0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Koca Seyit  (Okunma Sayısı: 1200 Kere Okundu.)
« : Temmuz 09, 2009, 07:05:10 ÖÖ »

xxRuzqaRxx
*
Üye No : 2
Nerden : İstanbul
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 1921
Mesaj Sayısı : 13 559
Karizma = 57


Batarya komutanımız bir türkü öğrettiydi, başladık onu söylemeye; "Çanakkale Çanakkale" "Geliyor düşman hergele" "Ölmek varsa da yok kaçmak" "Geçilmez bu çelikkkale"...
"Peki, peki Etem. Bu lâfları her zaman, çok anlatıyoruz, hani biraz da övünmek gibi geliyor bana amma yalınız ortalık yine pek iyi değil.
Hınzır gavurlar yine pek üredi. Kırılacak yer arıyor domuzlar, onlara güven olur mu? Belkim bize de yükleniverirler. Şimdi büyük ata da rahmetlik oldu.
Onun için eskiler anlatmalı, yeniler de bundan hisse kapmak. Öyle ya Ahmet'le bizden geçti artık. Bu vatanı bekleme nöbeti Murat, Etem gibilerin. Amma, iş başa düştü mü, acep biz durur muyuz ki, koşa koşa gideriz..
Gavurdan hiç korkulmaz oğlum, gavur bu gözü kaçmadadır daima. Şimdi iyi dinleyin bakayım. Seferberlik savaşında işte Ahmet de oradaydı, amma birliklerimiz ayrıydı....



Bizim batarya topları Çanakkale'nin karşı kıyısında, Urumeli Mecidiyesinde mevzilenmişti. Lâfı çok uzatmayalım. Mart'ın 17 sinde Komutanlıktan bir haber çıktı: "Bütün topçular, birlikler tetikte dursun, yarın büyük bir düşman zorlaması olacak" denildi.
İyi ya, hadi bakalım geleceği varsa göreceği de olur elbet, dedik biz de. Batarya komutanımız bir türkü öğrettiydi, başladık onu söylemeye;
"Çanakkale Çanakkale" "Geliyor düşman hergele" "Ölmek varsa da yok kaçmak" "Geçilmez bu çelikkkale"
O geceyi uyumadan heyecanla geçirdik, sabahleyin erkenden hazırlanıp toplarımızın başına geçtik. Gözlerimiz boğazın mavi sularına baka baka başladık davetsiz misafirleri beklemeğe. Gün bir adam boyu kalmıştı ki, ileriden birkaç gemi belirdi. "Hah, işte göründü bizim misafirler. Şunlara mümkün mertebe iyi bir karşılama töreni yapak" dedik. Ağır ağır boğaza yaklaşıyor bunlar.Bir de bayraklarına bakıp iyice tanıdık Fransız zırhlıları.
Ama yedi sekiz parça var. Bunlara bir başladık ateşe, ver yansın ateş, ha bakem. Onlar da bize. Velâkin çabucak şaşkına döndüler. Perişan ettik hınzırları /Büve/ isimli bir zırhlılarını batırdık, gerisi de alevler içinde geldikleri yere kaçıp gittiler. Çarpışmanın esas öğleden sonrasına bak sen. Ule değil mi Ahmet? Yarım Dünya "Küinelizabetin" derdik İngilizlerin bir zırhlıları vardı, manevrası çok keskindi hıılzınn. Ülen on beş, on altı parça ingiliz gemisinin önüne düşüvermiş te bir geliyor ki amma iki yakaya ateş saça saça.
Alimallah Fransızların öcünü almak için köpürmüş hınzırlar. Ateş menzilimize girince biz de başladık mı. Bir karıştı ortalık, top, tüfek gümbürtüsünden yıkılıyor boğaz. Ver gitsin ateşi, onlar bize, biz onlara. Onlar ileri zorlar, biz üstlerine yağdırırız bombayı. Ulen y ilmiyor domuzlar. Boğaz alev alev yanıyor alimallah. Cehennem yerine döndü ortalık. Derken o Yarım Dünya dedikleri zırhlı Anadolu yakasına kıçını yanaştırıverip de bir başladı bizim üstümüze ateşe amma buldurdu bizi ulen, başladı iki yakamıza gülle yağmaya. Hemen bizim takım komutanı Fahri Bey, "Sığınağa gir" emrini verdi.
Bir sığınağa doğru koştuğumu biliyorum, bir gümleyiş oldu amma sanki yer yerinden oynadı, gerisini hatırlamıyorum gayrı. Neden sonra gözlerimi açtımdı, uzatıvermişler beni, başımda bizim top neferlerinden Niğdeli Ali bekleyip duru.
-Ulen Ali ne oldu bana?
-Bir şeyciğin yok Koca Seyit. Sadece biraz kendinden geçmişin. Yaran filan hiçbir şeyciğin yok.
-Deminki o gürleyiş neydi ulen Ali? -Cephaneliğimiz infilâk etti Koca Seyit. -Deme ulen Ali, ya başka?
Ali'den ses gelmedi. Şöyle durup da gözüm iki yana kayıverdiğdi, etrafımız insan parçacıkları, cesetler yığılıp durur. Yürekler acısı canım.
-Ulen Ali, bunlar ne böyle, nerede bizim öteki arkadaşlar? Ali'nin başladı gözlerinden yaşlar dökülmeye.
-Sorma Koca Seyit. Öteki arkadaşların kimisi gördüğün gibi şehit, kimisi de yaralı. Tam on dört şehit, .yirmi dört yaralı verdik Koca Seyit. Ortada sağ kalan senle ben. Fahri Bey de ağır yaralı. Birkaç dakikacık daha yetişmeselermiş ikimiz de ölecekmişiz. Bereket sıhhiyeler yetişmiş de kurtarmışlar, ikimizi patlayan mermilerin kaldırdığı topraklar gömmüş, fakat benim başımın biraz yeri açıkta kalmış da havasızlıktan bunalmamışım.
Senin ise her yerin gömülüydü. Ulen, diri diri mezara girdiydik ya Seyit. Sıhhiyeler az önce yaralıları taşıdılar. Onlar senin için"Damarları atıyor, tehlikeli tarafı yok. sadece bayılmış o kadar. Sen başında bekle şimdi canlanır" dediler. Ben de başındayım işte."
Divane Ali hem anlatıyor, hem de hüngür hüngür ağlıyordu. Ben deli gibi olmuştum. Ayağa kalktım. Gözlerimi şehit arkadaşlarımın üzerinden bir türlü ayıramıyordum. Bazılarının bedeninden kopmuş el, ayak parçalarına baktıkça tüylerim diken diken olup. hırsımdan her tarafım zıngır zıngır titremeye başladı. Denize doğru bir baktım ki hınzır gavurlar ateş yağdıra yağdıra hâlâ ileri ileri zorluyorlar. Toplara baktım bir bızim top meydanda.
Öteki iki top toprağa gömülmüş, hiç görünmüyorlar. Bizim de topun da mataforası /mermiyi kaldıran vinç/ kopmuş. Sonra topun yanındaki gülleleri gördüm. Onlar bakarken ulen, o iri iri gülleler bana ufacık ufacık birer oyuncak gibi gelmeye başladılar.
Ali"ye seslendim: "Ulen Ali, çabuk yetiş, bana yardım et" dedim ve yürüdüm güllere doğru. Ali benim ne yapmak istediğimi anlamıştı. Ali, "Ne yardımı ulen Koca Seyit? Delirdin mi sen, kaç okkadır onlar bilin misin? Tam 215 okka /275 kilo.
Acep iki kişinin, beş kişinin harcı mı onları kaldırıp da -namluya koymak. Görüyorsun ki, matafora bozuk. Yüz okkalık adamları kaldırıp da yere vurmasına benzemez bu iş, demir bu, et değil" dedi. Lâkin benim gözüm kızmıştı bir kere. Belki de Allah, "Yüklen Seyit, gücün, kuvvetin bende" diyordu. Ali'ye: "Ulen Ali, bu acılara dayanılır mı? Bana çok dokundu ya bu, hani benim teağmenim, hani benim Memet Çavuşum, hani benim Konyalı Ömerim, hani otuz altı arkadaşım, nerede len onlar?" dedim ve Besmele çekip de "Vatanın, milletin için göster kendini gayrı ya Seyit" deyip bır karakucak ettim güllenin birisini amma birden havaya kaldırmışım.
Ali, görünce şaşırdı zavallı, "Yaşa Ulen Koca Seyit" dedi ve koşa koşa yanıma geldi, namlunun içine sürerken o da yardım etti gayrı. Eyice yerleştirdik gülleyi namluya. Önde giden geminin birisine nişan aldım, "Ali dedim sen de : teki gemiye iyi bak" Ya Allah deyip de odakladım buna. Ali hemen "Vurdun Koca Seyit" diye bağırarak düştü.
Ben "Şayi mi ulen Ali, deme ulen" deyip -anmaya inanmaya gözlerimi o tarafa kaydırdım, geminin olduğu yerde bir uman yayılıverdi, biraz sonra duman dağılınca iyice baktık ki gemi yanlamış, içinde bir telâş, bir tarafını su gömmeye başlamış bile. Birkaç lakika sonra bizim batarya komutanı Hilmi Bey'le bir Alman zabiti koşup geldiler. Hilmi Bey, "Ulen Koca Seyit, sen mi ateşledin topu?" dedi. Ben seslenmedim Ali, "Evet Komutanım, koca Seyit ateşledi. Hem komutanım gülleyi de tek başına kaldırdı" dedi.
Hilmi Bey, "Aferin ulen Koca Seyit, batırdın gemiyi be. Şehit arkadaşlarının intikamını fazlasıyla aldın."
Ben, "Bırakmam, alırım komutanım" dedim
Hilmi Bey, "Bir gülleyi daha kaldır da ben de göreyim Koca Seyit" dedi. Ben, "Baş üstüne Komutanım" deyip gülleyi kaldırdım ve sürdüm namluya, onu da Hilmi Bey ateşledi. Hilmi Bey gözlerimden öptü, Alman zabiti de şaşkın şaşkın bana baktı, sonra gelip bir şeyler mırıldana mırıldana elimi sıktı.
Böylece öğleden sonraki savaşta da İngiliz gemilerinden ikisi batmış /Koca Seyit'in batırmış olduğu OSEAN gemisiyle İREZÎSTIBL gemisi/ üçü beşi de ağır yaralar alarak savaş dışı edildi, gerisi de pabuç pahalı diye kaçtılar. Biz de zaferi kazanmış olduk. Akşam geç vakit Cevat Paşa geldi yanımıza. Şehitler için hem gözyaşı döktü, hem de benim yanaklarımdan öptü. Bir de onbaşılık nişanı getirmiş, onu da kendi elleriyle koluma taktı ve "Söyle oğlum, mükâfat olarak başka ne istersin?" dedi.
Ben de "Sağol Paşam, mükâfatımı verdiniz, başka bir şey istemem" dedim. Cevat paşa, "Olmaz oğlum, senin hizmetin çok büyük, iste daha bir şeyler" deyip ısrar edince, bu defa ben de günlük tayın olarak elin yarısı kadar peksimet veriliyordu, işte yüzü sorun Ahmet'e ve bu bize yetmiyordu; "Çift tayın verirseniz memnun olurum Paşam" dedim. Paşa "Ne demek, olsun oğlum, hemen verelim, sana çift değil beş tayın bile azdır. Peke peki, hemen bu günden itibaren verelim" dedi ve yanındaki zabitlere "Bu kahramana bu günden itibaren çift tayın veriniz" diye bildirdi.
Birkaç gün çift tayın yedim, sonra ikinci tayın boğ3azımdan geçmez oldu. Kendiliğimden tekrar tek tayın yemeye başladım. O gün Cevat Paşa'nın denize bakarak söylediği şu sözleri hiç unutamam: "Geldiler... Gördüler... Belalarını buldular!.."
Zafer gününden üç beş gün sonra 19 Fırka Komutanı Mustafa Kemal Bey de duymuş ve beni çağırtmış, yanına gittim. O zaman onun rütbesi kaymakamdı /yarbay/. Maydos'ta Piyade Fırkası'na komuta ediyordu. Lâkin "çok yaman bir zabitmiş" diye arasıra neferler arasında sözü edilirdi. Hani ben de onu görmek istiyordum. Neyse postasıyla vardık çadırına. İkimiz de karşısında önce birer selam aldık ve bir çivi gibi dimdik durduk.
Şimdi ben boyna onu bakıyordum. Mustafa Kemal Bey, masasının başında oturmuş bir şeyler yazıp okuyordu. Kemal Bey'in postası nefer, "Koca Şey it'i getirdim Komutanım!" dedi.
Bir dakika hiç kıpırdamadan durduk. Sonra başını kaldırdı, bana baktı; "Edremitli Koca Seyit sen misin?" dedi.
Ben, titreye titreye "Evet komutanım, benim" dedim. Aman Allahım o ne heybet, o ne gözler, o ne bakışlar. Karşısında acaba durmak kabil mi, heyecandan uçacaktım canım. Posta neferine "Bize iki kahve getir oğlum" dedi ve yerinden kalkıp yanıma geldi, eliyle şöyle bir omzumu yokladı, gözleri üzerime çakıldı: "Rahat dur yavrum, hiç sıkılma yok, bak ben de senin gibi insanım, şöyle bana dön de gözlerini bana çevir" deyip alnımdan öptü.
Beni yanına oturttu, sigara vermek istedi, ben içmem deyip almadım. Kahveler geldi, karşılıklı sıkıntıdan terleye terleye içtik. Bana "Güreşir misin, memleketinde ne iş yaparsın, evli msin. çoluk çocuk var mı?" dedi. Ben de: "Birazcık güreşirim, rençberlik yapanz, evli değilim" dedim. "Kaç yıllık askersin?" diye sordu. "Altı yıllığım" dedim. "Düşmanla neden savaşılıyor?" dedi. "Yurdumuza saldırdıkları için" ledim. "Saldırmazlarsa?" "Savaş olmaz Komutanım" cevabını verdim.
Sonra, "Buraya yine beklerim, haydi bakalım yiğit yavrum, güle güle birliğine" dedi ve
elimi sıkarak beni uğurladı.
Bu görüşmemizden sonra Gazi'nin yanına bir kere daha vardım. O zaman da beni çok iyi karşıladı. Çok ısınmıştım, Mustafa Kemal Beye. Hani hiç yanından ayrılmak istemiyordum. Çok sevmiştim onu. Daha sonra Yunan işgalinde duyduktu, Mustafa Kemal bir cephe kurmuş Anadolu'da. Hemen bir kolayını bulup attım kendimi onun ordusuna. İşte bir kere de orada gördüm onu.
Yunana yaptığımız Büyük Taarruz'un ikinci günü /28 Ağustos/ bir iki yerimden yaralanmıştım. Beni top çeken katanalardan birisine bindirdiler, sahra hastanesine götürüyorlardı. Meğer Mustafa Kemal Paşa da yolumuz üzerindeymiş. Bir bakınca hemen beni tanımış. "Sen misin Koca Seyit? Çanakkale Kahramanı Koca Seyit, Kurtuluş Savaşı Kahramanı Koca Yiğit" dedi ve sonra arkadaşlarına dönerek:
"Bu millet yenilmez, değil mi içinde kahraman Seyitler, Ahmetler, Mehmetler var. Bu millet önünde durulmaz arkadaşlar. İşte bana cesaret, güven verip, Kurtuluş Savaşı'na zorlayan bu yiğitler olmuştur. Bu büyük zaferi kazanırsak, onlara borçlu olacağız..." Daha sonra da yanımdaki sıhhiyelere "Çabuk götürün, iyi bakın bu yiğide" dedi ve yanından ayrıldık. Hastaneye vardığımızda öyle bir baktılar amma meğer Büyük Gazi hemen arkamızdan telefon yapmış.
Neysem, biz hastanedeyken büyük zafer kazanılmış, yunanlılar Akdeniz'e dökülmüş. Duyunca bu haberi, bir sevindik, bir oynaştık, deme gayri; sevine sevine öyle geldik köye. Cumhuriyet kurulduktan birkaç yıl sonra büyük Gazi memleket gezisine çıkmış, bu arada da Havran'a uğramış. Köye bir haberci geldi.: "Çabuk Seyit. Gazi seni istiyor" dediler. "Ülen, Gazi Ankara'da ya, ben nasıl giden oraya" dedim.
Ulen, haberin yok mu, Gazi Havran'da ya, bugün Havran'da yatacak O" dediler. Ben gayrı sevincimden uça uça bayır aşağı Havran'a doğru bir yollandım, yatsı sıraları geldim kaldığı eve. Yanında hanımı Lâtife de vardı. Son olarak bir de orada görüştük. Eee lâf bitti, çok başınızı ağrıttık amma, bize müsaade edin de kaçalım gayrı".
* Ali Erdin. Çanakkale Kahramanı Koca Seyit, 1969, s.13-20; Kurm.Alb. Orhan Yıldırım, Çanakkale Muharebeleri, 1966, s:l; Gn.Kurm. Eski Muharipler Dergisi, Gıyasettin Yetkin, 1967, s.144-146
ÇANAKKALE
Kilitbahirdir savaşın başlangıç yeri
Mevlam yardım etti gönderdi Resulu Ekberi
Çanakkale'dir bizim şehidimizin yeri
Çanakkale geçilmez, geçit vermedi koca Seyit
İngiliz vurdu mecidiye'deki tabyalar
Koca Seyit uyumazdıki uyansın sabahları
Görseydi kafiri parçalardı şehit anaları
Çanakkale geçilmez, geçit vermedi koca Seyit
Cevat paşa Cahide sultanda gördü rüyayı
Akıl ermedi çözemedi kimse bu manayı
Benim askerim bulacaktır sonunda Mevla'yi
Çanakkale geçilmez, geçit vermedi koca Seyit
Yüzbaşı kemal yağız bir delikanlı
Kolları kopmuş,güzel başıda kanlı
Ancak TÜRK askeri olur bu kadar şanlı
Çanakkale geçilmez, geçit vermedi koca Seyit
Türk askeri taaruza başladı saf saf
Bre kafir aklın almadımı bu iş biraz tuhaf
İngilizi sarmıştı derin bir gaf
Çanakkale geçilmez, geçit vermdi koca Seyit
Fransız'la karşılaştık Conkbayırında
İngilize geçit vermedik Arıburnunda
Askerimiz istedi şahadeti Mevla huzurunda
Çanakkale geçilmez, geçit vermedi koca Seyit

İhtişamlı bi avare
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Koca Seyit
« Posted on: Nisan 26, 2024, 09:23:45 ÖÖ »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Koca Seyit e-book, Koca Seyit programı, Koca Seyit oyunları, Koca Seyit e-kitap, Koca Seyit download, Koca Seyit hikayeleri, Koca Seyit resimleri, Koca Seyit haberleri, Koca Seyit yükle, Koca Seyit videosu, Koca Seyit şarkı sözleri, Koca Seyit msn, Koca Seyit hileleri, Koca Seyit scripti, Koca Seyit filmi, Koca Seyit ödevleri, Koca Seyit yemek tarifleri, Koca Seyit driverları, Koca Seyit smf, Koca Seyit gsm
Yanıtla #1
« : Temmuz 09, 2009, 08:16:44 ÖÖ »

x[BLack RoSe]x
*
Üye No : 2816
Yaş : 34
Nerden : Rize
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 901
Mesaj Sayısı : 12 413
Karizma = 13


Teşekkürler..
Yanıtla #2
« : Temmuz 28, 2011, 11:04:56 ÖÖ »

EmpaThy
*
Üye No : 79937
Nerden : İstanbul
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 167
Mesaj Sayısı : 2 272
Karizma = 30


TeşekkürLer, emeğine sağLık.
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Kurt Seyit Ve Şura Yayından Kaldırılıyor
Televizyon & Radyo & Magazin
bookworm_24 0 522 Son Mesaj Ekim 31, 2014, 10:58:18 ÖÖ
Gönderen : bookworm_24
Karadayı'da Mahir Seyit'i Öldürdü
Televizyon & Radyo & Magazin
Bendis 0 594 Son Mesaj Ocak 13, 2015, 10:44:57 ÖÖ
Gönderen : Bendis
Kurt Seyit Ve Şura 1.bölüm
Kurt Seyit ve Şura
SaviorAngel 0 890 Son Mesaj Mart 31, 2015, 11:22:13 ÖS
Gönderen : SaviorAngel
Kurt Seyit Ve Şura 2.bölüm
Kurt Seyit ve Şura
SaviorAngel 0 988 Son Mesaj Mart 31, 2015, 11:23:15 ÖS
Gönderen : SaviorAngel
Kurt Seyit Ve Şura 3.bölüm
Kurt Seyit ve Şura
SaviorAngel 0 1006 Son Mesaj Mart 31, 2015, 11:23:43 ÖS
Gönderen : SaviorAngel


Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular