 |
|
|
Çarlık Belgeleri ve Ermeni Mezalimi
Her yıl 24 Nisan gelince Batı güdümlü asılsız Ermeni iddiaları, daha da sık dünya kamuoyunda gündeme getirilmeye başlanır. Ancak iki temel nokta vardır ki, bunlar tehcirin ne kadar haklı sebeplere dayandığını gösterir: Birincisi, Taşnakların önderliği altındaki geniş Ermeni kitlelerinin Batılı emperyalist devletlerle ve Çarlık Rusyası'yla işbirliği. İkincisi ise Ermeni gönüllü birliklerinin "Büyük Ermenistan" ı kurmak amacıyla nüfus dengesini kendi lehlerine çevirmek için giriştikleri Müslüman nüfusa yönelik etnik temizlik politikası.
Çarlık arşivleri, birinci noktayı kanıtlayan belgelerle doludur; ve bu da doğaldır. Çünkü Çarlık yetkilileri, Türkiye Ermenilerini silahlandırmak ve ayaklanmaları kışkırtmak amacıyla birçok rapor yazmış, kendi aralarında ve Taşnaklarla yazışmalar, görüşmeler yapmıştır. Ancak Çarlık arşivlerinin çarpıcı tarafı, ikinci noktayı gözler önüne seren binlerce sayfa belgeyi barındırmasıdır. Yani Türkiye'nin I. Dünya Savaşı sırasındaki düşmanı Çarlık Rusyası, Osmanlı'yı parçalamak için kullandıkları Ermenilerin tehcir öncesi ve sonrası yaptıkları katliamları kayda geçirmiştir. Aslında bu da anlaşılırdır. İşte bu belgelere göre, Ermeni gönüllü birlikleri, tehcirin öncesinden itibaren Türklerin ve Kürtlerin yaşadıkları köyleri kılıçtan geçirmiş ve savaş esirlerini dahi öldürmüşlerdir. Taşnakların yaptığı katliamlar ve yağmalar, onları Osmanlı'ya karşı kullanan Rus komutanlarını bile dehşete düşürmüştür.
Müslüman kadınların, çocukların ve yaşlıların Ermeni çeteleri tarafından katledildiklerine dair birçok rapor, bizzat Çarlık yetkilileri tarafından kaleme alınmış, bunun önüne geçilmesi için Ermeni gönüllü birliklerine yüzlerce yazılı talimat verilmiştir. Hatta oluşturulan askeri mahkemelerde azımsanmayacak sayıda Ermeni subayı ve askeri yargılanmış ve ağır cezalara çarptırılmıştır. Sivil halka yönelik katliamlar, Taşnak yetkililerinin belgelerine de yansımıştır.
Çarlık Kafkas Orduları Karargâhı'na bağlı askeri mahkemede görülen bir dava bu mezalimin boyutlarını göstermektedir. 3'üncü ve 4'üncü Ermeni gönüllü birliklerine bağlı 8 Ermeni subay ve askerinin yargılandıkları davanın karar metni insanın tüylerini ürpertmektedir:
"Azerbaycan-Van Birliği'ne bağlı Kolordu Mahkemesi, 1916 yılı 10 Eylül günü, gereken heyet toplanarak 3'üncü ve 4'üncü Ermeni gönüllü birliklerine bağlı Ermeni gönüllülerden sanıklar Seno Arutunyan , Hay (hem de Ayk ) Ohanyan ve diğerlerinden oluşan toplam sekiz kişiyle ilgili davayı görerek; onları Kürt kadın ve kızlara tecavüz, 26 kadın ve çocuğa kasıtlı olarak işkence etme ve ölümcül yaralayarak öldürme konusunda suçlu bularak adı geçen sanıkların tümünün asılarak idam edilmelerine ve tüm imtiyazlarının alınmasına karar verdi."
Ayrıca Ermeni birliklerinin Müslümanlara yönelik giriştikleri yağmalar da mahkeme raporlarıyla sabittir.
Aynı zamanda Taşnak belgeleri de Çarlık Rusyası ve Batı emperyalizminin kumandası altına giren Taşnakların katliam hikâyeleriyle doludur. Van'ın işgalinin ardından şehrin valisi olan Aram 'a Rus ordularının Van Birliği Komutanı Nikolayev tarafından gönderilen 34 sayılı, 22 Haziran 1915 tarihli talimatta Ermenilerin bölgedeki Kürt nüfusa saldırmamaları ve köylerini yağmalamamaları bildirilmektedir. Aram, talimata verdiği protesto cevabında, emirlerin yerine getirilmeyeceğini, hâlâ işgal edilmemiş bölgelerdeki Müslümanlara uyarı olması amacıyla suçluların en ağır şekilde cezalandırılacağını belirtmektedir.
Rus Orduları Kafkas Cephesi Başkumandanı P r j e v a l s k i 'nin, Tiflis'teki Askeri Genel Vali'ye gönderdiği telgrafta ise Rusya'dan gelen Ermeni göçmenlerin yakın zaman içerisinde Türk katliamı yapmaya hazırlandıkları belirtilmekte, Ermeniler tarafından böyle bir hareketin gerçekleşmesine izin vermemek için gerekli önlemlerin alınması emredilmektedir. Ayrıca önemli bir kısmı Rus tebaasına ait Ermeni göçmen ailelerinin kitlesel olarak cephe gerisinden gelerek Pasin Ovası köylerine yerleştirildiği ve bunların Türk kökenli ahalinin konutlarını, askeri birliklere ayrılan konutları ve aynı zamanda ekin alanlarını yerli Türk ahaliyi kovarak keyfi şekilde işgal ettikleri Çarlık raporlarına yansımıştır.
Ermeni gönüllü birlikleriyle ilgili şikâyetler çoktur. Yağma, soygun, cinayet ve toplu katliamların ardı kesilmez. Hatta General Nikolayev, Ermeni gönüllülerin yağmaladıkları malları kaçırdıkları sırada onları engellemek isteyen Rus askerleri birliklerine bile ateş ettiklerini bildirmektedir. Ermeni gönüllülerin, kendi reislerinin imzaladığı yazılı belgeleri olmaksızın kendi birlikleri dışına salınmamasına dair ve üzerlerinde kimlik belgeleri bulunmayan Ermenilerin yakalanarak silahlarının alınmasına ve kimlikleri tespit edilinceye kadar hapiste tutulmalarına dair emirler de yayımlanır.
Rus Kafkas Orduları Komutanı Odişelidze 'nin aşağıdaki telgrafı da Osmanlı Devleti'nin karşısında savaşan bir ordunun komutanının tanıklığı olması bakımından önemlidir. Rus orduları geri çekilirken Ermeni birlikleri "kitlesel vahşiliklere" girişmişlerdir:
"Halihazırda Türk birliklerine karşı konuşlanmış olan Ermeni birlikleri, hatta eşkıya Kürt çetelerine karşı bile tamamen yeteneksiz, düzenli Türk birliklerine karşı kesinlikle dirençsiz, askeri emirleri ise aynen buralardan ayrılmış olan Rus birlikleri gibi yerine getirmemektedir: Bu birlikler hızla bozulmaktadır, kadınlar ve çocuklar dahil silahsız Türk halkına yönelik kitlesel vahşiliklerinin fiilen cezasız kalması bu durumu çok etkilemektedir. (...) Eğer ordu birlikleri ile 12.000'lik Ermeni halkı, geriye doğru hareket etmek zorunda kalırlarsa, açlıktan vahşileşirler ve bu durumda çevre halkının neler yaşayacağını kestirmek zordur."
Rus arşivlerinde bulunan Türk Orduları Kafkas Cephesi Kumandanı Vehbi Paşa 'nın Rus Orduları Kafkas Cephesi Başkumandanı General P r j e v a l s k i'ye yazdığı 22 Ocak 1918 tarihli mektup Rus ordularının ayrılmasının yol açtığı vahşeti başka bir gözle kanıtlar niteliktedir:
"Rus ordularının işgal ettikleri malum vilayetlerdeki Osmanlı tebaası Müslümanların Ermenilerin zulmüne karşı korunmasıyla ilgili tarafınızca sorumlu görevlilere verilen kesin emirden ve doğabilecek her türlü uygunsuz hareketlerin önlenmesine yönelik somut ve sert tedbirlerin alınması sözünüzden dolayı en içten teşekkürlerimi iletirim. (...) Özellikle Erzincan'dan Rus kolordusunun ayrılmasının ardından Ermeni zulmü, hanelere saldırı ve kuytu köşelerde adam öldürme boyutunu aşarak daha da yayılmış ve köylere açık saldırılara, kadınlara tecavüze, erkek nüfusun katledilmesine, köylerin ateşe verilmesine dönüşmüştür. Bu arada Erzincan'dan güneydoğu istikametine 18 kilometre uzaklıktaki Zekkih köyü, 12 Ocak 1334 tarihinde bu tür talihsiz olaylara maruz kalmıştır. Bir hafta öncesinde Ardası'dan 3 kilometre uzaklıktaki Müslüman köyü Koska, 30 kişilik bir Ermeni çetesinin saldırısına uğramış, köyün yakılmasının ardından insanlığa kan ağlatacak bir dram yaşanmıştır."
Türkçe tam metinlerinin "Rus Devlet Arşivlerinden 100 Belgede Ermeni Meselesi" başlıklı kitabımda yer alan bu belgeler, bir soykırımın değil, karşılıklı bir kırım ve bu karşılıklı kırımın da emperyalist devletlerin güdümündeki Taşnaklar tarafından kışkırtıldığını net bir şeklide ortaya koymaktadır. Türkiye'nin düşman kuvvetlerinin belgeleri bile bu gerçeği saptamaktadır.
|