0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Müminlerin Hapishanesi, Kâfirlerin Cenneti  (Okunma Sayısı: 716 Kere Okundu.)
« : Ağustos 13, 2008, 04:32:59 ÖS »
Avatar Yok

By.CeZa
*
Üye No : 293
Nerden : İstanbul
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 12191
Mesaj Sayısı : 28 687
Karizma = 11179


KAYA GENÇ
Onu seven pek çok kişi gibi, ara sıra ben de Oğuz Atay’ın son büyük roman projesi “Türkiye’nin Ruhu”nu yazamadan öldüğünü düşünüp üzülürüm. Koskoca medeniyetlerin, milyonlarca insandan müteşekkil milletlerin ve hatta tek bir insanın dahi, bir “ruh sahibi” olduğunu söylemekte bugün bakınca oldukça problemli bir yan var. Bahsi geçen “ruh”un, kültürü yapan kişiler tarafından üretilen şeylerin sonradan okunurken yaratıldığını düşünmek belki de daha doğru. Örneğin 1949 yılında “Zihin Kavramı” isimli bir kitap yazan Gilbert Ryle’a ve onu izleyen “davranışçı”lara kalırsa, yalnız insan ruhu değil, insan zihni de gerçekte var olmayan, soyut bir olgu; sonuç olarak, insanın, ortaya koyduğu eylemleri dışında hiçbir şeye sahip olmadığını duymak, ilkokuldan itibaren milletimizin yüce geçmişi ve ruhu hakkında hikâyeler dinleyen biz Türkler için biraz rahatlatıcı belki, ama yine de, büyük yazarların çözmekten çok yaratmayı becerdikleri o “ruhu” okumak, onun yokluğunu kabul etmekten her zaman çok daha ilginçtir.
Üçüncü Ahmet’in sefiri Mehmet Çelebi’nin Fransa’ya yaptığı seyahati anlatan, Şevket Rado’nun sadeleştirip otuz sene kadar evvel yayımladığı “Paris’te Bir Osmanlı Sefiri”ni okurken, insan “Türkiye’nin ruhu”na dair bir kitabın sayfalarını çeviriyor gibi oluyor. Burada güzel olan, hikâyenin kendisinden çok, hikâyecinin sesi, bakışı, anlattığıyla arasına koyduğu mesafe ve hikâyecinin edası... Bir buçuk ay süren bir gemi yolculuğunun ardından İstanbul’dan Tuolon limanına ulaşan Mehmet Çelebi’nin seyahatnamesini Şevket Rado bölümlere ayırmış. “Karantina Günleri”, “Kralla Görüşme Hazırlığı”, “Versailles’deki Odalar, Duvarlar ve Saatler” gibi fevkalade davetkar başlıklara sahip bu bölümlerde, sefirimiz Frenk diyarında gördüklerini kronolojik sırayla anlatıyor. Mehmet Çelebi’nin yanında oğlu Said de bulunmakta. Acaba Said bu seyahat esnasında neler yapmaktaydı? Sefirin başlarından geçenleri “biz biz” diye anlattığı maceralarında iki millete mensup kişilere dair insani dertler, ufak hikâyeler, Avrupalı yazarlarda okumaya alıştığımız gözlemler hiç yok. Günler ilerledikçe, Mehmet Çelebi’nin içinde bulunduğu düşünce dünyasında büyük bir insanlık fikri, coğrafi heyecan ya da keşif arzusunun pek az olduğu gittikçe daha çok belli oluyor.

Bir küçük Fransız kralı

Fransız Devrimi esnasında ailesinin öldürülüşünü görmeden ölen, Fransa’nın son mutlu Kralı XV. Louis, Mehmet Çelebi’nin seyahati sırasında henüz 11 yaşındaydı. Kitabın en eğlenceli bölümlerinden birinde, Osmanlı heyetine kralı görmeyi isteyip istemedikleri soruluyor. Mehmet Çelebi bunu çok isteyeceğini bildirdiğinde, “Hele yemek hazır oluncaya dek size kralı seyrüttirelim.” diyorlar. Sefirimiz, Fransız kralıyla konuşuyor, lâtifeler ediyor. “Hançerimizi, elbisemizi birer birer temâşâ eyledi. Lala Merşal: ‘Kralımızın güzelliğine ne dersiz?’ diye sual eyledi. ‘Maşallah’ dedik. ‘Henüz on bir yaşında, dört aylıktır. Şimdi bu boyu bosu ile hiç güzel olmaz mı? Hem saçları da takma değildir, bakın?’ deyu kralı tutup arkasın çevirdi. Biz dahi saçlarına yapışıp ohşadık. ‘Yürüyüşü dahi güzeldir. Şöyle yürüyünüz, görsünler!’ dedi. Kral dahi Divanhane ortasına değin yürüyüp yine avdet eyledi. ‘Daha süratli hareket eyle, koştuğunuzu dahi görsünler!’ dedi. Kral dahi tekrar koşarak Divanhane ortasına varıncaya kadar seğirtip avdet eyledi. Merşal: ‘Beğendiniz mi?’ deyu sual eyledi. Biz dahi: ‘Bârekallah’ deyu cevab eyledik.” Fransız kralının topaç misali döndürülüp okşandığı, mankenler gibi yürütülüp üzerine bir de koşturulduğu bu tür bölümlerin naifliği, ‘bulunmuş el yazması’ havasındaki bu kitaba çok değişik bir tat veriyor.

Sefirimizin çeşmelere özel bir merakı var. Mehmet Çelebi için Frenk ülkesinde olağanüstü yüksekliklere ulaşarak fışkıran “fıskıyeler” bir nevi medeniyet sembolü olarak görülüyor belli ki. Burada New York’a gidip binaların yüksekliğinden büyülenen fakir gencin heyecanı çok var. Amerika’da ünlü film oyuncusu yahut rezaletleriyle ünlü biriyle tanışınca hemen heyecandan ne yapacağını şaşıran gazetecilik geleneğimizden bildiğimiz duygulara ve anlatım biçimlerine de “Paris’te Bir Osmanlı Sefiri”nde sıkça rastlıyoruz. Ancak çeşmelerin su fırlatma gücünden etkilenip kralı kurbanlık koyun gibi incelemelerin karşılıklı olduğu da kitabın sonlarına doğru anlaşılıyor. Ramazan başladığında Çelebi yanındakilerle birlikte oruç tutmaya başlar, geceleri teravih namazı kılar. “Bu esnada Merşal gelüp âyan ve ekâbirden selâm getürup ‘Rica ve niyaz ideriz ki, hanımlarımız gelüp iftar eyledüğünüzü ve yemek yidüğünüzü seyretmek isterler( …)’ dedi. Çaresiz kalup: ‘Elimizden ne gelür, hoş geldiler, safa geldiler.’ dedik, gitti. Anı gördüm ki, akşama yarım saat kaldıkda bir iki yüz avrat, altın ve ziynet içinde ve elmaslara batmış halde gelüp karşu be karşu sandalyelere oturdular. Gûya konağımız kadınlar evine dönüp doldu, taştı. Sonra, etrafımızda olanlardan dahi iznimizi haber alanlar bir taraftan gelmede. Birkaç bin kadın içinde kaldık.” Yemek yerken, dua ederken Fransızlar tarafından kafese konulmuş bir hayvan gibi seyredilen Osmanlı sefiri, çeşmelerle dolu bir bahçede gezerken, bir noktada “Dünya müminlerin hapishanesi, kafirlerin cennetidir.” sözünü hatırlıyor. Başka milletlere büyük, şaşkın bir mesafeyle bakan ve naif merakının arkasına böyle bir ahlâkı da yerleştiren bu bakıştan bugünkü “ruh”umuzda çok şey var.




--------------------------------------------------------------------------------


28 Mehmet Çelebi’nin çeşme merakı


Aslında İş Bankası Yayınları’nın bir sürü resimle birlikte bastığı bu güzel kitapta, Paris’in güneşi bir batıp bir yükselirken, sefirimizi hayatta en çok alakadar eden şeyin insanlar, duygular, izlenimler değil de, çeşmeler olduğunu yavaş yavaş anlıyoruz. Mehmet Çelebi, içinden geçtiği saray bahçelerinde, yollarda ve ziyaret ettikleri farklı şehirlerde sürekli olarak suyun hareketiyle ilgileniyor: “Ve bir havuz daha gördük ki yokuştan inişe doğru, nakışlı mermerlerden merdivenler etmişler. Su akdıkça basamaklar örtülmekle yekpâre sudan merdiven gibi görünür. Yer yer fıskıyeler komuşlar, ejder ağızları komuşlar. Öyle bir halde akardı ki, seyretmesi insanı şaşırtırdı.” (s.60) “Andan sonra bir yere daha geldik ki, otuz iki sütun üzre, otuz iki kemer etmişler ve her kemer altına bir fıskıye koymuşlar; parmak kalınlığında fışkırır. (…) Andan sonra bir büyük havuza daha geldik ki, ortasına iki yüz otuz beş fıskıye koymuşlar. (…) İkinci katı daha az, üçüncü katı daha az. Hepsi bir gümüş selvi gibi olur. (…) Senkuli fıskıyesinden sonra bundan daha yukarı fırlar fıskıye görmedik. Şiddetle fışkırdığından etrafa ziyade zerreler saçar, bir mütenasip gümüş selvi olur ki, ancak bu kadar olur.” (s.62) “Merdivenin nihayet bulduğu mahalle dahi bütün fıskıye dizmişler. (...) Suları akmağa başladıkda bir hendese ile akar ki, ol azîm merdiven, yekpâre billûr camdan yapılmış zannolunur. Öyle bir hal müşhede olunur ki, anlatmak ve yazmak mümkin olmaz” (s.68)
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Müminlerin Hapishanesi, Kâfirlerin Cenneti
« Posted on: Nisan 24, 2024, 09:01:38 ÖS »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Müminlerin Hapishanesi, Kâfirlerin Cenneti e-book, Müminlerin Hapishanesi, Kâfirlerin Cenneti programı, Müminlerin Hapishanesi, Kâfirlerin Cenneti oyunları, Müminlerin Hapishanesi, Kâfirlerin Cenneti e-kitap, Müminlerin Hapishanesi, Kâfirlerin Cenneti download, Müminlerin Hapishanesi, Kâfirlerin Cenneti hikayeleri, Müminlerin Hapishanesi, Kâfirlerin Cenneti resimleri, Müminlerin Hapishanesi, Kâfirlerin Cenneti haberleri, Müminlerin Hapishanesi, Kâfirlerin Cenneti yükle, Müminlerin Hapishanesi, Kâfirlerin Cenneti videosu, Müminlerin Hapishanesi, Kâfirlerin Cenneti şarkı sözleri, Müminlerin Hapishanesi, Kâfirlerin Cenneti msn, Müminlerin Hapishanesi, Kâfirlerin Cenneti hileleri, Müminlerin Hapishanesi, Kâfirlerin Cenneti scripti, Müminlerin Hapishanesi, Kâfirlerin Cenneti filmi, Müminlerin Hapishanesi, Kâfirlerin Cenneti ödevleri, Müminlerin Hapishanesi, Kâfirlerin Cenneti yemek tarifleri, Müminlerin Hapishanesi, Kâfirlerin Cenneti driverları, Müminlerin Hapishanesi, Kâfirlerin Cenneti smf, Müminlerin Hapishanesi, Kâfirlerin Cenneti gsm
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Karadeniz’in Cenneti Amasra
Turizm, Gezi, Seyahat ve Tatil
SaviorAngel 0 756 Son Mesaj Ocak 30, 2013, 06:40:05 ÖS
Gönderen : SaviorAngel
Müminlerin Yapması Gerekenler
Kur'an-ı Kerim.
Asortik Hatun 2 1319 Son Mesaj Mart 19, 2014, 06:13:00 ÖS
Gönderen : endishe
Kuş Cenneti! « 1 2 »
Fotoğrafçılık
sanane_61 10 2181 Son Mesaj Ocak 09, 2014, 08:50:36 ÖS
Gönderen : Burc_
Karikatür Cenneti
Android
sanane_61 0 693 Son Mesaj Kasım 20, 2013, 12:33:29 ÖÖ
Gönderen : sanane_61


Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular