0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 27  (Okunma Sayısı: 990 Kere Okundu.)
« : Ekim 31, 2008, 10:25:10 ÖÖ »
Avatar Yok

Asortik Hatun
*
Üye No : 3762
Nerden : İzmir
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 13388
Mesaj Sayısı : 22 841
Karizma = 58066


038-SAD SURESİ

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM


[038.001] Sâd, Zikir dolu Kur'an'a andolsun;
[038.002] Hayır; o küfredenler (boş) bir gurur ve bir parçalanma içindedirler.
[038.003] Biz kendilerinden önce, nice kuşakları yıkıma uğrattık da onlar feryad ettiler; ancak (artık) kurtulma zamanı değildi.
[038.004] İçlerinden kendilerine bir uyarıcı-korkutucunun gelmiş olmasına şaştılar. Kâfirler dedi ki: «Bu, yalan söyleyen bir büyücüdür.»
[038.005] «İlahları bir tek ilah mı yaptı? Doğrusu bu, şaşırtıcı bir şey.»
[038.006] Onlardan önde gelen bir grup: «Yürüyün, ilahlarınıza karşı (bağlılıkta) da kararlı olun; çünkü asıl istenen budur» diye çekip gitti.
[038.007] «Biz bunu diğer dinde işitmedik, bu, içi boş bir uydurmadan başkası değildir.»
[038.008] «Zikir (Kur'an), içimizden ona mı indirildi?» Hayır, onlar benim zikrimden bir kuşku içindedirler. Hayır, onlar henüz benim azabımı tatmamışlardır.
[038.009] Yoksa, güçlü ve üstün olan, karşılıksız bağışlayan Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır?
[038.010] Yoksa göklerin yerin ve bu ikisi arasında bulunanların mülkü onların mı? Öyleyse, sebepler içinde (bir imkân ve güç bularak göğe) yükselsinler.
[038.011] Onlar, burada, (çeşitli) fırkalardan olma bozguna uğratılmış bir ordu(durlar) .
[038.012] Onlardan önce de Nuh kavmi, Ad ve kazıklar sahibi Firavun da yalanlamıştı,
[038.013] Semud, Lût kavmi ile Eyke halkı da. İşte onlar da, (Allah'a karşı isyanda birleşen ve güç toplayan) fırkalar(dı) .
[038.014] Hepsi de peygamberleri yalanladılar, böylece azabla-sonuçlandırmam (onlara) hak oldu.
[038.015] Bunlar da, (geldiğinde) bir anlık gecikmesi bile olmayan bir tek çığlıktan başkasını gözetlemiyorlar.
[038.016] (Alaylı alaylı) Dediler ki: «Rabbimiz, hesap gününden önce (azabdan bize vadettiğin) payımızı çabuklaştırıver.»
[038.017] Onların söylemekte olduklarına karşı sabret ve bizim güç sahibi kulumuz Davud'u hatırla; çünkü o, (her tutum ve davranışında Allah'a) yönelip-dönen biriydi.
[038.018] Doğrusu biz dağlara boyun eğdirdik, akşam ve sabah onlar kendisiyle birlikte (Allah'ı) tesbih ederlerdi.
[038.019] Ve toplanıp gelen kuşları da. Hepsi de onunla (Allah'ı tesbih etmede uyum içinde) yönelip-dönmekte olanlar idi.
[038.020] Onun mülkünü güçlendirmiştik. Ona hikmet ve anlatım çarpıcılığını vermiştik.
[038.021] Sana o davacıların haberi geldi mi? Hani onlar mihraba (Davud'un bulunduğu yere girmek için) yüksek duvardan tırmanmışlardı.
[038.022] Davud (un yanın) 'a girdiklerinde, o, onlardan ürkmüştü; onlar dediler ki: «Korkma, iki davacıyız, birimiz diğerimize haksızlıkta bulundu. Şimdi sen aramızda hak ile hükmet, kararında zulme sapma ve bizi doğru yolun ortasına yöneltip-ilet.»
[038.023] «Bu benim kardeşimdir, doksan dokuz koyunu vardır, benimse bir tek koyunum var. Buna rağmen «Onu da benim payıma (koyunlarıma) kat» dedi ve bana konuşma (tarzın) da üstün geldi.»
[038.024] (Davud) Dedi ki: «Andolsun senin koyununu, kendi koyunlarına (katmak) istemekle sana zulmetmiştir. Doğrusu, (emek ve mali güçlerini) birleştirip katan (ortak) lardan çoğu, birbirlerine karşı tecavüz ederler; ancak iman edip de salih amellerde bulunanlar başka. Onlar da ne kadar azdır.» Davud, gerçekten bizim onu denemeden geçirdiğimizi sandı, böylece Rabbinden bağışlanma diledi ve rükû ederek yere kapandı ve (bize gönülden) yönelip-döndü.
[038.025] Böylece onu bağışladık. Şüphesiz onun bizim katımızda gerçekten bir yakınlığı ve varılacak güzel bir yeri vardır.
[038.026] «Ey Davud, gerçek şu ki, biz seni yeryüzünde bir halife kıldık. Öyleyse insanlar arasında hak ile hükmet, istek ve tutkulara (hevaya) uyma; sonra seni Allah'ın yolundan saptırır. Şüphesiz Allah'ın yolundan sapanlar, hesap gününü unutmalarından dolayı onlar için şiddetli bir azab vardır.»
[038.027] Biz gökyüzünü, yeryüzünü ve ikisi arasında bulunan şeyleri batıl olarak yaratmadık. Bu, küfredenlerin zannıdır. Ateşten (görecekleri azabtan) dolayı vay o küfretmekte olanlara.
[038.028] Yoksa biz, iman edip salih amellerde bulunanları yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar gibi (bir) mi tutacağız? Ya da muttakileri facirler gibi (bir) mi tutacağız?
[038.029] (Bu Kur'an,) Ayetlerini, iyiden iyiye düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.
[038.030] Biz Davud'a Süleyman'ı armağan ettik. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (daima Allah'a) yönelip-dönen biriydi.
[038.031] Hani ona akşama yakın, bir ayağını tırnağı üstüne diken, öbür üç ayağıyla toprağı kazıyan, yağız atlar sunulmuştu.
[038.032] O da demişti ki: «Gerçekten ben, mal (veya at) sevgisini Rabbimi zikretmekten dolayı tercih ettim.» Sonunda bu atlar (koştular ve toz) perdesinin arkasına saklandılar.
[038.033] «Onları bana geri getirin» (dedi) . Sonra da (onların) bacaklarını ve boyunlarını okşamaya başladı.
[038.034] Andolsun, biz Süleyman'ı denemeden geçirdik. Tahtının üstünde bir ceset bıraktık. Sonra (eski durumuna) döndü.
[038.035] «Rabbim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz sen, karşılıksız armağan edensin.»
[038.036] Böylece biz, rüzgârı onun buyruğu altına verdik. Onun emriyle dilediği yöne yumuşakça eserdi.
[038.037] Şeytanları da; her bina ustasını ve dalgıç olanı.
[038.038] Ve (kötülük yapmamaları için) sağlam kementlerle birbirine bağlanmış diğerlerini.
[038.039] «İşte bu, bizim vergimizdir. (Ey Süleyman) Artık sen de hesaba vurmaksızın, ver ya da tut.»
[038.040] Şüphesiz, onun bizim katımızda gerçekten bir yakınlığı ve varılacak güzel bir yeri vardır.
[038.041] Kulumuz Eyyub'u da hatırla. Hani o: «Herhalde şeytan, bana kahredici bir acı ve azab dokundurdu» diye Rabbine seslenmişti.
[038.042] «Ayağını depret. İşte yıkanacak ve içecek soğuk (su, diye vahyettik) .
[038.043] Katımızdan ona bir rahmet ve temiz akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere kendi ailesini ve onlarla birlikte bir benzerini de bağışladık.
[038.044] «Ve eline bir deste (sap) al, böylece onunla vur ve andını bozma.» Gerçekten, biz onu sabredici bulduk. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (daima Allah'a) yönelip-dönen biriydi.
[038.045] Güç ve basiret sahibi olan kullarımız İbrahim'i, İshak'ı ve Yakub'u da hatırla.
[038.046] Gerçekten biz onları, katıksızca (ahiretteki asıl) yurdu düşünüp-anan ihlas sahipleri kıldık.
[038.047] Ve gerçekten onlar, bizim katımızda seçkinlerden ve hayırlı olanlardandır.
[038.048] İsmail'i, Elyesa'ı ve Zülkifl'i de hatırla. Hepsi de hayırlı olanlardandır.
[038.049] Bu, bir zikr'dir. Şüphesiz muttakiler için, elbette varılacak güzel bir yer vardır.
[038.050] Adn cennetleri; kapılar onlara açılmıştır.
[038.051] İçinde yaslanıp-dayanmışlardır; orda birçok meyve ve şarap istemektedirler.
[038.052] Ve yanlarında da bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş yaşıt kadınlar vardır.
[038.053] İşte, hesap günü size va'dedilen budur.
[038.054] Hiç şüphesiz bu, bizim rızkımızdır, bitip tükenmesi de yok.
[038.055] Bu (böyle işte) ; gerçekten azgınlar için de muhakkak varılacak kötü bir yer vardır.
[038.056] Cehennem; onlar oraya girerler; ne kötü bir yataktır o.
[038.057] İşte bu; tatsınlar onu: Kaynar su ve irin.
[038.058] Ve onun şeklinden başka, çift çift (olan daha beter azablar) vardır.
[038.059] (Müşrik olan hakim güçlere «İşte bu(nlar) da sizinle birlikte (küfür ve zulümde) göğüs gerenlerdir. Onlara bir merhaba (bile) yok. Çünkü onlar ateşe gireceklerdir.» (denilir) .
[038.060] (Onlara uyanlar) Derler ki: «Hayır, sizler; asıl size merhaba yok. Bunu (azabı) siz bizim önümüze sürdünüz. Ne kötü bir durak.»
[038.061] Derler ki: «Rabbimiz, kim bunu bizim önümüze sürdüyse, onun ateşteki azabını kat kat arttır.»
[038.062] Ve derler ki: «Bize ne oluyor ki, kendilerini şerir (kötü) lerden saydığımız adamları göremiyoruz.»
[038.063] Biz onları bir alay konusu edinmiştik; yoksa gözler mi onlardan kaydı?»
[038.064] Bu, cehennem halkının birbiriyle çekişip-tartışması kesin olan bir gerçektir.
[038.065] De ki: «Ben, yalnızca bir uyarıcı-korkutucuyum. Ve bir olan, kahreden Allah'tan başka ilah da yoktur.»
[038.066] «Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir, üstün ve güçlü olan, bağışlayandır.»
[038.067] De ki: «Bu (Kur'an), büyük bir haberdir.»
[038.068] Sizler ise, ondan yüz çeviriyorsunuz.
[038.069] «Mele-i A'lâ (yüce topluluk) tartışıp dururken, benim hiç bir bilgim yoktur.»
[038.070] «Bana ancak, benim yalnızca apaçık bir uyarıcı korkutucuyum diye vahyolunmaktadır.»
[038.071] Hani Rabbin meleklere: «Gerçekten ben, çamurdan bir beşer yaratacağım» demişti.
[038.072] «Onu bir biçime sokup, ona ruhumdan üflediğim zaman da siz onun için hemen secdeye kapanın.»
[038.073] Meleklerin hepsi topluca secde etti;
[038.074] Yalnız İblis hariç. O büyüklük tasladı ve (böylece) kafirlerden oldu.
[038.075] (Allah) Dedi ki: «Ey İblis, iki elimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan neydi? Büyüklendin mi, yoksa yüksekte olanlardan mı oldun?»
[038.076] Dedi ki: «Ben ondan daha hayırlıyım, sen beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.»
[038.077] (Allah) Dedi ki: «Öyleyse ordan (cennetten) çık, artık sen kovulmuş bulunmaktasın.»
[038.078] «Ve şüphesiz, din (kıymetteki hesap) gününe kadar benim lanetim senin üzerindedir.»
[038.079] Dedi ki: «Rabbim, öyleyse onların dirilip-kaldırılacakları güne kadar bana süre tanı.»
[038.080] Dedi ki: «O halde sen, (kendilerine) süre tanınanlardansın.»
[038.081] «Bilinen vaktin gününe kadar.»
[038.082] Dedi ki: «Senin izzetin adına andolsun, ben, onların tümünü mutlaka azdırıp-kışkırtacağım.»
[038.083] «Ancak onlardan, muhlis olan kulların hariç.»
[038.084] (Allah) «İşte bu haktır ve ben hakkı söylerim» dedi.
[038.085] «Andolsan, senden ve içlerinde sana tabi olacak olanlardan tümüyle cehennemi dolduracağım.»
[038.086] (Ey Peygamber) De ki: «Ben, buna karşı sizden bir ücret istemiyorum ve (kendiliğinden) bir yükümlülük getirenlerden de değilim.»
[038.087] «O (Kur'an), alemler için yalnızca bir zikir (öğüt ve hatırlatma) dir.»
[038.088] «Gerçekten onun haberini bir zaman sonra öğreneceksiniz.»
039-ZÜMER SURESİ

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM


[039.001] (Bu) Kitabın indirilmesi, üstün ve güçlü olan, hüküm ve hikmet sahibi bulunan Allah(katın) dandır.
[039.002] Hiç şüphesiz, biz sana bu Kitabı hak ile indirdik; öyleyse sen de dini yalnızca O'na halis kılarak Allah'a ibadet et.
[039.003] Haberin olsun; halis (katıksız) olan din yalnızca Allah'ındır. O'ndan başka veliler edinenler (şöyle derler «Biz, bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.» Hiç şüphesiz Allah, kendi aralarında, hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Allah, yalancı, kâfir olan kimseyi hidayete eriştirmez.
[039.004] Eğer Allah, çocuk edinmek isteseydi, yaratıklarından dilediğini elbette seçerdi. O, yücedir; O, bir olan, kahredici olan Allah'tır.
[039.005] Gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi gündüzün üstüne sarıp-örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp-örtüyor. Güneşe ve aya da boyun eğdirdi. Her biri adı konulmuş bir ecele (süreye) kadar akıp gitmektedir. Haberin olsun; üstün ve güçlü olan, bağışlayan O'dur.
[039.006] Sizi tek bir nefisten yarattı, sonra da ondan kendi eşini var etti ve sizin için davarlardan sekiz çift indirdi. Sizi annelerinizin karınlarından, üç karanlık içinde, bir yaratılıştan sonra (bir başka) yaratılışa (dönüştürüp) yaratmaktadır. İşte Rabbiniz olan Allah budur; mülk de O'nundur. O'ndan başka ilah yoktur. Buna rağmen nasıl çevriliyorsunuz?
[039.007] Eğer küfre sapacak olursanız, artık şüphesiz Allah size karşı hiç bir ihtiyacı olmayandır ve O, kulları için küfre rıza göstermez. Ve eğer şükrederseniz, sizin (yararınız) için ondan razı olur. Hiç bir günahkâr, bir başkasının günah yükünü yüklenmez. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz, böylece yapmakta olduklarınızı size haber verecektir. Hiç şüphe yok O, sinelerin özünde saklı olanı bilendir.
[039.008] İnsana bir zarar dokunduğu zaman, gönülden katıksızca yönelmiş olarak Rabbine dua eder. Sonra ona kendinden bir nimet verdiği zaman, daha önce O'na dua ettiğini unutur ve O'nun yolundan saptırmak amacıyla Allah'a eşler koşmaya başlar. De ki: «Küfrünle biraz metalanıp-yararlan; çünkü sen, ateşin halkındansın.»
[039.009] Yoksa o, gece saatinde kalkıp da secde ederek ve kıyama durarak gönülden itaat (ibadet) eden, ahiretten sakınan ve Rabbinin rahmetini umud eden (gibi) midir? De ki: «Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Hiç şüphesiz, temiz akıl sahipleri öğüt alıp-düşünmektedir.»
[039.010] De ki: «Ey iman eden kularım, Rabbinizden korkup-sakının. Bu dünyada iyilik etmekte olanlar için bir iyilik vardır. Allah'ın arz'ı geniştir. Ancak sabredenlere ecirleri hesapsızca ödenir.»
[039.011] De ki: «Ben, dini yalnızca O'na halis kılarak Allah'a ibadet etmekle emrolundum.»
[039.012] «Ve ben, müslümanların ilki olmakla da emrolundum.»
[039.013] De ki: «Ben, Rabbime isyan ettiğim taktirde, büyük bir günün azabından korkmaktayım»
[039.014] De ki: «Ben dinimi yalnızca O'na halis kılarak Allah'a ibadet ederim.»
[039.015] «Siz, O'nun dışında dilediklerinize ibadet edin.» De ki: «Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem de yakınlarını hüsrana uğratanlardır. Haberiniz olsun; bu apaçık olan hüsranın kendisidir.»
[039.016] Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da tabakalar vardır. İşte Allah, kendi kullarını bununla tehdit edip-korkutuyor. Ey kullarım öyleyse benden korkup-sakının.
[039.017] Tağut'a kulluk etmekten kaçınan ve Allah'a içten yönelenler ise; onlar için bir müjde vardır, öyleyse kullarıma müjde ver.
[039.018] Ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah'ın kendilerini hidayete eriştirdikleridir ve onlar, temiz akıl sahipleridir.
[039.019] Azab sözü kendisi üzerinde hak olmuş kimse mi (onlarla bir tutulur) ? Ateşte olanı artık sen mi kurtaracaksın?
[039.020] Ancak Rablerinden korkup-sakınanlar ise; onlar için yüksek köşkler vardır, onların üstünde de yüksek köşkler bina edilmiştir. Onların altında ırmaklar akmaktadır. (Bu,) Allah'ın va'didir. Allah, va'dinden dönmez.
[039.021] Görmüyor musun; gerçekten Allah, gökyüzünden su indirdi de onu yerin içindeki kaynaklara yürütüp-geçirdi. Sonra onunla çeşitli renklerde ekinler çıkarmaktadır. Sonra kurumaya başlar, böylece onu sararmış görürsün. Sonra da onu kurumuş kırıntılar kılıyor. Şüphesiz bunda, temiz akıl sahipleri için gerçekten öğüt alınacak bir ders (zikr) vardır.
[039.022] Allah, kimin göğsünü İslam'a yarıp-açmışsa, artık o, Rabbinden olan bir nur üzerindedir, (öyle) değil mi? Fakat Allah'ın zikrinden (yana) kalpleri katılaşmış olanların vay hallerine. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.
[039.023] Allah, müteşabih (benzeşmeli), ikişerli bir kitap olarak sözün en güzelini indirdi. Rablerine karşı içleri titreyerek-korku duyanların ondan derileri ürperir. Sonra da onların derileri ve kalpleri Allah'ın zikrine (karşı) yumuşar-yatışır. İşte bu, Allah'ın yol göstermesidir, onunla dilediğini hidayete eriştirir. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için de bir yol gösteren yoktur.
[039.024] Kıyamet günü o kötü azabtan kendini yüzü ile kim koruyabilecek? Ve zalimlere «Kazanmakta olduğunuzu tadın» denmiştir.
[039.025] Onlardan öncekiler de yalanladı; böylece azab onlara hiç şuurunda olmadıkları bir yerden gelip-çattı.
[039.026] Artık Allah, onlara dünya hayatında 'horluğu ve aşağılanmayı' taddırdı. Eğer bilmiş olsalardı, ahiretin azabı gerçekten daha büyüktür.
[039.027] Andolsun, biz bu Kur'an'da, belki öğüt alıp-düşünürler diye, insanlar için her bir örnekten verdik.
[039.028] (Bu) Arapça bir Kur'an, ki O'nda çarpıklık yoktur. Umulur ki korkup-sakınırlar.
[039.029] Allah bir örnek verdi: Kendisi hakkında uyumsuz ve geçimsiz bulunan, sahipleri de çok ortaklı olan (köle) bir adam ile yalnızca bir kişiye teslim olmuş bir adam. Bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd, Allah'ındır. Hayır onların çoğu bilmiyorlar.
[039.030] Gerçek şu ki, sen de öleceksin, onlar da öleceklerdir.
[039.031] Sonra şüphesiz sizler, kıyamet günü Rabbinizin huzurunda davalaşacaksınız.
[039.032] Allah'a karşı yalan söyleyenden ve kendisine geldiğinde doğruyu (Kur'an'ı) yalanlayandan daha zalim kimdir? Kâfirler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok?
[039.033] Doğruyu getiren ve doğrulayanlara gelince; işte onlar muttaki (takva sahibi) olanlardır.
[039.034] Rableri katında dileyecekleri her şey onlarındır. İşte bu, ihsanda bulunanların ödülüdür.
[039.035] Çünkü Allah, onların (dünyada) yaptıklarının en kötüsünü temizleyip-giderecek ve yapmakta olduklarının, en güzeliyle ecirlerini verecektir.
[039.036] Allah, kuluna kâfi değil mi? Seni O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için bir yol gösterici yoktur.
[039.037] Allah, kimi de hidayete eriştirirse, onun için bir saptırıcı da yoktur. Allah, intikam sahibi, güçlü ve üstün olan değil midir?
[039.038] Andolsun, onlara: «Gökleri ve yeri kim yarattı?» diye soracak olsan, elbette «Allah» diyecekler. Deki: «Gördünüz mü-haber verin; Allah'tan başka tapmakta olduklarınız, eğer Allah bana bir zarar dileyecek olsa, O'nun zararını onlar kaldırabilirler mi? Ya da bana bir rahmet vermeyi istese, O'nun rahmetini onlar tutup-önleyebilecekler mi» De ki: «Allah, bana yeter. Tevekkül edecek olanlar, O'na tevekkül etsinler.»
[039.039] De ki: «Ey kavmim, üzerinde bulunduğunuz duruma göre yapıp-edin; hiç şüphesiz ben de yapıp-edenim. Artık yakında öğreneceksiniz.»
[039.040] Kendisini aşağılık kılan azab kime geliyor ve kesintisiz azab kimin üzerine çöküp-kaçınılmaz oluyor?
[039.041] Hiç şüphesiz, sana biz Kitabı insanlar için hak olmak üzere indirdik. Artık kim hidayete erişirse, bu kendi lehinedir; kim de saparsa, o da kendi aleyhine sapmış olur. Sen onların üzerinde vekil değilsin.
[039.042] Allah, ölümleri vaktinde canları alır; ölmeyeni de uykusunda (bir tür ölüme sokar) . Böylece, kendisi hakkında ölüm kararı verilmiş olanı(n ruhunu) tutar, öbürüsünü ise adı konulmuş bir ecele kadar salıverir. Şüphesiz bunda, düşünebilmekte olan bir kavim için gerçekten ayetler vardır.
[039.043] Yoksa Allah'tan başka şefaat ediciler mi edindiler? De ki: «Ya onlar, hiç bir şeye malik değillerse ve akıl da erdiremiyorlarsa?»
[039.044] De ki: «Şefaatin tümü Allah'ındır. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra da O'na döndürüleceksiniz.»
[039.045] Sadece Allah anıldığı zaman, ahirete inanmayanların kalbi öfkeyle kabarır. Oysa O'ndan başkaları anıldığında ise, hemen sevince kapılırlar.
[039.046] De ki: «Ey gökleri ve yeri yaratan, gaybı ve müşahade edilebileni de bilen Allah'ım. Anlaşmazlığa düştükleri şeylerde, kullarının arasında sen hüküm vereceksin.»
[039.047] Eğer yeryüzünde olanların tümü ve bununla birlikte bir katı daha zalimlerin olmuş olsaydı, kıyamet günü o kötü azabdan (kurtulmak amacıyla) gerçekten bunları fidye olarak verirlerdi. Oysa, onların hiç hesaba katmadıkları şeyler, Allah'tan kendileri için açığa çıkmıştır.
[039.048] Kazanmakta oldukları kötülükler, kendileri için açığa çıkmıştır ve alay konusu edindikleri şey de kendilerini çepeçevre kuşatmıştır.
[039.049] İnsana bir zarar dokunduğu zaman, bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde, der ki: «Bu, bana ancak bir bilgi(m) dolayısıyla verildi. « Hayır; bu bir fitne (kendisini bir deneme) dir. Ancak onların çoğu bilmiyorlar.
[039.050] Bunu kendilerinden öncekiler de söylemişti; ama kazandıkları şeyler onlara hiç bir yarar sağlamadı.
[039.051] Böylece, kazandıkları kötülükleri(in acı sonucu) onlara isabet etti. Bunlardan zulmetmiş olanlara da, kazanmakta oldukları kötülükler isabet edecektir. Ve onlar (bunu kendilerine uygulamaktan Allah'ı) aciz bırakabilecekler de değildirler.
[039.052] Onlar bilmiyorlar mı ki, gerçekten Allah, dilediğine rızkı genişletip-yayar ve (dilediğine) kısar da. Şüphesiz bunda, iman etmekte olan bir kavim için gerçekten ayetler vardır.
[039.053] (Benden onlara) De ki: «Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır. esirgeyendir.»
[039.054] Azab size gelip çatmadan evvel, Rabbinize yönelip-dönün ve O'na teslim olun. Sonra size yardım da edilmez.
[039.055] Rabbinizden, size indirilenin en güzeline uyun; siz hiç şuurunda değilken, azab apansız size gelip çatmadan evvel.
[039.056] Kişinin (yana yakıla) şöyle diyeceği (gün) : «Allah yanında (kullukta) yaptığım kusurlardan dolayı yazıklar olsun (bana) ; doğrusu ben, (Allah'ın diniyle) alay edenlerdendim.»
[039.057] Veya: «Gerçekten Allah bana hidayet verseydi, elbette muttakilerden olurdum» diyeceği,
[039.058] Ya da azab gördüğü zaman: «Benim için bir kere daha (dünyaya dönme fırsatı) olsaydı da, ihsan edenlerden olsaydım» (diyeceği günden sakının) .
[039.059] «Hayır, benim ayetlerim sana gelmişti, fakat sen onları yalanladın, büyüklüğe kapıldın ve kâfirlerden oldun.»
[039.060] Kıyamet günü, Allah'a karşı yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. Büyüklenenler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok?
[039.061] Allah, takva sahiplerini (inanarak ve davranarak) zafere ulaşmaları dolayısıyla kurtarır. Onlara kötülük dokunmaz ve onlar hüzne kapılmayacaklardır.
[039.062] Allah, her şeyin yaratıcısıdır. O, her şey üzerinde vekildir.
[039.063] Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Allah'ın ayetlerine (karşı) küfredenler ise; işte onlar, hüsrana uğrayanlardır.
[039.064] De ki: «Ey cahiller, bana Allah'ın dışında bir başkasına mı kulluk etmemi emrediyorsunuz?»
[039.065] Andolsun, sana ve senden öncekilere vahyolundu (ki) : «Eğer şirk koşacak olursan, şüphesiz senin amellerin boşa çıkacak ve elbette sen, hüsrana uğrayanlardan olacaksın.
[039.066] «Hayır, artık (yalnızca) Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol.»
[039.067] Onlar, Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Oysa kıyamet günü yer, bütünüyle O'nun avucu (kabzası) ndadır; gökler de sağ eliyle dürülüp-bükülmüştür. O, onların şirk koşmakta olduklarından münezzeh ve yücedir.
[039.068] Sûr'a üfürüldü; böylece Allah'ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde olanlar çarpılıp-yıkılıverdi. Sonra bir daha ona üfürüldü, artık onlar ayağa kalkmış durumda gözetiyorlar.
[039.069] Yer, Rabbi'nin nuruyla parıldadı; (orta yere) kitap kondu; peygamberler ve şahidler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi, onlar haksızlığa uğratılmazlar.
[039.070] Her bir nefse yaptığının tam karşılığı verildi. O, onların işlemekte olduklarını dah iyi bilendir.
[039.071] Küfredenler, cehenneme bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, onun kapıları açıldı ve onlara (cehennemin) bekçileri dedi ki: «Size Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugünle karşılaşacağınızı (söyleyip) sizi uyarıp-korkutan peygamberler gelmedi mi size?» Onlar: «Evet.» dediler. Ancak azab kelimesi kâfirlerin üzerine hak oldu.
[039.072] Dediler ki: «İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından (içeri) girin. Büyüklüğe kapılanların konaklama yeri ne kötüdür.»
[039.073] Rablerinden korkup-sakınanlar da, cennete bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, onun kapıları açıldı ve onlara (cennetin) bekçileri dedi ki: «Selam üzerinizde olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar olarak ona girin.»
[039.074] (Onlar da) Dediler ki: «Bize olan va'dinde sadık kalan ve bizi bu yere mirasçı kılan Allah'a hamd olsun ki, cennetten dilediğimiz yerde konaklayabiliriz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir.
[039.075] Melekleri de arşın etrafını çevirmişler olarak Rablerini hamd ile tesbih ettiklerini görürsün. Aralarında hak ile hüküm verilmiştir ve: «Alemlerin Rabbine hamdolsun» denilmiştir.

040-MÜMİN SURESİ

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM



[040.001] Hâ, Mîm.
[040.002] Bu Kitabın indirilmesi, Aziz, Alim olan Allah'tandır;
[040.003] Günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, cezası pek şiddetli olan ve lütuf sahibi (Allah'tan) . O'ndan başka ilah yoktur. Dönüş O'nadır.
[040.004] Allah'ın ayetleri konusunda, inkâr edenlerden başkası mücadele etmez. Öyleyse onların şehirlerde dönüp dolaşması seni aldatmasın.
[040.005] Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanladı ve kendilerinden sonra (sayısı çok) fırkalar da. Her ümmet, kendi peygamberlerini (susturmak için) yakalamağa yeltendi. Hakkı, onunla yürürlükten kaldırmak için, 'batıla-dayanarak' mücadeleye giriştiler. Ben de onları yakalayıverdim. Artık benim cezalandırmam nasılmış?
[040.006] Senin Rabbinin kâfirler üzerindeki: «Gerçekten onlar ateşin halkıdır» sözü böylece hak oldu.
[040.007] Arş'ı yüklenmekte olanlar ve çevresinde bulunanlar, Rablerini hamd ile tesbih etmekte, O'na iman etmekte ve iman edenlere mağfiret dilemektedirler: «Rabbimiz, rahmet ve ilim bakımından her şeyi kuşatıp-sardın; tevbe edenlere ve senin yoluna tabi olanlara mağfiret et ve onları cehennem azabından koru.»
[040.008] «Rabbimiz, onları Adn cennetlerine sok, ki onlara (bunu) va'dettin; babalarından, eşlerinden ve soylarından salih olanları da. Hiç şüphesiz sen, üstün ve güçlü olansın, hüküm ve hikmet sahibisin.»
[040.009] «Ve onları kötülüklerden koru. O gün sen, kimi kötülüklerden korumuşsan, gerçekten ona rahmet de etmişsin. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur.»
[040.010] Şüphesiz küfredenlere de (şöyle) seslenilir: «Allah'ın elbette gazablanması, sizin kendi nefislerinize gazablanmanızdan daha büyüktür. Çünkü siz, imana çağırıldığınız zaman küfrediyordunuz.
[040.011] Dediler ki: «Rabbimiz, bizi iki kere öldürdün ve iki kere de dirilttin; biz de günahlarımızı itiraf ettik. Şimdi çıkış için bir yol var mı?»
[040.012] «Sizin (durumunuz) böyledir. Çünkü bir olan Allah'a çağırıldığınız zaman inkâr ettiniz. O'na şirk koşulduğunda da inanıp-onayladınız. Artık hüküm, yüce, büyük olan Allah'ındır.»
[040.013] O, size ayetlerini göstermekte ve sizin için gökten rızık indirmektedir. İçten (Allah'a) yönelip-dönenden başkası öğüt alıp-düşünmez.
[040.014] Öyleyse, dini yalnızca O'na halis kılanlar olarak Allah'a dua (kulluk) edin; kâfirler hoş görmese de.
[040.015] Dereceleri yükselten Arş'ın sahibi (Allah), (ahiretteki) 'toplanma ve buluşma' günü ile uyarıp-korkutmak için, kendi emrinden olan ruhu kullarından dilediğine indirir.
[040.016] O gün onlar, orta yere çıkarlar. Onlardan hiç bir şey Allah'a karşı gizli kalmaz. (Allah sorar «Bugün mülk kimindir? Bir olan, kahhar olan Allah'ındır.»
[040.017] Bugün her bir nefis, kendi kazandığıyla karşılık görür. Bugün zulüm yoktur. Şüphesiz Allah, hesabı seri görendir.
[040.018] Onları, yaklaşmakta olan güne karşı uyarıp-korkut; o zaman yürekler gırtlaklara dayanır, yutkunur dururlar. Zalimler için ne koruyucu bir dost, ne de sözü yerine getirebilir bir şefaatçi yoktur.
[040.019] (Allah,) Gözlerin hainliklerini ve göğüslerin saklamakta olduklarını bilir.
[040.020] Allah hak ile hükmeder. Oysa O'nu bırakıp tapmakta oldukları ise, hiç bir şeye hükmedemezler. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.
[040.021] Onlar, yeryüzünde gezip-dolaşmıyorlar mı ki, böylece kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını bir görsünler. Onlar, kuvvet ve yeryüzündeki eserleri bakımından kendilerinden daha üstün idiler. Fakat Allah, onları günahları dolayısıyla (azabla) yakalayıverdi. Onları Allah'tan bir koruyacak olan da bulunmadı.
[040.022] Çünkü gerçekten onlar, peygamberleri kendilerine apaçık belgeler getirirdi; fakat onlar küfre sapmışlardı. Bu yüzden Allah, onları (azabla) yakalayıverdi. Şüphesiz O, kuvvetli olandır, cezalandırması da şiddetlidir.
[040.023] Andolsun, biz Musa'yı ayetlerimizle ve apaçık ispatlı bir delille gönderdik;
[040.024] Firavun'a, Hâmân'a ve Kârun'a. Ama onlar: (Bu,) Yalan söylemekte olan bir büyücüdür» dediler.
[040.025] Böylece o, katımızdan kendilerine bir hak ile geldiği zaman, dediler ki: «Onunla birlikte iman etmekte olanların erkek çocuklarını öldürün; kadınlarını ise sağ bırakın.» Ancak kâfirlerin hileli-düzeni boşa çıkmakta olandan başkası değildir.
[040.026] Firavun dedi ki: «Bırakın beni, Musa'yı öldüreyim de o (gitsin) Rabbine yalvarıp-yakarsın. Çünkü ben, sizin dininizi değiştirmesinden ya da yeryüzünde fesat çıkarmasından korkuyorum.»
[040.027] Musa dedi ki: «Gerçekten ben, hesap gününe iman etmeyen her mütekebbirden, benim de Rabbim, sizin de Rabbinize sığınırım.»
[040.028] Firavun ailesinden, imanını gizlemekte olan mü'min bir adam dedi ki: «Siz, benim Rabbim Allah'tır diyen bir adamı öldürüyor musunuz? Oysa o, size Rabbinizden apaçık belgelerle gelmiş bulunmaktadır. Buna rağmen o eğer bir yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir; ve eğer doğru söyleyen ise, (o zaman da) size va'dettiklerinin bir bölümü size isabet eder. Şüphesiz Allah, ölçüyü taşıran, çok yalan söyleyeni hidayete erdirmez.»
[040.029] «Ey Kavmim, bugün mülk sizindir, yeryüzünde de hüküm sahibi kimselersiniz. Fakat bize Allah'tan dayanılmaz bir azab gelecek olursa bize kim yardımcı olabilecek?» Firavun dedi ki: «Ben, size yalnızca gördüğümü (kendi görüşümü) gösteriyorum ve ben sizi doğru olan yoldan da başkasına yöneltmiyorum.»
[040.030] İman eden (adam) dedi ki: «Ey Kavmim, ben sizin o fırkaların gününe benzer (bir günün felâketine uğrarsınız) diye korkuyorum.»
[040.031] «Nuh kavmi, Ad, Semûd ve onlardan sonra gelenlerin durumuna benzer (bir gün) . Allah, kullar için zulüm istemez.»
[040.032] «Ve ey kavmim, doğrusu ben sizin için o feryat (edeceğiniz kıyamet) gününden korkuyorum.»
[040.033] «Arkanızı dönüp kaçacağınız gün; sizi Allah'tan koruyacak yoktur. Allah, kimi saptırırsa artık onu doğruya yöneltecek bulunmaz.»
[040.034] «Andolsun, daha önce Yusuf da size apaçık belgeler getirmişti. O zaman size getirdikleri hakkında kuşkuya kapılıp durmuştunuz. Sonunda o, vefat edince, demiştiniz ki: «Allah, ondan sonra kesin olarak bir peygamber göndermez.» İşte Allah, ölçüyü taşıran, şüpheci kimseyi böyle saptırır.»
[040.035] «Ki onlar, Allah'ın ayetleri konusunda kendilerine gelmiş bir delil bulunmaksızın mücadele edip dururlar. (Bu,) Allah katında da, iman edenler katında da büyük bir öfke (sebebi) dir. İşte Allah, her mütekebbir zorbanın kalbini böyle damgalar.»

[040.036] Firavun dedi ki: «Ey Hâmân, bana yüksek bir kule bina et; belki o yollara ulaşabilirim.»
[040.037] «Göklerin yollarına. Böylelikle Musa'nın ilahına çıkabilirim. Çünkü ben, onun yalancı olduğunu sanıyorum. İşte Firavun'a, kötü ameli böyle çekici kılındı ve yoldan alıkonuldu. Firavun'un hileli-düzeni, 'yıkım ve kayıpta' olmaktan başka (bir şey) olmadı.
[040.038] İman eden (adam) dedi ki: «Ey Kavmim, siz bana tabi olun, ben sizi doğru yola iletip-yönelteyim.»
[040.039] «Ey Kavmim, gerçekten bu dünya hayatı, yalnızca bir metadır. Şüphesiz ahiret ise, (asıl) karar kılınan yurt odur.» kendisi bir mü'min olarak salih bir amelde bulunursa, işte onlar, içinde hesapsız olarak rızıklandırılmak üzere cennete girerler.»
[040.040] «Kim bir kötülük işlerse, kendi mislinden başkalarıyla ceza görmez; kim de -erkek olsun, dişi olsun-
[040.041] «Ey Kavmim, ne oluyor ki ben sizi kurtuluşa çağırmaktayken, siz beni ateşe çağırmaktasınız.»
[040.042] «Siz beni Allah'a (karşı) küfre sapmaya ve hakkında bilgim olmayan şeyleri O'na şirk koşmaya çağırmaktasınız. Ben ise sizi, üstün ve güçlü olan, bağışlayan (Allah') a çağırıyorum.»
[040.043] «İmkânı yok; gerçekten sizin beni kendisine çağırmakta olduğunuz şeyin, dünyada da, ahirette de çağrıda bulunma (yetkisi, gücü, değeri ve bağışlama) sı yoktur. Şüphesiz, bizim dönüşümüz Allah'adır. Ölçüyü taşıranlar, onlar ateşin halkı olanlardır.»
[040.044] «İşte size söylemekte olduklarımı yakında hatırlayacaksınız. Ben de işimi Allah'a bırakıyorum. Şüphesiz Allah, kulları pek iyi görendir.»
[040.045] Sonunda Allah, onların kurdukları hileli-düzenlerinin kötülüklerinden onu korudu ve Firavun'un çevresini de azabın en kötüsü kuşatıverdi.
[040.046] Ateş; sabah akşam, ona sunulurlar. Kıyamet-saatinin kopacağı gün ise: «Firavun çevresini, azabın en şiddetli olanına sokun» (denecek) .
[040.047] Ateşin içinde, iddialar öne sürüp karşılıklı tartışırlarken zayıf olanlar, büyüklenen (müstekbir) lere derler ki: «Gerçekten biz, size uymuş (teb'anız) olan kimselerdik. Şimdi siz, ateşten bir parçasını olsun, bizden uzaklaştırabilir misiniz?»

[040.048] Büyüklenen (müstekbir) ler derler ki: «Biz hepimiz (ateşin) içindeyiz; gerçek şu ki Allah, kullar arasında hüküm verdi (artık) .»
[040.049] Ateşin içinde olanlar, cehennem bekçilerine dediler ki: «Rabbinize dua edin; azabtan bir günü (olsun) bize hafifletsin.»
[040.050] (Bekçiler «Size kendi peygamberleriniz apaçık belgelerle gelmez miydi?» dediler. Onlar: «Evet» dediler. (Bekçiler «Şu halde siz dua edin» dediler. Oysa kâfirlerin duası, çıkmazda olmaktan başkası değildir.
[040.051] Hiç şüphesiz biz peygamberlerimize ve iman edenlere, dünya hayatında da, şahidlerin (şahidlik için) duracakları gün de elbette yardım edeceğiz.
[040.052] Zalimlere kendi mazeretlerinin hiç bir yarar sağlamayacağı gün; lanet de onlarındır, yurdun en kötüsü de.
[040.053] Andolsun biz Musa'ya hidayeti verdik ve İsrailoğullarına da kitabı miras bıraktık.
[040.054] (Ki o,) Temiz akıl sahipleri için bir hidayet rehberi ve bir zikirdir.
[040.055] Şu halde sen sabret. Gerçekten Allah'ın va'di haktır. Günahın için mağfiret dile; akşam ve sabah Rabbini hamd ile tesbih et.
[040.056] Şüphesiz, kendilerine gelmiş bulunan hiç bir delil olmaksızın, Allah'ın ayetleri konusunda mücadele edenlere gelince; onların göğüslerinde kendisine ulaşamayacakları bir büyüklük (isteğin) den başkası yoktur. Artık sen Allah'a sığın. Şüphesiz O hakkıyla işiten, hakkıyla görendir.
[040.057] Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyüktür. Ancak insanların çoğu bilmezler.
[040.058] Kör olanla (basiretle) gören bir olmaz; iman edip salih amellerde bulunanlarla kötülük yapan da. Ne kadar az öğüt alıp-düşünüyorsunuz.
[040.059] Şüphesiz kıyamet-saati, yaklaşarak gelmektedir; bunda hiç bir kuşku yoktur. Ancak insanların çoğu iman etmiyorlar.
[040.060] Rabbiniz dedi ki: «Bana dua edin, size icabet edeyim. Doğrusu bana ibadet etmekten büyüklenen (müstekbir) ler; cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir.
[040.061] Allah, kendisinde sükûn bulmanız için geceyi, aydınlık olarak da gündüzü sizin için var etti. Şüphesiz Allah, insanlara karşı (sınırsız) bir fazl sahibidir. Ancak insanların çoğu şükretmiyorlar.
[040.062] İşte bu, sizin Rabbiniz olan Allah'tır; her şeyin yaratıcısıdır; O'ndan başka ilah yoktur. Öyleyse nasıl olur da çevriliyorsunuz?
[040.063] İşte, Allah'ın ayetlerini inkâr etmekte olanlar da böyle çevriliyorlar.
[040.064] Allah, yeryüzünü sizin için bir karar, gökyüzünü de bir bina kıldı; sizi suretlendirdi, suretinizi de en güzel (bir biçim ve incelikte) kıldı ve size güzel-temiz şeylerden rızık verdi. İşte sizin Rabbiniz Allah budur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir.
[040.065] O, hayy (diri) olandır, O'ndan başka ilah yoktur; öyleyse dini yalnızca kendisine halis kılanlar olarak O'na dua edin. Alemlerin Rabbine hamd olsun.
[040.066] De ki: «Bana apaçık belgeler gelince, sizin Allah'tan başka taptıklarınıza kulluk etmekten kesin olarak men edildim ve Alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolundum.»
[040.067] O'dur ki, sizi topraktan, sonra bir damla sudan, sonra bir alak'tan (embriyo) yarattı; sonra sizi bir bebek olarak çıkarmakta, sonra güçlü (erginlik) çağınıza erişmeniz, sonra da yaşlanmanız için size (belli bir ömür vermektedir) . Sizden kimin daha önce hayatına son verilmektedir; adı konulmuş bir ecele erişmeniz ve belki aklınızı kullanmanız için (Allah sizi böyle yaşatır) .
[040.068] Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: «Ol» der, o da hemen oluverir.
[040.069] Allah'ın ayetleri hakkında mücadele etmekte olanları görmüyor musun; onlar nasıl da döndürülüyorlar?
[040.070] Ki onlar, Kitabı ve peygamberlerimizle gönderdiğimiz şeyleri yalanladılar. Artık yakında bileceklerdir.
[040.071] Boyunlarında demir-halkalar ve (ayaklarında) zincirler olduğu halde sürüklenecekler;
[040.072] Kaynar suyun içinde; sonra ateşte tutuşturulacaklar.
[040.073] Sonra onlara denilecek: «Sizin şirk koştuklarınız nerede?»
[040.074] «Allah'ın dışında (olan ortaklarınız) .» Dediler ki: «Bizi bırakıp-kayboluverdiler. Hayır, biz önceleri (meğer) hiç bir şeye tapar değilmişiz.» İşte Allah, kâfirleri böyle şaşırtıp-saptırır.
[040.075] İşte bu, sizin yeryüzünde haksız yere şımarıp-azmanız ve azgınca ölçüyü taşırmanız dolayısıyladır.
[040.076] İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Artık mütekebbirlerin konaklama yeri ne kötüdür.
[040.077] Şu halde sen sabret, hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır. Sonunda ya onlara va'dettiğimiz (azab) in bir kısmını sana göstereceğiz ya da senin hayatına son vereceğiz. Nihayet onlar bize döndürülecekler.
[040.078] Andolsun, biz senden önce peygamberler gönderdik; onlardan kimini sana aktarıp-anlattık ve onlardan kimini de sana aktarmayıp-anlatmadık. Herhangi bir peygambere, Allah'ın izni olmaksızın bir ayeti getirmek olacak şey değildir. Allah'ın emri geldiği zaman hak ile hüküm verilir ve işte burada (hakkı) iptal etmekte (istekli) olanlar hüsrana uğramışlardır.
[040.079] Allah O'dur ki, kimine binmeniz, kiminden de yemeniz için size (bir yarar olmak üzere) davarları var etti.
[040.080] Onlarda sizin için yararlar vardır. Onların üstünde göğüslerinizde olan bir hacete (ihtiyaca veya arzuya) ulaşırsınız; onların üstünde ve gemilerin üstünde de taşınırsınız.
[040.081] Size kendi ayetlerini göstermektedir; artık Allah'ın ayetlerinden hangisini inkâr ediyorsunuz?
[040.082] Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını bir görsünler. Onlar, kendilerinden (sayıca) daha çoktu ve yeryüzünde kuvvet ve eserler bakımından da kendilerinden daha üstündüler. Fakat kazanmakta oldukları şeyler, (azaba karşı) onlara hiç bir şey sağlayamadı.
[040.083] Peygamberleri kendilerine apaçık belgeler getirdiği zaman, onlar, yanlarında olan ilimden dolayı sevinip-böbürlendiler de, kendisini alay konusu edindikleri şey, kendilerini sarıp-kuşatıverdi.
[040.084] Onlar bizim dayanılmaz-azabımızı gördükleri zaman, dediler ki: «Bir olan Allah'a iman ettik ve O'na şirk koşmakta olduğumuz şeyleri de inkâr ettik.»
[040.085] Ama bizim dayanılmaz-azabımızı gördükleri zaman, imanları kendilerine hiç bir yarar sağlamadı. (Bu,) Allah'ın kulları arasında sürüp-gitmekte olan sünnetidir. İşte kâfirler burada hüsrana uğramışlardır.

WeBCaNaVaRi'na Üye Olmadan Link'leri ve Kod'ları Göremezsiniz.
Link'leri Görebilmek İçin. Üye Ol. veya Giriş Yap.
Üyelerimizden Destek Bekliyoruz.
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 27
« Posted on: Mart 28, 2024, 02:16:27 ÖS »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 27 e-book, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 27 programı, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 27 oyunları, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 27 e-kitap, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 27 download, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 27 hikayeleri, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 27 resimleri, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 27 haberleri, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 27 yükle, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 27 videosu, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 27 şarkı sözleri, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 27 msn, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 27 hileleri, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 27 scripti, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 27 filmi, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 27 ödevleri, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 27 yemek tarifleri, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 27 driverları, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 27 smf, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 27 gsm
Yanıtla #1
« : Aralık 14, 2008, 11:23:47 ÖÖ »
Avatar Yok

lonely
*
Üye No : 5510
Yaş : 31
Nerden : Rize
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 86
Mesaj Sayısı : 1 375
Karizma = 859


teşekkürler
Yanıtla #2
« : Aralık 14, 2008, 07:33:34 ÖS »
Avatar Yok

Liza
*
Üye No : 5348
Nerden : Konya
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 3604
Mesaj Sayısı : 9 617
Karizma = 20178


paylaştıın için teşekkürler Gülmek :)

Velhasıl-ı Kelam; Namaz . Dua . Gayret . Sabır . Nasip .
Yanıtla #3
« : Aralık 25, 2008, 05:03:58 ÖS »

MaViSh
*
Üye No : 3490
Yaş : 32
Nerden : Rize
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 777
Mesaj Sayısı : 8 087
Karizma = 16200


emeğine sağlık .. teşekküler

Ne Ağlayacak Kadar Günahkarım...
Ne Göklere Çıkabilecek Kadar Masum...


Ne Geçmişte Yaşadıklarımdan Huzursuzum...
Ne Şu An Yaptıklarımdan Mutlu...


Sırlar İçinde Bir Dünyam Var Birde
Sen Varsın İçinde...


Ne Seni Kaybedecek Kadar Cesurum...
Ne De Seni Kazanacak Kadar Güçlü...
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  



Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular