0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Ölüm Ve Sürgün  (Okunma Sayısı: 1183 Kere Okundu.)
« : Temmuz 21, 2008, 08:11:20 ÖS »
Avatar Yok

By.CeZa
*
Üye No : 293
Nerden : İstanbul
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 12191
Mesaj Sayısı : 28 687
Karizma = 11179


BİRİNCİ BÖLÜM
YİTİRİLECEK ÜLKE :

Justin McCarthy; Ölüm ve Sürgün adlı kitabının birinci bölümünde 1800 ‘de Anadolu ‘da, Balkanlar ‘da ve Güney Rusya ‘da Müslümanların çoğunluğunu oluşturdurduğu bir nüfusun bulunduğunu, fakat bu nüfusun bu yöreye hakim olan Müslüman devletin yıkılmasıyla birden bire yok olduğunu anlatmakta. Çoğu Türk soyundan olan bu Müslüman nüfusun uğradığı kayıbın, tarih kitaplarında yer alamamasını ve ört pas edilmiş durunda bulunmasını görererek bu konuyla neden ilgilendiğini belirtmektedir. Müslümanların uğradığı kayıpların tarihsel önemine rağmen, bu kayıplara, ders kitaplarında değinilmez. Bulgarların, Ermenilerin ve Rumların uğradığı kıyımları anlatan ders kitapları ve tarih kitapları, Türklerin uğradığı aynı tür kıyımları anılmamıştır. Müslümanların başına gelen sürülme ölümler bilinmemektedir. Justin McCarthy ‘e göre Balkanların, Kafkasya’nın ve Anadolu’nun tarihine bakışa yanıltıcı demeyeceksek, en azından ek****** demeliyiz. Bir tarihçinin görevi de eskiden kalma eksikli bilgiyi yeni bir bakış açısıyla objektif olarak inceleyip değiştirmektir.
Bu düşünceyle yola çıkan Justin McCarthy; bu kitabın konusu oluşturan Müslüman halkı ve bu halkın 100 yıl gibi bir sürede eşi görülmemiş bir biçimde yok oluşunun ve çoğunluk oldukları bölgelerde azınlık durumuna düşmelerini araştırmıştır. Bu değişimin nedenlerini:
• Osmanlı imparatorluğunun güçsüzlüğü,
• Ulusçuluk düşüncesi ve ayaklanmalar,
• Rus yayılmacı düşüncesi oluşturmaktaydı.

Ulusçuluğun ve emperyalizmin Balkanlarda , Anadolu’da ve Kafkasya’da müslümanların yok olup gitmesine yol açmış aracı, savaş idi.
19. ve 20. savaşlarının tümün de müslümanlar kıyımdan geçirildiler ve yerlerini yurtlarını bırakıp gitmeğe zorlandılar. Müslümanların milyonlarcası öldü ve milyonlarcası yurtlarından sürüldü. Savaşların her biri diğerine göre bir hayli farklı idi. Ama bunların müslümanlar üzerindeki etkisi hep aynı kaldı; müslümanlar yüksek sayılarda öldürüldüler yada yurtlarından uzağa sürüldüler. Osmanlı yenilgileri yalnız askeri ve siyasi bir nitelikte kalmıyor kitlesel nüfus hareketlerine ve çok yüksek sayıda ölümlere de fırsat vermiş oluyordu. Gerçekleşen süreçte ölümler sadece müslümanların ölümlerinden ibaret olmamıştır ama ölmüş Yunanlıların, Bulgarların yada Ermenilerin sayısı ölen Türk sayısı karşısında pek küçük oranda kalıyordu. Anadolu’nun, Balkanların ve Kafkasya’nın tüm halkları için 19. ve 20. yüzyıllar, bir dehşet dönemidir. Bütün topluluklar savaşın , açlığın ve savaş zamanında patlak veren dizanteri tifüs gibi hastalıkların, ayrıca yenilen yan için kendini gösteren yurdunu bırakıp gurbete göçme zorunluluğunun dehşetlerinden nasibini aldı. Anadolu’nun, Balkanların ve Kafkasya’nın tüm halklarının çektikleri bu ızdırapları anlamak için bu bölge de en çok nüfusa sahip olan müslümanların özel olarak çektiklerinin anlatılması yerinde olacaktır.



İKİNCİ BÖLÜM :
DOGU ANADOLU VE KAFKASYA :
Rus fetihlerinin nispeten erken bir döneminde, Gürcülerle Ermeniler, Rus yayılmasından onların doğal bağlaşıkları olarak görüldüler. Güney – Orta Kafkasya’nın Ortodoks Hıristiyan bir halkı olan Gürciler, İran ya da Osmanlı İmparatorluğu’nun kendileri üzerinde egemenlik kurmasından çekiniyorlardı. Bu korku ve Hıristiyan Ortodoks Ruslarla doğal dinsel yakınlıkları Gürci yöneticileri, çarın önce bağlaşıkları sonra uyrukları olmaya götürdü. Ermenilerin durumu farklıydı: Güney Kafkasya’yla Doğu Anadolu’nun her yanına dağılmış bulunuyorlardı. Ve 1800 dolaylarında hiçbir geniş bölgede belirgin bir çoğunluk oluşturmuyorlardı. Ermeniler Müslümanlarla aynı bölgede yaşıyorlar ve aynı ülkeyi tıpkı Müslümanlar gibi kendi ülkeleri sayıyorlardı. Bu gerçek onları Ruslarla bağlaşık olmaya götürdü. Çünkü Rus desteği olmadan bir Ermeni vatanı yaratılması amacına ulaşamazdı.
Ermenilerle Müslümanların arasındaki düşmanlığın temelinde Rusya’nın Kafkasya’daki yayılması vardır. 1877-78 Rus-Türk Savaşı’ndan hemen önce ve savaş boyunca Rusya’dan on binlerce Müslüman, Osmanlı İmparatorluğu’na geçti. Karadan sınırı geçenlerin bir çoğu Kürt idi. Savaştan önce ve sonra Osmanlı Ülkesinden Rus Ülkesine Yapılmış Ermeni göçü, Ermenilerin, Osmanlı Hükümeti’nden ya da yerli Türklerden korkması nedeniyle değil, Kürtlerden korkulması nedeniyle gerçekleşmiştir. Rusların savaşı kazanması Ermeni ayaklanmalarını körükleyen önemli bir faktör olmuştur.
1895’de Anadolu’da ve 1905 yılında Kafkasya’da toplumlar arası çatışma patlak verdi. Müslümanlarla Ermeniler, köylerinde, kentlerinde, birbirlerini öldürmeye koyuldular. Bu savaş orduların değil halkların yürüttüğü bir savaştı.
1827-29 savaşlarından Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar Türklerle Ermeniler pek çok kez karşı karşıya geldiler. Karşılıklı göçler, ölüm olayları yaşandı. Kafkasya’daki ve Doğu Anadolu’daki savaşlarının sayılarının ölülerini hiç kimse sayamadı. Onların sayılarını hesaplamak için yapılabilecek olan, ancak doğuda savaşlardan önceki nüfus ile savaş sonrasındaki nüfus arasındaki farkı belirtmekten ibarettir. Gerçek anlamda savaşın daha az ölçüde yaşandığı Kafkasya bölgesindeki Müslüman kayıpları, Doğu Anadolu’dakiler kadar büyük değildi. Güney Kafkasya Müslümanlarının %15’i ölmüştü. Bazı bölgelerde özellikle Kars, Erivan, Bakü kenti ve Batı Azerbaycan’da ölüm telefatı çok daha az oranda gerçekleşmiştir.


ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
BULGARİSTAN :
Bir Bulgar devletinin yaratılmasıyla ve Bulgaristan Müslümanlarından çoğunluğunun ölümü ya da yurdundan sürülmesiyle sonuçlanan Bulgar ayaklanmacı hareketi, Osmanlı Hükümetine karşı birbiriyle bağlantısız tek tük eylemler başladı. Küçük Bulgar grupları Sırp ve Yunan ayaklanmalarında Osmanlıya karşı çarpıştılar. Ruslar 1806,1811 ve 1829’da Balkanları istila ettiklerinde, Bulgar gönüllüleri Ruslara katıldılar ve Kırım Savaşında da Rusların yanında çarpıştılar. 19. yy’da çeşitli zamanlarda Bulgaristan’da Osmanlı egemenliğine karşı küçük ayaklanmalar patlak verdi. Ne var ki, ayaklanmacıların Ruslar sayesinde Bulgar bağımsızlığını elde etmeyi başarmaları ancak 1877-78 Rus-Türk Savaşı’ndan sonra gerçekleşebilmiştir.
1877-78 Savaşının aslında Bulgaristan Müslümanlarının kıyımdan geçirilmesine girişilmesiyle kendini gösteren, “Bulgaristan’da yaşanan dehşet olayları” üzerine başladığı söylenebilir.
Savaşların çoğunda yanlardan birinin kısa sürede yengi kazanması sivil halkın başına gelen ölüm olaylarının olabildiğince düşük düzeyde kalması anlamına gelir. 1877-78 Rus-Türk Savaşı’nda böyle olmadı. Bulgaristan’ı ele geçiren Rus fetihlerinin amaçları Müslüman ahalinin yığınsal kayıplara uğramasını kaçınılmaz kıldı. Bulgaristan Müslümanlarının ölümleri dört bölümde sınıflandırılabilir: çatışmalardaki ölümler ; Bulgarlarla Rus birlikleri tarafından öldürülenler; yaşam için zorunlu gereksinimlerin engellenmesiyle açlıktan ve hastalıktan ölümlerin ortaya çıkması, birde Bulgaristan Müslümanlarının sığıntı durumunda sürdürdükleri yaşamdan kaynaklanan ölümler.
Türklerle Yunanlılar arasındaki 1919-1922 Anadolu Savaşı Yunanlılar tarafından kendilerinin bağımsızlık savaşından başlatılan Türk’ten arınma sürecinin doruk noktasına çıkışı idi. Kullanılan yöntemler, daha önceki savaşlarda özellikle de Balkan Savaşlarında, Müslümanları öldürmek ya da sürmek için kullanılanların aynısı idi. Balkan Savaşlarında ve Bulgaristan’daki 1877-78 Rus-Türk Savaşı’nda, ibretlik kıyımlar, talanlar ve Müslümanların mallarının, mülklerinin yakılıp yıkılması, yüz binlerce Müslüman’ı özellikle de Türkleri düşman Hıristiyan ordularının işgal ettiği bölgelerden kaçmaya zorlamıştır.
Anadolu’daki Yunan ordusunun amacı, 1912’de Balkanlı bağlaşıkların amacı ne idiyse onun aynıydı: Daha önce etnik ve dinsel açıdan karma bir nüfusun bulunduğu ülkede, bir Hıristiyan vatanı yaratmak. Bu amaca ulaşmak için Müslümanların ülkeden sürülüp atılması gerekiyordu. Savaşın sonunda, Yunanlıların çekilişi sırasında bir çok bilgi kaynağı onların vahşet eylemlerine tanık oldu. Pek çok cinayet, ırza geçme, talanların yaşandığı görüldü.
Müslümanların verdiği ölüm telefatının ve Osmanlı İmparatorluğu batı illerinden zorla sürülüp göç ettirilmelerinin uzun yıllar boyunca süre gitmiş tarihi içinde, Batı Anadolu’daki savaş bir doruk noktasını oluşturuyordu. Daha önce More Yarımadasında 1877-78 Rus-Türk Savaşı’nın Bulgaristan’da geçen bölümünde ve Balkan Savaşları’nda kullanılmış olan ulusal ve dinsel kökten kazımanın bütün yöntemleri, Anadolu’da bir kez daha kendilerini gösterdi. Aradaki fark şu idi ki, Anadolu’da Türklerin sırtı artık duvara deymekteydi. Daha geriye gidemezlerdi. Şimdiye kadar onları ve yurtlarını, evlerini korusun diye Osmanlı İmparatorluğu’na güvenmişler ama her şeylerini yitirmişlerdi. Artık kendi kendilerini, Altı yüz yıldır kendilerini yönetmiş olan sultan başlarında olmaksızın, savundular ve canlı kalabildiler.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
1878 ‘DEN 1914 ‘E
DOĞU

1877-78 Türk-Rus savaşı sırasında Kafkasya’dan Anadolu’ya müslüman nüfusu göçe zorlanmıştır. Müslümanların terk ettiği bölgelere Rus ordusunun Anadolu’da ilerleyişine yardım ve yataklık eden Ermeniler Rus ordusunun geri çekilmesine katılarak Kafkasya’daki bu yerlere doğru göç etmiştir. Rusların Anadolu Ermenilerine verdiği destek, toplumların kendi hükümetine karşı duydukları bağlılıktan çok daha fazlasını ulusal ve dinsel yakınlıklarının bulunduğu duymakta oluşuna güç katmıştır. Ermeniler arasındaki ayaklanmacı heyecan ve Kürtlerin talan baskınlarının her ikisi de , aslına herhangi bir din ve ulusal nitelik içermemektedir.
Bu Osmanlının zayıflığından, otorite boşluğundan kaynaklanmaktadır. Aslında bu bağnazlığı örtecek kılıftır çünkü ki toplumda kendi yörelerinde müslüman Türk toplumuyla iç içe girmiş bir yaşam sürmekteydiler. Osmanlının dünya siyasetinde her dine dile hoş görü içermekteydi. Fakat Rusların kışkırtması ve bölgede bulunanların yaşanan savaş koşullarından zor durumda bulunmaları kin gütmek için sebep aramaları insanları talana ve birbirlerini gırtlaklamaya sevk etmiştir.

1877-78 Türk-Rus savaşından hemen önce ve savaş boyunca Rusya ’dan on binlerce müslüman, Osmanlı imparatorluğuna geçti. Karadan sınırı geçenlerinin bir çoğu Kürt idi. Savaş boyunca ve savaşın hemen sonrasında Osmanlı ülkesinden Rus ülkesine yapılmış Ermeni göçü, Ermenilerin, Osmanlı hükümetinden yada yerli Türklerden korkması nedeniyle değil, Kürtlerden korkması dolayısıyla gerçekleşmiştir. Savaş sırasında birçok Ermeni, Rusların yandaşı olarak davranmışlardı. Rus ordusun geri çekilmesiyle birlikte onlara da birlikte gitmek ve Rusya’ da müslümanlardan boşaltılan yerlere doğru göç etmişlerdir.

Aslında Rusya’nın amacı Ermenilere ayrı bir ülke kurmak değil bölgeyi dinsel ve toplumsal açıdan müslüman nüfustan arındırmaktır.
Bu amaçla bölgede bulunan Lazlarda Osmanlı topraklarına doğru göçe zorlanmışlardır. Ana yurtları Rus fetihlerine kadar Osmanlı toprakları içindedir.Lazların Osmanlı ülkesine göçü daha önceki Çerkeş göçü gibi bir ulusun tümünün göçü niteliğindeydi. Berlin antlaşmasıyla, Batum, Kars ve Ardahan yörelerinin Ruslara bırakılmasıyla Lazlar atadan dededen kalma yurtlarından çıkıp kıyı bölgelerine inme ve sonra gemilere binip Osmanlı ülkesine ulaşma aşamalarından geçen bir göçe başlamışlardır.
Ruslar Lazların kendi öz yurtlarında kalmalarını olanaksız kılmanın dışında birde ayrılışları sırasında onlara çok büyük çileler çektirmişlerdir. Bunun altında yatanda tabi ki bir daha öz yurtlarına gelmeyi akıllarından bile geçirmemelerini sağlamaktır.

1882 ’de yaklaşık 40.000 Laz Osmanlı ülkesine yerleştirilmiştir.




DOĞU ANADOLU 1878-1914


1877-78 Türk-Rus savaşı sırasında Doğu Anadolu’da güvenliği sağlamakla görevli olan jandarma ve kolluk kuvvetleri savaş nedeniyle cepheye çekildiğinden meydan Kürt aşiretlerine kalmıştı. 1877-78 Türk-Rus savaşı sırasında ve onu izleyen yıllarda Güneydoğu Anadolu’nun Ermenileri, tıpkı yerleşik Kürtlerle Türkler hatta Osmanlı askerleriyle devlet memurları gibi,
Kürt aşiretlerin elinden çok çektiler. Ermeniler Kürt ayaklanmalarına kurban gitmişlerdi ve doğal eğilimleri, kuşkusuz, Osmanlının devlet egemenliğinden kuşku duymak, ayrıca aşiret müslümanlarından nefret etmek olacaktı. 1877-78 Türk-Rus savaşında Rusya’nın zaferi gücünü kanıtlamış olması, geçmişte Ermeni kilisesine Rusya tarafından eziyetlerine rağmen Rusya’nın Ermenilere özerklik sağlayacağı kanısındaydılar.

Doğu ’da Ermeni ayaklanmacılarının temel etkisi Ermeniler içinde örgütlenme ilkesini yaymak olmuştur.Ermeni ayaklanmacılarının Osmanlı devletine karşı ayaklanmaları ve Ermenilerle müslümanların yaptığı toplumlar arası çatışmalar, 1890 ’ı izleyen yirmi yıl boyunca tüm Doğu ’da pek yaygındı.Ermeni ayaklanmacılar bu yıllarda çeteler kurarak Kürt aşiretleriyle çatışarak 1890‘lar da etkinlik gösteriyorlardı. Oluk oluk kan akarken, Ermeniler, Kürtler ve Osmanlı askerleri, hepsi, hem katil hem de kurban olarak olaylara bulaşmışlardı. 1894‘te Sasun bölgesinde (şimdi Batman ili kuzey ucundaki ilçe merkezindeki Sason) bölgesindeki kalabalık Ermeni asi çeteleri Osmanlı vergi toplayıcılarına ve diğer memurlara saldırdı. Kendilerini cezalandırmak için gönderilen Osmanlı ordusu birliklerinden kaçarken, asiler, yol üzerine düşen müslüman köylerinin halkını kıyımdan geçirdiler. Osmanlı düzenli ordu birlikleri ve Hamidiye Alayları, buna, ayaklanmanın baş gösterdiği yöredeki köylerde Ermenileri kıyımdan geçirerek yanıt verdi. Ermenilerle müslümanların nefreti ve bundan dolayı her ikisinde karşı karşıya bulunduğu tehlikeyi kanıtlamak için yeterlidir.
1890’lı yıllar boyunca süregiden Ermeni göçünün önemli bir bölümü aslında ekonomik nedenlere dayanıyordu. Ağır vergilendirmelerden, Kürtlerin soygunculuğundan kaçıyorlardı. Osmanlının güçlü olduğu ve güvenliğin böylece sağlanmakta bulunduğu yerlerde yaşayan Ermenilerle Rumların göçe çıkması pek rastlanmamıştır. Ermeni göçünün önemli bir bölümü aslında ekonomik nedenlere dayanıyordu. Fakat bunu dışında asi Ermenilerin ve asi Kürtlerin ayaklanması bölgedeki dirlik ve düzeni kökünden sarsmıştır. Osmanlı devleti Hıristiyan göçünün nedenlerini belirlemeye çalışmış ve bunu çoğunlukla belirlemiştir. Bununla başa çıkabilme için elinden geleni yapmıştır. Osmanlı devleti Ordu ili yakınlarından yapılacak bir Ermeni göçünü habere alınca, oraya yöre Ermenilerinin yakınmalarını soruşturmak üzere, Ordu’nun yerlilerinden müslüman hristiyan karması bir kurul gönderdi.ordu kazasından olan ve göç etmek üzere kıyıya inmiş ailelerden yarından çoğu Rusyaya gitmek üzere gemiye binecekleri sırada, Osmanlı devletinin kendilerine bedava toprak vereceğini vaad etmesi üzerine, geri gelmesi sağlandı. Ermeni göçünün bir bölümü, Erzurum, Van ve Diyarbakır illerinde geniş bölgeleri çarpan , 1879 yılındaki büyük kıtlığın sonucudur.

KAFKASYA 1905

Ermenilerle, Rusların, Kafkasyanın güney bölümündeki Türkler arasındaki nefret, 1905 Rus devrim girişimi sırasında, etkin Rus kolluk gücü geçici olarak Transkafkasya’dan çekilince patlama noktasına geldi.Karşılıklı kıyımları ruslar da Osmanlılar gibi engellemeye çalıştıysa da 1905’de Japonya’ya karşı uğradığı yenilginin hemen arkasından Kafkasya ’da ve diğer bölgelerde patlak veren ayaklanmalardan kuşatılmış ve bunalmış durumda idi. Bilinen şudur ki, Türklerle Ermenilerin yüzyıllardan beri birlikte yaşadığı bölgelerde aralarındaki eğreti barış 1905 yılında kesin olarak çöktü. Toplumlararası savaş sadece kentlerle sınırlı olarak yapılmadı.
Devrim ayaklanması son bulduğunda, Rus egemenliği yine silah zoruyla güçlendirildi.artık gelecek 13 yıl boyunca toplumlar arasında apaçık çatışma görülmedi.

GELECEKTE GİZLENEN ŞİDDET OLAYLARI

Osmanlı Doğusunun ve Kafkasyanın insanlarına, 1877 ile 1914 arasındaki yıllara yayılan olaylar benzeri görülmemiş ölçüde felaketler içermektedir. Müslümanların yurtlarından çoğu bölümün Ruslarca zaptedildiğini gördüler; geri kalanına da Ermeni ayrılıkçılar el koymaya kalktı. Ermeniler kendilerinin Ermeni yurdu saydığı Anadolu bölgelerinden çoğunu ele geçirme ve ele geçirdiğinde elinde tutmak konusunda Rusların başarısızlığa uğradığını gördüler.

1895 yılında Anadolu’da ve 1905 yılında Kafkasya’da, toplumlar arası çatışma patlak verdi. Bu dönemin öncesinde, Müslümanlarla Ermeniler, Osmanlı yada Rus imparatorluğunu destekliyordu. Şimdi ise Müslümanlarla Ermeniler, köylerinde, kentlerinde, birbirini öldürmeğe koyuldular. Bu savaş, orduların değil, halkların yürüttüğü bir savaştı. Nerdeyse bir yüzyıllık birikimle, Rus istilasının, Ermeni ulusçuluğunun ve Osmanlı güçsüzlüğünün ortak sonucu olarak ortaya çıkmıştır.1910’a gelindiğinde daha sonra her iki yana büyük felaketler getiren kutuplaşma artık kaçınılmaz idi. Kan dökülmüştü; bunun öcünün alınması umuluyor ve isteniyordu. Müslümanlar Ermeniler tarafından gelecek olan bir tehlike karşısında bulunduklarını, Ermeniler de müslümanlar tarafından gelecek olan bir tehlike karşısında bulunduklarını biliyorlardı. Bir kez birinci dünya savaşı çıkınca, yanlardan her biri, doğal olarak, diğer yandan, en kötü şeyleri yapmasını bekledi ve kendiside buna göre davrandı.






BEŞİNCİ BÖLÜM
BALKAN SAVAŞLARI :

Müslümanlar Osmanlı Balkanlarında, savaşlar başlamadan önce çoğunluk durumundaydılar. Nüfus etnik ve dinsel yönden karışık ise de Müslümanlar çoğunluktaydı (%51).1911 yılına gelindiğinde, Osmanlı Balkanlarında nüfus değişimi gerçekleşmiş bulunuyordu. 1912 yılında düzenlenen andlaşmalar, Osmanlı imparatorluğunun Avrupa’daki yazgısı kesin biçimde belirlendi. Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ ve Yunanistan Osmanlının Avrupa’daki topraklarını zaptetmişti.
Bağdaşıklar, zaptettikleri ülkelerin bundan sonraki durumunu çözüme bağlamada bir anlaşmaya varamadılar ama Osmanlı imparatorluğunu Avrupa’dan sürmeyi ve paylaşma kararına vardılar. Birinci balkan savaşında Osmanlı hemen hemen bütün Osmanlı Avrupa’sını yitirmişti.
Bağdaşıklar arasındaki anlaşmazlıktan çıkan ikinci balkan savaşı Osmanlılara yitirdikleri ülkelerden küçük bir bölümünü kurtarma olanağı sağlamıştı.

SAVAŞLAR VE BALKAN MÜSLİMANLARI
Türk-Rus Savaşında görülenlere pek benzer etkiler yaratmıştır. Her iki savaşta, öldürme ırza geçme ve soygunlar Türklerle diğer müslümanları, evlerinden yurtlarından söküp ayırmıştır. Osmanlı İmparatorluğunun elinde kalan ülkelere göçe zorlanmıştır. Osmanlıların hesaplarına göre yalnız Kavala bölgesinde 7000 müslüman sığınmacı öldürülmüştür.bu kanıtlıyor ki yalnızca toplumların birini katletmesi değil Bulgarlar ve Yunan ordularının sivil Türklerin öldürülmesinde başı çekmesidir.

TALAN VE YAKIP YIKMA
Balkanlı Hıristiyanlar, müslüman sığınmacıların geri dönmemesini ve gitmemiş olanların gitmesini sağlamak için onların her şeyini talan edip yakıp yıkmışlardır. Yıllardır birlikte yaşadığı müslüman komşularının tarlalarını, mallarını sahiplenme duygusu; onları komşularını bir gecede boğazlamalarına yada evlerini besi hayvanlarını talan edip canlı bırakılmışta olsalar yiyecek ve barınak bulmak için göçe çıkmak zorunda bırakılıyorlardı.

Osmanlı Ülkesine kaçmayı başaranları da savaşın getirdiği yokluklar bekliyordu. Bu imkansızlıklar içerisinde Osmanlı ülkesi yoğun göçlerle boğuşmaktan yorgun düşmüştü.

ALTINCI BÖLÜM
DOĞU’ DA KESİN SONUÇ BELİRLEYİCİ SAVAŞ :

1.Dünya savaşı sırasında doruk noktasına doruk noktasına ulaşan Osmanlının Doğusun da ki Ermeni-Müslüman çatışması, toplumlar çatışması olarak Osmanlı ve Rus ordularının çatışmasıyla eşanlı olarak sürmekteydi. Olaya sivil halkın ve orduların verdiği kayıplar bakımından bakılırsa insanlık tarihinin verdiği en yüksek kayıplara yol açmış savaşlar arasında yer alır. Osmanlının güçsüzlüğünün, Rus emperyalizminin Avrupalıların işe burun sokmaları ve Ermeni ayrılıkçı ulusçuluğunu sonucu, çok büyük bir yıkım meydana gelmiştir. Her iki yandan da milyonlarca insan ölmüştür.
1.Dünya savaşı sırasında da doğuda otorite boşluğunun oluşması Kürt aşiretlere otorite boşluğunu doldurma fırsatı vermiştir. Kürt ayaklanmalarından en çok zarar görenlerin başında bölgede yaşayan Ermeniler gelmekteydi. Kürt aşiretleri, sivil halka yine çapul saldırılarına giriştiler. Rusya ’dan destek alan Ermenilerde savaş ilanından önce çeteler kurarak silahlanmışlardı. Ermeni çetecileri hem ‘Rus’ hem de ‘Türk’ Ermenilerinden oluşuyordu. Ermeni çeteci birlikleri Ermeni köylerini birer birer gezerek Ermenilerin Rus işgali altındaki bölgelere göç etmesi için baskıda bulunuyorlardı.

TOPLUMLARASI SAVAŞ

Daha önceki karşılıklı kıyımlardan farklı olarak bu sefer çatışmalar bölgenin tamamına yayılmıştı. Çünkü devlet daha önceleri bu çatışmaları belirli bir sınır içine alabiliyordu. Fakat 1. Dünya Savaşı içinde böyle bir gücü de kalmamıştı.

RUSLAR

Başlardaki ermeni saldırılarını Rus makamlarının ayarlamış bulunduğunu gösteren bir belgesel kanıt yok. Ancak Ruslar işgal ettikleri bölgelerdeki müslümanların silahlarını toplayıp bunları yerli Ermenilere dağıtmak dahil, Ermeni ayaklanmasını kolaylaştırmak için ellerinden geleni yapıyorlardı.
Ruslar yalnızca Ermeni savaşçıları kendi yanlarına çekip onları kazanmış
Olmakla kalmadılar, birde Osmanlı askerlerini cepheden uzak tutular.

OSMANLINI VERDİĞİ KARŞILIK

Ermeni ayaklanmasına Osmanlının verdiği karşılık, gerilla savaşı ile uğraşmak zorunda kalan diğer 20. yüzyıl devletlerin verdiği karşılıkla aynı idi: yerel destekçileri uzaklaştırarak gerillaları yerel destekten yoksun bırakmak. Ermeni asileri gerek ermeni köylülerince , gerek ayaklanma önderlerinin mesken edindiği doğu kentlerinin ermeni halkınca candan destekleniyordu. Çatışmaların yapılmakta olduğu yörelerde yada yapılabileceği yörelerden ermeni nüfusun zorunlu göçe çıkarmak.yoğun bulundukları bölgelerde ermeni nüfusunu %10 un altına düşecek şekilde seyreltmek seklindeki bu zorunlu göç gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Aslına doğu bölgelerinde Ermenilerin nüfus olarak yoğunlaşmasının altında bölgedeki müslüman nüfusun eşi görülmemiş bir biçim de yok olmaları yatmaktadır. Bunda ermeni ve kürt ayaklanmaların büyük rolü vardır. İsyancıların ayaklanmaları sonucu yöre halkının katledilmesi neden olmuştur.
Ermeni nüfusun zorunlu göçü sırasında kürt aşiretlerini saldırılarının yanında bazı Osmanlı memurlarının kendileri, Ermenileri soyup soğana çevrilmesine, hatta bazen, onların öldürülmesine katıldılar. Osmanlı devleti bu gerçeği tanıdı ve Ermenilere karşı işenen suçlar dolayısıyla 1397 kişi bu yargılama sonucu mahkum edilmiştir.

ERMENİLERİN GERİ ÇEKİLMESİ

Ermenilerin müslümanlara karşı kıyımlarını ve müslüman köylerini yakıp yıkmalarının en şiddetli dönemleri birinci dünya savaşının başlangıcı ve sonudur. Ermeniler Rusya’ ya geri çekilmeleri sırasında birçok yeri yakıp yıkmışlardır. Bunların başlıcalar : Erzincan, Kars, Bayburt, Tercan, Erzurum, Kilikkia, İskenderun ve Maraş kentleridir. Geniş bir bölgede tahribata yol açmışlardır.

MÜSLÜMAN SIĞINMACILAR

Birinci Dünya Savaşı boyunca doğu ’da, müslüman sığınmacılar için sığınmacı kamplar yoktu. Devletin Muhacirin Komisyonu, sığınmacılara yardım sağlamak için elinden geleni yaptı. Kendi askerlerini bile doğru dürüst giydiremeyen devlet, 1milyon sığınmacı için ne ölçüde yardımcı olabilirdi? Sığınmacıların geldi bölgeler ekonomik durum olarak zaten zayıf salan bölgelerin olması kıtlığın daha da ağır olarak hissedilmesine neden oluyordu.


Rusya ‘dan gelen sığınmacıların çoğunluğu, Türkiye Cumhuriyetinde, 1878’den 1921’e kadar Rusyanın bir parçası olan bölgelerde yerleşmişlerdi.orada savaş zamanında gerçekleşmiş ölümlerin nedeniyle nüfus yok gibiydi. Ayrıca Ermenilerin de göç etmeli nedeniyle onlardan da geriye büyük boş tarlalar kalmıştır.
Doğu Anadolu ‘dan akan sığınmacıların sayısın tespit etmek oldukça zordur. Çünkü sığınmacılar öylesine büyük sayıda gelmiş bulunduklarından
ortalama bir sayı verilerek tarif edilmiştir.



YEDİNCİ BÖLÜM
BATIDA KESİN SONUCU BELİRLEYİCİ SAVAŞ

1912-1922 Yılları arasındaki Türk Kurtuluş Savaşı Batıda kesin sunucu belirlemiştir. Yunanlıların işgali 15 mayıs 1919’da İzmir’in işgali ile başlamıştır. Bağdaşıklarından aldığı destek ve Osmanlı imparatorluğunu teslimiyetçiliği karşısında önlerinde hiçbir engel olmadan yurdu işgal etmeye başlamışlardı. Daha yunan işgalinin ilk günlerinden başlayarak,Türkler, yunan yönetimi altında kalırlarsa canlarının tehlikede olacağı bilincine ulaşmışlardı. Çünkü yunanlılar daha öncede uyguladık Türk ve müslüman nüfusu yok ederek veya sürerek elde ettikleri toprakları dinsel olarak hıristiyanlaştırmaktı. Fakat Türk halkının başka bir yurdu kalmamıştı. Zaten balkanlardan Kafkasya’dan ve Rusya’nın işgal ettiği doğudan kaçarak Anadolu’ya sığınmışlardı. Buradan başka gidebilecekleri yurt edinebilecekleri toprakları kalmamıştı. Bunun bilincine varan Türk Halkı kurtuluş savaşına başlamıştı. Osmanlı hükümetinin artık halka yardım edebilecek ve koruyabilecek gücü kalmamıştı. Halk Kuva-i Milliye Ruhu ile Mustafa Kemal ‘in önderliğinde buluştu.

Yunan işgaline karşı ilk direnişler başarıl olmuşsa da koordinasyon eksikliğinden etkili olamamıştı.1920 yılının Haziran ve Temmuz aylarında yinelenen Yunan saldırısı, Bursa kentinin kuzey yarısına kadar uzandı.1921 Ocağında Yunan birlikleri ilik büyük çaplı direnişle 1. İnönü Savaşında karşılaştılar. İsmet Paşa komutasındaki TBMM kuvvetlerince püskürtüler. Yunanlılar tekrar toparlandılar ve 1921 Eylülünde Sakarya Irmağı yakınlarında TBMM kuvvetlerini yenilgiye uğrattılar. Ancak bir yıl kadar sonra 1922 yılının Ağustosunda Türk Ordusu saldırıya geçip ilerledi. Yunanlılar hızlı ve kesin bir yenilgiye uğratıldı. İzmir ’den 9 eylül günü geri çekildiler.
24 Temmuz 1923 ‘de Yunanlılar ve Avrupalı bağdaşıkları Anadolu ve Doğu Trakya da yeni bir Türk Devleti kurulmuş olduğunu tanıdılar.
Yunanlılar işgal ettiği bölgelerde, Türk köylüleri hiç ayrım gözetmeksizin boğazlanıyorlardı. Başlangıçta, bağlaşıkların gözlemcileri,bu cinayet eylemlerinin, kendilerine gerçekten yapılmış olan yada yapılmış saydıkları birtakım kötülükler nedeniyle bir öç alma eylemi olarak Rumlarca işlendiğini saydılar. Ne var ki Yunanlı Rumları hıristiyanlığın doğudaki temsilcisi görmek isteyen İngilizler bile Yunanlı Rumların vahşet eylemlerinin gerçek niteliğini kabullenmek zorunda kaldılar.
Köylerin yakılmasının, kıyımların ve göçe zorlamanın, Yunan Ordusu ve hükümeti tarafından yönetildiğinden hiç kuşku yoktur.
Sonuç olarak, istatistiklere ve o dönemden kalma anlatımlar, Batı Anadolu da müslüman köylülerin korkunç bir felaketle karşılaşmış bulunduklarıdır.







SEKİZİNCİ BÖLÜM
MÜSLÜMAN ÜLKESİNİN BAŞINA GELEN :
Savaşlar (soykırımlar) sona erdiğinde, Batı Avrupa’ya eşit büyüklükte bir alanda Müslüman toplulukları ya pek küçültülmüş ya da yok edilmişti. Balkanlardaki kalabalık Türk toplumları eskiden ulaştıkları sayının küçük bir yüzdesine indirgenmişlerdi. Kafkasya’da Çerkezler, Lazlar, Abazalar, Türkler ve daha küçük Müslüman gruplarından bir çoğu yurtlarından çıkarılmışlardı. Türklerin yengi kazandıkları tek yer olan Anadolu tümüyle değişmişti, Hıristiyan azınlıkları gitmiş, Batı ve Doğu Anadolu neredeyse tümüyle yıkıntıya dönmüştü. Bu gerçeğin altında, Rusların Hıristiyan Ortodoks halkları kışkırtarak bölgede egemenlik kurmak ve yüzyıllardır Akdeniz’e inerek sıcak denizlere ulaşmak isteği yatmaktadır.
Osmanlı Hükümetinin Politikaları; Tarih kitaplarının çoğunda, sadece Osmanlının Ermenileri zorunlu göçe çıkarmasından söz edilir. Tarihsel gelişmeler geçmişten soyutlanarak ele alınınca, Osmanlıların Ermenileri zorunlu göçe çıkarma kararı akla aykırı sadece bir azınlık toplumuna karşı duyulan nefretten kaynaklanmış gibi görünür. Aslında Kafkasya’da ve Balkanlarda onların tarihçesinden, Osmanlılar, Doğu Anadolu’da ulusçu ayaklanmadan ve Rus istilasından neler beklemek gerektiğini öğrenmişlerdir. Bulgaristan’da, Yunanistan’da ve Makedonya’da aynı süreçler Türklerin kıyımdan geçirilmesiyle sonuçlanmıştır. Yüz yıldan beri Ruslar Müslümanları yurtlarından zorla uzaklaştırarak yayılmış durmuşlardır. Kırım Tatarlarının ve Çerkezleri göçe zorlamışlardır. Güney Kafkasya’da, Türkleri uzaklaştırıp ülkeye Ermenileri yerleştirmişlerdir. Osmanlı Hükümeti, Osmanlı tarihinin öğrettiği dersleri bilmezlikten gelemezdi. tarihsel gelişmeler bütünü içinde, Osmanlı Ermenilerinin zorla göçe çıkarılması akla uygundu. Türklerin ve diğer Müslümanların uğradığı zorla göç ettirilmelerinin ve ölüm telefatlarının tarihçesi incelendiğinde tarihsel süreç içinde bir bölüm olarak Ermenilerin zorla göç ettirilmelerinin açıklaması yapılabilir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Politikaları; Türkiye Cumhuriyetinin dış politikasında temel ilke barışseverdir. Türklerden büyük bir bölümünün Balkanlardan sürülüp atılmış olduğunu asla aklından çıkaramazlardı. Kurtuluş hemen sonrasındaki dönemde sınırlar dışında kalmış soydaşları kurtarma peşine düşülmemiştir. Bu askeri devlet ideolojisinin canlılığını sürdürmesine yol açardı. Bu Türkiye’nin yayılmacı bir devlet olarak ortaya çıkarırdı. Sınır dışında kalmış soydaşları kurtarma anlamında bir lafı hiç ağzına almadan, devlet, yurttaşlarının ve hükümetin tüm gücünü, devrimler için seferber etti. Diğer bir değişle, göçmen gelişlerinin ve ölüm telefatının tarihçesi, Türk Hükümetini, sakin bir dış politikaya yönlendirdi. Bu sayede Türk Toplumu kendin toparlayabilmiş ve yüzünü ileriye çevirebilmiştir. Bu uğurda ölenleri rahmetle anmamız gerekir ve anıyoruz.


Link
WeBCaNaVaRi'na Üye Olmadan Link'leri ve Kod'ları Göremezsiniz.
Link'leri Görebilmek İçin. Üye Ol. veya Giriş Yap.

« Son Düzenleme: Ağustos 01, 2010, 02:27:43 ÖS Gönderen : melek_03 »
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Ölüm Ve Sürgün
« Posted on: Nisan 19, 2024, 08:37:39 ÖS »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Ölüm Ve Sürgün e-book, Ölüm Ve Sürgün programı, Ölüm Ve Sürgün oyunları, Ölüm Ve Sürgün e-kitap, Ölüm Ve Sürgün download, Ölüm Ve Sürgün hikayeleri, Ölüm Ve Sürgün resimleri, Ölüm Ve Sürgün haberleri, Ölüm Ve Sürgün yükle, Ölüm Ve Sürgün videosu, Ölüm Ve Sürgün şarkı sözleri, Ölüm Ve Sürgün msn, Ölüm Ve Sürgün hileleri, Ölüm Ve Sürgün scripti, Ölüm Ve Sürgün filmi, Ölüm Ve Sürgün ödevleri, Ölüm Ve Sürgün yemek tarifleri, Ölüm Ve Sürgün driverları, Ölüm Ve Sürgün smf, Ölüm Ve Sürgün gsm
Yanıtla #1
« : Ağustos 01, 2010, 02:28:03 ÖS »

Anqel*
*
Üye No : 21465
Nerden : Yurt Dışı
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 5208
Mesaj Sayısı : 17 796
Karizma = 50130


paylaşım için teşekkürler. ettim..

WebCanavari
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Sürgün
Klipler
mmMeRaLll 1 1123 Son Mesaj Temmuz 23, 2009, 12:41:01 ÖÖ
Gönderen : CeReN_Bal
Servet Kocakaya - Sürgün
Klipler
Kepo_Opet_Ozan 1 895 Son Mesaj Temmuz 28, 2013, 10:40:57 ÖS
Gönderen : ensarcan13
Sürgün - Rashelle Workman
Kitaplar Hakkında Bilgi ve Özetler
sanane_61 1 1052 Son Mesaj Mayıs 24, 2014, 07:03:37 ÖS
Gönderen : favorinsan
Sürgün - Lisa M. Stasse
Kitaplar Hakkında Bilgi ve Özetler
BÖRÜLCE 0 700 Son Mesaj Haziran 23, 2015, 11:22:28 ÖS
Gönderen : BÖRÜLCE


Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular