0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1 2 3 4 5
Konu: Rize'yi Tanıyalım !  (Okunma Sayısı: 22110 Kere Okundu.)
Yanıtla #20
« : Mart 05, 2008, 06:33:19 ÖS »
Avatar Yok

mEkansIz_qEnc
*
Üye No : 588
Yaş : 34
Nerden : Rize
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 3519
Mesaj Sayısı : 17 287
Karizma = 17407


Vatanı Anadolu olup, yurt dışına giden ve isim değiştiren; Karayemiş de 1546 yılında bir Fransız tarafından Trabzon’dan toplanmış ve Trabzon Kirazı (Cerasus trapezuntuna) olarak adlandırılmıştır. Bitki aynı yıl İstanbul üzerinden İtalya’ya, 1574’de başka bir yabancı tarafından Viyana’ya oradan da Fransa ve İngiltere’ye gönderilmiştir. 1600 yılından itibaren tüm Avrupada park ve bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilmeye başlanmıştır. Karayemişin Latince adı Prunus laurocerasus’tur (Cerasus’tan dolayı orjini Giresun olması lâzım). Ülkemizde ise Taflan, Karamış, Kattak, Laz Üzümü, Laz-Gürcü Kirazı, Tçko, Tanal kısaca karayemiş olarak isimlendirilen bitkiye; Rize, Trabzon (Maçka - Meryemana Vadisi), Giresun, Sinop (Ayancık), Zonguldak (Devrek), Kastamonu, Bartın, Bolu, İzmit (Keltepe), Adapazarı, İstanbul (Belgrat Ormanı, Alemdağ), Bursa (Uludağ) ve Osmaniye’de (Gâvurdağları) orman veya orman kıyılarında doğal olarak rastlanır.
 
 

  Karayemiş; 5-6 m boyunda veya boylu çalı şeklinde, kışın yaprağını dökmeyen ağaççıktır. Özellikle kayın ormanlarının altında yer alır. Ormancılık bakımından zararlı bir alt flora bitkisidir. Parkçılıkta gruplara karıştırıldığı gibi, tek olarak ta kullanılır. Makaslanmaya gelen bir çit bitkisidir. Güneşli, yarı gölge, kuytu (tam gölgeye dayanır), nemli deniz iklimlerinde, asitik, derin, nemli, humuslu-killi-kumlu topraklarda yetişir (800 rakımlı Ankara’da da park ve bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir). Üretilmesi tohum ve çelikle yapılan ve şimdiye kadar herhangi bir zararlı ve hastalığına rastlanmayan karayemiş; fındık bahçelerinin karayel yönüne dikilerek bahçenin rüzgârdan korunmasını sağladığı gibi, görülmesi istenmeyen helâ, depo vs. gibi yerlerin gizlenmesinde de kullanılır.
   5-15 cm boyundaki yaprakları; kısa saplı, uzun şerit halinde ve deri gibi serttir. Sivri uçlu, tam kenarlı veya düzensiz seyrek dişlidir. Üst yüzü koyu yeşil, alt yüzü açık renkli ve tüysüzdür. Şekli ve parlaklığı bakımından manolyaya benzer. Yaprak orta damarı alt yüzde bariz çıkıntı yapar. Açık renkli yeşil renkteki genç sürgünleri tüysüzdür. Bitkiler dünyasının geniş bir ailesi; Rosaceae (gülgiller) familyasından olan karayemişin, Nisan - Mayıs aylarında beyaz açan çiçekleri; 5-10 cm boyundaki dik bir eksen üzerinde sıralanır ve 30-35 tanesi bir arada salkım teşkil ederler.
   Zeytin (yuvarlakça) biçimindeki, tek çekirdekli (düzgün, sivri, çarpık yumurta biçimli) az-çok sulu mayhoş-buruk (olgunlaşmış mahlep tadına benzer) meyveleri; 8-10 mm boyunda, önceleri yeşil, olgunlaşınca siyaha yakın (koyu mor) bir renk alır. Sarı kırmızı alacalı olanları da vardır.
   Büyüme biçimi, yaprak boyu ve şekli, kışa dayanıklılık açısından farklı 20 bodur türü bulunan karayemişin yabancı literatürde, önemli 9 çeşidi vardır. Bunlar; Angustifolia (yaprakları ince ve şerit biçimli), Caucasica (koyu yeşil yapraklı), Colchica (bol çiçekli), Herbergii (koyu yeşil yapraklı), Otto luyken (yavaş gelişmeli), Pyramidalis (dar tepeli, piramit formlu), Schipkaensis (Bulgaristan kökenli, bol çiçekli, kışa dayanıklı), Schipkaensis Macrophylla (gevşek dokulu), Zabeliana (sarkık formlu, kent iklimine dayanır). Ülkemizde ise meyve biçimi ve meyvenin olgunlaşma mevsimine göre 7 karayemiş çeşidi vardır.
   Su -(acı)- (temmuz ortası, acımsı-buruk lezzetli), Vavul (çok etli ve az taneli), Yabani (temmuz ilk haftası, buruk lezzetli), Ağustos -İstavrit- (meyveler geç ve kırmızı renkte olgunlaşır), Orak -(selvi)- (temmuz ortası, tatlı-lezzetli), Ayran -(beyaz)- (haziran ortası, tatlı lezzetli), Kiraz -(Ekmek)- Karayemişleri (haziran ortası, mayhoş-hafif buruk).
     Karayemiş nasıl kullanılır?
 
       Sindirimi kolay olup meyveleri yenir ,   
          Pekmez, reçel ve tuzlaması yapılır,   
          Şeker hastalığına karşı, fırında kurutularak ya da kavrularak da  tüketilir,   
         Tokluk hissi verdiğinden diyet olarak kullanılır,   
          Pasta, kek ve özellikle hoşaf ve kompostolara koku ve tat  kazandırmak için ilave edilir,   
         Bazı ilaçlara tat ve koku (kremlerde) verici olarak kullanılır.   
          Yapraklar; çelenk yapımında, balık tablalarının süslenmesinde,  hamsi buğulamasında koku vermek ve iştah açmak için (1-2 adet halinde)  kullanılır,   
         Hayvanlara taze olarak yedirilir   
          Dış ticarette fidan alımıyla ithal hanemize yazılan ve Türkiye’den  başka yerlerde sadece süs bitkisi olarak değerlendirilen Karayemişin;  süs bitkisi satan yerlerde ithal ağaççıkları satılmaktadır.

     
         Karayemiş ve Sağlık
        Hemoroide iyi gelir,
        İdrar söktürür,
        Sigaraya karşı isteksizlik doğurur,
        Mide ülseri ve barsak tembelliğini giderir,
        Özsu’yu egzamaya yarar,
        Meyveler çekirdekleri ile toz edildikten sonra balla karıştırılır, bronşite iyi gelir.
        Yaprakları çiçek açma döneminde zehirlidir. Gelişmesini tamamlayan taze yaprakları elle toplanır. Destile edilerek eczacılıkta kullanılan Laura Cerasin maddesi elde edilir. Bazı ilaçlara tat ve koku (kremlerde) verici olarak kullanılır.
        Yaprağın bileşimi; glikoz, tanen, kalsiyum oksalat, emulsin (enzim), prulaurasin (glikozid), benzoik asit, siyanidrik asittir (zehirlidir, çekirdekte de bulunur, yapraktan elde edilen su fazla kullanılırsa; baş dönmesi, kusma, karın ağrısı yapar)
        Taş düşürücüdür,
        Spazm çözücüdür (bronş ve sindirim sistemi),
        Sakinleştiricidir (astım, sinirsel öksürük),
        Uyku vericidir,
        Kalp çarpıntısını gidermek ve kan şekerini düşürmek için kullanılır,   
        Karayemiş, zengin antioksidan bileşenleri sayesinde birçok hastalığın oluşumu ve gelişmesini önlemesinde faydalı. Bu anlamda karayemiş tüketiminin fayda sağlayacağı hastalıkların başında, alzheimer, diyabet, doku ve cilt hastalıkları, kanser, kalp-damar hastalıkları ve romatizmal hastalıklar geliyor. Karayemişin antioksidan özelliğiyle aynı zamanda yaşın ilerlemesiyle vücutta meydana gelen oksidaf zarar azalıyor, yaşlanma da gecikiyor.[/list][/list]

      Diğer Sitelerimizi Ziyaret Ettiniz mi.?

      Bayanlara: WeBCaNaVaRi'na Üye Olmadan Link'leri ve Kod'ları Göremezsiniz.
      Link'leri Görebilmek İçin. Üye Ol. veya Giriş Yap.
      www.kadincaforum.net

      4EverRAP: WeBCaNaVaRi'na Üye Olmadan Link'leri ve Kod'ları Göremezsiniz.
      Link'leri Görebilmek İçin. Üye Ol. veya Giriş Yap.
      www.rapcanavari.net

      4EverROCK: WeBCaNaVaRi'na Üye Olmadan Link'leri ve Kod'ları Göremezsiniz.
      Link'leri Görebilmek İçin. Üye Ol. veya Giriş Yap.
      www.rockcanavari.net

      Twilight Saga FAN: WeBCaNaVaRi'na Üye Olmadan Link'leri ve Kod'ları Göremezsiniz.
      Link'leri Görebilmek İçin. Üye Ol. veya Giriş Yap.
      www.twilightturkiye.com

      FlashOyun: WeBCaNaVaRi'na Üye Olmadan Link'leri ve Kod'ları Göremezsiniz.
      Link'leri Görebilmek İçin. Üye Ol. veya Giriş Yap.
      www.flashoyuncu.net
      WeBCaNaVaRi Botu

      Bu Site Mükemmel :)

      *****

      Çevrimİçi Çevrimİçi

      Mesajlar: 222 194


      View Profile
      Re: Rize'yi Tanıyalım !
      « Posted on: Mart 29, 2024, 05:47:27 ÖS »

       
            Üye Olunuz.!
      Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

      Giriş Yap.  Kayıt Ol.
      Anahtar Kelimeler: Rize'yi Tanıyalım ! e-book, Rize'yi Tanıyalım ! programı, Rize'yi Tanıyalım ! oyunları, Rize'yi Tanıyalım ! e-kitap, Rize'yi Tanıyalım ! download, Rize'yi Tanıyalım ! hikayeleri, Rize'yi Tanıyalım ! resimleri, Rize'yi Tanıyalım ! haberleri, Rize'yi Tanıyalım ! yükle, Rize'yi Tanıyalım ! videosu, Rize'yi Tanıyalım ! şarkı sözleri, Rize'yi Tanıyalım ! msn, Rize'yi Tanıyalım ! hileleri, Rize'yi Tanıyalım ! scripti, Rize'yi Tanıyalım ! filmi, Rize'yi Tanıyalım ! ödevleri, Rize'yi Tanıyalım ! yemek tarifleri, Rize'yi Tanıyalım ! driverları, Rize'yi Tanıyalım ! smf, Rize'yi Tanıyalım ! gsm
      Yanıtla #21
      « : Mart 05, 2008, 06:35:02 ÖS »
      Avatar Yok

      mEkansIz_qEnc
      *
      Üye No : 588
      Yaş : 34
      Nerden : Rize
      Cinsiyet : Bay
      Konu Sayısı : 3519
      Mesaj Sayısı : 17 287
      Karizma = 17407


      KEMENÇE
      Kemençe,   biri Osmanlı Müziğinde, diğeri Karadeniz yöresi halk müziğinde kullanılan iki   ayrı yaylı çalgının ortak adıdır. Bunlardan ilki için yirminci yüzyılın   ortalarına kadar kullanılan "armudî kemençe", "fasıl kemençesi" gibi adlar,   artık yerini "klasik kemençe" adına bırakmış gibi görünmektedir. Bir halk   çalgısı olan ikincisi ise, "Karadeniz kemençesi" olarak anılır.   
      “Klasik kemençe”, 40-41 cm   boyunda, 14-15 cm genişliğinde küçük bir çalgıdır. Yarım armudu andıran   gövdesi, elips biçimindeki burguluğu "kafa" ve sapı "boyun" tek bir ağaç   parçasından yontularak ve oyularak yapılır. Göğsünde, yuvarlak kenarları   dışarda kalmak üzere D biçiminde iki iri delik bulunur. Çalgının arka   tarafında bir "sırt oluğu" vardır.
             
      Çalınırken kuyruk takozu sol   dize, burguları göğse yaslanarak düşey konumda tutulan ya da iki diz arasına   konan kemençenin telleri, tuştan 7-10 mm yüksektedir. Çünkü sesler, telli   çalgıların çoğunda olduğu gibi tellerin üstüne parmak uçlarıyla basılarak   değil, teller tırnakla yandan hafifçe itilerek elde edilir.
       
      “Karadeniz kemençesi”nin   burguluğu, boynu ve gövdesi de tek bir ağaç parçasından yontularak ve oyularak   yapılır. Ama biçimi bütünüyle farklıdır. Diğer bütün halk çalgıları gibi,   “Karadeniz kemençesi”nin de standart ölçülerinden söz etmek güçtür. Ama   günümüzde, uzmanların ve profesyonel yorumcuların kullandığı “kemençe”ler   genellikle 56 cm uzunluğundadır. Kenarları dik ve sırtı düz olan gövde   çoğunlukla erik veya ardıç ağacından yapılır. Köknar veya ladinden yapılan   göğüs oldukça incedir. Tellerin eşikle iletilen basıncına dayanabilmesi için   göğüs bölümüne, boylamasına bir çıkıntı yapılarak kubbe şeklinde form verilir.   Burgular, oldukça küçük olup, burguluğa ön taraftan girer. Teller tuşa çok   yakındır. Çünkü “Karadeniz kemençesi”, tellerin üzerine parmak uçlarıyla   basılarak çalınır.
       
      Seslendiren, ayakta ise çalgıyı   sol eliyle havada tutarak, oturuyor ise dizlerinin arasına dayayarak çalar.   
      Tulumun-Yapısı Oğlak derisi daha çok tercih edilir ve tüyleri temizlendikten sonra ayaklar son kısımlardan kesilir. Ters (çevrilip ters bağlandıktan sonra) kesit bağlantısı daha iyi görünür. Ön ayaklardan birine tahta boru- lülük arka ayaklardan birine de nav bağlanır. Böylece tulum dediğimiz alet meydana gelir. Lülük'ten (dudula=ağızlık)üfleyip tulum şişirilir. Üflenen hava geri kaçmasın diye tulumcu lülüğün (dudula) ağzını dili ile kapatır. Kendisi bu suretle nefes alabilir. (son zamanlarda lülük ağzına konan bilye sayesinde tulumcular türkü bile söyleyebiliyorlar.) sıkışan hava mecburen, nav içinde bulunan çimon/çibu denilen ses veren kamış borulara hücum eder ve ses çıkararak dışarı çıkar. Ekseriyetle çibular yan yüzeylerinden 5 delikli olup bu delikler Nav'ın üst yüzüne yani tulumcunun parmaklarını oynatacağı bölüme bir çift olarak yerleştirilir.
      Oğlak derisi daha çok tercih edilir ve tüyleri temizlendikten sonra ayaklar son kısımlardan kesilir. Ters (çevrilip ters bağlandıktan sonra) kesit bağlantısı daha iyi görünür. Ön ayaklardan birine tahta boru- lülük arka ayaklardan birine de nav bağlanır. Böylece tulum dediğimiz alet meydana gelir. Lülük'ten (dudula=ağızlık)üfleyip tulum şişirilir. Üflenen hava geri kaçmasın diye tulumcu lülüğün (dudula) ağzını dili ile kapatır. Kendisi bu suretle nefes alabilir. (son zamanlarda lülük ağzına konan bilye sayesinde tulumcular türkü bile söyleyebiliyorlar.) sıkışan hava mecburen, nav içinde bulunan çimon/çibu denilen ses veren kamış borulara hücum eder ve ses çıkararak dışarı çıkar. Ekseriyetle çibular yan yüzeylerinden 5 delikli olup bu delikler Nav'ın üst yüzüne yani tulumcunun parmaklarını oynatacağı bölüme bir çift olarak yerleştirilir. Çimon/çibular, nav içinde ikiden fazla da olabilirler. Herbirinin sesi tulumcunun ustalığına göre ayarlanır. Tulumdaki kısımlara daha açıklık getirelim: Çimon/çibu: Kamış veya tahıl sapı boğum yerinin bir tarafından diğer tarafın dıştan boğum yerinden içten kesilir. Bu uçta boğum yeri kalacağından kapalıdır, diğer uç açıktır. 16-17 cm boyunda bir boru elde edilmiş olur. Açık uç hafif meyilli olarak düzeltilir. Kapalı kısma doğru borunun bir kısmı çakı ile inceltilerek sesin, hava geçişi ile temini sağlanır. Bu borunun üçte bir kadarı üste kalması şartıyla ikişer santim arayla delikler açılır. Böylece yapılan çimonlar bu şekilde yanyana bağlanıp navın içine yerleştirilir. Çıkan sesler birbiri ile tam manası ile uyumlu olmayabilirler. (Adnan Saygun) Nav: Farsça'da iyi oyulmuş odun manasında olup bu tabiri eski Oğuzlarında kullandığı aşikardır. Navlar hafif kıvrık boynuzu andırırlar. Odundan veya şemsiye sapının yarım daire bölümünden yapılırlar. Aslında iç bükey bir teknecikten ibaret olup çimon/ çibular içine yerleştirilir.

      Kar'aşın: Navın son kısmındaki boynuza verilen isimdir.
      Kaçkar dağı: Koç boynuzunu andıran Gökçe Dengiz batısındaki Kaçkar Dağları da bu isimden esinlenerek verilmiştir.
      Goda: Tulumdan üflenen eğri boruya denir. Bulgarların gayda demeleri ile goda arasında muhakkak bir bağlantı vardır. Bu isim ta Kelt'lerden kalmış olabilir. Eski Bulgar kavimleri Türklerle kardeş kavim olmalarının neticesi olarak kelime Türkçe kökenli de olabilir.
      ....
      Çayelinden başlayarak Pazar,Ardeşen,Hemşin,Çamlıhemşin,Fındıklı,Arhavi,Hopa,Şavşat,Yusufeli,İspir ve Giresun`nun Şebinkarahisar ilçesinde düğün,bayram ve eğlencelerde kullanılan nefesli bir halk çalgısıdır.

       Önceleri  sadece bu yörelerde düğünlerde kullanılırdı. Fakat son zamanlarda çeşitli halk müziklerinin yanısıra pop,rock ve özgün müziklerde kullanılmaya başlandı.Tabî buda enstrumanın tanıtımını ve halkın dikkatini çekmekte önemli bir etken oldu. Tulum`u başka ülkelerde görmekde mümkün. Örneğin: Bulgaristan ve Yunanistan`ın bazı bölgelerinde görebilirsiniz. İskoçya ve Kuzey İrlanda`da şekil olarak biraz değişik olmasına rağmen ses olarak hemen hemen aynı olması dikkat çekmektedir.
                TEKNİK ÖZELLİKLERİ:
       Tulumda  aktif olarak kullanılan beş tam ses vardır ve oktav`ı  yoktur,koma sesi vardır. Son zamanlarda altı sesli tulum`lar  denenmiş fakat pek başarı sağlanamamıştır.   
        Tulumun ses  tonu "si" "lâ" "sol" karar sesiyle,tını`sı güzel olan ses elde  edilir. Diğer ses tonlarında tulum istenilen sesi vermez.  Tulumun orjinal sesi "si" ve "lâ" dır.
              TULUMUN YAPISI
       

        • DUDULA (AĞIZLIK)
        • GÖVDE (DERİ KISMI)
        • NAV (SES VEREN KISIM)[/B][/COLOR]
        [/INDENT][/INDENT] 
         
         
         
          DUDULA (AĞIZLIK)
           Tulumu şişirmek için kullanılan dudula; yuvarlak bir ağacın içi delinerek yapılır ve hava geriye kaçmasın diye iç tarafına naylon`dan bir kapak yapılıp raptiye ile tutturularak havanın geri gelmesi önlenir.
         
          GÖVDE (DERİ KISMI)
        Tulumun gövdesi genellikle keçi derisinden yapılır. Keçinin özellikle bir yaşında olmasına dikkat edilir. Çünki bir yaşından küçük olan keçilerin derisi yumuşak (taze) olduğundan çabuk deforme olur. Keçi kesildikten sonra derisi çok dikkatli bir şekilde delinmeden tulum olarak çıkartılır. Suyla karışık ateş külünde 2-3 gün bekletildikten sonra tüylerin dökülmesi sağlanır ve tabaklama işlemi yapıldıktan sonra baş tarafı ve arka kısmı içeri gelecek şekildetersten sıkıca bağlanır. Ön ayaklarının birine dudula bağlanarak şişirilip asılır. Kuruduktan sonra sürekli yumuşak kalması için badem yağı yada gliserin sürülür. (yağ ile bakım yapılmadığı süreçte deri kuruyup çatlar ve hava kaçırır bu yüzden tulum özelliğini yitirir) Tulumun- cephesinin güzel görünmesi için üzerine değişik renk ve desenlerle kılıf yapılır.
        NAV (SES VEREN KISIM)
        Tulumun en önemli kısımı nav`dır. Nav özellikle şimşir ağacından yapılır. Yaklaşık 40 derece eğri şimşir ağacının içini düzgün bir şekilde oyduktan sonra analıklar dediğimiz delikli 10mm çapında boruları ve kamıştan özel olarak yapılan çibun dediğimiz sipsi`leri özenle ve düzgün şekilde nav`a yerleştirilir. Burada önemli olan iki adet sipsininde aynı sesi vermesidir. Analıklarda 6mm delinmiş 5 adet çift sıra delik vardır ve yanyana olan bu deliklerden çıkan seslerin aynı ayarda olması şarttır aksi taktirde ses bozuk çıkar. Sesler ayarlandıktan sonra nav`ı tulumumuzun diğer koluna bağlıyoruz ve tulumumuzu şişiriyoruz. Hava taziğinden doğan güçle sipsilere gelen baskı sesin çıkmasına yol açar parmak vuruşları ile ses notalara dönüşür.
           İyi tulum çalabilmek için müzik bilgisinin yanısıra iyi bir kulağa ve kuvvetli nefese sahip olmak gerekir.[/center]
        Yanıtla #22
        « : Mart 05, 2008, 06:35:48 ÖS »
        Avatar Yok

        mEkansIz_qEnc
        *
        Üye No : 588
        Yaş : 34
        Nerden : Rize
        Cinsiyet : Bay
        Konu Sayısı : 3519
        Mesaj Sayısı : 17 287
        Karizma = 17407


        Kivi                 



          Kivi meyvesi ülkemize yeni gelmiş bir meyve türüdür. Dünyada üretimi 50-60 yıl öncesinde başlamış olmasına rağmen, son 20 yıl içinde büyük ölçüde yaygınlaşmış ve tüketim pazarlarında da önemli olmuştur. Bunun en önemli nedenleri, özellikle C vitamini bakımından limondan 5 veya 6 kez daha zengin olması, A, D, ve E vitaminleri ile Zn (Çinko), Fe (demir), P (Fosfor) ve diğer madensel maddelerini diğer birçok üründen daha fazla içermesi, kendine özgü tat ve aromasının tüketiciler tarafından beğenilmesi oluşturmaktadır.
         Ülkemizde de kivi yetiştiriciliği kamu ve özel kesimlerde son 14-15 yıldan beri ilgi çekmeye başlamıştır. Özellikle Doğu Karadeniz ve Marmara bölgelerinde yaygınlaşmıştır. İlimizde ilk çalışmalar, 1987 yılında Çaykur'a bağlı Çay ve Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü'nün Yalova'dan getirdiği Kivi fidanlarıyla kurduğu deneme bahçeleri ile başlamıştır. Yapılan deneme çalışmaları kivinin ilimiz iklim ve ekolojik şartlarına uygun olduğunu ve iyi bir vegetatif gelişme gösterdiğini ispatlamıştır.
         
          Kivi botanik olarak gerçek bir sarılıcı, yani bir sarmaşıktır. Bu nedenle "çardak" ve telli terbiye sistemlerinde yetiştirilir. İki evcikli (dioik) olması nedeniyle, erkek ve dişi çeşitler söz konusudur. Bahçe tesisinde çeşit karışımı zorunludur. Bugün dünyada dişi çeşitler arasında en çok yetiştirilen Hayward çeşididir. Bunun yanında, Bruno, Abbott, Monty ve Vincent çeşitleri de yetiştirilmektedir. Erkek çeşitler tozlayıcı olarak kullanılırlar. Tomuri ve Matua çeşitleri en çok kullanılanlardır.
         Halen Araştırma Enstitüsü, Rize Tarım İl Müdürlüğü ve Rize'deki bazı üreticiler tarafından Kivi fidanı üretilerek isteyen üreticilerin hizmetine sunulmaktadır.
         Rize'deki kivi yetiştiriciliğine bakacak olursak 1995 yılında 1 (bir) hektar ile 1 (bir) ton olan üretimimiz, 1996 yılında 9 (dokuz) hektar ile 20 (yirmi) tona ve 1997 yılında ise 25 (yirmileş) hektar ile üretim 99 (doksan dokuz) tona ulaşmıştır. 1997 yılı fiyatlarıyla 1 kg kivi yaklaşık 250.000 TL olduğundan kivi üretimi ile ilimize 25 milyar TL'lık bir girdi sağlanmıştır.
         Rize'de çaya ayrılan 502.464 dekarlık arazinin bir %5'inin kivi üretimine uygun araziler olarak değerlendirilmesi ile ortalama 1997 fiyatlarıyla 10 trilyonluk bir gelir söz konusudur.
         Burada mevcut tarıma elverişli arazinin önemli bir bölümünü çay oluşturduğundan, çaylık arazilerimizin küçük bir bölümünü sökerek kivi üretimi için ayırabiliriz. Ancak bu işi yaparken üreticilerimiz mevcut çay bahçelerini sökecekler ve ıslah edecekler. Ayrıca dört yıl; kivi ürün verene kadar çay ürününden feragat edeceklerdir. Sonra kivi üretimi çay gibi kolay bir tarım değildir; ilk kuruluş aşamasından itibaren teknik ve yetiştiricilik konusunda üreticimiz yardım almak zorundadır. Bu nedenle şu anda üreticilerimizi teşvik etmek amacıyla Devlet teşviki zorunludur.
           Üreticileri teşvik etmek ve refaha kavuşturmak için Rize Sosyal Yardımlaşma Ve Dayanışma Vakfı Başkanlığı'nın katkılarıyla 1997 yılında Çayeli ilçesinde 7 milyar TL ödenek ile 100 aileye 500'er m2'lik kivi bahçesi tesis edilmiştir. 1998 yılında da yine Çayeli'nde 60 aileye 5 milyar ödenek ile kivi bahçesi tesis edilmiş ve bu çalışmalar devam etmektedir. Ancak bu yeterli değildir.
         Ayrıca, bu hızla devam edersek üretilen maksimum kapasiteye ve verim çağına kivi üreticiliğimiz 10 yılda ulaşır. Bu kapasiteye ulaşıncaya kadar bilinçli davranıp şimdiden ileriyi görmek ve ona göre çalışmalar yapılmalıdır. Bunları kısaca özetleyecek olursak:
         1- Çaydan daha fazla ekonomik getiri sağlayacak diye çaylıklarımızın tamamının bu iş için ayrılmasını önlemek ve sadece belirli bir bölümünde kivi yetiştiriciliğine uygun arazilerde kurulmasına müsaade edilmelidir. Kuruluş aşamasında üreticiler bilinçlendirilmelidir.
         2- Bahçe tesis ederken tekniğine uygun ve sağlıklı ve kaliteli bitkilerle bahçe tesis edilmelidir.
         3- Şimdiden kivi meyvelerinin depolanabilmesi ve uzun süre pazarda kalarak daha ekonomik olması için soğuk hava depolarının kurulması gerekmektedir.
         4- Tanıtımın iyi yapılarak halkımızda kivi yeme alışkanlığının geliştirilmesi gerekmektedir.
         5- Kivi marmelat, reçel, meyve suyu, çay, dondurma ve benzeri gibi gıda sanayiinde kullanılabildiğinden işleyebilecek entegre tesislerin de desteklenerek kurulması önemlidir.
        Yanıtla #23
        « : Mart 05, 2008, 06:36:32 ÖS »
        Avatar Yok

        mEkansIz_qEnc
        *
        Üye No : 588
        Yaş : 34
        Nerden : Rize
        Cinsiyet : Bay
        Konu Sayısı : 3519
        Mesaj Sayısı : 17 287
        Karizma = 17407


        Tekerlemeler

        Yattum Allah
        Yattum Allah, kaldur beni
        Nur göline, daldır beni
        Soldan döndüm sağuma
        Sığındum Allah'uma
        Ezan sesi kulağuma
        Kur'an sesi kulağuma
        Melekler şahit olsun
        Dinume, imanuma
        Eldumse Lailaheillallah
        Kalktumsa Elhamdülillah

        Altun, inci kapisi

        Altun, inci kapisi
        Onda gelur hurilerun hepisi
        Yattum soluma
        Kalktum sağuma

        Nur Eyle

        Yarabbi, ya nur eyle
        Ummetuni kuş eyle
        Haçan kebre geluruk
        İmanı yoldaş eyle

        Ayı gördüm
        Ayı gördüm Allah, Eşhedülillah
        Bu ne güzel aydur, Elhamdülillah
        Ay gördüm, nur gördüm
        Peygamberumuzun nuruni gördüm
        Günahuni affettum, sevabuma şükrettum.
        Elifbası Kur'an'dur, cümlemizun işidur
        Bu dovayı okuyan
        Sonra cennet kuşidur

        Rizeli Oflu

        Kırk Rizeli yapa yalnız
        Dokuz Of'lu hep beraber
        Çala pala, çala pala
        Yüksekleri bıraktılar
        Semerleri kurtardılar

        İlan ilan afiye

        İlan gitti kafiye
        Kelpetilan kel dişi
        Bağladum ilan dişi
        İlanun okumağı


        Fino Fino

        Fino, fino, gel fino
        Gezda kon,, cefi koni
        Candan puli tadası
        Mıslı haci turası
        Hahalama, hatalama
        Kata kata köftesi
        Güneliye tarlası
        Çıban okumağı
        Temre okumağı
        Akşam ektum tarla
        Temre kül tohumu
        Sabahtan kalktum
        Baktum
        Ne tarla, ne temre
        Ne kül, ne tohum.
        « Son Düzenleme: Ocak 01, 2009, 03:34:11 ÖS Gönderen : mEkansIz_CoCuq »
        Yanıtla #24
        « : Mart 15, 2008, 10:01:51 ÖÖ »
        Avatar Yok

        HuNTeR-DeViL
        *
        Üye No : 3263
        Yaş : 31
        Nerden : Trabzon
        Cinsiyet : Bay
        Konu Sayısı : 1811
        Mesaj Sayısı : 7 822
        Karizma = 2088


        Rize cok güzel Bir yer Yeşilliğiylede

        OnLyReLentless
        Yanıtla #25
        « : Mayıs 07, 2008, 11:42:57 ÖS »

        Lady32
        *
        Üye No : 3262
        Yaş : 37
        Nerden : Isparta
        Cinsiyet : Bayan
        Konu Sayısı : 134
        Mesaj Sayısı : 3 585
        Karizma = 54


        Bilgiler icin Sağol.
        Yanıtla #26
        « : Mayıs 10, 2008, 03:25:50 ÖS »
        Avatar Yok

        *GeLinCiKk
        *
        Üye No : 2580
        Yaş : Yok
        Nerden : Rize
        Cinsiyet : Bayan
        Konu Sayısı : 1966
        Mesaj Sayısı : 12 262
        Karizma = 28326


        Harıkasn hakan Çok güsel bilgiler [+Rep] Rizem bi baskadıR
        Yanıtla #27
        « : Mayıs 17, 2008, 10:58:10 ÖS »
        Avatar Yok

        [MasaL]
        *
        Üye No : 193
        Yaş : 33
        Nerden : İzmir
        Cinsiyet : Bayan
        Konu Sayısı : 2126
        Mesaj Sayısı : 5 892
        Karizma = 42


        ßilqiler içn Sağol.=)
        Yanıtla #28
        « : Kasım 17, 2008, 12:56:22 ÖÖ »
        Avatar Yok

        Musty*
        *
        Üye No : 2609
        Yaş : 32
        Nerden : İstanbul
        Cinsiyet : Bay
        Konu Sayısı : 2624
        Mesaj Sayısı : 16 848
        Karizma = 1552


        Allah Razı Olsun Hakan Güzel Bilgiler Var  Zuhahaha

        Y.
        Yanıtla #29
        « : Kasım 17, 2008, 11:27:47 ÖS »
        Avatar Yok

        FeMoX
        *
        Üye No : 570
        Yaş : 34
        Nerden : Rize
        Cinsiyet : Bayan
        Konu Sayısı : 2803
        Mesaj Sayısı : 5 853
        Karizma = 39


        Yeteri Kadar Tanıtmışsın Hakan..  xD + Rep
        « Son Düzenleme: Aralık 12, 2008, 12:43:13 ÖS Gönderen : FeMoX »
        Sayfa 1 2 3 4 5
        Yukarı Çık :)
        Gitmek istediğiniz yer:  


        Benzer Konular
        Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
        Rize'den Resimler « 1 2 3 4 »
        Karadeniz Bölgesi
        Honey_Face 30 9642 Son Mesaj Ekim 30, 2012, 09:25:46 ÖS
        Gönderen : aysl99
        Rize'ye Kara Kış Erken Geldi
        Güncel Haberler
        sanane_61 0 631 Son Mesaj Eylül 25, 2013, 11:12:49 ÖS
        Gönderen : sanane_61


        Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular