0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 31  (Okunma Sayısı: 959 Kere Okundu.)
« : Ekim 31, 2008, 10:29:07 ÖÖ »
Avatar Yok

Asortik Hatun
*
Üye No : 3762
Nerden : İzmir
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 13388
Mesaj Sayısı : 22 841
Karizma = 58066


050-KAF SURESİ

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM


[050.001] Kâf. 'Şerefli üstün' Kur'an'a andolsun.
[050.002] Hayır, onlara kendilerinden bir uyarıcı-korkutucunun gelmesine şaştılar da, o kâfirler: «Bu şaşılacak bir şey» dediler.
[050.003] «Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı (yeniden diriltilecekmişiz) ? Bu uzak bir dönüş (iddiasıdır) .»
[050.004] Doğrusu biz, yerin onlardan ne eksilttiğini bilmişizdir. Katımızda (bütün bunları) saklayıp-koruyan bir kitap vardır.
[050.005] Hayır, hak kendilerine gelince yalanladılar. Şimdi onlar, derin bir sarsıntı içinde bulunuyorlar.
[050.006] Üzerlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Biz, onu nasıl bina ettik ve onu nasıl süsledik? Onun hiç bir çatlağı yok.
[050.007] Yeri de (nasıl) döşeyip-yaydık? Onda sarsılmaz dağlar bıraktık ve onda 'göz alıcı ve iç açıcı' her çiftten (nice bitkiler) bitirdik.
[050.008] (Bunlar,) 'İçten Allah'a yönelen' her kul için 'hikmetle bakan bir iç göz' ve bir zikirdir.
[050.009] Ve gökten mübarek (bereket ve rahmet yüklü) su indirdik; böylece onunla bahçeler ve biçilecek taneler bitirdik,
[050.010] Ve birbiri üstünde dizilmiş tomurcuk yüklü yüksek hurma ağaçları da.
[050.011] Kullara rızık olmak üzere. Ve onunla (o suyla) ölü bir şehri dirilttik. İşte (ölümden sonra) dirilip-çıkarılma da böyledir.
[050.012] Onlardan önce Nuh kavmi, Ress halkı ve Semud (kavmi) de yalanladı.
[050.013] Ad, Firavun ve Lût'un kardeşleri,
[050.014] Eyke'liler ve Tübba kavmi de yalanladı. Bunların hepsi (kendilerine gönderilen) peygamberleri yalanladılar. Bu yüzden tehdidim (azabım) (onlara) hak oldu.
[050.015] Ya, biz ilk yaratılışta güçsüz mü düştük? Hayır, onlar 'karmaşık bir kuşku' içindedirler.
[050.016] Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız.
[050.017] Onun sağında ve solunda oturan 'iki tesbit edici ve yazıcı' tesbit edip yazarlarken,
[050.018] O, söz olarak (herhangi bir şey) söylemeyiversin, mutlaka yanında hazır bir gözetleyici vardır.
[050.019] O ölüm sarhoşluğu, bir gerçek olarak gelip de, (insana) «İşte bu, senin yan çizip-kaçmakta olduğun şeydir» (denildiği zaman da) .
[050.020] Sur'a da üfürülmüştür. İşte bu, tehdidin (gerçekleştiği) gündür.
[050.021] (Artık) Her bir nefis, yanında bir sürücü ve bir şahid ile gelmiştir.
[050.022] «Andolsun, sen bundan bir gaflet içindeydin; işte biz de senin üzerindeki örtüyü açıp-kaldırdık. Artık bugün görüş-gücün oldukça keskindir.»
[050.023] Onun yakını olan (ve yanından ayrılmayan melek) dedi ki: «İşte bu, yanımda hazır durumda olan şey.»
[050.024] (Allah şöyle buyurur) Cehenneme atın son derece inatçı olan her nankör (kâfir) ü
[050.025] Hayra engel olan saldırgan şüpheciyi;
[050.026] Ki o, Allah'la beraber başka bir ilah edinmişti. Artık ikiniz, onu en şiddetli olan azabın içine atın.
[050.027] Onun yakın-dostu (saptırıcı) dedi ki: «Rabbimiz, ben onu kışkırtıp-azdırdım. Ancak kendisi (haktan) uzak bir sapıklık içindeydi.»
[050.028] (Allah buyurur «Benim huzurumda çekişip-durmayın. Ben size daha önce 'kesin bir uyarı' göndermiştim.»
[050.029] «Huzurumda söz değişikliğe uğratılmaz ve ben kullara zulmedici değilim.»
[050.030] O gün cehenneme diyeceğiz: «Doldun mu?» O da: «Daha fazlası var mı?» diyecek.
[050.031] Cennet de, muttakiler için, uzakta değildir, (o gün) yakınlaştırılmıştır.
[050.032] Bu, size vadolunandır; (gönülden Allah'a) yönelip-dönen, (İslâm'ın hükümlerini) koruyan.
[050.033] Görmediği halde Rahman'a karşı 'içi titreyerek korku duyan ve 'içten Allah'a yönelmiş' bir kalb ile gelen içindir.
[050.034] «Ona 'esenlik ve barış (selam) la' girin. Bu, ebedilik günüdür.»
[050.035] Orda diledikleri her şey onlarındır; katımızda daha fazlası da var.
[050.036] Biz bunlardan önce nice kuşakları yıkıma uğrattık ki onlar, zorbaca yakalamak (yakıp-yıkmak, baskı ve şiddetle yönetmek, sindirmek) bakımından kendilerinden daha üstündüler; şehirlerde (yerin üstünü altına getirip, sayısız kazı, inşaat ve araştırmalarla her yanı) delik-deşik etmişlerdi. (Ama) kaçacak bir yer var mı?
[050.037] Hiç şüphesiz, bunda, kalbi olan ya da bir şahid olarak kulak veren kimse için elbette bir öğüt (zikir) vardır.
[050.038] Andolsun, biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık; bize hiç bir yorgunluk da dokunmadı.
[050.039] Öyleyse sen, onların dediklerine karşılık sabret ve Rabbini güneşin doğuşundan önce ve batışından önce hamd ile tesbih et.
[050.040] Gecenin bir bölümünde ve secdelerin arkasında da O'nu tesbih et.
[050.041] Çağırıcının, yakın bir yerden çağrıda bulunacağı güne kulak ver;
[050.042] O gün, o çığlığı bir gerçek (hak) olarak işitirler. İşte bu, (dirilip kabirlerden) çıkış günüdür.
[050.043] Gerçek şu ki, dirilten ve öldüren biziz, biz. Ve dönüş de bizedir.
[050.044] O gün yer, onlardan çatlayıp-ayrılır da (onlar,) hızla koşarlar. İşte bu, bize göre oldukça-kolay olan bir haşir (sizi bir arada toplama) dır.
[050.045] Biz onların neler söylemekte olduklarını daha iyi biliriz ve sen onların üzerinde bir zorba da değilsin; şu halde, benim kesin tehdidimden korkanlara Kur'an ile öğüt ver.
051-ZARİYAT SURESİ

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM


[051.001] Tozu dumana katıp savuran (rüzgâr) lara.
[051.002] Derken, ağır yük taşıyan (bulut) lara.
[051.003] Sonra kolaylıkla akıp gidenlere,
[051.004] Sonra iş(ler) i taksim edenlere andolsun.
[051.005] Size va'dedilmekte olan, hiç tartışmasız doğrudur.
[051.006] Şüphesiz (din) hesap ve ceza da mutlaka gerçekleşecektir.
[051.007] 'Özen içinde yollar ve yörüngelerle donatılmış' göğe andolsun;
[051.008] Siz, gerçekten birbirini tutmaz bir söz (çelişkili ve aykırı görüşler) içindesiniz.
[051.009] Ondan çevrilen çevrilir,
[051.010] Kahrolsun, o 'zan ve tahminle yalan söyleyenler';
[051.011] Ki onlar, 'bilgisizliğin kuşatması' içinde habersizdirler.
[051.012] «Hesap ve ceza (din) günü ne zaman?» diye sorarlar.
[051.013] O gün onlar, ateşin üstünde tutulup-eritilecekler.
[051.014] «Tadın fitnenizi. Bu, sizin pek acele isteyip durduğunuz şeydir.»
[051.015] Şüphesiz muttaki olanlar, cennetlerde ve pınarlardadırlar;
[051.016] Rablerinin kendilerine verdiğini alanlar olarak. Çünkü onlar, bundan önce ihsanda (güzel davranışta) bulunanlardı.
[051.017] Gece-boyunca da pek az uyurlardı.
[051.018] Onlar, seher vakitlerinde istiğfar ederlerdi.
[051.019] Onların mallarında dilenip-isteyen (ve iffetinden dolayı istemeyip de) yoksul olan için de bir hak vardı.
[051.020] Yeryüzünde kesin bir bilgiyle inanacak olanlar için ayetler vardır.
[051.021] Ve kendi nefislerinizde de. Yine de görmüyor musunuz?
[051.022] Gökte rızkınız vardır ve size va'dolunmakta olan da.
[051.023] İşte, göğün ve yerin Rabbine andolsun ki, hiç tartışmasız, o (size va'dedilen) sizin (kendi aranızda) konuştuklarınız kadar, kuşkusu olmayan kesin bir gerçektir.
[051.024] (Ey Nebi!) Sana İbrahim'in ağırlanan konuklarının haberi geldi mi?
[051.025] Hani, onun yanına girdiklerinde: «Selam» demişlerdi. O da: «Selam» demişti. «(Haklarında bilgim olmayan) Yabancı bir topluluk.»
[051.026] Hemen (onlara) sezdirmeden ailesine gidip, çok geçmeden semiz bir buzağı ile (geri) geldi.
[051.027] Derken onlara yaklaştırıp (önlerine sürdü) ; «Yemez misiniz?» dedi.
[051.028] (Onlar yemeyince) Bunun üzerine onlardan içine bir tür korku düştü. «Korkma» dediler ve ona bilgin bir erkek çocuk müjdesini verdiler.
[051.029] Böylece karısı çığlıklar kopararak geldi ve yüzüne vurarak: «Kısır, yaşlı bir kadın (mı doğum yapacakmış) ? dedi.
[051.030] Dediler ki: «Öyle. (Bunu) Senin Rabbin buyurdu. Çünkü O, hüküm ve hikmet sahibi olandır, bilendir.»
[051.031] (İbrahim) Dedi ki: «Şu halde sizin asıl isteğiniz nedir, ey elçiler?»
[051.032] Dediler ki: «Gerçek şu ki biz, suçlu-günahkâr bir kavme gönderildik.»
[051.033] «Üzerlerine çamurdan (iyice sertleşip kaskatı kesilmiş) taşlar yağdırmak için.»
[051.034] «(Ki bu taşların her biri,) Rabbinin katında ölçüyü taşıranlar için (herkese ayrı ayrı) işaretlenmiştir.»
[051.035] Bu arada, mü'minlerden orda kim varsa çıkardık.
[051.036] Ne var ki, orda müslümanlardan olan bir evden başkasını da bulmadık.
[051.037] Ve orada, acıklı bir azabdan korkanlar için bir ayet bıraktık.
[051.038] Musa (olayın) da da (düşündürücü ayetler vardır) . Hani biz onu açık bir delille Firavun'a göndermiştik;
[051.039] Fakat o, 'bütün kişisel ve askeri gücüyle' yüz çevirdi ve: «(Bu,) Ya bir büyücü veya bir delidir» dedi.
[051.040] Bunun üzerine, biz onu ve ordularını yakalayıp denize attık; (ki o,) 'kınanacak işler yapıp-durmaktaydı'.
[051.041] Ad (kavmin) de de (ayetler vardır) . Hani onların üzerine de köklerini kesen (akîm) bir rüzgâr gönderdik.
[051.042] Üzerinden geçtiği her şeyi (olduğu gibi) bırakmıyor, mutlaka onu çürütüp-kül gibi dağıtıyordu.
[051.043] Semud (kavmin) de de (ayetler vardır) . Hani onlara: «Belli bir süreye kadar metalanıp-yararlanın» denmişti.
[051.044] Ancak Rablerinin emrine baş kaldırdılar; böylece bakıp-dururlarken, onları yıldırım çarpıp-yakaladı.
[051.045] Artık ne ayağa kalkmaya güç yetirebildiler, ne de yardım bulabildiler.
[051.046] Bundan önce Nuh kavmini de (yıkıma uğrattık) . Çünkü onlar, fasık olan bir kavim idi.
[051.047] Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz biz, (onu) genişletici olanlarız.
[051.048] Yeri de biz döşeyip-yaydık; ne güzel döşeyici olanlar(ız) .
[051.049] Ve biz, her şeyi iki çift yarattık. Umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz.
[051.050] Öyleyse, Allah'a doğru (yönelip, şirkten ve bozulmalardan) kaçın. Gerçekten ben sizi, O'ndan yana açıkça uyarıp-korkutmakta olanım.
[051.051] Allah ile beraber başka bir ilah(ı ortak) kılmayın. Gerçekten ben sizi, O'ndan yana açıkça uyarıp-korkutmakta olanım.
[051.052] İşte böyle; onlardan öncekiler de herhangi bir peygamber gelmeyiversin, mutlaka onlar da: «Büyücü veya cinlenmiş» demişlerdir.
[051.053] Onlar bunu (tarih boyunca) birbirlerine vasiyet mi ettiler? Hayır; onlar, 'azgın ve taşkın (tağiy) ' bir kavimdirler.
[051.054] Öyleyse sen, onlardan yüz çevir; artık sen, kınanacak değilsin.
[051.055] Sen öğüt verip-hatırlat; çünkü gerçekten öğütle-hatırlatma, mü'minlere yarar sağlar.
[051.056] Ben, cinleri de, insanları da, yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım.
[051.057] Ben, onlardan bir rızık istemiyorum ve ben, onların beni doyurup-beslemelerini de istemiyorum.
[051.058] Hiç şüphesiz, rızık veren, O, metin kuvvet sahibi olan Allah'tır.
[051.059] Artık gerçekten, zulmedenler için, (geçmişteki) arkadaşlarının günahlarına benzer bir günah vardır. Şu halde acele etmesinler.
[051.060] Kendilerine va'dedilen o (azab) günlerinden dolayı vay o küfretmekte olanlara.
052-TUR SURESİ

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM


[052.001] Tûr'a andolsun,
[052.002] Satır (satır) dizili kitaba,
[052.003] Yayılmış ince deri üzerine;
[052.004] Ma'mur eve,
[052.005] Yükseltilmiş tavana,
[052.006] Kabarıp, tutuşan denize,
[052.007] Şüphesiz senin Rabbinin azabı kesin olarak gerçekleşecek olandır;
[052.008] Onu uzaklaştırıp-engel olacak yoktur.
[052.009] O gün gök, sarsılıp çalkalanır.
[052.010] Ve dağlar bir yürüyüş(le yerlerinden oynayıp) yürür.
[052.011] İşte o gün, yalanlayanların vay haline.
[052.012] Ki onlar, 'daldıkları saçma bir uğraşı' içinde oynayıp-oyalananlardır.
[052.013] Cehennem ateşine, 'küçültücü bir sürüklenme ile' sürüklenecekleri gün;
[052.014] (Onlara şöyle denir «İşte sizin yalanlamakta olduğunuz ateş budur.»
[052.015] «Bu da bir büyü mü, yoksa siz mi görmüyorsunuz.»
[052.016] «Girin ona; artık ister sabredip-dayanın, ister sabretmeyin. Sizin için birdir. Siz ancak, yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz.»
[052.017] Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nimet içindedirler;
[052.018] Rablerinin kendilerine verdikleriyle 'sevinçli ve mutludurlar.' Rableri, kendilerini 'çılgınca yanan cehennemin' azabından korumuştur.
[052.019] «Yapmakta olduklarınızdan dolayı afiyetle yiyin ve için.»
[052.020] Özenle dizilmiş tahtlar üzerinde yaslanıp-dayanmışlardır. Ve biz onları iri-ceylan gözlü hurilerle evlendirmişiz.
[052.021] İman edenler ve soyları da kendilerini imanda izleyenler (var ya) ; biz onların soylarını da kendilerine katıp-eklemişiz. Onların amellerinden hiç bir şeyi eksiltmedik. Her kişi, kendi kazanmakta olduğuna karşılık bir rehindir.
[052.022] Onlarla, istek duyup-arzuladıkları meyvelerden ve etten de bol bol verdik.
[052.023] Orada bir kadeh kapışır-çekişirler ki, onda, ne 'boş ve saçma bir söz', ne de bir günaha sokma yoktur.
[052.024] Kendileri için (görevlendirilmiş hizmetçi) civanlar, etrafında dönüp dolaşırlar; sanki (her biri) 'sedefte saklı inci gibi tertemiz, pırıl pırıl.'
[052.025] Kimi kimine dönüp sorarlar;
[052.026] Dediler ki: «Biz doğrusu daha önce, ailemiz (yakın akrabalarımız) içinde endişe edip-korkanlardık.»
[052.027] «Şimdi Allah, bize lütufta bulundu ve bizi, 'hücrelere kadar işleyen kavurucu' azabdan korudu.»
[052.028] «Hiç şüphesiz, biz bundan önce O'na dua (kulluk) ederdik. Gerçekten O, iyiliği bol, esirgemesi çok olanın ta kendisidir.»
[052.029] Şu halde sen, öğüt verip-hatırlat; çünkü sen, Rabbinin nimetiyle ne bir kâhinsin, ne de bir mecnun.
[052.030] Yoksa onlar: «Bir şairdir, biz ona zamanın felâketlerini gözlüyoruz» mu diyorlar?
[052.031] De ki: «Siz gözetleyip-durun; çünkü ben de sizinle birlikte gözetleyenlerdenim.»
[052.032] Yoksa bunu kendilerine saçma-akılları mı emretmektedir? Yoksa kendileri azgın bir kavim midir?
[052.033] Yoksa: «Onu kendisi uydurup-söyledi» mi diyorlar? Hayır, onlar iman etmiyorlar.
[052.034] Şu halde, eğer doğru sözlüler iseler, onun benzeri bir söz getirsinler.
[052.035] Yoksa onlar, hiç bir şey olmaksızın mı yaratıldılar? Yoksa yaratıcılar kendileri mi?
[052.036] Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır; onlar, kesin bir bilgiyle inanmıyorlar.
[052.037] Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa üstün güç (her şeyin denetim ve yönetim) sahipleri kendileri midir?
[052.038] Yoksa onların bir merdivenleri mi var (ki) onunla (yükselip en yüce makamda konuşulanları) dinliyorlar? Öyleyse, dinleyenleri açık bir delil getirsin.
[052.039] Yoksa kızlar O'nundur da erkek-çocuklar sizin mi?
[052.040] Yoksa sen onlardan bir ücret mi istiyorsun ki, haksız bir borçtan dolayı onlar, ağır bir yük altındadırlar?
[052.041] Yoksa gayb (bilgisi) onların katında mıdır, böylece onlar yazıp duruyorlar?
[052.042] Yoksa hileli-bir düzen mi kurmak istiyorlar? Fakat o küfretmekte olanlar, kendileri hileli-düzene düşecek olanlardır.
[052.043] Yoksa onların, Allah'ın dışında başka bir ilahları mı var? Allah, onların şirk koşmakta olduklarından yücedir.
[052.044] Eğer gökten bir parçanın düşmekte olduğunu görseler bile. «Üst üste katlanıp-yığılmış bir buluttur.» derler.
[052.045] Öyleyse sen onları kendisinde (en dayanılmaz azabla) çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak.
[052.046] O gün, ne hileli-düzenleri kendilerine herhangi bir şeyle yarar sağlayacak, ne de kendileri yardım görecekler.
[052.047] Hiç şüphe yok, zulmetmekte olanlara, bundan önce de bir azab vardır; ancak onların çoğu bilmiyorlar.
[052.048] Artık sen, Rabbinin hükmüne sabret; çünkü gerçekten sen, bizim gözlerimizin önündesin. Ve her kalkışında da Rabbini hamd ile tesbih et,
[052.049] Gecenin bir bölümünde ve yıldızların batışının ardında da O'nu tesbih et.

WeBCaNaVaRi'na Üye Olmadan Link'leri ve Kod'ları Göremezsiniz.
Link'leri Görebilmek İçin. Üye Ol. veya Giriş Yap.
Üyelerimizden Destek Bekliyoruz.
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 31
« Posted on: Nisan 16, 2024, 11:01:47 ÖS »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 31 e-book, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 31 programı, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 31 oyunları, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 31 e-kitap, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 31 download, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 31 hikayeleri, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 31 resimleri, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 31 haberleri, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 31 yükle, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 31 videosu, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 31 şarkı sözleri, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 31 msn, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 31 hileleri, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 31 scripti, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 31 filmi, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 31 ödevleri, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 31 yemek tarifleri, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 31 driverları, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 31 smf, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 31 gsm
Yanıtla #1
« : Aralık 25, 2008, 05:38:47 ÖS »

MaViSh
*
Üye No : 3490
Yaş : 32
Nerden : Rize
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 777
Mesaj Sayısı : 8 087
Karizma = 16200


teşekküler

Ne Ağlayacak Kadar Günahkarım...
Ne Göklere Çıkabilecek Kadar Masum...


Ne Geçmişte Yaşadıklarımdan Huzursuzum...
Ne Şu An Yaptıklarımdan Mutlu...


Sırlar İçinde Bir Dünyam Var Birde
Sen Varsın İçinde...


Ne Seni Kaybedecek Kadar Cesurum...
Ne De Seni Kazanacak Kadar Güçlü...
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  



Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular