0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Ermeni Mezalime Karşı Anadolu İnsanının Tutumu  (Okunma Sayısı: 1089 Kere Okundu.)
« : Mart 26, 2008, 03:54:11 ÖÖ »

xxRuzqaRxx
*
Üye No : 2
Nerden : İstanbul
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 1921
Mesaj Sayısı : 13 559
Karizma = 57


ERMENİ MEZALİMİ
Ermeni Mezalimine Karşı Müslümanların Tutumu

OSMANLI ARŞİV BELGELERİNE GÖRE
ERMENİ MEZALİMİNE KARŞI
ANADOLU İNSANININ TUTUMU


GİRİŞ

Türk - Ermeni ilişkilerinin tarihi hakkında bugüne kadar çok şey söylendiği için bu konuda ayrıntıya girmek istemiyorum.
Nihayetinde Ermenileri Bizans'ın zulüm idaresinden kurtaran ve insanca yaşama fırsatı sunan Selçuklu Türkleri olmuştur. Fatih döneminde ise, Ermenilere din ve vicdan hürriyeti verilmiş, Ermeni cemaati için dini ve sosyal faaliyetlerini yönetmek üzere Ermeni patrikliği kurulmuştur.
Ermeniler, 19 uncu yüzyılın sonlarına kadar Osmanlı idaresinde, Türk insanının hoşgörüsünden de yararlanarak, adeta altın çağlarını yaşamışlardır. Askerlikten muaf tutulan ve kısmen vergi muafiyeti tanınan Ermeniler, ticaret, zanaat ve tarım alanında serbestçe faaliyet göstermişler, idari mekanizmalarda önemli görevlere yükselme fırsatı elde etmişlerdir.
Ermeni patriği, kendi yetkisiyle ruhani reisleri azlediyor, kendi adamlarından haraç toplayabiliyor, nikâh işlerini yürütebiliyor ve hapis cezaları verebiliyordu. Kısacası Osmanlı egemenliği altında olabildiğince özgür bir hayat sürdürüyorlardı.
Rum isyanından sonra boşalan Osmanlı hariciyesine yerleştirilen Ermenilere Osmanlı Devleti hizmetlerinden dolayı "milleti sadıka" adı verdi. Bu nedenle 19 ncu yüzyılın son çeyreğine kadar Osmanlıların bir Ermeni sorunu olmadığı gibi, Ermeni tebaa'nın da Türk yöneticileriyle halledemedikleri bir mesele mevcut değildi. O kadar ki, Ermenilerin Osmanlı Devleti himayesinde gördükleri lütuf ve atıfet hakkında Osmanlı Arşivleri çok sayıda belge ile doludur.
Fakat şunu not etmekte yarar var; Ermeniler 1071'de Türk hâkimiyetine girmeden önceki dönemde egemenliği altında bulundukları devletler tarafından sürekli itilmiş kakılmış bir millettir. Nitekim Ermeniler, geçmişte hâkimiyeti altında yaşadıkları devletlere ihanetlerinden dolayı birçok kez zorunlu göç hareketlerine tabi tutulmuşlardır. Sasaniler MS 379'larda 70.000 Ermeni’yi İran'a, Bizanslılar 1025'lerde Doğu Anadolu'daki 40.000 Ermeni'yi Sivas ve Kayseri'ye, Memluklar 1250'lerde 10.000 kadar Ermeni'yi Mısır'a, 1743'de İranlılar 24.000 Ermeni'yi İran içlerine ve 1777'de Kırım'ı işgal eden Ruslar bölgedeki binlerce Ermeni'yi steplere sürmüştür.
Bu noktada kritik bir soru gündeme gelmektedir: Ermeniler Türklerin egemenliği altında buldukları 800 yıl boyunca emniyet ve güven içinde yaşadıkları halde, geçtiğimiz yüzyılın başlarında huzurları kaçtıysa, bunda neyin etkili olduğunun muhasebesini yapmalıdırlar.
Sorulması gereken soru şudur; “ne oldu da asırlarca huzur içinde yaşadıkları bir devlete karşı isyan ettiler? Bunda neler etkili oldu? Kendilerini milleti sadıka olarak nitelendiren ve el üstünde tutan devletin tutumu mu değişti, yoksa kendilerinden kaynaklanan problemler mi oldu?” Bu sorunun cevabı, o dönemde tam olarak ne olup bittiğini anlama konusunda yardımcı olacaktır.

ERMENİLER ARASINA İLK FİTNE TOHUMLARININ EKİLMESİ

Bu noktada üzerinde pek durulmadığını düşündüğüm bir ayrıntıya dikkat çekmek istiyorum. Islahat Fermanı ile Müslümanlar ve gayr-i Müslimler hukuk önünde eşit statüye getirilince, Ermeniler bir bakıma Osmanlı toplumu içindeki ayrıcalıklı statülerini kaybetmişlerdir. El üstünde tutulan bir millet iken, Osmanlı egemenliğinde yaşayan diğer unsurlarla aynı noktaya gelmişlerdir. Kısacası büyük sevinçle karşıladıkları Islahat Fermanı onlara ilave bir şey katmamış, aksine diğer unsurlarla aynı noktaya getirmiştir.
Bunun yanında, Osmanlı Devleti zayıflamaya başlayıp, hemen her konuda Avrupa'nın müdahalesine maruz kalınca, Türk - Ermeni ilişkilerinde de bir bozulma başladı. Batılı ülkeler Osmanlı Devleti'ni bölerek bölgesel çıkarlarına ulaşabilmek için Ermenileri kullanmayı ve Türk toplumundan koparmayı hedeflemişlerdir.

Türklerin iyi tutumuna karşın, yabancı devletlerle ittifak ederek Türklerle mücadeleye başlayan Ermeniler, batının desteğini alabilmek için kendilerini "ezilen bir toplum" olarak göstermeye ve "Anadolu üzerindeki egemenlik hakların Türklerce gasp edildiği” iddiasını dile getirmeye başlamışlardır. Nitekim Ermeniler, 1877–1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) sonunda Rusya'dan, "işgal ettiği Doğu Anadolu topraklarından çekilmemesini, bölgeye özerklik verilmesini veya Ermeniler lehine ıslahat yapılmasını" istemişlerdir.
Ermenilerin bu talebi Rusya tarafından kısmen kabullenilmiş, Osmanlı-Rus Savaşı’nın ardından imzalanan Yeşilköy, eski adıyla Ayastefanos Anlaşması ve daha sonraki Berlin Anlaşması’yla Ermeni sorunu çok kısa süre içinde uluslar arası bir boyut kazanmıştır.

Osmanlı Devleti konunun suni bir mesele olduğunu, Osmanlı Devleti’nin zayıflamasından çıkar sağlamayı düşünen devletlerce kışkırtıldığını dünyaya açıklamaya çalışsa da konu giderek uluslararası boyut kazanmıştır.
Avrupa'nın bazı büyük devletleri "ıslahat" adı altında bir yandan Osmanlı Devleti'nin iç işlerine karışırken, bir yandan da Ermenileri Osmanlı yönetimi'ne karşı teşkilatlandırmışlardır. Ermeniler özellikle Ruslar ve İngilizler tarafından tahrik edilmiştir. İngiltere ve Rusya tarafından tarih sahnesine sunulan Ermeni Sorunu, aslında emperyalizmin Osmanlı İmparatorluğu'nu yıkma ve paylaşma politikasının tipik bir uzantısıdır.
Nihayetinde Batılı ülkelerin desteği ile silahlanan Ermeni komiteleri ile Ermeni kiliseleri'nin kışkırtıcı faaliyetleri sonucunda Ermenililer giderek Osmanlı toplumundan uzaklaşmaya ve çok geçmeden de bu eylemlerini silahlı mücadele şeklinde yürütmeye başladılar.


Ermeni Vahşetinin Başlaması

Batılı ülkelerin himayesinde Ermenilere sırasıyla Anadolu'da; "Kara Haç", "Armenakan" ve "Vatan Koruyucuları", Cenevre'de; "Hınçak", Tiflis'te; "Taşnak" komiteleri kurdurulmuştur. Bu komitelere hedef olarak doğu Anadolu toprakları, amaç olarak ise Osmanlı Ermenilerinin birliği ve üzerinde yaşadıkları toprakların Osmanlı’dan koparılması gösterilmiştir.
Bu amaçla kışkırtılan Ermeni komiteleri, ilk olarak 1890 Erzurum isyanı olmak üzere, Kumkapı gösterisi, Kayseri, Yozgat, Çorum ve Merzifon olayları, Sason isyanı, Bab-ı Ali gösterisi, Zeytun ve Van isyanı, Osmanlı Bankası'nın işgali, Abdulhamit'e suikast teşebbüsü ve 1909 Adana isyanlarını çıkartmışlardır. Bu isyanlar sırasında, 1914'de Zeytun'da 100, 1915 Van olaylarında 3000 ve 1914–1915 Muş olaylarında 20 Bin vatandaşımız Ermeni mezalimi sonucu hayatlarını kaybetmiştir.


Tehcir Kanunu, Uygulaması ve Sözde Ermeni Soykırım İddiası

Osmanlı Hükümeti’nin bütün iyi niyetine rağmen Ermenilerin sivil Müslüman halka saldırıları ve facianın boyutları giderek arttı. Cephe gerisinin emniyete alınması ihtiyacı doğdu. Ermeni Komitacılarının ihanetlerine rağmen, İstanbul Hükümeti Ermeni vatandaşlarının can ve mal güvenliğini nasıl koruma çabasında oldu.
Şehirde bulunan Ermeni örgütlerinin ayaklanma hazırlığında olduğu istihbaratını alan Hükümet, konuyla ilgili şüphelileri yakın takibe aldı. Tutuklananların evlerinde yapılan aramalarda çok sayıda silah ve bomba ele geçirildi. Bunun üzerine 24 Nisan 1915'de Ermeni komiteleri kapatıldı ve yöneticilerinden 2345 kişi, "devlet aleyhine faaliyette bulunmak" suçundan tutuklandı. Ermenilerin her yıl "sözde soykırım anma günü" olarak andıkları 24 Nisan bu tarih olup, tehcirle ilgisi yoktur.
Komitelerin kapatılması ve bazı teröristlerin ele geçirilmesi olayları yatıştıracağına daha da şiddetlendirdi. Osmanlı Hükümeti son insani çare olarak; savaş bölgelerindeki halk ile Osmanlı Devleti'ne karşı casusluk ve hıyanetleri görülenlerin, savaş alanlarından uzak yerlere "sevk ve iskânı" için 27 Mayıs 1915'de "tehcir kanunu"nu çıkardı.
Göçe tabi tutulanlar, imparatorluk sınırları içinde Ordu-Kastamonu, Ankara-Niğde, Malatya-Maraş, Diyarbakır-Urfa-Adana ve Suriye-Irak bölgelerine gönderilmiş olup, 1916 Ekim sonuna kadar toplam 702.900 kişinin göç ettirildiği belgeleriyle sabittir.
1914 yılı resmi verilerine göre Osmanlı Devleti'nde 1.234.671 Ermeni nüfusu bulunmaktadır. Bu sayı Ermeni patrikhanesi'ne göre 2.5 milyon, Lozan konferansı Ermeni heyetine göre 2.2 milyon, Fransız sarı kitabı'na göre 1.5 milyon, Britannica'ya göre 1.5 milyon ve İngiliz yıllığına göre 1 milyon olarak belirtilmektedir.
Buna göre en fazla 700.000 kişinin göçe tabi tutulduğu bir yer değiştirme olayında Ermenilerin iddia ettiği gibi 2–3 milyon kişinin öldürülmesi mümkün değildir. Zaten belirtildiği gibi Osmanlı Devleti içinde 1 Milyon 234 Bin civarında Ermeni bulunmaktaydı.

Milletlerin Temel Karakteristiği /

Eğer Osmanlı Devleti tebaası olan gayri Müslim milletlerden kurutulmak gibi bir çaba içinde olsaydı, bunu zamana yayarak bir asimilasyon şeklinde de yapabilirdi.
Şunu açıkça belirtmekte fayda var. Şahıslar gibi milletlerinde temel bazı karakteristik özellikleri vardır. Zaman içinde kişilik ve karakterlerine uygun davranışlar sergilerler. Eğer Türkler iddia edildiği gibi Ermenilere herhangi bir zulüm reva görmüş olsalardı, tarihte bunun benzer birçok başka örneklerini de görmek ihtimal dâhilinde olurdu. Böyle bir ayıp ve suçlama milletlerin hafızasında kesinlikle gizli kalmazdı.
Osmanlı Arşivleri yabancı araştırmacılarla dolu olduğu halde, bugüne kadar tarihin herhangi bir döneminde Türklerin böyle bir şeye yeltendiği konusunda tek bir belgeye rastlayamamışlardır. Bundan dolayıdır ki, baştan sona yalan iddialarla dolu bir kampanyayı yüzyıla yakın bir süredir sürdürmektedirler. Onun içindir ki bazı devletler, “Ermenilere soykırım yapılmamıştır” demeyi bile suç kabul etmektedir.
Kendileri de bilmektedirler ki, böyle bir şey kesinlikle olmamıştır. Olmuş olsaydı, bu tür bir kararı alırken dünyanın önüne bazı belgeleri koyma fırsatları olurdu. Nitekim ABD'li Ermeni Profesör Hovannisian, 1982 yılında Münih'te yapılmış olan ‘Dünya Ermenilerinin Problemleri Kongresi'nde bu gerçeği, "Ermeni soykırımı ispatlanamamıştır. Soykırım hukuken geçersizdir " şeklinde dile getirmiştir.
Kısacası iddia ve suçlama serbest, savunma suç sayılmıştır. Tarih böylesine bir utanç kararını bugüne kadar not etmemiştir. Bu tür bir davranışın dünya dönüyor dediği için cezalandırılan Galile’den farkı yoktur.
Kısacası sözde Ermeni soykırım iddiası tamamen uydurma olup, hiç bir belge ve kanıta dayanmayan, hukuki zeminden yoksun, tamamen Türk düşmanlığı üzerine bina edilen, gerçek dışı, hayal ürünü bir safsatadan ibarettir.

ERMENİLER NE YAPTILAR NE KARŞILIK BULDULAR

Bildirimizin konusu Anadolu’da Ermenilerin yaptıkları fecaati sıralamak değil. Bunları yazmak ciltler dolusu kitap tutar. Bununla birlikte, Ermeniler ne yaptılar, karşılığında Türk insanından neler gördüler konusuna ışık tutmak üzere, Ermenilerin yaptıklarından sadece bir iki örnek vermek yerinde olacaktır.

Ermenilerim Yaptıkları/

Ermeniler Türklerin egemenliği altına girdikleri 1071 yılından itibaren 8 asır boyunca Türklerden iyilik ve ihsandan başka bir şey görmemişlerdir. Üstelik diğer milletlerden daha ayrıcalıklı muameleye tabi tutulmuşlardır. Fakat onlar ellerine geçen ilk fırsatta ihanet etmekten çekinmemişlerdir.
Nitekim Ermeni çetelerinin Müslüman halka ırza tecavüz, ihtiyar ve çocukları hanelere doldurup yakma, cami ve türbeleri harap edip tahkir etme, cesetleri parçalayarak ateşte pişirip sağ olanlara yemeleri için zorlama gibi birtakım mezalim uyguladıklarına dair arşiv belgelerimizde çok sayıda belge bulunmaktadır.
Savaş sırasında olanları bir yana bırakın, savaş bittikten sonra da Ermeni mezalimi hız kesmedi ve mütarekenin ardından da sürdü. Bu defa işgal kuvvetlerinin himayesi altında aynı gaddarlığa devam ettiler. Meselâ Ermeni fedailer 10 Ocak 1919’da Adana’da Kehyaoğlu (Şehitlik) civarındaki Abdo Ağa’nın çiftliğini basmışlar ve onunla birlikte 14 işçiyi şehit etmişlerdi. 10 Şubat’ta ise Türk dükkânlarının büyük çoğunluğunu yağma etmişlerdi. 25 Şubat’ta sarraf Ahmet Efendi’nin evi, yıllardır beraber komşuluk yaptığı Agop’la birlikte diğer Ermeni fedaileri tarafından talan edildi. Mücevherlerini almak için Ahmet Efendi’yi delik deşik ettiler.
Birçok Türk evinde ölü bulundu. Ermeni komiteciler Türkleri tahkir edip, dövüyorlar, fırsatını buldukları an da öldürmekten çekinmiyorlardı. İşgal idaresi de bunlara göz yumuyordu. Adana dışındaki diğer köy ve kasabalarda da aynı fecaat yaşanıyordu. Canını kurtarmak isteyen Türkler Toros dağlarına kaçtılar, burada aç ve açık yaşamaya çalıştılar.
İşgal başlar başlamaz katliamlar da başladı. Çoğu kaçak Ermeni çapulcularından oluşan ve kendilerine Fransız üniforması giydirilmiş olan 400 kişilik bir müfreze Dörtyol kasabasına girdi, evleri bastı ve her şeyi yağma etti. 21 Aralık’ta ise Fransız ve Ermeni askerleri Adana’ya girdi. 26 Aralık’ta Fransız işgal komutanı Türk irtibat subayını tokatladı ve günlerce aç bıraktı. Amanos işçi taburu komutanı Yüzbaşı Mustafa Bey öldürüldü. Kızılay tesislerinde görev yapan nöbetçiler bile derdest edildi. Bu katliam olayları, Adana’nın düşman işgalinden kurtuluşuna kadar devam etti.[6] Ermenilerin tesiriyle işgalcilerin her bir yerde erzak ambarlarına el koyması ve yiyecek sıkıntısının had safhaya varması büyük güçlüklere sebep oldu.
Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Erzincan geri alındığı vakit korkunç bir manzara ile karşılaşıldı. Bölgedeki Türklerin çoğu evleriyle birlikte yakılarak öldürülmüştü. Sadece bu bölgede öldürülenlerin sayısı binden fazlaydı. Her öldürme işinden önce muhakkak işkence yapılmış olduğu dikkat çekiyordu. O kadar ki, öldürülmeden önce tecavüz edilmiş olan kadınlardan tenasül uzuvlarına fişek sokulanlar bile vardı. Ermeniler Erzurum’da 7 Şubat 1918’de başlattıkları büyük katliamda, daha ilk gün binlerce kişiyi öldürmüşler, çırılçıplak hamama götürdükleri kadın erkek Türklerin üzerinde en çirkin emellerini tatmin ettikten sonra tamamına yakınını öldürmüşlerdi. Sadece 26 Şubat günü üç bin Türkü öldürdüklerini bizzat kendileri itiraf etmekteydiler.[8] Muş, Bitlis ve Pülümür civarında ahırlara kapatmış oldukları Türkleri, petrole bulayıp ateşledikleri mandaların hücumuna terk etmek gibi vahşette de bulundular.
_________
[1]BOA, Y.EE, 3/57
[2] BOA. HR. SYS. HU, kr. 110, dos. 12-4, nr. 3-4
[3] BOA, DH-ŞFR, Dosya: 100, Belge: 85.
[4] Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, sayı: 33, Belge: 823
[5]. Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, sayı: 33, Belge: 836.
[6] Ener, Kasım, Çukurova’nın İşgali ve Kurtuluş Savaşı, İstanbul 1963, s. 32-48.
[7] Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, sayı: 41, Belge: 973.
[8] Cemiyet-i Akvam ve Türkiye’de Ermeni ve Rumlar, İstanbul 1337, s. 27.

ERMENİLER ARASINA İLK FİTNE TOHUMLARININ EKİLMESİ

Bu noktada üzerinde pek durulmadığını düşündüğüm bir ayrıntıya dikkat çekmek istiyorum. Islahat Fermanı ile Müslümanlar ve gayr-i Müslimler hukuk önünde eşit statüye getirilince, Ermeniler bir bakıma Osmanlı toplumu içindeki ayrıcalıklı statülerini kaybetmişlerdir. El üstünde tutulan bir millet iken, Osmanlı egemenliğinde yaşayan diğer unsurlarla aynı noktaya gelmişlerdir. Kısacası büyük sevinçle karşıladıkları Islahat Fermanı onlara ilave bir şey katmamış, aksine diğer unsurlarla aynı noktaya getirmiştir.
Bunun yanında, Osmanlı Devleti zayıflamaya başlayıp, hemen her konuda Avrupa'nın müdahalesine maruz kalınca, Türk - Ermeni ilişkilerinde de bir bozulma başladı. Batılı ülkeler Osmanlı Devleti'ni bölerek bölgesel çıkarlarına ulaşabilmek için Ermenileri kullanmayı ve Türk toplumundan koparmayı hedeflemişlerdir.
Türklerin iyi tutumuna karşın, yabancı devletlerle ittifak ederek Türklerle mücadeleye başlayan Ermeniler, batının desteğini alabilmek için kendilerini "ezilen bir toplum" olarak göstermeye ve "Anadolu üzerindeki egemenlik hakların Türklerce gasp edildiği” iddiasını dile getirmeye başlamışlardır. Nitekim Ermeniler, 1877–1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) sonunda Rusya'dan, "işgal ettiği Doğu Anadolu topraklarından çekilmemesini, bölgeye özerklik verilmesini veya Ermeniler lehine ıslahat yapılmasını" istemişlerdir.
Ermenilerin bu talebi Rusya tarafından kısmen kabullenilmiş, Osmanlı-Rus Savaşı’nın ardından
imzalanan Yeşilköy, eski adıyla Ayastefanos Anlaşması ve daha sonraki Berlin Anlaşması’yla Ermeni sorunu çok kısa süre içinde uluslar arası bir boyut kazanmıştır.
Osmanlı Devleti konunun suni bir mesele olduğunu, Osmanlı Devleti’nin zayıflamasından çıkar sağlamayı düşünen devletlerce kışkırtıldığını dünyaya açıklamaya çalışsa da konu giderek uluslararası boyut kazanmıştır.
Avrupa'nın bazı büyük devletleri "ıslahat" adı altında bir yandan Osmanlı Devleti'nin iç işlerine karışırken, bir yandan da Ermenileri Osmanlı yönetimi'ne karşı teşkilatlandırmışlardır. Ermeniler özellikle Ruslar ve İngilizler tarafından tahrik edilmiştir. İngiltere ve Rusya tarafından tarih sahnesine sunulan Ermeni Sorunu, aslında emperyalizmin Osmanlı İmparatorluğu'nu yıkma ve paylaşma politikasının tipik bir uzantısıdır.
Nihayetinde Batılı ülkelerin desteği ile silahlanan Ermeni komiteleri ile Ermeni kiliseleri'nin kışkırtıcı faaliyetleri sonucunda Ermenililer giderek Osmanlı toplumundan uzaklaşmaya ve çok geçmeden de bu eylemlerini silahlı mücadele şeklinde yürütmeye başladılar.
____
BOA, Y.PRK. AZN, 6/79

Bu arada bir iki kıyas yapmakta da fayda olduğunu düşünüyoruz.

Ermeni ve Rumlar Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde Müslümanlara ait evleri basıp soyarlarken,aynı günlerde Osmanlı Hükümeti Ermenilerin iaşe giderleri için Merkez’den Anadolu’ya sürekli yeni ödenek gönderiyordu. Ayrıca “köylerde bulunan ve kendisini geçindiremeyecek kadar aciz olan Ermenilere sahip çıkılmasını” isterken, hatta parası olmayan “Ermenilere harcırah verilmesi” için valiliklere talimatlar gönderildi.
Meselâ Mütareke hükümleri gereği Batum’un boşaltılması gündeme geldiğinde Osmanlı askerleri burayı vasıta bulunamadığı için kışın ağır koşulları altına yürüyerek terk etmek zorunda kalırken, Osmanlı Devleti savaş boyunca himayesine aldığı Ermeni kız, kadın ve çocuklarını gitmeleri gereken mahallere sevk ederken, yollarda eziyet çekmemeleri için araçla sevklerini kararlaştırdı.
Osmanlı Hükümeti ihtiyaç sahibi Ermenilere harcırah verilmesi için karar alırken, Ermenilerin yaptığı zulümden canını zor kurtararak, “Başka yerlere hicret eden Erzurum belediye
memurlarının maaşlarının ödenmesine imkân olmadığını ilân etti. Yine aynı şekilde çeşitli vilayetlerde “Beş altı aydan beri maaşını alamamış çok sayıda Türk memur” bulunuyordu.
Meselâ Ermeniler Kastamonu’da Hocazade Ahmed Nuri Efendi’nin evine saldırıp neyi var neyi yoksa hepsini çalıp götürürlerken, yine aynı günlerde Osmanlılar, Erzurum Ermeni Katolik rahiplerinden Vahan ve Kençüryan Serap Efendilere iyi muamele edilmesi” için Başkent’ten ta Erzurum’a talimat gönderiyordu.
Yine aynı şekilde, Ermeni halkı savaş boyunca Türklere karşı kışkırtan din adamları da koruma altına alındı. Mesela bunlardan birinde, “İzmir Ermeni Piskoposu İnciyan Matyos Efendi’nin rûhani reis olarak Konya’ya gönderilmesi ve bu şahsa gerek yolculuğunda gerekse de gittiği yerlerde gerekli her türlü yardımın yapılması” istendi.
Hükümet Ermeni ve Rumların daha rahat etmeleri ve sıkıntı çekmemeleri için ek tahsisat çıkartırken, hâlbuki aynı günlerde Rumlar Samsun tarafına giden ve emanet eşyaların taşındığı “Emanet Postası”na taarruzda bulunarak ne var ne yoksa her şeyi gasp etmişlerdi.
Bu arada harp dolayısıyla parçalanmış aile durumuna düşen Ermeni ve Rumların birbirine kavuşturulması konusunda da valiliklere emir gönderildi.
İşgalcilerin Türklere ait erzak ambarlarına el koyması büyük güçlüklere sebep oluyor, halk ciddi oranda açlık çekiyordu. Aynı dönemde Ermenilerin iaşe giderleri için Merkez’den para gönderilirken, devletin normal cari giderleri için para talep eden Anadolu’daki resmî kurumlara, “Bütçede bulunan paranın devletin maddî sıkıntısı sebebiyle ancak önemli hususlara sarf edilmesi ve buna göre tahsisat miktarının tayin edilmesi” isteniyordu.
Hatta Hükümet, “Ermeni ve Rumlara Müslümanlara yapılan yardımdan farklı bir yardım yapılmaması” için valilikleri uyardı. Bu konuda yardım edilen halkın Müslüman Ermeni ile Hıristiyan Ermeni gibi bir ayrıma tabi tutulmaması da istendi.
Osmanlı Devleti’nin yaptığı tüm bu insanca yaklaşımlara rağmen Ermeniler, Türkler Mütareke’nin imzalanması ve Güneydoğu Anadolu topraklarının Fransızlara bırakılmasından sonra bile, bu topraklarda 20 binden fazla Ermeni’nin Türkler tarafından öldürüldüğü iddiasından vazgeçmediler. İtilâf devletleri de bu söylentilerin doğru olup olmadığını araştırma ihtiyacı hissetmedi. Tıpkı bugün terör örgütünün yaptığı onca katliama rağmen görmezden geldikleri ve açıkça kınamadıkları gibi…

SONUÇ

Osmanlı Devleti ve Müslüman Türk halkı, yıllardır Ermeni ve Rumlar tarafından yapılan fenalıklara, yine fenalıkla mukabele etmedi, intikam hırsı içinde olmadı ve insanına kin ve nefret aşılamadı. Nitekim Ermeni ve Rumların bu topraklarda yaptığı onca fecaate rağmen Anadolu insanı yetişen kuşaklarını bu mezalimi yapan milletlere karşı düşmanca duygularla yetiştirmedi. Kin aşılamadı.
Aslında bu da bir devlet politikasıydı; Bununla ilgili bir belgede Osmanlı Hükümeti; “Müslümanlarla gayr-i Müslimler arasında niza, münaferet (nefret) ve hilâf-ı kanun ahval vukuuna fırsat verilmemesini” istedi, neticede verdirmedi.
Ermenilerin Anadolu’da Birinci Dünya Savaşı öncesi, sırası ve sonrasında giriştikleri katliamlarda yaşananlara bakıldığında denilebilir ki, Ermeniler aynı fecaati başka milletlere reva görmüş olsalardı, karşılaştıkları durum çok daha başka olurdu.
Türk Milleti kendine yakışan tarihi hasletiyle kötüye kötülükle mukabelede bulunmamış, sabrı oldukça zor tarihi bir sınavdan alnının akıyla çıkmıştır.
Eğer Türk Milleti bu sınavdan alnının akıyla çıkmamış olsaydı, bugün tüm dünyayı yanına almayı başaran Ermeni lobisi, Batılı araştırmacıların Osmanlı Arşivlerini didik didik ettiği bir ortamda, dünya kamuoyunun gündemine Türklerin kendilerine yaptıklarını iddia ettikleri konularla ilgili belgeler sunma fırsatı bulurdu.
Bu konuda tek yapabildikleri, soykırım olmadığını iddia etmenin bile suç sayılmasını sağlamak olmuştur. Bu karar bile başlı başına Türk Milleti’ni tarih huzurunda aklamaya ve asaletini tescil etmeye yetmektedir.
_____
BOA, DH-ŞFR, Dosya: 95, Belge: 103.
BOA, DH-ŞFR, Dosya: 95, Belge: 124; ayrıca benzer belgeler için bkz. 95/123; 95/125; 95/136.
BOA, DH-ŞFR, Dosya: 95, Belge: 130.
BOA, DH-ŞFR, Dosya: 95, Belge: 137.
BOA, DH-ŞFR, Dosya: 95, Belge: 85.
BOA, DH. UMVM. Dosya: 11/45-1, Belge: 73.
BOA, DH. UMVM. Dosya: 6/2, Belge: 42; ayrıca benzer belgeler bkz. 6/2, 40; 6/2, 32.
BOA, DH-ŞFR, Dosya: 95, Belge: 103.
BOA, DH-ŞFR, Dosya: 95, Belge: 109.
BOA, DH-ŞFR, Dosya: 94, Belge: 81.
BOA, DH-ŞFR, Dosya: 94, Belge: 138.
BOA, DH-ŞFR, Dosya: 94, Belge: 188.
BOA, DH-ŞFR, Dosya: 95, Belge: 87.
BOA, DH-ŞFR, Dosya: 95, Belge: 90; ayrıca benzer belgeler için bkz. 95/91; 95/92.
BOA, DH-ŞFR, Dosya: 95, Belge: 158.
İhtida eden veya etmeyen Ermenilerden kimsesiz ve yardıma muhtaç olanların muhacirin tahsisatından iaşeleri hk. BOA. DH. ŞFR, nr. 69/245
Baytok, Taner, İngiliz Kaynaklarında Türk Kurtuluş Savaşı, sf. 83.
BOA, DH-ŞFR, Dosya: 95, Belge: 145.

Ermeni Vahşetinin Başlaması

Batılı ülkelerin himayesinde Ermenilere sırasıyla Anadolu'da; "Kara Haç", "Armenakan" ve "Vatan Koruyucuları", Cenevre'de; "Hınçak", Tiflis'te; "Taşnak" komiteleri kurdurulmuştur. Bu komitelere hedef olarak doğu Anadolu toprakları, amaç olarak ise Osmanlı Ermenilerinin birliği ve üzerinde yaşadıkları toprakların Osmanlı’dan koparılması gösterilmiştir.
Bu amaçla kışkırtılan Ermeni komiteleri, ilk olarak 1890 Erzurum isyanı olmak üzere, Kumkapı gösterisi, Kayseri, Yozgat, Çorum ve Merzifon olayları, Sason isyanı, Bab-ı Ali gösterisi, Zeytun ve Van isyanı, Osmanlı Bankası'nın işgali, Abdulhamit'e suikast teşebbüsü ve 1909 Adana isyanlarını çıkartmışlardır. Bu isyanlar sırasında, 1914'de Zeytun'da 100, 1915 Van olaylarında 3000 ve 1914–1915 Muş olaylarında 20 Bin vatandaşımız Ermeni mezalimi sonucu hayatlarını kaybetmiştir.
Ermeniler, Türk halkına en büyük zararı, Birinci Dünya Savaşı devam ederken giriştikleri katliamlarda vermişlerdir. Bu dönemde Ermeniler; Ruslar hesabına casusluk yapmış, seferberlik gereği yapılan askere alma çağrısına uymaksızın askerden kaçmış, askere gelip silâhaltına alınanlar ise silahları ile birlikte Rus ordusu saflarına geçerek, "vatana ihanet" suçunu topluca işlemişlerdir. Rus ordusuyla işbirliği halinde Müslüman halkı katletmeye başlamışlardır.Osmanlı Arşivleri bu konuda çok sayıda belge ile doludur.

Daha seferberliğin başlangıcında, Türk birliklerine karşı saldırıya geçen Ermeni çeteleri, Türk köylerine baskınlar düzenlemek suretiyle sivil halka büyük zarar vermişlerdir. Örneğin Van’ın Zeve köyü’nün bütün halkı, kadın, çocuk ve yaşlı demeden, Ermeniler tarafından öldürülmüştür.
Osmanlı Devleti, Ermenilerin ilk isyan hareketi içine girmeye başladığı daha ilk zamanlarda bile, “Ermeni isyanının gerçek sebebinin Osmanlı Devleti’nin kötü idaresinden kaynaklanmadığını, Ermenilerin asıl amacının bağımsız bir Ermeni devleti kurmak olduğunu” anlatmaya çalışmıştır.

İhtişamlı bi avare
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Ermeni Mezalime Karşı Anadolu İnsanının Tutumu
« Posted on: Mart 29, 2024, 12:07:29 ÖÖ »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Ermeni Mezalime Karşı Anadolu İnsanının Tutumu e-book, Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Ermeni Mezalime Karşı Anadolu İnsanının Tutumu programı, Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Ermeni Mezalime Karşı Anadolu İnsanının Tutumu oyunları, Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Ermeni Mezalime Karşı Anadolu İnsanının Tutumu e-kitap, Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Ermeni Mezalime Karşı Anadolu İnsanının Tutumu download, Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Ermeni Mezalime Karşı Anadolu İnsanının Tutumu hikayeleri, Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Ermeni Mezalime Karşı Anadolu İnsanının Tutumu resimleri, Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Ermeni Mezalime Karşı Anadolu İnsanının Tutumu haberleri, Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Ermeni Mezalime Karşı Anadolu İnsanının Tutumu yükle, Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Ermeni Mezalime Karşı Anadolu İnsanının Tutumu videosu, Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Ermeni Mezalime Karşı Anadolu İnsanının Tutumu şarkı sözleri, Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Ermeni Mezalime Karşı Anadolu İnsanının Tutumu msn, Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Ermeni Mezalime Karşı Anadolu İnsanının Tutumu hileleri, Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Ermeni Mezalime Karşı Anadolu İnsanının Tutumu scripti, Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Ermeni Mezalime Karşı Anadolu İnsanının Tutumu filmi, Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Ermeni Mezalime Karşı Anadolu İnsanının Tutumu ödevleri, Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Ermeni Mezalime Karşı Anadolu İnsanının Tutumu yemek tarifleri, Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Ermeni Mezalime Karşı Anadolu İnsanının Tutumu driverları, Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Ermeni Mezalime Karşı Anadolu İnsanının Tutumu smf, Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Ermeni Mezalime Karşı Anadolu İnsanının Tutumu gsm
Yanıtla #1
« : Nisan 12, 2008, 09:21:33 ÖS »

ebru_cq
*
Üye No : 719
Nerden : Rize
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 418
Mesaj Sayısı : 3 965
Karizma = 4018


emeqine saqlıkk...
Yanıtla #2
« : Nisan 19, 2008, 10:09:19 ÖS »

Sahin07
*
Üye No : 3786
Yaş : 38
Nerden : Antalya
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 408
Mesaj Sayısı : 2 252
Karizma = 1453


emeğine sağlık

Ah!Mümkün olsa
savaştan barış
barıştan insan yapardım
acıdan sevinç
sevinçten umut
umuttan dostluk yapardım
kurşun yerine çocuklara
her sabah şiir atardım.
Yanıtla #3
« : Mayıs 06, 2008, 08:27:38 ÖS »

Lady32
*
Üye No : 3262
Yaş : 37
Nerden : Isparta
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 134
Mesaj Sayısı : 3 585
Karizma = 54


teşekkürler Ellerine Saglik
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Reddedici Ana Baba Tutumu
Ruh Sağlığı
Asortik Hatun 0 619 Son Mesaj Ocak 24, 2013, 12:14:59 ÖS
Gönderen : Asortik Hatun
Davutoğlu: Mhp'nin Tutumu Koalisyon Mesajı Vermez
Güncel Haberler
SaviorAngel 0 598 Son Mesaj Temmuz 02, 2015, 01:43:16 ÖS
Gönderen : SaviorAngel


Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular