Bu dünya fanidir, güvenme sakın
Geçici şeylerle övünme sakın
Aklı olan buna gönül bağlamaz
En sonunda pişman olup ağlamaz
Bakınca görülür, dünyanın fendi
Benim diyen nice insanı yendi
Zelil dünya, kötü kadından pistir
Çok erkekten arka kalmış habistir
Yüze güler, üç gün yanında kalır
Sonra bin mihnetle canını alır
Yedi başlı ejderhadır bu dünya
İnsanoğlu her an yem olur ona
Büyük küçük demez, yutar her şeyi
Toprak etti nice, paşayı beyi
Nice hükümdarı, nice veziri
Şu kara toprağın etti esiri
Zaloğlu Rüstem’i koyup sapana
Taş gibi fırlatıp attı yabana
Ferhatlara kayaları deldirdi
Külünk ile başın ezip öldürdü
Nasıl mahzun etti, Mecnun’u dünya
Şaşırıp kalmıştı, bu hâle Leyla
İskender’i dertle süründürmüştü
Bütün cihanı ona güldürmüştü
Hani, hikmet ehli hazret-i Lokman?
Saldırdı ona da, vermedi aman
Ararken fanide âb-ı hayatı
Duyuldu onun da bir gün vefatı
Hiç kimseye insaf etmez bu fani
Bunca enbiya ve evliya hani?
Sultan Süleyman’a kalmadı dünya
Bütün cin ve insan mahkûmken ona
Her mahlûkun lisanını bilirdi
Rüzgâra biner de gökte gezerdi
Hani dünya netti Nuşirvan’ı
Kaplamıştı adaleti cihanı
Şu yalanca dünya onu da aldı
Kendi gitti, ismi dillerde kaldı
Nice gonca gülü dağıttı dünya
Nice bülbülleri ağlattı dünya
Nice yanan ocakları söndürdü
Nicesini parmağında döndürdü
Herkesin başında yel gibi esti
Balta ile vurdu, kellesin kesti
Nicesinin gül yüzünü soldurdu
Gözünün içine toprak doldurdu
Nicesinin ateşinde kavurdu
Harman gibi küllerini savurdu
Gelmiş idi nice kükremiş aslan
Dişlerini döktü vermedi aman
Bu fanide ne bahçe kalır, ne gül
Bu külhanda, ne ateş kalır, ne kül
Bu âlemde, ne bostan kalır, ne bağ
Hepsi ölür, ne hasta kalır, ne sağ
Asla yoktur, bu dünyanın amanı
Bir gün yıkar başa bu köhne hanı
Fani dünya her geleni ağlattı
Gözlerinden kanlı yaşlar çağlattı
Hazret-i Âdem’e yaptı çok hile
Senelerce ona çektirdi çile
Oğlu Kâbil, Hâbil’i öldürünce
Çok ağladı, ölüsünü görünce
Çile bir mirastır, Âdem babadan
Hep böyle gelmiştir bu âlem baştan
Zalim dünya bin bir çeşit zulmeder
Kıyamete kadar hep böyle gider
Nuh, bin sene davet etti Hak dine
Fakat inanmadı kavmi kendine
Münkirlere dâhildi bir oğlu da
Gemiye binmedi boğuldu suda
Odunları yığdı, bir ateş yaktı
Halil İbrahim’i içine attı
Hakkın emri ile ateş yakmadı
Nemrut yine küfrünü bırakmadı
Dünya, Yakub’a ciğer dağlattı
Yıllarca Yusuf’um diye ağlattı
Yusuf’u da bir kuyuya attırdı
Daha sonra köle diye sattırdı
Züleyha, ne çekti aşkın elinden
Düşmedi Yusuf’un adı dilinden
Sırrı ifşa oldu, el âlem duydu
Aşk onu ne hâlden, ne hâle koydu
Zengin iken fakir eyledi onu
Aziz iken hakir eyledi onu
Bu fani dünyanın cefası çoktur
Unutma kimseye vefası yoktur