesaj Ekim 26, 2012, 11:21:10 ÖS
Gönderen : erdemkutay
Toprağın Sırları - Makale Örneği
Edebiyat
-o_o-GökhaNur-o_o- 0 1078 Son Mesaj Mart 22, 2012, 02:09:35 ÖS
Gönderen : -o_o-GökhaNur-o_o-


Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular