0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Ramazan-ı Şerifin Hikmetleri  (Okunma Sayısı: 1088 Kere Okundu.)
« : Ağustos 28, 2008, 06:12:50 ÖS »

HaYaL
*
Üye No : 3853
Yaş : 34
Nerden : İzmir
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 1757
Mesaj Sayısı : 5 856
Karizma = 2204


'Ramazan ayı ki insanlara yol gösterici, hidâyeti, doğruyu ve yanlışı birbirinden ayırdedip açıklayıcı olarak Kur'ân o ayda indirilmiştir- kim (o zaman aya yetişir) ayı görürse oruç tutsun. Kim hasta olur, yâhut seferde bulunursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutsun. Allah sizin için kolaylık ister, güçlük istemez. Sayıyı tamamlamanızı, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı tekbir etmenizi ister. Şükredesiniz diye (size bu kolaylığı gösterir). (Bakara 185)

BİRİNCİ NÜKTE: Ramazanı şerifteki oruç, İslâmiyet’in beş rüknünden birisidir ve İslam şeairinin en büyüklerindendir.
Ramazan-ı Şerifteki orucun; Cenab-ı Hakk'ın Rubûbiyetine, insanların cemiyet hayatına, şahsî hayata, nefsin terbiyesine ve Cenab-ı Hakk'ın nimetlerinin şükrüne bakan hikmetleri vardır.
Cenab-ı Hakk'ın Rubûbiyeti açısından orucun bir çok hikmetlerinden birisi şudur:
Cenab-ı Hak, yeryüzünü bir nimetler sofrası suretinde yaratmakla ve çeşit çeşit nimetlerini o sofrada “min haysü la yehtesib” bir tarzda dizmekle; kemâl-i Rubûbiyetini, Rahmâniyet ve Rahîmiyetini ifade ediyor. İnsanlar gaflet perdesi altında ve sebebler dairesinde bu vaziyetin ifade ettiği hakikati tam göremiyor, hatta bazan da unutuyor. Ramazanı Şerifte ise, ehl-i iman birden muntazam bir ordu hükmüne geçer. Sultan-ı Ezelî'nin ziyafetine dâvet edilmiş bir sûrette akşama doğru "Buyurunuz" emrini beklemekle ezel ve ebed sultanı olan Cenab-ı Allah'ın o şefkatli, haşmetli ve herşeye şâmil rahmâniyetine karşı, çok geniş, büyük ve intizamlı bir kullukla mukabele ediyorlar. Acaba böyle yüce bir kulluğa, lütuf ve ihsan şerefine iştirâk etmiyen insanlar insan ismine lâyık mıdırlar?..

İKİNCİ NÜKTE: Mübarek Ramazan ayında tutulan orucun Cenâb-ı Hakk'ın nimetlerinin şükrüne bakan pek çok hikmetleri vardır. Bu hikmetlerden birisi şudur: Nasıl ki bir pâdişahın mutfağından bir aracı vasıtasıyla gönderdiği yiyeceklere bir fiat vermek gerekir. Bu aracıya bahşiş verildiği halde, çok kıymetli olan o ni'metleri kıymetsiz zannedip onu gönderen padişahı tanımamak son derece büyük bir ahmaklıktır. Aynen öyle de Cenâb-ı Hak, hadd ve hesaba gelmeyen çeşit çeşit nimetlerini insanlar için yeryüzünde neşretmiş. Ona mukabil, o ni'metlerin fiatı olarak şükür istiyor. O nimetleri bizlere kadar getirenler, aracı hükmündedirler. Onlara bir fiat veriyoruz, minnetdar oluyoruz; hattâ müstahak olmadıkları halde pek fazla hürmet ve teşekkür ediyoruz. Halbuki o nimetlerin gerçek sahibi olan Allah (C.C), o aracılardan hadsiz derecede o nimetler vasıtasıyla şükre lâyıktır. İşte Allah'a teşekkür etmek; o nimetleri doğrudan doğruya O'ndan bilmek, kıymetlerini takdir etmek ve o ni'metlere olan ihtiyacını hissetmekle olur.
İşte Ramazanı Şerifteki oruç, hakikî ve hâlis, azametli ve umumî bir şükrün anahtarıdır. Çünki; diğer vakitlerde oruç tutmak mecburiyetinde olmadıkları için insanların çoğu hakiki açlık hissetmiyorlar dolayısıyla çok nimetlerin kıymetini de idrak edemiyorlar. Tok olan insanlar, hususiyle zenginler, bir parça kuru ekmekteki nimetin derecesini anlayamıyorlar. Halbuki iftar vaktinde bir mü'minin nazarında bir parça kuru ekmeğin çok kıymetli bir nimet-i ilahiyye olduğuna tad alma duygusu olan dili şahitlik eder. Padişahtan tutun da en fakir kimselere kadar herkes, Ramazan-ı Şerifte o ni'metlerin kıymetini anlamakla manevi bir şükre mazhar olur. Hem gündüzleri yemek-içmekten menedilmesi cihetiyle: "Bu ni'metler benim mülküm değil. Ben bunların üzerinde dilediğim gibi tasarruf edemiyorum, zira başkasının malıdır ve ni'metidir. O'nun emrini bekliyorum." diye ni'meti ni'met bilir; ve manevi bir şükür eder. İşte bu itibarla oruç, çok yönlerle insanın gerçek vazifesi olan şükrün bir anahtarı hükmüne geçer.

ÜÇÜNCÜ NÜKTE: Orucun toplum hayatına bakan çok hikmetlerinden birisi de şudur: İnsanlar, geçim itibariyle farklı olarak yaratılmışlar. Cenâb-ı Hak o farklılığa binaen, zenginleri, fakirlerin yardımına dâvet ediyor. Halbuki zenginler, fakirlerin acınacak acı hallerini ve açlıklarını, oruçtaki açlıkla ancak hissedebilirler. Nefsine düşkün çok zenginler, şayet o oruç olmazsa, açlık ve fakirliğin ne kadar elim olduğunu ve fakirlerin şefkate ne kadar muhtaç bulunduklarını idrâk edemez. Bu cihetle insaniyetteki hemcinse şefkat ise, hakiki şükrün bir esasıdır. Hangi ferd olursa olsun bir bakıma kendinden daha fakirini bulabilir ve ona karşı şefkate mükelleftir. Eğer nefsine açlık çektirme mecburiyeti olmazsa, şefkat vasıtasıyla yardıma mükellef olduğu ihsanı ve iyiliği yapamaz; yapsa da tam olamaz. Çünkü; O hakiki o haleti kendi nefsinde hissetmiyor...

DÖRDÜNCÜ NÜKTE: Ramazanı Şerifteki oruç, nefsin terbiyesine bakan pek-çok hikmetlerinden birisi de şudur ki; Nefis, kendini hür ve serbest ister ve öyle kabul eder. Hatta var saydığı bir rububiyet ve dilediğime hareketi, yaradılışının gereği olarak arzu eder. Sınırsız nimetlerle terbiye olunduğunu düşünmek istemiyor. Hususan, dünyada servet ve iktidarı da varsa gaflet dahi yardım etmiş ise; ilâhi nimetleri hırsızlayıp gasbedercesine hayvan gibi yutar.
İşte Ramazan-ı Şerifte en zenginden en fakire kadar herkes anlar ki: Kendisi mülk sahibi değil, başkasının mülküdür; hür değil, köledir. Emir olunmazsa en basit ve en rahat şeyi bile yapamaz, hatta elini suya uzatamaz. Böylece farazi rububiyeti kırılır, kulluğunu takınır, hakiki vazifesi olan şükrü edâ eder.

BEŞİNCİ NÜKTE: Ramazanı Şerif orucunun, nefsin ahlakını güzelleştirmeye ve onu başıboş muamelelerinden vazgeçirmeye bakan hikmetleri vardır. Bunlardan birisi de şudur: İnsan nefsi gafletle kendisini unutur. Mahiyetindeki sınırsız aczi fakrı ve pek çok kusurunu göremez ve görmek istemez. Hem ne kadar zaîf ve zevale mâruz ve musibetlere hedef bulunduğunu idrak etmez. Pek çabuk bozulup dağılan et ve kemikten ibaret olduğunu düşünmez. Adetâ çelikden bir vücudu varmış gibi, kendisini ölümsüz zannederek dünyaya saldırır. Şiddetli bir hırs ve tamâ' ile pek kuvvetli alâka ve muhabbet beslediği dünyaya atılır, lezzet aldığı ve faydalı gördüğü herşeye bağlanır. Böylece hem, kendisini büyük bir şefkatle terbiye eden yaratıcısını unutur hem de hayatının gayesini ve ahiretini hiç düşünmez; kötü ahlak içinde yuvarlanır gider.
İşte Ramazanı Şerifteki oruç; en gafil ve en inatçılara dahi, zaaf, acz ve fakirliklerini hissettirir. Açlık vasıtasıyla midesini düşünür. Mîdesindeki ihtiyacını anlar. Zaîf vücudunun, ne kadar çürük olduğunu hatırlar. Ne kadar merhamete ve şefkate muhtaç olduğunu idrak eder. Nefsin Fir'avunluğunu bırakıp, acz ve fakrını idrak şuuru içerisinde Yüce Dergaha sığınma arzusu hisseder ve manevi bir şükür eliyle rahmet kapısını çalmağa hazırlanır. Eğer gaflet kalbini bozmamış ise...

ALTINCI NÜKTE: Kuran-ı Hakim, Ramazan ayında indiği için bu ayda tutulan orucun Kur'an'ın nüzulüne bakan bir çok hikmetleri vardır: Kurân-ı Hakim, mâdem Ramazan ayında inmiş; öyle ise onun indiği zamanı hatırlayarak o semâvî hitabı, güzel karşılamak gerekir. Bu da Ramazan-ı Şerif’de yeme, içme gibi nefsin süflî ihtiyaçlarından uzaklaşmak ve her türlü lüzumsuz şeyleri terketmek, dolayısıyla bir nevi melekiyet kesbetmekle olur. Böylece insan, Kur'an-ı Kerim'i yeni nazil oluyor gibi okuyup dinler. Adeta o yüce hitabı Resul-ü Ekrem (ASM)'den, hatta Hz. Cebrail’den, hatta ondan da öte Mütekellim-i Ezelî olan Allah'tan dinler gibi kudsî bir hale mazhar olur. Ayrıca kendisi de tercümanlık edip, başkalarına da dinlettirerek Kur'an'ın inmesindeki hikmeti bir derece göstermiş olun.
Evet, Ramazan-ı Şerifte adeta âlem-i İslâm, içinde milyonlarca hafızların semavî hitab olan o Kur'an'ı, yeryüzünün sakinlerine işittirdikleri bir mescit hükmüne geçer.
Her Ramazan شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِي âyetini nûrânî parlak bir tarzda gösterir ve Ramazan'ın Kur'an ayı olduğunu isbat eder. O büyük cemaatin fertlerinden bazıları, huşû' ile o hâfızları dinlerler. Diğerleri, kendi kendine okurlar. Böyle mukaddes bir mescidde, nefsin süflî arzularına uyarak yeyip içmek ve o nuranî vaziyetten çıkmak ne kadar çirkin ise ve o mesciddeki cemâatin mânevi nefretine ne kadar hedef ise; aynen öyle de: Ramazan-ı Şerifde oruç tutanlara muhalefet edenler de, o derece bütün İslam aleminin mânevi nefret ve tahkirine hedeftir.

YEDİNCİ NÜKTE: Ramazan orucu: Dünyaya, ahiret için ziraat ve ticaret yapmaya gelen insanın kazancına baktığı cihetteki çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki: Ramazan-ı Şerîfde amellerin sevabı, bire bindir. Hadiste ifade edildiği gibi Kur'an-ı Kerim'in herbir harfine on sevab var; on hasene sayılır, on cennet meyvesi getirir. Ramazan-ı Şerifde herbir harfin, on değil bin sevabı vardır. Hususan Ayet-ül-Kürsî gibi âyetlerin herbirisine binler sevab verilir. Bu Ramazan-ı Şerifin cum'alarında daha fazladır ve Kadir gecesinde otuzbine ulaşır. Evet, herbir harfi otuzbin bâki meyveler veren Kur'an-ı Hakim öyle bir nuranî bir tûbâ ağacı hükmüne geçiyor ki; milyonlarla bâki meyveleri, Ramazanı Şerifte müminlere kazandırır. İşte gel, bu kudsî, ebedî, kârlı ticarete bak, seyret ve düşün ki: Bu harflerin kıymetini takdir etmeyenlerin ne derece büyük bir zarar içinde olduklarım anla...
İşte, Ramazan-ı Şerif âdetâ âhiret ticareti için, gayet kârlı bir sergi, bir pazardır. Ve uhrevî hâsılat için, gayet münbit bir zemindir. Ve amellerin nemalanıp artması için bahar mevsimindeki nisan yağmurudur. İlahî Rububiyetin saltanatına karşı insanlığın kulluğunun resmî geçit yaptığı en parlak ve kudsi bir bayram hükmündedir. Ve öyle olduğundan insanlar yemek-içmek gibi nefsi gaflete sevkeden hayvanî ihtiyaçlarına, lüzumsuz ve nefsin hoşuna giden zevklere girmemek için oruçla mükellef olmuşlar. Güya muvakkaten hayvaniyetten çıkıp melek vaziyetine veyahut ahiret ticaretine girdiği için, dünyevî ihtiyaçlarını muvakkaten bırakmakla, uhrevî bir adam ve cismaniyetten sıyrılmış bir ruh vaziyetine girerek; orucu ile, Cenab-ı Hakk'ın Samediyetine bir nevî âyinedarlık etmektir. Evet, Ramazan-ı Şerifi bu fani dünyada, fâni ömür içinde, kısa bir hayatta bâki bir ömrü, uzun ve ebedi bir hayatı ihtiva edip kazandırır.
Evet, bir tek Ramazan, seksen senelik bir ömür meyvelerini kazandırabilir. Kadir gecesinin, Kur'an'ın ifadesiyle bin aydan daha hayırlı olması da bu sırra kesin bir delildir. Evet, nasıl ki bir padişah, saltanatı boyunca belki her sene, değişik vesilelerle bazı günleri bayram yapar, o günlerde halkına umumi kanunlar çerçevesinde muamele etmez: belki o sadık milletini has teveccühüne mazhar ederek hususi ihsanlarda bulunup, perdesiz huzuruna alır. Öyle de: Ezel ve Ebed Sultanı olan onsekiz bin âlemin Pâdişah-ı Zülcelâli; o onsekiz bin âleme bakan, teveccüh eden yüce fermanı olan Kur'an-ı Hakîmi, Ramazan-ı Şerifte indirmiş. Elbette o Ramazan hususi bir ilahi bayram, antika sanatlarını teşhir ettiği rabbânî bir sergi ve ruhani bir meclis kılması onun hikmetinin gereğidir. Madem Ramazan o bayramdır; elbette bir derece, süfli ve hayvanî meşgalelerden insanları çekmek için oruç emredilecek. Ve o orucun en mükemmeli ise: Mîde gibi bütün duygulara; göze, kulağa, kalbe, hayâle, fikre ve sair organlara da bir nevi oruç tutturmaktır. Yâni: Haramlardan ve mâlâyânî şeylerden alıkoyarak her birisini kendilerine mahsus kulluğa sevketmektir. Meselâ: Dilini yalan, gıybet ve çirkin tâbirlerden ayırarak ona da oruç tutturmak, Kur'an okuma, zikir, tesbih, salâvat ve istiğfar gibi şeylerle meşgul etmek... Yine; gözünü nâmahreme bakmaktan ve kulağını fenâ şeyleri işitmekten men'edip, gözünü ibrete ve kulağını hak söz ve Kur'an dinlemeğe sarfetmek gibi diğer azalara da bir nevi oruç tutturmaktır. Zaten insan vücudundaki en büyük fabrika mîde olduğu için, oruç vasıtasıyla o tatil ettirilirse diğer küçük tezgahlar kolayca ona tabi kılınabilir.

SEKİZİNCİ NÜKTE: Ramazan-ı Şerifin insanın şahsî hayatına bakan birçok hikmetlerinden birisi şudur ki; Oruç, maddi-manevi pekçok faydaları olan mühim bir perhizdir. İnsanın nefsi, yemek içmek hususunda keyfi hareket ettikçe, şahsın maddî hayatına tıbben zarar verir. Öyle de helâl-haram demeyip rast gelen herşeye saldırmakla âdeta manevî hayatını da zehirler. Artık kalbe ve ruha itâat etmek o nefse güç gelir. Nefis dizginleri eline geçirir. Bundan sonra insan ona binemez; o insana biner. Ramazan-ı Şerifde ise, oruç vasıtasıyla bir nevi perhize, riyazete alışır ve emir dinlemeyi öğrenir. Midesine hazımdan evvel, üstüste yemek yiyerek pekçok hastalıkları davet etmez. Ve oruç emri vasıtasıyla helâli bile terkettiği için, haramlardan sakınma hususunda akıl ve şeriattan gelen emri dinlemeğe kabiliyet peyda eder. Manevi hayatı bozmamaya çalışır.
Hem, insanların büyük çoğunluğu çok defa açlığa mübtelâ olur. Bu durumda sabredip tahammül gösterebilmesi için açlık ve riyazetle idman yapmaya muhtaçtır. Ramazan-ı Şerifde onbeş -sahursuz olursa yirmidört- saat devam eden oruç, bir nevi açlığa sabır, tahammül, riyazet ve idmandır. Demek, beşerin musibetini ikileştiren sabırsızlığın ve tahammülsüzlüğün bir ilâcı da oruçtur.
Hem o mide fabrikasının pek çok hademeleri ve kendisiyle alâkadar çok insanî duyguları var. Eğer senenin bir ayında gündüzleri tatile girmezse; hademelerin ve diğer duyguların hususi ibadetlerini onlara unutturur, kendiyle meşgul eder, onları tahakkümü altına alır. Sair insanî duyguları da, o manevî fabrika çarklarının gürültüsü ve dumanlarıyla karıştırır. Nazar-ı dikkatlerini daima kendine çeker. Ulvî vazifelerini belli bir müddet için de olsa unutturur. Ondandır ki: Eskiden beri çok veliler; tekemmül için kendilerini riyazete, az yeme ve içmeğe alıştırmışlar. Fakat Ramazanı Şerif orucuyla o fabrikanın hademeleri anlarlar ki: Sırf o fabrika için yaratılmamışlar. Ve sâir cihazat, o fabrikanın süflî eğlencelerine bedel, Ramazan-ı Şerifte melekî ve ruhânî eğlencelerle lezzet alırlar; nazarlarını o manevî zevklere dikerler. Onun içindir ki: Ramazanı Şerif de mü'minler, derecelerine göre ayrı ayrı nurlara, feyizlere, mânevî zevklere mazhar olurlar. O mübarek ayda oruç vasıtasıyla ruh, akıl ve sır gibi latifeler çok terakki eder ve feyiz alırlar. Midenin ağlamasına karşılık, onlar mâsûmâne gülerler.

DOKUZUNCU NÜKTE: Ramazanı Şerîf orucu, doğrudan doğruya nefsin kendinde varsaydığı rububiyetini kırıp, aczini göstererek ona kulluğunu bildirir. Şöyle ki: Nefis, Rabbini tanımak istemiyor, fir'avun gibi kendini Rab kabul ediyor. Ne kadar azablar çektirilirse çektirilsin, o damar onda kalır. Ancak açlıkla o damarı kırılır. İşte Ramazanı Şerifteki oruç doğrudan doğruya nefsin fir'avunluk cephesine darbe vurur, kırar. Aczini zaafını, fakrını gösterir. Kul olduğunu bildirir.
Bazı hadislerde nefisle alâkalı şu vakıa nakledilmektedir: Cenab-ı Hak nefse: "Ben kimim, sen kimsin?" diye sorduğunda; "Ben benim, sen sensin!" diye cevap vermiş. Azab etmiş, cehenneme atmış, tekrar sormuş. Yine; "Ben benim, sen sensin" diye cevap vermiş. Hangi nevi azabı taddırtmış ise de, enâniyetten vazgeçmemiş. Sonra açlık ile azap edip, yine "Ben kimim sen kimsin?" diye sormuş: Nefis cevaben:
"Sen benim Rabb-i Rahîmimsin, ben de senin âciz bir kulunum..." demiş.


(*) 29. Mektub'dan sadeleştirilmiş metin.

Rububiyet: Cenab-ı Hakkın, her zaman her yerde her mahlûku, muhtaç olduğu şeyleri vermesi, terbiye ve tedbir etmesi ve malikiyeti ve besleyiciliği keyfiyeti.
Samediyyet: Allah'ın (c.c) hiç birseye muhtaç olmadığı gibi hazinesinden hiç birşey eksilmemesi ve kudretine de hiç bir şey ağır gelmemesi.
Rahmaniyet: Cenab-ı Hakkın, bütün yaratıklara rızıklarını vermesi, her an bütün mahlûkat hakkında hayır ve rahmet irade buyurması, bütün mahlûkatına sayısız nimetler vermesi.
Rahimiyet: Allah’ın (c.c) rahmet etmesi, merhamet etmesi ve muhafaza etmesi.

WeBCaNaVaRi'na Üye Olmadan Link'leri ve Kod'ları Göremezsiniz.
Link'leri Görebilmek İçin. Üye Ol. veya Giriş Yap.
RobeRT [ WeBCaNaVaRi Jingle 2oo9 ] Dinlemeyen Kalmasin...! Tiklayarak Konuya Yönlenebilirsiniz!..
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Ramazan-ı Şerifin Hikmetleri
« Posted on: Nisan 20, 2024, 09:21:05 ÖÖ »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Ramazan-ı Şerifin Hikmetleri e-book, Ramazan-ı Şerifin Hikmetleri programı, Ramazan-ı Şerifin Hikmetleri oyunları, Ramazan-ı Şerifin Hikmetleri e-kitap, Ramazan-ı Şerifin Hikmetleri download, Ramazan-ı Şerifin Hikmetleri hikayeleri, Ramazan-ı Şerifin Hikmetleri resimleri, Ramazan-ı Şerifin Hikmetleri haberleri, Ramazan-ı Şerifin Hikmetleri yükle, Ramazan-ı Şerifin Hikmetleri videosu, Ramazan-ı Şerifin Hikmetleri şarkı sözleri, Ramazan-ı Şerifin Hikmetleri msn, Ramazan-ı Şerifin Hikmetleri hileleri, Ramazan-ı Şerifin Hikmetleri scripti, Ramazan-ı Şerifin Hikmetleri filmi, Ramazan-ı Şerifin Hikmetleri ödevleri, Ramazan-ı Şerifin Hikmetleri yemek tarifleri, Ramazan-ı Şerifin Hikmetleri driverları, Ramazan-ı Şerifin Hikmetleri smf, Ramazan-ı Şerifin Hikmetleri gsm
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  



Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular