0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Karincalar  (Okunma Sayısı: 1051 Kere Okundu.)
« : Ağustos 20, 2008, 05:44:32 ÖS »

By.MuraT
*
Üye No : 7018
Yaş : 28
Nerden : İstanbul
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 1241
Mesaj Sayısı : 2 075
Karizma = 2788




--------------------------------------------------------------------------------

KARINCALAR


Yeryüzünde en kalabalık nüfusa sahip olan canlılar, karıncalardır. Her yeni doğan 40 insana karşılık, 700 milyon karınca dünyaya gelir. Ve bu canlılar hakkında öğrenebileceğimiz çok fazla bilgi vardır.

Böcek türlerinin en "sosyal"lerinden biri olan karıncalar, son derece iyi "örgütlenmiş" bir düzen içinde, "koloniler" denen topluluklar halinde yaşarlar. Örgütlenmeleri öyle gelişmiş bir düzen içindedir ki, bu açıdan insanlarınkine benzer bir uygarlığa sahip oldukları bile söylenebilir.

Karıncalar besinlerini üretip depolarken, yavrularını gözetir, kolonilerini korur ve savaşırlar. Hatta "terzilik" yapıp, "tarım"la uğraşan, "hayvan yetiştiren" koloniler bile vardır. Aralarında çok güçlü bir iletişim ağı bulunan bu hayvanlar, toplumsal örgütlenme ve uzmanlaşma açısından bakıldığında, hiçbir canlı ile kıyaslanamayacak üstünlüktedirler.

Günümüzde toplumsal örgütlenmeleri sağlamak, sosyo-ekonomik sorunlara kalıcı çözümler bulabilmek için kurulan "düşünce grupları"nda (think-tankler), üstün zeka ve eğitim düzeyine sahip araştırmacılar geceli gündüzlü çalışmalar yapmaktadırlar. İdeologlar asırlardır sosyal modeller üretmektedirler. Bunca yoğun çabaya rağmen dünya geneline baktığımızda, henüz ideal bir sosyo-ekonomik toplum düzenine ulaşılabilmiş değildir. İnsan toplulukları içinde daima rekabete ve kişisel çıkarlara dayalı bir düzen anlayışı olduğundan, kurulan düzenlerin kusursuz olması hiçbir zaman mümkün olamamaktadır. Oysa karıncalar kendileri açısından en ideal olan sosyal sistemi milyonlarca sene öncesinden günümüze kadar hiçbir aksaklığa meydan vermeden sürdüregelmişlerdir.

Peki bu milimetrik canlılar nasıl oluyor da böyle bir düzeni sağlayabiliyorlar? Bu mutlaka cevap aranması gereken bir sorudur.

Bu soruya cevap vermeye çalışan evrimciler, karıncaların 80 milyon yıl önce arkaik bir yabanarısı türü olan "Tiphiidae"den türediklerini, 65-40 milyon yıl önce aniden "kendi iradeleriyle" sosyalleşmeye başladıklarını ve böceklerin evriminin en üst basamağını oluşturduklarını iddia ederler. Ancak bu sosyalleşmenin sebeplerini ve oluşumunu herhangi bir şekilde açıklamazlar. Çünkü evrimin temel mekanizması, hayatlarının devamı için canlıların birbirleriyle kıyasıya mücadele etmelerini gerektirmektedir. Buna göre her tür ve o türün içindeki her birey yalnızca kendisini ve kendi yavrularını düşünür. (Yavrularını düşünmeye neden ve nasıl başladığı sorusu da Evrim için ayrı bir çıkmazdır, ama şimdilik bu noktayı atlıyoruz.) Bu tür bir "evrim kanunu"nun nasıl olup merkezinde fedakarlığın yer aldığı bir sosyal sistemi oluşturabileceği sorusu elbette cevapsızdır.

Yanıtlanması gereken sorular bu kadarla sınırlı değildir. Bir milyon tanesinin sinir hücrelerinin toplamı ancak 20 gram olan bu canlılar, "aniden" gruplar halinde sosyalleşme kararı almış olabilirler mi? Veya böyle bir karara vardıktan sonra toplanıp bu gruplaşmanın kurallarını belirleyebilirler mi? Belirlediklerini kabul etsek bile, hepsi bu yeni sisteme itirazsız itaat eder mi? Bütün bu imkansızları gerçekleştirdikten sonra mı milyonlarca üyeli koloniler kurup ileri bir sosyal düzen sağlayabilmişlerdir?

Peki bu mücadele içinde bir "kast sistemi" nasıl ortaya çıkmıştır? Öncelikle şu sorunun cevaplanması gerekir: Kraliçe ve işçi farkı nasıl ortaya çıkmıştır? Evrimciler bu noktada, işçilerin arasından bir grubun çalışmayı bıraktıklarını ve uzun bir zaman dilimi içinde genetik farklılıklar yaşayarak işçi karıncalardan farklı bir fizyolojiye sahip olduklarını öne süreceklerdir. Ancak bu dönüşüm süreci içinde sözkonusu "kraliçe adayları"nın nasıl beslendiği sorusu karşımıza çıkmaktadır. Çünkü kraliçe karıncalar yiyecek aramazlar, işçilerin getirdikleri besinlerle beslenirler. Eğer bazı işçiler kendilerini "kraliçe" olarak görmeye başlamış olsalar bile, bu hiyerarşi nasıl ve neden diğer işçiler tarafından kabul edilmiştir? Dahası, neden bu kraliçeyi beslemeye razı olmuşlardır? Evrim'e göre içinde bulundukları "yaşam mücadelesi", yalnızca kendilerini düşünmelerini öngörmektedir çünkü.

Tüm böcekler hayatlarının büyük kısmını yiyecek aramakla geçirirler. Yiyecek bulurlar, yerler, yeniden acıkır, yeniden ararlar. Bir de tehlikelerden kaçarlar. Evrim'i kabul ettiğimizde, karıncaların da bir zamanlar böyle "bireysel" yaşadıklarını fakat milyonlarca yıl önce bir gün sosyalleşmeye karar verdiklerini kabul etmemiz gerekir. Aralarında ortak bir iletişim yokken -çünkü iletişim Evrim'e göre sosyalleşmenin bir sonucudur- bu sosyal düzeni "kurmaya" nasıl "karar verdikleri" sorusunun ise hiçbir cevabı yoktur. Dahası, bu sosyalleşme için gerekli olan genetik farklılaşmayı nasıl elde ettikleri sorusunun da hiçbir bilimsel izahı yoktur.

Tüm bunlar bizi tek bir noktaya götürmektedir: Karıncaların milyonlarca yıl önce günlerden bir gün "sosyalleşmeye" başladıklarını iddia etmek, aklın ve mantığın tüm temel kurallarını çiğnemek demektir. Konunun tek açıklaması ise şudur: Detaylarını ileriki bölümlerde göreceğimiz sosyal düzen karıncalarla birlikte yaratılmıştır ve yeryüzündeki ilk karınca kolonisinden bugüne dek bu sistem değişmemiştir.

Kuran'da, karıncalarınkine benzer bir sosyal düzene sahip olan arılardan söz ederken, bu sosyal düzenin onlara "ilham" edildiği şöyle haber verilir:

Rabbin bal arısına vahyetti:

Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. (Nahl, Suresi 68-69)

Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır.

Ayet, bal arılarının tüm işlerinin onlara Allah tarafından yapılan bir "ilham"la yürüdüğünü bildirmektedir. Buna göre bu hayvanların kurdukları tüm "evler", yani kovanlar-ve dolayısıyla bu kovanlardaki tüm sosyal düzen-bal yapmak için sürdürdükleri tüm işlemler, Allah'ın onlara verdiği bir ilhamla gerçekleşmektedir.

Karıncaları incelediğimizde onlardaki durumun da bundan farksız olduğunu görürüz. Onlara da Allah tarafından belirli bir sosyal düzen ilham edilmiştir ve buna harfiyyen uymaktadırlar. Her karınca türünün kendisine verilmiş olan görevi eksiksiz yerine getirmesinin ve tam bir teslimiyetle daha fazlasına uzanmamasının nedeni budur.

Nitekim doğanın kanunu da budur. Doğada evrimin iddia ettiği gibi başıboş ve tesadüfi bir "yaşam mücadelesi" yoktur, hiçbir zaman da olmamıştır. Aksine, tüm canlılar kendilerine belirlenen "rızkı" yerler ve Allah tarafından kendilerine verilen görevleri ifa ederler. Çünkü

"O'nun (Allah'ın) alnından yakalayıp denetlemediği hiç bir canlı yoktur" (Hud Suresi, 56)
ve "O (Allah) rızık verendir". (Zariyat Suresi, 58)




Sosyal Hayat

Karıncaların koloniler halinde yaşadıklarından ve aralarında mükemmel bir işbölümünün hakim olduğundan bahsetmiştik. Sistemlerini daha yakından incelediğimizde, oldukça orjinal bir toplum yapısına sahip olduklarını da göreceğiz. Ayrıca bir çok yönden insanlardan daha fazla fedakar oldukları da dikkatimizi çekecektir. En ilgi çekici yönlerinden biri ise-insanlarla karşılaştırmak gerekirse-bizim toplumlarımızda görülen zengin-yoksul ayrımı, iktidar mücadelesi gibi kavramları bilmemeleridir.

Karıncalar üzerine uzun yıllar araştırma yapmış pek çok bilim adamı, onların ileri sosyal davranışları konusuna henüz bir açıklık getirememiştir. Washington Carnegie Enstitüsü Başkanı Dr. Caryl P. Haskins'in bu konudaki samimi itirafı şöyledir:

60 yıllık araştırma ve çalışmadan sonra hala karıncaların detaylı sosyal davranışlarına hayret ediyorum. Koku ve vücut lisanına dayalı karmaşık fakat kendilerinin kolayca anlayabileceği bir sistem oluşturmuşlar. Karıncalar bizim hayvan davranışlarını incelememiz için iyi bir model oluşturuyor.

Karıncaların bazı kolonileri, nüfus ve yaşama alanı açısından o kadar geniştir ki; bu denli büyük bir alanda kusursuz bir düzen oluşturabilmeleri açıklanabilecek gibi değildir. Bu açıdan Dr. Haskins'e hak vermemek olanaksızdır.

Bu geniş kolonilere bir örnek olarak Afrika'nın İshikari sahilinde yaşayan, Formica Yesensis adındaki karınca türünü verebiliriz. Bu karınca kolonisi 2,7 km2 alanda, birbirine bağlı 45 bin adet yuvada yaşar. Yaklaşık 1.080.000 kraliçe ve 306.000.000 işçiye sahip olan koloniyi, araştırmacılar, "Süper Koloni" olarak isimlendirmektedirler. Koloni içinde tüm üretim araçlarının ve yiyeceklerin düzenli bir biçimde takas edildiği ortaya çıkarılmıştır.

Çok geniş bir alana yayılarak yaşamalarına rağmen, ebatları da düşünüldüğünde, karıncaların hiçbir karışıklık çıkarmadan düzeni korumalarını açıklamak oldukça zordur. Düşünün ki, bugün düşük nüfuslu ve uygar bir ülkede bile asayişi sağlamak, toplum düzenini devam ettirebilmek için çeşitli kuvvet birimlerine başvurulmaktadır. Bu birimlerin başlarında da mutlaka kendilerini yönlendiren, yöneten bir idari kadro bulunmaktadır. Bütün bu yoğun çabalara rağmen gerekli düzenin eksiksiz olarak sağlanamadığı da gözlemlenebilmektedir.


Son derece küçük olan karıncalar, bu küçüklüklerinin yanısıra kusursuz bir sosyal düzen içinde yaşamlarını sürdürmektedirler.

Karınca topluluklarında ise ne polis, ne jandarma, ne de bekçiye gerek duyulmamaktadır. İlk bakışta kolonilerin hakimleri olarak düşünülen kraliçelerin de tek görevlerinin soyu devam ettirmek olduğunu düşünürsek; bir liderleri, yöneticileri de bulunmamaktadır. Dolayısıyla aralarında emir-komuta zincirine dayalı bir hiyerarşi yoktur. Peki o halde bu düzeni bir sistem üzerine oturtan ve devamlılığını sağlayan kimdir?

Kitabın ilerleyen bölümlerinde bu ve benzeri soruların cevaplarını birlikte bulacağız.



Kast sistemi

İstisnasız her karınca topluluğu kast sistemine kesin olarak bağlılık gösterir. Bu kast sistemi, bir koloni içinde üç ana bölümden meydana gelir.

Birinci kastın üyeleri üremeyi sağlayan kraliçeler ve erkeklerdir. Bir kolonide birden çok kraliçe olabilir. Kraliçe, üreme ve böylece koloniyi oluşturan bireylerin sayısını arttırma görevini üstlenmiştir. Diğer karıncalardan vücutça daha iridir. Erkeklerin görevi ise, yalnızca kraliçeyi döllemektir. Nitekim bunların tamamına yakın bölümü çiftleşme uçuşundan sonra ölür.

İkinci kastın üyeleri askerlerdir. Bunlar, koloninin korunması, yeni yaşam alanları bulunması ve avlanma gibi görevleri üstlenirler.

Üçüncü kast ise, işçi karıncalardan oluşur. İşçilerin hepsi kısır birer dişidir. Ana karıncaya ve yavrularına bakar, onları temizler ve beslerler. Bunun dışında koloninin tüm diğer işleri de işçilerin sorumluluğundadır. İşçiler yuvaları için yeni koridorlar, galeriler inşa eder, yiyecek arar ve yuvayı sürekli temizlerler.

İşçi ve asker karıncalar da kendi aralarında küçük bölümlere ayrılırlar. Bunlar köleler, hırsızlar, yetiştiriciler, inşaatçılar, toplayıcılar gibi isimlerde adlandırılırlar. Her grubun farklı bir görevi vardır. Bir grup tamamen düşmanlarla savaşmaya ya da avlanmaya yönelirken, diğer bir grup yuva inşa eder, bir diğeri de bakım işleriyle uğraşır.

Bütün bunların sonucunda ortaya çıkan şudur: Karınca topluluklarında her birey kendi üzerine düşeni eksiksiz olarak yapmaktadır. Hiçbiri bulunduğu mevkiyi, yaptığı işin niteliğini problem edinmeden sadece kendisine verilen görevi yerine getirmektedir. Önemli olan koloninin devamlılığıdır.

Bu sistemin nasıl oluştuğunu düşündüğümüzde ise kaçınılmaz olarak Yaratılış gerçeğine varırız.

Nedenini açıklayalım: Ortada kusursuz bir düzen olduğunda, mantıksal olarak, bu düzenin mutlaka planlayıcı bir akıl tarafından kurulmuş olması gerektiği sonucuna varırız. Örneğin bir orduda disiplinli bir düzen vardır; bu düzenin orduyu yöneten subaylar tarafından kurulduğu ise açıktır. Ordudaki her bireyin tesadüfen biraraya gelerek kendi kendilerini organize ettiklerini, rütbelere ayırdıklarını ve bu rütbelere uygun davrandıklarını varsaymak ise kuşkusuz saçma bir düşünce olur. Dahası, ordudaki mevcut düzenin kusursuz bir biçimde devam edebilmesi için de, düzeni kurmuş olan subayların bu düzeni denetlemeye devam etmeleri gerekir. Aksi halde, sadece erlere bırakılan bir ordu, ne denli disipline edilmiş olursa olsun, kısa sürede disiplinsiz bir güruha dönüşür.


Aynı koloni içindeki farklı kastlara mensup karıncalar, fiziksel olarak da çok farklı görünümlerde olurlar. Herbiri yapacağı ise uygun bir fiziksel yapıya sahiptir.

Karıncalarda da aynen ordu disiplinine benzer bir disiplin vardır. Kritik olan nokta ise, ortada hiçbir "subay"ın, yani hiçbir düzenleyici yöneticinin olmayışıdır. Karınca topluluğu içindeki farklı kast sistemleri görevlerini kusursuz bir biçimde yürütürler, ama bunları düzenleyen gözle görünür bir "merkezi irade" yoktur.

Dolayısıyla tek açıklama sözkonusu merkezi iradenin "gözle görülmeyen" bir güç olduğudur. Kuran'ın

"Rabbin bal arısına vahyetti..." (Nahl Suresi, 68)

ifadesiyle kastettiği ilham, işte bu gözle görülmeyen iradedir.

Bu irade, o denli müthiş bir planlama gerçekleştirmiştir ki, inceledikçe insanları hayran bırakmaktadır. Bu hayranlık ve şaşkınlık zaman zaman çeşitli şekillerde, araştırmacılar tarafından da ifade edilmiştir. Böylesine mükemmel sistemin tesadüfler sonucu meydana geldiğini iddia etmekten çekinmeyen evrimciler de, bu sistemin merkezinde yer alan özverili tavırları açıklamakta aciz kalmaktadırlar. Bilim ve Teknik dergisinde konuyla ilgili olarak yayınlanan bir makalede yazılanlar, bu acizliği bir kez daha gözler önüne sermektedir:

Sorun, canlıların niye birbirlerine yardım ettikleridir. Darwin'in teorisine göre; her canlı kendi varlığını sürdürmek ve üreyebilmek için bir savaş vermektedir. Başkalarına yardım etmek, o canlının sağ kalma olasılığını bağıl olarak azaltacağına göre, uzun vadede evrimde bu davranışın elenmesi gerekirdi. Oysa canlıların özverili olabilecekleri gözlenmiştir.

Özveri olgusunu açıklamanın klasik bir şekli, bunun grubun veya türün çıkarına olduğu özverili bireylerden oluşan toplulukların bencil bireylerden oluşan topluluklara kıyasla evrimde daha başarılı olacağıdır. Ancak bu teoride belirtilmeyen nokta, özverili toplulukların bu özelliklerini nasıl koruyacaklarıdır. Öyle bir toplulukta belirecek tek bir bencil bireyin, kendisini feda etmeyeceği için bir sonraki kuşaklara bencillik özelliklerini daha yüksek oranlarda aktarabilmesi gerekir. Bir diğer belirsiz nokta da, eğer evrim topluluk düzeyinde oluyorsa, bu topluluğun boyutlarının ne olacağıdır. Aile mi, sürü mü, tür mü, yoksa sınıf mı? Aynı anda birden fazla seviyede evrim olsa bile çıkarlar çelişince sonuç ne olacaktır?

Görüldüğü gibi, canlılardaki fedakarlık duygusunu ve bu duygu sayesinde gelişen sosyal sistemleri evrim teorisi ile, yani canlıların tesadüfen meydana geldiklerini varsayarak açıklamak kesinlikle mümkün değildir


Eğer Bu Mesajdan Yararlandı İseniz Burayı Tıklayın
Sitenin Devamlılığı İçin Açılan Sayfadaki Reklamlardan Birine Tıklayarak Destek Olunuz. 
         

burakbrn
Üyelere Açık Profil Bilgileri
burakbrn - Daha fazla mesajını bul
Add burakbrn to Your Contacts

 11-07-2006, 14:06    #2 
burakbrn
Banned
 
 
 


Üye No : 11881
Mesajlar : 1.858
Üyelik Tarihi : 18.03.2006




Tecrübe Puanı : 0
Karizma Puanı : 10
Karizma Derecesi


 Karincalar-2

--------------------------------------------------------------------------------

KARINCALAR 2



Karıncalar Kapıcılık Yapabilir mi?

Karınca kolonilerindeki sistemin detaylarını incelediğimizde, bu sistemi kuran ve yöneten, gözle görülmeyen iradenin gücünü daha somut bir biçimde hissederiz. Şimdi bu detaylara bir göz atalım.

Karınca yuvalarının dış dünya ile bağlantıları, genellikle sadece bir karıncanın geçebileceği genişlikteki küçük bir delik vasıtasıyla sağlanır. Bu deliklerden geçmek ise bir "izine" tabidir. Koloni içinde sayıları çok fazla olmayan ve tek görevi "kapıcılık yapmak" olan karıncalar vardır. "Kapıcılar" giriş deliğine tam uyan geniş baş yapılarıyla, canlı bir tıkaç vazifesi görürler. Dahası, bunların baş kısmının rengi ve deseni etraftaki ağaçların kabuklarıyla aynıdır. Kapıcı, giriş deliğinde saatlerce oturur ve sadece kendi kolonisinden olduğunu anladığı karıncaların girişine izin verir.

Anlaşılan, binaları korumak için kapıcı bulundurma fikri insanlardan önce, vücutlarının en güçlü bölümüyle girişi kapayan, aynı zamanda kendini kamufle eden ve doğru "parolayı" söylemeyenleri içeri almayan kapıcı karıncalar tarafından uygulamaya konmuştur.

Yukarıda bahsettiğimiz kapıcı karıncanın kafasının tam deliğe uygun olmasının, rengi ve deseninin çevreyle uyum içinde bulunmasının, tanımadığı hiç kimseyi içeri almamasının kendi isteğine bağlı olamayacağı çok açıktır. Karıncanın bedenini bu şekilde tasarlayan ve yaptığı işe ona ilham eden bir akıl sahibi vardır mutlaka. Karıncanın bu görevlerini tek başına düşünebildiğini ve hiç bıkmadan ve vazgeçmeden kapıcılık yapmayı aklettiğini söylemek, kuşkusuz makul bir açıklama olamaz.

Düşünelim: Bir karınca niye kapıcı olmak istesin ki? Üstelik bir seçim hakkı olsa, neden en zahmetli ve en özveri gerektiren işi tercih etsin? Bu tür bir imkanı olsa, kendisine en rahat ortamı ve en iyi hizmeti sağlayacak bir görevi tercih ederdi şüphesiz. Ancak karıncaları yaratan, sanatındaki çarpıcılığı göstermek için, böyle mükemmel bir koloni yaşamı tasarlamış ve bu sistemi oluşturan karınca topluluğuna da belirli görevler vermiş olabilir. Seçim, Allah'ın belirlemesi ile oluşmuştur. Kapıcı karınca da büyük bir itaatle görevini yerine getirmektedir.

Evrim teorisine göre ise karıncaların her alanda gelişme göstermesi ve çok daha rahat yaşayabilecekleri bir kasta dahil olmak için uğraşmaları gerekmektedir. Oysa kapıcı karıncaların bu yönde bir çabası hiç olmamaktadır ve tüm ömürleri boyunca, kendilerine ilham edileni kusursuzca yerine getirmektedirler.



Uzman Karıncalar

Karıncalarda organizasyon, belirli bir işte uzmanlaşma ve iletişim, neredeyse insanlar arasında olduğu kadar başarılıdır. Öyle ki, insanlar bugün karıncalar arasındaki uyumlu sistemi örnek almaktadırlar. Aşağıdaki alıntı bu konuyu örneklendirmektedir:

Bilgisayar uzmanları bugün, karıncalardaki kollektif davranış biçimlerini laboratuvarlarda robotlarla üretmeye çalışıyorlar. Çok gelişmiş, ileri programlar yerine, kendi aralarında işbirliği yapan, "basit" enformatik unsurlardan oluşan robotlar üzerinde yoğunlaşıyorlar. Bu çalışmalarda temel ilke aynı: Çok gelişmiş bir robot oluşturmak yerine, daha az "zeki" bir sürü robot geliştirmek, ama bunlardan tıpkı karınca kolonisinde olduğu gibi en "karmaşık" görevleri üstlenmelerini beklemek... Bu robotlar tek tek ele alındıklarında "zeka" açısından çok gelişmiş olmayacaklar, ama ortak hareket dürtüsüyle işbölümünü gerçekleştirecekler. Çünkü, en basit enformatik bilgileri birbirleriyle değiş tokuş etme yeteneğine sahip olacaklar. Bir karınca kolonisindeki hayat ve işbölümü tarzı , NASA'yı bile etkilemiş... Kuruluş, Mars gezegenindeki araştırmalar için gelişmiş bir tek robot göndermek yerine, birçok karınca-robot göndermeyi planlıyor. Böylece birkaç tanesi tahrip olsa bile, ekibin ayakta kalanları görevlerini tamamlayabilecekler.

Bu açıklamalardan sonra, "uzman karıncalar"ın dünyasından ilginç bir örneğe göz atalım.



Grup Halinde Yaşamak Karıncaları Nasıl Etkiler?

Karıncalarda işbirliğinin en belirgin örneği, bir işçi karınca türünün (Lasius Emarginatus) davranışlarıdır. Bu türün bireylerinin birbirlerine karşı ilginç bir bağlılıkları vardır. Toprakla uğraşan gruba ait dört işçi karıncanın, büyük gruptan ayrıldığında faaliyetleri hızla devam eder. Fakat dördünün aralarına cam, taş gibi birbirlerini görmelerine engel olan bir cisim girdiğinde çalışma tempoları düşer.

Başka bir örnek de, ateş karıncalarının gruplarından ince bir bariyerle ayrıldığında hemen bu engeli delerek koloninin diğer üyelerine ulaşmaya çalışmalarıdır.

Ayrıca grubun sayısı değiştiğinde de, karıncaların davranışlarında pek çok farklılıklar görülür. Yuvadaki karınca sayısı arttığında, her bir üyenin faaliyetlerinde artış olduğu gözlenmektedir. İşçi karıncalar grup olarak biraraya geldiğinde, toplanıp sakinleşirler ve az enerji harcarlar. Bazı karınca türlerinde sayı yükseldikçe, harcanan oksijen miktarının düştüğü tesbit edilmiştir.




Karıncalar gruplar halinde yaşayabilen canlılardır. Tek başlarına hayatlarını sürdürmeleri mümkün değildir.

Bütün bu örneklerin bize gösterdiği, karıncaların tek başlarına yaşamayı başaramayacaklarıdır. Bu küçük yaratıklar, ancak gruplar hatta koloniler halinde yaşayabilecek özelliklerle yaratılmışlardır. Bu da bize evrimcilerin, karıncaların sosyalleşme süreci ile ilgili iddialarının ne kadar gerçek dışı olduğunu göstermektedir. Çünkü, karıncaların ilk varoldukları zamanlarda tek başlarına yaşayıp da, sonradan sosyalleşerek koloniler oluşturmuş olmaları mümkün değildir. Böyle bir ortamla karşılaşan bir karıncanın hayatını sürdürmesi imkansız hale gelmektedir. Hem üreyebilecek, hem kendine ve larvalarına uygun bir yuva yapacak, hem kendisini ve tüm ailesini besleyecek, hem kapıcılık, hem askerlik yapacak, aynı zamanda larvaları yetiştiren bir işçi olacak... Son derece geniş bir işbölümü gerektiren bütün bu işleri, bir zamanlar bir veya bir kaç karıncanın yaptığını söyleyemeyiz. Üstelik tüm bu zahmetli işlerle uğraşırken, bir yandan da sosyalleşme yönünde çaba harcadıklarını düşünmek imkansızdır.

Bu durumda anlaşılan şudur: Karıncalar ilk yaratıldıkları günden beri sosyal bir sistem içinde ve gruplar halinde yaşayan varlıklardır. Bu ise, karıncaların tek bir anda tüm özellikleriyle varolduklarının, daha doğrusunu söylemek gerekirse, "yaratıldıklarının" kanıtıdır.



Örnek Bir Karargah

Şaşırtıcı derecede büyük ama aynı zamanda tam bir düzenin hakim olduğu bir karargaha geldiğinizi düşünün. İçeri girmeniz imkansız gibi görünüyor, çünkü kapılardaki güvenlik görevlileri tanımadıkları hiç kimseyi içeri almıyorlar. Bina çok sıkı denetlenen bir güvenlik sistemiyle korunuyor.

Ama bir şekilde içeri girdiğinizi farzedin. İçeride çok sistemli ve dinamik bir faaliyet dikkatinizi çekecek; çünkü binlerce asker çok düzenli bir şekilde işlerini yapıyorlar. Bu düzenin sırrını araştırdığınızda, binanın, içindekilerin çalışmasına son derece uygun şekilde dizayn edildiğini farkediyorsunuz. Her iş için özel bölümler var ve bu bölümler, askerlerin çalışmasına en uygun şekilde tasarlanmış. Örneğin bina yerin altına doğru katlar halinde iniyor ama güneş enerjisine ihtiyaç duyan bölüm, güneşi en geniş açıyla alabileceği yere yerleştirilmiş. Ayrıca sürekli bağlantı içinde olması gereken bölümler de ulaşımın en kolay olacağı şekilde, birbirlerine çok yakın olarak inşa edilmiş. Fazla maddelerin yığıldığı depolar, binanın yan tarafında ayrı bir bölüm olarak dizayn edilmiş. İhtiyaçların saklandığı ambarlar ise rahat ulaşılabilecek yerlerde. Tam binanın ortasında da, gerektiğinde herkesin toplanabileceği geniş bir salon var.

Karargahın özellikleri bunlarla bitmiyor. Bina, büyüklüğüne rağmen eşit bir şekilde ısınıyor. Çok gelişmiş bir merkezi ısıtma sistemi sayesinde, sıcaklık gün boyunca olması gerektiği derecede sabit kalabiliyor. Bunun bir nedeni de, binada her türlü hava koşuluna karşı geliştirilmiş, son derece etkili bir dış yalıtım uygulanması.

Bu tarz bir karargahın nasıl ve kimler tarafından dizayn edildiği sorulsa, herkes üstün teknoloji ve profesyonel bir ekip çalışması ile olduğunu söyler. Çünkü böyle bir karargah, ancak belirli bir eğitim, kültür, akıl ve zeka düzeyine sahip kişiler tarafından yapılmış olabilir.

Oysa bahsettiğimiz bu karargah aslında bir karınca yuvasıdır.

Bu tip bir karargah meydana getirebilmek için gerekli bilgiyi edinmek, insan ömrünün uzunca bir bölümünü kapsar. Oysa yumurtadan çıkan bir karınca görevini o anda bilmekte ve hiç vakit kaybetmeden uygulamaya geçirmektedir. Bu durum, karıncaların bu bilgilere henüz dünyaya gelmeden sahip olduklarını gösterir. Daha doğrusu tüm bu bilgiler, yaratılmalarıyla beraber, kendilerini yaratan Yüce Allah tarafından karıncalara ilham edilmektedir.



Karıncalarda Oto-Organizasyon

Karıncalar dünyasında bir şef veya plan-program yoktur. En önemlisi de, daha önce söylediğimiz gibi emir-komuta zincirinin olmamasıdır. Müthiş gelişmiş bir oto-organizasyon sayesinde bu toplumdaki en karmaşık görevler bile hiç aksamadan yerine getirilir. Şöyle bir örnek verebiliriz:

Kolonide yiyecek sıkıntısı başgösterdiğinde, işçi karıncalar hemen "besleyici" karıncalara dönüşürler ve yedek midelerindeki besin maddeleriyle diğerlerini beslemeye başlarlar. Kolonide besin fazlası söz konusu olduğunda ise, hemen bu kimliklerinden sıyrılıp, yeniden işçi karıncalar haline dönüşürler.


Üstteki resimde karıncaların bir ağacın kökleri arasında kurdukları yeraltı şehri görülüyor. Zaman içinde ağacın kökleri zarar görmüş ve ağaç devrilmiştir. Dolayısıyla da bu gizli şehir ortaya çıkmıştır.

Burada gösterilen fedakarlık gerçekten de ileri bir seviyededir. İnsanlar dünya üzerindeki açlık tehlikesiyle mücadelede bir türlü başarı elde edemezken, karıncalar bu işe pratik bir çözüm bulmuşlardır: Yiyecekleri dahil herşeyi paylaşmak. Evet bu gerçek bir fedakarlık örneğidir. Hiç bir karşılık beklemeden, yediği yiyeceğe kadar herşeyini karşısındaki karıncanın varlığını sürdürebilmesi için hiç düşünmeden verebilmek, evrim teorisinin açıklayamadığı, doğadaki fedakarlık örneklerinden sadece biridir.

Karıncalarda aşırı nüfus diye bir problem de söz konusu değildir. Bugün insanoğlunun metropolleri, göçler, altyapı eksiklikleri, kaynakların yanlış kullanımı ve işsizlik nedeniyle yaşanmaz hale gelirken, karıncalar 50 milyon nüfusu barındıran yeraltı kentlerini müthiş bir düzen içinde hiç bir şeyin eksikliğini hissetmeden yönetebilirler. Her karınca çevresindeki koşullarda meydana gelen değişikliklere anında uyum gösterir. Böyle bir şeyin gerçekleşebilmesi için, karıncaların kesinlikle fiziksel ve psikolojik anlamda özel olarak programlanmış olmaları gerekmektedir.

Son derece iyi organize olmuş bu sistemin oluşması için, mutlaka karıncaları yönlendiren, hepsine kendi işini yapmasını ilham eden, onlara

emir veren bir "irade sahibi"ne ihtiyaç vardır. Aksi takdirde bir düzen değil, büyük bir karmaşa ortaya çıkacaktır. İşte bu "irade sahibi", herşeyin sahibi olan, herşeye gücü yeten, bütün canlıları yönlendiren, yapmaları gereken şeyleri ilham ile emreden Allah'tır.

Yuva yapımının ilk aşamasında, koloni üyeleri, ince bir giriş deliği açtıktan sonra bu deliğin ilerisini bir bölmeler labirenti haline dönüştürürler. Bu bölmelerin çoğunda bakteri bahçeleri mevcuttur. Bu bahçeler genelde yüzeye yakın olan bölmelerde yer almaktadırlar. Daha derinde ve daha geniş olan bölmelerde ise bitki artıklarının çürümüş halleri vardır. Bu deliklerin (odaların) bazıları, değişik bir şekilde organik maddelerden ziyade toprak içermektedir. Sanki zararlı atıkları örtmek için gerekli olan bir katman hazırlanmış gibi... Sıcak hava bu istenmeyen bölmelerden yukarıya doğru yükselir. Serin, bol oksijenli hava yuvanin içinde itilir ve yuvanin üstüne kadar çıkar. Bu sistem havalandırma ve yol açma için kullanılır. Bu delikli ve mağarasal tünellerin çevresi yuvanın girişinden 7.5 metre genişlikteki bir kemer gibidir.Burada göz önünde bulundurulması gereken en önemli şey ise, bu metropolün, herhangi bir mimari ve zirai eğitim almamış olan karıncalar tarafından inşa edilmiş olduğudur.


Karıncaların herhangi bir şahsi çıkar gözetmeksizin durmadan çabalamaları, onların belirli bir "denetleyici" tarafından ilham ile hareket ettirildiklerinin ispatıdır. Nitekim aşağıdaki ayet, herşeyin sahibinin ve denetleyicisinin Allah olduğunu, her canlının onun ilhamıyla hareket ettiğini çok açık bir şekilde anlatır:

WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Karincalar
« Posted on: Mart 28, 2024, 08:10:18 ÖS »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Karincalar e-book, Karincalar programı, Karincalar oyunları, Karincalar e-kitap, Karincalar download, Karincalar hikayeleri, Karincalar resimleri, Karincalar haberleri, Karincalar yükle, Karincalar videosu, Karincalar şarkı sözleri, Karincalar msn, Karincalar hileleri, Karincalar scripti, Karincalar filmi, Karincalar ödevleri, Karincalar yemek tarifleri, Karincalar driverları, Karincalar smf, Karincalar gsm
Yanıtla #1
« : Ağustos 21, 2008, 09:15:43 ÖÖ »
Avatar Yok

NesteR
*
Üye No : 7394
Yaş : 29
Nerden : İstanbul
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 132
Mesaj Sayısı : 562
Karizma = 380


Alıntı
burakbrn
Üyelere Açık Profil Bilgileri
burakbrn - Daha fazla mesajını bul
Add burakbrn to Your Contacts

 11-07-2006, 14:06    #2 
burakbrn
Banned
 
 Üye No : 11881
Mesajlar : 1.858
Üyelik Tarihi : 18.03.2006

Tecrübe Puanı : 0
Karizma Puanı : 10
Karizma Derecesi



 Karincalar-2

--------------------------------------------------------------------------------

KARINCALAR 2


Muratcım Bi Daha Dikkat Edersin Çünkü Bunu Her nerden Aldıysan Baskasının Adı Üyelik Bilgileri Yazıyo (Bana Düşmez Ama  Ben den Sana Öneri Hemen Değiştirsen İi Olur ) Göz Kırp...
« Son Düzenleme: Ağustos 21, 2008, 09:21:46 ÖÖ Gönderen : UsHeR »
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  



Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular