Sen Bu Mısraların Salavatı

Susup dinle bendeki bu yorgunluğu ..
Şimdi sen bu mısraların salavatı ..
Ölürse yüreğim yüreğin yalanların şeytanı ..
Bileklerden aktı aşk kendim çizdim elimle ..
Kim suçlu yada kim yoruldu ?
Bilinmez bir durak bu ..
Kim ister ki sonunu bilmek ?
Ben bilmek istemem çünkü sonum hüzünlü bir aşığın uçurumu ..
Gül verip gidersem yüreğimi yare gösterin ..
Susuşlardayım lüksüm olsa yine kendim çizerdim elimle ölümümü ..
Sensiz gelen geceler eceli anlatır bana .
Ama tebessüm bu devirde ecelden beter ..
Başladım kalbimin en temiz yerinde mısralarıma ..
Açamadığım çiçekte tomurcuktu ölüm.
Elimdeki kalem say diyor yerinde ..

En genç çağımda acımasın kimseler ..
Hadi ben terk-i diyar’a hapsedin ..
Hapsedin ..
Tanıyamıyorum bu gün yüreğimin kalemini ..
O değil belki de ayrılığın şeytanı yüreğimde ..
Yorgun adım benimkisi yüreğimdeki iniltilerin sesi ..
Devam ediyorum yolumun sonu ölüm ..
Her yanım ayrılıkla yamalanıyor ..
Sen bu mısraların salavatı .
Gönlündeki şeytanın yalanı ..
Anladın mı halimi ..
Ölümüm uçurum ayrılık hiç tekin bir yer değil .
İstesen de istemesen de ..
Yüreğim güneş olsa da gözlerim yağmurların sahibi ..
Güneşe çevirdim sırtımı tek gördüğüm gölgemin karanlığı

Tamam haklısın .
Ölümüm uçurumun merkezi .
Gözlerim kısılır adını anınca .
Yanımda kalsan da fayda etmez .
Toprağıma atılan çiçek ruhuma ihanet eden bir melek ..
Bu şehirde aşk boşluğa dalmak gibi .
Çaresizce ölümü beklemek gibi ..

Sen şimdi bu mısraların salavatı ..
Öldüğümde yüreğindeki yalanın şeytanı ..
Ölüyorum
Cebimde umutlarım .
Yüreğindeki yalanın şeytanı ..
İyi bak ayrılığın bedeline ..

- Yavuz ÇAVDAR