0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1 2
Konu: Mehmet Akif Ersoy!  (Okunma Sayısı: 6231 Kere Okundu.)
« : Ocak 25, 2011, 07:15:35 ÖS »
Avatar Yok

MahzaŞermi
*
Üye No : 12798
Nerden : Kayseri
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 769
Mesaj Sayısı : 5 618
Karizma = 15653


mehmet akif ersoy hakkında yazılmış kompozisyon lazım Şaşkınım. hiç bi yerde bulamadım 4-5 tane olması gerek Şaşkınım. Yardım edin Ağlıyorum.

WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Mehmet Akif Ersoy!
« Posted on: Mart 28, 2024, 09:19:12 ÖS »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Mehmet Akif Ersoy! e-book, Mehmet Akif Ersoy! programı, Mehmet Akif Ersoy! oyunları, Mehmet Akif Ersoy! e-kitap, Mehmet Akif Ersoy! download, Mehmet Akif Ersoy! hikayeleri, Mehmet Akif Ersoy! resimleri, Mehmet Akif Ersoy! haberleri, Mehmet Akif Ersoy! yükle, Mehmet Akif Ersoy! videosu, Mehmet Akif Ersoy! şarkı sözleri, Mehmet Akif Ersoy! msn, Mehmet Akif Ersoy! hileleri, Mehmet Akif Ersoy! scripti, Mehmet Akif Ersoy! filmi, Mehmet Akif Ersoy! ödevleri, Mehmet Akif Ersoy! yemek tarifleri, Mehmet Akif Ersoy! driverları, Mehmet Akif Ersoy! smf, Mehmet Akif Ersoy! gsm
Yanıtla #1
« : Ocak 25, 2011, 07:32:19 ÖS »
Avatar Yok

Mavi_Kiyamet
*
Üye No : 26505
Nerden : Yurt Dışı
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 12251
Mesaj Sayısı : 47 783
Karizma = 55168


   
Varsayılan İstİklal marŞi İle İlgİlİ kompozİsyon



Merhaba arkadaşlar İstiklal marşı ile ilgili yazdığım kompozisyonu sizlerle paylaşmak istiyorum.


İstiklâl Marşı�ın yazıldığı tarihte Anadolu�un birçok şehri işgal altındaydı. Çok büyük bir devleti dört yıl gibi kısa bir sürede kaybeden Türk milletinin bağımsızlığı tehlikedeydi. Halk perişandı. Yoksulluk çok fazlaydı. Çok fazla şehit veriyorduk.Bütün gençlerimiz cephelerde şehit oluyordu.En kötüsü de Türklerin bağımsızlığı tehlikedeydi.Askerlerin ve halkın morali bozuktu.Çok kötü günler geçiyorduk.
Halkın ve askerlerin morale ihtiyacı vardı ve ülkenin Milli Marşı yoktu. Bu sırada bir şiir yarışması düzenlendi. Bir çok şair katıldı. Ancak bu şairlerin yazdıkları şiirler yeterli bulunmadı. Başta Mehmet Akif Ersoy bu yarışmaya katılmadı. Çünkü kazanana para ödülü vardı. Türk milletinin vatanseverliğini para için anlatmak ona ters geliyordu. Bu yüzden katılmamıştı. Ama o zamanki Maarif Vekili Hamdullah Suphi'nin ısrarı üzerine yarışmaya katıldı. Yarışmaya toplam 724 şiir katılmıştı, ancak içinde en çok beğenilen ve milli marşımız olmasına karar verilen şiir Mehmet Akif Ersoy ` un şiiri olmuştur. İstiklal Marşımız her okuduğumuzda tüylerimizi diken diken eden her okuduğumuzda çok etkilendiğimiz bir şiirdir. Bu şiirin içinde birçok anlam vardır. Ne şartlarda savaştığımız , Türklerin bağımsızlık isteği , Türklerin kazanma isteği, gibi Türkleri anlatan bir çok duydu vardı.İşte bu yüzden bu şiir bizim milli marşımız olmuştur.Mehmet Akif İstiklal Marşını halka ve askerlerimize armağan etmiştir. Milli Marşımız bizim için bir bayrak kadar önemlidir. İşte bu yüzden her yıl 12 Mart da İstiklal Marşı�nın Kabulu ve Mehmet Akif Ersoy� anma günü kutlarız. İşte bu yüzden her pazartesi günü sabahları Milli Marşımızı söylüyoruz. Her türk vatandaşının yapması gerekende budur. Milli değerlerine sahip çıkmalı ve korumalıdır.


Yazan : Berke KUTLUCA

mehmet akif ersoyda geciyor buda hic yoktan iyidir gibime geliyor Ağlıyorum.
« Son Düzenleme: Ocak 25, 2011, 07:32:51 ÖS Gönderen : Mavi_Kiyamet »

Wmhocasi.com
Yanıtla #2
« : Ocak 25, 2011, 07:34:30 ÖS »
Avatar Yok

MahzaŞermi
*
Üye No : 12798
Nerden : Kayseri
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 769
Mesaj Sayısı : 5 618
Karizma = 15653


görkem gelirse belki bulur Ağlıyorum.
Yanıtla #3
« : Ocak 25, 2011, 07:37:21 ÖS »
Avatar Yok

spawn5
*
Üye No : 60739
Nerden : İstanbul
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 51
Mesaj Sayısı : 490
Karizma = 2136


(1873-1936).
Şâir. İstanbul Fatih’te doğdu. Babası İpekli TâhirEfendi’dir.İIkderslerini Emir Buharî Mahalle Mektebl’n-de gördü. İlköğrenimden sonra Fatih merkez Rüştiyesi ve Mekteb-i Mülkiye’nin idâdî (lise) kısmında yaptı. Babası öl düğü için aynı mektebin yüksek kısmında değil, yatılı ola rak Halkalı Baytar mektebi’nde okudu ve birincilikle bitirdi (1894). Üç-dört yıl Anadolu, Rumeli ve Arabistan’da veteri ner olarak çalıştı. Halkalı Ziraat Mektebi İle Darülfünun Edebiyat Fakültesl’nde dersler verdi. 1914 yılı sonlarında Almanya’ya gitti. I. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Burdur milletvekili olarak girdi. 1925′t e Mısır’a giderek on yıl kaldı. Kahire’de Türk edebiyatı dersleri okuttu. Hastalanınca yun da döndü (1935) ve iyileşemeyerek vefat etti. Edirnekapı Şehitliği’ne gömüldü,
Âkİf, istiklâl Marşı’mızın şâiridir. Bütün şiirlerini aruz vez ni ile yazmıştır. Aruzu Türkçe’ye en başarılı şekilde uygula yan şâirlerimizdendir. Şiirlerinde, din, ahlâk, vatan sevgisi ve bâzı sosyal temaları işler. Epik şiirleri davardır. İstanbul Türkçesi ile yazılan şiirlerinde toplumun dertlerini dile ge tirmiş, ileri ve müreffeh millet olabilmemiz için gerekli çâreleri anlatmıştır. Şiirimize realist tasviri sokan şâirlerdendir. Edebî sohbetleri ve manzum hikâyeleri de vardır. Eserlerin de İslâm birliği düşüncesini savunmuş, bunun gerçekleş mediğini görerek siyaseten ümmetçi, hissen ve fiilen de milliyetçi ve halkçı olmuştur.
Eserleri:
 Şiirlerini Safahat (Safhalar) umumî adı altında yedi kitap hâlinde toplayıp neşretmiş, bunlar sonradan tek kitap olarak yayımlanmıştır.
Safahat’ı meydana getiren ki taplar:
 1. Safahat (1911), 2. Süleymâniye Kürsüsünde (1912), 3. Hakkın Sesleri (1913), 4. Fatih Kürsüsünde (1914), 5. Hâtı ralar (1917), 6. Âsim (1919), 7. Gölgeler (1933).
[Safahat, yur dumuzda en çok satılan eserlerdendir. Akif'in eseri ve ede bi şahsiyeti konusunda altmışa yakın kitap yayımlandı. Toplu bilgi için Fevziye Abdullah Tansel'in "Mehmet Akif, Hayâtı ve Eserleri", (1945, 1979) adlı kitabına bakınız.]


Mehmet Akif Ersoy, (d. Mehmet Ragif, 20 Aralık 1873, İstanbul – ö. 27 Aralık 1936, İstanbul). Türk, Cumhuriyet Dönemi şairi, düşünür, veteriner, öğretmen, vaiz, hafız, Kur’an mütercimi, milletvekili.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal marşı olan İstiklal Marşı’nın güftekarıdır. “Vatan şairi” ve “milli şair” unvanları ile anılır. Çanakkale Destanı, Bülbül en önemli eserlerindendir. II. Meşrutiyet döneminden itibaren. Sırat-ı Müstakim (daha sonraki adıyla Sebil’ür-Reşad ) dergisinin başyazarlığını yapmıştır. Kurtuluş Savaşı sırasında milletvekili olarak 1. T.B.M.M’de yer almış, İstiklal Madalyası sahibi bir vatanseverdir. Görüşlerinden ötürü kimilerince “gavur baytar”, kimilerince “yobaz Akif” olarak nitelenen Mehmet Akif, son yıllarını Mısır’da Türkçe dersleri vererek ve Kur’an’ın Türkçeye çevrilmesi ile uğraşarak geçirdi.

Mehmet Akif Ersoyun Küçüklüğü

Mehmet Akif Ersoy, 1873 yılının aralık ayında İstanbul’da, Fatih ilçesinin Sarıgüzel semtinde dünyaya geldi (Nüfusa kaydı, babasının doğumundan sonra imamlık yaptığı ve Âkif’in ilk çocukluk yıllarını geçirdiği Çanakkale’nin Bayramiç ilçesinde yapıldığı için nüfüs kağıdında doğum yeri Bayramiç olarak görünür.). Annesi Buhara’dan Anadolu’ya geçmiş bir ailenin kızı olan Emine Şerif Hanım; babası ise Kosova’nın İpek kenti doğumlu, Fatih Camii medrese hocalarından Mehmet Tahir Efendi’dir. Mehmet Tahir Efendi, ona doğum tarihini belirten “Ragif” adını verdi. Babası vefatına kadar Ragif adını kullansa da bu isim yaygın olmadığı için arkadaşları ve annesi ona “Âkif” ismiyle seslendi, zamanla bu ismi benimsedi. Çocukluğunun büyük bölümü annesinin Fatih Sarıgüzel’deki evinde geçti. Kendisinden küçük, Nuriye adında bir kızkardeşi vardır.

Mehmet Akif Ersoyun Öğrenim yılları

İlk öğrenimine Fatih’te Emir Buhari Mektebi’nde o zamanların adeti gereği 4 yıl, 4 ay, 4 günlükken başladı. 2 yıl sonra iptidai(ilkokul) bölümüne geçti ve babasından Arapça öğrenmeye başladı. Orta öğrenimine Fatih Merkez Rüştiyesi’nde başladı (1882). Bir yandan da Fatih Camii’nde Farsça derslerini takip etti. Dil derslerine büyük ilgi duyan Mehmet Âkif, rüştiyedeki eğitimi boyunca Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızcada hep birinci oldu. Bu okulda onu en çok etkileyen kişi, dönemin “hürriyetperver” aydınlarından birisi olan Türkçe öğretmeni Hersekli Hoca Kadri Efendi idi.

Rüştiyeyi bitirdikten sonra annesi medrese öğrenimi görmesini istiyordu ancak babasının desteği sonucu 1885′te dönemin gözde okullarından Mülkiye İdadisi’ne kaydoldu. 1888’de okulun yüksek kısmına devam etmekte iken babasını kaybetmesi ve ertesi yıl büyük Fatih yangınında evlerinin yanması aileyi yoksulluğa düşürdü. Babasının öğrencisi Mustafa Sıtkı aynı arsa üzerine küçük bir ev yaptı, aile bu eve yerleşti. Artık bir an önce meslek sahibi olmak ve yatılı okulda okumak isteyen Mehmet Âkif, Mülkiye İdadisi’ni bıraktı. O yıllarda yeni açılan Ziraat ve Baytar Mektebi’ne kaydoldu.

Dört yıllık bir okul olan Baytar Mektebi’nde bakteriyoloji öğretmeni Rıfat Hüsamettin Paşa pozitif bilim sevgisi kazanmasında etkili oldu. Okul yıllarında spora büyük ilgi gösterdi; mahalle arkadaşı Kıyıcı Osman Pehlivan’dan güreş öğrendi; başta güreş ve yüzücülük olmak üzere uzun yürüyüş, koşma ve gülle atma yarışlarına katıldı; şiire olan ilgisi okulun son iki yılında yoğunlaştı. Mektebin baytarlık bölümünü 1893 yılında birincilikle bitirdi.

Mezuniyetinden sonra Mehmet Âkif, Fransızcası’nı geliştirdi. 6 ay içinde Kur’an’ı ezberleyerek hafız oldu. Hazine-i Fünun Dergisinde 1893 ve 1894’te birer gazeli, 1895’te ise Mektep Mecmuası’nda “Kur’an’a Hitab”, adlı şiiri yayınlandı, memuriyet hayatına başladı.

Mehmet Akif Ersoyun Memurluk hayatı

Okulu bitirdikten hemen sonra Ziraat Bakanlığı’nda (Orman ve Maadin ve Ziraat Nezareti) memur olan Mehmet Âkif, memuriyet hayatını 1893–1913 yılları arasında sürdürdü. Bakanlıktaki ilk görevi veteriner müfettiş yardımcılığı idi. Görev merkezi İstanbul idi ancak memuriyetinin ilk dört yılında teftiş için Rumeli, Anadolu, Arnavutluk ve Arabistan’da bulundu. Bu sayede halkla yakın temas halinde olma imkânı buldu. Bir seyahati sırasında babasının doğum yeri olan İpek Kasabası’na gidip amcalarıyla tanıştı. 1898 yılında Tophane-i Âmire veznedârı Mehmet Emin Beyin kızı İsmet Hanım’la evlendi; bu evlilikten Cemile, Feride, Suadi, İbrahim Naim, Emin, Tahir adlı çocukları dünyaya geldi.

Mehmet Akif, edebiyata olan ilgisini şiir yazarak ve edebiyat öğretmenliği yaparak sürdürdü. Resimli Gazete’de Servet-i Fünun Dergisi’nde şiirleri ve yazıları yayımlandı. İstanbul’da bulunduğu sırada bakanlıktaki görevinin yanı sıra önce Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi (1906)’nde kompozisyon (kitabet-i resmiye), sonra Çiftçilik Makinist Mektebi’nde (1907) Türkçe dersleri vermek üzere öğretmen olarak atandı.

II. Meşrutiyet

II. Meşrutiyet ilan edildiğinde Mehmet Âkif, Umur-ı Baytariye Dairesi Müdür Muavini idi. Meşrutiyet’in ilanından 10 gün sonra arkadaşı rasathane müdürü Fatin Hoca onu, on bir arkadaşı ile birlikte İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne üye yaptı. Ancak Mehmet Âkif, üyeliğe girerken edilen yeminde yer alan “Cemiyetin bütün emirlerine, bilâkayd ü şart (kayıtsız şartsız) itaat edeceğim” cümlesinde geçen “kayıtsız şartsız” ifadesine karşı çıkmış, “sadece iyi ve doğru olanlarına’” şeklinde yemini değiştirtmişti. Cemiyetin Şehzadebaşı İlmiye Mahfelinde Arap Edebiyatı dersleri veren Âkif, Kasım 1908’de, Umur-i Baytariye Müdür Muavinliği görevini sürdürürken Darülfünun’da Edebiyat-i Osmaniye dersleri vermeye başladı.

II. Meşrutiyet’in Âkif’in hayatında en büyük etkisi, meşrutiyetle birlikte yayın dünyasına adım atması olmuştu. Daha önce bazı şiirleri ve yazıları bir kaç gazetede yayımladıysa da eser yayımlamaya uzun süredir ara vermişti. Meşrutiyetin ilanından sonra, arkadaşı Eşref Edip ve Ebul ula Mardin ‘in çıkardığı ve ilk sayısı 27 Ağustos 1908′de yayımlanan Sırat-ı Müstakim dergisinin başyazarı oldu. İlk sayıda Fatih Camii şiiri yayımlandı. Ebul ula Mardin ayrıldıktan sonra dergi, 8 Mart 1912′den itibaren Sebil’ür-Reşad adıyla çıkmaya devam etti. Âkif’in hemen hemen bütün şiir ve yazıları bu iki dergide yayımlandı. Gerek dergilerdeki yazılarında, gerekse İstanbul camilerinde verdiği vaazlarda Mısırlı bilgin Muhammed Abduh’un etkisiyle benimsediği İslam Birliği görüşünü yaymaya çalıştı.

1910 yılında gerçekleşen Arnavutluk İsyanı onu çok üzmüş ve arkasından gelecek kötü olayları sezmişti. Balkanlar’da artan düşmanlık duygularını ve doğabilecek isyanları önlemek için bir şeyler yapma arzusu duydu ancak Balkan Savaşı ile hüsrana uğradı. 1914’ün başında iki aylık bir seyahate çıkarak Mısır ve Medine’de bulundu. Mısır seyahati hatıralarını “El Uksur’da” adlı şiirinde anlattı.

1913’te kurulan Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’nin halkı edebiyat yoluyla aydınlatma amacı güden neşriyat şubesinde Recaizade Ekrem, Abdülhak Hamid, Süleyman Nazif, Cenap Şahabettin ile beraber çalıştı. 2 Şubat 1913 günü Bayezid Camisi kürsüsünde, 7 Şubat 1913 günü Fatih Camisi kürsüsünde konuşarak halkı vatanı savunmaya çağırdı.

Teşkilât-ı Mahsusa

Balkan Savaşı’ndan sonra, ilk olarak Umur-i Baytariye görevinden (1913), sonra yayınlarının hükümetle uygun düşmemesi nedeniyle aldığı ikaz üzerine Darülfünun müderrisliği görevinden (1914) ayrıldı. Yalnızca Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi’ndeki görevine devam etti. Harbiye Nezareti’ne bağlı Teşkilat-ı Mahsusa’dan gelen teklif üzerine İslam birliği kurma gayesi güden Almanya’ya (Berlin’e ) Tunuslu Şeyh Salih Şerif ile birlikte gitti. (1914). İngilizlerle birlikte Osmanlı’ya karşı savaşırken Almanlar’a esir düşmüş Müslümanların kamplarında incelemelerde bulundu ve farkında olmadan Osmanlı’ya karşı savaşan bu Müslüman esirleri aydınlatmaya çalıştı. Fransız ordusundaki Müslümanlara yönelik yazdığı Arapça beyannameler cephelere uçaklardan atıldı. Almanya’da iken yazdığı Berlin Hatıraları adlı şiirini dönünce Sebilürreşad’da yayınladı.

İstanbul’a döndükten sonra 1916 başlarında Teşkilat-ı Mahsusa tarafından Arabistan’a gönderildi. Görevi, bu topraklardaki Arapları Osmanlı’ya karşı kışkırtan İngiliz propogandası ile mücadele etmek için “karşı propaganda” yapmaktı. Mehmet Âkif, Berlin’deyken heyecanla Çanakkale Savaşı ile ilgili haberleri takip etmişti. On dört ay süren savaşın zaferle sonuçlandığı haberini Arabistan’da iken aldı. Bu haber karşısında büyük coşku duydu ve Çanakkale Destanı’nı kaleme aldı. Arabistan dönüşünde iki ay Lübnan’da kalan Mehmet Âkif, “Necid Çölleri’nden Medine’ye” şiirinde bu seyahatini anlattı.

Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye Cemiyeti

Lübnan’da yaşayan Mekke Emiri Şerif Ali Haydar Paşa’nın daveti ile 1918’de bu ülkeye giden Âkif, Lübnan’da iken Şeyhülislamlığa bağlı Dâr ül-Hikmet il-İslâmiye Cemiyeti başkatipliğine atandı. Ahmet Cevdet, Mustafa Sabri, Bediüzzaman, Said Nursi gibi isimlerin kurduğu ve Osmanlı Devleti ile diğer İslam ülkelerinde çıkacak dini meseleleri halletmek, İslam aleyhindeki gelişmelere yanıt vermek amacıyla kurulan bu örgütte çalışırken bir yandan da Said Halim Paşa’nın “İslamlaşmak” adlı eserini Fransızcadan Türkçeye çevirdi.

Bu dönemde Anadolu toprakları işgale uğramış; Türk halkı Kurtuluş Savaşı ‘nı başlatarak direnişe geçmişti. Bu harekete katılmak isteyen Âkif, Balıkesir’e giderek 6 Şubat 1920 günü Zağnos Paşa Camii’nde çok heyecanlı bir hutbe verdi. Halkın beklenmedik ilgisi karşısında daha birçok yerde hutbe verdi, konuşmalar yaptı ve İstanbul’a döndü. Bu arada Sebilürreşad idarehanesi, Millî Mücadele’ye katılmak için Anadolu’ya geçmiş olanlarla İstanbul’daki yakınlarının gizli haberleşme merkezi hâline gelmişti. Âkif, Kurtuluş Savaşı’nı desteklemesi nedeniyle 1920′de Dâr ül-Hikmet il-İslâmiye Cemiyeti’ndeki görevlerinden azledildi.

Mehmet Akif Ersoyun Millî Mücadele’ye katılması

İstanbul’da rahat hareket etme olanağı kalmayan Mehmet Âkif, görevinden azledilmeden az önce oğlu Emin’i yanına alarak Anadolu’ya geçti. Sebil’ür-Reşad’ı Ankara’da çıkarması için Mustafa Kemâl Paşa’dan davet gelmişti. TBMM’nin açılışının ertesi günü olan 24 Nisan 1920 günü Ankara’ya vardı. Millî mücadeleye şair, hatip, seyyah, gazeteci, siyasetçi olarak katıldı. Ankara’ya varışından bir süre sonra ailesini de yanına aldırdı.

Ankara’ya geldiği günlerde, Mustafa Kemâl Paşa Konya vali vekiline telgraf göndererek Âkif’in Burdur milletvekili seçilmesini sağlamasını istemişti. Haziran ayında Burdur’dan, Temmuz ayında ise Biga’dan mebus seçildiği haberi meclise ulaştı. Âkif, Burdur mebusluğunu tercih etti. Böylece 1920-23 yılları arasında vekil olarak I. TBMM’de yer aldı.

Ankara’ya varır varmaz ona verilen ilk görev, Konya Ayaklanması’nı önlemek için halka öğütler vermek üzere Konya’ya gitmekti, büyük gayretine rağmen Konya’da kesin bir sonuca ulaşamadı ve Kastamonu’ya geçti. Halkı düşmana direnişe teşvik için 1920 yılının Kasım ayında Kastamonu’daki Nasrullah Camisi’nde verdiği ateşli vaaz, Diyarbakır’da basıldı ve tüm vilayetlere ve cephelere dağıtıldı.

Âkif, Anadolu’ya geçerken Eşref Edip’e de arkasından gelmesini söylemişti. Eşref Edip, Sebil’ür-Reşad Dergisi’nin klişesini de alıp İstanbul’dan ayrıldı. Son olarak 6 Mayıs 1921 günü derginin 463. sayısını yayımlamışlardı. Âkif derginin 464-466. sayılarını Eşref Ediple beraber Kastamonu’da yayımladı, 464. sayı o kadar ilgi gördü ki birkaç kere basılıp Anadolu’ya ve askere dağıtıldı. 467. sayıdan itibaren yayıma Ankara’da devam ettiler. Derginin etkisi o kadar büyüktü ki, yaydığı yoğun duyguların hâkimiyetindeki Türk halkları etkilenmesinden korkan Rusya, gazetenin ülkeye girişini yasakladı.

1921′de Ankara’da Taceddin Dergahı’na yerleşen Mehmet Âkif, Burdur milletvekili olarak meclisteki görevine devam etmekteydi. O dönemde Yunanlıların Ankara’ya ilerleyişi karşısında meclisi Kayseri’ye taşımak için hazırlık vardı. Bunun bir dağılmaya yol açacağını düşünen Mehmet Âkif, Ankara’da kalınmasını, Sakarya’da yeni bir savunma hattı kurulmasını önerdi; teklifi tartışılıp kabul edildi.

Mehmet Akif Ersoyun Mısır yılları ve Kur’an tefsiri

İstiklâl Madalyası ile ödüllendirilen Mehmet Âkif, 1923 yılında Ankara’dan İstanbul’a döndü. Abbas Halim Paşa’nın daveti üzerine kışı geçirmek için Mısır’a gitti. Gitmeden önce Kur’an’ı Türkçeye tercüme etmek için Diyanet İşleri ile anlaşma imzaladı. Kendisine teklif edilen bu görevi başlangıçta reddetmişti çünkü kendi eserlerini yazmak, milli mücadele destanını yaratmak istiyordu ancak bu çeviriyi yapabilecek tek adam olarak görüldüğünden kabul etmesi için çok yoğun ısrar vardı ve kabul etmek zorunda kaldı. Bir kaç sene yazları İstanbul’da, kışları Mısır’da geçirdi. (Türkiye’de gerçekleşen devrimleri kendi inançlarına ve ülküsüne aykırı gördüğü söylentileri vardır.) 1926 kışından sonra Mısır’dan dönmedi. Kahire yakınlarındaki Hilvan’a yerleşti. Burada adeta inzivaya çekilerek Kur’an tercümesi üzerinde çalışmayı sürdürdü ancak 6-7 sene üzerinde çalıştıktan sonra sonuçtan memnun kalmadı ve bu sorumluluktan kurtulmak istedi. Sonunda 1932’de mukaveleyi fesh etti. Diyanet İşleri Başkanlığı hem tercüme hem yorumlama işini Elmalılı Hamdi Efendi’ye verdi. Âkif, kendi yazdıklarını dostu Yozgatlı İhsan’a teslim etti ve ölür de gelmezse yakmasını nasihat etti. Türkçe ibadet projesinde kullanılacağından endişe ettiği için tercümeyi teslim etmediği iddiası da vardır.

Mehmet Âkif, Mısır yıllarında Kuran çevirisinin yanı sıra Türkçe dersleri vermekle meşgul olmuştu. Kahire’deki “Câmi-ül Mısriyye” adlı üniversitede Türk Dili ve Edebiyatı dersleri verdi (1925-1936).

Mehmet Akif Ersoyun Yurda dönüşü ve ölümü

Siroz hastalığına tutulunca hava değişikliği iyi gelir düşüncesiyle önce Lübnan’a, sonra Antakya’ya gitti fakat Mısır’a hasta olarak döndü. 17 Haziran 1936’da tedavi için İstanbul’a döndü. Yurda döndüğünde, Mustafa Kemâl Atatürk için şu sözleri söyledi: “Mısır’da 11 yıl kaldım. Fakat 11 saat daha kalsaydım artık çıldırırdım. Sana hâlisane bir fikrimi söyleyeyim mi: İnsanlık da Türkiye’de, Müslümanlık da Türkiye’de, hürriyetçilik de Türkiye’de. Eğer varsa, Allah benim ömrümden alıp Mustafa Kemâl’e versin!” 27 Aralık 1936 tarihinde İstanbul’da, Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı’nda hayatını kaybetti. Edirnekapı Mezarlığı’na gömüldü. Cenazesine resmi bir katılım olmadı ancak büyük bir üniversiteli genç topluluk katıldı. Mezarı iki yıl sonra, üniversiteli gençler tarafından yaptırıldı; 1960’ta yol inşaatı nedeniyle kabri Edirnekapı Şehitliği’ne nakledildi. Mezarlıkta Süleyman Nazif ve arkadaşı Ahmet Naim Bey’in arasında yatmaktadır.

Mehmet Akif Ersoyun Edebî Hayatı

Mehmet Âkif, şiir yazmaya Baytar Mektebi’nde öğrenci olduğu yıllarda başladı. Yayımlanan ilk şiiri Kur’an’a Hitap başlığını taşır. 1908′den itibaren aruz ölçüsü kullanarak manzum hikâyeler yazdı. Hikâyelerinde halkın dert ve sıkıntılarını anlattı. Balkan Savaşı yıllarından itibaren destansı şiirler yazmaya başladı. İlk büyük destanı, “Çanakkale Şehitleri’ne“ başlıklı şiiridir. İkinci büyük destanı ise Bursa’nın fethi üzerine yazdığı “Bülbül“ adlı şiiridir. Üçüncü olarak da İstiklal Marşı’nı yazarak İstiklal Savaşı’nı anlatmıştır. “Sanat sanat içindir” görüşüne karşı çıkan Mehmet Âkif, dinî yönü ağırlıkta bir edebiyat tarzı benimsemişti. Edebiyat dili olarak Millî Edebiyat akımına karşı çıktı ve edebiyatta batılılaşma konusunda Tevfik Fikret ile çatışmıştır.

Mehmet Akif Ersoyun Manzum eserleri

Şairin Safahat adı altında toplanan şiirleri 7 kitaptan oluşmuştur. Şair, İstiklal Marşı’nı Safahat’a koymamıştır. Nedenini ise şöyle açıklar: “Çünkü ben onu milletimin kalbine gömdüm”.

Kitap: Safahat (1911) – 44 manzume içerir. Siyasal olaylar, mistik duygular, dünyevi görevlerden bahsedilir.
Kitap: Süleymaniye Kürsüsünde (1912) – Süleymaniye Camisi’ne giden iki kişinin söyleşileri ile başlar, kürsüde Seyyah Abdürreşit İbrahim’in konuşturulduğu uzun bir bölümle devam eder.
Kitap: Hakkın Sesleri (1913) – Topluma İslami mesajı yaymaya çalışan on manzumedir. Ateizme, ırkçılığa, umutsuzluğa çatılmaktadır.
Kitap: Fatih Kürsüsünde (1914) – Fatih Camisi’ne giden iki kişinin söyleşileri ile başlar, vaizin uzun konuşması ile devam eder. Tembellik, irtica (gericilik), batı taklitçiliği eleştirilir.
Kitap: Hatıralar (1917) – Âkif’in gezdiği yerdeki izlenimleri ve toplumsal felaketler karşısında Allah’a yakarışını içerir.
Kitap: Asım (1924) – Hocazade ile Köse İmam arasındaki konuşmalar şeklinde tasarlanmış tek parça eserdir. Eğitim-öğretim, ırkçılık, savaş vurgunculuğu, batıcılık, gibi pek çok onudan bahseder.
Kitap: Gölgeler (1933) – 1918-1933 arasında yazılmış 41 adet manzumeyi içerir. Herbiri, yazıldıkları dönemin izlerini taşır. Üç tanesi ayet yorumu şeklindedir.
Kitap: Safahat (Toplu Basım) (ilki 1943) – 6 Safahatı’ı bir araya getirir. 1943′teki toplu basımıının sonuna Âkif’in hayattayken basılmamış şiirlerini içeren Damadı Ömer Rıza Doğrul tarafından bir araya getirilmiş 16 manzumeden ibaret Son Safahat başlıklı bölüm eklenmiştir.
Ahiret yolu
Atiyi karanlık görerek azmi bırakmak
Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize?
Azmine sarıl
Bayram
Bir gece
Birlik
Birlik bağı
Bülbül
Canan yurdu
Cenk marşı
Çanakkale Şehitlerine
Durmayalım
Edirne
Eser
Fatih camii
Fatih kürsüsünde seçmeler
Gitme Ey yolcu
Gönülle başbaşa
Hasta
İstiklal Marşı
« Son Düzenleme: Ocak 25, 2011, 07:38:13 ÖS Gönderen : spawn5 »
Yanıtla #4
« : Ocak 25, 2011, 07:40:00 ÖS »
Avatar Yok

MahzaŞermi
*
Üye No : 12798
Nerden : Kayseri
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 769
Mesaj Sayısı : 5 618
Karizma = 15653


Sağol Gökhan yardımcı oldun Gülmek :)
Yanıtla #5
« : Ocak 25, 2011, 07:46:14 ÖS »
Avatar Yok

spawn5
*
Üye No : 60739
Nerden : İstanbul
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 51
Mesaj Sayısı : 490
Karizma = 2136


lafı olmaz... :=))))
Yanıtla #6
« : Ocak 25, 2011, 07:46:54 ÖS »
Avatar Yok

MahzaŞermi
*
Üye No : 12798
Nerden : Kayseri
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 769
Mesaj Sayısı : 5 618
Karizma = 15653


ama kompozisyon olması gerek Şaşkınım.
Yanıtla #7
« : Ocak 25, 2011, 07:48:23 ÖS »
Avatar Yok

spawn5
*
Üye No : 60739
Nerden : İstanbul
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 51
Mesaj Sayısı : 490
Karizma = 2136


ee onuda çıktı alarak çıkartıcaksın bi zahmet  Gülmek :))))
Yanıtla #8
« : Ocak 25, 2011, 07:49:11 ÖS »
Avatar Yok

MahzaŞermi
*
Üye No : 12798
Nerden : Kayseri
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 769
Mesaj Sayısı : 5 618
Karizma = 15653


hayır öyle değil 1. olmuş kompozisyonlar =)
Yanıtla #9
« : Ocak 25, 2011, 07:52:35 ÖS »
Avatar Yok

spawn5
*
Üye No : 60739
Nerden : İstanbul
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 51
Mesaj Sayısı : 490
Karizma = 2136


anlamadım Zuhahaha
Sayfa 1 2
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Mehmet Akif Ersoy « 1 2 »
Edebiyat
ebru_cq 12 3938 Son Mesaj Nisan 18, 2010, 10:37:32 ÖS
Gönderen : Hephaestus
Mehmet Akif Ersoy « 1 2 »
Bilim - Teknoloji ve Bilim Adamları
FeMoX 10 3001 Son Mesaj Mayıs 15, 2008, 04:45:11 ÖS
Gönderen : BbuSHhHeE
Mehmet Akif Ersoy Müze Evi
Turizm, Gezi, Seyahat ve Tatil
Asortik Hatun 3 1331 Son Mesaj Temmuz 24, 2009, 12:27:36 ÖÖ
Gönderen : labonde
Mehmet Akif Ersoy
Tarih
x[BLack RoSe]x 2 1089 Son Mesaj Ağustos 22, 2009, 10:34:29 ÖS
Gönderen : -LoSS AnGeL-
Mehmet Akif Ersoy - Atiyi Karanlık Görerek Azmi Bırakmak
Şiir Köşesi
imge34 1 829 Son Mesaj Temmuz 21, 2014, 04:50:57 ÖÖ
Gönderen : zeyakay


Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular