0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Osmanli Devleti'nin Kuruluş Devrinde "domaniç Gerçeği"  (Okunma Sayısı: 1716 Kere Okundu.)
« : Temmuz 13, 2008, 12:48:34 ÖS »
Avatar Yok

seyyah
*
Üye No : 3239
Yaş : 33
Nerden : İzmir
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 2500
Mesaj Sayısı : 9 187
Karizma = 9172


OSMANLI DEVLETİ'NİN KURULUŞ DEVRİNDE "DOMANİÇ GERÇEĞİ"



Toplumların tarihini, sadece belge ve bazı anılara dayanan kaynaklarla anlamamız mümkün olmayabilir. Belki de asla mümkün olmaz !... Özellikle de konumuz olan Osmanlı Devleti'nin kuruluş dönemini anlamamız çok daha da zordur. Çünkü Osmanlı kaynaklan, devletin kuruluşundan takribi 150 yıl sonra yazılmaya başlanmıştır. Bu sebeple, Osmanlı kaynaklarındaki kuruluş devrine ait bilgiler, birkaç nesilden beri söylenen hikaye veya rivayetleri temel alan bazı bilgileri içerir. Osmanlı kroniklerinde geçen kuruluş devri olaylarının ve yerlerinin varlığım kanıtlamak için sadece bilgi ve belgeler yeterli olmamaktadır. Bütün bunların önünde topografya ve alan araştırmaları öne çıkmaktadır. W. M. Ramsay'ın deyimi ile "Topografya, tarihin temelidir. " Eğer geçmişte yaşamış insanları, kültürleri anlamak istiyorsak, onların yaşadığı zamana gitmesek bile, onların yaşadığı mekanlara gidip görerek, tarihi olayları daha iyi algılayabiliriz.
Ne yazık ki ; Türk tarih araştırmalarında topografyaya yeteri kadar önem verilmemiştir. Bu sebeple özellikle Osmanlı Devleti'nin kuruluş devrindeki tarihi bilgilerin tüm aydınlığı ile açığa çıkması gecikmiştir. Rivayetlerin gerçek olup olmadığı ancak alan araştırmaları sonucu ortaya çıkabilir. Başta tarihçiler olmak üzere araştırmacıların, kuruluş devri tarihi bilgilerin daha iyi anlaşılabilmesi için uzun tetkik seyahatleri yapmaları gerekmektedir.
Domaniç Tarihi Araştırmaları Grubu adına, Osmanlı Devleti'nin kuruluş devrindeki Bithynia bölgesi içinde yer alan DOMANİÇ ve havalisindeki yerleşim birimleri, yollar, hisarlar üzerine yaptığımız çalışmalar eldeki kaynaklarla, topografya etütleri ile karşılaştırılarak bir sonuca ulaşılmaya çalışıldı. Hayme Ana oğlu Ertuğrul Gazi ve onun oğlu Osman Gazi 'nin faaliyette bulunduğu bölge, yollar, kale ve şehirler üzerinde yazılı kaynakların verdiği bilgileri yerinde topografık-toponomik, arkeolojik araştırmaların ışığında inceleme yapmak önemli neticeler vermektedir.
Domaniç Tarihi Araştırmaları Grubu üyeleri olarak, Domaniç ve civarında araştırma yapıp, dağ tepe gezerek tarihi kuruluş devrini anlamaya çalıştık.
Yabancı yazarların bir "karadelik" olarak nitelediği Osmanlı Devleti'nin kuruluş dönemi "Domaniç sahasının " bir ölçüde aydınlatıldığını düşünüyorum. Yıllardır Domaniç tarihi üzerinde ipucu verebilecek alan-yüzey araştırmaları yaptık, kroniklerde geçen olay ve yerleri (tarihi hisarları, yolları, kent kalıntılarını vs) tek tek ziyaret ederek (araştırma gezileriyle yerinde araştırarak) tespit ve tasnif ettik. Yaptığımız araştırmalar neticesinde, tıpkı Bursa Araştırmaları Grubu üyelerinden Prof. Halil İnalcık-Mustafa Destereci - Zeynep Sarıdaş-Raif Kaplanoğlu'nun Bursa-İnegöl ve Bilecik civarındaki araştırmaları gibi ve İznik Araştırmaları Grubu üyelerinden, Doç. Dr. Yusuf Oğuzoğlu-Dr. Faruk Şahin-Turgut Tuna'nın İznik-Yenişehir-Osmaneli-Mekece-Yarhisar-Koyunhisar civarındaki araştırmaları gibi. ilk Osmanlı kroniklerinde geçen Domaniç ve havalisini ilgilendiren hemen tüm yer adlarını ve olaylarını anlamaya ve yorumlamaya çalıştık. Yani ilk Osmanlı kroniklerinin sunduğu metinler arasındaki DOMANİÇ'İ ilgilendiren gizlenmiş anlam kümesini yeni bir paradigmayla sökmeye çalıştık.
Osmanlı ve Bizans kroniklerindeki olayların ve yer adlarının bugün yerinde tespiti yoluyla kontrolü mümkün olmaktadır. Hayme Ana'nın, Ertuğrul Gazi'nin, Osman Gazi'nin gittiği yerlere aynı yollardan giderek, onlar gibi düşünerek kuruluş dönemini çözmeye, tarihsel mekanları bizzat gözlerimizle görüp, sonuca varmaya çalıştık. Çünkü, özellikle Osmanlı Devleti'nin kuruluş dönemini, masa başında oturan bir tarihçinin asla çözebileceğini düşünmüyoruz. Nitekim bu araştırmalarımız ile, masa başında yazılan ve sadece kitaplara dayanan bir çok bilginin yanlışlılığını ortaya koyduk. Bursa ve İznik Araştırmaları Grubu üyeleri de araştırmalarında bir çok bilgi yanlışlığını ortaya koymuş ve yazdıkları eserlerde, tebliğlerde dile getirmişlerdir.
21. yüzyıl Osmanlı tarihçiliğinin gösterdiği büyük gelişmeye rağmen, Osmanlıların özellikle ilk yüzyılıyla ilgili meseleler üzerinde hala birbiriyle bağdaştırılması güç, karşıt görüşler ve iddialar söz konusudur. "Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu" meselesinin tarihçilerin kendilerini çekim alanından kurtarmakta zorlandıkları efsunlu bir cazibesi söz konusudur. Fuat Köprülü ve Paul Wittek gibi kurucu babalar, onların öğrencileri Halil İnalcık, V. L. Menage gibi ikinci kuşak, bu sonuncuların öğrencileri Colin İmber, Rudi Paul Lindner ve nihayet Cemal Kafadar gibi diğer tarihçiler bu efsunlu dünyanın önde gelen konuklarındandırlar. Bu isimlerin yanı sıra, irene Beldiceanu-Steinherr, irene Melikoff, Speros Vryonis, Jr. , Elizabeth A. Zachariadou, Ahmet Yaşar Ocak, Raif Kaplanoğlu gibi diğer saygın tarihçiler, bir taratan kılı kırk yararcasına bu dünyanın sırlarım çözmeye çalışmışlar, bir yandan da bulgu ve yorumlarıyla süre giden tartışmaya yeni katkılar, yeni boyutlar eklemişlerdir.
Herkesi tatmin edecek bir neticeye varmanın kolay olmadığı anlaşılan bu tartışmanın tarih bilgilerimize katkıları şüphesiz ki çok büyüktür. Ama, ilk Osmanlı Devleti'nin kökenleri ve doğuşuna ilişkin bu büyük tartışmanın belki de en önemli katkısı bizzat tarihçilik mesleğinin doğası ve yöntemleri hakkında ortaya koyduğu gerçeklerdir. Bu tartışmada farklı tarihçilik tarzlarının, ekollerinin izlerini görmek mümkün. Salt yazılı metinler üzerinden gidilerek sağlıklı bir sonuca varılmasının güçlüğü bu tartışmanın özellikle son yıllarda önümüze koyduğu bir başka önemli gerçektir. Bu gerçeğin dayatmasıyladır ki, bugün her zamankinden daha fazla sayıda tarihçi ve araştırma ekipleri Osmanlı Devleti'nin doğduğu coğrafyanın dağında tepesinde, yaylasında kışlağında köyünde kentinde saha araştırması yapma çabasındadır. (Yani arkeolog ve coğrafyacıları içine alan ekiplerin yürüttüğü saha araştırmaları) Bu bağlamda tartışmanın belki de en kritik sonucu, tarihçilik mesleğinin artık yalnızca geleneksel tarihçilik yöntemleriyle sürdürülemeyeceği yönünde giderek daha güçlü bir kanaatin yaygınlaşmasına katkıda bulunmuş olmasıdır.
Tarihi araştırmaların genişleyen alanı, tarihçilere kaçınılmaz olarak yepyeni soruları ve bakış açılarını beraberinde getirmekte ya da tarihçileri eski meselelere bu yeni bakış açıları ve yeni sorularla yaklaşmaya zorlamaktadır. Osmanlı Devleti'nin kuruluşu bağlamında yüzyılın başında öncü tarihçilerin bakış açıları, sordukları sorular ve geliştirdikleri yorumlar yüz yıllık tartışmada egemenlik ve etkilerini büyük ' ölçüde sürdürmüş olsalar da ( Domaniç Araştırmaları Grubu üyelerini bu bakış açısıyla eleştiren uzantıları gibi), bu, günümüz tarihçilerinin artan ölçüde yeni bakış açıları ve yeni sorularla meseleye yaklaşmaya başladıkları gerçeğini değiştirmiyor. Osmanlı 'nm kuruluş devri ile ilgilenen bazı öncü ve günümüz tarihçileri, ilk döneni yazarların karmaşık hikayeleri yerine sonraki dönemlerin daha zarif ve sorunsuz çalışmalarını kullanmayı tercih etmiş, yüzeysel bilgilerle suskunlukla geçiştirmişler ve Osmanlı kuruluş devri tarihine modern eleştirel bilimin gerektirdiği bir ruh haleti içinde yaklaşmışlardır. Son on yıla gelinceye kadar temel kroniklerin edisyon ve yayımı bir yana, bunlardaki bilgilerin karşılaştırma ve düzenlenmesine bile girişilmemiştir.
Bütün bu bahsettiğimiz araştırma ve tartışmalar, Osmanlı Devleti'nin "kuruluş" sürecinin geniş bir çerçevede ve zaman içinde yaşanan gelişmelere paralel olarak farklı açılardan değerlendirilebileceğini, daha doğrusu, değerlendirilmesi gerektiğini yeterince ortaya koymaktadır. Her şeyden önce gerek tartışmanın gerekse tek tek her bir çalışmanın analitik bir gözle değerlendirilmesi ve okunması açısından önemli ve hatta hayatidir. Bazı meseleleri yeniden ele alan, Osmanlıların ilk dönemini kapatan sis perdesi içinde efsaneyle gerçekleri ayırmaya girişen önemli çalışmalar yapılmalıdır. Yani tarihsel yorum tekdüzelikten kurtarılmalıdır. Modern Osmanlı tarihçiliğinin en fazla rağbet gören tezi, filoloji temelli metin kritiğine dayalı tarih araştırmacılığı, arkeolog ve coğrafyacıları içine alan ekiplerin yürüttüğü saha araştırmaları, textkritik metoduyla analiz yapılarak tarih metodolojisine katkı sağlamadır. İlk Osmanlı kaynakları (Ahmedi-Yazıcızade Ali -Aşıkpaşazade-Oruç-Ruhi-Neşri-Karamani-Anonimler vs), textkritik metoduna göre yeniden karşılaştırmalı olarak yayınlanmalı, topografık ve arkeolojik araştırmalarla da takviye yapılmalıdır. Yani bazı tarihçilerin suskunlukla geçiştirdikleri olaylar, mekanlar yorumlanarak irdelenerek, Osmanlı kuruluş devri kaynaklarında yazılan bazı sözcük, ifade ve yer isimlerine dikkatle yaklaşmak gerekir. Halil İnalcık ve Beldiceanu'nun yaptığı gibi 15. , 16. Yüzyıl defterolojisine başvurulmalıdır. Mantığımızı kullanarak olgular arasındaki eşsüremli ya da artsüremli neden-sonuç ilişkilerini yeniden kurcalamalı ve eleştirel yaklaşımlarda bulunulmalıdır. Netice olarak , biz Domaniç Tarihi Araştırmaları Grubu üyelerinin kuramlarının hangi temeller üzerine inşa edildiğinin incelenmesi gerektiğini söylüyoruz ve eleştirilere de bu zaviyeden yaklaşılmasını istiyoruz. İleri sürdüğümüz tezlere, açıklama ve yorumlama girişimlerine katilinsin veya katılınmasın Osmanlı Kuruluş devrinin DOMANİÇ ayağı ile ilgili çalışmalar dikkatleri önemli noktalara çekmiş, kuruluş devri çalışmalarına katkıda bulunmuştur. Hiç DOMÂNİÇ'e uğramayan ve DOMANİÇ'İ yok sayan tarihçileri eleştirmekle, DOMANİÇ'İ öne çıkaran tezleriyle kuruluş devri tartışmalarına yeni bir boyut getirmektedir. Colin İmber'in ifade ettiği gibi, "Osmanlı tarihinin başlangıcının bir kara delikten ibaret olduğunu kabul etmek olacaktır. Bu deliği doldurmak yönündeki her girişim yalnızca yaratılan masalların, sayısını arttırmakla sonuçlanacaktır. " Halil İnalcık'ın dediği gibi de, "Osmanlı tarihi en çok saptırılmış tek yanlı yorumlanmış tarihtir. "Bu noktada, devrin zayıf noktaları lobileri kimin güçlü ise yaratılan masallar o coğrafi bölgeye kaydırılmıştır. Bu mevzuda Domaniç Osmanlı Devleti'nin kuruluş devrinde yüklendiği misyona rağmen mağdurdur.
Osmanlı Devleti'nin kuruluşu problemi, 700 yıl sonra milli tarihin ve dünya tarihinin önünde hala çözümlenememiş bir muamma olarak durmaktadır. Bu noktada araştırmacılara düşen görev. Osmanlı Devleti'nin kuruluş devrine geleneksel tarihçilik yöntemleriyle değil modern eleştirel bilimin gerektirdiği bir ruh haleti içinde yeni bakış açıları, soruları ve yorumlarıyla meselelere yaklaşmalı, tarihsel yorumu düzelikten kurtarmalı, kuruluş devri tartışmalarına yeni bir boyut getirilmelidir.

Hasan EFE


GÖÇ YOLLARI
Kayıboylular Domaniç ve gelip buraları yurt edindikten sonra yeni arayışlara girdiler. Çünkü Söğüt kışlak olarak yetersiz gelmeye başlamıştı .400 çadırla gelen aşiret yıldan yıla çoğalıyordu. Sakarya nehri boyunca yayılsalar da zamanla bir bölge yoğunluğu taşıyamaz hale gelmiş 13.Yüzyıl sonlarına doğru yeni kışlak arayışları başlamıştı.
Önce güneyde Aydın, sonra güney batıda Balıkesir yörelerine açıldılar.Bir kısmı da Söğüt'te kışlamaya devam etti.Değişik yörelerde kışlayan Yörükler Domaniç yaylalarında buluşmaya başladılar.

Kışlak ile yayla arasında oluşan göç yolları boyunca yeni yurtlar (konaklama yeri) oluşturdular. Buralara kendilerince adlar verdiler.
Yayladan kışlaya, kışladan yaylaya yapılan göçler sadece gidip gelmeden ibaret değil di. Oralarda yeni dostluklar oluşturuldu.Tanıştıkları kişilerle etkileşim içinde bulundular.Bu etkileşim ekonomik, kültürel, siyasal alanlarda gelişti.
Bazen yollarda ihtiyarlan, çocukları hastalandı, ölenleri oldu.Bunları belirledikleri yurtlara �> koydular.Oralarda yüreklerinden bir parça kaldı.Bazılarının acısı çok büyük oldu, unutamadı.Dedesinin mezarını yurt edindi.Orada kaldı.Yaylayı, kışlayı bıraktı. Zamanla orası bir Karakeçili Yörük köyü oldu.Tavşanlı'nın Çıkırcak, Üyücek, Karakaya, Dursunbey'in Kararkuzu, Harmancık'm Saçaklı, Çamoğlu Mah.gibi.
Kütahya, Balıkesir, Bursa üçgeninde Kocakışla denilen kışlak bunlardan biriydi.Burası çevreye göre kışları ılık geçer, karın en fazla üç gün eğlendiği bir yerdir. Yazın çok sıcak bir iklime sahiptir.Domaniç'e olan uzaklığı yaklaşık Söğüt-Domaniç kadardır. Kemal Paşa nehrinin Emet kolu bu araziden geçer. Kocakışla Koyun, Sığır ve at öreklerinin kışlağıdır.Bugün Domaniç'te oturan Yeşilyaprak ailesinin kışladığı yerlerdir buraları.
Tütmen tepe mevkiinde Mıhlı vardır. Kocakışla ve çevresinde ölenlerin mezarları buradadır. Çevrede Mıhlı mezarlığı olarak bilinir. Bugün oraları terkedilmiş, ekilebilen tarlalar orman olmuş durumdadır. Adırnaz üstünden pazarcı yolu buradan geçerdi.
Hıdırellez günü mıhlı mezarlığı bir şenlenirdi ki yer yarılır, insan çıkardı. Yörükler hayvan keserler, kazanlarda et pişirirler, köylüler fırın fırın ekmek yapar gelene gidene yedirir doyururlardı. Karakeçililerde hıdrellez bolluk, bereket anlamına gelirdi. Evin kadını sabah gün doğmadan otların üzerine biriken (çiğ) su damlalarını bir kaba toplar, süte katar, karıştırır yılın ilk yoğurt mayasını oluştururdu.Bütün yaz boyunca üreteceği yoğurttan mayası hıdrellez günü tutulurdu.Gün boyu şenlik içinde geçerdi.
Hıdrellezden iki veya üç hafta sonra yaylaya göç hazırlıkları başlardı. Örekler toplanır yeni yük vurulacak girinci ve aygırlar tutulur, öğretilirdi.At Karakeçili aşireti için çok şey ifade ederdi.En yağız at binek atı olarak ayrılırdı.Düğünlerde, önemli günlerde at koşuları yapılır, birinci gelenin namı yürürdü.Onun için her ev iyi ata sahip olmak isterdi.Binek atı öreğe salınmaz her zaman evin yanında bağlı durur, arpanın, sapanın hasını yerdi.Her zaman da kullanıma hazır bekletilirdi.
Hazırlıklar bitip çevre köylülerden gelen dostlarla ahbaplarla vedalaşıldıktan sonra göç günü kararlaştırılırdı.Bu gün ya Pazar yada Perşembe olurdu.Yerli yurttan uğurlu gün kalkılmalıydı.
Kocakışla'dan hareket edenler Taşlıdağ, Karaçam'dan hareket edenler Meryem dağından olmak üzere iki koldan hareket başlardı."Tebdili mekanda huzur vardır" diyenlere kimi eski dostlara kavuşacağını, kimi yeni yurtlara varacağına sevinir; kızlar allı yeşilli, erkekler cepkenli çoraplı giyinir tam bir bayram havasında sürüler yola düzülürdü.Sürüler göç zamanını ve göç yolunu öyle iyi bilirlerdi ki kışlada bir tanesi kalsa ta yaylayı bulurdu.Biraz göç zamanı gecikse kışlada zor zapt edilirdi.Çobanlar her gün şikayet ederlerdi.
Kocakışladan hareket edenler ilk günün akşamı Çallıtepc'de konaklardı. Konakladıkları her yurtta yakın komşu köylerden ahbaplar ziyarete gelirdi.Yeni alışverişler yapılır, yeni dostluklar kurulur, eskileri tazelenirdi. Başalan, Akçaoluk-Şeremct, Taşkışla-Armutçuk,Karayümsek- Dermenderesi, Toraman, sütlükler-çampmar, Fıranlar Yaylası, Eğridere, Bileylik Yaylası, Taşkışla göç yoluydu.
Karaçam'dan hareket edenler ilk gün Hayrancık'ta konaklardı.Meryem Yaylası, Çamoluk, FCileter. Dombay çayırı, Hereke, Çal-Düvenli. Alıçlı Çukur- Sakarı, Topuk Yayla. Bileylik Yaylası. Meryem dağı göç yoluydu.
Bileylik yaylasındaki buluşma bir başka olurdu. Yaylaya çıkmanın sevinci tüm yorgunlukları unuttururdu.
Delikanlılar güreş tutar, yaşlılar obada oturur, göç anılarım anlatırlardı. Genç kızlar tef çalar oynarlardı. Çünkü belasız kazasız bir göç bitmişti.


TÜRKİSTAN'DAN DOMANİÇ BEYLİĞİ'NE (KAYI BOYU'NUN BATIYA GÖÇÜ)
Oğuz boyları arasında 13. asrın başlarından itibaren batıya bir muhaceret akını başlamıştır. Kay ı Boyu (Kay ı Han: Oğuz Han'ın büyük oğlu Günhan'ın dört oğlundan en büyüğüdür.), muhtemelen 1220 yılında diğer Türk boylan ile birlikte Ceyhun nehrim geçerek İran yoluyla Azerbaycan'a geldiler. 70 bin veya 50 bin (bir rivayete göre de 20 bin) kişiden oluşan Kayıhanlılar, Türkmenis'tan sınırları içerisinde bulunan Horasan bölgesinde Yeni-Mcrv şehri yakınlarındaki Mohan kasabasına yerleşmişlerdi. Acem beylerinin tahrik, teşviği ve Moğolların İran-Azerbaycan'ı istilası üzerine Moğollarla mücadelenin manasız olacağı düşüncesiyle daha önce Anadolu'ya göç etmiş olan akrabalarının yanına giderek Anadolu'daki "gaza" harekatına katılmaya karar verdiler. Bir müddet Maveraünnehir ve Horasan bölgesinde ikamet ettikten sonra bu bölgeyi terkederek Doğu Anadolu'da Van Gölü'nün kuzeybatısındaki Ahlat ve Adilcevaz taraflarına yerleştiler(M. 1223).
Kayıhanlılar, Ahlat'ı yurt tutarak Anadolu'daki gaza ve fetihlere katıldılar. Muş, Malazgirt, Eleşkirt ve Sürmeliçukur ovalarında ve dağlarında kışlak ve yaylaklar kurdular. Daha sonra Ahlat emirleri Sökmen Kutbililer'e tabi oldular. Sökmenliler'in (Ahlatşahlılar) maiyetinde, Gürcüler'c bazen de Erzincan ve Erzurum emirleri ile beraber Trabzon Rum İmparatorluğu'na karşı yapılan gazalara katıldılar. Kayıhanlılar, Doğu Anadolu'da yedi veya sekiz yıl kadar kalmışlardır.
Ahlat'ın önce Eyyübiler'in eline geçmesi daha sonra' da Celaleddin Harczmşah'ın (1229)bu bölgeye yerleşmesi
üzerine Kayıhanlılar, bir süre sonra Amasya taraflarına göç ederek bir-iki sene oralarda kışladılar. Amasya'ya göç ettikleri zaman da yine Trabzon İmparatorluğu'nun bazı yerleşim birimlerine akınlar yaptılar.
Moğolların saldırılarının artması, iklim ve arazinin (hayvanların otlamasına) müsait olmaması gibi sebeplerden dolayı yer değiştirmeye mecbur oldular.
Kayıhanlılar, kendileri gibi Kayı soyundan olan Artukoğulları'nın yani Mardin hükümdarının emrine girdiler. Moğol hükümdarı Hülagü'nün ordularının Mardin'i yağlaması üzerine, Elbistan yoluyla güneye inerek Halep havalisine Caber kalesi yakınlarına yerleştiler. Kayıhanlılar'in reisi Süleymanşah (Gündüzalp), Caber kalesi civarında Fırat nehrini geçerken boğuldu(M. 1228, 60 yaşındaydı. Bir rivayete göre de abdest alırken akıntıya kapılmış zırhının ağırlığından dolayı kurtulamamıştır.) Süleymanşah (Gündüzalp), Caber kalesinin yakınlarına (kuzeybatısına) defnedildi. Mezarın bulunduğu yer "Türk Mezarı" diye tanınmış ve ziyaretgah olmuştur. Sultan 2. Abdülhamit'in imar ettiği Süleymanşah (Gündüzalp) türbesinin bulunduğu bölge, 1. Dünya Savaşı'nda Türkiye sınırları dışında kalmıştı ama 20 Ekim 1921 tarihinde yapılan Ankara Antlaşması'nın 8. maddesine göre (sınırlarımızdan 100 km uzakta olmasına rağmen) 8797 nı2 olan bu toprak parçasının yönetimi Türkiye'ye verildi. Bu madde Lozan Antlaşması'nda aynen kabul edildi(1923). 1975 yılında Suriye hükümetinin Fırat nehri üzerinde yapacağı baraj sınırları içinde kaldığı için Türk mezarının (Süleymenşah'ın türbesinin) yeri değiştirildi. Türkiye'ye 75 km uzaklıktaki Suriye'nin Karakozan köyü yakınına taşındı. (Bir rivayete göre Gündüzalp/Süleymenşah, Ankara- Beypazarı 'nm Kızılcasaray/Kızılsaray beldesine bağlı Kırka köyünde veya Bilecik - Haynıe Ana'ya geçti. Gündüzalp-Hayme Ana çiftinin, Sungur Tekin-Gündoğdu-Ertuğrul-Dündar isimlerinde dört oğullan vardı. Gündüzalp'in ani ölümü Kayı Boyu arasında ihtilafın çıkmasına sebep oldu. Aşiretin bir kısmı Fırat nehrini geçerek Suriye'ye gitti ve burada "Şam Türkmenleri"ni oluşturdu. Daha sonra Kayı Boyu içinde yine bir ihtilaf başgösterdi ve Hayme Ana'nm büyük oğullarından Sungur Tekin ve Gündoğdu kendilerine tabi olan aşiretin büyük bir kısmıyla vatan-ı asliyeye (asıl vatanları olan Orta Asya'ya) dönmek üzere yola çıktılar. Fakat Halep civarında bir kısım kabileler de bu aşiretten ayrılarak ayrılarak Çukurova yöresine gittiler. Sonradan Adana'da kurulacak olan Ramazanoğulları'nın kökünü oluşturdular. (Sungur Tekin ve Gündoğdu ile Orta Asya'ya giden aşiretin akıbeti hakkında tarihler de bir kayıt ve bilgi yoktur. )Hayme Ana ve küçük oğlu Ertuğrul (Dündar en küçükleri daha sonra doğmuştur) idaresindeki 400 çadırdan (haneden) oluşan Kayıhanlılar, Moğol baskısının da etkisiyle dönüş güzergahlarını değiştirip kuzeydoğuya doğru yönelerek Urfa yoluyla Karacadağlar ve Diyarbakır yakınındaki Fırat nehrini geçip Erzurum yakınlarındaki Pasin ovasına ve Sürmeliçukur'a göç ettiler.
Anadolu Selçuklu Devleti 'nin sınırları içinde olan Pasin ve Sürmeliçukur'da iki yıl kadar (Bir diğer rivayete göre yedi yıl, 1219-1225 yılları arasında) kaldılar ve kaldıkları süre içinde "gaza" ile meşgul oldular. Moğolların bu bölgeye yaklaşmaları üzerine Kayıhanlılar, Moğol mezaliminden kurtulmak için Moğolların ulaşamayacakları yerlere doğru (daha batıya) sokulmaya başladılar ve Söğüt'e bağlı Kızılsaray köyünde metfundur. ) Süleymanşah'ın (Gündüzalp) vefatı üzerine Kayıhanlılar'ın idaresi daha sonra "Devlet Ana" ismiyle anılacak olan Kayseri'ye geldiler. Bu kadar meşakkatli yolculuktan sonra Kayseri'de kalmaya karar verdiler.
Hayme Ana, Ertuğrul Gazi'nin oğlu Saru Batu Savcı Bey'i Kayseri'de bulunurken aşiretine münasip bir yer (yurt/dirlik) vermesi hususunu rica etmek üzere birçok hediye ile Selçuklu sultanı l. Alaeddin Keykubat'a, hükümet merkezi Konya'ya gönderdi. Selçuklu sultanı, Saru Batu Savcı Bey'i huzuruna kabul ederek Ankara yakınındaki Karacadağ'ı yaylak ve kışlak olmak üzere Kayıhanlılar'a vermiştir. Saru Batu Savcı Bey'in Konya'dan müjdeli bir haberle geri dönmesinden sonra, akarsu kaynaklarını ve dağ yamaçlarını takip eden Kayıhanlılar; Yassı Çimen'den ve Kızıl Dağı eteklerinden sonra ilk durak bugünkü adıyla Refahiye ve Zara civarına geldiler. Buradan Karacaören yolu ile Kızılırmak'ı besleyen kaynaklardan derelerden geçerek Kızılırmak vadisine ulaştılar. Sivas'ın güneyinden Hanlı. Şarkışla, Çepni, Gemerek. Elmalı. Himmetdcde, Çallıgedik Geçidi. Kırşehir. Suluca, Karahöyük(Hacı Bektaşi. Obruk Mucur. İnaç. Akbayır. Karalar. Kaman. Karahabalı. Savcılı Büyükoba. Baranı Dağı eteklerinden Yelek. Haeıpınar. Kargın Kızıközü. Kargınmeşe. Ömer Kahya, Yazıyolu'ndan Çelebi'ye geçerek, Karakeçili ve Haymana ovasına (Karacadağ eteklerinde) geldiler ve bu bölgeye yerleştiler. Yazın Haymana ovasında, kışın da daha çukurda kalan Kızılırmak yakınlarındaki Karakeçili ve Kesikköprü havalisine yerleştiler.
Bir başka rivayete göre: Kayıhanlılar, yazı çok kısa süren, kışı çok soğuk geçen Pasin ve Sürmeliçukur'da hayvanlarına yeterince otlak bulamadıkları için, iklimi daha müsait bir yer bulmak üzere Erzincan istikametinde yola düştüler. Erzincan-Sivas arasında Yassı Çimen dağı eteklerinde, Selçuklu ve Harezmşah ordularının karşı karşıya geldikleri "Yassı Çimen Muharebesi'ne" (M. 1230) tanık oldular. Bozkır Türk geleneğine göre zayıf taraf olan Selçuklu ordusuna yardım ettiler ve Harzemmşahlar'ın mağlup olmasına neden oldular. Selçuklu hakanı Alaeddin Keykubat yardımlarından dolayı Ankara Karacadağ yöresini Kayıhanlılar'a yurt olarak verdi.
İlk Osmanlı kaynaklarının anlattıkları bir diğer rivayete göre de; Kayıhanlılar, Sanı Batu Savcı Bey'i Konya'ya yurt istemek amacıyla gönderdiklerinde aşiret de Ankara-Karacadağ'a doğru hareket edip Kösedağ ile Aladağları aşarak Sivas yakınındaki bir büyük sahra kenarına geldiler. Burada Selçuklu ordusu ile Moğol ordusunun muharebe ettiklerini gördüler. Selçuklu ordusunun bozulmaya başladığı bir anda Hayme Ana ve oğlu Ertuğrul bu hali görünce: "-Hangi tarafa yardım etmek icap eder?" diye maiyetindeki aşiret büyükleriyle istişare etmişler ve aşiretin büyükleri de: "Galip gelen tarafa katılıp şerrinden kurtulmak hayırlıdır." demişlerse de Hayme Ana ve oğlu Ertuğrul Gazi: "Galibin ihtiyacı yoktur. Mağlup olan tarafa yardım etmek yiğitliğe, yararlığa herhalde daha layıktır. Ayrıca aynı ceddin torunları olduğumuz kardeşlerimize yardım gerekmez mi?" diyerek hangi safta yer almaları gerektiğini vurgulamışlardır. Bilindiği gibi Kayıhanlılar, Moğol istilasıyla yaşadıkları yurtlarını terk etmek zorunda kalmışlardı. Ayrıca Selçuklular ile aynı soydan geliyorlardı. Böylece Moğollardan intikam alacak ve Selçuklu soydaşlarına yardım edeceklerdi. Neticede de Hayme Ana ve oğlu Ertuğrul idaresindeki Kayılar Selçukluların safına geçerek Moğolların mağlup olmasını sağlamışlardır. Bu ümit edilmeyen ve beklenmeyen haber Selçuklu sultanı Alaeddin Keykubat'a ulaşınca, Kayıhanlılar'a iltifat ve hediyelerle memnuniyetini bildirdi ve Ankara-Karacadağ'ı yurt olarak verdi. (Bazı Osmanlı kaynaklarında Saru Batu Savcı Bey'in bu savaştan sonra Konya'ya toprak istemeye gittiği belirtiliyor. )
Kayıhanlılar'a yurt» olarak verilen Ankara-Karacadağ (Haymana platosu ismini Hayme Ana'dan almıştır. ) konum olarak Bizans sınırı üzerinde bulunmaktaydı. Kayıhanlılar, Ankara-Eskişehir, (Sultanöyüğü/Eskişehir eıniri Cacaoğlu nezaretinde) ve Kütahya arasındaki bu bölgede faaliyet halindeydiler. (Bazı Osmanlı kaynaklarına göre Hayme Ana'nın eşi Gündüzalp'in mezarı Ankara-Beypazarfna bağlı Kızılcasaray/Kızılsaray beldesinin Kırka köyündedir. Bir başka iddiaya göre de Bilecik -Söğüt'e bağlı Kızılsaray köyündedir. )
Kayıhanlılar, Haymana ovasında ikamet ederken Selçuklu Devleti'nin sonunu parlak görmeyen Muhlis Paşa, Ahi Evran, Şeyh Edebali, Hacı Bektaş-ı Veli Oğuz geleneğine uygun, dili Türkçe, dini İslam milli Türk devletini kurdurmak üzere Ertuğrul Gazi'yi Kırşehir'e davet ettiler. Bu sırada Karakeçili yöresinde bulunan Ertuğrul Gazi bu teklifi kabul ederek, Haymana'nın doğusundaki Paşadağı'nı aşarak Kırşehir'e gelir. Ahi Evran'a yakınlığı ile bilinen Sadrettin Konevi, Selçuklu sultanı 2. İzzettin Keykavus'un hürmet ettiği bir alimdi. Sadrettin Konevi ve Muhlis Paşa, Selçuklu sultanı 2. İzzettin Keykavus'tan izin aldı ve Ertuğrul Gazi'yi Domaniç'e uç beyi olarak göndermeyi sağladılar. (Daha sonra Domaniç ve Söğüt yakınlarına Şeyh Edebali'de göç edecek ve bir zaviye kuracaktır. )
Kayıhanlılar'ın Ankara, Eskişehir ve Kütahya havalisinde faaliyet halindeyken, Bizans İmparatorluğu'nün merkezi İznik'ti. Çünkü İstanbul Latinler 'in idaresine girmişti.
İznik'teki Bizans İmparatoru Teodor Laskaris, Anadolu'yu yeniden ele geçirmek ve tekrar eski hakimiyeti sağlamak için büyük gayretler sarf etmekteydi. I. Alaeddin Keykubat, İznik İmparatorunun faaliyetlerine bir son vermek için ordusu ile birlikte Konya'dan kalkarak Sultanönü (İnönü) taraflarına geldi. Burada maiyetindeki kuvvetlerle Ertuğrul Gazi'de kendisine iltihak etti(1231). Alaeddin Keykubat, Ertuğrul Gazi'nin maiyetine kuvvetler vererek onu ordunun başına geçirdi ve Bizans ordusuna karşı seferle görevlendirdi.
Ertuğrul Gazi idaresindeki Selçuklu ve Kay ıhanlıl ardan oluşan müttefik kuvvetler ilerleyerek Ermeni Derbendi'ne ulaştı. Bizans İmparatoru Teodor'da ordusuyla Yenişehir ovasına gelmişti. Burada Selçuklu/Kayıhanlı ve Bizans kuvvetleri iki gün iki gece çarpıştı. Bizans ordusu bozulmaya başladığı bir anda Rumeli'den getirilen Aktav Tatarları Bizans ordusunun imdadına yetişti ve harp yeniden başladı. Bir gün daha devam eden muharebe, Bizans ordusunun mağlup olmasıyla neticelendi. Ertuğrul Gazi, Bizans ordusunu İnegöl'e kadar sürdü.
Ertuğrul Gazi, pek çok ganimet ve esir alarak Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat'a Bozüyük mevkiinde yetişti. Bu zafer müjdesi sultam çok memnun etti ve bu zaferden dolayı "Sultanönü'nü" (İnönü) Kayıhanlılar'a yurt vererek mükafatlandırdı.
Daha sonra Alaeddin Keykubat Kayıhanhlar ile beraber "Karacahisar" muhasarasına başladı. Fakat tam bu sırada Moğolların Selçuklu ülkesine girdikleri haberi gelince, Karacahisar'm fethi işini Ertuğrul Gazi'ye bırakarak ordusu ile başkenti Konya'ya döndü. Ertuğrul Gazi'de uzunca bir muhasaradan sonra Karacahisar'ı fethetti. Esir aldığı Karacahisar tekfuru ile ele geçirdiği ganimetlerin beşte birini küçük kardeşi Dündar ile Konya'ya gönderdi. (Bazı müverrihlere göre; bu olaydan sonra Konya'ya Savcı Bey gönderilmiştir. Dündar Bey'de Yassı Çimen (1230) savaşından sonra gönderilmiştir. Çünkü Yassı Çimen savaşının olduğu yıllarda Saru Batu Savcı Bey ya henüz doğmamıştı ya da çok küçüktü.). Bu arada Ertuğrul Gazi yolu üzerindeki Söğüt'ü fethetti. (23 nolu Tapu Tahrir Defteri'ne göre, 15. yüzyılda kadar (1573) Söğüt halkının büyük bir bölümü Hıristiyanlardan oluşuyordu. Bu da Kayıhanlılar'a ilk önce hiç Hıristiyan'ın yaşamadığı Domaniç'in yurt olarak verildiğini gösteriyor.
/Barkan-Meriçli, s. 288; Beldiceanu-Steinherr, İrene 7997/5. 12/Elizabeth Zachariadou, s. 12). Dündar Bey (veya Savcı Bey) Konya'ya ulaştığında, bu muvaffakiyetlerinden dolayı Sultan Alaeddin Keykubat, Dündar'ı Kayıhanhlar adına takdir etti. Sultan Alaeddin Keykubat, mükafat olarak Söğüt'ü kışlak, Domaniç'i ve Ermeni Derbendi'ni (Bozüyük-İnegöl arası) yaylak olarak Kayıhanlılar'a verdi.
Bizans İmparatorluğu içindeki iktidar kavgaları, siyasi ve dini kargaşa devam etmekteydi. Bu sebeple Kayı Boyu, Bizans İmparatorluğu'nun başkentinin hemen yambaşındaki Bitinya'ya sessiz sedasız yerleşmekteydi. (İleride büyük bir devlet olacak olan Ertuğrul Gazi ve aşiretine önem vermediği için Bizans kaynaklarında Osmanlı Devleti'nin kuruluşuna dair fazla bilgi yoktur.)
Hayme Ana ve oğlu Ertuğrul Gazi idaresindeki Kayıhanhlar, kendilerine yurt olarak verilen Domaniç ve Ermeni Derbendi'ne yerleşmek için Haymana platosundan kuzeye hareket ederek, Polatlı'nın batısındaki Arayit dağı eteklerinden Sakarya nehrinin kolu boyunca yollarına devam ettiler. Sündiken dağlarının güneyinden Porsukçayı boyunca Mihalçık, Eskişehir'in kuzeyinden İnönü'ye oradan da dağların geçit verdiği. hayvanların otlayabileceği meraların ve konaklama imkanlarının müsait olduğu (Bu yolun bir bölümü aynı zamanda kervanların geçtiği İpek Yolu'dur. ) Dodurga ve Yirce dağının güney eteklerinden ilerleyerek Domaniç'e yerleştiler.
(Bir başka rivayete göre de; Sündiken dağlarının kuzeyinden Sakarya ırmağı boyunca Sarıcakaya, Bozüyük yoluyla Yircedağı'nın uzantısı Dodurga dağını aşarak Domaniç'e ulaştılar. ) 13. Yüzyılın ilk yarısında Türklerin Bitinya'ya ayak basması imkansız görünüyordu. Burada Domaniç'in yaklaşık 150 km kuzeyinde, başkenti İznik olan güçlü bir devlet bulunuyordu. 1261 yılında Latin İmparatorluğu yıkılınca İznik İmparatoru 8. Mihael Paleologos başkenti İstanbul'a taşıdı. Buna fırsat bilen Türklerin yöreye sızmaya başladıkları ve fetihlere rahat bir şekilde başladıkları inkar edilemez bir gerçektir. Bu arada komşu bölgelerden de bir çok savaşçı Kayıhanlılar'a katılarak fetihlerde bulundu. Kayıhanhlar bu bölgede Bizans ve Germiyan baskısına karşı bir himaye siyaseti izledi ve etkıiı propaganda aracılığıyla böigcde otoritesini artırdı ve gitgide daha da güçlendi. İlk semeresini de hemen aldı: Ermenibeli zaferi, Kulacahisar'ın fethi, Domaniç zaferi, Karacahisar'ın fethi, Bilecik-Yarhisar-İnegöl'ün fethi-Yenişehir'in fcthi-Koyunhisar zaferi (1284 ile 1302 arasında gerçekleşti. 718 yılda) Böylece 1231 yılında, dünya tarihinin seyrinin değişmesine tesir eden ve üç kıta yedi iklimin hakimi muhteşem cihan devleti Osmanlı Devleti'nın temelleri DOMANİÇ'tc kurulan bir beylik ile atılmış oldu.

KAYNAKÇA:
-Fuat Köprülü, Osmanlı Devleti'nin kuruluşu, TTKBE, s. 1-2
-Mükremin Halil Yınanç, Düstıırname-i Enveri
-Mustafa Nuri Paşa, Netayicü 7- vukuat, (Neşet Çağatay, TTKB), s. 3
-Oruç Bey Tarihi, s. 21
-Kemal Paşazade, s. 155 (Sadeleştiren:Ahmet Uğur, KTBY)
-İbni Bibi, Selcııkname. KBY
-Müneccimbaşı Ahmet b. Lütfüllah, Camiü'd-düvel(Haz. Ahmet Ağırakça) s. 64
-Mehmet Neşri, Kitab-ı cihanniima (Yayın. Faik Reşit Unat, Prof. Dr. Mehmet A. Köymen, TTK)s. 57
-Aşık Paşaoğhı Tarihi. MEB, s. 14
-İdrisi Bitlisi, Osmanlı Devleti 'nin Kıırııluşı, Tenkidi araştırma, M. Şükrü, s. 35
-HocaSadettin, Tacü't-tevarih(Sadeleştiren: İsmetParmaksızoğlu, K. B. , s. 1-2
-İbrahim Kafesoğlu, Haymeana, s. W l
-İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri
-İrene Beldiceanu, Osmanlı imparatorluğu Tarihi, B A UM
-Elizabeth A. Zachariadou, Osmanlı Beyliği, TVYY
-Claııde Cahen, Anadolu'da Türkler, E. Yayınları/Türklerin Anadolu'ya ilk geliş!eri(Çev. Yaşar Yücel,
Bahaeddin Yediyıldız) S. 266
Paul Wittek, Osmanlı İmparatorluğu'nün doğuşu (Çev. Fahriye Arık) s. 9-22
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Osmanli Devleti'nin Kuruluş Devrinde "domaniç Gerçeği"
« Posted on: Mart 29, 2024, 04:08:45 ÖÖ »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Osmanli Devleti'nin Kuruluş Devrinde "domaniç Gerçeği" e-book, Osmanli Devleti'nin Kuruluş Devrinde "domaniç Gerçeği" programı, Osmanli Devleti'nin Kuruluş Devrinde "domaniç Gerçeği" oyunları, Osmanli Devleti'nin Kuruluş Devrinde "domaniç Gerçeği" e-kitap, Osmanli Devleti'nin Kuruluş Devrinde "domaniç Gerçeği" download, Osmanli Devleti'nin Kuruluş Devrinde "domaniç Gerçeği" hikayeleri, Osmanli Devleti'nin Kuruluş Devrinde "domaniç Gerçeği" resimleri, Osmanli Devleti'nin Kuruluş Devrinde "domaniç Gerçeği" haberleri, Osmanli Devleti'nin Kuruluş Devrinde "domaniç Gerçeği" yükle, Osmanli Devleti'nin Kuruluş Devrinde "domaniç Gerçeği" videosu, Osmanli Devleti'nin Kuruluş Devrinde "domaniç Gerçeği" şarkı sözleri, Osmanli Devleti'nin Kuruluş Devrinde "domaniç Gerçeği" msn, Osmanli Devleti'nin Kuruluş Devrinde "domaniç Gerçeği" hileleri, Osmanli Devleti'nin Kuruluş Devrinde "domaniç Gerçeği" scripti, Osmanli Devleti'nin Kuruluş Devrinde "domaniç Gerçeği" filmi, Osmanli Devleti'nin Kuruluş Devrinde "domaniç Gerçeği" ödevleri, Osmanli Devleti'nin Kuruluş Devrinde "domaniç Gerçeği" yemek tarifleri, Osmanli Devleti'nin Kuruluş Devrinde "domaniç Gerçeği" driverları, Osmanli Devleti'nin Kuruluş Devrinde "domaniç Gerçeği" smf, Osmanli Devleti'nin Kuruluş Devrinde "domaniç Gerçeği" gsm
Yanıtla #1
« : Temmuz 28, 2011, 09:45:15 ÖÖ »

EmpaThy
*
Üye No : 79937
Nerden : İstanbul
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 167
Mesaj Sayısı : 2 272
Karizma = 30


Emeğine sağLık, teşekkürLer.
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Tanzimat Devrinde Roman Ve Hikaye.
Edebiyat
Honey_Face 0 718 Son Mesaj Aralık 16, 2012, 07:54:34 ÖS
Gönderen : Honey_Face
Sömürge Devrinde El Salvador Toprakları
Yabancı Tarih
Asortik Hatun 0 622 Son Mesaj Aralık 27, 2012, 10:21:43 ÖS
Gönderen : Asortik Hatun


Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular