 |
|
|
Küresel sermayenin hem ana hem de baba vatanı ABD, bu günlerde yaklaşan "recession" dan, yani en hafif tabirle "durgunluk" tan paçayı kurtarmanın çarelerini arıyor. Daha şimdiden "Dow Jones" son 11 ayın en düşük seviyesine geriledi. Piyasada nakit sıkıntısı baş gösterdi. ABD'li yatırımcı da politikacı da panik halinde kurtuluş yolu arıyor.
ABD Merkez Bankası, Ağustos Ayında yüzde 5.5 olan faiz oranını yüzde 3'ün de altına çekti. Bankaların batmış mortage kredilerini satın aldı. Kongre Bush'a 168 milyar dolar kaynak verdi. Bush bu kaynakla vergi mükelleflerine, harcamaları için para dağıtacak. Bu kaynağın iki yıl için ABD devletine maliyeti 204 milyar dolardır. Bütün bu çabalar, tüketim harcamalarını artırmak içindir.
ABD'de toplam talep düşüyor. Tüketim harcamaları azalıyor. Buna rağmen başta tarım ürünleri olmak üzere, petrol dışında aklınıza ne gelirse, fiyatları artıyor. Enflasyon kontrol edilemez bir hızla büyüyor. Faiz indirimi, 168 milyar Doların dağıtılacağı haberi falan, enflasyona vız geliyor.
Bu gelişmeler, yerel yönetimlerin bütçelerini allak bullak etti. Daha şimdiden 17 eyalette toplam 31.5 milyar Dolar ek bütçe ihtiyacı doğdu. Toplam 35 eyalet, yol, köprü, havaalanı vb yatırımları ihale ettikleri yerel müteahhitlere para ödeyemez duruma geldiler.
Ocak Ayı içinde ABD'li işverenler 17.000 işi ortadan kaldırdılar. Yani, işyerlerinde eskiden var olan 17.000 iş pozisyonu artık yok. Bu gelişme kaç kişiyi işsiz bıraktı bilinmez.
Benzer şekilde 2001 yılından bu yana 365.000 iş de ortadan kalktı. Yani ABD'de büyümenin sürdürüldüğü yıllarda, işgücü piyasası daralmaya devam etti.
80'li yıllarda, ABD'de yayınlana bir dergide "Finans sermayesinin ekonomiyi bir lokomotif gibi peşine taktığını, ve son hızla uçuruma doğru yol aldığını" anlatan bir yazı okuduğumu hatırlıyorum. Ne yazık ki arşivimde bu yazı yok.
Gerçekte de küresel liberalizmin başına gelen budur. Bir yandan, para kendi çevresinde dolanarak üretim dışı kar elde ederken, yatırımcılar, üretimden vazgeçip finans piyasalarında para kazanmaya yöneldiler. Bunun sonucu iki şey oldu: Birincisi, dünyanın toplam üretimi azaldı. Ticaret hacminde daralmalar oldu. İkincisi, üretimden vazgeçilmesi sonucu, hem işsizlik alabildiğine arttı, hem de gelir dağılımı alabildiğine bozuldu. Tüketici kitlesinin gelirleri düşerken toplam tüketim harcamaları da ister istemez azaldı.
Bu durum küresel liberalizmin elinde tuttuğu iki ucu "pis" bir sopaydı. Küresel sermaye karına kar katarken, gerçek geliri, yani artı değeri yaratan "emek" sektörünü de ortadan kaldırıyordu. Bir başka deyişle, altın yumurtlayan kazını yatırıp kesiyordu.
Dünyada, altın yumurtlayan kazların sayısı azalınca da olan oldu.
Bir yandan talep düşerken, diğer yandan fiyat artışlarının önüne geçilemez oldu.
Bugün ABD, vergi mükellefinin cebine harcasın diye harçlık koyarak günü kurtarmaya çalışıyor.
Oysa çözüm, tüketiciye geçici süreler için kaynak aktarmaktan değil, onlara sürekli gelir kaynağı yaratmaktan geçer. Bu da üretim, üretim ve yine üretimle olur. Bunu yapmak için de artık zaman çok geçtir.
Bu koşullarda, küresel liberalizmin ABD'de pabucunu bağlayamayacağı anlaşılıyor.
En azından, küresel kriz dünyayı kasıp kavurmadan önce…
|