0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Mevlana Bir Okyanustur...Bir Damla Alsak Kardır...  (Okunma Sayısı: 1525 Kere Okundu.)
« : Haziran 04, 2008, 12:14:07 ÖS »
Avatar Yok

Asortik Hatun
*
Üye No : 3762
Nerden : İzmir
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 13388
Mesaj Sayısı : 22 841
Karizma = 58066


Ya Olduğun Gibi Görün Yada Göründüğün Gibi Ol


TAŞKIN TUNA –Araştırmacı Yazar

Geçen gün bir arkadaşımla konuşurken, bana Mevlana’dan aşağıdaki şiiri okuyunca konu birdenbire derinleşti. Karşılıklı sohbete daldık.


Şefkat ve merhamette güneş gibi ol
Cömertlikte su gibi ol
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol
Kusurları örtmede gece gibi ol
Tevazuda toprak gibi ol
Ya olduğun gibi ol,
Ya göründüğün gibi ol!


Soru) Mevlana’nın ismini ve bu ismin altında yatan anlamı biliyoruz ama, onun büyüklüğü hakkında galiba fazla bir bilgimiz yok, ne dersiniz?

Cevap) Herkes Mevlana’nın ismini bir yerlerden duymuş olabilir, aslında onu iyi tanımak ve iyi değerlendirmek için eserlerine müracaat etmek gerekir.



Soru) Mevlana neden büyük?

Cevap) Onun büyüklüğünü de yine kulaktan dolma söylemlere göre değerlendiriyoruz. Sokaktaki adama sorsanız, size Mevlana’nın çok hümanist (ne demekse?), çok hoşgörü sahibi olduğunu anlatacak ve iki cümle ile onu tanıdığını söyleyecektir. Oysa onu anlamak için, önce onu okumak gerek!




Soru) İyi de, “Ne olursan ol yine gel, kâfir de olsan, puta da tapsan, ateşe de tapsan yine gel” sözcükleri onun insancıl tarafını yansıtmıyor mu?

Cevap) Bu kadar mı? Asırlara imzasını atan ve hakkında “Peygamber değil ama, kitabı var” dedikleri Mevlana’yı şu sözünü ettiğiniz iki mısra ile mi okuyup anlayacağız? Onun 6 ciltlik ünlü Mesnevi’si, Kur’an’ın bir bakıma en geniş ölçekte yorumlamasını hedef almış; ayrıca Fihi Mafih adlı eserinde de, insanı içten içe kuşatan örnekler ve şaşırtıcı misallerle ilâhi aşk dile getirilmiştir.




Soru) İlahi aşk ne demek oluyor?

Cevap) İslam tasavuffunun en önemli odak noktası aşk’tır. Aslında çok dikkatli bir gözlemci iseniz, ilâhi aşkla beşeri aşkı birbirinden ayırt etmezsiniz. Aşk sözcüğünü Mevlana eserlerinde çok kullanmış ve bu aşk okyanusunun derinliğinden kopup gelen bir damlanın, süzüle süzüle tekrar ana kaynağına, yani okyanuslara dökülüşünü nefis dizelerle açıklamaya çalışmıştır.


Soru) Aşksızlığı neden kanatsız kuşa benzetmiş?

Cevap) Çünkü kanatsız kuş artık özgürlüğünü kaybetmiştir de ondan! O denizlerle gökyüzünün kesiştiği mavi ufuklarda uçup gezinemeyecek, beslenemeyecek, tad ve lezzetten nasibini alamayacaktır. Hiç esir kuşla özgür kuş bir olabilir mi? Onun için Mevlana’yı iyi anlamak gerek diyorum.





Soru) Ama her sene anma törenlerinde onun şiirleri okunuyor, sema gösterileri yapılıyor. Bunlar onu tanımamıza yeterli değil mi?

Cevap) Hayır, kesinlikle yeterli değil! Sıradan ve baştan savma gösterilerle sözde Mevlana’yı anladığımızı sanıyor, beyhude yere de övünüp duruyoruz. Onun şu anlamlı sözlerine kulak verelim: “Gülün dikene katlanması onu güzel kokulu yaptı.” diyor.




Soru) Yani demek istiyor?

Cevap) Şunu demek istiyor: Eğer siz başınıza gelebilecek çeşitli güçlüklere, zorluk ve felâketlere göğüs gerer, onları sabır ve sükûnetle karşılarsanız, sabrınızın karşılığını görürsünüz. Bir başka yorumla da kişi, kendi iç hesaplaşması ve vicdanı ile baş başa kalır ve İslâm’ın göz kamaştıran sözü olan “Sırat–ı Müstakim” den ayrılmayıp, her çeşit nefsi arzu, hırs, tamah ve ihtirasını kontrol altına alabilirse, o zaman mânen derece derece yükselir ve nimetlere kavuşabilir. “Mücahedesiz müşahede olmaz” dedikleri işte bu terbiyedir! Peygamberler bile ne kadar zorluk çekmişler, eza ve cefa içinde ömür tüketmişler, ama sonunda hepsi “güller” gibi kokmasını bilmişlerdir. Peygamberin kokusu bugün de duyulmaktadır. Koklayabilene ne mutlu!




Soru) Başka güzel sözleri de var mı Mevlana’nın?

Cevap) Binlerce.. on binlerce. Bakınız “Bulutlar ağlamazsa, yeşillikler nasıl güler” sözünü ele alalım. Bu sözde “kader” kavramı nefis bir anlatım ve mükemmel bir üslûp zenginliği ile anlatılıyor.



Soru) Kader kavramı ile bulutların ne ilgisi var?

Cevap) Bulutlar ağlarsa, yeşillikler gülmez mi?



Soru) Evet, yeşilliklerin gülmesi için bulutların ağlaması gerek.

Cevap) İşte şimdi burada karşılıklı iki tarafın kaderini görüyoruz. Biri ağlarken öbürü gülüyor. Yalnız bu görev taksimi değişkendir. Bir süre sonra güneş açar, kara bulutlar dağılır, ortalık günlük güneşlik olur, gülme sırası bulutlara geçmiştir. Arkadan hemen yeşillikler solar, sararır ve bu kez de onlar ağlamağa başlar. Aslında hayat da böyle değil midir? Kesinlikle mutlak anlamda bir mutluluk ve keder yoktur. İnişli çıkışlı; acı tatlı olayların tahterevalli misali ağırlıkları, tüm hayatımızı etkiler. Ama hiçbiri daimi değildir, geçicidir.


Soru) Bir tane daha dinleyelim sizden.

Cevap) “Renksizlik âlemi, renge esir olunca bir Musa, öbür Musa ile savaşa girdi.”



Soru) Bu ne demek?


Cevap) İşte yine geniş anlamlı bir hayli de karmaşık kavramları içeren olağanüstü güzelliklere sarılmış bir buket! Renksizliğin renge esir olması demek, prizmadan geçen “tek” ışığın, renklere ayrılarak çoğalması demektir. Peygamber Nurunun vahdet adını verdiğimiz teklik ve bütünlük âleminden, kesret adını verdiğimiz çeşitlilik ve çokluk âlemine geçmesiyle, olanlar olmuştur.


Soru ) Neler olmuş, pek anlamış değilim!

Cevap) İşte Mevlana’nın büyüklüğü burada ortaya çıkıyor. Doğayı, tıpkı matematik denklemlerdeki çeşitli terim ve katsayılarla yorumlayan bilim adamı gibi, o da kullandığı gündelik kelimelerle somut ve soyut âlemleri açıklıyor. Teklikten çokluğa geçince, bildiğimiz Musa Peygamber, Mısır Firavunu ile savaşa girmiştir. Mevlana, Firavun’u da ikinci Musa olarak niteliyor. Oysa Firavun, kişisel tanrılığını ilân etmiş ve böylece Peygamber Musa’ya karşı gelmişti. Şimdi iki Musa savaş halindedir. Ancak hemen hatırlamak gerekir ki, bu savaş aslında görünen ve göreli bir savaştır ve bu dünyamızda, yani çokluk âleminde oluşmuştur. Oysa, vahdet dediğimiz teklik yurdunda ne savaş vardır ne de mücadele. “Orada”, hepsi birlik, beraberlik ve bütünlük hâlinde kaynaşmışlardır.



Soru) Teklik yurdundan anladığımız nedir?


Cevap) Onun yanıtını yine Mevlana versin. Mesnevi’nin ilk mısraları şöyledir: “Dinle bu ney nasıl şikayet ediyor, ayrılıkları nasıl anlatıyor / Beni kamışlıktan kestiklerinden beri feryadımdan erkek kadın herkes ağlayıp inledi.. Şimdi dikkatle düşünelim. Mevlana ney’in şikayet ettiğinden, ayrılıklarından söz ediyor, kamışlıktan kesip koparılan ney, feryat ediyor. Şikayet, mutsuzluğun işaretidir. Mutsuzluğun asıl nedeni de ayrılıklardır. Ayrılıklardan sonra feryat figan gelir. Daha sonraki mısralarda Mevlana, “aslından uzak kalan kişi” deyimiyle ana yurdu olan kamışlığa işaret etmektedir. Ney, kamışlıktan kesilince hasretinden sızlanmağa ve şikayete başlamış. Neyin bu şikayetini Mevlana, “dinle” sözcüğünü öne alarak anlatmaya çalışıyor. Bilindiği gibi Kur’an’ın ilk âyeti, ikra (oku) ile başlar. Böylece, Mevlana “Ben tüm evreni, kendimi ve Kur’an’ı okudum, şimdi de sen beni dinle bakalım.” dercesine bu özlemin yürek yakan sızısını dile getirmek istiyor. Buradaki kamışlıktan, yani ana yurttan kasıt, herkesin ve her şeyin aslı olan gerçek niteliğe sahip, dünyaya gelmeden önceki ruhi varlığımızdır. Bedensiz varlık olarak, mutlak âlemden kopup ayrılınca, bu izafi dünyaya geldik ve hasretimiz sürekli bir arayış haline gelip, bir türlü huzura ve mutluluğa kavuşamadık. Çeşitli iptilâların girdabında yuvarlandık. Her çeşit maddî kaynaklarımız ve heveslerimiz sabun köpüğü gibi gün gelip kaybolup gidecek. Tek teselli kaynağımız, tekrar ana yurdumuza dönüş günüdür. Kavuşmanın heyecanı ile sabırsızlanan Mevlana, Yüce Yaratıcısına kavuşma gününü şeb–i arus (düğün gecesi) olarak tanımlıyor. Burada daha ileri yorumlarda da bulunabiliriz. Mevlana, söze neyle başlıyordu. Ney bir müzik aleti olduğuna göre, onun şikâyet etmesi düşünülemez. O halde ney, bir başka nesnenin simgesi olarak algılanmalıdır. Neyde yedi düğüm vardır. Her düğüm, nefsin yedi derecesini, yani (emmare, levvame, mülhime, mutmainne, radiye, mardiye, safiye) ifade eder. En sonuncusu olan safiye makamına erişen kişi, artık nefsini tamamen körletmiş ve tezkiye etmiş (arıtmış) demektir. Bu makamda, (Nefsini bilen ancak Rabbini bilebilir) yargısına da bir işaret vardır. Son safiye makamı, insan–ı kâmil makamıdır. Buna göre, Mevlana, ney demekle, en son makamı, yani insan–ı kâmili kastediyor demektir. Kâmil insan, irşat edici makamda, Yüce Peygamberin Halifesi olarak bulunduğundan, kendisinin sözlerinin dikkatle dinlenilmesi gerektiği anlamı da düşünülebilir. Böylece mânâ içinde mânâlar ortaya çıkar.


Soru) Mevlana’nın bir sözü aklıma geldi: “Elbiseler gördüm, içinde insanlar yok / İnsanlar gördüm, üzerinde elbiseler yok.”

Cevap) Ne kadar anlamlı değil mi?

Cevap) Elbisemiz, bir atom yığınıdır. Sadece bedenimizin ihtiyaçları için yaşarsak, insanlık kimliğini kaybetmiş oluruz. İşte Mevlana bu acıklı duruma, tüm zamanları katarak işaret ediyor. Ahlakî ve manevî değerlerden nasibi olmayanları sırf elbise olarak görüyor. Oysa nasıl olsa emaneten taşıdığımız bu elbise, günün birinde toprağın hissesi olarak geldiği yere dönecek. Elbise içindeki bilgi, bilinç, akıl, aşk ve erdemlik özü, iktisap ettiği insanlığın üst boyutu olarak, o da geldiği makama geri dönecek. “Her nefis ölümü tadacaktır” yüksek sözü, daha hayatta iken bu makama erişerek elbisesinden soyunmuş, gerçek kimliğini kazanan insanları ifade etmektedir.


Soru) Hep aşk üzerinde durduk, peki sadece aşk yeterli midir?

Cevap) Aşk gerek bir şarttır, ama yeterli değildir. Aşk ile belli bir düzeye çıkılabilirse de, bu makamdan daha ileri mertebeler de vardır.


Soru) Nedir onlar?


Cevap) Aşkla beraber aynı zamanda akıl da gereklidir. Ancak hemen ilave etmek gerekir ki akıl, ilimle işlerlik kazandığı zaman bir anlam kazanır, aksi halde ilimsiz akıl, boş bir sepete benzer.


Soru) Sonraki mısralar nasıl?

Cevap) “Ayrılıktan parça parça olmuş kalb isterim ki, iştiyak derdini açayım”



Soru) Mevlana neden dertli?

Cevap) Çünkü bu öyle bir dert, öyle bir iptilâdır ki, ayrılık özleminden kalb artık parça parça haline gelmiştir. Çünkü aslını bilmemek dertlerin en büyüğüdür. Gerçekten Mesnevi’nin 627 ve 628. beyitlerinde de aynı konu işlenmektedir. “Ey aslını arayan kimse, şunu bil ki, kimde dert varsa, o koku almış, dermana erişmiştir” ve “Kim daha ziyade uyanıksa o daha ziyade dertlidir” denilmiştir. İşte Mevlana, böyle bir ayrılık hasretinden dertli olan kimse istiyor ki, derdini onunla paylaşsın.


Soru) Kavuşmayı neden istiyor Mevlana?



Cevap) Cevap yine Mevlana’dan: “Aslından uzak düşen kişi, yine vuslat (kavuşma) zamanını arar”. Aslından, yani Yüce Yaratan katından uzak kalan insan, kavuşma özlemi ve heyecanı ile doludur. Şu fanî (ölümlü) dünyadan ayrılıp, Mevlâ’sına kavuşacağı anı iple çeker, ölümü hasretle bekler. Sanki ölmüş gibidir. [Ölmeden önce ölünüz] şerefli hadisi uyarınca, Mevlana gibi ölümü, düğün gecesi (şeb–i arus) gibi kabul eder. Aksi halde insan, sıkıntılar ve huzursuzluklar içinde kıvranır kalır. [Bizi anlamaktan yüz çeviren kimse için muhakkak sıkıntılı bir yaşayış vardır. Taha – 124] bu gerçeği açıklığa kavuşturmuştur.

WeBCaNaVaRi'na Üye Olmadan Link'leri ve Kod'ları Göremezsiniz.
Link'leri Görebilmek İçin. Üye Ol. veya Giriş Yap.
Üyelerimizden Destek Bekliyoruz.
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Mevlana Bir Okyanustur...Bir Damla Alsak Kardır...
« Posted on: Mart 29, 2024, 04:22:24 ÖÖ »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Mevlana Bir Okyanustur...Bir Damla Alsak Kardır... e-book, Mevlana Bir Okyanustur...Bir Damla Alsak Kardır... programı, Mevlana Bir Okyanustur...Bir Damla Alsak Kardır... oyunları, Mevlana Bir Okyanustur...Bir Damla Alsak Kardır... e-kitap, Mevlana Bir Okyanustur...Bir Damla Alsak Kardır... download, Mevlana Bir Okyanustur...Bir Damla Alsak Kardır... hikayeleri, Mevlana Bir Okyanustur...Bir Damla Alsak Kardır... resimleri, Mevlana Bir Okyanustur...Bir Damla Alsak Kardır... haberleri, Mevlana Bir Okyanustur...Bir Damla Alsak Kardır... yükle, Mevlana Bir Okyanustur...Bir Damla Alsak Kardır... videosu, Mevlana Bir Okyanustur...Bir Damla Alsak Kardır... şarkı sözleri, Mevlana Bir Okyanustur...Bir Damla Alsak Kardır... msn, Mevlana Bir Okyanustur...Bir Damla Alsak Kardır... hileleri, Mevlana Bir Okyanustur...Bir Damla Alsak Kardır... scripti, Mevlana Bir Okyanustur...Bir Damla Alsak Kardır... filmi, Mevlana Bir Okyanustur...Bir Damla Alsak Kardır... ödevleri, Mevlana Bir Okyanustur...Bir Damla Alsak Kardır... yemek tarifleri, Mevlana Bir Okyanustur...Bir Damla Alsak Kardır... driverları, Mevlana Bir Okyanustur...Bir Damla Alsak Kardır... smf, Mevlana Bir Okyanustur...Bir Damla Alsak Kardır... gsm
Yanıtla #1
« : Haziran 25, 2008, 05:12:28 ÖS »

xxRuzqaRxx
*
Üye No : 2
Nerden : İstanbul
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 1921
Mesaj Sayısı : 13 559
Karizma = 57


cok qüzel bi paylaşım emeqine saqlık

İhtişamlı bi avare
Yanıtla #2
« : Haziran 25, 2008, 09:44:05 ÖS »
Avatar Yok

FeMoX
*
Üye No : 570
Yaş : 34
Nerden : Rize
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 2803
Mesaj Sayısı : 5 853
Karizma = 39


güsel cidden..emeğine sağlık Gülmek :)
Yanıtla #3
« : Nisan 30, 2012, 04:55:54 ÖS »
Avatar Yok

Liza
*
Üye No : 5348
Nerden : Konya
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 3604
Mesaj Sayısı : 9 617
Karizma = 20178


Teşekkürler

Velhasıl-ı Kelam; Namaz . Dua . Gayret . Sabır . Nasip .
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  



Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular