Bayraklar yakılıyor bir yerlerde...

Durup dururken birileri, hiç olmadıkları bir yerde, bildiri dağıtmaya yelteniyor, birileri de linç denemesine girişiyor...

Bir kuvvet komutanı, konuşabileceği pek çok ortam varken, hükümetle basın aracılığı ile sohbeti yeğliyor ve ifşaa ediyor, devleti acze düşüren/gösteren bir üslupla: “Irak politikamız yok!”

Başbakanımız “düğme” arıyor veya “düğmeye basanı”; gün ortası, güneşin altında yakmaya çalıştığı “ampül” sönünce...

Ermeni iddaları hızla genişleyip, dünyanın dört bir yanından Türkiye üzerine baskı kurma silahı haline dönüşüyor/dönüştürülüyor...

AB’nin Abdullah Öcalan’ı yeniden yargıla baskılarının kapıya dayandığı fısıldanıyor, kulaktan kulağa...

İsrail-Türkiye, Türkiye-ABD ilişkilerinin rengi gittikçe grileşirken; Türkçe yazan ve Türkler için yazdığı iddasında olan kalemşörlerdende tiyolar gelmeye başlıyor, taviz ve Pentegon kokan...

Başbakan, AB ülkeleri içinde Türkiye’yi parçalamayı gaye edinenlerin olduğunu “ifşaa ediveriyor”, muhatabı kendileri değilmiş gibi ve kime şikayet ettiği belli olmayan bir ifade ile...

“Saroz” destekli “Sivil Kitle Örgütleri” gün geçtikçe çoğalmaya başlarken , bunların içinde AKP Milletvekillerinin başında bulunduğu “vakıflar”da gündeme gelmeye başlıyor...

Türkiye Cumhuriyeti’nin Meclis’i, 100-150 yıllık Ermeni meselesinin son 90 yıllık hikayesini öğrenmek için(!) iki Ermeni vatandaşından brifing alıyor, onları meclise davet ederek...

“Eşeleyince altından çapanoğlu çıkan” pek çok anlı/şanlı köşe yazarımız, makalelerine hemen hemen aynı başlıkla başlıyorlar son günlerde, “yükselen Milliyetçilik”...

Ve tabii bunun tehlikeleri, sakıncaları hakkında hemen hemen hepside hemfikir olarak...

Genel Kurmayımızın, “genel gidişe” uymamaya kararlı olduğunu sandığımız Genel Başkanı bir açıyor ağzını ama pir açıyor...

Herhalde geçmişte “genel gidişe” uymayışının acısını da çıkarmak istiyor olmalı ki, hızını alamayarak “Türkiye’nin bir ‘Müslüman ülkesi olmadığını’ da” ifşaa ediveriyor, tüm suskunluğunu kapatacak kadar uzun süren konuşmasında...

“İncirlik üssü” hikayesi hallediliveriyor, kaşla-göz arasında ve kaynıyor verilen tavizler, onca söz sırasında...

İslami hassasiyetlere “hasta” olduğunu bildiğimiz Cumhurbaşkanı, neden oluyor ve nasıl oluyorsa, bir “İslam ülkesine” ABD’nin arzusu hilafına ve inadına gidiveriyor(!)

AKP’den , şimdilik az sayıdada olsa, istifalar duyulmaya başlıyor, tüm bu gelişmeler olurken...

Kıbrıs’ta radikal değişiklikler yaşanıyor bu arada: bir kesimin kahraman, bir kesimin dinazor dediği; dün dinazor ve uzlaşmanın önünde engel diyenlerin, bugün “kahraman” diye övgüler yağdırdığı Rauf Denktaş, yerini sessiz-sedasız Talat’a bırakıveriyor...

Yunan Garnizonunda Türk bayrağı hakarete maruz kalıveriyor, tam da Yunan Dışişleri Bakanı Ankara’da ziyaretteyken...

“Kardak Krizi” hortluyor bir kaç kez, peşpeşe...

AB, anlaşmalarda olmayan dayatmalarla çıkıyor Türkiye’nin karşısına , her gün bir yenisini ekleyerek...

Biz Papa cenaplarının ölümünden duyduğumuz üzüntüyü dahi içimize çekemeden, Türkiye’nin AB’ye girişini destekleyen, en azından engellemeyecek bir Papa seçilmesi için “duaya duruyoruz” topyekün...

Dualarımız, gereği olan alt yapı çalışmasını hiç mi hiç ve hiçbir zaman akıl edemediğimiz için, kabul olunmuyor ve Türk’e bakışı malum biz Papa çıkıveriyor karşımıza; ilk konuşmasında Hıristiyan ve Yahudilere selam ve selamet dileklerini iletirken dahi, Müslüman ismini ağzına almamaya özen gösteren cinsinden hemide....

Almaya’da Ermeni anıtları sökün ediyor, Polanya “soykırımı” kabul ediyor, Fransa Koçaryan’la kolkola giriyor, Belçika “soykırımı reddedene ceza” çalışmalarını hızlandırıyor.

Bizimkiler iki yıl boyunca, her işi erteleyerek, soluk soluğa koşturdukları AB çıkmaz sokağında duvara toslamış insanların usanmışlığında, mazeret aramanın maharet göstermeden daha kolay oluşuna teslim oluyorlar yavaş yavaş...

Ortalığı “derin devlet” muhabbetleri sarmaya başlıyor...

Pehlivan tefrikaları gibi, “mason tefrikaları”; “ulus devlet” devinmeleri, “dönme” dolapları arzı endam eylemeye başlıyor, her yerde...

İşler karışıyor, kafalar karıştırılıyor, sap ile saman karıştırılıyor...

Saroz himayeli “Sivil Kitle Kuruluşları”; AB bütçeli örgütler cirit atıyor Diyarbakır at meydanında...

Su yürütülüyor saman altından, sap suçlanıyor...

Osmanlı’nın parçalanmasının üçüncü raundu sonuçlanıyor...

Neler oluyor sahi, bilen var mı?

emeqine saqlık.. tşkk

Paylasim Icin Sağol.

paylaşımın için Sağol.