|
|
|
İki Nobel ödüllü fakir kız Kadınların çok konuşulduğu bu hafta biz de örnek bir bilim kadınını konuk ettik. Zor durumdaki ailesine yardım edip bir taraftan da eğitimini tamamlayan küçük kız, tarihte bir ilke imza atarak iki Nobel Ödülü'ne layık görülüyor. Başarılarıyla çok konuşulan ünlü bilginin buluşları da oldukça ilginç. İyi okumalar...
k1867 yılında Varşova'da dünyaya gelen küçük kızın hikâyesi hem zorluklar hem de başarılarla doluydu. Çok sevdiği annesini kötü bir rahatsızlık yüzünden kaybetmişti. Üstelik aile içinde de pek çok huzursuzluk yaşanıyordu. Buna maddi sıkıntılar da eklenince beş kardeş ve bir babadan oluşan aile için oldukça zor günler başlamıştı. Ailesine üzülen küçük kız, daha şimdiden geleceğini düşünüyor, neler yapması gerektiğini planlıyordu. Oldukça olgun kişiliği ve son derece güçlü belleğiyle daha şimdiden dikkatleri üzerine çekiyordu. Okuldaki pek çok öğretmen bu çalışkan ve zeki öğrenciden çok umutlu hatta tarihe imza atacak başarılarından emindi. Tahmin edildiği gibi orta öğrenimini birincilikle bitirmişti. Buna rağmen, üniversite öğrenimine hemen başlayamadı. Çünkü ailenin maddi sıkıntıları oldukça büyüktü. Genç kız, özel dersler vererek aile bütçesine katkıda bulunmaya çalışıyordu. 18 yaşına geldiğinde de zengin ailelerin yanında özel öğretmenlik yapmaya devam etti. Bir süre daha okul hayallerine ara vermek zorunda kalan genç kız için şimdilik Paris'te tıp öğrenimi gören kardeşine yardım zamanıydı. Bu süreç birkaç yıl sürdü ve artık okuluna devam etme vakti gelmişti. Varşova'dan Paris trenine binerek, Polonya'dan ayrıldı. Bilimsel çalışmalarına hemen başlamak için Sorbonne'da Fen Fakültesi'ne kaydoldu ve Paul Appel, Gabriel Lipmann, Edmond Bouty'nin derslerine katıldı. Aynı zamanda ünlü fizikçilerle tanıştı. Bu dönemde bir öğrenci mahallesinde tuttuğu çatı katında yoksul ve zor bir yaşantı geçiren genç kız, öğrenimini devam ettirebilmek için laboratuvardaki fırınların başında gözcülük yapıyor, bazen de şişeleri yıkıyordu. İki yıl bu ağır şartlara katlandı. Bilimsel çalışmalar yapmak ihtirası ve aşkıyla yanıp tutuşan genç kız, sevdiği fizik derslerine giriyor, en azından pek çok yeni şey öğreniyordu. Aynı laboratuvarda fiziko-elektrik araştırmalar yapan Pierre Curie ile tanışmaları da bu dönemde oldu. 1894'te çalışma arkadaşlıkları, hissi bir dostluğa dönüştü ve 1895'te evlendiler. Pierre Curie ile olan beraberlikleri, yıllar boyu sürecek bir çalışmanın temelini oluşturdu. 1898 yılında Polonyum'u ve ardından Radyum'u bularak bilim tarihinde çığır açtı. 1903 yılının Haziran ayında "Radyoaktif Maddeler Üstüne Araştırmalar" teziyle doktora derecesini alan genç bilim kadını, eşi ile birlikte Royal Society' nin Davy Madalyasıyla ve Becquerel ile 1903 Nobel Fizik Ödülü'yle ödüllendirildi. 1904 yılında Pierre Curie'nin yönettiği laboratuvara başasistan olarak atandı. Başarısında zirve noktasına ulaşan genç kadın için zorlu bir dönem daha başlıyordu. 1906 yılında eşini kaybetmişti. Duygusal bunalımlar onu daha çok çalışmaya itti ve Sorbonne Üniversitesi'nin fizik kürsüsüne atanarak, eşinin yerine geçti. Böylece bu üniversitede ders veren ilk kadın öğretim görevlisi unvanını da aldı. İki yıl sonra hemen profesörlüğe yükseltildi ve 1911 yılında Nobel Kimya Ödülü'nü tek başına aldı. Ayrıca 1914'te Paris Üniversitesi Radyum Enstitüsü'nün kurulmasına öncülük etti. Ünlü kimyager: Marié Curie Curie, Belçika, Brezilya ve Çekoslovakya'ya geziler düzenleyerek, buralarda da dersler verdi. Milletler Cemiyeti Konseyi tarafından Uluslararası Düşünsel İşbirliği Komisyonu'nun üyeliğine getirildi, Paris'te Curie Vakfı'nın kurulmasına öncülük etti ve Varşova'daki kız kardeşi Bronia'nın yönetimindeki Radyum Enstitüsü'nün açılışını yaptı. Marié Curie'nin en önemli katkılarından biri de yalnızca hastalıkların iyileştirilmesi için değil, aynı zamanda nükleer fizik araştırmalarına kaynak sağlamak amacıyla radyoaktif elementlerin biriktirilmesinin zorunluluğunu göstermesiydi. Bu buluş diğer bilim adamlarının yapay radyoaktifliği keşfetmesine yardımcı oldu. Marié Curie bu buluştan sonra, 4 Temmuz 1934 yıllında Fransa'da radyoaktif ışınların sebep olduğu kan kanserinden öldü. Marié Curie sadece çalışmaları ve aldığı ödüllerle değil, kendisinden sonra gelen fizikçileri ve kimyacıları etkilemesiyle dikkat çekmiş, bilimsel buluşların hiçbir zaman karşılık beklemeksizin insanlığa sunulmasını savunarak bilim tarihindeki yerini almıştır. yenisafak
|