0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 26  (Okunma Sayısı: 1331 Kere Okundu.)
« : Ekim 31, 2008, 10:24:16 ÖÖ »
Avatar Yok

Asortik Hatun
*
Üye No : 3762
Nerden : İzmir
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 13388
Mesaj Sayısı : 22 841
Karizma = 58066


034-SEBE SURESİ

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM



[034.001] Hamd, göklerde ve yerde olanların tümü kendisine ait olan Allah'ındır; ahirette de hamd O'nundur. O, hüküm ve hikmet sahibidir, haber alandır.
[034.002] Yerin içine gireni, ondan çıkanı; gökten ineni ve oraya çıkanı bilir. O, esirgeyendir, bağışlayandır.
[034.003] Küfre sapanlar, dediler ki: «Kıyamet-saati bize gelmez.» De ki: «Hayır, gaybı bilen Rabbime andolsun, o muhakkak size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca hiç bir şey O'ndan uzak (saklı) kalmaz. Bundan daha küçük olanı da, daha büyük olanı da, istisnasız, mutlaka apaçık bir kitapta (yazılı) dır.»
[034.004] (Çünkü O) İman edip salih amellerde bulunanları ödüllendirecek. İşte mağfiret ve üstün rızık onlarındır.
[034.005] (Sözde) Aciz bırakmak için ayetlerimiz hakkında çaba harcamış olanlar, işte onlar; onlar için de (en) iğrenç olanından acıklı bir azab vardır.
[034.006] Kendilerine ilim verilenler ise, Rabbinden sana indirilenin hakkın ta kendisi olduğunu ve üstün, güçlü, övülmeye layık olan (Allah) ın yolunda yöneltip,ilettiğini görmektedirler.
[034.007] Küfre sapanlar dediler ki: «Siz darmadağın olup dağıldığınızda, gerçekten sizin yeni bir yaratılışta bulunacağınızı size haber veren bir adamı gösterelim mi size?»
[034.008] «Allah'a karşı yalan mı düzüp uyduruyor, yoksa kendisinde bir delilik mi var?» Hayır, ahirete inanmayanlar, azabta ve uzak bir sapıklık içindedirler.
[034.009] Onlar, gökten ve yerden önlerinde ve arkalarında olanı görmüyorlar mı? Eğer biz dilersek, onları yerin-dibine geçirir ya da gökten üzerlerine parçalar düşürürüz. Hiç şüphe yok, bunda 'gönülden (Allah'a) yönelen' her kul için bir ayet vardır.
[034.010] Andolsun, biz Davud'a tarafımızdan bir fazl (üstünlük) verdik. «Ey dağlar, onunla birlikte (Beni tesbih edip) yankıyla ses verin» (dedik) ve kuşlarla da (aynısını emrettik) . Ve ona demiri yumuşattık.
[034.011] «Geniş zırhlar yap, (onları) düzenli bir biçime sok; ve hepiniz salih ameller yapın. Gerçekten ben, sizin yapmakta olduklarınızı görenim» (diye vahyettik) .
[034.012] Süleyman için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgâra (boyun eğdirdik) ; erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık. Onun eli altında Rabbinin izniyle iş görmekte olan bir kısım cinler de vardı. Onlardan kim bizim emrimizden çıkıp-sapacak olsa, ona çılgın ateşin azabından taddırırdık.
[034.013] Ona dilediği şekilde kaleler, heykeller, havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı. «Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın.» Kullarımdan şükretmekte olanlar azdır.
[034.014] Böylece onun (Süleymanın) ölümüne karar verdiğimiz zaman, ölümünü, onlara asasını yemekte olan bir ağaç kurdundan başkası haber veren olmadı. Artık o, yere yıkılıp-düşünce, açıkça ortaya çıktı ki; şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı böylesine aşağılanıcı bir azab içinde kalıp-yaşamazlardı.
[034.015] Andolsun, Sebe (halkı) nın oturduğu yerlerde de bir ayet vardır. (Evleri) Sağdan ve soldan iki bahçeliydi. (Onlara demiştik ki «Rabbinizin rızkından yiyin ve O'na şükredin. Güzel bir şehir ve bağışlamakta olan bir Rabb(iniz var) .»
[034.016] Ancak onlar yüz çevirdiler, böylece biz de onlara Arim selini gönderdik. Ve onların iki bahçesini, buruk yemişli, acı ılgınlı ve içinde az bir şey de sedir ağacı olan iki bahçeye dönüştürdük.
[034.017] Böylelikle nankörlük etmeleri dolayısıyla onları cezalandırdık. Biz (nimete) nankörlük edenden başkasını cezalandırır mıyız?
[034.018] Kendileriyle, içlerinde bereketler kıldığımız memleketler arasında (biri diğerinden) görünebilen şehirler var ettik ve orada yürüme (imkânlarını) takdir ettik: «Oralarda geceleri ve güdüzleri güvenlik içinde gezip dolaşın» (dedik) .
[034.019] Onlar ise: «Rabbimiz, seferlerimizin arasını aç (şehirlerimiz birbirine çok yakındır) dediler ve kendi nefislerine zulmetmiş oldular. Böylece biz de onları efsaneler(e konu olan bir halk) kıldık ve onları darmadağın edip dağıttık. Hiç şüphe yok bunda, çok sabreden ve çok şükreden herkes için gerçekten ayetler vardır.
[034.020] Andolsun, İblis, kendileri hakkında zannını doğrulamış oldu, böylelikle, iman etmekte olan bir grup dışında onlar, ona uymuş oldular.
[034.021] Oysa onun, kendilerine karşı hiç bir zorlayıcı-gücü yoktu; ancak biz ahirete iman edeni, ondan kuşku içinde olandan ayırdetmek için (ona bu imkânı verdik) . Senin Rabbin, her şeyin üzerinde gözetici-koruyucu olandır.
[034.022] De ki: «Allah'ın dışında (tanrı diye) öne sürdüklerinizi çağırın: Onların göklerde ve yerde bir zerre ağırlığınca bile (hiç bir şeye) güçleri yetmez; onların bu ikisinde hiç bir ortaklığı olmadığı gibi, O'nun bunlardan hiç bir destekçi olanı da yoktur.
[034.023] O'nun katında, kendisine izin verdiği kimsenin dışında şefaati yarar sağlamaz. En sonunda kalplerinden korku giderilince (birbirlerine «Rabbiniz ne buyurdu?» derler, «Hak olanı» derler. O, çok yüce olandır, çok büyük olandır.
[034.024] De ki: «Sizi göklerden ve yerden rızıklandıran kim?» De ki: «Allah, gerçekten ya biz, ya da siz her halde bir hidayet üzerindeyiz veya apaçık bir sapıklıkta.»
[034.025] De ki: «Siz, bizim işlemiş bulunduğumuz suçtan sorulacak değilsiniz ve biz de sizin yapmakta olduklarınızdan sorulacak değiliz.»
[034.026] De ki: «Rabbimiz (kıyamet günü) bizi bir arada toplayacak, sonra da hak ile aramızı ayıracaktır. O, (gerçek hükmünü vererek hak ile batılın arasın) açandır, (her şeyi hakkıyla) bilendir.»
[034.027] De ki: «O'na (kulluk etmede) eklemekte olduğunuz ortakları bana gösterin. Asla (onlar ona gerçek ortak olamazlar) ; hayır, O, güçlü ve üstün olan, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah'tır.»
[034.028] Biz seni ancak bütün insanlara bir müjde verici ve uyarıcı-korkutucu olarak gönderdik. Ancak insanların çoğu bilmiyorlar.
[034.029] Onlar: «Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu va'd (ettiğiniz azab) ne zamanmış?» derler.
[034.030] De ki: «Sizin için belirlenmiş bir gün vardır ki, siz ondan ne bir an ertelenebilirsiniz, ne de (bir an) öne alınabilirsiniz.»
[034.031] Küfretmekte olanlar dedi ki: «Biz kesin olarak, ne bu Kur'an'a inanırız, ne de ondan önceki (indirile) ne.» Sen o zulmetmekte olanları, Rableri huzurunda tutuklamış olarak bir görsen; sözü (suçlamaları) birbirlerine karşı evirip-çevirir (birbirlerine yöneltirler) . Za'fa uğratılan (müstaz'af) lar, büyüklük taslayanlara derler ki: «Eğer sizler olmasaydınız, gerçekten bizler mü'min (kimse) ler olurduk.»
[034.032] Büyüklük taslayanlar, za'fa uğratılan (müstaz'af) lara dediler ki: «Size hidayet geldikten sonra, sizi biz mi ondan alıkoyduk? Hayır, siz (zaten) suçlu günahkarlardınız.»
[034.033] Za'fa uğratılanlar da büyüklük taslayanlara: «Hayır, siz gece ve gündüz hileli düzenler (kurup) bizim Allah'ı inkâr etmemizi ve O'na eşler koşmamızı bize emrediyordunuz» dediler. Azabı gördüklerinde de pişmanlıklarını saklarlar; biz de küfredenlerin boyunlarına halkalar geçirdik. Onlar, yapmakta olduklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı?
[034.034] Biz hangi ülkeye bir uyarıcı-korkutucu gönderdikse, mutlaka oranın 'refah içinde şımaran önde gelenleri': «Gerçekten biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz» demişlerdir.
[034.035] Ve: «Biz mallar ve evlatlar bakımından daha çoğunluktayız ve biz azaba uğratılacak da değiliz» de demişlerdir.
[034.036] De ki: «Şüphesiz benim Rabbim, rızkı dilediğine genişletir-yayar ve kısar da. Ancak insanların çoğu bilmiyorlar.»
[034.037] Bizim katımızda sizi (bize) yaklaştıracak olan, ne mallarınız, ne de evlatlarınızdır; ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka. İşte onlar; onlar için yaptıklarına karşılık olmak üzere kat kat mükâfat vardır ve onlar yüksek köşklerinde güven içindedirler.
[034.038] Ayetlerimizi etkisiz bırakmak için çaba harcayanlar; işte onlar da azabın içine getirilmişlerdir.
[034.039] De ki: «Şüphesiz benim Rabbim, kullarından rızkı dilediğine genişletir-yayar ve ona kısar da. Her neyi infak ederseniz, O (Allah), onun yerine bir başkasını verir; O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.»
[034.040] O gün, onların hepsini bir arada toplayacak (haşredecek), sonra meleklere diyecek ki: «Size tapmakta olanlar bunlar mıydı?»
[034.041] (Melekler) Derler ki: «Sen yücesin, bizim velimiz sensin, onlar değil. Hayır, onlar cinlere tapmaktaydı ve çoğu onlara iman etmişlerdi.»
[034.042] Artık bugün, bir kısmınızın bir kısmınıza yarar ve zarar sağlamaya gücü yetmez. Biz de o zulmetmekte olanlara deriz ki: «Yalanlamakta olduğunuz ateşin azabını tadın.»
[034.043] Onlara apaçık olan ayetlerimiz okunduğunda: «Bu, sizi babalarınızın tapmakta oldukların(ilahlar) dan alıkoymak isteyen bir adamdan başkası değildir» dediler. Ve dediler ki: «Bu, düzülüp-uydurulmuş bir yalan (iftira) dan başka bir şey de değildir.» Küfre sapanlar da kendilerine geldiği zaman hak için: «Bu, apaçık olan bir büyüden başka bir şey değildir» dediler.
[034.044] Oysa biz onlara ders alacakları kitaplar vermemiştik ve kendilerine senden önce bir uyarıcı-korkutucu da göndermemiştik.
[034.045] Kendilerinden öncekiler de yalanladı. Oysa bunlar, öbürlerine verdiklerimizin onda birine bile ulaşamamışlardı. Buna rağmen peygamberlerimi yalanladılar; ancak benim de (onları) inkârım (yıkıma uğratmam) nasıl oldu?
[034.046] De ki: «Size bir tek öğüt veriyorum: -Allah için ikişer ikişer ve teker teker kıyam etmeniz, sonra düşünmeniz; sizin sahibiniz (veya arkadaşınız olan peygamber) de hiç bir delilik yoktur. O, sizi şiddetli bir azabın öncesinde yalnızca uyarıp-korkutandır.»
[034.047] De ki: «Ben sizden bir ücret istemişsem, artık o sizin olsun. Benim ecrim (ücretim), yalnızca Allah'a aittir. O, her şeye şahid olandır.»
[034.048] De ki: «Şüphesiz Rabbim hakkı (batılın yerine veya dilediği kimsenin kalbine) koyar. O, gaybleri bilendir.
[034.049] De ki: «Hak geldi; batıl ise ne (bir şey) ortaya çıkarabilir, ne de geri getirebilir.»
[034.050] De ki: «Eğer ben sapacak olsam, artık kendi nefsim aleyhine sapmış olurum; eğer hidayeti bulacak olsam, bu da Rabbimin bana vahyetmekte olduğu (Kur'an) sayesindedir. Hiç şüphe yok O, işitendir, yakın olandır.
[034.051] Sen onları korkuya kapıldıklarında bir görsen. Artık hiç bir kaçış yoktur ve yakın bir yerden yakalanıvermişlerdir.
[034.052] «Biz O'na iman ettik» derler; ancak onlara uzak bir yerden (ahiretten imana) el uzatmak nerede?
[034.053] Oysa daha önce onu inkâr etmişlerdi; onlar uzak bir yerden gayba atıp tutuyorlardı (dil uzatıyorlardı) .
[034.054] (Şimdiki) Kendileriyle istek duydukları şeyler arasında perde çekilmiştir; daha önce benzerlerine yapıldığı gibi. Çünkü onlar, kuşku verici bir tereddüt içinde idiler.

035-FATIR SURESİ

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM


[035.001] Hamd, gökleri ve yeri yaratan, ikişer üçer ve dörder kanatlı melekleri elçiler kılan Allah'ındır; O, yaratmada dilediğini arttırır. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir.
[035.002] Allah, insanlar için rahmetinden her neyi açacak olsa, artık onu kısıp-tutacak olan yoktur; her neyi de kısar-tutarsa, artık onu da ondan sonra salıverecek olan yoktur. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
[035.003] Ey insanlar, Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini anın. Gökten ve yerden sizi rızıklandıran Allah'ın dışında da bir başka yaratıcı var mı? O'ndan başka ilah yoktur. Öyleyse nasıl olur da çevriliyorsunuz?
[035.004] Eğer seni yalanlıyorlarsa, senden önceki peygamberler de yalanlandı. (En sonunda bütün) İşler Allah'a döndürülür.
[035.005] Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır, öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın ve aldatıcı(lar) da, sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak) aldatmasın.
[035.006] Gerçek şu ki, şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman edinin. O, kendi grubunu, ancak çılgınca yanan ateşin halkından olmağa çağırır.
[035.007] O küfredenler; onlar için şiddetli bir azab vardır. İman edip salih amellerde bulunanlar ise; onlar için de bir bağışlanma ve büyük bir ecir vardır.
[035.008] Kötü olarak yapıp-ettikleri kendisine çekici-süslü kılınıp da onu güzel gören mi (Allah katında kabul görecek) ? Artık şüphesiz Allah, dilediğini saptırır, dilediğini de hidayete eriştirir. Öyleyse, onlara karşı nefsin hasretlere kapılıp gitmesin. Gerçekten Allah, yapmakta olduklarını bilendir.
[035.009] Allah, rüzgârları gönderir, onlar da bulutu kaldırır, böylece biz onu ölü bir beldeye sürükleriz, onunla, yeri ölümünden sonra diriltiriz. İşte (ölümden sonra) dirilip-yayılma da böyledir.
[035.010] Kim izzeti istiyorsa, artık bütün izzet Allah'ındır. Güzel söz O'na yükselir, salih amel de onu yükseltir. Kötülükleri tasarlayıp düzenleyenler ise; onlar için şiddetli bir azab vardır. Onların tasarladıkları 'boşa çıkıp bozulur'
[035.011] Allah, sizi topraktan yarattı, sonra bir damla sudan. Sonra da sizi çift çift kıldı. O'nun bilgisi olmaksızın, hiç bir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz da. Ömür sürene, ömür verilmesi ve onun ömründen kısaltılması da mutlaka bir kitapta (yazılı) dır. Gerçekten bu, Allah'a göre kolaydır.
[035.012] İki deniz bir değildir. Şu, tatlı, susuzluğu keser ve içimi kolay; şu da, tuzlu ve acıdır. Ancak her birinden taze et yersiniz ve takınmakta olduğunuz süs eşyalarını çıkarırsınız. O'nun fazlından aramanız ve umulur ki şükretmeniz için gemilerin onda (denizde) suları yara yara akıp gittiğini görürsün.
[035.013] (Allah,) Geceyi gündüze bağlayıp-katar, gündüzü de geceye bağlayıp-katar; güneşi ve ayı emre amade kılmıştır, her biri adı konulmuş bir süreye kadar akıp gitmektedir. İşte bunları (yaratıp düzene koyan) Allah, sizin Rabbinizdir; mülk O'nundur. O'ndan başka tapmakta olduklarınız ise, 'bir çekirdeğin incecik zarına' bile malik olamazlar.
[035.014] Eğer onlara dua ederseniz, duanızı işitmezler, işitseler bile size cevap veremezler. Kıyamet gününde ise, sizin şirk koşmanızı tanımayacaklardır. (Bunu her şeyden) Haberi olan Allah gibi sana (hiç kimse) haber vermez.
[035.015] Ey insanlar, siz Allah'a (karşı fakir olan) muhtaçlarsınız; Allah ise, Ganiy (hiç bir şeye ihtiyacı olmayan) dır, Hamîd (övülmeye layık) tır.
[035.016] Dileyecek olsa, sizi giderir (yok eder) ve yepyeni bir halk getirir.
[035.017] Bu, Allah'a göre güç değildir. kendisine ondan hiç bir şey yükletilmez. Sen, yalnızca gayb ile Rablerinden 'içleri titreyerek-korkmakta' olanları ve dosdoğru namazı kılanları uyarıp-korkutursun. Kim temizlenip-arınırsa, artık o, kendi nefsi için temizlenip-arınmıştır. Sonunda dönüş Allah'adır.
[035.018] Hiç bir günahkâr bir başka günahkârın günahını yüklenemez. Eğer yükü ağır olan kimse (bir başkasını) onu taşımaya çağırsa, -bu, onun yakın-akrabası da olsa-
[035.019] Kör olanla (basiretle) gören bir değildir;
[035.020] Karanlıklara aydınlık,
[035.021] Gölge ile sıcaklık da.
[035.022] Diri olanlarla ölüler de bir değildir. Gerçekten Allah, dilediğine işittirir; sen ise kabirlerde olanlara işittirecek değilsin.
[035.023] Sen, yalnızca bir uyarıcı-korkutucusun.
[035.024] Hiç şüphesiz biz seni, Hak ile bir müjde verici bir uyarıcı-korkutucu olarak gönderdik. Hiç bir ümmet yoktur ki, içinde bir uyarıcı-korkutucu gelip-geçmiş olmasın.
[035.025] Eğer seni yalanlıyorlarsa, senden öncekiler de yalanlandı; peygamberleri ise, kendilerine apaçık olan ayetler, sahifeler ve aydınlatıcı kitaplar getirmişlerdi.
[035.026] Sonra ben de o küfre sapanları yakalayıverdim. Beni inkârları nasıl oldu (onlar gördüler) ?
[035.027] Allah'ın gökyüzünden su indirdiğini görmedin mi? Böylece biz onunla, renkleri değişik olan meyveler çıkardık. Dağlardan da beyaz, kırmızı, renkleri değişik ve siyah yollar (kıldık) .
[035.028] İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da renkleri böyle değişik olanlar vardır. Kulları içinde ise, Allah'tan ancak alim olanlar 'içleri titreyerek-korkar' Hiç şüphe yok Allah, üstün ve güçlü olandır, bağışlayandır.
[035.029] Gerçekten Allah'ın Kitabını okuyanlar, dosdoğru namazı kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak edenler; kesin olarak zarara uğramayacak bir ticareti umabilirler.
[035.030] Çünkü (Allah,) onların ecirlerini noksansız olarak öder ve kendi fazlından onlara arttırır. Hiç şüphe yok O, bağışlayandır, şükrü kabul edendir.
[035.031] Kendinden öncekini doğrulayıcı olarak sana Kitap'tan vahyettiğimiz gerçeğin ta kendisidir. Şüphesiz Allah, elbette haber alandır, görendir.
[035.032] Sonra Kitabı kullarımızdan seçtiklerimize miras kıldık. Artık onlardan kimi kendi nefsine zulmeder, kimi kendi orta yoldadır, kimi de Allah'ın izniyle hayırlarda yarışır-öne geçer. İşte bu, büyük fazlın kendisidir.
[035.033] Adn cennetleri (onlarındır) ; oraya girerler; orada altından bileziklerle ve incirlerle süslenirler. Ve orada onların elbiseleri de ipektir.
[035.034] Derler ki: «Bizden hüznü giderip-yok eden Allah'a hamdolsun; şüphesiz Rabbimiz, gerçekten bağışlayandır, şükrü kabul edendir.»
[035.035] «Ki O, bizi kendi fazlından (ebedi olarak) kalınacak bir yurda yerleştirdi; burada bize bir yorgunluk dokunmaz ve burada bize bir bıkkınlık da dokunmaz.»
[035.036] İnkâr edenlere gelince, onlar için de cehennem ateşi vardır. Onlar için ne karar verilir, ki, böylece ölüversinler, ne de kendilerine onun azabından (bir şey) hafifletilir. İşte biz, her nankör olanı böyle cezalandırırız.
[035.037] İçinde onlar (şöyle) çığlık atarlar: «Rabbimiz, bizi çıkar, yaptığımızdan başka salih bir amelde bulunalım.» Size orda (dünyada), öğüt alabilecek olanın öğüt alabileceği kadar ömür vermedik mi? Size uyarıp-korkutan da gelmişti. Öyleyse (azabı) tadın; artık zalimler için bir yardımcı yoktur.
[035.038] Hiç şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını bilendir. Gerçek şu ki O, sinelerin özünde (saklı) olanı bilir.
[035.039] Yeryüzünde sizi halifeler kılan O'dur. Öyleyse kim küfre saparsa, artık küfrü kendi aleyhinedir. Rableri katında kâfir olanlara kendi küfürleri gazabtan başkasını arttırmaz ve kâfir olanlara kendi küfürleri kayıptan başkasını da arttırmaz.
[035.040] De ki: «Siz, Allah'ın dışında tapmakta olduklarınız ortaklarınızı gördünüz mü? Bana haber verin; yerden neyi yaratmışlardır? Ya da onların göklerde bir ortaklığı mı var? Yoksa biz onlara bir kitap vermişiz de onlar bundan (dolayı) apaçık bir belge üzerinde midirler? Hayır, zulmetmekte olanlar, birbirlerine aldatmadan başkasını vadetmiyorlar.
[035.041] Hiç şüphesiz Allah, gökleri ve yeri zeval bulurlar diye (her an kudreti altında) tutmaktadır. Andolsun, eğer onlar zeval bulacak olsa, kendisinden sonra artık onları kimse tutamaz. Şüphesiz O, Halîm olandır, bağışlayandır.
[035.042] Yeminlerinin olanca güçleriyle, kendilerine bir uyarıcı-korkutucu gelecek olsa, ümmetlerin herhangi birinden mutlaka daha doğru yolda olacaklarına dair, Allah'a and içtiler. Ancak onlara uyarıcı-korkutucu geldiğinde, nefretlerinden başkasını artırmadı.
[035.043] (Hem de) Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek. Oysa hileli-düzen, kendi sahibinden başkasını sarıp-kuşatmaz. Artık onlar öncekilerin sünnetinden başkasını mı gözlemektedirler? Sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın ve sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir dönüşüm de bulamazsın.
[035.044] Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, böylelikle kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler; üstelik onlar, kuvvet bakımından kendilerinden daha şiddetliydiler. Göklerde de, yerde de Allah'ı aciz bırakacak hiç bir şey yoktur. Hiç şüphesiz O, bilendir, güç yetirendir.
[035.045] Eğer Allah, kazanmakta oldukları dolayısıyla insanları (azab ile) yakalayıverecek olsaydı, (yerin) sırtı üzerinde hiç bir canlıyı bırakmazdı, ancak onları, adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Sonunda ecelleri geldiği zaman, artık şüphesiz Allah kendi kullarını görendir.
036-YASİN SURESİ

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM


[036.001] Yâsin.
[036.002] Andolsun hikmetli Kur'an'a,
[036.003] Gerçekten sen, gönderilen (peygamber) lerdensin.
[036.004] Dosdoğru olan bir yol üzerinde.
[036.005] (Kur'an) Güçlü ve üstün olan, esirgeyen (Allah') ın indirmesidir.
[036.006] Babaları uyarılıp-korkutulmamış, böylece kendileri de gafil kalmış bir kavmi uyarıp-korkutman için (gönderildin) .
[036.007] Andolsun, onların çoğu üzerine o söz hak olmuştur; artık onlar inanmazlar.
[036.008] Gerçekten biz onların boyunlarına, çenelere kadar (dayanan) halkalar geçirdik; bu yüzden başları yukarı kalkıktır.
[036.009] Biz onların önlerinde bir sed, arkalarında da bir sed çektik. Böylelikle onları örtüverdik, artık görmezler.
[036.010] Kendilerini uyarıp-korkutsan da, uyarmayıp-korkutmasan da onlar için birdir; onlar iman etmezler.
[036.011] Sen ancak, zikre (Kur'an'a) uyan ve gayb ile Rahman olan (Allah') a (karşı) içi titreyerek korku duyan kimseyi uyarıp-korkutursun. İşte böylesini, bir bağışlanma ve üstün bir ecirle müjdele.
[036.012] Şüphesiz biz, ölüleri biz diriltiriz; onların önden takdim ettiklerini ve eserlerini de biz yazarız. Biz her şeyi, apaçık olan bir kitapta tesbit edip korumuşuz.
[036.013] Sen onlara, o şehir halkının örneğini ver; hani oraya elçiler gelmişti.
[036.014] Hani biz onlara iki (elçi) göndermiştik, fakat onlar ikisini yalanlamışlardı. Biz de (iki elçiyi) bir üçüncüyle güçlendirdik; böylece dediler ki: «Şüphesiz biz, size, gönderilmiş elçileriz.»
[036.015] Dediler ki: «Siz, bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsiniz, Rahman (olan Allah) da herhangi bir şey indirmiş değildir. Siz, yalnızca yalan söylemektesiniz.»
[036.016] Dediler ki: «Rabbimiz, gerçekten sizin için gönderilmiş elçiler olduğumuzu bilmektedir.»
[036.017] «Bizim üzerimizde de (sorumluluk ve görev olarak) apaçık bir tebliğden başkası yoktur.»
[036.018] Onlar dediler ki: «Herhalde biz, sizlerden dolayı uğursuzluğa uğradık. Eğer (bu söylediklerinize) bir son vermeyecek olursanız, andolsun, sizi taşa tutacağız ve mutlaka bizden yana size acıklı bir azab dokunacaktır.»
[036.019] Dediler ki: «Uğursuzluğunuz, sizinle birliktedir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız) ? Hayır, siz ölçüyü taşıran bir kavimsiniz.»
[036.020] Şehrin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi: «Ey kavmim, elçilere uyun» dedi.
[036.021] «Sizden ücret istemeyenlere uyun, onlar hidayet bulmuş kimselerdir.»
[036.022] «Bana ne oluyor ki, beni yaratana kulluk etmeyecekmişim? siz O'na döndürüleceksiniz.»
[036.023] «Ben, O'ndan başka ilahlar edinir miyim ki, Rahman (olan Allah), bana bir zarar dileyecek olsa, ne onların şefaati bana bir şeyle yarar sağlar, ne de onlar beni kurtarabilirler.»
[036.024] «O durumda ise, gerçekten ben apaçık bir sapıklık içinde olmuş olurum.»
[036.025] «Şüphesiz ben, sizin Rabbinize iman ettim; işte beni işitin.»
[036.026] Ona: «Cennete gir» denildi. O da: «Keşke benim kavmim de bir bilseydi» dedi.
[036.027] «Rabbimin beni bağışladığını ve beni ağırlananlardan kıldığını.»
[036.028] Kendisinden sonra ise, kavminin üzerine gökten bir ordu indirmedik; indirecek de değildik.
[036.029] (Ancak onlara) Yalnızca bir tek çığlık (yetti) ; anında sönüverdiler.
[036.030] Yazıklar olsun kullara; ki onlara bir peygamber gelmeyi görsün, mutlaka onunla alay ederlerdi.
[036.031] Görmüyorlar mı, kendilerinden önce nice kuşakları yıkıma uğrattık? Onlar, bir daha kendilerine dönmemektedirler.
[036.032] Ancak onların hepsi, toplanmış olarak huzurumuza getirilmişlerdir.
[036.033] Ölü toprak kendileri için bir ayettir; biz onu dirilttik, ondan taneler çıkarttık, böylelikle de onlar ondan yemektedirler.
[036.034] Biz, onda hurmalıklardan ve üzüm-bağlarından bahçeler kıldık ve içlerinde pınarlar fışkırttık:
[036.035] Onun ürünlerinden ve kendi ellerinin yaptıklarından yemeleri için. Yine de şükretmiyorlar mı?
[036.036] Yerin bitirmekte olduklarından, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden bütün çiftleri yaratan (Allah çok) yücedir.
[036.037] Gece de kendileri için bir ayettir. Gündüzü ondan sıyırıp-yüzeriz, hemen onlar artık karanlıkta kalıvermişlerdir.
[036.038] Güneş de, kendisi için (tesbit edilmiş) olan bir müstakarra doğru akıp-gitmektedir. Bu, üstün ve güçlü olan, bilen (Allah) ın takdiridir.
[036.039] Ay'a gelince, biz onun için de birtakım uğrak yerleri takdir ettik; sonunda o, eski bir hurma dalı gibi döndü (döner) .
[036.040] Ne güneşin aya erişip-yetişmesi gerekir, ne de gecenin gündüzün önüne geçmesi. Her biri bir yörüngede yüzüp gitmektedirler.
[036.041] Onların soylarını dolu gemilerde (ana rahimlerinde) taşımamız da kendileri için bir ayettir.
[036.042] Ve kendileri için binmekte oldukları bunun benzeri (nice) şeyleri yaratmamız da.
[036.043] Eğer dilersek onları batırır-boğarız; bu durumda ne onların imdadına yetişen olur, ne de onlar kurtulabilirler.
[036.044] Ancak bizden bir rahmet olması ve (onları) belirli bir zamana kadar yararlandırmamız başka.
[036.045] Onlara: «Önünüzde olandan ve arkanızda olandan korkup-sakının, belki esirgenirsiniz» denildiğinde, (dinlemeyip küfre saparlar)
[036.046] Onlara, Rablerinin ayetlerinden bir ayet gelmeyi görsün, mutlaka ondan yüz çeviricidirler.
[036.047] Ve onlara: «Size Allah'ın rızık olarak verdiklerinden infak edin» denildiği zaman da, o küfre sapanlar iman edenlere dediler ki: «Allah'ın, eğer dilemiş olsaydı yedireceği kimseyi biz mi yedirecek mişiz? Gerçekten siz, apaçık bir şaşkınlık içindesiniz.»
[036.048] Ve derler ki: «Eğer doğru söylüyorsanız bu tehdit (etmekte olduğunuz yıkım ve azab) ne zamanmış?»
[036.049] Onlar, yalnızca tek bir çığlıktan başkasını gözetmezler, onlar birbirleriyle çekişip-dururken o kendilerini yakalayıverir.
[036.050] Artık ne bir tavsiyede bulunmağa güç yetirebilirler, ne de ailelerine dönebilirler.
[036.051] Sûr'a üfürülmüştür; böylece onlar kabirlerinden (diriltilip) Rablerine doğru (dalgalar halinde) süzülüp-giderler.
[036.052] Demişlerdir ki: «Eyvahlar bize, uykuya-bırakıldığımız yerden bizi kim diriltip-kaldırdı? Bu, (öyle oluyor ki) Rahman (olan Allah) ın va'dettiğidir, (demek ki) gönderilen (peygamber) ler de doğru söylemiş.»
[036.053] O, yalnızca bir tek çığlıktan başkası değildir; artık onların hepsi toplanmış olarak huzurumuza getirilmişlerdir.
[036.054] İşte bugün, hiç kimseye (hiç) bir şeyle zulmedilmez ve siz de yapmakta olduklarınızdan başkasıyla karşılık görmezsiniz.
[036.055] Gerçek şu ki, bugün cennet halkı, 'sevinç ve mutluluk dolu' bir meşguliyet içindedirler.
[036.056] Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, tahtlar üzerinde yaslanmışlardır.
[036.057] Orada taptaze-meyveler onların ve istek duymakta oldukları her şey onlarındır.
[036.058] Çok esirgeyen Rabb'dan onlara bir de sözlü «Selam» (vardır) .
[036.059] «Ey suçlu-günahkârlar, bugün siz bir yana çekilin.»
[036.060] «Ey Adem oğulları, ben size and vermedim mi ki: -Şeytana kulluk etmeyin, çünkü, o, sizin için apaçık bir düşmandır;»
[036.061] «Bana kulluk edin, doğru olan yol budur.»
[036.062] Andolsun o, sizden birçok insan-kuşağını saptırmıştı. Yine de aklınızı kullanmıyor muydunuz?
[036.063] İşte bu, size vadedilmiş olan cehennemdir.
[036.064] Küfre sapmalarınıza karşılık olmak üzere bugün oraya girin.
[036.065] Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz; (günahtan ve sevaptan yana) kazanmakta olduklarını da elleri bize söylemekte, ayakları da şahitlik etmektedir.
[036.066] Eğer dilemiş olsaydık, gözlerinin üstüne bastırır-kör ederdik, böylece yola dökülüp-koşuşurlardı. Fakat nasıl göreceklerdi ki?
[036.067] Eğer dilemiş olsaydık, oldukları yerde (en görkemli çağlarında) onları bir başka kalıba sokardık; böylece ne ileri gitmeye, ne de geri dönmeye güç yetirebilirlerdi.
[036.068] Kime uzun ömür verirsek, yaratılışta onu tersine çeviririz. Yine de akıllarını kullanmayacaklar mı?
[036.069] Biz ona (Peygambere) şiir öğretmedik; (bu,) ona yakışmaz da. O (kendisine indirilen Kitap), yalnızca bir öğüt ve apaçık olan bir Kur'an'dır.
[036.070] (Kur'an,) Diri olanları uyarıp-korkutmak ve küfre sapanları üzerine sözün hak olması için (indirilmiştir) .
[036.071] Ellerimizin yaptıklarından kendileri için nice hayvanları yarattığımızı görmüyorlar mı? Böylece onlar, bunlara malik oluyorlar.
[036.072] Biz onlara kendileri için boyun eğdirdik; işte bir kısmı binekleridir, bir kısmını(n da etini) yiyorlar.
[036.073] Onlarda kendileri için daha nice yararlar ve içecekler vardır. Yine de şükretmeyecekler mi?
[036.074] Yardım görürler umuduyla, onlar Allah'tan başka ilahlar edindiler.
[036.075] Onların (o ilahların) kendilerine yardım etmeye güçleri yetmez; oysa kendileri onlar için hazır bulundurulmuş askerlerdir.
[036.076] Öyleyse onların sözleri seni hüzne kaptırmasın. Gerçekten biz, onların saklamakta olduklarını da, açığa vurduklarını da biliyoruz.
[036.077] İnsan, bizim kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmüyor mu? Şimdi o, apaçık bir düşman kesilmiştir.
[036.078] Kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek verdi; dedi ki: «Çürümüş-bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş?»
[036.079] De ki: «Onları, ilk defa yaratıp-inşa eden diriltecek. O, her yaratmayı bilir.»
[036.080] Ki O, size yeşil ağaçtan bir ateş kılandır; siz de ondan yakıyorsunuz.
[036.081] Gökleri ve yeri yaratan, onların bir benzerini de yaratmağa kadir değil mi? Hiç tartışmasız (öyledir) ; O, yaratandır, bilendir.
[036.082] Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri, ona yalnızca: «Ol» demesidir; o da hemen oluverir.
[036.083] Her şeyin melekûtu (hükümranlık ve mülkü) elinde bulunan (Allah) ne yücedir. Ve siz O'na döndürüleceksiniz.
037-SAFFAT SURESİ

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

[037.001] Saflar halinde dizilenlere andolsun,
[037.002] Haykırıp sürükleyenlere,
[037.003] Zikir okumakta olanlara,
[037.004] Hiç tartışmasız, sizin ilahınız gerçekten birdir.
[037.005] Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi'dir, doğuların da Rabbi'dir.
[037.006] Hiç şüphesiz, biz dünya göğünü 'çekici bir süsle', yıldızlarla süsleyip-donattık.
[037.007] Ve itaatten çıkmış her azgın şeytandan koruduk;
[037.008] Ki onlar, Mele-i Alâ'ya kulak verip dinleyemezler ve onlar her yandan kovulur atılırlar;
[037.009] Uzaklaştırılırlar. Onlar için kesintisiz bir azab vardır.
[037.010] Ancak (sözü hırsızlama) çalıp-kapan olursa, artık onu da delip geçen 'yakıcı bir alev' izler (ve yok eder) .
[037.011] Şimdi onlara sor: Yaratılış bakımından onlar mı daha zorlu, yoksa bizim yarattıklarımız mı? Doğrusu biz onları, cıvık-yapışkan bir çamurdan yarattık.
[037.012] Hayır, sen (bu muhteşem yaratışa ve onların inkarına) şaşırdın kaldın; onlar ise alay edip duruyorlar.
[037.013] Kendilerine öğüt verildiğinde, öğüt almıyorlar.
[037.014] Bir ayet (mucize) gördüklerinde de, alay konusu edinip eğleniyorlar.
[037.015] «Bu, açıkça bir büyüden başkası değildir» dediler.
[037.016] «Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltilecekmişiz?»
[037.017] «Veya önceki atalarımız da mı?»
[037.018] De ki: «Evet, üstelik sizler boyun bükmüş kimseler olarak.»
[037.019] İşte o, yalnızca bir tek çığlıktan ibarettir; artık kendileri (diriltilmiş olarak) bakıp durmaktadırlar.
[037.020] Derler ki: «Eyvahlar bize; bu, din günüdür.»
[037.021] «Bu, sizin yalanlamakta olduğunuz (mü'mini kâfirden, haklıyı haksızdan) ayırma günüdür.»
[037.022] «Zulmetmekte olanları, eşlerini ve tapmakta olduklarını bir araya getirip toplayın.»
[037.023] «Allah'tan başka (taptıklarını) ; artık onları cehennemin yoluna yöneltip götürün.»
[037.024] «Ve onları durdurup-tutuklayın, çünkü onlar, sorguya çekileceklerdir.»
[037.025] (Onlara seslenilir «Ne oluyor size, birbirinizle (dünya olduğu gibi) yardımlaşmıyorsunuz?»
[037.026] Hayır, bugün onlar teslim olmuşlardır.
[037.027] Kimi kimine yönelmiş olarak birbirlerine soruyorlar:
[037.028] «Gerçekten sizler bize sağdan (sağ duyudan ve haktan) yana gelip yanaşıyordunuz» derler.
[037.029] (Diğerleri de «Hayır» derler. «Zaten sizler mü'min olanlar değildiniz.»
[037.030] «Bizim sizin üzerinizde zorlayıcı hiç bir gücümüz yoktu; hayır, siz (kendiniz) azgın bir kavimdiniz.»
[037.031] «Böylece Rabbimizin sözü (yıkım ve azab va'di) üzerimize hak oldu. Hiç tartışmasız, (azabı) tadıcılarız.»
[037.032] «Evet, biz sizi azdırdık, çünkü biz de azgın kimselerdik.»
[037.033] Artık o gün onlar azabda ortaktırlar.
[037.034] Doğrusu biz, suçlu-günahkârlara böyle yaparız.
[037.035] Çünkü onlara: «Allah'tan başka ilah yoktur» denildiği zaman, büyüklük taslarlardı.
[037.036] Ve derlerdi ki: «Biz, ünlenmiş bir şair için ilahlarımızı terk mi edeceğiz?»
[037.037] Hayır, o, hakkı getirmiş ve gönderilen (peygamber) leri de doğrulamıştı.
[037.038] Hiç tartışmasız, siz, acıklı azabı tadıcılarsınız.»
[037.039] Yapmakta olduklarınızdan başkasıyla cezalanmayacaksınız.
[037.040] Ancak muhlis olan kular başka.
[037.041] İşte onlar; onlar için bilinen bir rızık vardır.
[037.042] Çeşitli-meyveler. Onlar ikram görenlerdir.
[037.043] Nimetlerle donatılmış (naim) cennetlerde.
[037.044] Birbirlerine karşı, tahtlar üzerinde (otururlar) .
[037.045] Kaynaktan (doldurulmuş) kadehlerle çevrelerine dolaşılır.
[037.046] Bembeyaz, içenlere lezzet (veren bir içki) .
[037.047] Onda ne bir gaile vardır, ne de kendilerinden geçip, akılları çelinir.
[037.048] Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş iri gözlü kadınlar vardır.
[037.049] Sanki onlar, saklı bir yumurta gibi (çarpıcı ve pürüzsüz) .
[037.050] Böyleyken, kimi kimine yönelmiş olarak, birbirlerine soruyorlar:
[037.051] Onlardan bir sözcü der ki: «Benim bir yakınım vardı.»
[037.052] «Der ki: -Sen de gerçekten (dirilişi) doğrulayanlardan mısın?»
[037.053] «Bizler öldüğümüz, toprak ve kemikler olduğumuzda mı, gerçekten biz mi (yeniden diriltilip sonra da) sorguya çekilecekmişiz?»
[037.054] (Konuşan yanındakilere) Der ki: «Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?»
[037.055] Derken, bakıverdi, onu 'çılgınca yanan ateşin' tam ortasında gördü.
[037.056] Dedi ki: «Andolsun Allah'a, neredeyse beni de ( şu bulunduğun yere) düşürecektin.»
[037.057] «Eğer Rabbimin nimeti olmasaydı, muhakkak ben de (azab yerine getirilip) hazır bulundurulanlardan olacaktım.»
[037.058] «Nasıl, biz ölecek olanlar değil miymişiz?»
[037.059] «Yalnızca birinci ölümümüzden başka (öyle mi) ? Ve biz azaba uğratılacak olanlar da değil miymişiz; (öyle mi) ?»
[037.060] Hiç şüphe yok, bu, asıl büyük 'kurtuluş ve mutluluğun' ta kendisidir.
[037.061] Böylece, çalışanlar da bunun bir benzeri için çalışmalıdır.
[037.062] Nasıl, böyle bir konaklanma mı daha hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı?
[037.063] Doğrusu biz, onu kâfirler için bir fitne (bir imtihan konusu) kıldık.
[037.064] Şüphesiz o, 'çılgınca yanan ateşin' dibinde bitip çıkar.
[037.065] Onun tomurcukları, şeytanların başları gibidir.
[037.066] Artık hiç tartışmasız, onlar, ondan yiyecekler, böylelikle karınlarını da ondan dolduracaklar.
[037.067] Sonra kendileri için onun üzerinde kaynar su karıştırılmış bir içkileri de vardır.
[037.068] Sonra onların dönecekleri yer, elbette (yine) çılgınca yanan ateştir.
[037.069] Çünkü onlar, atalarını da sapık kimseler olarak bulmuşlardı.
[037.070] Kendileri de onların izleri üzerinde koşturup-duruyorlardı.
[037.071] Andolsun, onlardan önce, evvelkilerin çoğu da sapmıştı.
[037.072] Andolsun, biz onlara uyarıcı-korkutucular göndermiştik.
[037.073] Uyarılıp-korkutulanların nasıl bir sona uğradıklarına bir bak.
[037.074] Ancak muhlis olan kullar başka.
[037.075] Andolsun, Nuh bize (dua edip) seslenmişti de, ne güzel icabet etmiştik.
[037.076] Onu ve ailesini, o büyük üzüntüden kurtarmıştık.
[037.077] Ve onun soyunu, (dünyada) onları da baki kıldık.
[037.078] Sonra gelenler arasında da ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
[037.079] Âlemler içinde selam olsun Nuh'a.
[037.080] Gerçekten biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
[037.081] Şüphesiz o, bizim mü'min olan kullarımızdandı.
[037.082] Sonra diğerlerini suda-boğduk.
[037.083] Doğrusu İbrahim de, onun (soyunun) bir kolundandır.
[037.084] Hani o, Rabbine arınmış (selim) bir kalb ile gelmişti.
[037.085] Hani babasına ve kavmine demişti ki: «Sizler neye tapıyorsunuz?»
[037.086] «Birtakım uydurma yalanlar için mi Allah'tan başka ilahlar istiyorsunuz?»
[037.087] «Âlemlerin Rabbi hakkındaki zannınız nedir?»
[037.088] Sonra yıldızlara bir göz attı.
[037.089] «Ben, doğrusu hastayım» dedi.
[037.090] Böylelikle arkalarını çevirip ondan kaçmaya başladılar.
[037.091] Bunun üzerine onların ilahlarına sokulup: «Yemek yemiyor musunuz?» dedi.
[037.092] «Size ne oluyor ki konuşmuyorsunuz?»
[037.093] Derken onların üstüne yürüyüp sağ eliyle bir darbe indirdi.
[037.094] Çok geçmeden (halkı) birbirine girmiş durumda kendisine yönelip geldiler.
[037.095] Dedi ki: «Yontmakta olduğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?»
[037.096] «Oysa sizi de, yapmakta olduklarınızı da Allah yaratmıştır.»
[037.097] Dediler ki: «Onun için (yüksekçe) bir bina inşa edin de onu çılgınca yanan ateşin içine atın.»
[037.098] Böylelikle ona bir tuzak hazırlamak istediler. Oysa biz, onları alçaltılmışlar kıldık.
[037.099] (İbrahim) Dedi ki «Şüphesiz ben, Rabbime gidiciyim; O, beni hidayete eriştirecektir.»
[037.100] «Rabbim, bana salihlerden (olan bir çocuk) armağan et.»
[037.101] Biz de onu halim bir çocukla müjdeledik.
[037.102] Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona) : «Oğlum» dedi. «Gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken görüyordum. Bir bak, sen ne düşünüyorsun.» (Oğlu İsmail) Dedi ki: «Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah, beni sabredenlerden bulacaksın.»
[037.103] Sonunda ikisi de (Allah'ın emrine ve takdirine) teslim olup (babası, İsmail'i kurban etmek için) onu alnı üzerine yatırdı;
[037.104] Biz ona: «Ey İbrahim» diye seslendik.
[037.105] «Gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Hiç şüphesiz biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.»
[037.106] Doğrusu bu, apaçık bir imtihandı.
[037.107] Ve ona büyük bir kurbanı fidye olarak verdik.
[037.108] Sonra gelenler arasında da ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
[037.109] İbrahim'e selam olsun.
[037.110] Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
[037.111] Şüphesiz o, bizim mü'min olan kullarımızdandır.
[037.112] Biz ona, salihlerden bir peygamber olarak İshak'ı müjdeledik.
[037.113] Ona da, İshak'a da bereketler verdik. İkisinin soyundan, ihsanda bulunan (muhsin olan) da var, açıkça kendi nefsine zulmetmekte olan da.
[037.114] Andolsun, biz Musa'ya ve Harun'a lütufta bulunduk.
[037.115] Onları ve kavimlerini o büyük üzüntüden kurtardık.
[037.116] Onlara yardım ettik, böylece üstün gelenler onlar oldular.
[037.117] Ve ikisine anlatımı-açık olan kitabı verdik.
[037.118] Onları dosdoğru olan yola yöneltip-ilettik.
[037.119] Sonra gelenler arasında da ikisine (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
[037.120] Musa'ya ve Harun'a selam olsun.
[037.121] Şüphesiz biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
[037.122] Şüphesiz ikisi, bizim mü'min olan kullarımızdandırlar.
[037.123] Gerçekten İlyas da, gönderilmiş (peygamber) lerdendi.
[037.124] Hani kendi kavmine demişti ki: «Siz korkup sakınmaz mısınız?»
[037.125] «Siz Ba'l'e tapıp da yaratıcıların en güzeli (olan Allah'ı) mı bırakıyorsunuz?»
[037.126] «Allah ki, sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir.»
[037.127] Fakat onu yalanladılar; bundan dolayı gerçekten onlar, (azab için getirilip) hazır bulundurulacak olanlardır.
[037.128] Ancak, muhlis olan kullar başka.
[037.129] Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
[037.130] İlyas'a selam olsun.
[037.131] Şüphesiz biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
[037.132] Şüphesiz o, bizim mü'min olan kullarımızdandı.
[037.133] Gerçekten Lût da gönderilmiş (peygamber) lerdendi.
[037.134] Hani biz onu ve ailesini topluca kurtarmıştık;
[037.135] Geride bırakılanlar arasında bir yaşlı-kadın dışında.
[037.136] Sonra da geride kalanları yerle bir ettik.
[037.137] Siz onların üstünden muhakkak geçip gidiyorsunuz; sabah vakti.
[037.138] Ve geceleyin. Yine de akıllanmayacak mısınız?
[037.139] Hiç şüphesiz Yunus da, gönderilmiş (peygamber) lerdendi.
[037.140] Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı.
[037.141] Böylece kur'aya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu.
[037.142] Derken onu balık yutmuştu, oysa kendisi (kendini) kınanmış (sayanlardan) dı.
[037.143] Eğer (Allah'ı çokça) tesbih edenler olmasaydı,
[037.144] Onun karnında (insanların) dirilip-kaldırılacakları güne kadar kalakalmıştı.
[037.145] Sonunda o hasta bir durumdayken onu çıplak bir yere (sahile) attık.
[037.146] Ve üzerine, sık-geniş yapraklı (kabağa benzer) türden bir ağaç bitirdik.
[037.147] Onu yüzbin olan veya (sayısı) daha da artan (bir topluluk) a (peygamber olarak) gönderdik.
[037.148] Sonunda ona iman ettiler, biz de onları bir süreye kadar yararlandırdık.
[037.149] Şimdi sen onlara sor: Kızlar senin Rabbinin, erkek çocuklar onların mı?
[037.150] Yoksa onlar, şahidlik etmekteyken, biz melekleri dişiler olarak mı yarattık?
[037.151] Dikkat edin; gerçekten onlar, düzdükleri yalanlardan dolayı derler ki:
[037.152] «Allah doğurdu.» Onlar, hiç şüphesiz, muhakkak yalan söyleyenlerdir.
[037.153] (Allah,) Kızları, erkek çocuklara tercih mi etmiş?
[037.154] Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?
[037.155] Hiç mi öğüt alıp-düşünmüyorsunuz?
[037.156] Yoksa sizin apaçık olan ispatlı bir deliliniz mi var?
[037.157] Eğer doğru söyleyenler iseniz, öyleyse getirin kitabınızı.
[037.158] Onlar, kendisiyle (Allah ile) cinler arasında da bir soy-bağı kurdular. Oysa andolsun, cinler de onların gerçekten (azab için getirilip) hazır bulundurulacaklarını bilmişlerdir.
[037.159] Onların nitelendirmekte olduklarından Allah yücedir.
[037.160] Ancak muhlis olan kullar başka.
[037.161] Artık siz de, tapmakta olduklarınız da,
[037.162] O'na karşı kimseyi fitneye sürükleyecek olanlar değilsiniz.
[037.163] Ancak kendisi çılgınca yanan ateşe girecek olan başka (onu sürüklersiniz) .
[037.164] (Melekler der ki «Bizden her birimiz için belli bir makam vardır.»
[037.165] «Biziz, o saflar halinde dizilmiş olanlar, gerçekten biziz.»
[037.166] «Biziz, o tesbih edenler de, gerçekten biziz.»
[037.167] Onlar (putatapıcılar), her ne kadar şöyle diyor idiyseler de:
[037.168] «Eğer yanımızda öncekilerden bir zikir (kitap) bulunmuş olsaydı,»
[037.169] «Gerçekten bizler de, Allah'ın muhlis kullarından olurduk.»
[037.170] Fakat (kitap gelince) onu tanımayıp-küfrettiler; yakında bileceklerdir.
[037.171] Andolsun, (peygamber olarak) gönderilen kullarımıza (şu) sözümüz geçmiştir:
[037.172] Hiç tartışmasız onlar, muhakkak nusret (yardım ve zafer) bulacaklardır.
[037.173] Ve hiç şüphesiz, bizim ordularımız; üstün gelecek olanlar da onlardır.
[037.174] Öyleyse sen, bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
[037.175] Ve onları seyret; onlar da (azabı) yakında göreceklerdir.
[037.176] Şimdi onlar, bizim azabımızı mı acele istiyorlar?
[037.177] Fakat (azab) onların sahasına indiği zaman, uyarılıp-korkutulanların sabahı ne kadar da kötü olur.
[037.178] Sen bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
[037.179] Ve seyret; onlar da (azabı) yakında göreceklerdir.
[037.180] Üstünlük ve güç (izzet) sahibi olan senin Rabbin, onların nitelendirmekte olduklarından yücedir.
[037.181] Gönderilmiş (peygamber) lere selam olsun.
[037.182] Ve âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.

WeBCaNaVaRi'na Üye Olmadan Link'leri ve Kod'ları Göremezsiniz.
Link'leri Görebilmek İçin. Üye Ol. veya Giriş Yap.
Üyelerimizden Destek Bekliyoruz.
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 26
« Posted on: Mart 29, 2024, 06:55:00 ÖS »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 26 e-book, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 26 programı, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 26 oyunları, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 26 e-kitap, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 26 download, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 26 hikayeleri, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 26 resimleri, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 26 haberleri, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 26 yükle, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 26 videosu, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 26 şarkı sözleri, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 26 msn, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 26 hileleri, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 26 scripti, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 26 filmi, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 26 ödevleri, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 26 yemek tarifleri, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 26 driverları, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 26 smf, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi... 26 gsm
Yanıtla #1
« : Aralık 25, 2008, 05:49:49 ÖS »

MaViSh
*
Üye No : 3490
Yaş : 32
Nerden : Rize
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 777
Mesaj Sayısı : 8 087
Karizma = 16200


emeğine sağlık.. teşekküler

Ne Ağlayacak Kadar Günahkarım...
Ne Göklere Çıkabilecek Kadar Masum...


Ne Geçmişte Yaşadıklarımdan Huzursuzum...
Ne Şu An Yaptıklarımdan Mutlu...


Sırlar İçinde Bir Dünyam Var Birde
Sen Varsın İçinde...


Ne Seni Kaybedecek Kadar Cesurum...
Ne De Seni Kazanacak Kadar Güçlü...
Yanıtla #2
« : Aralık 25, 2008, 10:46:09 ÖS »
Avatar Yok

FeMoX
*
Üye No : 570
Yaş : 34
Nerden : Rize
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 2803
Mesaj Sayısı : 5 853
Karizma = 39


teşekkürler Ceyda .. Emeğine Sağlık  Göz Kırp.
Yanıtla #3
« : Aralık 25, 2008, 10:46:39 ÖS »

[B]a[R]a[N]
*
Üye No : 4
Yaş : 33
Nerden : İstanbul
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 5706
Mesaj Sayısı : 27 762
Karizma = 62877


yüREqine SaqLIk qüzeL'm [ + 100 Rep ] ^^

İstek & Öneri ve Şikayetlerinizi: link (@) webcanavari . net Adresine İletebilirsiniz.
Yanıtla #4
« : Aralık 25, 2008, 10:48:26 ÖS »

xxRuzqaRxx
*
Üye No : 2
Nerden : İstanbul
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 1921
Mesaj Sayısı : 13 559
Karizma = 57


Cok qüzl bi paylaşm olmus teşekkürler

İhtişamlı bi avare
Yanıtla #5
« : Aralık 26, 2008, 02:03:16 ÖS »
Avatar Yok

Asortik Hatun
*
Üye No : 3762
Nerden : İzmir
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 13388
Mesaj Sayısı : 22 841
Karizma = 58066


Çok saolun arkadaslar cok teşekkürler. ederım  Utanqaçç
Yanıtla #6
« : Şubat 01, 2009, 08:25:46 ÖS »

x[BLack RoSe]x
*
Üye No : 2816
Yaş : 34
Nerden : Rize
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 901
Mesaj Sayısı : 12 413
Karizma = 13


paylaşım için teşekkürler canım allah razı olsun..
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  



Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular