|
|
|
Nevruz
Nevruz sözü Farsça olduğundan bu günü Farsî bir gün ilân edenler var. Farsların toplumcul yapısını bilmeyenler için bu da doğaldır.Farsî halklar, yabancı kültürlerden aldıkları ögeleri özümsemek ve kendilerine mâl etmek için, kendi dillerinden 'karşılıklar bulur' ve o yabancı ögeyi ancak bu şekilde özümserler bu Farsî bir tarzdır.
Aslında bir Türk Günü olan ve Ergenekon'dan çıkış günümüz kabul edilen 'Ulı Kün' (Ulugün) Farslarca Nevruz olarak adlandırılmış, zamanla biz Türkler de Nevruz adıyla anar olmuşuz.Bu gibi durumlara dil bilimde 'reborrowing' denir.Yani siz bir kültüre bir kelime ya da öge verirsiniz, zaman içinde verdiğiniz kültürden geri alırsınız.
Meselâ öz Türkçe olan ve ana Altayca'dan gelen 'Narın' sözü (Moğolca Nariyn, Tunguzca Narun, Mançuca Nariyin, Kırgızca Narın, Kazakça Narın vb..) Türkçe'den Farsça'ya geçmiştir, Farsça'da ilk hecede kısa ses çok azdır ve Iı harfi yoktur, bu nedenle Türkçe Narın=Nârin oluştur, bizler de bugün kendi öz kelimemiz olan Narın'ı Farslar gibi Nârin biçiminde söylüuoruz, işte buna denir reborrowing, yeniden geri alış.Türkçe-Farsça binlerce böyle örnek vardır, Türkçe 'Kapanak' = Farsça 'Kepenek'- 'Kepenk' (birincisi 14. yüzyıl civarında girmiştir, ikincisi yine aynı kelime 'kapanak' 17. yüzyılın başında, aynı kelime Türkçe'den Farsça'ya iki ayrı devirde iki ayrı biçimde girmiş.) Bir başka örnek öz Türkçe Otaş (ot'tan türeme) = Farça 'Atiş'- Ateş, bir başka örnek öz Türkçe 'Tüfek-Tüvek' = Farsça 'Tufeng';
Divan'ül Lugat-it Türk'de de geçer, Türkler eski devirlerde kimi yerli belgesellerinde gördüğünüz, tüf-tüf biçimli borularla 'agulu aduçak' atarlardı, Agu=zehir, Aduçak: Atacak, ok, atılan silah.
Bu zehirli ok atan tüf-tüf leri gerek savaşlarda gerekse avlarda kullanırlardı, adına da 'Tüfek' kimi lehçelerde de 'Tüvek' derlerdi, Biç'mek'ten Biçek (bıçak), Kürümek'ten Kürek gibi Tüf-mek (nefes ile itmek)'ten de 'Tüfek' zaten bugün de Tüf-Tüf diyoruz.Türkçe Tüfek, Farsça'ya Tufeng diye girmiş, çünkü Farça'da Üü yok. Bunun gibi binlerce örnek verebilirim, ancak gelin görün ki TDK sözlüğünde bile öz Türkçe Tüfek, Farsça'dan alınma diyor.
Tüm bu örneklerdeki gibi Nevruz (Ulu Gün) bal gibi bir Türk günüdür. Kazakistan'a gidip , Nevruz aslında bir Kürt günü derseniz, o Kazak size iki soru sorar;
1) Kürt ne demek? (bunu açıkladıktan sonra)
2) Senin aklın yerin de mi?
Nevruz bir Kürt günü diyelim, en fazla biz Türkiye Türklerine, Azerilere kadar yayılır, Özbekistan, Türkmenistan, Altaylar, Kazakistan'a kadar uzanması mümkün değil, Sibirya'da yaşayan Saka (Yakut) Türkleri de kutlar baharın gelişini, bu bayrama da 'Isıakh' Türkiye Türkçesine çevirirsek 'Isıcak' (sıcak) derler, bunları nasıl açıklayacağız? Sadece Nevruz Farsça deyip oldu bitti denecek bir durum değil.
Farsların yabancı kültür ögelerini kendilerine mâl etme yöntemlerine değinmniştim, bunun 1. nedeni ilgili ögeyi sahiplenme, 2. nedeni de aşırı milliyetçilik'tir.
İslâm'a ait olan kavramları bile Farslar kendi dillerinden karşılıklarla benimsemiştir.
Meselâ Kur'an'da 'Oruç' , 'Namaz' , 'Abdest' , 'Peygamber' kelimeleri geçmez, çünkü bu sözlerin tümü Farsça'dır, Farslarca uydurulmuştur, şimdi bu kelimeler Farsça diye Namaz, Oruç, Abdest aslında Farslara aittir mi denilecek?
Kur'an'da 'Sawm' geçer, Tutmak demektir ki o yüzden Oruç tutmak deriz, Oruç kelimesi Farsça 'Roz' yani gün kelimesinden uydurulmuştur, 'Roze' yani Türkçesi ile 'Günlük' Farsça'da bir kelimenin sonuna -e eki gelirse, Türkçe'deki '-lik' ekinin işlevini yapar. Roz = Gün, Roze= Günlük, Dest = El , Deste = Ellik (bir el tutamı) , Heft =Yedi , Hefte = Yedilik (hafta, Azeriler hefte der meselâ) Roze kelimesi Türkçe ve Azerice'de Oroza-Oruz-Oruç şeklinde dönüşmüştür, diğer Türk lehçelerinde meselâ Kazakça, Kırgızca'da Roza- Oroza derler.
Kur'an'da 'Salât' kelimesi geçerken Farslar 'Nemazen'den Nemaz' sözünü türetmiştir, öne kapanmak, eğilmek demektir.
Kur'an'da Nübüvvet'e binayen 'Nebî' ve Risalet'e binayen 'Rasûl' kelimeleri geçerken, Farslar 'Peyam-ber' gibi bir söz uydurmuştur, Peyam = Haber, bilgi , Bêr : Bêriden = Getirmek'ten, Bêr = Getiren, yani 'Haber getiren'.
Kur'an'da 'Ğasl' = Yıkamak, kelimesi geçerken, Farslar 'Ab = Su , Dest = El , yani 'Elsuyu' ' gibi bir kelime uydurmuştur.
Tüm bu örneklerden de Farsların ne derecede kültür araklamacası oldukları barizce ortadadır, adam Salât'a bile eğilmek anlamına gelen Nemaz diye kelime uydurabiliyorsa, Ulu Gün'e de Nevruz der, doğal olarak.
|