 |
|
|
Ne demiştik bu aşka!
"ayrı kara parçalarında, ortak gökyüzüne bakmanın avuntusu var şimdi. ne denir ki bu aşka... yokluğumun kül tablasında, kırmızı rujlu sönmüş sigara izmariti üzerine yatamadığımız bir yatak gibi kaldı aşkımız ne denir ki bu aşka... çarşafı bozulmayan bir sevdamız var şimdi..."
tasviri zor içimde başlayan ayrılıkların. bana kalan, gözlerime delici son bakışın yalnızca. oysa sözler vermiştik birbirimize değmeyecekti gözlerimiz. arkanı dönüp giderken sen, ben içimdeki karanlığa uğurlayacaktım seni. sevdiğin şiirleri alacaktın yanına giderken. bir tek, bir tek bana yazdığın ilk ve son şiiri yanıma, başucumdaki tozlu günlüğün sayfalarında bırakacaktın. orada yazdığın son satır gibi hayatın tuhaflığına bir kez daha küfredecektin. gözlerine bakıp "ne diyebilirim ki gidişine" diyecektim...
birlikte izlemeyi en sevdiğimiz filmin son sahnesi canlanacaktı o an gözlerimizde. hani kız giderdi son sahnede, o meşhur jön, güzel yüzünde yağmur damlalarıyla kış soğuğunda sabahlardı, üzerlerinde isimleri yazan tahta bankın üzerinde. zaman geçtikçe çiğ yağardı lacivert paltosunun üzerine ve sen o an sımsıkı sarılıp bana, "sakın beni böyle ayazda bırakma" derdin her defasında. başını dayadığım sıcak göğsüm verirdi bunun yanıtını sana. şimdi başım ayazlarda, üzerimde paltom yok, ayaklarım çıplak gidişine. çakıl taşları canımı acıtmakta, yüreğime karlar yağmakta... söylesene bana... ne denir ki bu aşka...
gözlerim kangren kabuslara uyanmakta. sanki tüm hazineleri keşfedilmiş ruhumun. tüm gözler görmüş en gizli anlarımı , sensiz bu kadar düşecek miydim elden ayaktan?
Seni düşünmenin suç, hiç düşünmemenin kabahat olduğunu bildiğim halde Ayrılık ayrılık kokarken avuçlarım çığlık gibi iner adın, usul usul üstüme işte bu yüzden ağır ağır çökerim bulunduğum yere, Kanayan yerlerimi görmemeni istedikçe, utanır arsızlığım yalan olur; Şarap tadını verir ağzımda işte o zaman yalnızlığın.. Bir tutam toprak kokar, bir tutam gece, kaç zaman oldu kokun sinmeyeli üstüme… Kaç gece yürümedik ıslaklığında çimlerin yalınayak, deniz olup kaybolmadık maviliğinde ufukta geçen gemilerin… şimdi geçmişe dair izler taşıyorum yüreğimde. ne zaman uzaklığını fark etsem karanlığın korkusu iniyor yüreğime. dokunduğun bir eşya, nefesinden yoksun bir oda belki de umulmadık bir sessizlik kaplıyor yüreğimdeki yedi veren bahçeleri . geçmiş bir aşkın sureti var şimdi avuçlarımda bambaşka bir iklimdeyim sanki zaman tükendi bende, pusuda bekliyor şimdi beni yalnızlık. anladım ki sevmek lanetli söyle sevgili; ne demiştik bu aşka!..
|