| 
								|  |  |  | 
 
 KARAGÖZ VE HACİVAT KONUŞMALARI
 
 
 HACİVAT -Hoş geldin sevgili Karagöz'üm!
 
 KARAGÖZ - Hoş bulduk kel kafalı kara üzüm!
 
 HACİVAT - Nereden gelip, nereye gidiyorsun bakalım?
 
 KARAGÖZ - Bir yere gittiğim yok da, oğlumla kaç saattir okuma-yazma çalıştık... Biraz gezeyim dedim.
 
 HACİVAT - Tabii iyi yaptın efendim, kafan balon olmuştur.
 
 KARAGÖZ -Hay hay, kafam balon oldu da uçmasın diye boynuma yapıştırdım.
 
 HACİVAT - Hemen yanlış anlama, yani uzun zaman ders çalışmaktan kafan şişmiştir.
 
 KARAGÖZ - Kafam pişti de soğutmaya çıktım.
 
 HACİVAT - Allah iyiliğini versin! Neyse, çalışmalar iyi gidiyor mu?
 
 KARAGÖZ - Hem de nasıl iyi gidiyor bilemezsin Hacı Cavcav! Sen söyle de müdür benim ilkokul diplomamı hazırlasın...
 
 HACİVAT - Efendim sen hele hepsini iyi öğren de diploma işi kolay...
 
 KARAGÖZ - Şey, okuma yazma öğrenirsem diploma başka başka ne işime yarayacak?
 
 HACİVAT - Bak, meselâ artık mühüre lüzum kalmayacak...
 
 KARAGÖZ - Yerine kimse bakmayacak mı?
 
 HACİVAT - Kimin yerine Karagöz'üm?...
 
 KARAGÖZ -"Artık müdüre lüzum kalmayacak..." dedin ya!
 
 HACİVAT - Efendim müdür değil mühür! Hani imza yerine bastığın damga yok mu?
 
 KARAGÖZ - Öyle söylesene köftehor!
 
 HACİVAT - Pekâlâ mektup yazmasını biliyor musun?
 
 KARAGÖZ - Biliyorum Hacı Cavcav, çok kolay!...
 
 HACİVAT - Aferin, demek bilgini o kadar ilerlettin? O halde söyle bakalım, mektup nasıl yazılır?
 
 KARAGÖZ - Oğlum "Hazır Mektuplar" diye bir kitap getirmiş... Onun içinden seçip seçip yazılır.
 
 HACİVAT - Allah iyiliğini versin" desene oğlun da senin kafada yetişiyor. Hiç kitaptan kopya edilerek mektup yazılır mı?
 
 KARAGÖZ - Niye yazılmasın? Bir yere yazdım, oldu.
 
 HACİVAT - Pekâlâ cevap geldi mi?
 
 KARAGÖZ - Cevap gelmedi, mektubun kendisi geri geldi.
 
 HACİVAT - Neyse... O zaman seninle biraz mektup üzerine konuşalım. Örnek ister misin?
 
 KARAGÖZ - Parasız olursa isterim Hacı Cavcav! Pişirip akşama yeriz.
 
 HACİVAT - Yine ne anladın, mektup pişirilip yenir mi?
 
 KARAGÖZ - Köftehor, "Ördek ister misin?" dedin ya!...
 
 HACİVAT - Aklın yine başka yerlere gitti. Sen şimdi beni iyi dinle! Bir defa tarihsiz mektup olmaz.
 
 KARAGÖZ - Anladım, talihsiz mektup olmaz.
 
 HACİVAT - Talih değil, tarih!... Yani mektup kâğıdının üst-sağ köşesine o günün tarihi yazılır.
 
 KARAGÖZ - Hay hay, yazılır!
 
 HACİVAT - Mektubu kime göndereceksin Karagöz'üm?
 
 KARAGÖZ - Yabancıya gitmesin, kendime gönderirim. Hem de çabuk gelir.
 
 HACİVAT - Saçmalama, insan kendine mektup göndermez. Diyelim ki babana yazacaksın!
 
 KARAGÖZ - Pataklarım ha! Babam mezarda, postacı mektubu ona nasıl verecek?
 
 HACİVAT - Allah Allah... Pekâlâ, mektubu bana yazıyorsun nasıl başlarsan?
 
 KARAGÖZ - "Keçi suratlı Hacı Cavcav, çabuk yanıma gel, canım seni pataklamak istiyor!" diye yazarım.
 
 HACİVAT - Efendim olur mu? "Çok sevgili arkadaşım, Hacivat Çelebi Beyefendi" diye yazılır.
 
 KARAGÖZ - Ben sana öyle yazamam, çok istiyorsan otur kendin yaz!
 
 HACİVAT - Pekâlâ, bana yazma! Oğluna yazıyorsun "Çok sevgili oğlum!" diye başlarsın.
 
 KARAGÖZ - Gerisini biliyorum. Mektup bitince zarfa koyar, üstüne de adres yazarım.
 
 HACİVAT - Aferin Karagöz'üm, sonra?...
 
 KARAGÖZ - Sonra da oğluma telefon edip, mektubu okurum.
 
 HACİVAT - Yine sinirlerim oynamaya başladı.
 
 
 
 |