|
|
|
"Yineleyen mizaç bozukluğu", "major duygulanım bozukluğu", "major depresyon", "manik-depresif hastalık", "Bipolar ya da Unipolar Mizaç Bozukluğu", "İki Uçlu ya da tek uçlu Mizaç Bozukluğu", "PMD = Periyodik Manik Depresyon" ciddi psikiyatrik durumların en yaygın grubunu tanımlamak için kullanılan ve aynı ya da benzer hastalıkların değişik terimleridir. Bu durumlar mizaçta, konsantrasyonda, uykuda, aktivitede ve sosyal davranışta periyodik (aralıkla, yineleyici) bozuklukları içerir. Ülkemizde milyonlarca insan yaşamları boyunca mizaç bozukluğuna yakalanmaktadır. Bazı vakalar, ne yazık ki tanınamaz ve tedavi edilemez. Bu hastalıkların en yaygın tipleri: - - Major depresyon (iki uçlu olmayan ya da tek uçlu) ve - - İki uçlu bozukluk (manik-depresif)'dur. Geçen 10 yılda, tıbbi araştırmalar yoluyla bu hastalıkları daha iyi anlamak ve daha etkili tedavi yollarını bulmak için çok fazla zaman ve emek harcanmıştır. Modern tedaviler, etkili ve güvenlidir ve yineleyici mizaç bozukluğu olan kişilere faydalı ve üretken yaşam için izin vericidir.
"Duygulanım Bozukluğu Nedir?" "Duygulanım" terimi, kişinin mizaç ya da moralini tanımlar. "Duygulanım bozukluğu" bir hastalık atağı boyunca ortaya çıkan, kendini aşırı üzüntü (depresyon), aşırı coşku (mani) ya da her ikisye birlikte gösteren mizaç değişiklikleri olarak tanımlanır. "Mani" anormal mutluluk ve artmış aktivite süreci olarak, "depresyon" ise anormal derecede üzüntü ve karamsarlık olarak tanımlanır. Aynı kişi de mani ve depresyon süreçleri bulunabilir. Nadiren, hastalık kendini manik ve depresif belirtilerin birleşimi şeklinde gösterebilir. Eğer tedavi edilmezse, bu süreçler yaşam boyu tekrarlama ya da kesintisiz devam etme (ktronik seyir) eğilimindedir.
Belirtiler Nelerdir? En yaygın belirtiler uyku düzeninde, günlük aktivite ve enerji seviyesinde, iştahda, mizaçda, özsaygıda, düşünmede, konuşmada, cinsel ilgide ve kişiler arası ilişkilerde görülen değişikliklerdir. Coşku sürecinlde (hipomani), abartılı bir kendini iyi hissetme duygusu (öfori) ya da öfkelenme gözlenebilir. Bu dönemde düşünme hızı belirgin olarak artmıştır. Bir depresyon süreci boyunca, görünür bir neden ya da kızgınlık ve başkalarına düşmanlık sözkonusu değilken, kendini üzgün ve değersiz, suçlu ve ağlamaklı hissetme olabilir. Zihinsel hız ve aktivite genellikle azalmıştır; düşünce miktarı ve hızı normale göre daha azdır. Yani düşünce fakirliği vardır ve çevreye verilen cevaplar belirgin derecede azalmıştır. Aile üyeleri, son dönemdeki yaşam olaylarıyla belirgin ilişkisini kuramadıkları bu dramatik mizaç değişiklikleri nedeniyle şaşırabilirler. Hemen herkeste, zaman zaman kendini iyi hissetme sürecinin yanısıra üzüntü süreci de yaşanmasına rağmen, duygulanım bozukluklu kişilerde hastalık atağı boyunca bu duygular aşırı derecededir. Atağın 2 temel tipi vardır: depresyon süreci ve mani süreci. Depresyen süreci şunlarla karakterizedir: - - İştah azalması ve kilo kaybı ya da tam tersine iştah artışı ve kilo alma. - - Enerji kaybı, aşırı halsizlik ya da yorgunluk, - - Aktivite seviyesinde artma ya da azalma şeklinde değişiklik - - Alışılmış aktivitelerde ilgi yşa da zevk kaybı - - Azalmış cinsel ilgi, istek - - Azalmış düşünme ya da konsanhtrasyon yeteneği - - Gerçekle ilişkisi olmayacak şekilde kendini değersiz ya da suçlu hissetme (kunutu) - - Tekrarlayıcı ölüm ya da kendine zarar verme düşüncleeri, ölme isteği ya da tasarıları ya da intihar girişimi. Hipomani süreci ya da daha şiddetli durum olan mani şunlarla karakterizedir: - - Devamlı yüksek (öforik) ya da öfkeli mizaç durumu - - İştah bozukluğu - - Azalmış uyku ihtiyacı - - Artmış aktivite - - Artmış cinsel ilgili - - Basınçlı konuşma (çok miktarda ve hızlı konuşma) - - Kendini kontrol ve muhakeme kaybı Duygudurum bozukluğunun iki uçlu ya da manik-depresif formunda, depresif ve manik atakların (nöbetlerin) her ikisi de bulunur. Genellikle bir depresyon süresi bir hipomani ya da mani sürecini takip eder ya da tersi olur. Bazen bunlar normal ya da normale yakın fonksiyon dönemleriyle ayrılmıştır; yani, ataklar arasında kişi hastalık öncesi işlevselsiliğinin tamamına yakın düzeyini gösterebilir (ataklar arası tam veya tama yakın iyileşme dönemleri).
Hastalık Nasıl Seyreder? Duygulanım bozukluğunun ilk atağının başlaması, belirgin olmayabilir. Bazı kişilerde sık olmayarak kısa sürelidir; orta şiddetteki ataklar tedai görmez; hatta hasta olanlar tanınamaz. Tipik olarak, hastalık atağı zamanla sınırlıdır. Birkaç günden birkaç aya kadar sürüp geçer ve bunu, mizacın göreceli olarak normal olduğu süreç takip eder. Tedavi olmazsa, yıllar geçtikçe, belirtilerin şiddetinin yanısıra hastalık sıklığı da artma eğilimi gösterir. Daha az sıklıkla görülse de, bazı kişiler ömür boyu sadece bir tek hastalık atağı geçirebilirler. Manik ve depresif ataklar farklı kişilerde farklı görünür; hatta, bir kişide bir epizoddan (ataktan) diğerine farklılıklar olabilir.
Depresyondaki bir kişinin kendi hakkında hissettikleri değişir mi? Duygudurumun, insanın düşünce içeriğine olan etkisi çok güçlüdür. Depresyon dönemindeki bir kişi, sıklıkla kendini zayıf hissettiği ya da başarısızlığa uğradığı anılarını abartılı bir biçimde öne çıkarır. "Çok değersizim", "kimsenin umurumda değilim", "dünya berbat" ya da "ailem benden nefret ediyor" gibi olumsuz düşünceleri kafasından atamaz. Bu dönemde, kişi, kendisine hiç kimsenin ve hiçbir şeyin yardımı olamayacağını, hayattan hiç bir beklentisi kalmadığını, yolun sonuna geldiğini, kimseye ve kendine hiçbir faydası olamayacağını düşünebilir. Sadece bu yetersizlik hiçlik ve çaresizlik duyguları ile değil, suçluluk ve cezalandırılma düşünceleri ile de bocalamaktadır; hatta kendini o derece suçlu hisseder ki, ölüm kadar ağır bir cezaya layık olduğunu düşüncesi ile intihar girişiminde bulunabilir. Bu ataklar birkaç ay ya da daha fazla sürebilir; kişinin morali ya da özsaygısı ciddi olarak bozulmuş olabilir. Uzamış depresyon atağı, ölme isteğine hatta kendini öldürme düşüncelerine neden olur. Bu dönemde kişi ya çaresizlik duyguları ile kendisi doktora başvurabilir, yada tam tersi hiç kimsenin kendisine yardım edemeyeceğine yönelik yanlış ve yoğun düşünce nedeniyle tedaviyi reddettiği için ailesinin zoruyla veya intihar girişiminden sonra zorunlu olarak tedaviyi kabul edebilir.
|