Dünyanın birçok yerinde birçok müslüman Ramazan ayı içerisinde bu kutsal görevi yerine getirmektedir. Bu ay boyunca gün doğumu ile günbatımı arasında geçen sürede yemek-içmek yasak kılınmıştır. Böylece normal zamanlarda 4-5 öğün beslenirken bu süreç içerisinde genelde 2 öğün olarak beslenme gerçekleşmektedir.


Ramazan ayında değişen beslenme düzeni nedeniyle metabolizmada önemli değişiklikler meydana gelmektedir. Uzun süreli açlık nedeniyle metabolizma daha az enerji harcar, vücut hareketleri yavaşlar ve bazal metabolizma hızı düşer. Bu sebeple oruç döneminde diğer günlerde olduğu gibi ya da daha fazla tüketim olursa bireyde ağırlık artışı gerçekleşip yağlanma artacaktır.


Ayrıca iftar sonrasında bireylerde üşüme hissi ve ardından uyuklama oluşabilir, bu durum uzun süreli açlık sonrası hızlı ve bol miktarda tüketilen gıdalar nedeniyle kan şekerinin hızlı yükselmesi ve ardından hızlı bir şekilde düşmesinden kaynaklanmaktadır.

Normal zamanda 4-5 öğünle beslenirken ramazan döneminde genelde 2 öğüne düşülmesi sağlıklı kişileri olumsuz olarak etkilememektedir. Aksine sağlıklı bireyler sağlıklı bir şekilde beslendikleri zaman toksinlerin atımını sağlanır ve kilo artışlarını engelleyebilirler.


Fakat hamile ve emziren anneler, gelişme çağındaki çocuklar, şeker ve hipoglisemisi olan kişiler, uzun süreli yolculuk yapacaklar, tansiyon, böbrek ve kalp-damar problemi olan bireyler, psikolojik durumu bozuk olanlar oruç tutmamaları gerekmektedir.

Örneğin Şeker Hastaları için oruç tutmak son derece sakıncalı olabilir. Şeker hastaları azar azar ve sık sık yeme şekline dayanan bir beslenme rejimi uygularlar. Ramazanda ise uzun süre aç kaldıklarından şeker düşmesi sonucu hayati tehlikeler söz konusu olabilir. Vücudunda insülin yetersizliği ve şeker kullanımında dengesizlik olduğu için iftardan sonra hiperglisemi koması olabilir, felç veya ölüme neden olabilir.

Emziklilerde ise sıvı alımı azalacağından süt üretimi azalır ve bebeğin gelişimi olumsuz bir şekilde etkilenecektir.

Ramazan ayının kişiyi disipline etmesi, iç barışı sağlaması gibi olumlu değişimleri beslenmeye de yansıtmak gerekmektedir.

İftarda ve sahurda birdenbire ve çok fazla yemekle mideyi doldurmamak gereklidir. Ani mide gerginliği hem tansiyon yükselmesine hem de nörolojik hormonların hızlı salgılanmasına yol açar.

*Azar azar, iyi çiğneyerek ve sık aralıklarla yemek yenilmelidir.

*Yemeklerin seçiminde çok yağlı, çok tuzlu ve aşırı tatlı besinlerden kaçınmak gereklidir. Bunların yerine hazmı kolay, mide-barsak sisteminde uzun süre kalabilen lifli ve sellüloz içeren sebze, meyve ve kepekli ekmek tercih edilmelidir.

*Yetişkin bir insanın günde en az 1,5-2 litre su içmesi gerektiğinden hareketle sıvı alımına çok dikkat edilmelidir ve bu miktar su içilmelidir. Ağır işlerde çalışan işçilerin oruç tutmaları halinde su kaybına bağlı olarak şok geçirdikleri belirlenmiş. Bu nedenle yeterli miktarda su içilmelidir.

*Kızartmalardan kaçınılmalıdır.

Ayrıca Oruç bir zayıflama yöntemi değildir.

Oruç tutmak sağlıklı insanlar içindir. Kilo verme yöntemi değildir. Kilo vermek için oruç tutanların kilo veremedikleri bilinmektedir. Hareket azlığı, metabolizma hızının yavaşlaması kilo vermeyi zorlaştırmaktadır.

Ramazanda kilo almamak için özellikle şunlara dikkat edilmelidir:

Mutlaka sahura kalkın.

*Sahur yemeklerini azar azar, iyice çiğneyerek yiyin. Çiğ sebze, domates, salatalık gibi yiyeceklere mutlaka sahurda yer veriniz.

*İftarda orucunuzu hafif bir yemekle açın. Sebze yemekleri tüketin, ağır tatlılardan kaçının.

*Bol su için.

*Azar azar, sık sık yiyin.

Alıntı
Diyetisyen Fatma Kocaman